— * İkincikânın 1935 Cüzamlıların — Mezarlığı Süyük zabıta romanı "et Z İ bi akat, bu âkıbetle karşılaşma ermiş... a b andan İlibarn, yakayı ee / Meleri mümkündü... Cesed feçer geçmez, onların da kim kaçdu anlaşılabilecekti. Her tür- d.:"l“ baş vurarark, onu ora- Aşırmağa çalıştılar. Fakat her teferinde önlerine bir mani çıktı. uNi_hl"t şunu anladılar: 'ayet hanım evde oturduğu % cesedi oradan aşırmak %Ğ-iildı. Ona dehşet, korku etmek lâzımdı. Böylelikle Dinyet hanımla ailesini evden ka taktı, Ortalık — boş kala- h Hareketlerinde serbest o- l “.:::':::Vedıd büyi 'dalüğüt - “ de - "'!âıhb' sizi sayfiyede kimse :îl? Ne dersiniz? N— 'ıui bıı Üyleyse, bu gece, ev boş ol &."g'ih. katillerin cesedi almak S - Nakleden : Vâ - Nü kendi evinde, anlaşılması pek müş kül olan vakalarla karşılaşmış... Buna rağmen kendi kendime şöy- le düşündüm: Her halde, üzerin- de fazla tevakkuf edecekler ara- sında, bu Lâtif bey, birinci gelir... — Neden bakalım? — Eğer hatırlarsanız, Dirayet Hanımla o heyecan verici belirti Teri ilk haber veren odur. Cüzam- Llar mezarlığı gürültüsü, ilkönce ondan çıkmıştır. Komiser: —İhtimal hakkın var... -diye muhatabmnın sözünü kesti. Fakat, şunu da ben hatırlatayım - öyley- se: Geçen akşam, salonun pence- resinde o korkunç yüz görüldüğü vakit, Lâtif Bey, Dirayet Hanr- mın yanında oturuyordu. — Evet... Doğru... — Adnan Beyin hattı hareketi de pek dikkati celbedici şekilde... Nusret Hanımın gürültü duyduğu sırada, salonda o da yoktu. - Bun- dan pek az sonra odada sandık bulunmuştur. Şimdi anlıyoruz ki, G Bunu ben de düşündü Gene Vedad bey: FaR35 tü hir ç Bündan iki saat evvel, Ma - ı;,.:’. beni ziyarete geldi. —Bu ..— doğrusu, hayretimi mucib h—"'l beye yapılan suikasdı & Almış, Cüzamlılar mezarlı- h.:—"'dı yaptığı — keşfiyattan Vira *€ haberdar etmek istemiş... ..:"_'—iı duvarlarında gördüğü 4 bu işaretleri anlattı. Doğru- m_"'*m şayanı dikkat, de- “:a.." de bu tebeşir işaretleri- Li]_':ü'l Bunları tercüme ede- C hayli müşkül... ıq.k.::'hîr hey, bana bundan a- &. Bu evvelki bir hikâye anlat- :on:".llı doğrusu güldüm. îîdîkî.:ı::m. inanıyor musu - TeT İ surette inanıyorum... :;.::lı'm;dehinin u'ırindc ya- aç Böyle bir $ey, benim de iki ::. ©vvel efsane halind nıı: Im.].iı— saygalmmıştır. Her halde bu ci- Taşa İ.ek.—h. çıkarılmış şeyler ol- Ş Alaymı ediyorsun? < : 'en... rağmen, âlim hazret- üzerimde garib bir te- — Buna Sizim e fih, üzerine şüpheyi m*”* Üümilünlündene SE beyi bugün öğleden sonra, Lâ- Salata : Karaköy Palas Her türlü Banka mua Bank-Üni n.v. $ UMUMT MoDORLUK: AMSTERDAM :“'Olo'l 1 Amsterdam, Buenos Alres, Hayfa, Stanbul, Rio de Janelro, Santos, Sao Paulo, sandığın eve sokulmasına sebep, cesedi taşrmak imiş... — Fakat, Adnan Bey, ortadan kaybolar yegâne adam değil ki... Rifat Bey de, yarım saatten beri ortada