24 Aralık 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

24 Aralık 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a p a S 9 0 A A Z A a S A A A SK A S AOA A Zirat mahsullerimi- zin fiyatı yükseldi Türkiye nüfusunun üçte ikisin- den fazlası çiftçidir. Nüfusumu- Zun bugün asgari bir tahminle 16 Milyon olduğunu gözönünde bu- klandurursak 12 milyon Türkün bütün faaliyetini ziraate hasret- miş olduğu neticesine varırız. 1926 senesinden beri uluslar arası piya- sasında ziraf mahsuller - fiyatları Mütemadiyen düşdüğünden, Türk çiftçisinin geliri 1933 de çok da- ralmıştı. Gelir daralmasına fazla istihsalle çare bulmak istiyen çift- Çi fiyat düşme nisbetleri hemen her yıl yarıya yakım - olduğundan bu emelinde de muvaffak olama- mıştır. Bu suretle zirat mahsullere istinat eden ihracatımız 1926 dan beri siklet bakrımımdan muntazam harcketlerle daima arttığı halde & le geçen para miktarı her yıl azal- Mıştır. Bu hususu 1925 ve 1933 seneleri harici alış veriş bilânço- larrmızın mukayesesi meydana çıkarmaktadır: İhracat Milyon L. Milyon Kg. 1925 — 192,5 — 470,000,000 1933 96,> — 720,000,000 Bu statistikten derhal anlaşıl- lacağı gibi sekiz sene içinde ihra- tatımız hacim bakrmımdan bir mis line yakın çoğalma gösterdiği hal- de kıymet bakımından tamam ya- Yi yarıya düşmüştür. Buradan Çıkacak netice zirat mahsuller fi- — yatlarının acun piyasasında sekiz yılda yuvarlak hesap dörtte üç nişbetinde düştüğüdür. Ükonomik vaziyet bu şekilde devam ederken son üç ay - içinde'| Türk çiftç'nin ve dolayısıyle mem- leketin yüzünü güldürecek mühim bir değişiklik olmuştur. Zira hra- tat mallarımızdan çoğunun fiyat- ları bir, bir buçuk ay içinde bir misli kadar yükselmiştir. İç piya- salarımızdan son gelen haberler Yabanın fazla talebi dolayısıyle mallarımızda kıymetlenme hare- ketinin devam ettiğini bildirmek- tedir. Sanayi sahasındaki ileri hare- öm'z yanında ziraatin bu mutlu mması memleketin genel Ö- konomi gidiş'nde çok yakında te- Sirini gösterecekltir. On iki milyon ç'ftçinin mahsu- lü kıymetlendiği icin geliri arta- tak ve bunun neticesi olarak da tatın alma kabiliyeti çoğalacak- tır, Memleketin istinat ettiği taba- satın alma kabil'iyetinin ço- , içinde bulunduğumuz şe- Tait içinde, alış verişin, yerli sana- 'ş faal'yetinin, devlet gelirinin ve dihayet genel refahın çoğalması ektir. Ökonomik buhran tesiriyle bir Sok ülkelerde genel vaziyet gittik- © fenalaşırken Türk'yede görülen bu kalkınmadan dolayı ne kadar Sevinsek azdır. hıca ihracat mahsullerimizin $On piyasa duruşlarını şöylece teş- | Pit etmek mümkün olmaktadır: hi Buğday: Ziraat Burnkası tara- "d_'—u idare olunan ihracat 'kinci Tin ve bir'nci kânun ayları zar- ki :; iyi fiyatlarla daha ziyade in- ni mahsul alrmına başlamışlardır. Avusturya ve Çekoslavakya reji- leri namma birer hey'et İzmir, Bursa ve Karadeniz mıntakaların- da tetkikatta bulunmuşlardır. Bu iki hey'etin 5 milyon kilo kadar tütün alacağı anlaşılmaktadır. Bu seneki mahsulün nevi geçen sene- lerden çok iyidir. Yalnız bu seneki nisbi kuraklık dolayısıyle mahsul siklet bakımın- dan geçen yıla göre9ç 30 kadar azdır, Talebin çokluğu, mahsulün nevinin iyiliği ve miktarının azlığı şimdiden tesirini göstermiş ve fi- yatları yükseltmiştir. Yumurta: Bu piyasada son üç ay içinde fevkalâde bir canlılık görülmüştür. Fiyatlar yaz mevsi- mine nisbetle iki, iki buçuk misli | artmış eldeki stok kâmilen satıl- mıştır. Geçen yaz 8 ilâ 10 liraya satılan 1400 tanelik yumurta san- dığr istihsal piyasalarımda Teşrini sani içinde 25 — 30 liraya müşte- ri bulmuştur. Elde mal kalmadığı için İspan- ya ve Almanyadan yapılan sipa- rişlere menfi cevap vermek zaru- reti hasıl olmuştur. Tiftik: Alman siparişleri azal- dığı için Eylül sonlarında durgun- laşan bu piyasa Teşrinisani içinde görülmemiş derecede canlanmış- tır. Sovyetlerin, bilhassa Alman- ların tekrar alıcı mevkiinde görül- meleri ve yalnız Birinci teşrinde 20,000 balye satış yapılması fiyat- ları kilo hesabiyle 74 kuruştan 95 ükseltmiştir. SSYRAK KŞNT TABayGRRTE TöühtE: lif cins tift'k fiyatları şöyle tespit olunmuştur: Kuruş 82 — Ankara, Beypazar, Çan- gırı nevileri. Konya, Kırşehir, Polatlı. Kastamoni. 95 Oğlak. Yün: Almanyadan yapılan mü- temadi sipar'şler dolayısıyle yün piyasasında fiyatlar büyük nisbet- ler dahilinde yükselmiştir. Yalnız Birinciteşrin satış miktarı 6,000 balyeyi geçmiştir. Yerli sanayi de 78 90 piyasadan 1,500 balyelik mal al- | mıştır. Muhtelif cins yün fiyatları şöyledir: Kuruş 65 — Anadolu. 70 — İnce Anadolu. 72 İzmir 82 — Rumeli. Teşrinisani ortalarında piyasa- da ancak 8,000 balyelik yün stoku kalmıştı. Üzüm, incir: Bu seneki üzüm we incir mahsulü hemen tamamiy- le satılmıştır. Fiyatlar geçen yıla nisbetle yüzde 30 ilâ 50 yüksek- tir. Fındık: Aramızdaki takas an- laşılması mucibince Almanya bu piyasada da büyük müşteri vazi- yetindedir. 140,000 çuval tahmin edilen 1934 mahsulünün yarısın- dan fazlası satılmış bulunmakta- dır. Eylül sonunda 37 kuruşa kadar düşen fiyatlar Birincikânun ba- etmiştir. Bu iki ay zarfında | şında 45 kuruşu geçm'ş bulunu- :::doludun gelen 50,000 ton ka- | yrodu. Devam eden siparişler do- buğday Ziraat Bankası tara- 'dan satın alınmıştır. İa Timızda geçen seneden kalma .Y.ı tamamiyle satılmıştır. layısıyle fiyatlarımı bu ay nihayet- lerine doğru bir miktar daha yük- ütün: Bütün istihsal mmtaka- | seleceği ümit edilmektedir. Afyon: Birinciteşrin nihayeti- ne kadar afyon piyasasında işler ve yerli müşteriler ye- | yalnız dahili alış verişe münhasır HABER — Akşam Postası 7 TÜT TT YACÜİTTNEK ' gUIK PaT VÜ Git gayi? AAAT aKGÜT GYT GAĞA CAT PNT AM ZZ Çok Gezen Çok Bilir iSeyahat Notları ! KUKT gz AATTAN Te TÜT UU ai BÜD Ui S Ugak VHD VA BÜR 1 1y 199 BÜ Va P HOAY f TT AMŞKT AUÇA VU ga Yunansen nasıl Bir yolcu için dört hafta rahat bir gemide, durgun bir deniz üze- bir şeydir. Onun için Tonkin'e ge- lince çok sevindim. Fakat burası beni pek te hay- rete düşürmedi. Kendimi bir Av- rupa şehrinde sanıyordum. Sokak- larda son model otomobiller dol: kşıyordu. Halk, Pariste olduğu g bi telâşlı telâşlı yürümüyordu. Bi- rinde seyahat yapmak can sıkıcı | bir perde KRAS L ŞNT gy 1T Pirinç tarlalarını sulayan bir dolap — Yunansenden bir görünüş.. Altımızdaki köprü esnemeğe baş- lamıştı. Tıpkı eski Ankara hattın- daki tahta köprü gibi. Fakat bu- radan da geçtik. Köprünün esne- mesi çürüklüğünden değil, sağ- lamlığımdanmış. Acayip şey! Şimdi tren Tang — Çe gölü- nün sonsuz yaylasından geçiyor. Güneş batıyor. Tıpkı Boğaziçinde olduğu gibi gölün suları garip bir < renk alıyor. lâkis bir eğlence şehrinde, meselâ | | Dovil'deymiş gibi rahat ve sakin geziniyordu. Parlak bir güneşin leri daha parlak görülmüyordu. Sokîklu_ , Paris caddelerinin kü- çük birer nümunesi. Yalnız, eğer bu taraflara seya- hat etmek istiyorsanız, sakın be- nim yaptığım gibi Haziran aymnı seçmeyiniz. Çok sıcak, Buzlu do- laplara, yani Frigidairelere, van - tilâtörlere, hafif, çok hafif elbise- lere rağmen insan âdeta bunalı- yor, İnsan, en hafif ceketi giydik- ten yarrm saat sonra, ceket, bir ça- maşır bezine benziyor . Ne yapayım diye düşünürken bir eski tanıdık karşıma cıktı: —— Azizim, dedi, sana Yunnan- sen'e gitmeni tavsiye ederim. Ora- da hava daha serindir, hem seni alâkadar eden şeyler de vardır. Burada göreceğin şeyler hep ma- lüm, simalar tanıdık, şehir — tanı- dık... herhangi bir Avrupa şehri.. Yunnansen, Tonkin'in şimal hududunda bulunan bir Cin vilâ- yetidir. Garp cenubunda Birman - ya, garbında Tibet vardır. Yola çıktım. Trenle gidiyorduk. Fena bir tren. Vagonlar berbat. O kadar ki, bizim şark şimendiferle- ri bunların yanında lüks kalıyor. Artık üst tarafını düşününüz. Son- ra manzarada da bir fevkalâdelik yok. Boyuna pirinç tarlaları.. Bit- mek tükenmek bilmez tarlalar... — kalmıştı. Uyuşturucu maddeler in- hisarının Japonyaya mühim mik- tarda satış yapamağa başlamasıy- le genel fiyat yükselmesi ufak mikyasta da olsa bu piyasaya da sirayet etmiştir, İnhisar kilo başı- nâa 550 — 600 kuruşla iç piyasada daima ahcı vaziyet'ndedir. tpek: Son aylarda ipek üzerine yapılan muameleler mahsus dere- cede çoğalmıştır. Bursada koza i- peğin kilosu 150 kuruşa işlenmiş ipeğ'n kilosu 900 kuruşa kadar yükselmiştir. R. Ş. altında, güzel kadınların tuvalet- , | Budist bir kadın Adeta pişman olmuştum. Fakat biraz sonra tren, “Kızıl — şehr,,in | sağ sahilini takibe başladı ve man zaya değişti. Artık dağlık araziye gelmiştik. Şimdi, vahşi ormanlık- lar başlıyordu. Nihayet Laokai'ye geldik. Gayet büyük bir demir köprüden gecerek Hoheu'ye, yani Çin topraklarmna girdik. Gümrük memurları dünyanın hertarafında ayni biçimde insan- lar. Şu farkla ki, Cin Gümrük me- murları daha nazik. Ötekiler gibi, eşyaları kendileri karıştırıp alt üst etmiyorlar. Bu işi, eşya sahipleri- ne yaptırıyorlar. Gümrük işleri bittikten sonra Han — Ti vadisinden ilerlemeğe başladık. Tren buraların harikulâ. de manzaralarını seyrettirmek is- tiyormuş gibi yavaş yavaş ilerli- yor. Hoş daha hızlı gitmesine im- kân da yok. O kadar iniş çıkırlı, dolambaçlı yol ki! Kendisiyle ta- | nıştığım bir yolcu anlatıyor: —Laohai ile Yunnansen arasın- da 465 kilometre vardır. Tren 100 tünelden geçer. Bu tünellerin w- zunluğu yekünu 15 kilometre tu- tar. Sonra muhtelif yerlerde 100 köprü vardır Bu köprülerin en mü ——— melve uzunluğunda olmasma rağ- men.... Fakat geliyoruz, bizzat ba- kmız.. Vagondan başrmı çıkardım. O ne? Demiryolu, uzuyor, fakat bir ucuruma gidivordu. Karşı tarafta, dikine inen bir baska uçuruma, incecik, âdeta sade demir yolunun iki rayından yapılmış gibi bir köp- rü ile bağlıydı. Muhakkak tren buradan gecerken bu ray könrüsü çökecek iki yüz metreden fazla bir yükseklikten düsüp gebereceltik. gözlerimi kapadım. Trenin köp- rüye girişini, sallantıdan anladım. himi 111 mımaralı köprüdür ki 65 | Yunnansen'den evvel son is- tasyon olan Çang — Kong'e geli- yor ve kalkıyoruz. Artık tekrar pirinç tarlaları başlıyor ve uzak- tan Ankaranın kalesi gibi yüksek duvarlar görünüyor. Burasi Yun- nansen'dir. Hakikaten asri bir otelden baş- ka, bu 60,000 nüfuslu şehirde bir otel yok, Bir sürü han falan var amma, oturmak kabil değil, Oto- mobil denilen şey, ancak iki üç tane, Buna mukabil elektrik ve tele- fon var, Cünkü bir Alman şirketi yapmış. Bu Almanlar da her yer-« de insanın karşısına çıkıyor'ar, Sokaklar daracık şeyler, Yemiş çarşısı gibi bir şey. Araba yok. Bu- nun yerine müşterilerini omuzla- rında taşıyan sediye'er var. İcine biniyorsunuz. Pis, bitli iki Çinli haydi babam diyerek sizi alıp gö- türüyorlar, önlerine çıkan olursa vay haline, tıpkı bizim tramvaylar ve otomobiller gibi devirip çiğni- yorlar. Şurasını da itiraf etmeli k, yollar pek dar. Cinliler ge'ene geçene, buranın pek meşhur olan yemişlerini, kapı eşiğinde, - sokak ortasında, nerede olursa olsun sat- mağa çalışıyorlar. Bütün bunlara öküz arabalarını da ilâve ederse- niz.. Adam ciğnemeden sokaktan geçmek müşkül olur. Bu sokaklar şehrin ana cadde- leri sayılryor. Kenar mahal!'elerine gidince itişip kakışmadan eser yok. Cünkü sokakta kimseyi gör- mek kabil değildir. Herkes evin: dedir. Bu sokaklardaki evlerin ha- riçle alâkası bir tek kapıdan iba- : rettir. Ne pencere, ne bir şey. Çin kadını, burada, hayvan gi- bi kullanılmaktadır. Bütün - işleri © görür. Pek tabit kadın olmak hasebiyle çocuk doğurmak ve bü- yütmek te ona düşer. Çocuklarmı, omuzlarında heybe gibi bir şeyin içinde tasırlar ve bir taraftan da işlerini görürler. Burada oturan bin bir çeşit hal- (Lütfen sayıfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: