19 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—Amerikanın bir çok mıntakalarında örfi idare var y — O halde gece teşrif ediniz. Meral Hanrmefendi evinde kimse- yi kabul etmez.. Üç seneden beri tanırım, kapısmın eşiğinden içeri- yebir erkek ayağı girmemiştir. Şeytanm şarkısımı söyler ama, pa- pas gibi yaşar kendisi.. — Beni kabul edeceğine emi- nim, — Ben de etmiyeceğine yemin ederim. Bununla beraber madem- ki herhalde istiyorsunuz; işte!.. Blok nottan bir kâğıt kopardı. Üstüne bir adres yazdı ve bana uzattı. Ona teşekkür ettim. Yarı alay- İr güldü: — Boşuna yoruluyorsunuz; ba- na hak vereceksiniz! Diye arkamdan seslendi. &..& & İlk taksiye atladım ve adresi söyledim. Evvelâ geniş ve kalabalık cad- 'delerden geçtik. Yollar yarım sa - at içinde daraldı, ıssızlaştı ve oto- mobil Cihangirde küçük bir soka- ğa saptı. Şoför de ben de kapıla- rın numaralarına bakarak yavaş yavaş ilerliyorduk. Bağrımda sanki küçük bir elek- trik motörü son hızıyla işliyordu. Damarlarrmdaki kan bir yıldırım gibi akıyordu. — Acaba beni görünce ne yapa- cak? Ya kovarsa? O zaman ne ya- parım. Yalvarayım mı? Dinler mizDinlemezse ne yapmalıyım? Fakat hayır, -ona yalvarmıyaca- ğrm, Sadece yeniden birleşmek is- tediğ'mi söyliyeceğim. Kabul &- derse ne mutlu! Etmezse çekilir giderim. Kendi düşen ağlamaz.. Diye düşünüyordum. Otomobil Marmaraya - karşı yükselen yepyeni, beyaz ve küçük bir apartımanın önünde durdu. Şoför: — İşte!... Dedi ve bana kapıyı açmak için yerinden fırladı. Ona yaklaştıkça korkum artı- yordu. Bar müdürünün karşısında iken takmdığım yılmazlıktan pek azı kalmıştı. Taksiden'indim; parasını öde- dim ve arabayı savdım. Yalnız kalmak ve kendimi tao - parlamak; eğer bir hezimete uğ - rarsam hiç olmazsa bunu mümkün' olduğu kadar az insana göstermek istiyordum, Yavaş yavaş, girip girmemek düşüncesi arasında — apartımanın kapısına yürüdüm. Eşiği geçtiğim zaman kenardaki ufak odadan bir kadın başı uzandı: — Kimi istiyorsunuz? Bu, İstanbulun hemen her yerin de, hele zengin evlerinde rastla- nan zenci dadılardan biriydi. — Şey... Zehra Hanımefendi - yi, görecektim... Beni baştan ayağa kadar süz - dü: — Zehra Hanımefendi mi? B!- zim apartımanda böyle bir.... Hemen kendimi topladım. Kar- şımdakinin sözünü kestim: |— Affedersiniz, Zehra, değil, mfera| diyecektim. Meral Hanıme- | fendi, Melek ve Şeytan Yazan: Kadir Can No. Z4 —— — Haaaa.. Şu şarkıcı hanrmı mı? — Evet!.. Dedim. — Burada oturuyor. Dördüncü katta... — Kaç numara?.. — Dördüncü katta başka daire yoktur efendim.. — Teşekkür ederim. Yürüdüm, merdivenleri çıkma - ğa başlıyordum ki kadm arkam- dan seslendi: — Şey.. Kimsiniz efendim, ne yapacaksınız?.. Kusura bakma- yın, boşuna yorulmanızı istemem de,.. — Neden? Şimdi burada yok lar mı?.. — Ondan değil, fakat kimseyi kabul etmez de.. Onun için, her Âl lahın günü hiç değilse on kişi ge - lir, onuna da evde olmadığını söy- letir ve savar. Pek yabani bir şey.. Ama beğeniyorum doğrusu.. Ben şarkıcı kızları,- bilirim, hepsi de bin kişi ile fingirdeşirler,fakat bu, alimallah bir ordunun içne düşse Bu kısa konuşmalar sinirlerimi yatıştırmıştı. Bana öyle geliyordu ki hiç kimseye açılmıyan bu kapı bana açılacaktı. Eğer herkese açıl saydı o zaman korkulurdu. Bu hal de onun hislerine dokunmanın fay dası olmıyacak; ancak kendime güldürmüş olacaktım. —— Ben onlara benzemem. Gö - receksiniz. * Dedim ve yürüdüm. Son sözleri daha ziyade kendi- | me söylemiş ve içimdeki son kor- kuyu da savmak istemiştim. Döne döne merdivenleri çıkı- yordum, Arada bir küçük pence- relerden Tophane sırtlarını, Saray burnunu, Marmarayı, Adaları ve Üsküdarr görüyordum. Oldukça sert bir rüzgâr içeri giriyor; başı- mın sıcaklığını alryordu. Birinci kat, ikinci kat, üçüncü kat... Bir türlü bitmiyor. Zehra belki de bile bile buraya yerleşti: — Bir çıkan bir daha çıkma- Diye, İşte dördüncü kat.. Dizlerim ke- silmişti. Sık sık soluk alryordum. Bir dakika öylece durdum, Yor- gunluğumu aldım, kendime kuv- vet verdim: — Çekinecek ne var? Onun tek başınma, herkesten uzak yaşaması bana ümit vermeli. Acaba sevmi - yor mu .. Herhalde seviyor. Bü- tün sevip sevilmiyenler gibi o da kendi kalbini dinlemek için kenar da yaşıyor. Lâkin birdenbire başka bir şey aklıma geldi: — Ya başkasını seviyorsa?.. Bir dakika daha durdum, son şüphe demin toparladığım cesare- tin yarısımı kaybettirdi. & .» * Kapıyı henüz on altı yaşlarında, beyaz prostelâlı, güzel bir hizmet- çi kız açtı. — Şey.. Meral Hanrmefendi ile.. görüşmek.. istivordum... diye kekeledim- VDevamı var) Okumuş gençlerde san'ata girmeli.. Masir çarşısm - da 2 ve 9 numa - vada sepet ve hasır mobilyeci - si Sabri Bey di - yoör ki: “— Açtığınız sayfa biz esanf - lar arasında çok büyükbir alâka uyandırmıştır. Cünkü ilk defa dır ki derdimizi dinliyen bulunu - yor. Hasır eşya eskiden Avrupadan gelirdi. Gümrük tahdidatı bunu menetti. ÂAvrupadan mütahassıs getirdik ve ondan bu san'atı. öğ- rendik. Şimdi bu işi Avrupaya taş çıkartabilecek kadaâr yapıyoruz. Kazancımız yerindedir. Sabri B. Ayrıca imalâthanem — vardır. | Bütün derdim okumuş gençlerin san'atla iştizal etmek - istememesi- dir. Ben işçilerime çok'iyi baka- e Çuvalcıların derdi Rüstempaşa Camii 16 numara- da çuvalcı Celil Efendi diyor ki: “ — Kendi sermayemizle kendi dükkânımızda yevmiyeci vaziye- tinde çalışıyoruz. Eskiden işleri- miz iyi idi. Ticaretin durması iş- lerimizi bozdu. İşimiz az, kazancı mız ondan azdır. Vergi meselesi- ne gelince biz " çalışıp kazandık- tan soönra vergimizi seve seve veri riz, Bizi ne himaye eden, ne de, koruyan vardır. Kendi derdimizle kavrulup gidiyoruz. İstegimiz hi- mayedir. Korsanı Yazan: Kadir Can Şimdiye kadar okuduğunuz ( Korsan) romanla hakikata en yakın olanıdır... Perşembe günü 20 sayıfalık HABER'de başlıyor. rının en rım, Yeni başlıyan 9 — 10 yaşın - daki çocuklar hem san'at öğrenir ve hem de günde 30 kuruş yevmi - ye alır.: Büyük işçilere 2,5 lira gün delik veririm, Fakat çalışacak işçi bulmakta güçlük çekiyorum, Ver- giler hafiflemiştir. Ham maddele- rin İktisat Vekâleti emrinde ola - rak ithal edilmesi ileride bize za- rarı olabilir. İşlerimiz çok iyi bir tekâmül safhasındadır. a — D VÜK _hegecanlısı ve * Alibaba halinden memnundur! Sahaflar çarşı - sı kapısında ay - rancı ÂAli baba diyor ki: “— 35 sene ev- vel Beyazıt ima- retinde aşçı İ- dim. İmaretha - ne dağıldı. ÂAr - j kadaşlarım öl - dü ve ben 35 se- Alibaba “ nedir ayrancı - * ; İrik yapıyorum. Aslen Şirobalıyım" Sabah namazından akşam 5 — 6 ya kadar çalışırım; dükkânım Ct ma günü ve Ramazanlarda kapt * lıdır. Belediyeden memnunum Ve giler iyidir. : Maktu olarak sened* iki taksitle veririm. Hiç bir şikâ” yetim hiç bir derdim yoktur. K& ” zancım bilhassa yazın iyidir. OY" — kit kazandığımı kışın harcar e geçinir giderim.;

Bu sayıdan diğer sayfalar: