5 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yT k ı n lr MI 4 Hi larınmış : (Baş tarafr 1 incide) rine yazdıkları istekleri altından başta kralları olduğu halde bütün Bulgar büyükleri geçiyor. — Bugün, en mühim mevkilerde Trakya cemiyetinin tanınmış âza- larmı görüyoruz, ve Bulgar mat- buat müdüriyeti tarafından dağı- tılan propaganda kitaplarında ge- ne Trakyadan, Edirneden bahse- diliyor. Bugün de bir Alman mecmua- sında görüyoruz. Yeni bir kartpos tal neşretmişler. Fransızca ve Bul- garca yazıları ihtiva eden bu kart postalım üstünde Fransa, altımnda Bulgaristan haritası vardır. Fransa haritasımin ortasında bugünkü Bulgar toprağı kadar be yaz bir yer bırakılarak diğer yer- leri siyaha boyanan bu haritada: Fransızlar! Sizin memleketiniz bu kadar küçülseydi siz kabul e - der miydiniz? mânasına gelen ve Fransızları tahrik ve ikna için ya- zıldığı aşikâr olan şu yazi var: “Fransızlar! Böyle bir sulha tas hammül edebilir miydiniz?,, Alttaki haritada ise şimdiki Bulgaristan haritası ile Bulgaris- tandan alınmış olduğunu iddia et- tikleri yerleri gösteriyorlar. Bu- nun üzerine de şu cümleleri yaz- mışlar: “Bulgarlar artık Nöyyi sulhuna tahammül etmiyeceklerdir. Kartın sağ tarafında da şu frk- ralar yazılıdır: “Biz muahedelerin reyiâma mü racaat ve Balkan milletlerinin ser- bestçe karar vermeleri suretile tâ- dilini istiyoruz: Bu olmadıkça;, - Balkanlar ve Avrupa ıçm sulh g yoktür),, Bulgarlarin kendi ellerinden a- lındığını iddia ettiği ve siyahla gösterilen topraklar içinde nere- leri var biliyor musunuz? Yalnız Trakya ve Edirne değil, İstanbul bile., Hey zavallı gafil- ler... Ne herzeler yumurtlıyacak - larını şaşırmış olacaklar.. Iki kaza (Baş tarafı 1 ımdı. Mustafa Kemal Paşa cad - desinde Yakupzade apartımanı - nin ikinci katında Neyyir hanımla beş yaşındaki çocuğu Neclâ, ihti- 1 incide) — yar babası ve validesiyle oturmak tadır. Neyyir hanım, Erzurumda asker bulunan zevci yanından teb- dilihava için İstanbula yeni gel - miştir. Evvelki gün Neyyir hanı - mın hasta pederi bir tavuk haşla- mast istemiş, Neyyir hanım bir ta- vuk aldırmış, havagazi ocağında kaynamıya koymuştur. Ocakta kı- sa bir müddet sonra su kaynamış, tavuk pişmiş ve tencere ateşte bı- rakılarak içinden yalnız tavuk a- hnmıştır. Tencere indirilmediği için su, bir yandan kaynamaktadır. Ney- yir hanım, bir tarafa çekilip tavu- ğu ayıklarken çocuğu Neclâ kir a- ralık havagazinin lâstiğini kurca- lamış, bu kurcalama neticesi ola- . 'rak ocak sallanmış ve bu sallantı | ile de tencere ve icindeki kaynar su dökülerek göğsünü ve yüzünü haşlamıştır. Çocuğun haykırmasına yetişen ler derhal yukarı götürmüşler ve hemen bir doktora göstermişler - — dir. Neclâ, yirmi dört saat yarı baygın bir halde yaşamış ve niha- yet ölmüştür. Hâdiseye el koyan zabıta ve zabrta doktoru işte bir kast bulamadığından çocuğun def nine ruhsat vermiştir. Çocuk dün YüAmiülmitetii- İstanbul Bulgar- | lar, Hitlerin, Reisicümhurluk ve Başvekillik sıfatmı kendinde bir- leştirmesi münasebetiyle, son de- fa, reyiâma müraâcaat edildiği si- rada, mevcudiyetlerini adamakıl- İr sezdirmişlerdir. Hitler. reyiâma müracaattan sonra, bu muhalif grupunu yöla