Ni e; BÜYÜK DENIZ ROMAN! Şahin Yavrusu | Yazan: Kadircan KAFLI Ali reisin muvaffakiyetleri Vene- No.48 dikte büyük telâş uyandırmıştı İbni Abbasın üstüne hücum et- | mek, bhüriyetini (oistemek için yerinden fırladı. Fakat buna im- kân var mıydı?. Çoktan ayakla- yma zincir geçmiş, göğsüne bir yafta asılmıştı. Artık o, satılık bir hayvandan farksızdı. Kim bi- lir hangi memlekette, hangi hoy- rat insanların elinde oyuncak olacaktı?. Yerinden fırlamasiyle olduğu yere çökmesi bir oldu. Güzel yir zünü avuçlarının içine alarak hün- gür hüngür ağlamağa başladı. İbni Abbas onu avutmağa ça “ ışıyordu — Stella!. Ağlama yavrum!. Senin için parlak bir istikbal var. Bu kadar güzellik olduktan #onra daha ne istiyorsun!. Şimdi kapış kapış alacaklar seni.. Esir deyib de geçme! Senin gibi esir kızlar dan saraylara girenler, padişah- ları parmağının ucunda çeviren ler var, Osmanlı sarayındaki en büyük sultanlar da vaktiyle senin gibi böyle birer satılık kız idiler.. Hem senin de öyle olmayacağını kim söyliyebilir?. Doğru İstan- bula götüreceğim seni, (yahud Mısıra... Fakat İstanbula götüre- yim daha iyi.. Öyle değil mi?. güzel kızın değerini orada daha iyi bilirler ve daha çok... İbni Abbas: N -— Para veriyorlar!. , Diyecekti. Fakat genç kızm yüzüne karşı bu lâfı tekrar etme" yi doğru bulmadı. Malı ürküt- mekten çekiniyordu. Stella bu baykuş sesli herifi daha çok söyletmek istemiyordu: — Sus!. Yeter artık. Biliyo- rum ki çırpınmaktan fayda yok.. Kend'mi taliin eline bırakmalı - “ml, — Aferin, aferin!. Böyle ol- malı.. Tali sana parlak bir istik- bal hazırlıyor.. Sende bu güzel - lik olduktan sonra... Gene kız, güzelliğinin böyle zeng'n bir aldın madeni gibi mete- İ dilmesine de kızıyor, yüzünü gö- zünü tırmalamak ve elini kolunu çarpitmaktan kendini zor tutu - yordu. İbni Abbasın ondan başka se kiz esiri daha vardı. Stellâya hep'sinden daha iyi bakıyordu. yonunun ambarında, esirlerini bir köşeye sıkıştırarak oturmuştu on- larm yanlarından hiç ayrılmıyor - du. Bu kalyon, üç sıra üzerine kırk sekiz çift kürekli, yüksek ve ko- caman bir gemi idi. İki yüz ka | dar tayfası tepeden tırnağa kadar silâhlanmıştı. o Bordasında sıra sıra topların parlak namluları gö- rünüyordu. Hele son günlerde Ali reis is- minde bir korsanm İnebahtı açık: larında bir kaç Venedik gemisini avlaması, Venedikte telâş uyan” dırdığı için silâhlarını artırmıştı. Aynı zamanda Vened'k hükü- meti, bu korsanlığın önüne geçil- mesi, sulhün bozulmaması için Osmanlı hükümetine bir nota ver vii Ali re's, hele bu notaya çok İ — Gâvurun hatırı için Allahın denizini de bana yasak mr ede - cekler.. Kafam kızarsa Osmanlı” yı da dinlemem. İnebahtıdan başka liman yok mu? Yeni bir li- man kurarım!. Demişti.. 2 Daha olmazsa Cezayirde ba - basının eski yerine giderdi. Ora - da onun yoldaşları vardı. Elbet Ali reisi korurlardı. Bundan baş- ka şeyh Ebüssaidin de büyük ba- bası olduğunu çoktan öğrenmiş- ti. Babasiyle dargın imiş ama, kendisile de darılacak değildi ya. | Bununla beraber kış gelmeden Venedik üzerine yürümeyi de lâ- zım buluyordu. Zaten bir ay i- çinde yedi düşman gemisini vur - muş, yoldaşlarını zengin ettik - ten başka İnebahtı halkının da yüzünü güldürmüştü. Bu bir ay içinde levendler ona karşı öyle derin bir sevgi ve inan la bağlanmışlardı ki: — Gemileri karadan yürüte - cek ve Viyana üzerine gideceğiz. Dese hiç düşünmiyecekler ve şu cevabı vereceklerdi: — Hepimiz