26 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

26 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Abdülhamit (58) e deleri Tarihi tefrika: 46 — Merak etme, azizim! dedi, fevkalâde bir hâdise değil, Saray- da her zaman şahit olduğunuz bir şüphe ve yoklama... Kâzım Bey şaşkın şaşkın Nuri Beyin yüzüne bakıyordu. Nuri Bey bir az daha ciddi bir tavırla: — İradei seniye şerefsadir ol- du, sizi maalesef tevkife memu- rum! dedi. Masanm başına geçti.. Kâzım Bey tevkifinin Padişa- hın iradesile vaki olduğunu öğre- nince büsbütün şaşırmıştı. — Peki amma, evvelâ suçumu söyler misiniz? dedi, benim gibi sadık ve fedakâr bir Padişah ben- desinin tevkifinde mühim bir se- bep olsa gerek..! Nuri Bey: — Şüphesiz, dedi, mühim (bir sebep olmasa, sizi tevkif eder mi- yiz? Ve sonra önüne bakarak ilâve etti: — Efendimize suikast.. Bundan daha mühim sebep olur mu? Kâzım bey şaşırmıştı. Genç yaverin böyle bir şeyden haberi bile yoktu. Fakat, Nuri bey birdenbire kaşlarını çatarak: — İnsanlar bazan nankörlükten ve ihanetten zevk duyarlar, dedi, padişahımıza sadakat gösterip yükselmek imkânı varken, onun hayatına nihayet vermek istiyen bir takım bedhahların peşine ta - kılırlar ve istikballerini kendi el - leriyle mahvederler. İşte sen de bunlardan birisin! Sen de nankör ve hain bir köpeksin! Kâzım bey ömründe babasın - dan bile böyle hakaret görmemiş - ti, — Aman Nuri bey, çok ileri gi- diyorsunuz! Terbiyenizi muhafa - za ediniz! Diyerek söze başlamak istediy - se de, Nüri bey birdenbire on mis- li, yüz misli daha köpürmüş o ve işiltilmedik küfürler savurarak: — Sen padişahın ekmeğini ye- diğin halde onun hayatını söndür- mek istiyen bir hainsin! demişti, ben her şeyi yakaladım. Elimde vesaik var.. Hekimbaşı yalan söy- Tefrika numarası 459 HABER — Akşam Postası I Şikâyetler, Temenniler: Pis ve berbat bir cadde! Edirnekapı dışarısmda Fethi çele- i bi mahallesinin Otakçı başı caddesi denilen bir yolu vardır ki, mısır tar- lasına karşı olan bu yokuşlu yolda lâ- ğım ve çirkef suları apaçık akmakta ve burasmı pek berbat bir hale koy - maktadır. Belediye lütfen burasını teftiş etse de bu pislikleri akıtanları bundan meneylese ve buraların üzerlerini ka- patsa çok iyi olur. Dikiş sergisi Çarşambacı Murat Molla sokağın- da bulunan “Biçki ihtisası . mektebi” talebesi bir yıl içinde yaptıkları --er- leri bir sergi halinde teshir edecekler- dir. Sergi Eylülün ikirsi Pazar günü açılacaktır. Bir Nahiye müdü- rü Ağırcezaya Yazan: Ishak Ferdi lemez. Padişaha takdim edilen sarap şişesinin içine zehir boşal - lan sen değil misin? Kâzım bey büsbütün afallamış- tı. Zavallı delikanlının ne şarap - tan, ne de hekim başının söylediği sözlerden haberi vardı. — Ben bir şey bilmiyorum, Nu- ri bey! dedi, efendimizi zehirle - mek biç bir zaman hatırımdan geçmemiştir. Su yakaladığınız ve- sikaları gösteriniz de, ben de ku- sur ve kabahatlerimi öğreneyim! Zatıâliniz galiba gözü açıkken de rüya görüyorsunuz! Nuri bey ateş püskürüyordu. Hasmını bir defa tuzağa düşür- 1): müştü. Bahusus ki hekim başınm verildi ifadesi de bütün bu şüpheleri o - Torbalınm Yoğurtçu köyünden nun üzerinde toplıyacak < kadar Ayrânce oğullarmdan Mehmet öğ- mühimdi. Kâzım beyi kolay ko -| hu Ahmet, havaya silâh attığın - lay bırakır mıydı? Nuri bey, genç yaveri icabında işkence ile söyletmek icin de padi- şahın iradesini istihsal etmişti. Elini vurdu ve: — Gel... Diye bağırdı. Odadan içeriye giren iki cellât kılıklı adam, Nuri beyin karşısın- da, ellerini göğüslerinde kavuştu- rarak durdular. Nuri bey işe başlıyordu. Evvelâ Kâzım beye: — Vazifem neyi icap ettiriyor- sa, yapacığım. Seni söyletmek i - dan dolayı yakalanmıştı. İddiaya nazaran bu zat, Kızıl ca nahiyesi müdürü Tevfik Beyle jandarma Veysel onbaşı tarafın - dan hayvan evinde kelepçe ile başma vurulmak suretiyle dövül - müştür. Bu yüzden Mehmet oğlu Ahmedin gözü şişmiş ve kör ol - muştur. Mahalli müddetumumiliği, bu zatın müracaati üzerine nahiye müdürü ve jandarma onbaşısı hakkında tahkikat yapmış, tahki- kat tekemmül ederek nahiye mü- dürü ve jandarma onbaşısı İzmir Ağır ceza mahkemesine verilmiş- çin zatışahaneden kat'i emir ve| gnlimek lüks, Dİ A Dedi. Sonra adamlarına işa» ederek: — Haydi, dedi, şu haini yatıri- ruz! Kâzımbey, birden fırlayıp has- ramm boynuna sarılmak istemişti. Fakat, çabuk davranamadı. Cel - lâtlar derhal Kâzım beyin kolla « rma sarıldılar ve omuzlarından çe- kerek zavallı delikanlıyı işkence masasının üzerine yatırdılar, Kâzım bey — Nuri bey gibi — kendisinin de bir korkulu (rüya gördüğüne kaildi. Ortada müş - bet bir şey yokken, kendisinin böy- le bir zan ve süphe üzerine tevkif edilmesini havsalâsına sığdırâmı - yordu. — Nuri bey, bu korkulu züya Aşk mı, Servet mi? Nâkili : (Vâ - Nü) Genç adam ne dese beğenirsiniz? | — İsterseniz, düğünde bulunmak | üzere, siz, İzmire gidin... Ben, bura - | da, müşterek işlerimizle meşgul olu - rum,. Esasen şimdiye kadar sizi Ta « hatsız etmedim. Dajmi surette, tica - relimizle rosşğul oldum... Yalnız, ka- zancın miktarından sizi haberdar et - tim... Hattâ, sermayemizi ne cins bir “işe koyduğumuzdan bile sizi malümat- tar etmiyorum... Yalnız, aydan aya para alıyorsunuz... Yani, kârımızdan üzerinize isabet eden kısmı aliyorsu - nuz. Gene de almakta devam ediyor- sunuz... Ben, burada kemali sadakat ve hüsnüniyetle işi idare ederim... Her halde namusumdan emin olabilirsi « niz... Sizi, gıyabınızda aldatmadım... Gerçi, yukarıki sözler, fevkalâde soğukkanlılıkla ve yüzde hiç bir ifade beli etmeksizin söylenmişti. Fakat göphesiz ki, bu cümlelerin içinde müt- hiş bir istihza vardı, İlhami Bey, fer- kına varmamazlıktan göründü. Farkı- na varıp ta ne yapacaktı?.. Yegâne ü- midi olan parayı reddedemezdi.. E - vinin satılmaması, geçinebilmesi, bu klübe devam edebilmesi, hep Cemal Beyle yaptığı ticarete bağlıydı. Cemal Beyin denize atılacak parası yoktu. Gerçi zengin bir adamdı, fakat iktısat ve tesarruf o kaidelerini bütün tüccar ailelerin evlâtları gibi babasın - dan öğrenmişti. Bittabi, İlhami Beyle hakikatte bir tcarele girişmiş değildi. Her ay temettü yahut kâr ismiyle ona bir kaç yüz ira poreyı havadan veri « yordu.. o Türkünla Fikretin. evlenmiş olduğunu öğrenmesine rağmen, bu pa- rayt vermekte devam edişi, genç kıza karşı meclübiyetinin derecesini göste - rirdi. Zengin tüccar, bütün mânasiyle â- şıktı. Herşeye rağmen, Türkândan ü- midini kesmiyor. Hattâ yukardaki mu- dan uyanalım! Birbirimizi lüzüum- suz yere kırmıyalım... Diye söylenirken, Nuri bey a - damlarından birine sert bir sesle bağırdı: — Haydi, işini gör! Ve Kâzım beye dönerek: — Taşların kulağı olmadığını bilmiyor musun? Diye mırıldandı. Kâzım beyin dizleri titremiye başlamıştı. — Benim bir suçum yok, Nuri bey! Benden ne öğrenmek istiyor- sunuz? Nuri bey homurdandı: — Şimdi anlarsın! (Devnms var) sonra, gene klüpte birleşince İlhami Bey dedi ki: — Beyefendi, biliyorum ki kızınızla | damadınıza muğbersiniz. OBuna rağ- men onların pek sıkışık vaziyette oldu. ğunu düşünmeniz lâzım gelir. Öyleya: Ev açacaklar, ihtimal ev açmazdan ev. vel yeni kurdukları aileyi tes'it edecek- ler, ve nihayet, ikisi de hayatın tecrü « belerini almamış gerçlerdir. Bir takım acemilikler yapmaları, yeni gittikleri şehrin muhitinde aIdanmaları, mânasız israfta bulunmaları muhtemeldir. O- mun için, kendilerine karşı şefik ve va - him davranmalısınız. Bir miktar yar» dımda bulunmalısınız. — Pan İlhami Bey hayretle muhatabının yüzüne baktı. Gerçi ilk (ozamanlar Türkânm babasr pwasiz bir adam ol - duğunu tüccardan saklamıştı. o Fakat bunca zamandır münasebette buluna buluna Cemal Bey, İlhami Beyin zü- ğürl ve müflis asilzadelerden olduğunu öğrenmemiş Omiydi?. Ticaretin kârı ismiyle kendisinden aydan aya aldığı rem masraflarma, o borçların faizlerine gidiyordu. o Türkanın kendi (yanında Pratik Hayat Bilgisi muhtaç olacağınız ameli malümab öğreniniz. —Ü Nakıl ve tercüme hakkı mabfuzd” Yazan: . Gayur Bazı cilt altına serom zerkedilir. Her! nm bir damla kanımı serom ile EM halde doktoru çağırmalıdır. Çünkü is-| eder. geri bi halin apandisit gibi sebepleri de olabi- Hasta bol ve kolay hava alan lir. ) bir odaya yalırılmalıdır. Odanın a TİFO — Ebert basili denilen mik-| reti 17 ilâ 18 derece olmalı, hastay? tan neşet eden geçici bir hastalık! rejimi tatbik edilmelidir. “ seni izmle işi” ş tr. Tercihen gençlerde ve kırk yaşıma| İüç olarak: Harareti kadar olanlarda görülür. tipirin, bağırsakları © temi w Arazı: Burun kanar, vücutta ürper: “Antiseptik,, olarak, meler hissolunur, bazan ishal, bazan ka! bi kuvvetlendirmek için kafein bız hali müşahede olunur. Karm taz- verilir. o Bundan