HABER — Akşam Postası ll 0 gelmezden evvel, ben- | e dn iranlı Sas |» Sesedi nerede bulunuyordu? | Teli Buna imkân yok. İh- i izim çok yakinimizde... ni ki, ölmezden ey- Siz uzatarak, arkasındaki | östermişti. ve ktor; | y > Duvarın arkasında başka | “. alan var mı? *diye sordu. ar, aya girdik. tanlık ve dar bir yerdi bu- | Nar, arabacı, oraya, eski *rini falan aşmıştı. hay Pece aradıksa da Sdemedik. p aya döndük. Yatağnm ba ii durduk.Doktor, ner w. venden ayrılmak üzereydi. | ünün yaptığı işaret, gözle-! k önünden kaybolmuyordu. ! hatırlıyorum ki, Sadi ile | Nu Arasında bir çok münakaşa- | Ne üştu, Lâkin cinayeti nerede Naz olabilirdi? Cesedi ne yap- ciler, çiftliğin her yerine gi- iş “Yorlardı. Anbarlada mı bu atamış? akalay İrdenbire, doktorun kolunu püskü bir şey e e ziyaret ettiğimiz küçük r yeri görmemiştik. Sağ | vaktiyle ia he a, duvarın içinde, “0, ekmek fırını vardı. kapı Tüya beraberce gittik. Fırın Yay am önünde, eski bir dolap “Yerini değiştirdim. İnan Bey, birdenbire sustu. ira, köşkün içinde bir çine Mm, sesini kesmişti. Su Dirayet Hanıma doğru | adimcağız sapsarı kesilmişti. "u saatte kim gelmiş olabi- *ye söylendi. Kiye; a fanm zili hala... 1g ektik zili işlemiyor mu? EB, en av: geldiğim zaman mükem- | ti, işliyordu. Haydi, birlikte gi | ki, mi? Say, AYağa kalktı. ! J an çıktılar, Su anım, sordu: İ Nile; "ade bir çıngırak olduğu- LR iy rum, Sesini de hiç işit- | 2 Çi elektrik zili yoktu. Meya iktan go da kal Sai işte, tn, âki nra onu da kal d “Pak Mm cıngırağın zen- | ML Atıklar arasında saklıy- ki, ki, nlamıyorum doğrusu... uldu da çaldı? in ini pi bitirmedi. Bey, bu hâdisenin niçin | Yecan uyandırdığına sersem bakıyordu. » endişe içinde ge- ! larda b md e. yoktu. Stay lak Ni öğuk bir süküt hü- Mürdğ dg LA, £, sanki bunun ö- < Adnan Beye | icin, $u, üş ” Cinayetin sonu İ tıranın taahhüdü baki kalmak ü - i menkul üzerindeki ! i Kocasını Nakleden : Vâ - No0 Adnan Bay, bu sözü söyliyene ' birden baktı. Sanki nerede kaldı- İ ği hatırlamak istiyordu. | Sonra, devam etti: — Ceset, o odada, duvara gö- mülmüştü, Zaten ben de böyle | | düşünmüştüm. Düşündüğüm çıktı. | Katilin ölmesiyle cinayet te ört | bas edilmiş oldu. Kadriye ile Tahire sararmıştı. | Nusret ise, Adnan Beye dehşet i- | çinde bakıyordu. Hala Hanım, fena halde canı sıkılmış görünü- yordu. Akrabasının anlattığı bu i hikâye tamamiyle zemin ve za İ mansız gibi geliyordu. Herhalde bütün dinliyenler üzerinde nahoş ! bir tesir yapmıştı. (Devamı var) bul 5 inci icra memurlu - 9034/4703 İpotekli olup tamamına iki bin altı yüz kırk altı lira takdir olu - | nana Galatada Sultan beyazıt ma- hallesinin kömürcü solyığında va - ki eski 11,13, 15, 17,19 yeni11, 15 17/17/41, 19 No.'larla murakkam ve 11, 13 numaralı salhane kapısı | ve 15, 17, 19 numaralı üç dükkâ - | nm yarım hissesi açık arttırmaya çıkarılmış ve 1312934 tarihin - İ den itibaren şartnamesi herkesin görebilmesi için daire diyanhane- sine talik edilmiş olup 23/12.934 | tarihine müsadif pazar günü saat 14 ten 16 ya kadar İstanbul beşin- ci icra dairesinde satılacaktır. Arttırmaya iştirak için yüzde | 7,5 teminat akçesi almır. Arttırma bedeli; muhammen kiymetin yüz- de 75 ni bulduğu takdirde ihale yapılacaktır. Aksi halde en son art zere artlırma on beş gün daha temdit edilerek 7 1935 tarihine müsadif pazartesi günü aynı saat- te en çok arttırana ihale edilecek- | tir. 2004 numaralı icra ve iflâs ka | nununun 126 mcı maddesine tev » fikan ipotek sahibi alacaklılar ile | diğer alâkadarların ve irtifak bak- kı sahiplerinin (dahi isbu gayri haklarını ve hususile faiz ve masrafa dair olan iddialarını evrakı müsbitelerile 20 gün içinde icra dairesine bildirme» leri lâzımdır. Aksi halde hakları tapu sicillerile sabit olmadıkça sa- | tış bedelinin paylaşmasından ha - | riç kalırlar. Alâkadarların işbu | maddei kanuniye ahkâmına göre | hareket etmeleri ve daha fazla ma | lümat almak istiyenlerin dairemi - | zin934 4703 numaralı dosyasına | müracaatları ilân olunur. (3448) | Madam Jollivetin İ seleyi bütün çıplaklığiyle Fransada J öldüren | bir kadın Geçenlerde Fransız mahkemelerinden birinde merak:| cinayet | İı ve heyecanlı bir muhakeme da - ha cereyan etmiştir, Muhakeme edilen kadın koca J | sını tabanca ile vurup öldürmek -| tan maznun Madam Jolleivet idi, Madam Jollivet'in kacası olan M. Jollivet geçen martın 13 üncü günü hiç bir sebep © yokken karı. smı ve kaynanasmı (fena halde! dövmüş ve 6 yaşında Gisel ismin - İ de küçük kızı alikoyduktan sonra hem karısını, hem de kaynanasını İ evden kovmuştu. Madam Jollivet bunun üzerine! bir tabanca satm alarak tekrar e- ve gelmiş, kızını istemiş, o fakat kocası razı olmayınca tabancasını çekmiş ve kocasını altı yerinden vurarak kanlar içinde yere ser - miştir. Bir kaç dakika sonra kocası ölmüş ve Madam Jollivet te tevkif edilmiştir. İ Muhakeme esnasında reis genç! kadına şu suali sormuştur: — Kocanızın nasıl öldürebildi- niz? İ — Kocam bana: (o “Kızmrasla| görmiyeceksin,, dedi. Bu «öz beni delirtti, Ne yaptığımı bilmedim.. — Peki o halde tabancayı neden almıştın?. , — Kendi kendimi vuracak - tım.. — Kocanızın başka bir metres - le birlikte yaşadığını biliyor mu -| dunuz?. Madam Jollivet bu suale hiç bir) cevap vermemiştir. Bundan sonra tahkikat evrakı okundu neticede çok namuslu ve dürüst bir kadın olduğu, koca - sının ise bilâkis çok fena ve gad - dar tabiatlı olduğu, karısına hiç | yoktan zülüm yaptığı ve Şasanu| isminde bir kadmla uzun müddet! birlikte yaşamakta olduğu anla - şilmistir. Nitekim Madam Şasanu da mu- hakemeye bizzat gelerek Jollivet! ile uzun müddet beraber yaşadık- larını itiraf etmiştir. Bundan sonra kocasını öldüren İ kadının avukatları tezlerini mü - dafaa etmeğe başlamışlar ve me - teşhir! simişlerdir. Neticede jüri (o heyeti kadının gerçi bir cürüm işlediğini kabul! etmekle beraber, işlediği bu cü -| rümden dolayı mesul olamıyaca - ğına hükmetmiş ve kocasını öldü- ren kadın da böylece beraet et - miştir. Göz Hekimi Dr. Süleymân Şükrü Babiâli, Ankara enddesi Na. 60 Telefon: 22566 Salı günleri meccanendir.. idi. itü ! rasına boylu Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyi ahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU, Tefrika No. 93 Ya reisin güzel kızı.. Yalnız o- nun mevcudiyeti kasabadan uzak- laşmasına kâfi bir sebepti. Yal - mz Aslanlı hükümdarın onu niçir kaçırdığına bir mâna veremiyor - du. Bu düşünceile: — Reisin kızını geri memenize akıl erdiremiyordum, diye sordu. Şüphesiz kendisini seviyorsunuz da ondan.. I Aslanlı hükümdar, vahşinin bu sualine omuz silkmekle iktifa et- ti, ve: — Sevmek mi, dedi, ne münase- bet... Sevmek başka şey sevmiyen-| lerin kârıdır. Benim, ondan da- ha üstün sevdiklerim var.. — O halde neden iade etmiyor-| sunuz... — Bunun hesabını sana verecek değilim... Vahşi, Aslanlı hükümdarın bu| cevabı karşısında bir put kesil - gönder -! i Sorgularında ileriye | gittiğini anlıyordu. Her hangi bir ihtimali; önlemek için: — Hesap için sormadım, diye! kekeledi.. İ Epeyce yol almışlardı. Sabah | neredeyse olacaktı, Geçtikleri or- İ man kuş seslerinin ahengiyle do - up taşıyordu. Dar (o ve ağaçlıklı yollar üzerine sarkan dalların ge- niş yaprakları biribirine öyle gi 1 rift olmuş, öyle karışmıştı ki bazı yerlerde bunları aralayıp geçebil. mek için vakit kaybediyorlardı . Abdullah: — Ayşeyi merak ediyorum, di - ye mırıldandı.. | Aslanlı hükümdar: | — Merak edecek bir şey yok ..| Fil şimdi mağaraya varmış bulu - nuyor.. Merzuka yardımına yetiş- mi Aslanlı hükümdar cümlesini da- ha tamamlamamıştı ki, bir aslan kökremesiyle irkildi. Bir müddet yerinde hareketsiz kaldı. & Sesin| geldiği tarafa kulak kabartarak : — Bu Fatuşun sesi dedi.. ! Filhakika bu sırada (o Bora da| yanlarından bir ok gibi fırlamış ve ağaçların arasında kaybolmuştu.) Fatma da onu takip etmişti. l Aslanlı hükümdar yerinde du -| ramadı. Hemen yanlarındaki ağa) cın dallarma tırmanarak kendisini bir an içinde tepede buldu. Aslanların gittiği noktaya dik-i katle baktı ve sesinin bütün ihtişa - miyle haykırdı... Bu haykırış vahşiyi ürkütmüş - Zavallı adam ağaç dalları a-' boyunca uzanarak kulaklarını kapamıştı. Deminden-| İ beri konuştuğu, kendisinden fark -| 1 nı sallamıya başlamıştı. Bu kendi. sine kavuştuğu için sevincine de - lilet ediyordu. Fakat Aslanlı hükümdar elini, | onu okşamak için başına götüre - ceği sırada Fatuş mırıltılar ara - sında başını çevirmiş ve geldiği ta- rafa doğru yol almıya başlamış - tı, O, bunda bir fevkalâdelik ola» cağını anlamakta güçlük çekmedi. Muhakkak, mağarada bir felâ- ket dolaşmıştı. Hele Fatuşun ko- şarken topalladığını görünce hiç | şüphesi