HABER'in hikâyesi —Son sayrfadaki resme bakm! — — Andrel... Neredesin?.. Nere- in, Andre?.. — Canım, şakayı bırak... Nere- de saklandınsa çık... Artık bunal- dik, $u maden ocağında daha faz- kalamıyacağız.. Seni aramıya - tağız... Soğuk şakayı bırak... Böy - © Yorgun argın halımızle — lâtife çekilir mi?... Nerede isen — görün . Vallahi sabrımız tüken - di.. Seni aramaktan bıktık.. — Fakat, çocuklar, ihtimal, o, izi beklememiştir. Daha evvel dr- Yarı çıkmıtşır.. — Deli misin? Bunun ihtimali Yar mı? Fenerini şu kayaların di- bine bırakmış... Yanıyordu.... Ben um... Bu ocaklardan fenersiz Çıkılır mı? İmkân mı var?... Hem ©, ocağın daha dibindeydi... Biz, Ağız tarafına daha yakındık... Ya- hımızdan geçmediği muhakkak... _sîçın deliklerinden başka menfez de yok... Nereden çıkacak?.. — Burası için perilerle, cinlerle dolu derler... — Haydi, haydi!! Hurafeyi bı- Tak Allahını seversen... — Peki amma, bu oğlan, nere- Ye gitti? Maden ocağında, etrafı firdö - nüyorlar, bir saat evvel yanların - dayken ansızm yok olan ÂAndre - Yi arıyorlardı. — Yok.. — Evet... Fenerini bırakmış... Sırra kadem basmış... — Haydi, dağılalım da, bir da - Ka arryalım... hb'u sözleri söylemişti. "i . Kendisi, fenerin bulunduğu ne- | &1 yere kadar yürüdü. Birdenbire, bir çığlık kopardı. — Ne var?.. 'Arkadaşları koştular.. 'Andrenin cesedi bulunduğuna kail olmuşlardı. Fakat, Jül, deli gibi kaçıyordu.. — Mutlaka perileri gördü... On- larm hücumuna maruz kaldı. Ben, demedim mi?... Jül, arkadaşlarının yanına var - dığı vakit: 5 — Ben de mahvoluyordum... de- di. — Niçin? — Az daha, benim de fenerim Kalacaktı. Hani, geçen gün, And- re, bir fare tuttuyduu... Kocaman bir cardon! Boynuna ip bağladı.. Gaza buladı... Tam tutuşturmuştu ki, fare, ipini kopardı... Alevler sa: Çarak, maden ocağından içeri kaç- N — Evet, yandıydı.. — Hayır, yanmamış... Sağdı... S$imdi, çığlık kopardığım vakit, ö- düme çıktı... İpi, hâlâ boynunda idi... Bütün bu ocakların farelerle İ_oh. olduklarmı biliyorsunuz... Fa insan gördükleri vakit her bi- H, başka bir deliğe kaçar... Nete- , boynunda ip olan — fare de AYni şeyi yapmıştı... Fakat, bu tefer benim önümdeki kayanın üs- İğae çıktı. Küçük gözleriyle göz- ı"""în içine bakarak, adetâ ba- a meydan okudu... İnce sesiyle haykırdı. Bir harp nidası fırlattı.. H“îı bu cardonlar, bazan, kediler ile Mmuharebeye tutuşur.. — Oturur, .'Y_Vl'deriz... İşte bu muharebe es- Tasında, nasıl haykırırlarsa, boy- Ğ ip olan fare de öyle bağır - l4 Fakat, civardan, bitkin, bez - Bin tevaplar geldi... Dehşet için - m.. Karınları şiş, gözleri a— 28 Agustos 1934 Andrenin en iyi arkadaşı — Jül, T Muğlada yeni bir hazım rehaveti ile süzgün bir çok fareler, deliklerine bile girmek külfetini göstermeden ve benim mevcudiyetimden korkmadan o - ratda yatıyorlardı... Eminim, şa - yet bu derece tok olmasalar, bana hücum bile edeceklerdi... Anla - dım: Kendilerine şimdiye kadar yaptığımız zulüm, farelerin canma tak dedirtti.... İçimizden birine hü- cum ettiler. Onu paralayıp yedik- ten sonra, artık, cesaretleri art - mıştır. Bizim, önceden tasavvur ettikleri gibi müthiş mahlüklar ol- madığımızı, mağlüp edilebilece - ğimizi öğrendiler... Artık, ben, bir daha bu maden ocağına — girmek cesaretini gösteremem.... Boynun- da ip olan fare, mini mini gözle- | | riyle bana meydan — okuyordu... Korkuyorum, korkuyorum.... Bu korku, çok geçmeden, bü - tün ocak amelesine — sirayet etti. Zira, ertesi gün, içeri — girdikleri vakit, farelerin bin tanesini birden karşılarında gördüler... Bir adım daha atanı, hayvanlar, parçalıya- Gaz veya zehirle hepsini mah - vetmek kabil değildi. Zira, fen - ni tertibatları tamam — değildi... Hem, Amerikada, başka maden o- cakları da eksik değildi... O hava- liyi terkederek başka yere göçtü- ler. İnsanlar, ancak beş on sene sonra, — farelerin hatırasından muzafferiyetlerinin hatırası sili - nince — o ocaklara tekrar gire - bildi.. ( Hatice Süreyya) Zaro ağa Gazeteler, Doğançaydan 120 yaşında Hurşit Baba isminde yeni bir Zaro Ağadan bahsetmişlerdi. Burada Hacı Aptullah oğlu Hacı Abdülvahit isminde tam 136 ya - şında eski bir asker oturuyor. Bu ihtiyar, nahiyeye on kilo- metre kadar uzaklıkta, Karık kö- yünde torunlarının evlâtları ara - sında münzevi bir hayat geçir - mektedir, İhtiyar, her ne kadar yaşını tevsik edebilecek ihticaca salih resmi vesikaları kaybettiğini söy- lemekte ise de Abdülâziz devrin- de maiyetlerinde askerlik yaptığı kumanların isimlerini ve o zaman- ki vakayii sırasiyle izah etmekte- dir> Nahiyenin seksen beş yaşında - ki ihtiyarları da bu yeni Zaro A- ğanın nahiyelerine hicret ettiği zamanki yaşının 70 olduğunu söy- lüyorlar. Abdülvahit Ağa elli yaşından sonra sigara içmeğe baş- ladığını, gıda olarak süt, yogurt ve pek az etli yemek aldığmı ifa- de etmektedir. Bu sevimli ihtiyar, bir âarzusu olup olmadığı sualine çok kana « atkârane bir cevap vermiş ve yal- nız kahve ve şeker istemiştir. Köy bakkalının terazi gözleri içerisinde getirdiği şeyleri köye nasıl götüreceği istifsarı karşısım- da levendane bir tavırla ayağa kalkan Vahit ağa, hizmetçiden bir parça sicim istemiş ve arkasın - dan çıkardığı çeket kolunu uç ta- rafını bağlayarak evvelâ kahveyi boşaltmış, bir boğumdan sonra şekeri de boşaltmış ve çeketi sır- tına almış, ayrılırken Sivastopol ve Cezayir marşlarını söyliyerek uzaklaşmıştır. « HABER — Akşam Postası d in N îf—âdın ve Moda Plâj mevsimi geçmek üzerc.. Fakat, ortaya yeni yeni mayo örnekleri konulmaktan henüz vazgeçilmedi. Yukarıda gördüğünüz iki model de, yaz so- nunda ortaya konulan iki şık modeldir. Bu resmi neşreden bir Avrupa Moda mecmuası, bu sene yazının, en çok plâj kıyafeti örneği ortaya atılan bir yaz olduğunu yazıyor ve buna sebebp olarak ta, her tarafta havaların pek sıcak gitmesini gösteriyor! <h Kostüm ve Manto, mantonun iç tarafıma astar yerine ko- nan siyah ipekli ince kumaş, uzun ke- silmiş parçalı, Bu istenildiği zaman ön tarafa alımıyor, deri kemerin altın- gri renkte, dan geçirilerek süs teşkil ediyor. Gö- Büste ve kollarda kemikten ve keskin köşeli düğmeler. Mantonun kol ağız- ları, Greta Garbonun “İsveç Kraliçe- si Kristin” filminde giyinişinden son- ra moda olan tarzda! Aşağı köşedeki resim, mantonun arka taraftan görü- nüşü.... Masajın faydesı Masajı, spor nevileri arasında sa- yıyorlar. Bu, isabetli bir tasniftir, de- nilebilir. Çünkü masaj, derinin güzel- leşmesine yaradığı kadar yazın gü » neşe, kışın soğuğa mukavemet kabili- yetini arttırır. Vücudü çevikleştirir. Ancak, masajın iki kat fayda te - min etmesi için, bu sırada iyi bir ma« saj yağı da kullanmalıdır. İyi bir ma- saj yağiyle vücudün uvulması, ten ü- zerindeki mini mini deliklerin daha ferah nefeslenmesine ve damarlarda kan cereyanının düzgünleşmesine ya- rar, ;ı » Sonbahar modası Avrupada sonbahar modasiyle her hafta biraz daha artan bir alâka ile meşğul olunuyor, Viyana — ve Paris sonbahara mahsus türlü türlü moödel- ler ortaya koymakta, en ön safta bu- lanuyor, âdeta birbirlerile — rekabet ediyorlar! Viyanada ortaya konulan model - lerde, bilhassa ekaantriklikten kaçın - mak, sade ve tabii olmak yolunda ti- tiz davranılıyor. Sonbahar modellerin- de bu titizlik barizdir. Bu modellerde Alp dağlarının giyinişi esas tutulu - yor. Basit tarzda olarak sade kumaş- lardan yapılan elbise — modellerinde, süs kısımları da Alplerde yaşıyan ka- dımlarınkinden mülhem olarak, dağ çiçekleridir. Kumaşlardaki — desenler de böyledir. Gerdanlık, bilezik v. s. gibi süsler de, renkli bir takım taşlar, çeşit çeşit şekillerde bir araya getiri- lerek, yapılıyor. . . . Viyana sergisi *Örme gömlekler, blüzlar, bereler, Viyanada — sonbaharda — rağbet göz- terilecek şeyler olarak hazırlanıyor. Bir çok moda müessesesi, Viyanada iki Eylülde açılacak ve dokuz Eylül. de kapanacak olan sonbahar sergisine en çok örme modeller göndermişler - dir. Öteden beri bunların en güzel ör- nekleri vücude getirilen bu moda mer- kezinde, beynelmilel moda sahasında daima yer tutan örme modasının bu sonbaharda daha — üstün bir mevki ©- dinmesi için çalışılıyor. Örme örnek - ler, Viyana zevkini beğendirmek — ve benimsetmekle kalmasın, ayni za- manda iktısadi buhrandan en ziyade müteecssir olan bu memleketten baş- ka memleketlere yerli malı ihracı im- kânını da versin. İşte, Avusturyalı- lar, bu arada bunu da düşünüyorlar! Müspet tesir Biçimsiz yaratıldığı için, kendisini çirkin kalmağa mahküm sayan, yanı- hyor, demektir. Güzel, karşısındaki - ler üzerinde müsbet tesir bırakabi - lendir. Bu nasıl mümkün olur?. Gü - ler yüzlü, sevimli davranışla! — , Şeftali çekirdeği Şeftalinin çekirdeği, etine sıkı 1 « kı yapışıktır. Yarma şeftali müstes - na, bu meyvenin çekirdeğinin etine böyle yapışık olması, soyarken insanı sinirlendirir. Şeftalinin çekirdeğini e- tinden kolaylıkla ayıramazsınız. Bunun hiç bir çaresi yok mudur? Vardır. Bıçakla şeftaliyi ikiye ayıra « cak, ondan sonra biçağın — kenarını, çekirdek etrafında bir kaç defa çevi- receksiniz. Eğer bu işi ustalıklı yapa- bilirseniz, şeftali vıcık vıcık ezilme - den, suyu akmadan çekirdek etten kur: tulur! Misafire karşı Kadın, ev bütçesine dokunacak masraf yapmaktan çekinmelidir. Me - | selâ, yemeğe misafirler gelmiş. Onla- rı ağırlamak için bir sürü masrafa girmek, doğru değildir. Bir gün mi- safir ağırlamak için, silenin bir kaç gün az gıda almağa katlanması, man- tıki sayılamaz. Bu tavsiye, misafiri aç bırakmak manasına alınmasın. — Zeki ve bilgili bir ev kadını, az paraya mal olan ba- sit yemeklerle de misafirini ağırlama- aını bilir. İyi pişirilmiş, lezzetle yeni lebilecek tuzlu ve tatlı iki kap yemek, sofraya bolca konursa, altı kap muh- telif çeşnide aburcubur yemeğin ye - rini tutar! Börek bişirmek Börek pişirirken, böreğin iyite İze zarmış olup olmadığını anlamak için sık sık böreği yerinden oynatmak, tepsiye değen tarafını gözden geçir - mek, iyi bir usul değildir. Böreğin kı- zarmış olup olmadığını anlamak için, muayyen bir zamandan sonra, temiz ve ucu sivri bir değneği, böreğe batı- rıp çıkarmalıdır. Eğer değneğe ha - mur bulaşırsa, börek henüz kâfi de - recede kızarmamış demektir. Böreği altına bakmak maksadiyle tepside devamlı surette yerinden oy « natmak, kızarmayı fasılaya uğratmak itibariyle iyi olmadığı gibi, hamurun az, çok parçalanmasına sebep olur. Yaş bahsi Daima güzel görünmek, mümkün- dür, Yaş ilerlemesi, insanı değiştirir, fakat çirkinleştirmez. Yeter ki, yaşla- nan, yaşına uygun giyinip süslenme sini, yaşına uygun hal ve tavur alma- sını bilsin! YTELETEREELAR NU KYYT ST YMR SKT D DEYERTR T vr vaam AAA beve n Bu narin görünüşlü örtü, dört kö- şe ciğara masasınâa mahsus bir örtü « dür. Beyaz ipekten zarif dantele şe- killerinde örülmüştür. Dört kenar ve Gdöt orta yer, ayrı ayrı yapılmış, sonr bu sekiz parça eklenip birleştirilmiş- tir. ŞW“V“ ü S Bir sonbahar şapkasının arkadan görünüşü. Bu şapka, koyu renkte ve yol yol dokunmuş çohadandır. Ön ke- nart kalkık, arka kenart iniktir. Arka kenarı, ayni zamanda kesik ve iki ya- na kıvrıktır. Bu suüretle müselles şek- linde bir boşluk görünüyor. Kısa uçl bir parça tüy de, şapkanın süsün' fekmilliyor! <