başka hastalığ” yikte az acır, 'dil ucu ve kenarları ha| vammca infaz edilecek bir takın eti riç olmak üzere bayaztır. Şiddetli baş tedbirler vardır: Daha hastalığın 0 ağrısı ve kırgınlık görülür. Hararet sında ağzı, boğazı, burmu ve diğe” derecesi 38 ve 39 santigrada çikar. Ti“ güddeleri mahraçlerini temizlem p kolayca fonun iptidasında teşhis ettirici (o arazı, Dişler yumuşak bir fırça ile her vakit ayni vuzuhla görülmez. Bu çok defa fırçalanmalıdır. Hasa $ arazdan biri veya bir kaçı noksan ola. yirmi nisbetinde asidborik mah bilir. Bazan diğer araz görülür ve bir! ağzımı çallcamalı, boğaz birinc€* kasabat veya akciğer hastalığının veya: veya lahta çubuk ucuna bağlarım? had bir romatizmanın başlangıcında! antiseptik mahlüle batırılmış ri bulunulduğu zarnımı verir. dahilen badana edilmelidir. Bu yi Eğer derecei hararet yükselir, vü: gasyan hali görülse de zarar y cutta bariz bir kırgınlık olur ve evvelee| Ameliyat yavaş yapılmak ve pamuk söylediğimiz arazdan bir kaçı görülürse tifo olması endişesi vardır. Bu takdir. de hemen doktora müracaat edilmeli. dir. İlk arazı takip eden günlerde hara» ret derecesi gittikçe yükselir; akşamla- rı sabahkinden fazla olur. Bir (o hafta Bazda bırakılmamak ( şartile * yoktur. / Vücut her üç saatte bir sürke © veya kolonyalı su ile oğularık yon,, temizlenmelidir. Hastanm sallarının veya ayak kalçalarının lanmamasına fevkalâde dikkst sonunda hâraret kırk, herk buçuk “de:| dir. Eğer böyle bir tehlike receyi bulup aştığı görülmüştür. Cilt te mercimek cesametinde penbe İcke-; ciklet görülür. Bunlar el ile (basınca kaybolur, sonra tekrar peyda olur. Lekelerin en çok bulunduğu yerler göğüs ve mide mıntakalarıdır. Pek »z leke olması veya hiç olmaması ihtimali de vardır. Dil gayet o kurudur. Bazı defa zıfti andır siyahımtırak bir mad- de ile örtülür. İshal devam eder, idrar azdır. Koyudur ve ekseriya içinde al- bomin vardır. Şiddetli ve müdavim baş ağrıları hissolunur. Kırgmlık umu- defa dn görülür “ Hastalık bu suret fin devam eder. Sonra hafifler, hararet de- recesi düşer, maamafih bu devrede de hararetin ara sıra Fazlalaştığı görülür. Bu fazlalaşma her vakit hastalığın nük- sünü göstermez. Nakahet devri uzundur. Nakahet- ten sonra da büyük bir zaaf ve devamlı bir fakrüddem — kansızlık görülür, Bazı defa dimağda eser kalır: Hafıza- nın zayıflaması, endişe buhranları, ih- tiras buhranları müşahede olunur, Bun- ların hepsi zamanla geçer. Tifo ekse- riya nükseder. Fakat ikinci defasında o kadar mühim değildir ve hastalık az sü- rer, Tehlikeli tifodan başka üç hafta sü- ren diğer bir hafif şekil (o mevcuttur. Bunda baş ağrıları, hafif sıtma, uyku- suzluk ve lekeler görülür. Hastalık iptidasında bir çok hasta- lıklara benzetilebilir. Bunun için dok. tora müracaat lâzımdır. Doktor hasta-| i Kızı İzmire gitti diye tasarruf etmiyordu ki arta ka» Tan parayı ona göndersin.. Hem, düğün, &v açma, möbilya alma, delice israflara karşi koyma mukabili o olacak bir para külliyetli yekündu. Bunu İlhami Bey nereden bulup ta gönderecekti? Sualin cevabıni veren gene Cemal Bey oldu. — Size verecek gayet iyi bir havadi- sim var. -diye sözde bahsi değiştirdi. Bu ay hesapları rüyet ettim. o Epeyer büyük bir temettüümüz olmuş.. Geçen! aylara nisbetle Bin beş yüz lira kadar fazla tutuyor. Ümit © ederim ki bunu! kızınıza yollarsmız. t İlhami Bey hayret içindeydi. Doğ - rusu ya Cemal Beyden alicenaplığın bu kadarını da beklemezdi. Tüccarın kızma hâlâ yardımı kesme- miş olmasında ne menfaati olabilirdi 7. Bunu İlhami Beyin havsalası bir türlü almıyordu.. Çeki kabul etti: — Gönderirim, gönderirim, -dedi. Fakat zihnini bin türlü mesele işgal ediyordu: “.— Türkânm Filrette büyük bir he- vesi vardı. İşte böyle, bir macera geçir-! P havere devam ettikten bir kaç akşam! bulunup bulunmaması onun masrafı ü-) di. Onun peşine takıldı. İzmire kadar ii ni a hibeli » 4 lil trdeiz Mair İk özene haze li nl m hava ile şişirilmiş lâstik şilte Doktor banyoyu tezyit eders€ z ğ kat edilecek noktalar şunlardır: su tanın hararetine ve doktorun t: i görel8 ilâ 25 derece rartılm. Bani, ilâ on beş dakika sürer. Bu . mütemadiyen buz ve soğuk may? © | olunur. Buz çekildiği zaman başi? lak bez bırakmalıdır. Sonra has? lak bez bırakılmalıdır. Yatağa görü Yatak ısıtılmış olmalı ve haslan” ğına sıcak su şişesi yerleştirin 3; halinde bir 7 | dor. (Devam! Ankara gücünün yıldö” nümü Ankara, 25 (Hususi) — 9*.. ğustosta Ankara Gücü spor Ke bünün yıl dönümü ve yeni zi lan spor sahasmın küşat ir münasebetiyle İstanbulspor K**, ile bir maç yapılacaktır. Bu” çağrılan İstanbulspor klübü ;” veti kabul ettiğini bildirmişti” Musiki muallim mekt müdürü Ankara, 25 (Hususi) — kara Musiki Muallim Mi Müdürlüğüne Darüleytamals' bık umumi müdürlerinden 98. battin Bey tayin edilmıştır. gitti, Evle Buna rağmen, ları ebedi olmıyacaktır, olamaz. nice misellerini görüyoruz ki, 9” gençler bu senelerde evleniyorl! pi ' evlendiklerinin haftası, ayı g Tie aralarında münazaa çılayor, ç ni hakikatte sevmemiş oldukları9!! anlaşamıyacaklarını anlıyorlar; yi boşanmak yolunu tutuyorlar. v la Fikretin © vaziyew de aynidir” yi anlaşamıyacaklar.. o Anlaşı 5 sebebi, gayet vazıh- Parasızlıkı Ergeç bu olacaktır. “Ben eğer, şimdi ku bin be$ yı onlara gönderirsem, dağılmasi “ «* değilse, yarın muhakkak olan e temelsiz ailenin bir müddet dabi ? yy masına sebebiyet veririm. BAKİ” çi” dan ne fayda hasıl olur?.. e nihaye parasızlık yüzünden gen* caklar.. Fikretin serveti olmadıkti” 6” ra refaha alışmış bulunan Ti Kl çindirmesi kabil değildir. Onu bırakacak, daha doğrusu, madeni dg kân Fikretten kaçacak, bu iş Pİ" ye evvel olsun., Sılaşsınlar, e” nefret “” kalsınlar, biribirlerinden acı hatıralarla ebediyyen B: i (Devami i

Bu sayıdan diğer sayfalar: