HABER — Akşam Postasi — 26 Agustos 1934 — Âbdi lhamıt Gozdelerı Tarihi tefrika: 46 — Merak etme, azizim! dedi, fevkalâde bir hâdise değil, Saray- da her zaman şahit olduğunuz bir şüphe ve yoklama... Kâzım Bey şaşkın şaşkın Nuri Beyin yüzüne bakıyordu. Nuri Bey bir az daha ciddi bir tavırla: — İradei seniye şerefsadir ol- du, sizi maalesef tevkife memu- rum! dedi, Masanın başına geçti.. Kâzım Bey tevkifinin Padişa- hın iradesile vaki olduğunu öğre- nince büsbütün şaşırmıştı. — Peki amma, evvelâ suçumu söyler misiniz? dedi, benim gibi sadık ve fedakâr bir Padişah ben- desinin tevkifinde mühim bir se- bep olsa gerek..! Nuri Bey: — Şüphesiz, dedi, mühim — bir sebep olmasa, sizi tevkif eder mi- yiz? Ve sonra önüne bakarak ilâve etti: — Efendimize suikast.. Bundan daha mühim sebep olur mu? Kâzım bey şaşırmıştı. Genç yaverin böyle bir şeyden haberi bile yoktu. Fakat, Nuri bey birdenbire kaşlarmı çatarak: — İnsanlar bazan nankörlükten ve ihanetten zevk duyarlar, dedi, padişahımıza sadakat gösterip yükselmek imkânı varken, — onun hayatına nihayet vermek istiyen bir takım bedhahların peşine ta - kılırlar ve istikballerini kendi el - leriyle mahvederler. İşte sen de bunlardan birisin! Sen de nankör ve hain bir köpeksin! Kâzım bey ömründe babasın - dan bile böyle hakaret görmemiş - ti. — Aman Nuri bey, çok ileri gi- diyorsunuz! Terbiyenizi muhafa - za ediniz! Diyerek söze başlamak istediy - se de, Nuri bey birdenbire on mis- li, yüz misli daha köpürmüş — ve işiltilmedik küfürler savurarak: — Sen padişahın ekmeğini ye- diğin halde onun hayatını söndür- mek istiyen bir hainsin! demişti, ben her şeyi yakaladım.. Elimde vesaik var.. Hekimbaşı yalan söy- Tefrika numarası : 59 Yazan: İshak Ferdi lemez. Padişaha takdim — edilen şarap şişesinin içine zehir boşal - tan sen değil misin? Kâzım bey büsbütün afallamış- tı. Zavallı delikanlınım ne şarap - tan, ne de hekim başımnın söylediği sözlerden haberi vardı. — Ben bir şey bilmiyorum, Nu- ri bey! dedi, efendimizi zehirle - mek hiç bir zaman hatırımdan geçmemiştir. Şu yakaladığınız ve- sikaları gösteriniz de, ben de ku- sur ve kabahatlerimi öğreneyim! Zatrâliniz galiba gözü açıkken de rüya görüyorsunuz ! Nuri bey ateş püskürüyordu. Hasmını bir defa tuzağa düşür- müştü. Bahusus ki hekim başının ifadesi de bütün bu süpheleri o - nun üzerinde toplıyacak — kadar mühimdi. Kâzım beyi kolay ka - lay bırakır mıydı? Nuri bey, genç yaveri icabında işkence ile söyletmek için de padi- şahın iradesini istihsal etmişti. Elini vurdu ve: — Gel.., Diye bağırdı. Odadan içeriye giren iki cellât kılıklı adam, Nuri beyin karşısın- da, ellerini göğüslerinde kavuştu- rarak durdular. Nuri bey işe başlıyordu. Evvelâ Kâzım baye: — Vazifem neyi icap ettiriyor- sa, yapacağım,. Seni söyletmek i - çin zatışahaneden kat'i emir ve talimat aldım. — —e samr n eee li Dedi. Sonra t adamlarına işaret ederek: — Haydi, dedi, şu haini yatıri- nız! Kâzımbey, birden fırlayıp has- mının boynuna sarılmak istemişti. Fakat, çabuk davranamadı. Cel - lâtlar derhal Kâzım beyin kolla - rına sarıldılar ve omuzlarından çe- kerek zavallı delikanlıyı işkence masasının üzerine yatırdılar. Kâzım bey — Nuri bey gibi — kendisinin de bir korkulu — vüya gördüğüne kaildi. Ortada müs - bet bir şey yoökken, kendisinin böy- le bir zan ve şüphe üzerine tevkif edilmesini havsalâsma sığdıramı - yordu. — Nuri bey, bu korkulu rüya - Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) Genç adam ne dese beğenirsiniz? — İsterseniz, düğünde bulunmak üzere, siz, İzmire gidin... Ben, bura - | da, müşterek işlerimizle meşgul olu - rum.. Esasen şimdiye kadar sizi ra - hatsız etmedim. Daimi surette, tica - retimizle meşğul oldum... Yalnız, ka- zancın miktarımdan sizi haberdar et - tim... Hattâ, sermayemizi ne cins bir işe koyduğumuzdan bile sizi malümat- tar etmiyorum... Yalnız, aydan aya para alıyorsunuz... Yani, kârrmızdan üzerinize isabet eden kısmı alıyorsu - nuz... Gene de almakta devam ediyor- sunuz... Ben, burada kemali sadakat ve hüsnüniyetle işi idare ederim... Her halde namusumdan emin olabilirsi - niz... Sizi, gryabınızda aldatmadım... Gerçi, yukarıki sözler, fevkalâde toğukkanlılıkla ve yüzde hiç bir ifade belli etmeksizin söylenmişti. Fakat şüphesiz ki, bu cümlelerin içinde müt- hiş bir istihza vardı, İlhami Bey, far- kıma varmamazlıktan göründü. Farkı- na varıp ta ne yapacaktı?.. Yegâne ü- midi olan parayı reddedemezdi... E - vinin satılmaması, geçinebilmesi, bu klübe devam edebilmesi, hep Cemal Beyle yaptığı ticarete bağlıydı. Cemal Beyin denize atılacak parası yoktu. Gerçi zengin bir adamdı, fakat iktısat ve tasarruf — kaidelerini bütün tüccar ailelerin evlâtları gibi babasın - dan öğrenmişti. Bittabi, İlhami Beyle hakikatte bir ticarete girişmiş değildi. Her ay temettü yahut kâr ismiyle ona bir kaç yüz lira parayı havadan veri - yordu.. —Türkânla Fikretin - evlenmiş olduğunu öğrenmesine rağmen, bu pa- rayı vermekte devam edişi, genç kiza karşı meclübiyetinin derecesini göste - rirdi, Zengin tüccar, bütün mânasiyle â- şıktı. Herşeye rağmen, Türkândan ü- midini kesmiyor. Hattâ yukardaki mu- havere devam ettikten bir kaç akşam Şikâyetler, Temenniler: Pis ve berbat bir cadde! Edirnekapı dışarısında Fethi çele- | bi mahallesinin Otakçı başı caddesi denilen bir yolu vardır ki, mısır tar- lasına karşı olan bu yokuşlu yolda lâ- ğım ve çirkef suları apaçık akmakta ve burasını pek berbat bir hale koy - maktadır. Belediye lütfen burasını teftiş etse de bu pislikleri akıtanları bundan meneylese ve buraların üzerlerini ka- patsa çok iyi olur. Dikiş sergisi Çarşambada Murat Molla sokağın- da bulunan “Biçki ihtisası mektebi” talebesi bir yıl içinde yaptıkları --er- leri bir sergi halinde teşhir edecekler- dir. Sergi Eylülün ikirsi Pazar günü açılataktır. Bir Nahiye müdü rü Ağırcezaya verildi Torbalının Yoğurtçu köyünden Ayrancı oğullarından Mehmet oğ- lu Ahmet, havaya silâh attığın - dan dolayı yakalanmıştı, İddiaya nazaran bu zat, Kızıl- ca nahiyesi müdürü Tevfik Beyle jandarma Veysel onbaşı tarafın - dan hayvan evinde kelepçe ile başıma vurulmak suretiyle dövül - müştür. Bu yüzden Mehmet oğlu Ahmedin gözü şişmiş ve kör ol - muştur. Mahalli müddeiumumiliği, bu zatın Mmüracaati üzerine nahiye müdürü ve jandarma onbaşısı hakkında tahkikat yapmış, tahki- kat tekemmül ederek nahiye mü- dürü ve jandarma onbaşısı İzmir ÂAğır ceza mahkemesine verilmiş- . tır, L. dan uyanalım ! Bırhırımızı luzum- suz yere kırmıyalım... Diye söylenirken, Nuri bey a - damlarından birine sert bir sesle | bağırdı: — Haydi, işini gör! Ve Kâzım beye dönerek: — Taşların kulağı olmadığını bilmiyor musun? Diye mırıldandı. Kâzım beyin dizleri titremiye başlamıştı. — Benim bir suçum yok, Nuri bey! Benden ne öğrenmek istiyor- sunuz? Nuri bey homurdandı: — Şimdi anlarsın! (Devamı var) sonra, gene klüpte birleşince İlhami Bey dedi ki: — / Beyefendi, biliyorum ki kızınızla damadınıza muğbersiniz. —Buna rağ- men onların pek sıkışık vaziyette oldu- ğunu düşünmeniz lâzim gelir. Öyleya: Ev açacaklar, ihtimal ev açmazdan ev- vel yeni kurdukları aileyi tes'it edecek- ler, ve nihayet, ikisi de hayatın tecrü - belerini almamış şençlerdir. Bir takım acemilikler yapmaları, yeni gittikleri şehrin muhitinde aldanmaları, mânasız israfta bulunmaları muhtemeldir. O- nun için, kendilerine karşı şefik ve ra - him davranmalısınız.. Bir miktar yar- dımda bulunmalısmız. MA Xa ğ İlhami Bey hayretle muhatabının yüzüne baktı. Gerçi ilk — zamanlar Türkânın babası parasız bir adam ol - duğunu tüccardan saklamıştı. — Fakat bunca zamandır. münasebette buluna “buluna Cemal Bey, İlhami Beyin zü- ğürt ve müflis asilzadelerden olduğunu öğrenmemiş — miydi?. — Ticaretin kârı ismiyle kendisinden aydan aya aldığı bir kaç yüz lira para —ancak evin müb- rem masraflarına, — borçların faizlerine gidiyordu. —Türkânın kendi — yanında bulunup bulunmamas: onun masrafı ü- Pratik Hayat Bilgisi Hayatta muhtaç olacağınız amelt malümatı kolayca öğreniniz İLRTT y Nakıl ve tercüme bhakkı mahfuzdur Bazı cilt altına serom zerkedilir. Her halde doktoru çağırmalıdır. Çünkü is- halin apandisit gibi sebepleri de olabi- lir. K TİFO — Ebert basili denilen mik- roptan neşet eden geçici bir hastalık- tır. Tercihen gençlerde ve kırk yaşına kadar olanlarda görülür. Arazı: Burun kanar, vücutta ürper- meler hissolunur, bazan ishal, bazan ka- | bız hali müşahede olunur. Karın taz- yikte az acır, dil ucu ve kenarları ha- riç olmak üzere beyaztır. Şiddetli baş ağrısı ve kırgimlik görülür. Hararet derecesi 38 ve 39 santigrada çıkar, Ti- fonun iptidasında teşhis ettirici — arazı her vakit ayni vuzuhla görülmez. Bu