EN imi Veremden için ne yapmalıdır? Veren, hakkında heliimliğin ilmi l sahasında ne kadar çok yazı yazılmış | ve ne kadar sayısız tetkikler ve eser - ler neşredilmişse, içtimai sahada da halkı bu hastalık hakkında aydınlat - mak, buna tutulmamak, tutulunca ilk alâmetlerini gören halkı derhal teda- viye koşturmak için o kadar bol meş - | riyat yapılmıştır. i Fakat bütün bunlara rağmen, bu hasta hık hakkında ne kadar çok yazılsa, az görmek lâzımdır. Bilhassa bizim mem- İeketimizde.. Avrupanın ve medeni Âmerilanm günlük ve haftalık gazetelerinde, kon- feranslarda, mekteplerde bu uğurda gösterilen gayret, sarfedilen emek in- sanı hayrete düşürür. Bir çok teşek - küller, bunların — bir çok vasıtaları, konferanıçı, dispanserci, ilâç dağıtıcı, yemek verici ilâh.. bir çok şahsiyet - ler halinde dalma durmadan, üşenme- den faaliyettedir. Son zamanlarda biz- de de, hükümetin, Hilâlahmerin, yar» drmiyle böyle dispanserler, sanator - yonlar yavaş yavaş beliriyor. Fakat bunların hali hazırdaki adetleri ve ça- “lışmaları asıl ihtiyacı karşılayabilmele- İtem çok uzaktır. Ve daha uzun bir zaman, bunun hakikat haline gelmesini de bekleme- i mek lâzımdır. Nihayet bir bütçe ve bol io ra ill Sele iş hakkında daha fazla bir şey söylemiyeceğim. Bu baş- langıçtan maksadım, bütün söylenen sözlere rağmen bugün gene bu mevzuu yazışmmın ne kadar yerinde olduğu - nu anlatmak içindir. Onun için ben, bu sütundaki ilk tıbbi konuşmalarıma de olduğunuz hastalıkla başlıyaca - ğım. Yalniz şunu derhal ilâve edeyim ki, simdiye kadar | bazı tebbi meseleler hakkımda günlük gazetelerde bir çok yazılar ve bilhassa (o bir çok beyanat çıkmıştır. Bunlarm ekserisi, yerinde olmıyan bir malümat füruşluk hevesine kapı - larak, ancak ilmi gezetelerde ve ilmi toplanmalarda yer bulması icap eden mevzuları" tahlil ve münkaşa etmişler- 'dir. Halkı hiç alikadar (Oetmiyen ve etmesi ihtimali olmıyan Akademik ma- lâmat benim konuşmalarımda yer bul- mıyacaktır. Burada sizleri bilhassa a lilendar edecek satırlar, hastalığın en mühim noktaları, sirayetin nasıl oldu- ğu, bütün incelikleriyle gösterilecek ve bundan korunma çareleri tetkik o- Tunacaktır. Çünkü sizi verem mikrobunun keş- finde geçen muhtelif devreler, verem mikrobunun hayati evsafı, şekli ve sa- ireden ziyade nereden geçtiği, .nasıl geçliği, ve bunun ne suretle kolay - hkla öldürülebileceği alâkadar eder, Şurası muhakkaktır ki, “Şahsi hıf- zıssıhha” bütün hastalıklardan ko - rTunmada en büyük rolü oynar. “Ve » rem” de bu hastalıklar (o arasmdadır. Verem daha kolaylıkla zayıf ve vü - cutlarnda muayyen müdafaa ve mu - kavemet maddeleri azalmış insanları seçer. Verem mikrobu her yerde var- dır, Ve her zaman sirayet edebilir. Bilhassn kalabalık muhitlerde, ha» vası olmıyan yerlerde, güneşsiz ma hallerde, yorğun insanlarda daha çok görülür. Kapalı ve havasız odalarda uzun ve yorucu bir günlük mesaiden sonra biraz eğlence için daima tiyat- ro, sinema ve dans yerleri gibi gene kapalı, havasız ziyasız ve yüzlerce her türlü arıza ile mahmul insanlarm top- landığı kalabalık yerleri intihap eder. İşte bu verem sirayei için en elverişli yerlerdir. Kezalik | şehirlerde duman ve tozların yaptığı kesif taba- ka güneşin tesirini yarı yarıya azak tır. Velhasıl nerede kalabalık varsa © rada verem sitayeti ihtimali vardır. Vereme tutulmak için mutlaka bir defada bol miktarda mikrop almak Tâzım değildir İ hastalığın görünmesi için en uyğun korunmak Yavaş yavaş fakat mütemadi vaki olan #emaslar ve mikrop yutmaları vaziyeti hazırlar. Meşhur bir Fransız müellifinin dediği gibi: (Verem, me deniyet hastalığıdır.). Ve her zaman insanın yüzünde, boğazında, badem - cikleri üzerinde bütün vücuduna ya « yılmak için fırsat bekliyen mikropları bulmak imkânı vardır, Ve bunu menet- mek bugün imkânsızdır. Şu halde mikrobun hiç alınmaması imkânsizle- İı karşısında vücüdü mukavimleştir - mek ve bu mikropların. uzviyete yas | yılmasına mani olacak kadar kuvvetli | bulunmak lâzımdır. Bunu nasıl elde ederiz? Bu husus» ta yapılacak bir çok şeyler vardır. Ve bunların büyük bir kısmı da çok ko « lay, çok basit şeylerdir. O kadar kiç | | bir kısmını okurken © hep bildiğimiz | seyler diyeceksiniz. Fakat işte işin a - sıl en fena tarafı burası. Bildiğiniz ve bildiğiniz için de İü- zumsuz ve ehemmiyetsiz telâkki ede rek tatbik etmediğiniz, ikmal ettiği - niz bu malümat yüzünden kaybedi « yorsunuz. Bunlarm ehemmiyetlerini size göstereceğim. Ehemmiyetlilerini hatırlatacağım ve yaparsanız görecek- siniz ki, çok istifade edeceksiniz. Size şimdi bir kaç misal söyliyeyim: Ök - sürükle bir çok hastalıkların sirayet ettiğini artık bir çok kimseler bir he- kim kadar biliyor. Fakat bunu bilmi- yenlerin bilenlerden çok olduğuna © min olunuz. Kezalik bir gripli öksürürken arka- #mı dönmek yahut elini kapatmak ih- #iyacı hissedenler muhakkak ki, pek azdır. Bir sanatoryoma gittiniz, hasla » nizi ziyaret ediyorsunuz. Hakikaten yoklanmağa muhtaç zavalik bir veremlidir. Fakat düşünün ki, o - mun karşısında ayni âkıbete düşmek tehlikesinde olduğunuz için siz daha zavallısımız. Biraz hastanın yanma doğru otu - rarak tam karşısına geçmemek en ba- sit bir tedbir iken, sırf yakınlık, alâ. ka göstermek için yatağına oturmuş, hattâ hastanm tam yanma sokularak yavaş ve samimi görüşmek hep yaptı- ğmiz ihtiyatsızlıklardandır. Düşününüz ki, elbisenizde, yüzü - nüzde ve elinizde taşıdığınız milyon- larca mikrop vardır. Ve soyunmadanı, yıkanmadan kucakladığınız çocukla « rniza da daima hastalık aşılıyabilir - siniz. Kezslik (bu hatalar © yüzünden gençlerden gençlere hastalık intikali çoktur, Yeni erkekleşmiş O gençlerde bütün taşkımlıklar gibi, — maalesef — cinsi taşkınlıklar da vardır. Ve bun - larm bütün gayreti frengi ve belsoğuk- İuğuna tutulmamaktır. “Halbuld, iki « sinin de bugün, hastalıkları haddi za- tında çok tehlikeli olmakla beraber, tedavi imkânları vardır. Fakat, bu temasta © bulundukları kadmlar ekseriyetle veremlidir. Hasta- ıkları ilerlememiş olduğundan naza - rı dikkati celbetmez. Fâkat daima te masta bulunanlara tedrici ve emin bir şekilde hastalık verirler, Vereme, tutulmamak için yapıla - <ak tedbirleri gelecek konuşmalarım- da ayrı ayrı yazacağım. Bunların ara- sında teneffüse, gıdaya, elbiseye, cin si münasebetlere, evlere, çalışma tarz- larına ait olan en iyi şekilleri size bil. direceğim. YAVUZ| Kadın ve erkek terzisi Bütün şıklar hep orada giyi- nirler. Her keseye ve her arzu” ya uygun elbisenizi ancak ora- da yaptırabilirsiniz. İstanbul Yenipostahane kar- şısında İetafet Han. gi” büyük epi. Amerikanın petrol Kralı bugün 30 000 000 000 dolar “sahibidir! Beş büyük zengin Yukarıda soldan sağa doğru: Petrol Kralı Con Rokfeller, 'Alü- müriyom Kralı Andreas Mellon, Kauçuk Kralr Vrigley. Aşağıda solda: Ağa Han. Sağ- da; Lord Derbi. ; Son zamanlarda daha az para ver meğe başlamıştır. Bu miktar azlı- , ğı, beyaz renkte para yerine sarı Bütün dünyada en zengin in- | sanlar kimlerdir?. Hayli zaman evvel, en zengin deyince yahudi Roçild ailesi hatıra gelirdi. Sonra, bunların yerini Amerikalı Van « derbilt tuttu. Fakat, bugün önüar | en zengin olarak tanmmıyorlar. Gerçi gerek Roçild, gerek Van- derbilt aileleri etmedi da fevkalâde zengindirler, ama ne ilk kaydet- İ tiğimiz aile beynelmilel mali sa « | hada para ikrazı yolunda eskisi | gibi rol oynıyabiliyor, ne de ikin» | ci zikrettiğimiz aile, yeniden Ya - purtuluk ve demiryolu ; şirketleri kuruyorlar! Şimdi ismi en zenginlerin ba- | şmda gelen, geçende doksan beş | yağma basan Amerikalı milyar- | der Rokfellerdir. Bu petrol kralı- nın serveti, otuz milyara varmış- tır. Ondan sonra, gene Amerikalı Andreas Mellon geliyor. Bu a -| dam, alüminyom kralı olarak ta- nınmıştır, Onun babası da zen - gindi. Bangerdi. Bunlardan son - râ kauçuk kralı Vrigley sıradadır. Bu adam, geçenlerde ölmüştür. Ni hayet Baroda Mehracesi, senede kırk milyona varan geliri ve bun- dan başka milyonlar değerinde mücevherleri ile, en zengin şarklı- | dır. Ondan sonra gelen, Aga Han- dır. Aga Hana cedlerinden miras kalan servetin yekünu, çok yük »- sektir. Fakat, bundan başka ken- disine mensup olan islâm Hintli - lerde bar vergisi denilen bir ver- gi alır, ki bu vergi de, daimi vari- dat mahiyetindedir ve çok para getirir. Bir de İngiliz aristokratların - dan Çarls of Derbi, bu sayılı zen- girierden biridir. Şatoları, çift - likleri, muhtelif sanayi müessese » leri vardır. Kendisi, tam manasile Lorddur. Petrol kralı Con D, Rökfeller, son zamanlara kadar pek cömert- çe hareket ederdi. Meselâ, her pa- zar günü çiftliğinin yakınındaki Tarritovn kilisesine ibadete gele- rek, âyinden sonra, o civardaki mektebin o hafta en ziyade çalış- tuklarını mektep müdirinin bildir- diği talebelerine, para dağıtırdı. İ lıkları ve saireyi seyretmek zev - | te paradan daha ziyade hoşlarına | dân az, çok zarar görmüştür. A- renkte para vermek şeklinde ken- dini göstermiştir. Sebebini kendi- "si > izah etmiştir: “Çocukla - pi sarı renkte para beyaz renk - gidiyor. Bu çil çil sarı paraları, altın sanıyorlar. Onun için verdi- ğim paranın cinsini değiştirdim!,, | Kendisi böyle söylüyor, fakat baş- Kaları, ona iktisadi buhranın ta - sarruf lüzumunu ihsas ettiği yo- lunda bir tefsir tercih ediyorlar!.. Alüminyom kralı OAndreas Mellon, Hüverin devlet reisliği zamanında Amerika o