Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
(l | | (| Bi BÜYÜK DENİZ ROMANI Şahin Yavrusu HABER — Akşam Postası — ——— T I Yazan: Kadir Can No.19 I Çakmakla kavı tutuşturdu, etrafına barut döktü! Yukarıya, geminin bordasında- ki çıma kütüklerine doğru fırlattı. İpin ucu kalın ve sert tahtalarda tok bir ses çıkardı ve bir yere ta- kılmadan geri geldi: Ali: — Ya duyarlarsa?... Diye titredi. Etrafı dinledi. Fa- kat sessizlik eskisi gibi devam e- diyordu. Bir kaç dakika böylece geçti. Bu sefer daha iyi tasarladı. İl- meği büyülttü. — Yukarıya doğru bir-daha fırlattı. İpin ucu daha tok bir ses çıkardı; geri gelmedi. Ali, elindeki ucundan yavaş ya- vaş çekti, asıldı. Kuvvetini gittik- çe arttırdı ve ipin yukarıya iyice takıldığını anladı. Kayığın içine doğru bir daha e- ğildi. Oradaki balyozu aldı. İpe tutundu, tırmandı. Güverteye çık- tı. Etrafta hiç kimse görünmiyor-| du. Arka direkteki fener, ancak bir iki adım etrafını aydınlatıyor- du. Yağmur damlalarının gemiye ve denize çarpmasından — çıkan sesler, onun yukarıya tırmanırken ve bir kedi gibi gezinirken çıkar- dığı sesleri boğuyordu. Kaptan köşküne doğru yürü- dü. Geminin arka tarafındaki kö- şesine çekildi. Burada etraf da- ha karanlıktı. " "Wlk defa olarâak doğruldu ve başının üstünde ufak bir pencere gördü. Eliyle yokladı. Kapalıydı.. Biraz zorladı. Bir kenarının sallandığını gör- dü. Lâkin açılmıyordu. 'En ufak bir gürültü yapmamak için kendini o kadar zorluyordu İ "Lâkin, gemiyi nasıl tutuştura caktı?.... Anlaşılan pencerenin iç tara - fında bir mandal vardı. Çerçiveyi ileri geri, yavaş ya - vaş oynatmağa başladı. Alt tarafında biraz aralık var - dı; bu aralık yavaş yavaş büyü - yordu. Bir zaman geldi ki elini sokabildi. Biraz sonra da pencere büsbü - tün açıldı. Oynata oynata manda- İr aşağıya doğru düşmüş olacaktı. Elindeki balyozu kenara bıraktı. Koynundaki eyelerin düşmemesi için kuşağını sıktı. Bir kedi gibi içeriye sıçradı. Parmaklariyle kenara- tutunarak sıyrıldı. Bir kaç saniye — sonra kendisini yumuşak bir sedirin üs- tünde buldu. Orada bir kenara çekilmesi, Giz çökmesi, örtüyü başının üstü- ne, kendini büsbütün örtecek su- rette atması bir oldu. Bir çakmak, bir kav... Tutuşturdu. Biraz ilerisine iki avuç barut döktü. Minderin birisini belinden çı - kardığı hançerle boydan boya yardı. ' Birisini daha yardı. Yastıkları parçaladı. Tutuşan ufacık ateşin üstüne hafif hafif koydu. Ateş büyüyordu. Neredeyse a- 'ev alacaktı. Yerinden fırladı. Sonra pencereyi iyice çekti, el- bisesinin ucundan bir bez parçası kopardı, ara yere sıkıştırdı ve ka- padı. Kenara bıraktığı balyozu eline aldı. Kuytu —köşelerden süzülerek anbar kapağına doğru yürüdü. Yağmur hafif hafif devam edi- yor ve etrafta hiç bir ses duyul- muyordu. Anbar kapağmna geldi. Otası kapalıydı. Fakat sürgüsü dışarıdan sürülmüştü. Zaten o, dı- şarıdan değil, içeriden açılmıya- cak şekilde yapılmıştı. Ali kocaman halatların, sarıl - mış yelkenlerin dibine — çömeldi. Olduğu yerde nefes bile almadan duruyor, kaptan köşkünün hâlâ niçin alev almadığını kendi ken- dine soruyordu. Halbuki ateşin kokusu ona ka- dar geliyordu. Yoksa barut ıslanmıştı da alev almıyor muydu?... Halbuki ıslandığını hiç hatırla- mıyordu. Her biri birer yıl kadar uzun, cehennem kadar üzüntülü saniye- ler geçti... Birdenbire kaptan — köşkünün pencereleri kıpkızıl oldu; - etraf, gündüz gibi aydınlandı. Camların sıcaktan çatladığı duyuldu. Bir saniye sonra da alevler etrafı sar-|; ! gülmüştu. dı. (Devamrı var) | hasebeci gibi memurlar aradığını Geldiği pen- cereye sıçradı. İ Mahmud Saim bir sene hapse mah- küm oldu Galatada Elyadi hanında ida - rehane açarak bir takım mecmu - alar neşrettiğini ve 40 - 50 1lira maaşla veznedar, tahsildar, mu - ilân ederek müracaat edenlerden 120 liradan 200 liraya kadar ke- falet akçesi almak suretiyle dolan dırıcılık yapmaktan suçlu Mah - mud Saimin muhakemesi dün bit- miştir. ğ Birinci ceza mahkemesinde cereyan eden bu muhakeme neti- cesinde böyle tahsildarlık ve mu- hasebecilik için müracaat eden Hüseyin, Sabri, Süleyman, Tahir, Fakkk ve — Mehmed'in 120 liradan 200 liraya kadar parala- rını dolandırdığı tahakkuk etmiş, | Mahmud Saimin üç sene altı ay) müddetle hapse konulmasına, 300 İlira ağır para cezası vermesine, 38 lira mahkeme masrafı ile do - landırdığı paraları ödemesine ka- rar verilmişti. Bundan başka Mahmud Saimin ruhsatsız ve beyannamesiz mec- mua neşretmekten dolayı ikinci ceza mahkemesinde cereyan eden muhakemesi de neticelenmiş, o - rada da suçu sabit olarak kendisi 400 lira ağır para cezasına mah - küm edilmiş ise de bu kararın temyizden nakzen gelmesi üzeri - ne muhakemesine tekrar devam edilmiş ve dün öğleden sonra bi - rinci ceza mahkemesinde icra kı - İman duruşma neticesinde Mah - mud Saimin bir sene hapsine ka - Şikâyetler temenniler Bataklıkta şikâyet ğ Eyüpte Otakçılar Fethi Çelebi cad- desinde 37 numarada Bay Mahmut Şe- rafettin mektubunda diyor ki: “Sular İdaresinin döşediği su borula- rı yüzünden yağmur yağdıkça caddemiz çamurdan geçilmiyecek bir hale geli- yor. İş güç sahibiyiz. Sabahları erken akşamları geç vakit dönmek mecburiye- tindeyizı Caddede tek bir fener yok, çamur ise bol. Bizi bu bataklıktan kurtarmak için ne yapmak lâzımsa biran evvel yapilma- sı için makamı aidini haberdar etmenizi çok rica ve istirham eylerim efendim.,, Salıpazafındaki depo Elektrik Şirketi bundan bir müddet evvel, Salıpazarında deniz kenarında bir satie depo ve şubesi açmıştır. Burası âyni zamanda tramvay mal- zeme deposudur. Salrpazarında oturan okuyucularımız- dan bir kısmı bize müracaat ederek bu deponun sabahlara kadar çalıştığını, sa- hile kum, ve malzeme taşımak içim ya- naşan tramvayların, ve yüklenme ameli- yesinin gürültü, patırdı, gıcırtısımdan aylardan beri, sabahlara kadar uyuya- madıklarını, bu yüzden o civardakilerin, âdeta sinir hastalığın# uğradığını yana yakıla söylediler. Harp Geliyor 1911 Yazan: Fransi Dölezi Bugün dünyanın en büyük e- konomi yazıcısı olan Fransi Dö- lezi 1911 senesinde “Harp ge- liyor,, ismi ile bir kitapcık yaz- mıştı. O zmana herkes buna , Fakat 3 sene sonra harp pat- ladı ve yazıcının söyledikleri aynen çıktı. Harp Gene Geliyor 1934 Şimdi de ayni yazıcı “Harp tekrar geliyor,, ismiyle bir baş- ka kitapçık yazmıştır. Pek yakında HABER Olacak harpleri keramete yakmın bir deha ile haber veren bu büyük yazıcının iki kitapçı- ğını da Fa. ya çevirtecek ve ya- zacaktır. rar verilmiştir. — * Yeni Neşriyat ; KAi EL GLKDTAR T Kai Milliyet refikimizin müdürü ve başmuharrirlerinden Ahmet Şük- rü Esmer, otomobil meraklısıdır. Şoförlere ders vermek için imiş gibi, caddelerde pek ağır yürü- düğünü görürdük te, kendisinin direksiyon kullanmakta müptedi olduğunu sanırdık. Fakat, meğer, Ahmet Şükrü Esmer, bu işin pek ustası imiş. Av- rupada kendi otomobili ile 9.000 kilometre katetti ve bunu bir cilt halinde bastırdı. Eser, Milliyet refikimizde tef- rika edildiği sırada büyük bir a- lâkayla takip olunmuştu. Pek me- raklıdır. Resimleri de vardır. Kitabr okuduğunuz dakikalar- da kendiniz seyahat etmişsiniz zehabına kapılacaksınız. Âyni za- manda, istifade edeceksiniz. Fiyatı elli kuruş olan ve hacmi 200 sayfaya yakın olan bu kitabr -cumu beni boğazlayacaklar öde- ' Miskin'di. | pek çetin, özlü, us'lu, kamuyu ——— | — —— —SK | —— Yazan: Aka Gündüz Esoes iyiden iyiye dirilmişti. Bugün dışarıya ilk çıkacak, ve akşama dönmiyecekti. Versay, Noyi, Sevr falan hep- si bitmişti. Üniversite açılmış, bir kaç gü- ne kadar derslere başlanacaktı. Rektörlüğe dileğini yazmıştı. Al- dığı karşılık parlaktı. Rektör o- na diyordu ki: Yetişmiş gençle- rin pek çoğu dönmezliğe karıştı. Tek tük kalanlar arasında sen de varsın. Bu yıl için doçent yap - tık, önümüzdeki bütçede profe- sör yamağı olabilirsin. Hemen gel, Kahvaltı masasından kalktı. Şöyle bir iki gezindi. Zeus kol- suz yavuklusuna çay ıçırıyordu Esoes: — Beni dinle Zeus bacı, dedi. Sana bir çok borcum var. — Ne borcu? — Sen unuttunsa ben sana an- dırayım. Dört buçuk yıl önce torba, ayakkabı almak için ba- na bir avuç gümüş para vermiş- tin. Sonra bir ergün buraya gel- dim. Senden yirmi lira aldım. Bunun onunu Saroya, onunu öte- kine verdim.. Gelecek paraları geciktiği *çin... Onlar ödeyeme - den öldüler. Borç bana kaldı. Borcum etti mi sana yirmi İira ile bir avuç gümüş? — Peki, ne olacak? — Hırçınlaşma! Sonra yavuk- lun seni beğenmez! — Şakanım sırası değil! — Şimdi bana ne verdin? Ye- ni tuthıium pansiyon odasının üç aylığı için dokuz lira. Ücay- lık azık katık için ayda on beş liradan kırk beş lira. Kırk beş, yetmiş dört. Demek benim sana dokuz daha elli dört, yirmi daha yetmiş dört lira ile bir avuç gü- müş borcum var. — Varsa ne çıkar? — Ben doçen; oldum. Önü- müzdeki yıl da profesör yamağı olacağım. Bunu sana iki yıl için- de aydan aya öderim. Ha! Şu- nu da söyliyeyim ki bu iki yıl içinde yeni bir genel savaş da- ha çıkmazsa.. Çıkar da gider - sem, gider de dönmezsem, bor- No.37 sin! Zeus ayağa fırladı: — Sus Esoes! ded. Senin adın dört buçuk yıl öncesine kadar Sonra gördük ki sen ayaklandırabilen bir varlıkmış - sın. Miskinin eski miskince lâf- ları neyse ne.. Ama bugün yap- macıklar yapıyorsun. Senden u- mulmaz şeyler söylüyorsun. Zeus gözlerini sildi. Esoes tatlı bir sesle sordu: — Sözlerim seni ağılandırdı mı? (kederlendirdi mi?) — Ben başka şeye üzülüyo - rum. — Söyle de avut (teselli) ara- yalım. | — Ayrılık beni bitiriyor. Sen bizden ayrılıyorsun. Şimdi de kolsuz zabitle Esoesin gözleri dolmuştu. (Bir dakika saat başı.) — Zeus bacı! Sen adamını bu'dun. Bırak beni. Ben de la- boratuvarımda aradığım insanlı- ğı bulayım. Söz veririm ki dü- günüze geleceğim. Çocuğun ol- gelmemezlik etmem. — Niçin bu kadar seyrek?. tavsiye ederiz. T: 5000 Dnin son sınıf talebesiyle OA Y T AT T C VO l 7 Birinci Kanun 1934 — , ZI —— '_..--" |S Alma ve başka dile çevirm? |Devlet yasasınca koruludur| Bü Çocuğumu evereceğim gün $ — Öyle çok işlerim var k" yandan kimya, fizik doçen iğ derken, öhür yandan tıp Y’ cağım, bakteriyoloji yap elektrik ve radyomoloji î* ğım. -- İnsanlığı bulmak için ? Üçü de sustu. Kolsuz zabit acı güldü: — Bulacağın insanlığa bir*| kol takmağı unutma! — Senin eski kolların S'II" likten daha sağlam bir çlft bulabilsem... — Bana mı takardın? — Hayır!. — Ya ne yapardın? — Loitcorçlarm, Kleman” rın, Hohenzolernlerin, ' burgların, Romanofların vt tün bu insanlığı bozanlarım " falarını ezmek için balyoz * kullanırdım ! Siperlere sürüne sürtünt * yanı sıyrık bavulu ile el nı holün köşesine koydular, " fon edince gondereceklerdiı Kapıdan çıkarken Zeusla " caklaştı. Fğîîı z S ğşı x —x e ğ'!ğaîgyt.dâıgf 9!'_ (Devamr “d inkılâb dersleı başladı 'i Bu yılm inkılâp derılerll" Üniversite konferans sal lvçlâdmıştır Derste Üni mektepler talebesi hazır V | muştur. lik dersi Fialih rırnası V 'f kâtibi Bay Recep vermiştir: | Recep dil inkılâbı üzerind? ) konuşma yaptıktan sonra bi on beş yıl evvelki Osmanlı ' | ratorluğunun yaptığı fenİ den bahsetmiş ve nihayet " tarihine geçmiştir. İnkılâP - hini anlatırken bütün dun!' lâplarından en büyüğü olaf inkılâbının nasıl İ:ıaışladığ"ı nasıl ilerlediğini izah etmi: Bay Recep ikinci dersiblİğ verecektır '.I./ Eıraı' , y Kasımpaşalı Huseym dib, Lüleci hendek cad M geçerken esrar içtiği gö yakalanmıştır. Gene esrar! Galatada Kasapla Cabirin berher miktar esrar bulunmuşı kalanmıştır. Tramvayda ölüm Salmatomruklu Ahm de biri dün sabah tram"yd. gınlik göstermiş, Fatlh doktoruna goturulâuğ“ çür kalp durmasından ölmü üş Kopan parmak Fenerde — Kâtip _M ıbp" mahallesinden makîl“ft ge 4 lıştığı fabrikada mllf:';,ıı 4 mağını kaptırmış Ve üzet? h tuğundan iyi edilmek haneye kaldırılmıştır: -n:î»f d K SÜREYYA OPER,îı »;5 Sanatkâr Fahri Gülün c,îlıı bugün 15 de matine, Be ’M ' Rujda, akşam 20.30 da B kız) tiyatrosunda (:_rolof""c“ -wn——gr_ £ a HEPPE K PT LER İ B !', Si n—îiâ&. duğu gün de şöyle bir uğrarım.. L allğ