M G £ * A ğ İ hikâyesi —-Son sayıfadaki resme bakın ! — Amerikalı çiftçilerden Hiram, ©n üç, ön dört yaşlarmdaki kızı- Tın yatak odasının kapısını, ö sa> bah, hızlı hızlı vurdu: — Meri!... Meri!... Bu ne uy - kusu yahu... Kalksana!... kndn 865 sada gelmiyordu. Hiram, birdenbire korktu. Ak - lma fena ihtimaller geldi. Daha hızlr vurmağa başladı. Gene ses sada yok. Bunun üzerine: — Cenet!.. Cenet!,.. -diye, ka- Tısmı çağırdı. Evin içinde bile, şark — kadını gibi başı örtülü, yerlere kadar u - zun eteklikli, hulâsa sımsıkı — ka- Palr gezen Cenet, koştu: — Ne var? — Kıza ne oldu yahu?... Vermiyor... — Bilmem... Aman ey Mer- Yyem... Aman ey İsâ'nın bakire an- nesi!... Kızımıza ne oldu?... Kadm, yerlere diz çöktü. Haç çıkarmağa başladı. Bu esnada, Hiram, kapıyı hayli Yurduktan sonra, açılmıyacağını anladı. Bir balta getirdi... Üç dört darbe indirerek kanadı kırdı. Karı koca, içeri girdikleri va - kit, odanın bombaş olduğunu gör- düler. Yatak yayılmamıştı. Yastığın üzerinde — “Vahşiler — arasında,, isimli bir roman duruyordu. — Do- laplar ve eşya karıştırılmamakla *e bunların intizamına halel gel - Memiş olmakla beraber, pencere - Cevap nimncamı kırılmıştı ve kanatları artlarına kadar açıktı. Hiram, pencereye koştu: — Bir el merdiveni dayamış- lar... «diye haykırdı.- Eyvahlar ol- sun... Kızımız kaçırılmış... Cenet, yedi kere daha haç çı- kardı. — On üç buçuk yaşındaki kızı kim kaçıracak?... Aman Yarab- :i... Burası ne Asya,ne de Afri- ... Hiram, kaşlarımı çattı: — Maamafih, tâ burnumuzun dibinde zençilerin yaşadığını unu ftuyorsun... Kadın, dona kaldı ve yedi ke- Te daha haç çıkardı. Erkek, pencereden aşağı bakın- Ca: — Otlar ezilmiş... -dedi.- Her - İlıld._ bazı izler bulmak kabil o - lacak... Bahçeye indiler, ., Hakikaten de izler vardı. Hem de çıplak bir ayakla husule getir - dikleri anlaşılan izler... Bununla €raber, pek müphemdiler. Mese- ayağın büyüklüğünü, küçüklü - ünü tayin kabil olamıyordu. Zi - "—_- ayak uçlarma basarak yürü- Ü. — Kızımızı kaçıranın buraya geldiğini anlıyamadımı.. Zi- Ta, geldiğini gösteren izler yok... M'lınıfih. Meriyi kucağına ala- Tak kaçırmış... Zira, yalnız bir tek izi var... — Aman Yarabbi... Yapacak?. k..î:"' bu sual vahimdi... Hiram, ina endişesini söylememekle k""İhor şöyle düşünüyordu: “— Bu mütecasir, keşke, kızı- ."'ı kendine maşuka, yahut met- Y. Yapmak üzere kaçırmış olıı... Acaba, ne Beyaz kızı kaçıran vahşi 'iyıcım tatmin için bu işe girişti « İşte o zaman halimiz berbat- ml Filhakika, zenciler arasında yamyamlar da bulunduğunu işit- mişti... — Sen eve gir, Cenet... ramağa gidiyorum... İzlerin peşinde yürüdü. Onu böyle hiddetli, telâşlı gö- ren ahbapları peşine takıldı. Hi - ram, yolda yürürken, başından ge çenleri anlattı. Beyazlar: “Mutlaka bu işi bir zenci yapmıştır; belki de yamyam lık için aşırmışlardır!,..,, hükmü - nü veriyorlar; homur homur ho - murdanıyorlardı. Zenciler ise: “Canım, böyle şey olur mu?,, diye geveliyorlar; ge - ne başlarmna bir iş “açılacağından dolayı tiril tiril titriyorlardı. Nihayet, artık şüphe kalmadı. Zira, ayak izleri, zenci köyüne doğru gidiyordu. Orada, ilk kulübe olan Hinto- nun barakasında kayboluyordu. Hinton, sürüyle kendine doğru gelenleri görünce, fena halde korktu: — Eyvah... Eyvah... »diye ba- ğırıp çırpınmağa başladı. Bir tencere yemeğin önünde o - turmuş, fıkır fıkır pişirmekle meş- guldü. O kadar büyük bir heyecan la ayağa kalktı ki, tencere devril- di. Kocaman kocaman et parçala- rı yerlere döküldü. — Kızım nerede?.. Söyle.. Bili- yorsun... — Bil... Bil... Bilmiyorum... — Nasıl bilmiyorsun... Nere - de?... Herkesin gözü tencereden do - külen etlere gitti. Filhakika, bun- lar, bir kişilik değildi. Herif be- kârdı. Alelâde vaziyette kendine böyle bir ziyafet çekmesine im - kön yoktu... Hiram da, etlere bakarak: — Kızım... Kızım... -diye inil- dedi... Sonra, deli gibi, kulübeye gir- di... Öteyi beriyi araştırmağa baş- ladı. Hinton, garip garip feryatlar koparıyor; mâni olmak istiyordu. Herbalde bir korktuğu vardı. Nitekim, işte, telâşının sebebi meydana çıktı. Kulübeye giren Hi ram, bir dakika sonra, elinde bir yığın kumaş ve bir deste saçla çıkmıştı. — Bunlar, Merinin elbiseleri, bu altın gibi saçlar da, onun saç - ları,.. Demek ki, bu etler de o- nun... Yamyam... Yamyam... Bir sopa yakaladı... Zenciyi en- sesinden tuttu... Vura vura sürük- lüyordu: Hinton: — Öldürmedim... Yemedim... Vallahi... Dur, anlatayım... -diye haykırıyordu. — Sus... Daha söylüyor... Yam- yam... Mel'un... Vuruyor, herifi kaka kaka sü - rüklüyordu. Nihayet, delice girdaplar yapa- rak akan nebrin yanına geldikleri vakit, Hiram, müthiş bir darbe daha indirdi, Zenciyi suların içi- ne attı. — Ben yemedim... Ben yeme - dim... Ben Ye... Sular, vı.lıçınıı ağzını tıkadı... Ben, a- Kıhle geri ılbııerkcn, ıiıçlı— rm seyrek yerindeki güneşli bir Maazallah insan eti yemek ıh- | yere yarı çıplak yatarak vücudu - Zağrepte tabanca ile hücum Sondan ikinci neden olduk? Zagrep: 1 - 9 - 9034 Büyük karışıklıklar içinde başlıyan bizim Zağrep yolculuğu buradaki kar- gaşalık içinde pek acaip bir şekil al - di Evdeki hesap pazara uymadığı bir defa daha tahakkuk etti.. Nasıl bir ü- mit içinde yola çıktığımızı — atletizm işlerimizin iç yüzünü bilmiyenler için anlamak pek kolay değildir. Yugoslavyayı aşacağımız, Yunan- Hları takip edeceğiz ve en Fenası 70 küsür sayı toparlryacağımızı her gün değişen bir hesapla söyliyenlerin he - nüz Zİ sâyı üzerinde dolqlıiıı-uıı gördükleri zamanki hayretleri karşı - sında biz de hayret ediyoruz. Balkanlarda her gün bir parça da- ha ileri giden milletler karşısında çok düşük halimizi yalnız bu müsabaka - larda görenler artık işi o kadar tevek- küle bırakmıştılar ki, bu işlerin kolay kolay kurtulması için çalışacak kan ve kuvvet artık kimsede mevcut değil - dir.. Atlatik sporların bir kaç sene ev- vel sukuta başladığını görenler Zağ - rep oyunlarında — ne kadar düşmeğe başladığımızı bütün açıklığiyle mutla- ka görmüş olmaları Tâazımdır. Bu güne kadar uğradığımız mağ- Tübiyetler hemen her sene şu veya bu şekilde tevil edilir. bir ah ve vahtan sonra İş ııııc kendi haline terkedildi- &i içindir ki, hakiki — sebepler daima kenarda bırakılır ve karanlıklar içinde örtülür gider... İşte bugünden sonra son müsaba- kaları — yapıp İstanbula dönüyoruz. Belki hep beraber feryat edilecek, şu veya bu bir parça sızlandıktan sonra gene eski hamam cski tas şeklini kay- betmiyen basit mesai tarzımız omuz- larımızdan ve yakamızdan ayrılmıya - caktır.. Bir kaç sene sonra — nasıl çökmüş olduğumuzu görmek için — bir parça daha hızlı olmaktan bir şey yazmak pek faydalı değildir. ömer Besim ——— ——— nu ziyaya arzeden kesik saçlı bir kız gördüler. Bu, Merinin ta kendisiydi. Ba- basile yanındakileri görünce, av- cı ile karşılaşmış ceylân gibi — se- ğirtmeğe başladı. Lâkin, arkasın- dan koştular ve kızı yakaladılar. — Ne yapıyorsun burada?.. Se- ni buraya kim getirdi?... Sıkıştırılınca şunları anlattı: — Kendim geldim... “Vahşiler arasında,, diye bir roman okuyor- dum... Onların hayatına imren- dim... Odamda bir merdiven sak- ladım ve kaçtım... Hem, annem, çok sofu, çok müstebit bir. kadın- dı, Saçlarımın kesilmesine ve gü- neş banyosu almama da müsaade etmiyordu... Hürriyetimi kazanır kazanmaz, ilk önce bu istedikleri- mi yapmak için, saçlarımı kestim va uzun etekli, yakası kapalı elbi- selerimi sırtımdan attım... Hinto- nu ötedenberi çok severdim... Kendisine şeker verirdim... O da, kendisine misafir geldim diye ba- na güzel yemekler hazırlıyordu. ( Hatice Süreyya) w ı Zağrep, (Husust) — Beşinci | Balkan oyunlarının ikinci günü, cumartesi günü Zağrep stadında yapıldı.. 26 Ağustos günü 4400 bay- rak yarışı büyük kargaşalık için- de bittiği için olimpiyat komitesi uzun münakaşalardan sonra Yu- nanistan — Yugoslavya arasında bayrak yarışının tekrar edilmesi- ne karar vermişti.. Hafta arasında büyük heye—ı canlarla yapılan bu müsabakayı Yunanistan sekiz metrelik bir farkla kazandı ise de Yunanlı müsabıklardan birinin bayrak de- | ıiylirirken hata yapması Yunan | takımının diskalifiye edilmesini | mucip oldu. Yunan takımının bu hâdiseden son derece müteessir olması Ati- na ile Zağrep arasında uzun tel- graf muhaberelerine vesile oldu.. Yunanlılar oyunları terkle dön- miye kalktılar. Balkanlı murah- hasların araya girmesi, Yugoslav- ların her iki takıma sayı verme- mek suretiyle teklif yapmaları A- tinadan da sükünet ve itidal ha- berlerinin gelmesi Yunanlıların oyunlara devamını mecbur kıldı. Cumartesi günü yapılan müsaba- kalarda derece itibariyle — büyük ümitlere kapılmıştık.. Rusyadan gelen Semih 200 metrede yer ala- cak, bu suretle Rumenlerden u- zak Bulgarlara yakın olan — sayı farkımız makul bir şekle girecek- ti.. 400 metre manialı koşuda Sedat ve A. Haydar seçmelerde müsabaka barici kaldılar.. Yugoslav gazetelerinin bile or- talığı heyecana verdiği 200 metre birinci seride Semihin ikinci seri- de Mehmet Alinin birbiri arkasıma müsabaka harici kalmaları izahı mümkün olmıyan bir hâdisedir. Seçmelerde çok düşük derece yapan seri birincilerinin çok geri- lerinden gelen bu iki atletin nihai müsabakaya kalmaması, beş se- nedir ilk defa görülen bir haldir! Uzun atlamada Tevfiğin bütün atlama esnasında yapabildiği en yüksek derece 6 metredir ki bu mesafe ile finale kalmak mümkün olmadı.. Gülle atmıya dahil olan geçen senenn birincisi Veysi 13.03 ata - rak beşinci, İngiltereden gelen S. F. F. 13.10 atarak üçüncü oldu... 100 X 200 X 400 X 800 şeklin- deki Balkan bayrağını koşan Ö- mer Besim, Ragıp, Raif, Mufah- ham'dan mürekkep takım 3,36,2 yaparak beşinci oldu.. . » * Atina, 1 (Husust muhabirimiz- | den) — Zağrep olimpiyadında, | Yunan atletlerinin Yugoslav hal- kından ve Yugoslav hakemlerin - den uğradıkları iddia edilen fena muameleler; burada halk arasın- da infial uyandırmıştır. Atina gazetelerinin Yunan at- letleriyle beraber Zagrebe giden muhabirlerinin bildirdiklerine gö- ikinci gün Yunan atletlerinden birine hakem . etmiş! re Yugoslavlar, kendi milli takım- larını birnici çıkarmak için elle- rinden gelen her şeyi yapmışlar, Yugoslav hakemleri, Yunanlılara haksızlık etmişler, hattâ bayrak kaoşusunda birinci gelen — Yunan takımını diskalife etmişler, fakat Yunan takımının Zağrebi terke- derek Atinaya döneceğini söyle- mesi üzerine maçı tekrar etmeğe muvafakat etmişlerdir. Fakat bu yarışta gene Yunan- hılara birinciliği vermemişlerdir. Yunan muhabirlerinin habere lerine göre, bir Yugoslav hakemi, Yunan atletlerinden birine taban- ca çekmiş, fakat daha soğuk kan- lıların müdahalesi üzerine iş çığ- rığından çıkmamıştır. Bu hâdiseler ve Yunan kafile reisinin şiddetli protestosu üzeri- ne Yugoslav atletizm federasyo - nu, badema bu kabil hareketlere meydan verilmiyeceği hakkında teminat vermiş ve mesele kapan - mıştır. ' Yugoslavlar, bu müsabakalar - da Yunanlılardan birinciliği al - mak için çok uğraşmışlar, fakat muvaffak olamamıslardır. Süleymaniye - Beşik- taş maçı Önümüzdeki cuma günü Şeref stadında saat on altı buçukta Be- şiktaş — Süleymaniye birinci ta- kımları arasında hususi bir maç yapılacaktır. Beşiktaş bu maçla yakında yapılacak Türkiye birin- cilikleri maçlarına ilk hazırlığı yapacaktır. Bu itibarla, bu karşılaşma ev- velâ bu cihetten, sonra yeni İig maçları arifesinde iki takımın maç kabiliyetini göstermesi itiba- | riyle dikkat ve alâka uyandıravak mahiyetedir. Yüzme şampiyonluğu Istanbul Denizcilik heyetinden: Bazı sebepler dolayısiyle geçiken İstanbul yüzme şampiyonluğu 7 - 9 - 934 Cuma günü Moda deniz banyo « Tarında yapılacaktır. Müsabakalara sant 10 da h.lını « gağından yüzücülerin muayyen vakit- te banyoda hakem heyetine müraca- atları tebliğ olunur. b SAKCEL VS RAAREDELER 2U MARRELARAD e CA HABER daimi okuyucularına VAKIT arkadaşımız bü- yük bir gezinti tertip etmiş- tir, 14 Eylül Cuma günü ya- pılacak olan bu gezintiye HABER daimi okuyucularına mahsus sarı kartı hâmil bulu- nanlar çok kolaylıkla iştirak edebileceklerdir. Bu okuyu- cularımızın bu gezintiye işti- rak edebilmeleri için VAKIT kuponlarından yalnız yedi a. dedine sahip bulunmaları kâ- fidir. ARLAEDEN PT TOULL AUAT ZENAR NL Gazetemiz için aranılan işçi bu- lunmuştur; beyhude müracaat e- dilmemesi..