hükümeti maliye nazırı idi. Bir zaman da sefir olarak Londrada bulunmuş» tur. Ph: adam da iktısadi buhran- lüminyom işlerile eskisi gibi meş gul oluyorsa da, bir müddettenbe- ri bu sahada büyük işlere giriş » mek, para harcamak hususunda mütereddit davranıyor. Bu zen gin, tablo meraklısıdır. Eski, ye * ni büyük ressamların eserlerini, ötedenberi çok para vererek satı- nalır. Rusyadaki Çarlık devrine'a- it bir kolleksiyon, on iki kıymetli tablo, satmaldığı eserler arasın dadır. Sen Petersburgtan Ameri - kaya getirttiği bu kolleksiyondan l başka, daha birçok kolleksiyonla | mükellef yillâsmdaki resim gale“ risini süsliyen alüminyum kral, artık resim alıcısı değildir. Şim- diye kadar satmaldıklarını seyret meği kâfi görüyor. Kauçuk kralı Vigley de resim meraklısı idi. Onun Kaliforniya sahillerinde Katalina adasında bir sarayı vardı. Pek hoşuna gi - den Geynsburuğun “Maviler giy « miş bir erkek çocuk,, isimli tab - losunu, bu tabloya tahsis ettiği bir salon köşesine yerleştirmiş, o köşeyi muhteşem bir tarzda dö - şetmişti. Sahille ada arasında, hu- susi motörler işelrdi. Bu motörle- rin başlıca hususiyetleri alt kısım ları camdan olmasıdır. Bu su- retle, motöre binenler, gidiş geliş yahut gezinti esnasında, ayakla * rınm altında denizin dibini, ba - | gelmiyen bir bahtiyardır. kini duyarlardı! Bü zengin adam, işte böyle safa sürerken, daha an cak orta yaşlı olarak, birdenbire dünyaya gözlerini kapamıştır. © | Baroda Mihracesi, muazzam servetine hiçbir Buhrandan zarar Tr. indi. karısiyle Mısırda yaşıyan bu mih- racenin Hindistandaki sarayların. © da, gizli mahzenler wardır; Ve” buralarda yığın yığm mücevher saklıdır. Pırlanta, yakut, zümrüt, yeşim taşları, inciler, eşsiz olmak üzere, bu adamm eli altındadır. Bunlar arasında fevkalâde iri, ha- rikulâde güzel olanları bulunu - yor. Kendisi, bu kadar zengin ol- duğu halde, müsrif değildir. Memleketinde birçok mektep ve yüksek mektepler kurmuştur. Ka- rısı da Hint kadınlarının yükselme si için elinden geleni yapar. Bu işle para sarfederek ehemmiyetle uğ - raşan ilk Hintli kadınım, Baroda mihracesinin karısı olduğu söyle « niyor. Ağa Han, daha ziyade Avru- pada ve bilhassa İngilterede safa sürer, En hararetli alâkayı, kadım- larla atlara karşı duyar. Kısa bir zaman evvel, genç ve zarif bir Fransız kadını ile evlendi. İngil- terede yahut Fransada yarışlara l iştirak eden atlarmın birinci gel » diğini görmek onu pek sevindirir. Ağa Han, bin bir gece masalla - rımdaki bir prens gibi, zevkten zev ke, eğlenceden eğlenceye koşar. Lord Derbinin ismi not edilin- ce, meşhur at yarışlarınm hatıra gelmemesi imkânsızdır. Onun at- larr, bu yarışlarda ötedenberi sık sık muvaffakıyetlere erişir, İngi “ liz atlarının iyi bir halde yetişme" sinde, halis kalmasında, onun göşterdiği faaliyet, mühim rol oy” nar. Ö, İngilterede biniciliğin ür tünleşmesi için çok çalışır. Mües - seseler kurar. Muhtelif elektrik iş” leri ona bağlıdır. Dünyanm mulr : ; telif kıt'alarındaki büyük şirket * * lerde hisse sahibidir. İşte, dünyanm sayılı zenginle* ğ rinin şahsiyetlerini, şöyle bir göz. den geçiriş!, “