getirmek için, süratle tedbirler a- lmacağına dair birkaç işarette bu- lunmuştu. Ve işte, şimdi eseri görülüyor, denebilir. Her muhalif, ayrı ayrı, konuştuğu sözlerin — her harfine varıncaya — kadar gizli — polisin takibinden kurtulamıyacak vazi - yete getirilmektedir. Sonra mes'u- liyeti görülenler Nazi mahkeme - lerinde hesaplarını verecekler - dir, Almanyada yeni icat olunan “Casus radyo,, küçük bir mikro - fon delâletiyle herhangi evde ko- nuşulanları 100 - 200 metreye ka- kın bir mesafeye nakledebilmek - tedir. İngilizce “Sunday Express,, ga- zetesinin Berlin hususft muhabiri, tecrübesinde de bulunduğunu sövlediği bu yeni ve hassas âlet hakkında-şunları yazıyor: “Gizli tecrübe, Münih haricin- de bir köy evinde yapılacaktı. Berlinden oraya otomobille git- tik. Ben, evin, büyücek aodasının | bir ucunda oturuyordum. Mikro - fon karşımdaki dolabımn içindeydi. Pek yavaş sesle konuştum. Ara - dan bir iki dakika stenograflar, söylediğim bütün sözleri harfiyyen not etmiş olduk- larmı bana gösterdiler. “Evden hayli ötede bir ötomo- bil icinde beni, dinlemiştiler, “Bütün bu dinleme ve nakil â- letibir kutu içersinde saklana- bilmektedir. Ve beş sterline mal oluyor. Haricen telleri ve tesisatı yoktur. Küçük ve 12 saat kadar süren bir bataryadân kuvvet al - 'maktadır. Duvar veya herhangi engel, bu âletin çalışmasına tesir edememektedir. “Gizli bir fabrika bundan bin- lerce yapıyor. Şayanı itimat ame- le bu fabrikalarda çalıştırılmakta- dır. Bu âletleri ihtiva eden hususi kamyonlar yapılmaktadır. Bu kamyonların her birinde, eli ça - buk Nazi kâtipletinden birer grup bulunacaktır Kâtipler zaptettik- lerini, derhal Nazi divanlarına göstermeğe memurdurlar. Konu - şanların sesleri de alüminyom plâklar üzerine alınmaktadır. Â - let, bir düğmeyi çevirmek sureti- le çalıştırılmaktadır. Gizli polisin, ilk işi, şüphe edilen adamın evine, bu âletten bir tane sokmak ola- caktır. Artık bundan sonra ne var, ne yok hepsini dinliyebilecek lerdir.,, Cibalideki kaza da şöyle ol- muştur: Cibalide, AÂptullah efendi is- minde birine ait bir bıçkı fabri- kasındaki makinelerin birinde İh- san efendi isminde yirmi yaşların- da bir genç çalısmaktadır. İhsan efendi. Haydardâ Ayazma soka - ğında 8 numaralı evde oturmakta- dır. İhsan efendi dün sabah fabri- kaya gelmis, makine. kayışlarmı 'sağlam bildiği için muayeneye lü- zum görmeden makineyi çalıştır- rarya başlamıştır. Fakat bir müd- det sonra makinenin kavışt kop- mus ve sarsmtı neticesinde keskin ve büyük'destere de İhsan efen - dinin — parmaklarımı — kesmiştir. Parmakları kopan genç Fransız hastanesine kaldırılmıstır. geçmisti ki, | ) ,, Kempanya direktörü, Pariste- | ASLANLI HÜKÜMDAR SULEYMANIN OĞLU $ ı,/ — Şimdi yara ile uğraşacak za- mânda değiliz. dedi. Yavuzla Mo- risi bulalım. — Onları da ararız. Süleyman Hergüle döndü: — Ben bünunla meşgul olurken sen de yavaş yavaş etrafı kontrol et,.. Bak bakalım, bunlar nereye gidebilirler! — Olur. Hergül, doğruldu. Bacağını sürükliye sürükliye ilerledi. Nisbeten yüksekçe bir noktaya gelmişti, Buradan etrafı kolaylıkla görebiliyordu, İşte sağında bin metreden faz- la uzanan timsahlı geçit... Onun biraz daha ilerisinde kayaya