yoktu. * — Ne diyorsun kuzum?... Yok. sa ondanda mı şüpheleniyorsun? — Bazı tesadüflerle karşılaş- tım. Geçen akşam cereyan — eden |" hâdiseleri hatırlar mısın?. Saat o- na kadar, Rifat Bey, salonda, Di- rayet Hanımın misafirleri ortasın da oturuyor. Bu müddet içinde | gayri tabit hiç bir hâdise olmıyor. *“Yanlarından uzaklaştığından pek az sonra, Dirayet Hanım, yan Leodada, sandığın keşfedilmesine | sebebiyet veren gürültüyü işiti- yor. | “Rifat Bey, bize şöyle söylü- Pa | “— Oanalık iki kişi, yani Ad- nan ile Nuh ortada yoktular. “Lâkin, bizzat kendi nerede bulunuyordu? * Gene o salonda yökken pen- cerede o korkunç surat görülüyor. “Rifat Bey, gene şöyle - söyle- mektedir: “— Murad Beyle Nuh Bey sa- londan çıktılar. *Tekrarİryorum: O da — salon- dan çıkmış değil miydi? “Hem, üstelik, Dirayet Hanı- ma, pancurları kapamaması için tavsiyede bulunmuştu. (Devamı var) Holantse İSTANDUL ŞUBESİ Meydancık : Alalemci Han a meleleri, Kasalar icarı. / HABER — Akşam Postası — Şikâyetler, temenniler ' Biraz insaf ! Dün Bakırköyden hareket eden o- tobüsümze Kazlıçeşmeden şimendifer hattına muttasıl bulunan iplik fab- rikasından iki kişi bindi. Yorgun- | lukları yüzlerinden akan bu iki a- dam işitilecek kadar yüksek sesle konuşuyorlardı, Çalıştıkları — fabrikada akşam paydosunda ameleden biri işinden dönerken yorgunluğunu gidermek i- çin sigara içerek yoluna devam edi- yormuş. Tesadüfen direktörün ö - nünden geçmiş. Ertesi gün Direktör başta olmak üzere baş — kâtib Bay Aleko ve ustabaşı Bay Kadri ame- leyi toplryarak cigara ile direktörün önünden geçmenin direktöre fena tesir yaptığını ve bu hareketin ek - meğini yediği kimseye karşı hür - metsizlik olduğunu bir takım tehdid. ler savurduktan sonra badema sigara içen ameleyi — çalıştırmıyacaklarını söyleyib ameleye sigarayi terkettir - mişler. Senelerden beri sigara içen tiryaki ameleden bir kısmı — sigara- sızlıktan çalışamaz bir hale gelmiş. Günün sabalı karanlığından akşam karanlığına kadar kan ter içerişinde bir ekmek parası kazanıb yaşamağa ve çoluk çocuğunu yaşatmağa çalı- şan kadım ve erkek çalışkan amele - ye karşı direktörün şahst hissiyatiy- le yaptığı bu iş doğru mudur? Fabrika içinde sigara içilmiyebi. lir. Fakat öğle ve akşam ve gece ya- rısı paydos ve istirahat saatlerinde fabrika haricinde sigara içilmesine ne mühür vardır?. Maçka Karakol sokak M. Ergün.. | |RADYO | S hh HBugln - ; ASTANBUL: 18: Framsızca dera, 18,80 dana — musikisi plâk, 19,30 haberler, 19,40 Mehmet Müaür Şaş piyano Me birlikte. 20, (yardumuzu bi- kelim) Selim Sirrt Yarcan. 20,80 Denir caz gan. 21,15: Son hüberler -borunlar- 21,80: Bayan Bedriye Tüzün şan, radyo tango ve caz orkestrasile birlikte 423 Khz. VARŞOVA 18345 m. 1645 popller örk setrakonse — va, 16,45: Popüler örkestra konseri. — ders. 18 piyano konsert, — Sözler. 18,35: Şarkı- lar, — Bözler, 10: Bözler. 19,10; Film revü- #ü, 19,15: Plâk — Çocuk. 20: Askeri meşri- yat — Sözler, 21. Şarkılar. — Çocuk. 20: Askeri neşriyat, — Sözler. 21: Şarkılar. — haberleri. 281 Senfonik konser, 3245 konfe- rans. 23,15: Duns. 545 Khr. BUDAPEŞTE, 550 m. 18,80: Örkestra konseri. 10,80: ders, 20: piyano konseri, 30,401 sözler, — haberler. £2,80: plâk, 33,80: öpera orkestra. 1,08: son haberler. VS Khı. MOSKOVA, 1714 m. 18,30: Kömalordu neşriyadı. 19,30; Kolkoz programı, 21: Karışık program. 22: Muhte- df dillerde neşriyat. 428 Khr, BÜUKREŞ. 808 m, 18415 gündüz plâk neşriyatı, 18 muslki bahisleri, Hayd'in eterlerinden — konser, 18: Waberler, 19,15 konserin devamı, 1945 Kon- ferana, 21,05 piyano konseri, 21,35 şarkılar (Viyana operetlerindan), 22 konferans, 22,15 Caz, 22,45 haberteri, 25,10 Kahvehane kon- seri. Ihsan Yavuz Kadın ve erkek terzisi Bülün şıklar hep otada giyinirler Her keseye ve arzuya uygun el- bisenizi — ancak orada — yaptıra- bilirsiniz. Istanbul Yeni- Postahane kar- şısında Foto Nur yanında Letafet banında, “dikten sona: Her parçası ayrı bir beyecanla okunacak macera, kıs kançlık. kuvvet, aşk ve seyabat româanı Tefrika No,143 Yerlinin cesedi saatlerce aran- mağa rağmen bulunamadı. Bütün emeklerin boşa gittiğini gören reis oğlu: — Artık karanlık bastı. Bun - dan sonra bir şey yapamayız. Bu - rada sabahı yaparak gündüz gö - ziyle aramalıyız. dedi. Muradın, gece köye dönmenin bu imkânsızlığı karşısında adetâ canı sıkılmış gibiydi. — , O, ihtiyar Haşimanın muhak - kak sürette aslanlı - hükümdara | gittiğini sanıyordu. Ondan ala - cağı cevabı daha bir gün sonra öğrenebilmek endişesiyle kaşları - nı çattı. t Fakat reisin oğlu bunu söyle- — Biz, diye ilâve etti. Murad ve iki arkadaşla köye döneceğiz. Sabahleyin sizin cesedi bulup kö- ye getirdiğinizi görmeliyim. Ve Murada dönerek: ASLANLI HÜKÜMDAR İSÜLEYMANIN OĞLU $f | Birden bir saniye geçememişti. bire yol üstünde görünen hayvan yerlinin üzerine atıldı. İri bir köpekten daha büyük olmadığı anlaşılıyordu. Biran için de yolüstü karıştı. Yerli yere ka- paklandı. Aydınlık olmaması, reis - oğlu- nun, Muradın yardıma geçemele- rine mani oluyordu. Bununla be- raber Murad, ileriye atılmakta te reddüt etmemiş fakat reis oğlu- nun kendisini menetmesiyle kar- şılaşmıştı. Bu hareket doğruydu da, Çün- kü yalnız hayvanın değil ayni zamanda canımı kurtarmak — için her şeyi yapmağa hazır yerlinin — Haydi, deği: Biz 'id'î“fn' de farkına varmıyarak fenalığı do Adamlarım bu işi görürler bizim | kırabilirdi. Reis oğlu kendisine Burada yapacak bir işimiz kab | ,.n; olmakla beraber, ikinci yer- madı. * * * Karanlık iyice basmıştı. Mu- rad, reisin oğlu ve yanlarında iki yerli açıldılar. Yolda birbirlerini kaybetmemek için ikide birde seslenmeyi kararlaştırmışlardı. Ta kip edecekleri yolda ancak bir kişinin geçeceği dar yollar vardı. Reis oğlu buralarını adamların- dan daha iyi biliyordu. Kararlaştırdıkları gibi birbirle | . rine seşlenerek yarrm saatten faz- la yol aldılar. Bulundukları yerde karanlık kalmlığını büsbütün art- tırmıştı. Gökyüzünü tamamiyle kapayan ağaçlar yukarıdan sıza- cak ufacık bir aydınlığın bile in- mesine mani oluyordu. Bir ara reisin oğlunun, önden — Çabuk.. Çabuk, çabuk.. di- yordu. - Murad adamlarını. sıklaştırdı. Onu gerisinden iki yerli takip et- ti. Reis oğluna yaklaştığı zaman- da onun yerinde put gibi dura- rak, önünde bir noktaya dikkatle liyi saldırmakta bir mahzur gör- medi. Ona yüksek sesle: — Haydi.. Emrini verdi. Yerli hiç düşünmeden atıldı. Az sonra hayvanı kulaklarından sıkıca yakaldığını haber veriyor- du. Birinci yerli keskin dişlerine kolunu kaptırmıştı. Müthiş — bir kan kaybediyordu. Reisin oğlu, yerlinin haberi ü- zerine atıldı. Elindeki oklardan'birini * hay- vanın böğrüne sapladı. — , Mücadele en az on, on beş da- kika sürmüştü. Neticede galibiyet insan oğullarından kaldı. v . * Köy civarına geldikleri zaman, köylerinin fil sürüsüyle çevrilmiş olduğunu gördüler. Evvelâ, hay- vanların bir baskınma uğradıkla- rı zannıma düşen recis oğlu açıkta durmanın daha akıllılık olduğunu bildirmişti. Beklediler. Hayvanların hiç te bir fevkalâdelik göstermedikleri- ne bakarak biran evvel merakla- rını gidermrtek maksadiyle arka baktığı görülüyordu. Murad: — Reiş oğlu, diye sordu. O cevap vermedi. Fakat Muradın kulağına çar- pan bu vahşi hayvan homurdanışı tüylerini ürpertti. Bu aslan değil- di, Sırtlan olacaktı. Reis oğlu, hayvanın pusu kurduğu yeri iyice tahmine uğraşıyordu. Murad, bu- lunduğu yerden parlıyan iki çift korkunç gözü reis oğlunun kolu- nu dürterek gösterdi. Hayvan o kadar yakınlarında idi ki Murad, şimdiye kadar na- sıl olup ta hücuma geçmediğine bir türlü akıl erdirememişti. Reis oğlu geriden gelen yerli- lerden birini öne geçirdi vahşi &« Hindeki zıpkını işaret edilen yere daldırdı. Murad parlıyan iki çift korkunç gözü, önünü karışık ağaç dallarının ördüğü bu yerde gör- sında bir gürültü işitildi ve gene | hemen o dakikada bu ses kesildi. Murad: SA Kat iye boğudı. Filhakika hayvan, kaçmış, ya- hut da geri çekilmişti. Ses çıkmadı. Ama dallar' ara- ($ yollardan köye girdiler. Köyde derin bir sessizlik var- dı. Yalnız ihtiyar Vaşinanm ku- lübesi önündeki aydınIrktan onun ü anladılar. Reiş oğlu yüksek sesle haykir- di — Haşima, Haşima. İhtiyar reis oğlunun sesine ce- vap vermek için kulübenin önün- de göründü: — Ne var reis oğlu! Murad ne- reder (Dovamı var) E stanbulda, Sullnnlıımımnı-ığ l ğ da 9 numaralı îi - Violet ; ğ olmuştur ve ayni caddede bu- lunan 29 numaralı (sabık Kle- yanti Hacıpulo) mağazaya nak lollunmuştur. Telf. 23482. İELEBMEKELEREERNNUM ELEETUL MNMN 1