senin yoluna kur - ban oluruz. Tam zamanıydı. Gemisine bol bol erzak, barut ve gülle aldı. Bir sabah şafakla beraber yelkenlerini güzel bir lo- donla” şişirdirŞimale doğra yola çıktı. Kalbi heyecanla çarpıyordu. Hiç bir yerde durmadan Dal - maçya sahillerinden geçecek Ve- nediğin karşı sahilindeki küçük adaların arasına girecekti. Gemi Cenova biçiminde idi. | Türk sahillerini geçince hem Ce - nova bayrağını çekecek, hem tay- faların büyük bir kısmı, avlanan gemilerde bulunan Venedik ge - mici elbiselerini giyeceklerdi. Glorya Kalyonu cenuba doğru yoluna devam ederken Şahin de ona doğru gidiyordu. Ali reis Korfoyu henüz geçme- mişti ki birdenbire hava bozuldu. Sert bir fırtına yelkenlere abanı- yor, çarpıyor, gemi bir sağa bir sola yatıyordu. Deniz gittikçe ar- tan bir köpük içinde tekneyi dö- vüyordu. Yelkenler sarıldı, Fakat kürek- ! lerde çok zaman havada sallanı- Glorya ismindeki Venedik kal. yor, gemi aksi tarafa yattığı Zza- man, denize değmiyordu bile... Bir gün böyle geçti. Ağır ağır, rüzgâr altında, şima- le sürükleniyordu. Sasen burnu hizasında fırtına büsbütün arttı. Zaten yelkenlerden bir kaçı yır- | tılmış, ipleri kopmuştu. On dört | kadar kürek de kırılmıştı. Ayrıca güvertede bazı ufak tefek ziyan- lar vardı. Ali reis arkadaşlarına: — Avlonyaya uğrasak iyi ola- cak. Bu fırtına umulmıyan bir şeydi.. Orada hem havanm du- hulmasını bekleriz, hem de ufak tefek eksikleri tamamlarız. dedi. Bunu hepsi de doğru buldular. Avlonya beyi Hurşit beyin cesur, babacan bir adam olduğu- -u da işitmişlerdi. Venedikliler. Te Osmanlılar arasında sulh var diye Ali reise zorluk çıkarmasını, onu yolundan alıkoymak istiye- ye; HABER — Alışam Postası Banknot Gittikçe Düşüyor Gümüş mecidiye ve ecza- sını kaldırmak zamanı gelmiştir Gaziantep, (Hususi) — Bu ha- valide eski gümüş mecidiyelerin tedavülde bulunması yüzünden İ maruz kalınan zarar, beni böyle, hemen her gün bir mektup Oyaz- drtacak derecede mühim, çok mühimdir. Hükümetimizin bu gü- | müş mecidiyeyi (38) kuruş bank- not mukabili olarak kabul ve ilân etmesine ve muhtekirlerden bazı- İ larının mahkemeye © verilmesine rağmen, gümüş para p'yasası he - men hergün yükselmektedir. Bu kararsızlık memleketin me- mur, esnaf ve yerli bütün halkını büyük zararlara sokmuş ve sok- maya devam etmekte bulunmuş- tur. Bir ülke dahilinde mütedavil bir paranın gene ayni ülke içerisin- de düşüp kalkması görülmüş bir hâdise değildir. Alış ve satışın gü müş para ile yapılagelmesi dola- yısıyle bir memurun bu yüzden maruz kaldığı zarar, hiç mübalâ- , gasız, maaşının üçte birinden faz- ladır. yüz lira maaş alan bir kim- | seyi düşünelim: Bir bankont elli İ dört gümüş kuruştan kırk dört gü- müş kuruşa tenezzül etmiştir ki, beher not başına on kuruş gümüş para zarar edildiğine göre zarar yüz notta bin gümüş kuruştur. Bin gümüş kuruş ise yirmi beş liraya yakm bir para eder. Ayrıca notun tenezzülü yüzünden esnaf da (top tancılardan böyle alıyoruz) diye her nevi eşyaya bir buçuk kuruş zammeylemiştir ki, zararın yekü- 'bu üzerinde durulmaya pek muh- taç bir vaz'iyet arzeder. Bu bal, aynen, tüccar, esnaf ve halkın da zararmadır. Tüccarın sermayesi bu gümüş mecidiye yü İ zünden yüzde 50 eksilmiş, halkın kuvveti pek zayıflamıştır. Bir ay evvel (54) ve bu gün (44) gümüş i kuruşa geçmekte bulunan bir baknotun daha düşmiyeceğini kimse temin edemez. Bunda Tür İ kiyeye gümrüklü veya kaçak su- i retiyle eşya idhal eden Suriye tüccarlarının da parmakları oldu- ğu söylenmektedir Dünyayı şaşırtacak kertede bü yük inkilâplar yapan Cümhuriyet Hükümetimizin dikkat nazarmı ehemmiyetle cedbeder ve bu ha- vali halkını, şark ve cenup vilâ- yetlerimizdeki vatandaşları bu gayri müstakar paranın (müthiş zararından kurtarmasını dilerim, Bu da ancak gümüş para ve ecza- si için sabit, müstakar bir fiyat takdiri yahut ta (ki en doğrusu) bu paranm piyasadan büsbütün kaldırılmasıyla mümkündür. ceğini ummuyorlardı. Ali reisle arkadaşları limana girerken Glorya kalyonu orada de i mirli duruyordu. Fırunayı gö- rünce bir gün evel hemen buraya yanaşmıştı. Avlonya o zamanlarda Vene- dikle Akdeniz arasında işliyen gemilerin başlıca uğrağı idi. Bü- yücek bir şehirdi. Kalabalıktı. Hele çarşısı meşhurdu. Burada bütün Arnavutluk civarınm ihti- yacı alınıp satılırdı. Avlonya be- yi oraya mümkün olduğu kadar İ çek gemi uğraması için ne lâzım- | sa yapmak üzere emirler almıştı. Bunun için harp halinde olmıyan ecnebi devletlerin gemileri kor- kusuzca yğrarlardı. © (Devami var) kanala Siya Sl e nm lll mail öğn a NİŞİ ema amme çenesi şapel ZMİR nm mi Ml iğ ml mim İsli lmaşilkmn ismimi kamil mmm insin mm Hüma nl amman ke si lam ye me n: Aka Günd Ikinci kitab Uçüncü genel savaş İkinci genel savaşın sonu bi - rincinin üç katı idi. Devletlerin sınır çizgileri gene karmakarışık oldu. Yer yüzü, uçsuz bucaksız bir salanaya döndü. Sağ kalan - lar ölenlerin (derilerini yüzüp kâğıd para yerine kullandılar. Yenilenler yok oldu ve yenenle - rin ön dişleri insan kemiği ke - mirmekten çürüdü. Diplomattan, | pusat fabrika cinsinden ve kay - | pak komisyoncudan (o başka hiç İ kimsenin barındığı yerde yemek sofrası kurulmuryordu. Politika ve kazanç adamları ayaklandı: | — İnsanlığı Oo kurtaracağız! | Dediler. Vilsonun, Cenevrenin, | kırklar misakının yapamadıkla - | rımı biz yapacağız! İkinci genel savaş, var: yoğu alt üst etti. Ev - rensel Larış için çalışıyoruz! Ye- ni bir uluslar kurumu kuracağız. İnsanlık hiç üzülmesin! Bu ikinci uluslar kurumunun nerede kurulması gerek olduğu - nu arayıp kestirmek için yapılan komisyonlar yıllirca çalıştılar. Bir aralık gene İsviçrenin bir bucağmda kurulması düşünül - dü. Fakat ortada İsviçre yoktu ki... İki genel savaşta da bitaraf- İk ettiği için pek çok kazanmış- tr. Bunu görenler İsviçreyi kıs kanmışlar, kazancı ile dağlarmı, göllerini pay edivermişlerdi. Avrupa direktuvar : kurumu başkanı altıncı Staviski, uluslar kurumunun kendi ülkesi içinde toplanmasını istedi, sert sert a - badr. Amerika bu işe hiç gele» mezdi, çünkü orada © insanlar; canları istediklerini ve birbirle - rini linç etmek sporuna dalmış - lar ve dokuzuncu İnsul'ün kana - dr altına sığınmışlardı. Afıtka; çapaklı gözlerine üşüşen kara si- nekleri bile kışkışlıyacak güçte değildi ki, ağzımı açıp (A) ları çatlatarak, kalkaleli bir lâf di - yebilsin. | Yalnız Asyadan bir ses gel - di: Kalkâta İmparatoru (ikinci | Gandi Zenda ortaya bir söz atti | ve sözünü onayladı: — Her yer karmakarışıktır. İkinci uluslar kurumunun üzün - tüsüz çalışıp insanlığı barışa ve kurtuluşa ulaştırabilmesi için an- cak bir yer vardır. Bu yer orta Afrikadadır. Çat gölü çevresini bitaraf sayalım. Leman gölü kı - yılarmı yeni sahiplerine bıraka- hım. Çat gölü yalılarında toplan- sınlar ve uluslar arası işler sıkı - şınca oraya bildirilsin. Bu onaylama her yanda ckay- larla karşılandı. Gazeteler bü - yük harflerle alkışlandılar. Ve bu işle alay edenlerle bu işe inan- mıyanlar gene sık boğaz edilip susturuldu, aforoz edildi ve ki - misi de insanlığın güveni, kurtu- luşu adıma ipe çekildi. Yeni dip- lomatlar eski beyindaşları gibi hazırlandılar. evrelerini gene müşavir, tercüman kâtib, müte — hassıs denilen alay alay parazit - ler aldı. e Bankalar yüzde kırk payma bol bol dövizler dağıttı. Paspor diplomatikleri kapısan * lar gümrük kaçağı doldurmak i- çin boş bavullarmı sırtlandılar. Biftekler, rozbifler, havyar - lar yenildi. Medoklar, kiyanitler, sampanyalar, viskiler içildi. Ka- Alma ve başka dile çevirme Devlet yasasınca koruludur. natları — altm kakmalı, tayyarelere, plâtin vagonlara, fi i dişi otomabillere binildi. Kahramanlar kahramanı “4 insanlığın baş azizlerinden Va * şingtonlu. Alkaponun torunu 8 laylarını “ yola dizdi. d Lord Lavrensin yeğeni okarşıy* sıralandı. o Avrupa direkt kurumu başkanı altıncı Stavi parlak bir söylev verdi. Evren İ sel barış marşları, hip hip h lar, alkışlar içinde uğurladnı. Ve insanlar buna da inandı * lar. il Yahud inanmış göründüler. ! Ve yahud inanmış görünme” gerek olduğunu anlıyacak kadsf güçsüz, esensiz, bitkindiler. Baf larını politika ipinden kurtara mıyacakları için (inandık, peh * peh!) dediler. Bununla berabef insanlık içten içe kayniyor, di gıcırdatıyordu. Şöyle bir aza ö cık gücünü, esenini elde edebil se, yapacağını biliyordu. i İkinci uluslar kurumu Çat gö” lü yalılarında yerleşti. Bütün iş İ lerinin bütün doyumları altın Staviski kanalmdan geçiyordı Onun için Avrupa direktuvar ki rumundan ne çıkarsa ( insanlaf yalniz onu okuyup biliyorlardı. | Bankaların kasaları dolmu$" tu. Ismârlanan yeni boş k: yapılıncaya ve doluncaya kada” krediyi kestiler. Direktuvar baf” kanlığına gelen bir telyazısı üz rine bütün ehli hayvanlar koop ratifleri paçaları sıvadılar ve kadar kasaplık sığır, dana, ko yun, tavuk, hindi versa yok.p hasına ve insanlığın kurtuluşu dına topladılar. Hepsi Afrikay gönderilmeğe başlandı. Arad biraz geçince Çat gölü uluslar kurumundan müjdeler geldi: ( Burada beyaz insan eti yiyef yamyamlara kilosu e doi ibi az bir para ile sığır, dana eektliiik vahşilikten kurtarılms” larına çalışıyoruz. Malarya çok olduğu için her yerli kabileye be şer şiline birer tek kinin kompri" mesi dağıtılarak insanlığm sağ lığı korunmaktadır. Japonya Çin arasındaki ehemmiyetsiz ig* lerin konuşulmasına önümüzde ki yıl olmazsa daha öbür yıl 209 larında başlanacaktır. Pusatlarf azaltma komisyonu ne vakit to, lanacağını kestirmek için ikinci” bir komisyonun kurulmasını dü * şünmek fikrini beslemek niye * tindedir. o Pirene dağl Andora ülkesinde çıkan bir si zah gazetesi insanlık ve n barış uğruna verdiğimiz emek * lerle alay etmek ister yollu yazı lar yazmağa başladığından bun ları yazanların yaya olarak Ti © bet taraflarma sürülmesi evren ” sel barış komisyonunca direktu vardan istenilmiştir. i Habeş İmparatorunun büyük donanma topları altında Misin ve Sicilyaya © ordu çıkarılmasti. Çat gölü uluslar kurumunu ilişik” lendirm 22. Çünkü ortada si ve genel barışı bozacak bir yoktur. Habeşlilerin ordu çiker ? maları ile Sicilya statükosu i zulmuş olmıyor. Kurumumuzu” | sağlık komisyonunca verilen 2 raporda deniliyor ki, “Gerek İn | parator, gerek Habeş ulusu &* mevsimlerinde biraz zorluk çel” j yorlar. Misina ve Sicilyanm ha © vası yumuşaktır. o (Devamı var) |