ben- ziyeri siyahlıklar — görünüyordu. Beş metre ilerisinden — başlıyan Nil, elli metre kadar bir genişlik Varol Ali Bey (Baş tarafı 1 !nclde) lerinizi ucuzlatın, bunda zarar de- ğil, kazanç vardır. Edirne hattında şimdi haftada iki defa tatbik edilen ucüz tenez- züh tarifesinin bütün Trakya se- ferlerine teşmili ve Banliyö hattı | : ücretlerinin de indirilmesi lâzım- dır.,, ki merkeze telgrafla murıcaat e- derek tenzilât hususunda muvafa- katlerini süratle almağa çalışaca- ğını vadetmiştir. Nafia Vekili, te- maslarından sonra koridorda ga- zetecileri görünce M. Paskala: — Kumpanyanın banliyö hat- tında da tenzilât yapılacağını ga- zetecilere söyleyin,, demiştir. Bu- nun üzerine dirktör: — Evet tarifeleri ucuzlatacağız cevabmı vermiştir. Ali Bey Şark Demiryolları ida- resinden ayrılırken müsait bir za- manda kumpanyanın bütün tesi- satını gözden geçireceğini söyle - miştir. Bundan sonra M. Paskal umu- mi kâtip Kenan Beyle birlikte baş müfettişlik dairesine inerek tari - feleri indirmek için hesaplar üze- rinde tetkikat yapmıştır. Banliyö hattında ücretlerin ötobüs ücret - leri kadar ucuzlatılması kararlaş- tırılmıştır. Uzünköprüden kavun ve kar- puz nakliyatını kolaylaştırmak için tarifede 9o 25 nisbetinde bir tenzilât yapılmıştı. Bu tenzilât Trakya — müs- tahsillerini memnun etmiştir. Yaş meyva, kömür ve odun nakliyat tarifesi de ucuzlatılacaktır. Kumpanya müdürü M. Paskal dün demiştir ki: — Kumpanya, halka karşiı her- türlü kolaylıkları göstermeğe ha- zırdır. Hesabat neticesinde tarife- lerde yapılacak tenzilât anlaşrla- caktır. Biz hüsnü niyetle — halkın arzusunu yerine getirmeyi istiyo - ruz.,, Sark Demiryolları nezdindeki Nafia komiseri Semuhi Bey İstan- bul vilâyet mühendisliğine nakle- dilmiş, yerine sabık Milli Müda - faa Vekâleti fen şubesi memurtla- yrı bir heyecanla okunacak Her parçası ayrı bir heyecanla okunaca macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı rından Salâhattin Bey getirilmiş - tir. ! . Tefrikır No, 26 /’V gösteriyordu. Nilin bazı yerleri geniş yapraklarla örtülmüştü, Et- rafta timsahlardan başka hiç can- lr bir mahlük göze çarpmıyordu. Geriye baktı, Dört kayık, yavaş yavaş yöl almak üzereydiler.. Be- yaz maşlâhlarile Hartumlu esir tüccarları göze çarpıyordu. Hergülün kulağına bir aralık Sultanın sesi gelir gibi oldu. Dik- katle baktı. Filhakika bir taraftan yüzmeğe çalışan Sultan bir taraf- tan da kesik kesik havlıyor, sonra yanında su üstündeki büyük — bir cismi sürüklüyordu. Köpek hangi tarafa gideceğini şaşırmış bir haldeydi, Ara sıra ağ- zıyla çektiği büyük yükü bmraka- rak bir cevap almak ümidile hay- İryordu, Hergül iki parmağını ağ- zına koyarak keskin bir ıslık çal- İ.llllllllIİIIIIIIIİİIIİIIİIİİIIIİIIIIİİI.IIİİI[lllll.llllll..l'l'llI.lll'llll.lll.'llll'll Ankara telefonu (Baş tarafı 1 incide) ta olan hafriyat ilerliyor. Mühim bir yapı temeli bulunmuştur. Nevşehirle Niğde arasındaki Küllü dağda da hafriyata başlan- ması takarrür etmiştir. Bu hafri - yat üç sene sürecektir. Halicin dolması ” Knkara, 5 (Husust) — 'Hafttin seyrüseferi muattal kılacak bir şe- kilde dolduğu şeklinde Haliç şir- keti tarafından İktısat Vekâletine yaptlan müracaat ehemmiyetle nazarı dikkate alınmıştır. Salâhi- yettar bir zat dedi ki: “— Şirkeitn müracaaâatini tet- kik ediyoruz. Ancak bu hususta herhangi şekilde bir karar ittiha- zından evvel etraflı araştırmıya ihtiyaç vardır. Tetkikatı mümkün olduğu kadar süratle bitirip vekil beyin Ankaraya avdetinden son- ra kat'i karar verilecektir. Bir tashih TASHİH: Ankara - İstanbul arasındaki tayyare ücreti 30 İira iken 50 lira diye — yazılmıştır. Özür diler ve tashih ederiz. Fatih sulh ikinci hukuk hâkim- liğinden: Ahmet Aslan efendi ile Sofu - larda 13 No. li hanede mukim Ne- cati oğlu Haydar ve Salih ve Hay- ri beyler meyanelerinde yeniden izalei şüyu davasından dolayı müddeaaleyhlerin ikametgâhla - rının meçhullerinden - dolayı mu- kaddema ilânen tebliğat icra e - den birinci haklarında gıyap ka - rarı verilen on beş gün müddetle ilânen karar dahi- verilmiş oldu - gendan müşar mezkür Orta çeş - | mede 27 No. lu arsanın kabili tak- sim olmadığı ve 2610 lira kıyme- tinde bulunduğu ehlivukuf tara - fından verilen rapordan anlaşıl - mış olmakla yevmi muhakeme o - lan 22/9/934 saat 10 da usulen itiraz ederek gelmediğiniz veya bir vekili musaddak göndermedi- ğiniz takdirde vaktaları ve rtaporu kabul etmiş addolunacağınız ilân oluünür: Yazan: Rıza Şekip dı. Köpek bu ıslık sesine doj ağzındaki cismi bırakarak ve s atle yüzerek ilerledi. Sahile çıl çıkmaz, bir çılgın gibi Herg koştu. Onu pantolonundan - tu rak çekmeğe çalışıyordu. Her; bacağından yaralı olduğu için ! leymana seslendi. Sultan, Süleymanın cevabı koştu. Onu sürükliyerek neh kadar götürdü ve beklemeden n atıldı. Süleyman hayvanın maksad anlamıştı. Arkasmdan o da suya atla Süleyman ilerledikçe — yaklaşt siyah cisim tamamiyle vazih şekil alıyordu. Bu Moris'di. Ya boğulmuş, ! hut da vurulmuş olacaktı. Süleyman büyük bir çalışm dan sonra Moris'i sahile çıkar Zavallı ensesinden yediği bir kı şunla hemen ölmüştü. Yavuz neredeydi? " “Heyecandarn hiç biri dikkat dememişti. Köpek, Moris'i Süli mana teslim ettikten sonra ti sahlar geçidine doğru ilerlemi: Aradan epeyce bir zaman geçt halde dönmemişti. Bunun neden sonra Süleym farkına vardı ve Hergüle: — Sultan Yavuzun peşind gitmiş olacak. Zavallı yavrum başma da muhakkak bir felâl geldi. Süleymanın sinirlerini, za!l bir hiç uğruna can veren, Mo bozmuştu. Şimdi Yavuza da hal olduysa büsbütün fenalaşar tı. Blanş: — Daha üzülmeğe mahal y dedi, Sultan, elbette, bize bir | ber getirecektir. — Tabit.. Ortada bir şey yı ken yeise kapılmak doğru olm Üçü de susmuşlardı. Blanş a ğa kalkmış, yarasız kolu ile Sül manın kolundan tutmuştu. Çok müteessir bir halde: — Ben, dedi, sizinle bera! gelmiyecektim. O zaman bu ft ketlerin hiç biriyle karşilaşmı caktınız. Süleyman: —Ne söylemek istiyorsun Blz Sen gelmemiş olsaydın bile, gı böyle felâketlerle karşrlaşabi dik. Seninki boş bir üzüntü. Süleyman, bunu söylerken r temadiyen nehiri kolluyordu. £ tandan küçük bir işaret bulal mek için, elinden gelmiş olsa bütün benliğini oraya, timsah yurduna akıtacaktı. Beklemeleri, sessizlikleri * uzun sürmedi. Bir su şıkırtısı Sultanın ker lerine yaklaştığını haber vermi Köpek, sahile çıkar çıkmaz, en (Dovamı V&

Bu sayıdan diğer sayfalar: