4 —BÜYÜK DENİZ ROMANI — Şahin Yavrusu — Yazan: Kadir Can No.19 Çakmakla kavı tutuşturdu, etrafına barut döktü! Yukarıya, geminin bordasında-| ki çıma kütüklerine doğru fırlım.* İpin ucu kalın ve sert tahtalarda tok bir ses çıkardı ve bir yere ta-! kılmadan geri geldi: Ali: — Ya duyarlarsa?... Diye titredi. Etrafı dinledi. Fıvl kat sessizlik eskisi gibi devam e- diyordu. Bir kaç dakika böylece geçti. Bu sefer daha iyi tasarladı. İl. meği büyülttü. — Yukarıya doğru bir daha fırlattı. İpin ucu daha tok bir ses çıkardı; geri gelmedi. Ali, elindeki ucundan yavaş ya- vaş çekti, asıldı. Kuvvetini gittik- çe arttırdı ve ipin yukarıya iyice takıldığmı anladı. Kayığın içine doğru bir daha e- gildi. Oradaki balyozu aldı. İpe tutundu, tırmandır. Güverteye çık- tı. Etrafta hiç kimse görünmiyor- du. Arka direkteki fener, ancak bir iki adım etrafını aydınlatıyor- du. Yağmur damlalarının gemiye ve denize çarpmasından — çıkan sesler, onun yukarıya tırmanırken ve bir kedi gibi gezinirken çıkar- dığı sesleri boğuyordu. Kaptan köşküne doğru yürü- Sonra pencereyi iyice çekti, el- bisesinin ucundan bir bez parçası kopardı, ara yere sıkıştırdı ve ka- padı. HABER — Akşam Posfası Şikâyetler temenniler Bataklıktan ' OA şikâyet Eyüpte Otakçılar Fethi Çelebi cad- desinde 37 numarada Bay Mahmut Şe- rafettin mektubunda diyor ki: “Sular İdaresinin döşediği tü borula- rı yüzünden yağmur yağdıkça caddemiz çamurdan geçilmiyecek bir hale geli- yor. İş güç sahibiyiz. Sabahları erken | akşamları geç vakit dönmek mecburiye- | tindeyizı Caddede tek bir fener yok, çamur ise l bol. Bizi bu bataklıktan kurtarmak için Kenara bıraktığı balyozu eline| ** YEPmak lâzımsa biran evvel yapilma- aldı. Kuytu köşelerden süzülerek anbar kapağına doğru yürüdü. Yağmur hafif hafif devam edi- yor ve etrafta hiç bir ses duyul-| evvel, Salıpazarında deniz kenarımda muyordu. Anbar kapağına geldi. Otrası kapalıydı. Fakat sürgüsü dışarıdan sürülmüştü. Zaten o, dı- şarıdan değil, içeriden açılmıya- cak şekilde yapılmıştı. Ali kocaman halatlarınm, sarıl - mış yelkenlerin dibine — çömeldi. Olduğu yerde nefes bile almadan duruyor, kaptan köşkünün hâlâ niçin alev almadığını kendi ken- dine soruyordu. Halbuki ateşin kokusu ona ka- dar geliyordu. Yoksa barut ıslanmıştı da alev almıyor muydu?... Halbuki ıslandığını hiç hatırla- yoryordu. Her biri birer yıl kadar uzun, cehennem kadar üzüntülü saniye- ler geçti... dü. Birdenbire kaptan — köşkünün Geminin arka tarafındaki kö-| pencereleri kıpkızıl oldu; — etraf,| şesine çekildi. Burada etraf da-| gündüz gibi aydınlandı. Camların | ha karanlıktı. sıcaktan çatladığı duyuldu. Bir f lik defa olarâk doğruldu ve| saniye sonra da alevler etrafı sar- başının üstünde ufak bir pencere dı. gördü. Eliyle yokladı. (Devamı var) Kapalıydı.. Biı::ııorlıdı. Mahmud Saim bir Bir kenarmın sallandığımı gör- sene hnpse mah- dü. Lâkin açılmıyordu. küm oldu "En ufak bir gürültü yapmamak için kendini o kadar zorluyordu kicu . Lâkin, gemiyi nasıl tutuştura - caktı?.... Anlaşılan pencerenin iç tara - fında bir mandal vardı. Çerçiveyi ileri geri, yavaş ya - vaş oynatmağa başladı. Alt tarafında biraz aralık var - dı; bu aralık yavaş yavaş büyü - yordu. Bir zaman geldi ki elini sokabildi. Biraz sonra da pencere büsbü - tün açıldı. Oynata oynata manda- k aşağıya doğru düşmüş olacaktı. Elindeki balyozu kenara bıraktı. Koynundaki eyelerin düşmemesi için kuşağını sıktı. Bir kedi gibi içeriye sıçradı. Parmaklariyle kenara- tutunarak sıyrıldı. Bir kaç saniye — sonra kendisini yumuşak bir sedirin üs- tünde buldu. | Orada bir kenara çekilmesi,| Giz çökmesi, örtüyü başının üstü- ne, kendini büsbütün örtecek su- rette atması bir oldu. Bir çakmak, bir kav... Tutuşturdu. Biraz ilerisine iki avuç barut döktü. | Minderin birisini belinden çı - kardığı hançerle boydan boya yardı. Birisini daha yardı. Yastıkları parçaladı. Tutuşan ufacık ateşin üstüne hafif hafif koydu. Ateş büyüyordu. Neredeyse a- 'ev alacaktı. Yerinden fırladı. Geldiği pen- cereye sıçradı. Galatada Elyadi hanında ida - rehane açarak bir takım mecmu - alar neşrettiğini ve 40 - 50 lira maaşla veznedar, tahsildar, mu - hasebeci gibi memurlar aradığını ilân ederek müracaat edenlerden 120 liradan 200 liraya kadar ke- falet akçesi almak suretiyle dolan dırıcılık yapmaktan suçlu Mah -| mud Saimin muhakemesi dün bit- miştir. D Birinci ceza mahkemesinde cereyan eden bu muhakeme neti- cesinde böyle tahsildarlık ve mu- hasebecilik için müracaat eden Hüseyin, Sabri, Süleyman, Tahir, Faik ve — Mehmed'in — 120 liradan 200 liraya kadar parala- rımt dolandırdığı tahakkuk etmiş, Mahmud Saimin üç sene altı ay, müddetle hapse konulmasına, 300 lira ağır para cezası vermesine, 38 lira mahkeme masrafı ile do - landırdığı paraları ödemesine ka- rar verilmişti. | Bundan başka Mahmud Saimin ruhsatsız ve beyannamesiz mec- mua neşretmekten dolayı — ikinci | ceza mahkemesinde cereyan eden muhakemesi de neticelenmiş, o - rada da suçu sabit olarak kendisi 400 lira ağır para cezasına mah - küm edilmiş ise de bu kararın temyizden nakzen gelmesi üzeri - ne muhakemesine tekrar devam edilmiş ve dün öğleden sonra bi - rinci ceza mahkemesinde icra kı - lman duruşma neticesinde Mah - mud Saimin bir sene hapsine ka - rar verilmiştir. — * | Şoförlere ders vermek için imiş sı için makamı aidini haberdar etmenizi çok rica ve istirham eylerim efendim.,, Salıpazarındaki depo Elektrik Şirketi bundan bir müddet bir satie depo ve şubesi açmıştır. Burasr ayni zamanda tramvay — mal- zeme deposudur. Salıpazarında oturan okuyucularımız- dan bir kısmı bize müracaat ederek bu deponun sabahlara kadar çalıştığını, sa- hile kum, ve malzeme taşımak içit ya- naşan tramvayların, ve yüklenme ameli- yesinin gürültü, patırdı, gıcırtısından aylardan beri, sabahlara kadar uyuya- madıklarını, bu yüzden o civardakilerin, üdeta sinir hastalığınd/ uğradığını yana yakila söylediler, ——— —. HEREEEEEERENEETERENE KESE SA ERE AERSASEERETEERDARE SEREETTRERAZ 1911 Yazan: Aka Gündüz l No.37 Esoes iyiden iyiye dirilmişti. Bugün dışarıya ilk çıkacak, ve akşama dönmiyecekti. Versay, Noyi, Sevr falan hep- si bitmişti. Üniversite açılmış, bir kaç gü- l ne kadar derslere başlanacaktı. Rektörlüğe dileğini yazmıştı. Al- dığı karşılık parlaktı. Rektör o- na diyordu ki: Yetişmiş gençle- rin pek çoğu dönmezliğe karıştı. Tek tük kalanlar arasında sen de varsın. Bu yıl için doçent yap - tık, önümüzdeki bütçede profe- sör yamağı olabilirsin. Hemen gel. Kahvaltı masasından kalktı. Şöyle bir iki gezindi. Zeus kol- suz yavuklusuna çay içiriyordu. Esoes: — Beni dinle Zeus bacı, dedi. Sana bir çok borcum var, — Ne borcu? — Sen unuttunsa ben sana an- dırayım. Dört buçuk yıl önce torba, ayakkabı almak için ba- na bir avuç gümüş para vermiş- tin. Sonra bir ergün buraya gel- dim, Senden yirmi lira aldım. Bunun onunu Saroya, onunu öte- kine verdim.. Gelecek paraları geciktiğt *çin... Onlar ödeyeme - den öldüler. Borç bana kaldı. Yazan: Fransi Dölezi Buğün dünyanın en büyük e- konomi yazıcısı olan Fransi Dö- !! lezi 1911 senesinde “Harp ge- ; liyor,, ismi ile bir kitapcık yaz- ! mışti, İ O zmana herkes buna gülmüştu. t Fakat 3 sene sonra harp pat- j ladı ve yazıcının söyledikleri ! aynen çıktı. Harp Gene Geliyor 1934 Şimdi de ayni yazıcı “Harp tekrar geliyor,, ismiyle bir baş- ka kitapçık yazmıştır. Pek yakında HABER Olacak harpleri keramete yakın bir deha ile haber veren : bu büyük yazıcmım iki kitapçı- İ ğını da Fa. ya çevirtecek ve ya- j zacaktır. $ ekeneaca eeei YerkereEENER ASA ce secenen Yeni Neorl:ıt : Harp ! Geliyor l Milliyet refikimizin | başmuharrirlerinden Ahmet Şük- rü Esmer, otomobil meraklısıdır. gibi, caddelerde pek ağır yürü- düğünü görürdük te, kendisinin direksiyon kullanmakta müptedi olduğunu sanırdık. Fakat, meğer, Ahmet Şükrü Esmer, bu işin pek ustası imiş. Av- rupada kendi otomobili ile 9.000 kilometre katetti ve bunu bir cilt halinde bastırdı. Eser, Milliyet refikimizde tef- rika edildiği sırada büyük bir a- lâkayla takip olunmuştu. Pek me- raklıdır. Resimleri de vardır. Kitabı okuduğunuz dakikalar- da kendiniz seyahat etmişsiniz zehabına kapılacaksınız. Ayni za- manda, istifade edeceksiniz. Fiyatı elli kuruş olan ve hacemi 200 sayfaya yakın olan bu kitabı tavsiye ederiz. — İ Borcum etti mi sana yirmi lira ile bir avuç gümüş? — Peki, ne olacak? — Hırçınlaşma! Sonra yavuk- lun seni beğenmez! — Şakanın sırası değil! — $imdi bana ne verdin? Ye- ni tuttuğum — pansiyon odasın Üç aylığı için dokuz İira. Üçay- hk azık katık için ayda on beş Hiradan kırk beş lira. Kırk beş, yetmiş dört. Demek benim sana dokuz daha elli dört, yirmi daha yetmiş dört lira ile bir avuç gü- müş borcum var. — Varsa ne çıkar? — Ben doçen? oldum. Önü - müzdeki yıl da profesör yamağı olacağım. Bunu sana iki yıl için- de aydan aya öderim. Ha! Şu- nu da söyliyeyim ki bu iki yıl içinde yeni bir genel savaş da- ha çıkmazsa.. Çıkar da gider - sem, gider de dönmezsem, bor- cumu beni boğazlayacaklar öde- sin! Zeus ayağa fırladı: — Sus Esoes! ded. Senin adın dört buçük yıl öncesine kadar Miskin'di. Sonra gördük ki sen pek çetin, özlü, us'lu, kamuyu ayaklandırabilen bir varlıkmış - sın, Miskinin eski miskince lâf- ları neyse ne.. Ama bugün yap- macıklar yapıyorsun. Senden u- mulmaz şeyler söylüyorsun, Zeus gözlerini sildi. Esoces tatlı bir sesle sordu: — Sözlerim seni ağılandırdı mı? (kederlendirdi mi?) — Ben başka şeye üzülüyo - rum. — Söyle de avut (teselli) ara- yalım. — Ayrılık beni bitiriyor. Sen bizden ayrılıyorsun. Şimdi de kolsuz zabitle Escesin gözleri dolmuştu. (Bir dakika saat başı.) — Zeus bacı! Sen adamını buldun. Bırak beni, Ben de la- baratuvarımda aradığım insanlı- gı bulayım. Söz veririm ki dü- günüze geleceğim. — Çocuğun ol- gelmemezlik etmem. — Niçin bu kadar seyrek?. duğu gün de şöyle bir uğrarım.. - iAlma ve başka dile çevir! ' & Devlet yasasınca koruludu!) Bü Çocuğumu evereceğim gün # — Öyle çok işlerim var ki: yandan kimya, fizik doçentli! N l derken, öhür yandan tıp cağım, bakteriyoloji yapati elektrik ve radyomoloji ğım, -- İnsanlığı bulmak için / Üçü de sustu. Kolsuz zabi'” acı güldü;. — Bulacağın insanlığa bif kol takmağı unutma! — Senin eski kolların gibi| & likten daha sağlam bir çift bulabilsem... ! — Bana mı takardımn? — Hayır!. — Ya ne yapardın? — Loitcorçların, Klema! rın, Hohenzolernlerin, H*" | burgların, Romanofların vt ' tün bu insanlığı bozanlarıt! falarını ezmek için balyoz kullanırdım! Siperlere sürüne sürtünt yanı sıyrık bavulu ile el çaf nı holün köşesine koydular, fon edince göndereceklerdi: | Kapıdan çıkarken Zeuslâ caklaştı. Ff zi _'f Ebffrlsrfal |af !Iı ö| (Devamt inkılâb dersle başladı Bu yılm inkılâp dersleritti Üniversite konferans salof” “hpğlârtmıştır. Derste Ünivi nin son sınıf talebesiyle mektepler talebesi hazır € A KAT ? e KF £ a Tik 'ılenl Fialr 1unası V kâtibi Bay Recep vermiştir: Recep dil inkılâbı üzeri: konuşma yaptıktan sonra on beş yıl evvelki O ü ratorluğunun yaptığı — fenâ den bahsetmiş ve nihayet | tarihine geçmiştir. İnkılâP hini anlatırken bütün düny*, lâplarından en büyüğü olaf , inkilâbnın nasıl - başladığtı P nasıl ilerlediğini izah etmit” Bay Recep ikinci dersini ” | AA M çe P Si e Va V y v PEUr çi Esrar 4 Kasımpaşalı Hüseyin © dib, Lüleci hendek caddtf ;eçeİ:n esrar içtiği görüt — Gene esrar! p Galatada Kasaplar $0* Cabirin r düklıin;’ miktar esrar bulunmuş, PD o —a ” aP ö vYEKR 0 FŞ Tramvayda ölüm Salmatomruklu Aıuı:’, | de biri dün sabah tram' | gınlık göstermiş, Fatih ? 4 doktoruna götürüldüğü .. kalp durmasından Kopan parmak £ gi Fenerde Kâtip ' M mahallesinden makinist a lıştığı fabrikada mıi'*___,ıı mağını kaptırmış Ve üzert tuğundan iyi edilmek haneye kaldırılmıştır: SÜREYYA OPERETİ : Sanatkâr Fahri Gülüncür buğün 18 de matine, ’;.'3: y Rujda, akşam 20.30 da v tiyatrosunda (Telefoncu y perde —— Bi * p Kt