Küçük Ilânlar Okuyucularımıza bir hizmette bu- lunmak gayesiyle bir “Küçük İlin İar,. sütünü açıyoruz, Bu ilânların satırına beş kuruş ücret almacak- tır. Bir ay içinde gönderilen küçük ilânlar gazetemize parasız konula- caktır. İki gün evvel Macaristanın 15 inci yeniden kuruluş yılını kutluladığına “dair, . Peşte Bay Veghtenö'ün bir mektubunu yazmıştık. Yazıcımızdan dünkü posta ile bu kutlulamayı yukarıki resimleri aldık. Bunlardan üsttekinde kral na ibi Amiral Harthy Mikloş Hazretlerini Macar ordusundan 250.000 as- keri gözden geçirirken, alttakinde de Amiral Surti Miklosen Hazretlerinin meclis âyan ve' mebusan reisleriyle bakanlar heyetini tribün de görüyoruz. yazıcımız gösteren Söförün derdi Kaza korkusu Eminönü: — Şoför Kadir Ef. diyor ki: Bir araba şoförün kendisinin o. lursa her cihetten iyidir. Yök baş- kasın olur da, şoför aylıkçı çalı. şırsa araba sahibi için de, © şoför için de iyi değildir. Herkes kendi mesleğinden şi - kâyetçidir amma, bazısı keyfinden ve bazısı da hakikaten derdinden söyler... Bizimkisi de öyle: Hiç istenecek bir san'at değildir .. Ben her gün sabahleyin evden çıkarken, çoluk çocukla helâllaşır çıkarım.. Çünkü beş dakika sonra bir kazada ölmiyeceğimizi (o veya bir ölüme sebep © olmıyacağımızı kim temin eder? Velhasıl ne kadar dert yansak azdır.. Feylesof seyyar ço- rapçı neler söylüyor Mahmutpaşa :— Seyyar çorap satıcısı İsmail Efendi ne söylüyor: “Beş senedir ailemi bu yüzden geçindiriyorum. Biraz müşkül ve yorucu iş ise de eh, ne yapalım?.. E'z de yaşayıp gecinmeyi bu yolda bulduk. Bazı gün oluyor, iyi sa - tış yapıyoruz, bâzı günler de bol bol hava alıp eve dönüyoruz!. Ta- bit, herkes kaderine razı olacak, işte biz de öyle deyip avunu- yoruz.,, ESNAF ve iş Kundura boyacılarını imtihan etmek lâzım! Beyazıt di diyor ki: Boya salonları bizim öyle raki- bimiz ki sormayın.. Öyleya.. Ha - İ zir oturarak ayakkabıyı boyat - i mak varken kim gelirde ayakta durur?. Orada da beş kuruş, bizde de. Fakat kabahat biz de değil.. Yüz paraya desek, bu sefer de, bu iy boyacı değil, deyip geçiyorlar. r gelen, her işsiz! "| kalan kırık dökük bir sandık, bir Sonra önüne kaç küflü şişe buldu mu boyacı - yım diye ortaya çıkıyor. söylesem gülersiniz amma, doğru - dur: Boyacıları da, berberler | gibi imtihan etmeli, ellerine (o vesika vermeli.. Ve kullandıkları boya - ları, cilâları kontrol etmeli.. Berberlerin imtihanı meselesi Ortaköyde berber Salâhattin e- fendi söylüyor? Piyasada berberlik yapmaya çı- kacakları bir imtihandan geçir - mek çek iyi bir şeydir şüphesiz.. Fakat bu imtihan iyi yapılmı - yor. Her önüne gelene diploma ve- riliyor.. Böyle olduktan sonra, imtiha - nm ne hikmeti kalır? Bu işi yoluna koymak lâzım « dır.. #— Boyacı Lâtfi Efen- Bir şey | Çi © Kısa boylu olmak Esnafa zarar vermemeli! Şehzadebaşın - 'a terzi Sabri Ef, İ kânsizdi. Aslanlr hükümdara: Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU# Tefrika No. 95 — — Benden intikam almak iste- yen ancak o olabilir, çünkü erke - ğini öldürdüm.. — Şu geçen gün ölüsünü gördü- gümüz mü? — Evet... Abdullah başka bir şey sor -| madı... Aslanlı hükümdarın ne ya- pabileceğini, Merzukayı nasıl bu l labileceğini düşünüyordu. o Nasıl olmuştu da, Merzuka, bu tuzağa| düşmüştü? o Bağırmamış mıydı 2) Şerifle Fatuş orada bulunmamış - lar mı?, Bunları hepsine ayrı ayrı cevap bulmak ve bunların hakikat oldu- ğunu iddia etmek gülünç olurdu , Bunu ancak ve ancak Merzuka bi- lebilirdi. o Onu bulmadan bütün bu suallere cevap bulabilmek im- — Fatuşla Şerif nerede?. — Şerifi görmedim, fakat Fatuş! demin benimle beraberdi. Zavallı! yavrum çok ağır yaralanmış buna rağmen hâdiseyi bana haber vere- bilmek için koşup gelmiş.. Yoksa yürüyecek halde değil.. Dişi goril- le muhakka boğuştu. Fakat kud - reti kâfi gelmedi. — Ya Şerif... — Onu bilmiyorum.. Bütün dü- şündüğüm gorille Fatuş boğuşur - ken mağara yanında bulunmadığı» dır. Yoksa, onun hakkında nyal - nız Şerif gelebilirdi. — Demin ben kendisine seslen- dim. Bir cevap alamadım.. Nereye) gidebilir? — Bilmiyorum.. Muhakkak go- İ rilin peşine düşmüş olacak... dedi. Sonra birdenbire: — Gel benimle, beni takip et, diye ilâve etti ve yürüdü. Abdullah arkasından gitti, Aslanlı adam, iki tarafına bak - madan beş on adım yürüdükten sonra çıktığı meydanlıkta etrafını "yor kiz İzmir terzi! aektebinden me -! sun olarak dışarı Ja bir tanınmış zok terzilerin ya-| ında zplım. En nihayet us- talarımın teşvi- Sabri Et. kiyle Şehzade ba- şmda Şık Moda ( terzihanesini açtım.. İki senedenberi çalışmak - ta ve dükkânıma gelen her hangi etmekte - bir müşteriyi memnun yim. Lâkin en büyük kabahatim bo- yumun (1.42) olmasıdır. Boyumun fak olması gelen © müşterilerimin den bir şey gelmez, beceriksiz zan- nediyorlar.. Şunu arzetmek iste - rim ki boyumun ufak olması san'a- lima bir mâni teşkil etmez. Bun- i ca senedir terzilik san'atinin bü- İ tün inceliklerine vakıf o olmakla beraber görgüm de fazladır. Muh -; terem gâzelenize bir kaç satır yazı yaşımla uygun olmâyıp gayet u : | nazarı dikkatini celbediyor. Elim-| kalfalık! yazarak halimi (o arzetmenizi bir vantadaş namına rica ediyorum. tetkik etti. Burası ağaçlar arası - na sıkışmış, şöyle bir yirmi metre mürababı kadar tutan bir düzlük- tü. Nispeten yumuşak bir toprak - la örtülmüştü. o Aslandı adamın neye dikkat ettiğin gözden geçiren Abdullah, bir şey anlayamamıştı. O, bazan ağaçlara, bazan dallara, abzan da toprağa bakıyordu .. Beş on saniye süren bir araştır- madan sonra boylu boyunca yere uzanan aslanlı adamı, serbest elile Abtullahı çağırdı ve ona yavaş bir! sesle: — Dinle, dedi — Yeri mi? — Evet... Abtullah ta tıpkı onun gibi uza- narak yeri dinledi. Filhakika de -| rinden derine bir ses (o geliyordu. Fakat bu, ayak sesine benzemiyor, hızlı yürüyen bir hayvanın çikar - dığı gürültüydü. Ağaçlar kırılıyor, dal sesleri geliyordu. Abtullah doğrularak: — Nedir bu sesler, diye sordu. Aslanlı adam kısaca: — Şerif. Diye cevap verdi ve doğruldu. Sonra yakın ağaçlardan birinin ü- zerine tırmanarak bütün s e: — Haaa.. Hihaa,. Hihaaa! ; çiğ ay N Ye” İvaz: Rıza | İŞekipi e Diye bağırdı. Abtullah aslanlı adamı” * neceği yerde daldan dala * rak uzaklaştığını görmüştü O kadar çabuk, o kada" uzaklaşmıştı ki, Abtullah gittiğini sormak için ağzın zaman onun gözden bile * duğunu e Dişi li üç gündenberi etrafında bir pervane gibi yordu. Onu, kaçırmamak tün tedbirlerini almıştı. Goriller, Afrikada sık “ İ larda yaşarlar.. En iri, ins yakın bir hayvan olduğu insana hiç alışamaz, daim? zevi yaşamasını s€Ver.. Erkeklerinin, dişilerini" dikleri, meyvalardan ve gri rada küçük kuşlardan il Vücudunun çok ağır o temkinli yürümeyi öğretmii Vaktinin büyük bir kısı den en çok, en çok altı re yüksekliğindeki dallar 4 geçirir. Bir daldan öteki? ken diz kapaklarını aşan yi taki kollariyle evvelâ tartaki ğır vücudunu taşıyıp taşım" ir. O da öteki mW i arka ayaklarını bif kullanabilir. yak üstünde yürüyemez, rada bir elinin ters yüzünü / yıyarak müvazenesini *€ji sonra doğrulur. Erkek go'ği sine, dişisi yavrularına çok" olur. Çok vahşi, çok yırtıcı 2 rağmen, hiç bir şey yokke't hücum ettiği görülmemi cak mecbur olduğu zama” teşebbüs eder ve kuvvetli / "Parça parça eder, yerden 7 İ | N : Uzun müd le yakalıyabildiğini sağ 9" rur, kırar, döker ve sm: Erkeğinin, birdenbir* i kalktığını gören bu dişi pe günlerce onu aramış ve ” reti boşa çıkmıştı. Sonr# dibinde onun yaralana' nü görünce işin bütün anlamış ve bunu sales rın yapabileceğine ka mişti, İşte bu kanaatle ozi peşinde dolaşmış ve bir i lamıştı. Erkeği kadar değils9 yakın bir irilikteydi.. Der Dr. Hafız Cemil Dahiliye mütehas* Cumadan başka günle 2,20 den 6 ya) kada” İ Divanyolu No. 118. ve ev “ Muayenehane v€ Gr (22398. Yazlık ikameti nu: Kandilli 38, Beyle”