BÜYÜK DEN —— Şahin Yavrusu — Yazan: Savulun!.. Savulun!.. Kadir Can İZ ROMANI Savulun 1. Jan Ulan ayı oğlu ayılar!... O zamana ii erin bulu - nan elli kişi de halkayı daraltmış- lar, bir kaç adım gelmişlerdi. Hepsi de iri yarı, vahşi bakışlı, deriden ceketleri, kıllı bacakları ve tuhaf kıyafetlerile oldukça kor künç idiler. Lâikn bizim yoldaşlar böylelet | rini çok gördükleri için metelik bile vermiyorlardı. Yanek gözlerini biraz daha aç-| mıştı: — Yaaaa!... | Dedi. İ Alinin yüzüne, sonra onun elin- de duran ve kınına koymak üze- re olduğu hançere baktı. Eğer c- nu ellerinden alırsa sopaların hiç bir şeye yaramıyacağını sanıyor-| du. Birdenbire, Şahin yavrusunun elini tutacağına bileğinden kav - radı, bir saniyede hânçeri kendi eline almışdı. Fakat Kara Yu - suf da onun çenesine doğru ya - man bir yumruk atmış, (yıkılan! bir kütük gibi beş altı adım geri - ye atmışdı . Yanek Alinin elinden hançeri| kavradığı sırada adamlarına doğ- ru yüksek sesle bir emir vermiş, onlar da hemen sekiz arkadaşın! üstüne saldırmışlardı. Halbuki Kara Yusuf da, Ali Reis de, işin neye vardığını he -! men o anda anlamışlardı. “ -— Davranm!... Kancıklık etti - “der! Diye bağırmışlardı. Sekiz kişi hemen bir halka yaptılar. İkişer adım aralık ka -| lacak şekilde açıldılar. Ucu to puzlu kalın sopalar işlemeğe baş - ladı: Savulun!... Savulun!... Sa - vulun ulan ayı oğlu ayılar!... An -| laşılan siz henüz Türk dayağının tadını tatmamışsınız !... Çoktanberi zaten kavgaya su - samışlardı. Her korsanın elin - deki sopa; havada bir halka çize -| rek etraftakilarden birinin kafa- sma yahud omuz başıma iniyor, derhal onu yere yıkıyordu. Yanek yerinden kalkmış, be - lindeki uzun kamayı sıyırmışdı... Doğrudan doğruya Kara Yusufun üzerine yürümüşdü. Fakat Kara Yusuf sopasını bir kılıç gibi kul - lânıyor, iri boylu Hırvadın sokul- masına meydan vermiyordu. Şimdi onlar halkadan ayrılmış- lar ve karşı karşıya kalmışlardı. Zaten köylülerin sekiz on ta- nesi yerlere serilince diğerleri ge- rilemeğe başlamışlardı. Yanek hem adamlarını kışkır-| tıyor, hem de Kara Yusufun üs- tüne çılgın gibi saldıriyordu. Ka-! masını kullanmakda ve kendisini korumakda usta olduğu anlaşılı-! yordu. | Ormanda korsanların heybetli! haykırmaları, Yanek'in delicesine | verdiği emirler, dayağı yiyen, si- tâhr elinden düşen, yaralanan ya- hud beyni patlryan köylülerin i- niltileri, korkunç akisler yapıyor- du. Kara Yusuf bir aralık punduna getirmiş, sopasını Yanek'in ka - fasma bütün hıziyle vurmuşdu: — Cımnnann?... Diye bir ses duyuldu. Sonra Kara Yusufun sopayı bırakarak | bir kaç adım -İ dir. düşmanının üstüne atıldığı, onu| bir hamlede belinden kavrıyarak| ilerideki çamurlu! dersye attığı görüldü, Yanek, bir çığlık çıkardı. murdandı ve çamurlu suların çinde çırpınmağa başladı. Bunu“gören köylüler bir anda| dağıldılar. Ormanın içinde, köy tarafıma doğru kaçmak için geri döndüler. — Hah, hah, hah, hah ha!.. Hah, hah, hah, hah, ha!... Hah, hah, hah, ha!... Hah, hah!. Hayl...! Sekiz korsan bir anda toparlan- dılar. Bu can pazarında, böyle kahkahalarla gülen adam kimdi? Ağaıçların arasında uzun akisler yapan bu ses nereden geliyordu? Yoksa bir delimiydi?. Kimdi bu?.. Kahkahanın akisleri etrafı dol. durduğu için nereden geldiğini he men kestirememişlerdi. Dört ta- rafa bakıyorlardı. Yanek hâlâ çamurların içinde çırpınıyor, bir türlü dışarı çıka- mıyordu ve bir atlı, büyük bir çalılığın kenarından meydana çık mış, ona bakarak katıla katıla gülüyordu. Hepsi de ona baktılar. Bu, yağız bir ata binen, şık, iri yarı bir sipahiydi. Sırtında bir ok ve belinde eğri bir kılıçvardı. Siyah ve dik bıyıkları, siyah ve gür sakalı yüzüne heybet veriyor- du. Küçük Hüseyin sevinçle arka- daşlarına döndü: — Bir sipahi!... Bir Türk sipa- hisi!,.. Hem de sanırım ki bir bey- He- Bu sada Yanek dereden çıka- bilmiş, üstünden, başından ça- mur ve kan akarak uzaklaşmağa başlamışdı. Yağız atlı onun arkasından ba- kıyor, gene katıla katıla gülüyor- du. Ormanın içinde bir sürü köpe- ğin ulumaları, nal seslerine karış- dı. O zaman yağız atlı, bu seslerin geldiği tarafa dönerek iki avucu- nu bir boru gibi ağzına koydu ve haykırdı: İ yy! Buraya gelin!.. Bu adam, Mezit beydi. Vene- diklilerin elinde olan ve ikide bir o civarı yağma eden, bir ta- kım dalâvereler çeviren Zara ka- lesi kumarfdanma, bir baskın ve! recekdi; av bahanesiyle keşif ya- pıyordu. ... VENEDİKLİ MÜLAZİM İki yıl sonraydı. Zanta adası nın garbından şimale doğru Mr sırdan pirinç yüklü olarak ufak bir tüccar gemisi gidiyordu. Ar- kasında Cenova bayrağı dalgala- nıyordu. Baş ve kıç taraflarında şu isim okunuyordu: Seo. Seo lâtincede aslan demekdir. Bu isim, bu gemiye pek uygun de- ğilse de her gönülde olduğu gibi bugeminin sahibinin gönlünde de bir aslanın yattığı anlaşılıyordu. Bununla beraber gemi yepye- ni ve güzeldi. Yelkenleri bol, kürekleri çift srra üzerine yirmi yedişer taneydi. ( Devamı var ) HABER — Akşam Postası Pratik Hayat Bilgisi) | Kakıl ve tercüme hakkı mahfuzdur İ Yazan: M. Gayur RİNG — Ring ekseriya bir metre on santim irtifamda veherbir tarafı dört ilâ sekiz metre boyunda murabba bir kürsüdür. Etrafı iplerle çevrilmiş- tir. Zeminine fötr bir halı yayılmıştır. Böylece düşüldüğü zaman vücut zede- i lenmez. Bir Ring yapılması oldukça pahalıya mal olur, Adi boks çarpışma larında bir de bir murabba çizilerek etrafına ipler germekle iktifa olunma | hıdır. FRANSIZ BOKSU — “Sovet, — Fransız boksunun İngiliz boksundan | farkı hem el hem ayakla müdafaa ve tecavüzün caiz olmasındadır, Fgansız i boksunda atılan tekmeler müdafaa - dan ziyade vücudu çalâklendirmeğe ! yarar. Maamafih bazı vuruşları bahu- sus ani bir taarruzda kendini koru- mak için faydalıdır. Başlıca “tekme,, şekilleri — “Aşağı vuruş, bir hareketle yapılır ve pek ya- kımdan vurulması kabildir. Sağ aya - ğin iç tarafı İle karşısındakinin baldı- rına vurulur. Tekme atılırken bacak gergin olmalı diğer bacak biraz bükül meli ve oyluklar en büyük kuvveti ve- rebilmek için içeri alınmış bulunmalı. “Bu tekmeye karşı müdafaa tartı, tekme gelecek olan bacağı ya bükmeli yahut süratle ileri veya yana atmalı- dır. Ayak ucu ile tekme — Umumiyetle karşısındakini yere düşürmek için kullanılan tekmedir. Taarruza uğra - yan kimse birdenbire ayağının ucu ile karşısındakinin ya midesine yahut ba caklarıma şiddetle vurur. oBundada tekmeyi atacak bacak gerilir ve oy- Tuklar çukur bulunur. “Bu tekmeye karşı kendini muhafa- 7a tarzı, — Taarruz edenin ayağı ya- kalanarak yukarı doğru kuvvetle kal- dırılr © vakit tekmeyi atan ağını ar- ka ütü düşer!” Esas tekme — Fransız o boksunun en mühim tekme atış usulü budur. Tekme ya kalçalara yahut mideye in- dirilebilir. Ve üç hareketle atılır. (1) sol ayak ve sol yumruk ileride iken sola doğru dörtte bir devir yapılır. Sol kol gerilir ve geriye doğru alm - mış sağ kol göğsü muhafaza eder va- ziyette bulunmalı, (2) dörtte bir devri bitirirken sağ bacağı diz mideye doğ - ru gelecek surette bükerek kaldırma - W ayak kalçaya doğru geri alınmalı - dır, (3) sağ bacak birdenbire ileri doğ ru atılmalı ve ayak bükülerek topuk- Ta vurulmalıdır. “Bu tekmeye karşı kendini müda « faa usulü,, — Bacaklara doğru gelen bir esas tekmeye karşı “aşağı vuruş,â karşı yapıldığı şekilde hareket edile - rek ve ayak ucu ile tekme atarak mü- dafaa olunur. Mideye karşı gelen esas tekmeden kurtulmak için iki eller a - vüçlar ile olarak birleştirilir. Ve tek- meye karşı tutulur, Yahut düşmanın bacağı bir el ile itilirken diğeri ile vu- rulur. Yukarda anlatılan üç tekme usu - lünden başka usullerin hiç bir kiyme- ti yoktur. Fransız boksunda yumruk ta atılır. Bu yumruklar İngiliz bok - sundakinin aynidir. Fransız boksundaki tekmeleri ata - bilmek için bacakların gayet çevik ye- tiştirilmiş olması lâzımdır. Bunun i - çin yerinde zıplıyarak bacakları alt kr sımlar üzerinde bükerek ve gerilmiş bacağı kaldırarak talimler yapmak lâzımdır. İNGİLİZ BOKSU — İngiliz boksun | da yalnız yumruk kullamılır. İngiliz bokyundu vurulan başlıca darbeler şunlardır: 1 — Direkt: Sol veya sağ yumrukla vurulur. Darbe omuzun bütün sikleti- ni darbeye verecek şiddetle ve kolu birdenbire ileri atarak vurulur. Kroşe: Umumiyetle yandan vü- rulan bir darbedir. Bunda kol kanca şeklinde büküldüğünden kroşe (o ismi verilmistir. Bunun icin vücut kasıklar üzerinde döndürülür. Kol daima ayni zaviveri muhafaza etmelidir, Bu zavi- ye takriben kaime “mak Iâzımdir. © | ( Devamı var ) 16 Bite Kina İN — m -T “Bağçende 1000:0 luk bir define var! Kadın sevincinden çıldırıyor lâkin kendisi zararlı çıktı Son gelen Yugoslavya gazete- leri Belgrad'da cereyan eden ga- rip bir vak'adan bahsediyorlar. Vak'a sudur: Bundan bir ay kadar evvel La- | zarkalmiç isminde bir adam yanın İ da ik! Avusturyalı ile birlikde Bel- gradın kenarında ufak bir lokanta | işleten Vasilya Todoroviç isminde bir kadınım dükkânına giriyorlar: — Madam Todoroviç siz misi- niz? , — Evet. — Bu dükkân sizin mi? — Benim.. — Kira ile filân tutmuyorsunuz | ya? — Hayır.. Benim öz malrmdır. — Çok iyi.. Ya bu lokantanm arkasındaki bahçe? — O da benim. — Mükemmel.. (o Affedersiniz Madam Todoroviç fakat emin ©- lun ki suallerimiz sizin menfaati” nizedir. Bu lokanta ve arkasında- ki bahçeyi ne vakit satın aldınız? — 1920 tarihinde. — Acaba ondan evvel kimindi? Biliyor musunuz? — Silberg isminde bir Avustur- yalı yahudinindi. Üç adam heyecanla birbirleri- ne bakdılar. — Son bir sual daha, Bu lokan- fanın ve bu bahçenin sahibi oldu- ğunuza, dair, reşmi kâğrtlarınızı gö rebilir miyiz? — Buyurun.. Kalmiç ve iki Avusturyalı plânı, imzaları, yazıları büyük bir dik- katle gözden geçirdiler: — Tamam, doğru.. Şimdi sizin- le hususi surette konuşmak istiyo» rum, Bu lokantanın eski sahibi o - lan Avusturyalı Yahudi Silberg çok zengin bir adamdı. Umumi harp başladığı zaman tam bir mil yon altm marka sahipti. Bu para - yı, kaçtığı Avusturyaya götüremi- yeceğini anladığı için, en iyi çare olmak üzere bahçesine gömmeyi kararlaştırdı. Ve küçük bir demir sandık içine yerleştirdiği milyonu” nu sizin sahibi bulundulunuz şu büyük bahçenin bir yerine göm- dü. Bu hakikati Avusturyadan ge- len şu iki adam öğrenmişler. On - lar ayni azmanda definen'n nere . de gömülü olduğunu da biliyor- lar. Şimdi hep beraber notere gi- dip bulunan hazineyi dörde tak- sim edeceğimize dair bir senet im- zalıyalım. Ve bu iş hiç kimse duy- madan olup bitsin. Bu sözleri dinliyen kadın mil- İ yon lâfımı işitince evvelâ yutkun- du. Bir an hiç bir şey söyliyemedi. Sonra derhal razı olduğunu söyli- yerek tam dükkândan çıkmak ü - zere iken birdenbire kapıda başka bir otomobil durdu. S'lindir şap- kalı muntazam elbiseli bir adam nefes nefese inerek içeri girdi: — Vasilya Todoroviç kimdir? — Ben. — Siz'nle sureti ohususiyede gayet mühim bir mesele hakkında görüşmek istiyorum, Kadını götürmek üzere hazır- lanmış olan iki Avusturyalı ile Kal miç her ne kadar bu kon mâni olmak istedilerse de mu fak olamadılar, Meçhul adan silyayı yandaki küçük odaya türdü: — Yarım milyon altın ma zanmak ister misin? — Galiba bahçedeki hazin bahsetmek istiyorsun, — Evet.. İyi buldun. Ben bergin oğlu Yosibim. Babam! siyeti geçen hafta elime Bahçenize tam bir milyon mark gömmüş. Bunu meydar ! kardığım takdirde bana vermeyi taahhüt eder misini Tabiatile kadın bu ikinci tercih ediyor. Dışarıya çıkıp ğerlerine: — Sizinle konturat yapm vaz geçtim. — Neden? — Mösyö Yosip, Silbergin imiş. Bana hazinenin yarıs recek, Böylece kadın, Lazar Ki iki Avusturyalı ve Yosip ar: şiddetli bir münakaşa ( başi neticede hem Yahudi, hem turyalı ile Kalmiç hiddetle gitmişler ve kadıncağız dükk yalnız kalmış. Fakat bundan sonra müth korkuya düşmüş. Ya bunlar kendisine haber vermeden bahçeye girip milyonluk haf çalarlarsa? Ne yapsın? Derhal çarşıy# şup bir av tüfeği almış. Lok yı kapatarak bahçede bir a$9 yukarı dolaşmağa koyulmuş Bir iki gün sonra zabıta işi muş. Derhal tahkikata giriş kat yaptığı bütün araştır rağmen ne Lazar Kalmiçi, n* Avusturyalıyı ne de Yahudi! bi bulabilmiştir. Diğer taraftan lokantası! çesi de kazılmağa başlanmı$' hiç bir netice elde edilemem Aradan ancak bir hafta 8' ten sonra bu esrarengiz mesf esrarı çözülebilmiştir. Meğe dört esrarengiz adam dört dırıcıdan ibaretmiş. Ve bir yon altın mark masalını uy! rak kadıni meşgul ederlerk*” ğer taraftan kadının ka: mışlar ve 50,000 dinar Try para, esham ve senetleri aş” lar! “Dimyata pirince giderke? deki bulgurdan olmak,, diy? derler! ( Devamı ver TAYMMETLLAKLARSL mr m Bügün matinelerden itin MARTHA EGGERTH En son filmi olan Bitmemi$ Senfoni , BAŞLIYOR ;