6 Kafkasların 5593 m. yükseğinden Kara- deniz ve Türkiye Dağa tırmanan 300 kişiye tayya- reyle meyva ve gazete verilmiştir 300 kişi birden Kafkasların '( almışlardır. Bu filmi seyredenler, | en yüksek dağına nasıl çıktı ve birinimn bile burnu kanamadan, en yüksek tepeden Karadeniz ve Türkiyeye kadar nasıl gördü- ler. . Elbrus adlı bu dağın 1863 se- filhak'ka çok yüksek bir mesafe- de tayyareden dağcılara kavun atıldığını görmüşlerdir. Sonra kü- çük bir ayak incinmesinden dola- yı âzadan biri hemen trbbi tayya- Postası HABER — Akşam kadınları İngilterede her sene — yapılan | yüzme müsabakaları münasebe - tile “Güzellik mücsseseleri,, ni i - dare edenler arasında bir çok mü nahkaşalar ve dedikodular geçer. Den'z yarışlarına iştirak eden Spor, kadınların çirkinleş- mesine mi sebeb oluyor? Ingilterede bir münakaşa: “ sokaklarda gör düğümüz panayır palyaçolarına benziyen çirkinleştiren kimlerdir?,, Sağda, yukarıda: Müsabakadan sonra hastalandığı iddia olunan Mis Wray Aşağıda: Yüzme müsabakalarile güzelleştiklerini iddia eden iki Mi 8 İkinelkânun 1935 nesinde tâ yukarısına kadar bir İngiliz çıkabilmişti. 1890 yılında bir Rus coğrafyacısı çıkmağa mu vaffak oldu. Ondan sonra gene Ruslar tara fımdan bir kaç defa en yüksek noktasmadek tırmanılmış olan 5595 metre yüksekliğindeki bu dağa şimdi 19 zu kadın olmak ü” zere 300 kişinin hem belli başlı bir usul dahilinde tırmandığını görüyoruz... Sovyet Rusyada bu dağ tırman masını bir usule tabi tutuyorlar. | Dağ sporuna vücudu müsait ol- mıyan iştirak edemiyor. Çıkan- | lar, muhtelif kollara ayrılıyor. Ve dağın yukarısma ayrı ayrı noktalardan saldırıyorlar, — her kolda doktorları, yiyecekleri ve hattâ taze meyva ve havadis ge- tirmek üzere tayyareleri vardır. Bütün bunları, blhassa dağ tırmanmalarında srk sık görülen hastalıklar hattâ ölümlerin önüne geçmek içindir. Elbrus dağına 1929 yılından “itibâren ahali grup halinde çıkma | ğa baş'ladı. Her yıl bu tırmanıci- ların yeküönu artmış, nihayet 300 zü bu'muştur. 5595 metre yüksekliğ'ndeki da ğa tırmanan üçyüz kiş'nin doktor- larından biri diyor ki: “Trrmanan reye bindirilmiş ve son hızla en yakm hastahaneye götürülmüş- tür. Elbrus'a çıkarken, teknik vası- talardan hiç birini unutmamışlar- dır. Radyo, dağın ta tepesine çık- tıkları zamana kadar durmaksızın çalışmıştır. Bu suretle, dağa tır- manmakta olan 300 kişi de sar - kadınlar vücutlarındaki — tenasü- — DT bü kaybediyorlar mr.. Yoksa da - ha fazla mı güzelleşiyorlar? Geçen — senelerden — birinde (Oxford Street) bir koşma müsa- | bakasında birinc? gelen Mis Vray m, bu yarıştan sonra göğsünde ha fif bir inhina görülmüştü. fettikleri bütün zaman içinde dün h;Gü“"ik müesseseleri,, — bunu yada olan biten siyasi hâdiseleri b ede.rek.: a — İşte, 'ddiamızı ispat eden kulaktan takip edebilmişlerdir. Ayni zmanda radyoyla hava de - ğişme raporları da veriliyordu. Bir telsiz telefon kurulmuştu. Bu- nunla da Moskovaya veya herhan gi merkez şehirle istedikleri za - man münakale temin edebiliyor - lardı.. Dağa tırmanmak üezre ayrılan dokuz koldan her birinde birer doktordan başka, jimnastik mu - allimi de bulunuyordu. Herkesin bir hâdise!, Diye paçaları srvamışlar — ve genç kadınları bu gibi sporlardan soğutacak neşriyatta bulunmuş - lardı. Mis Wray'ın göğsünde uzun yol yürüme ve süratli koşma neti- cesinde bir inhina husule gelmesi- | ni tabit bulmıyan dahiliye profe - sörleri: — Mis Wrayda zaten göğüs sıhhati, hergün doktorlar tarafın- _d"hğ' vardı. Kahurzn_ k?mikîerî dan yoklanıyordu. Bir kaç hafif | İnce ve mukavemetsizdi. Mis incinmeler ve gayet &hemmiyetsiz w"’ı Y_""!"ıfî : '_"'“'““llt'"ünî hazımsızlık eserleri istisna olunur j“ı"mm çevikl'ğine — medyun - ur. sa, “kimsenin burnu kanamadan 5595 metrenin son santimine - ka- dar çıkılmıştır,, demekle hata e - dilmiş olmaz. Tırmanmaya iştirak etmiş o- lanlardan biri de bu dağ cıkımın- da gündelik programı şöyle anla- tıyor: Ceyabiyle iki tarafı da sustur- mak istediler . Fakat ne “Oxford Street,, ya- rışçıları, ne de kadmları müesse - seler'ne çekmek istiyen san'atkâr- lar bu davada kendilerini — haklı görmekten vaz geçmediler. ların bepsi bu işte meharet kazan mış değ'ldiler. Fakathepsi de vücutça sağlam dı. Ve yüksek birer spor madalye sini haiz bulunuyordu, Bu raadal- yayı almak için 15 muhtelif spor tecrübesi geçirmek ve onlarda mu vaffak olmak lâzımdır. “Dağa tırmanma, 9 kol üzer'n- den başladı. Her kolda 30 kişi ka- dar vardı. Her biri yün çamaşırlar giymiş, ve üzerine spor kostümü ayağma dağ ayakkapları geçir- mişti. Gözler'nde kara gözlükle- ri, çantaları her şeyleri tamamdı. Çantalarınm — ağırlığı 16 dan 18 kilograma kadardı. “Tabiatile bazan değişiyordu. Bi'r çok defalar, sabahleyin 4 de kalkıyor, karların içinde yürüyor ve beden terbiyesi yapıyorduk. Sabah kahvaltısı 7 de alınıyordu. Yürüme zamanı, havaya ve yolla- ra göre belli oluyordu. “Her dört günde bir dinleniyor- duk, Dinlenme gününde fenni kon feranslar veriyor ve konuşmalar - da bulunuyorduk. Aarmızda mü - tefenn'nler de vardı. Tırmanma esnasında tütün içmek memnudu. Ancak sabahları ve akşamları içi- lebiliyordu. Cıkışın sürdüğü bir ay içinde mükemmel bir dis'plin altında hareket edildi. 9 kolun her Kadınların tuvaletlerine çok e- hemmiyet veren ve (vücut tenasü- bünden ziyade çehre güzelliği lâ- zımdır!) tez'ni müdafaa eden Mis | ter Wally bu meseleden bahseder ken diyor ki: “— Atelyeme gelen kadınlar içinde çok çirkinleri de yok değil- di. Fakat, bunların h'ç birisi çeh- re çrkinliklerini — kapatmak için, iyi yüzme bilenleri de vardı. Yüz- lerini biraz daha'cazibeli göstere" b'lmek için, bizim makyaj san'a - lamadılar. Kadınların —İitiraf et- deniz yarışlarıma koşmayı hatır - gürültülerden /sonra it | larma get'rmediler, İçlerinde çok çalışmıştır. Mister Wight fikirle- meli ki— yüzde sekseni çirkindir ve bu çirkin kadımlar vücutlarımda | bi— yüzde sekseni çirkin işe vt dan ziyade evvelâ yüzlerini -dü - | bu çirkin kadmlar o mücsseselert zeltmeğe ve güzelleştirmeğe çalı- şırlar. Müessesemizin heryıl biraz daha artan faaliyeti de bunu gös- | çirkinleştiren kimlerdir? Ben açık' teriyor.,, Eddison Wight isminde bir ga- zete muâerrir! bu iddiayı, büyük çürütmeğe rini izah ederken: “— Kadınların güzelliği mu - hafaza müesseseleri) ne gitmele - tımıza sığınmaktan başka care bu-| ri pek te boş ve mânasız değildir. Fakat, acaba bu müesseselere gi- kadınlardan —İddia edildiği gi * gidip güzelleşiyorlarsa, sokaklar” da gördüğümüz boyalı kadmlari ça iddia edebilirim ki, tabit çir ” kinliklerine yavaş yavaş alıştığı * mız kadınları büsbütün çirkinleş tiren ve bazılarını panayır palya* çolarına çeviren san'atkârlar (!) hep bu makyaj müeszseselerinin a" damlarıdır!,, Bu mesele daha fazla büyürse, İng İterede bulunan kadm teşek * küllerinin de bu sonu gelmez da” va ile alikadar olacakları sanıl * En çok çadırlarda yattık. Her çadırda üç kişi vardı. Yiyecekle- rimiz kutular 'çinde ve kısmen teksif edilmiş haldevdi. Ft, pata- tes, peynir vesajire hensi mevcut- tu. Günde üç ö*ün yiyorduk. Yü- rüdü$ümüz müddetçe, çikolata, şekerleme, ve koyu söt yiyip 'eti- ğgimiz oluyordu. 4000 ve 5000 metre yükseklikler?e taze mevva bile aldığımız oldu. Meyvalar, tayyarelerden paraşütler vasıta- sıyle atılryordu. “Evet.. Bu gibi seferlerde tay- yareler de işe yarıyor.. Her şe- yimiz tamamdı. Atlarımız, ese'- lerimiz ve tayvareler'miz.. Tavva relerden biri titibi sahada kutla- nıİryor, öbürü fenni sahada ve bir üçüncüsü de bize mun'taz-man yiyecek ve gaze'e tedar'k edivor- du. 4500 metrede kendimiz bir tayvare meydanr yaptık... Kafkasların en yükeek dağmma başlarımızı yakalarımızın içine / diği zevk, bu vorgımluğun «İkotte çıkılırken bir yandan da sinema | kısmak, yüzümüzü kapamak zaru l sızılarını azaltmak lâzım gelir.. | düklerini ve duyduklarını anlata- | den her çirk'n kadın, güzelleşiyor ' bisiada de çıkatü Yasnaa barlieş mu? Eğer cemiyet içinde yaşıyan | boyun eğidi....,, Şimd' bu kadar besanlır ve zevk li surette barekket etmerdlen sonra, ne elde e"'!erini ve dağın tepe - sine vardıkları zaman ne'er gör- maktadır. retinde kalıyorduk. “Öğleden sonra üçte daömn te - pes'ne varmşıtık.. Kaflçasların bu kar kaplı damımdan büyük ve muhteşem bir manzara önümüze | gerildi. . Türkiyeyi, Karadenizi gördük ta uzakta Hazer denizini gördük, Ve bu, dağın en yüksek:, en yüce teprsnie çıkmak zeyki!!. Bunu sözle an'atmağa imlön yoktur. Bunu ancak yaşamak lâzımdır... | | Bu noktada fazla kolmamıyordu. " Bir çoğumuz 15,20 dak'ta kadar durab'ldik. Fakat daha <ayanık- İrm... Ayni #a7cı ânlatmasına şöyle devam ediyor: “Seyahat'm'z'n son safhasma tam iki gün bekle?ikten sonra gi- rebildik. Yağmur ve fırtına, bizi her çıkışımızda tekrar çarırları - mıza dönmeğe mesbur ed'yordu. 4200 me'rede sabahleyin saat 2 de bareket ett'k. Tam 18 saat hiç İrlar bir saat kadar ka'dılar...., durmadan cçıktık, İlk yola çıktığı- El*rus'ün 5795 metre yüksek- mız saatte kar ve buz arasında | liğinden iniş cıkıştan biraz zor ol- yolumuzu yordamlıyarak vürüyor | muştur. Kamplara o aksam birde duk. Fakat 6 a güneş doğdu ve | dönmüşlerdir.. Deteetli — surettr yürüvüs daha ko'avlaştı. Ama rüz ı yorsun düsmüs'er, fakat zaferi gâr bütün şidde'ile esiyor ve biz | andıran bövle bir terrübenin ver- $ İngilterede Aldershol şehrinde yapılan bir gecil vesminde bir bö- lük asller orta kurun zamanına alt kılıkla vürüyüş yapmıştır. Mütare- ke zamanında İstanbulun işgal kuvvetleri kumandanlığını yapmış olan Ceneral Harlaglton, resmimizde, bu askerleri teftiş ederken görülüyor.