kalmadı, Faluştan evvel mağaraya var - mak için ileriye atıldı. Fakat geri- den gelen Abdullahla vahşiyi ha « tırlaymca geriye dönerek koştu. Abdullah ve vahşi, yavaş adrm- larla geliyorlardı. Onları böyle cansız görmek aslanlı adamı çile- den çıkarmaya kâf; gelmişti. Bü « tün sesile bağırdı: -—— Uyuyor musunuz.. nize,, — Ne var?. — Ne olduğunu pek iyi bilmi « yorum ama, herhalde hayırlı bir şey yok., Ben mağaraya süratle gideceğim.. Siz bu yolu takip e- | derseniz doğru oraya çıkarsınız. Aslanlı hükümdar, onlardan ce- vap almaya bile lüzum görmeden bir ağaca tırmandı ve dallardan dallara fırlıyarak yüksek ağaçla - rın sik dalları arasında gözden kayboldu. Yürüse - Abdullahla vahşi (o mağaranın yanına geldikleri! zaman hiç kim- seyi bulamadılar. Ortada ne aslanlı ne Merzuka vardı. bile eser yoktu. Daha fil de gelmemiş olacaktı.. Abdullah bir an için ne yapa - cağını şaşırır bir halde hareketsiz kaldı. Sonra mağaraya girdi. Ortada gayri tabit bir hal yok- tu. Her şey bıraktıkları gibi yerli yerinde duruyordu. Hattâ köşede yayılmış duran bir post üzerinde Merzukanım baş örtülerinden biri duruyordu. Fakat aslanlı hükümdai lanlara, Merzukaya ne olabilirdi ki görünmüyorlardı. Abdullah içeride çok duramadan gene dışa- rıya uğradı. Vahşi, bir kayanm yanma büzülmüş duruyordu. O Abdullahın, Abdullah ta onun der hükümdar, Aslanlardan Esnaf Teşkilâtı. Başmurolıplığıikianı Istanbul Ekwrek yapıcılar Cemiyet'nin müddeti biten idare beyetinin seçimi 22.11-934 perşembe günü saat ondan on beşe , kadar Bahçekapıda Dördüncü Vakıf Han isinci küttaki dairei mahsusada yapılacağı a'âkadarlara ilân olurur. — (4782) | tarak kaldırdı, Vahşinin rengi at! | mış, mosmor kesilmişti. Yarın Akşam SARAY sinemasında ELISA LANDI Polivud Yıldızı Nils Aster ve Paul Lukas'ı ve sinema prens eti IŞIKLAR SONÜNCE Şen, lâtif ve nükteli komedi müzikalinde alkışlıyacaksınız FOKS JURNAL i hükümdarla karşılaşınca ucu püs-| İ arkaya kükredi. sız gördüğü beyaz adamın haykı-| dini anlıyamadığı için vahşiye bir rışı, onu gene kafası içinde erişil-| şey sormakta veya işaret etmekte mez bir mahlük haline seamş-| mâna yoktu. En iyisi sağdaki; bü- tir | yük kayanın üzerine tırmanıp et » Abdullah yarı güler bir şekil -| rafı iyice gözden geçirmekti. Böy- de yaklaştı. Ve omuzlarından tur! le yaptı. On dakikadan fazla a- randı. Bir netice elde edemedi. Neden sonra aklına Rassilerin yurduna hareket etmezden evvel, aslanlı hükümdarın Merzukaya Şerif'i çağırmak için öğrettiği he- celer geldi. Tecrübe etmek herhalde dalı olacaktı. Sesinin bütün şiddetile — Ha! Heyha.. Heyha, bağırdı. Aslanlı adamın sesine (o cevap veren Bora oldu; iki defa arka Sonra Fatuşun sesi işidildi. Aslanlı hükümdar bir ip camba- zı meharetiyle ağaçtan © aşağıya inerek koştu. Fatuşla burada, ona doğru koşuyorlardı. Fatuş Aslanlı, fays diye (Dövamı var) küllü kuyruğunu oynatmıya, kıçı I