Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| ta* şrint ered erdi Ç 5 Eylül 1934 Beyaz kızı kaçıran vahşi —-Son sayıfadaki resme bakın! — Amerikalı çiftçilerden Hiram, On üç, ön dört yaşlarındaki kızı- Nn yatak odasının kapısını, o sa- bah, hızlı hızli vurdu: — Meri!... Meri!... Bune uy - kusu yahu... Kalksana!... İçerden, ses sada gelmiyordu. Hiram, birdenbire korktu. ÂAk - İma fena ihtimaller geldi. Daha hızlr vurmağa başladı. Gene ses sada yok. Bunun üzerine: — Cenet!.. Cenet!, Tısmı çağırdı. Evin içinde bile, şark — kadını gibi başı örtülü, yerlere kadar u - zun eteklikli, hulâsa srmsıkı — ka- Palr gezen Cenet, koştu: « *diye, ka- — Ne var? — Kıza ne oldu yahu?... Cevap Vermiyor... — Bilmem... Aman ey Mer- yem... Aman ey İsâ'nın bakire an- nesi!... Kızımıza ne oldu?... Kadım, yerlere diz çöktü. Haç çıkarmağa başladı. Bu esnada, Hiram, kapıyı hayli Vurduktan sonra, açılmıyacağını anladı. Bir balta getirdi... Üç dört darbe indirerek kanadı kırdı. Karı koca, içeri girdikleri va - kit, odanın bomboş olduğunu gör- düler. | Yatak yayılmamıştı. Yastığın Üzerinde “Vahşiler —arasında,, istmli bir roman duruyordu. — Do- laplar ve eşya karıştırılmamakla e bunlarm intizamına halel gel - Memiş olmakla beraber, pencere - “ninscamr kırılmıştı ve kanatları artlarma kadar açıktı. Hiram, pencereye koştu: — Bir el merdiveni dayamış- lar... -diye haykırdı.- Eyvahlar ol- sun.,, Kızımız kaçırılmış... Cenet, yedi kere daha haç çı- kardı. — ÖOn üç buçuk yaşındaki kızı kim kaçıracak?... Aman Yarab- îî... Burası ne Asya,ne de Afri- ü .. Hiram, kaşlarımı çattı: — Maamafih, tâ burnumuzun dibinde zençilerin yaşadığını unu tuyorsun... " Kadın, dona kaldı ve yedi ke- Te daha haç çıkardı. Erkek, pencereden aşağı bakm- Ca: — Otlar ezilmiş... -dedi.- Her - halde, bazı izler bulmak kabil o - lacak... Bahçeye indiler, Hakikaten de izler vardı. Hem de çıplak bir ayakla husule getir - dikleri anlaşılan izler... Bununla €raber, pek müphemdiler. Mese- » ayağın büyüklüğünü, küçüklü - inü tayin kabil olamıyordu. Zi - Ta, ayak uçlarına basarak yürü- TMüştü. — Kızımızı kaçıranın buraya ıil geldiğini anlıyamadım:.. Zi- &, geldiğini gösteren izler yok... M*&mafıh Meriyi kucağına ala- Fak kaçırı:nış Zira, yalnız bir tek İZi var.. — Aman Yarabbi... Acaba, ne Yapacak?. l!te bu sual vahimdi... Hiram, h:" Isma endişesini söylememekle "lber şöyle düşünüyordu: “— Bu mütecasir, keşke, kızı- :h" kendine maşuka, yahut met- Ya *8 Yapmak üzere kaçırmış olsa... Maazallah insan eti yemek ih- | tiyacını tatmin için bu işe girişti ise... İşte o zaman halimiz berbat- tır !,, Filhakika, zenciler arasında yamyamlar da bulunduğunu işit- mişti... — Sen eve gir, Cenet... ramağa gidiyorum.., İzlerin peşinde yürüdü. Onu böyle hiddetli, telâşlı gö- ren ahbapları peşine takıldı. Hi - ram, yolda yürürken, başından ge çenleri anlattı. Beyazlar: “Mutlaka bu işi bir zenci yapmıştır; belki de yamyam İrlk için aşırmışlardır!...,, hükmü - nü veriyorlar; homur homur ho - murdanıyorlardı. Zenciler ise: “Canım, böyle şey olur mu?,, diye geveliyorlar; ge - ne başlarına bir iş: açılacağından dolayı tiril tiril titriyorlardı. Nihayet, artık şüphe kalmadı. Ziva, ayak izleri, zenci köyüne doğru gidiyordu. Orada, ilk kulübe olan Hinto- nut barakasında kayboluyordu. Hinton, sürüyle kendine doğru gelenleri görünce, fena — halde korktu: Ben, a- — Eyvah... Eyvah... “diye ba- | ğırıp çırpınmağa başladı. Bir tencere yemeğin önünde o - turmuş, fıkır fıkır pişirmekle meş- guldü. O kadar büyük bir heyecan la ayağa kalktı ki, tencere devril- di. Kocaman kocaman et parçala- rı yerlere döküldü. — Kızım nerede?.. Söyle.. Bili- yorsun... — Bil... Bil... — Nasıl bilmiyorsun... de?,... Bilmiyorum... Nere - Herkesin gözü tencereden düö - külen etlere gitti. Filhakika; bun- lar, bir kişilik değildi. Herif be- | kârdı. Alelâde vaziyette kendine böyle bir ziyafet çekmesine im - kân yoktu... Hiram da, etlere bakarak: — Kızım.., Kızım... dedi... «diye inil- Sonra, deli gibi, kulübeye gir- | di... Öteyi beriyi araştırmağa baş- ladı. Hinton, garip garip feryatlar koparıyor; mâni olmak istiyordu. Herhalde bir korktuğu vardı. Nitekim, işte, telâşının sebebi meydana çıktı. Kulübeye giren Hi ram, bir dakika sonra, elinde bir yığın kumaş ve bir deste saçla çıkmıştı. — Bunlar, Merinin elbiseleri, bu altın gibi saçlar da, onun saç - ları,... Demek ki, bu etler de o- nun... Yamyam... Yamyam... Bir sopa yakaladı... Zenciyi en- sesinden tuttu... Vura vura sürük- lüyordu: Hinton: — Öldürmedim... Vallahi... Dur, anlatayım... haykırıyordu. — Sus... Daha söylüyor... Yam- yam... Mel'un... Vuruyor, herifi kaka kaka sü - rüklüyordu. Nihayet, delice girdaplar yapa- rak akan nehrin yanına geldikleri vakit, Hiram, müthiş bir darbe daha indirdi, Zenciyi suların içi- ne attı. Yemedim... -diye — Ben yemedim... Ben yeme - dim... Ben Ye.,., Sular, vahşinin ağzını tıkadı... Kafile, geri dönerken, ağaçla- rm seyrek yerindeki güneşli bir yere yarı çıplak yatarak vücudu - Zagrepte ikinci gün Yunan atletlerinden birine hakem tabanca ile hücum Sondan ikinci neden olduk? Zagrep: 1 - 9 - 934 Büyük karışıklıklar içinde başlıyan bizim Zağrep yolculuğu buradaki kar- gaşalık içinde pek acaip bir şekil al - dı.. Evdeki hesap pazara uymadığı bir defa daha tahakkuk etti.. Nasıl bir ü- mit içinde yola çıktığımızı — atletizm işlerimizin iç yüzünü bilmiyenler için anlamak pek kolay değildir. Yugoslavyayı aşacağımız, Yunan- hları takip edeceğiz ve en fenası 70 küsür sayı toparlıyacağımızı her gün değişen bir hesapla söyliyenlerin he - nüz 21 sayı üzerinde — dolaştığımızı gördükleri zamanki hayretleri karşı - sında biz de hayret ediyoruz. Balkanlarda her gün bir parça da- ha ileri giden milletler karşısında çok düşük halimizi yalnız bu müsabaka - larda görenler artık işi o kadar tevek- küle bırakmıştılar ki, bu işlerin kolay kolay kurtulması için çalışacak kan ve kuvvet artık kimsede mevcut değil - dir.. Atletik sporların bir kaç sene ev- vel sukuta başladığını görenler Zağ - rep oyunlarında — ne kadar düşmeğe başladığımızı bütün açıklığiyle mutla- ka görmüş olmaları Tâzımdır. Bu güne kadar uğradığımız mağ- lübiyetler hemen her sene şu veya bu şekilde tevil edilir. bir ah ve vahtan sonra iş gene kendi haline terkedildi- ği içindir ki, hakiki — sebepler daima kenarda bırakılır ve karanlıklar içinde Sörtülür gidersn İşte bugünden sonra son müsaba- kaları — yapıp İstanbula dönüyoruz. Belki hep beraber feryat edilecek, şu veya bu bir parça sızlandıktan sonra gene eski hamam eski tas şeklini kay- betmiyen basit mesai tarzımız omuz- larımızdan ve yakamızdan ayrılmıya - caktır.. Bir kaç sene sonra — nasıl çökmüş olduğumuzu görmek için — bir parça daha hızlir olmaktarı bir şey yazmak pek faydalı değildir. ömer Besim Tz ı —e — nu ziyaya arzeden kesik saçlı bir kız gördüler. Bu, Merinin ta kendisiydi. Ba- basile yanındakileri görünce, av- cı ile karşılaşmış ceylân gibi — se- ğirtmeğe başladı. Lâkin, arkasın- dan koştular ve kızı yakaladılar. — Ne yapıyorsun burada?.. Se- ni buraya kim getirdi?... Sıkıştırılımca şunları anlattı: — Kendim geldim... “Vahşiler arasında,, diye bir roman okuyor- dum... Onların hayatına imren- dim... Odamda bir merdiven sak- İadım ve kaçtım... Hem, annem, çok sofu, çok müstebit bir kadım- dı. Saçlarımın kesilmesine ve gü- neş banyosu almama da müsaade etmiyordu... Hürriyetimi kazanır kazanmaz, ilk önce bu istedikleri- mi yapmak için, saçlarımı kestim ve uzun etekli, yakası kapalı elbi- selerimi sırtımdan attım... Hinto- nu ötedenberi çok — severdim... Kendisine şeker verirdim... O da, kendisine misafir geldim diye ba- na güzel yemekler hazırlıyordu. (Hatice Süreyya) Zağrep, (Hususi) — Beşinci Balkan oyunlarının ikinci günü, cumartesi günü Zağrep stadında yapıldı.. 26 Ağustos günü 4X400 bay- rak yarışı büyük kargaşalık için- de bittiği için olimpiyat komitesi uzun münakaşalardan sonra Yu- nanistan — Yugoslavya arasında bayrak yarışının tekrar edilmesi- ne karar vermişti.. Hafta arasında büyük heye-' canlarla yapılan bu müsabakayı Yunanistan sekiz metrelik bir farkla kazandı ise de Yunanlı müsabıklardan birinin bayrak de- ğiştirirken hata yapması Yunan takımının diskalifiye edilmesini mucip oldu. Yunan takımının bu hâdiseden son derece müteessir olması Ati- na ile Zağrep arasında uzun tel- graf muhaberelerine vesile oldu.. Yunanlılar oyunları terkle dön- miye kalktılar. Balkanlı murah- hasların araya girmesi, Yugoslav- ların her iki takıma sayı verme- mek suretiyle teklif yapmaları A- tinadan da sükünet ve itidal ha- berlerinin gelmesi Yunanlıların oyunlara devamını mecbur kıldı. Cumartesi günü yapılan müsaba- | kalarda derece itibariyle — büyük ümitlere kapılmıştık.. Rusyadan gelen Semih 200 metrede yer ala- cak, bu suretle Rumenlerden u- zak Bulgarlara yakım olan — sayı farkımız makul bir şekle girecek- ti.. 400 metre manialı koşuda Sedat ve A. Haydar - seçmelerde müsabaka harici kaldılar.. Yugoslav gazetelerinin bile or- talığı heyecana verdiği 200 metre birinci seride Semihin ikinci seri- de Mehmet Alinin birbiri arkasına müsabaka harici kalmaları izahı mümkün olmiyan bir hâdisedir. Seçmelerde çok düşük derece yapan seri birincilerinin çok geri- lerinden gelen bu iki atletin nihai müsabakaya kalmaması, beş se- nedir ilk defa görülen bir haldir! Uzun atlamada Tevfiğin bütün atlama esnasında yapabildiği en yüksek derece 6 metredir ki bu mesafe ile finale kalmak mümkün olmadı.. Gülle atmıya dahil olan geçen senenn birincisi Veysi 13.03 ata - rak beşinci, İngiltereden gelen S. F. F. 13.10 atarak üçüncü oldu... 100 X 200 X 400 X 800 şeklin- deki Balkan bayrağını koşan Ö- mer Besim, Ragıp, Raif, Mufah- ham'dan mürekkep takım 3,36,2 yaparak beşinci oldu.. &. &. & Atina, 1 (Hususi muhabirimiz- den) — Zağrep olimpiyadında, Yunan atletlerinin Yugoslav hal- kından ve Yugoslav hakemlerin - den uğradıkları iddia edilen fena muameleler, burada halk arasın- da infial uyandırmıştır. Atina gazetelerinin Yunan at- letleriyle beraber Zagrebe giden | muhabirlerinin bildirdiklerine gö- Ç etmiş! re Yugoslavlar, kendi milli takrm- larını birnici çıkarmak için elle- rinden gelen her şeyi yapmışlar, Yugoslav hakemleri, Yunanlılara haksızlık etmişler, hattâ bayrak koşusunda birinci gelen — Yunan takımını diskalife etmişler, fakat Yunan takımının Zagrebi terke- derek Atinaya döneceğini söyle- meşsi üzerine maçı tekrar etmeğe muvafakat etmişlerdir. Fakat bu yarışta gene Yunan- lklara birinciliği vermemişlerdir. Yunan muhabirlerinin haber- lerine göre, bir Yugoslav hakemi, Yunan atletlerinden birine taban- ca çekmiş, fakat daha soğuk kan- Irların müdahalesi üzerine iş çığ- rığından çıkmamıştır. Bu hâdiseler ve Yunan kafile reisinin şiddetli protestosu üzeri- ne Yugoslav atletizm federasyo - nu;, badema bu kabil hareketlere meydan verilmiyeceği hakkında teminat vermiş ve mesele kapan - mıştır. Yugoslavlar, bu müsabakalar - da Yunanlılardan birinciliği al - mak için çok uğraşmışlar, fakat muvaffak olamamıslardır. Süleymaniye - Beşik- taş maçı Önümüzdeki cuma günü Şeref stadında saat on altı buçukta Be- şiktaş — Süleymaniye birinci ta- kımları arasında hususi bir maç yapılacaktır. Beşiktaş bu maçla yakında yapılacak Türkiye birin- cilikleri maçlarına ilk hazırlığı yapacaktır. Bu itibarla, bu karşılaşma ev- velâ bu cihetten, sonra yeni 1ig maçları arifesinde iki takımın maç kabiliyetini göstermesi itiba- riyle dikkat ve alâka uyandıravak mahiyetedir. Yüzme şampiyonluğu İstanbul Denizcilik — heyetinden: Bazı sebepler dolayısiyle geçiken İstanbul yüzme şampiyonluğu 7 - 9 - 934 Cuma günü Moda deniz banyo « larında yapılacaktır. Müsabakalara saat 10 da bışl.ını - cağından yüzücülerin muayyen vakit- te banyoda hakem heyetine müraca- atları tebliğ olunur. k HABER daimi okuyucularına VAKIT arkadaşımız bü- yük bir gezinti tertip etmiş- tir. 14 Eylül Cuma günü ya- pılacak olan bu gezintiye HABER daimi okuyucularına mahsus sarı kartı hâmil bulu- nanlar çcok kolaylıkla iştirak edebileceklerdir. Bu okuyu- cularımızın bu gezintiye işti- rak edebilmeleri için VAKIT kuponlarından yalnız yedi a« dedine sahip bulunmaları kâ- fidir. : HLA T L Gazetemiz için aranılan işçi bu- lunmuştur; beyhude müracaat e- dilmemesi..