Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— —AER ea A AE .4 A A —— — beri siklet bakrmından muntazam | . seneleri harici alış veriş bilânço- — yatlarmın acun piyasasında sekiz — yılda yuvarlak hesap dörtte üç İ HABER — ÂAksşam Postası 7 Zirai mahsullerimi- zin fiyatı yükseldi Türkiye nüfusunun üçte ikisin- den fazlası çiftçidir. Nüfusumu- Zun bugün asgari bir tahminle 16 Milyon olduğunu gözönünde bu- lundurursak 12 milyon Türkün bütün faaliyetini ziraate hasret- miş olduğu neticesine varırız. 1926 senesinden beri uluslar arası piya- sasında ziraf mahsuller fiyatları mütemadiyen düşdüğünden, Türk çiftçisinin geliri 1933 de çok da- ralmıştı. Gelir daralmasına fazla istihsalle çare bulmak istiyen çift- çi fiyat düşme nisbetleri hemen her yıl yarıya yakım olduğundan bu emelinde de muvaffak olama- mştıi'. Bu suretle zirat mahsullere istinat eden ihracatımız 1926 dan hareketlerle daima arttığı halde & le geçen para miktarı her yıl azal- Mmıştır. Bu hususu 1925 ve 1933 larımızın mukayesesi meydana çıkarmaktadır: — İhracat Milyon L. - Milyon KEKg. 1925 — 192,5 — 470,000,000 1933 96,- — 720,000,000 Bu statistikten derhal anlaşıl- lacağı gibi sekiz sene içinde ihra- catımız hacim bakımından bir mis line yakın çoğalma gösterdiği hal- de kırymet bakımından tamam ya- Y yarıya düşmüştür. Buradan çıkacak netice zirat mahsuller fi- nisbetinde düştüğüdür. Ökonomik vaziyet bu şekilde K , “devam ederken son üçay içinde|” Türk çiftçinin ve dolayısıyle mem- leketin yüzünü güldürecek mühim bir değişiklik olmuştur. Zirai ihra- cat mallarımızdan çoğunun fiyat- ları bir, bir buçuk ay içinde bir misli kadar yükselmiştir. İç piya- salarımızdan son gelen haberler Yabanın fazla talebi dolayısıyle Mmallarımızda kıymetlenme hare- ketinin devam ettiğini bildirmek- tedir. Sanayi sahasındaki ileri hare- etim'z yanında ziraatin bu mutlu İkımması memleketin genel Ü- konomi gidiş'nde çok yakında te- Sirini gösterecektir. On iki milyon çiftçinin mahsu- lü kıymetlendiği için geliri arta- tak ve bunun neticesi olarak da Satın alma kabiliyeti çoğalacak- tir. Memleketin istinat ettiği taba- satın alma kabiliyetinin ço- i'llnuı, içinde bulunduğumuz şe- Tait içinde, alış verişin, yerli sana- Yi faaliyetinin, devlet gelirinin ve tihayet genel refahın çoğalması €mektir. Ökonomik buhran tesiriyle bir Sok ülkelerde genel vaziyet gittik- çe fenalaşırken Türk'yede görülen 1 kalkınmadan dolayı ne kadar Sevinsek azdır. aşlıca ihracat mahsullerimizin .?n Piyasa duruşlarını şöylece tes- Bit etmek mümkün olmaktadır: hnîuğday: Ziraat Barıkası tara- 'an idare olunan ihracat ikinci $rin ve bir'nci kânun ayları zar- ki da iyi fiyatlarla daha ziyade in- Saf etmiştir. Bu iki ay zarfında j âoludan gelen 50,000 ton ka- uğday Ziraat Bankası tara- dan satm alımmiştır. ı_m:î'-îl Bütün istihsal mımtaka- a gecen seneden kalma tamamiyle satılmıştır. I ve yerli müşteriler ye- ni mahsul alrmına başlamışlardır. Avusturya ve Çekoslavakya reji- leri namma birer hey'et İzmir, Bursa ve Karadeniz mıntakaların- da tetkikatta bulunmuşlardır. Bu iki hey'etin 5 milyon kilo kadar tütün alacağı anlaşılmaktadır. Bu seneki mahsulün nevi geçen sene- lerden çok iyidir. Yalnız bu seneki nisbi kuraklık dolayısryle mahsul siklet bakrmın- dan geçen yıla göre9o 30 kadar azdır. Talebin çokluğu, mahsulün nevinin iyiliği ve miktarınım azlığı şimdiden tesirini göstermiş ve fi- yatları yükseltmiştir. Yumurta: Bu piyasada son üç ay içinde fevkalâde bir canlılık görülmüştür. Fiyatlar yaz mevsi- mine nisbetle iki, iki buçuk misli artmış eldeki stok kâmilen - satıl- mıştır. Geçen yaz 8 ilâ 10 İliraya satılan 1400 tanelik yumurta san- dığı istihsal piyasalarımda Teşrini sani içinde 25 — 30 liraya müşte- ri bulmuştur. Elde mal kalmadığı için İspan- ya ve Almanyadan yapılan sipa- rişlere menfi cevap vermek zaru- reti hasıl olmuştur. Tiftik: Alman siparişleri azal- dığı için Eylül sonlarında durgun- laşan bu piyasa Teşrinisani içinde görülmemiş derecede canlanmış- tır. Sovyetlerin, bilhassa Alman- ların tekrar alıcı mevkiinde görül- meleri ve yalnız Birinci teşrinde 20,000 balye satış yapılması fiyat- ları kilo hesabiyle 74 kuruştan 95 ukseltmıgt'r. li eşrinisan te- | lif cins tift'k fıyatları ;oyle tespit olunmuştur: Kuruş Ankara, Beypazar, Çan- gırı nevileri, 82 78 — Konya, Kırşehir, Polatlı. 90 —Kastamoni. 95 Oğlak. Yün: Almanyadan yapılan mü- temadi siparişler dolayısıyle yün piyasasında fiyatlar büyük nisbet- ler dahilinde yükselmiştir. Yalnız Birinciteşrin satış miktarı 6,000 balyeyi geçmiştir. Yerli sanayi de piyasadan 1,500 balyelik mal al- mıştır. Muhtelif cins yün fiyatları şöyledir: Kuruş £ 65 — Anadolu. ; 70 — İnce Anadolu. 72 İzmir 82 —Rumeli. Teşrin'sani ortalarında piyasa- da ancak 8,000 balyelik yün stoku kalmıştı. Üzüm, incir: Bu seneki üzüm ve incir mahsulü hemen tamamiy- le satılmıştır. Fiyatlar geçen yıla nisbetle yüzde 30 ilâ 50 yüksek- tir. Fındık: Aramızdaki takas an- laşılması mucibince Almanya bu piyasada da büyük müşteri - vaz!- yetindedir. 140,000 çuval tahmin edilen 1934 mahsulünün yarısın- dan fazlası satılmış bulunmakta- dır. Eylül sonunda 37 kuruşa kadar düşen fiyatlar Birincikânun ba- şında 45 kuruşu geçmiş bulunu- yrodu. Devam eden siparişler do- layısıyle fiyatlarım bu ay nihayet- lerine doğru bir miktar daha yük- seleceği ümit edilmektedir. Afyon: Birinciteşrin nihayeti- ne kadar afyon piyasasında işler Bir yolcu için dört hafta rahat bir gemide, durgun bir deniz üze- rinde seyahat yapmak can sıkıcı bir şeydir. Onun için Tonkin'e ge- lince çok sevindim. Fakat burası beni pek te hay- rete düşürmedi. Kendimi bir Av- rupa şehrinde sanıyordum. Sokak- larda son model otomobiller dola- kşryordu. Halk, Pariste olduğu gi- bi telâşlı telâşlı yürümüyordu. Bi- lâkis bir eğlence şehrinde, meselâ Dovil'deymiş gibi rahat ve sakin geziniyordu. Parlak bir güneşin altında, güzel kadınların tuvalet- leri daha parlak görülmüyordu. çük birer nümunesi. Yalnız, eğer bu tzraflara seya- hat etmek istiyorsanız, sakım be- nim yaptığım gibi Haziran aymı seçmeyiniz. Çok sıcak. Buzlu do- laplara, yani Frigidairelere, van - tilâtörlere, hafif, çok hafif elbise- lere rağmen insan âdeta bunalı- yor; İnsan, en hafif ceketi giydik- ten yarrm saat sonra, ceket, bir ça- maşır bezine benziyor . Ne yapayım diye düşünürken bir eski tanıdık karşıma cıktı: — Azizim, dedi, sana Yunnan- sen'e gitmeni tavsiye ederim. Ora- da hava daha serindir, hem seni alâkadar eden şeyler de vardır. Burada göreceğin şeyler hep ma- lüm, simalar tanıdık, şehir — tanı- dık... herhangi bir Avrupa şehri.. Yunnansen, Tonkin'in şimal hududunda bulunan bir Cin vilâ- yetidir. Garp cenubunda Birman - ya, garbında Tibet vardır. Yola çıktım. Trenle gidiyorduk. Fena bir tren. Vagonlar berbat. O kadar ki, bizim şark şimendiferle- ri bunların yanında lüks kalıyor. Artık üst tarafını düşününüz. Son- ra manzarada da bir fevkalâdelik yok. Boyuna pirinc tarlaları.. Bit- mek tükenmek bilmez tarlalar... yalnız dahili alış verişe münhasır kalmıştı. Uyuşturucu maddeler in- hisarının Japonyaya mühim mik- tarda satış yapamağa başlamasıy- le genel fiyat yükselmesi ufak mikyasta da olsa bu piyasaya da sirayet etmiştir. İnhisar kilo başı- nâa 550 — 600 kuruşla ic piyasada daima ahcı vaziyetindedir. İpek: Son aylarda ipek üzerine yapilan muameleler mahsus dere- cede çoğalmıştır. Bursada koza i- peğin kilosu 150 kuruşa işlenmiş ipeğ'n kilosu 900 kuruşa kadar yükselmiştir. R' ş Soqula.r, Paris . caddelerınm kü- " KU “.».... A Ni Sael e Budist bir kadın Âdeta pişman olmuştum. Fakat biraz sonra tren, “Kızıl — şehr,,in sağ sahilini takibe başladı ve man zara değişti. Artık dağlık araziye gelmiştik. Şimdi, vahşi ormanlık- lar başlıyordu. Nihayet Laokai'ye geldik. Gayet büyük bir demir köprüden gecerek Hoheu'ye, yani Çin topralklarma girdik. Gümrük memurları dünyanın hertarafında ayni biçimde insan- lar. Şu farkla ki, Cin Gümrük me- murları daha nazik. Ötekiler gibi, eşyaları kendileri karıştırıp alt üst etmiyorlar. Bu işi, eşya sahipleri- ne yaptırıyorlar. Gümrük işleri bittikten sonra Han — Ti vadisinden ilerlemeğe başladık. Tren buraların harikulâ- de manzaralarını seyrettirmek is- tiyormuş gibi yavaş yavaş ilerli- yor. Hoş daha hızlı gitmesine im- kân da yok. O kadar iniş çıkışslı, dolambaçlı yol ki! Kendisiyle ta- nıştığım bir yolcu anlatıyor: —Laohlai ile Yunnansen arasm- da 465 kilemetre vardır. Tren 100 tünelden geçer. Bu tünellerin u- zunluğu yekünu 15 kilemetre tu- tar. Sonra muhtelif yerlerde 100 Löprü vardır Bu könrülerin en mü himi 111 numaralı köprüdür ki 65 melte uzunluğunda olmasına rağ- en.... Fakat geliyoruz, bizzat ba- kmız.. Vagondan başrmı çıkardım. O ne? Demiryolu, uzuyor, fakat bir ucuruma gidivordu. Karşı tarafta, dikine inen bir baska uçuruma, incecik, âdeta sade demir yolunun iki rayından yapılmış gibi bir köp- rü ile bağlıydı. Muhakkak tren buradan gecerken bu ray köprüsü çökecek iki yüz metreden fazla bir yüksetlikten düsüp geberecelrtik. gözlerimi kapadım. Trenin köp- rüye girişini, sallantrdan anladım.. AA YapcapEKİ ZLK ypyaygpATİTAN M p gtT a yyyagaıA OFT y gp ga gK DÜF yyyygazTTLN FT y güYA Pa T K pannıTADİ T gy KA! RRmyayyaefETaagayı KAT gygayyCET İT y yi FKMN gggg FK y gz TÜT TTT yayyaygy YNYÜ 1 çazaılAF İN aa gı TÜ gy Kİ Pai? Çok Gezen Çok Bilir Sevahat Notları W"'lllnl"mllllll"'"'mnulî'l"WMWW"'mımllll“"lllııuull"lîllırıııılulnllluıınııılllmııuİ“anıııuıummllııuııllWwwmumummwıımımmmm“w,.â Yunansen nasıl bır perde HADKT M ygagalİ TTTT Pa gayelkdi ı Altımızdaki köprü esnemeğe baş- lamıştı. Tıpkı eski Ankara hattın- daki tahta köprü gibi. Fakat bu- radan da geçtik. Köprünün esne- mesi çürüklüğünden değil, sağ- lamlığmdanmış. Acayip şey! Şimdi tren Tang — Çe gölü- nün sonsuz yaylasından geçiyor. Güneş batıyor. Tıpkı Boğaziçinde olduğu gibi gölün suları garip bir renk alıyor. Yunnansen'den evvel son -is- tasyon olan Çang — Kong'e geli- yor ve kalkıyoruz. Artık tekrar pirinç tarlaları başlryor ve uzak- tan Ankaranın kalesi gibi yüksek duvarlar görünüyor. Buraıı Yun- nansen'dir. Hakikaten asri bir otelden baş- ka, bu 60,000 nüfuslu sehirde bir otel yok. Bir sürü han falan var amma, oturmak kabil değil, Oto- mobil denileri şey, ancak iki üç tane, Buna mukabil elektrik ve tele- fon var. Cünkü bir Alman şirketi yapmış. Bu Almanlar da her yer- de insanm karşısına çıkıyor'ar. Sokalkdlar daracık şeyler. Yemiş çarşısı gibi bir şey. Araba yok. Bu- nun yerine müşterilerini rında taşıyan sediye'er var, İcine biniyorsunuz. Pis, bitli iki Çinli haydi babam diyerek sizi alıp gö- türüyorlar, önlerine cıkan olursa vay haline, tıpkı bizim tramvaylar ve otomobiller gibi devirip çiğni- yorlar. Şurasmı da itiraf etmeli k, yollar pek dar. Cinliler ge'ene geçene, buranın pek meshur olan yemişlerini, kapı eşiğinde, - sokak ortasında, nerede olursa olsun sat- mağa çalışryorlar. Bütün bunlara öküz arabalarmı da ilâve ederse- niz.. Adam ciğnemeden sokaktan geçmek müskül olur. Bu sokaklar şehrin ana cadde- leri sayılryor. Kenar mahal'elerine gidince itişip kakışmadan eser yok. Çünkü sokakta kimseyi gör- mek kabil değildir. Herkes evin- dedir. Bu sokaklardaki evlerin ha- riçle alâkası bir tek kapıdan iba- : rettir. Ne pencere, ne bir şey. omuzla- Çin kadını, burada, hayvan gi- bi kullanı!maktadır. Bütün işleri o görür. Pek tabit kadın olmak hasebiyle çocuk doğurmak ve bü- yütmek te ona düşer. Cocuklarımı, omuzlarında heybe gibi bir şeyin içinde tasırlar ve bir taraftan da işlerini görürler. Burada oturan bin bir ceşit hal- (Lütfen sayıfayı çeviriniz)