arazdan biri veya bir kaçı noksan ola- bilir. Bazan diğer araz görülür ve bir kasabat veya akciğer hastalığının veya had bir romatizmanın başlangıcında bulunulduğu zannını verir. Eğer derecei hararet yükselir, vü: cutta bariz bir kırgınlık olur ve evvelce söylediğimiz arazdan bir kaçı görülürse tifo olması endişesi vardır. Bu takdir- de hemen doktora müracaat edilmeli- dir. Ülkk arazı takip eden günlerde hara- ret derecesi gittikçe yükselir; akşamla- rı sabahkinden fazla olur. Bir — hafta sonunda hararet kırk, kırk buçuk |de- receyi bulup aştığı görülmüştür. Cilt- te mercimek cesametinde penbe leke- ciklet görülür. Bunlar el ile — basınca kaybolur, sonra tekrar peyda olur. Lekelerin en çok bulunduğu yerler göğüs ve mide mıntakalarıdır. Pek z leke olması veya hiç olmaması ihtimali de vardır. Dil gayet —kurudur. Bazı defa zıfti andırır siyahımtırak bir mad- de ile örtülür. İshal devam eder, idrar azdır. Koyudur ve ekseriya içinde al- bomin vardır. Şiddetli ve müdavim baş ağrıları hissolunur. Kırgınlık umu- Hastalık bu suretleüç ilâ beş hafta devam eder. Sonra hafifler, hararet de- recesi düşer, maamafih bu devrede de hararetin ara sıra fazlalaştığı görülür. Bu fazlalaşma her vakit hastalığın nük- sünü göstermez. Nakahet devri uzundur. Nakahet- ten sonra da büyük bir zaaf ve devamlı bir fakrüddem — kansızlık görülür. Bazı defa dimağda eser kalır: Hafıza- nın zayıflaması, endişe buhranları, ih- tiras buhranları müşahede olunur. Bun- ların hepsi zamanla geçer. Tifo ekse- riya nükseder. Fakat ikinci defasında © kadar mühim değildir ve hastalık az sü- rer. Tehlikeli tifodan başka üç hafta sü- ren diğer bir hafif şekil — mevcuttur. Bunda baş ağrıları, hafif sıtma, uyku- | suzluk ve lekeler görülür. Hastalık iptidasında bir çok hasta- lıklara benzetilebilir. Bunun için dok- tora müracaat lâzımdır. Doktor hasta- zerinde müessir olamazdı. Kuızı İzmire gitti diye tasarruf etmiyordu ki arta ka- lan parayı ona göndersin.. Hem, düğün, ev açma, möbilya alma, delice israflara karşi koyma mukabili — olacak bir para külliyetli yekündu. Bunu İlhami Bey nereden bulup ta gönderecekti? Sualin cevabıni veren gene Cemal Bey oldu.. — Size verecek gayet iyi bir havadi- sim var. -diye sözüe bahsi değiştirdi-. Bu ay hesapları rüyet ettim. — Epeyce büyük bir temettüümüz olmuş.. Geçen aylara nisbetle Bin beş yüz lira kadar fazla tutuyor. Ümit — ederim ki bunu kızımıza yollarsınız. ; İlhami Bey hayret içindeydi.. Doğ - rusu ya Cemal Beyden alicenaplığın bu kadarmı da beklemezdi.. Tüccarın kızına hâlâ yardımı kesme- miş olmasında ne menfaati olabilirdi ?. Bunüu İlhami Beyin havsalası bir türlü almıyordu.. Çeki kabul etti: — Gönderirim, gönderirim, -dedi. Fakat zihnini bin türlü mesele işgal ediyordu: “— Türkânm Fikrette büyük bir he- Yazan: . Gayur nın bir damla kanını serom eder. ile lî“'""ıi Hasta bol ve kolay hava alan Ğ bir odaya yatırılmalıdır. Odanın K reti 17 ilâ 18 derece olmalı, hastay? rejimi tatbik edilmelidir. İlâç olarak: Harareti izale için tipirin, bağırsakları temızlel“ek Iıd' “Antiseptik,, olarak, benzonaf“;w bi kuvvetlendirmek için kafein verilir. — Bundan başka hastalığın » .ây vamınca infaz edilecek bir fak"n d tedbirler vardır: Daha hastalığın ipt ıffd sında ağzı, boğazı, burnu ve diğer * ü güddeleri mahraçlerini teı'ı'LİIh“_ı'ı » bi Dişler yumuşak bir fırça ile Zün çok defa fırçalanmalıdır. Has yirmi nisbetinde asidborik mlhü] ağzını çalkamalı, boğaz birsince *” , veya tahta çubuk ucuna bağlanm!? antiseptik mahlüle batırılmış pam IDJ dahilen badana edilmelidir. Bu a gasyan hali görülse de zarari Y"kî Ameliyat yavaş yapılmak ve pamt ıl*' ğazda bırakılmamak şartile t yoktur. 4 Vücut her üç saatte bir sıı'lle::i# veya kolonyalı su ile oğularak Ki yon,, temizlenmelidir. HastanIn sallarının veya ayak kalçalarmln;ıj lanmamasına fevkalâde dikkat € J dir. Eğer böyle bir tehlike 80"“1 hava ile şişirilmiş lâstik şilte kul Doktoör banyoyu tezyit eders€ İ n atf haf kat edilecek noktalar şunlardır: Su " . tanın hararetine ve doktorun ten J görel8 ilâ 25 derece ısıtılır. Ban blğ ilâ on beş dakika sürer. Bu sırada mütemadiyen buz ve soğuk mayi t? w olunur. Buz çekildiği zaman başt? $ lak bez brrakmalrdır. Sonra hast? M lak bez bırakılmalıdır. Yatağa gö Yatak ısıtılmış olmalı ve hastanifi ğına sıcak su şişesi yeı'leştırlhpelı Bu sırada sıcak grag halinde hlf ıf alkool verilirse aksülamele yar der. (DCVAV F, vesi vardı. İşte böyle, bir macera geçir- di. Onun peşine takıldı. İzmire kadar! y . IT F ST0 YFT G T ei Aei yi 5 Ankara gucunun | yıldö” nümü y Ankara, 25 (Hususi) — gi ; ğustosta Ankara Gücü spor £ klü bünün yıl dönümü ve yeni Y’Pr lan spor sahasınım küşat r münasebetiyle İstanbulspor klü ile bir maç yapılacaktır. Buf; n çağrılan İstanbulspor klübü : veti kabul ettiğini bildirmişti"” Musiki muallim mekt?€ f müdürü Ankara, 25 (Hususi) — “| kara Musiki Muallim Mekt' Müdürlüğüne Darüleytamalar ., bık umumi müdürlerinden 5’lı ' hattin Bey tayin edilmıştır. gitti. Evlendiler.. Buna rağmen, 137 (Ç ları ebedi olmıyacalkitır, olamaz.. — ;# nice misallerini görüyoruz ki, blf Ç| gençler bu senelerde e1ııle:ıi1ım"l.'r ! evlendiklerinin haftası, ayı gaçlgğ' aralarında münazaa çıkıyor, biri .; ni hakikatte sevmemiş olduk j anlaşamıyacaklarını anlıyorlar; ı'if" boşanmak yolunu tutuyorlar. TÜ" Ç la Fikretin — vaziyer! de ııynîdîw anlaşamıyacaklar.. Anlaşaman 'i,ç!’ sebebi, gayet vazıih: — Parasızlık, Ergeç bu olacaktır.. “Ben eğer, şimdi bu bin beş yüt yı onlara gönderirsem, dagılmil" değilse, yarın muhakkak olan sup ’d! temelsiz ailenin bir müddet dah' M masına sebebiyet veririm. dan ne fayda hazıl olur?.. — Nihâ .’“lf nihaye parasızlık yüzünden gen? caklar.. Fikretin serveti olmadıktö” f ra refaha alışmış bulunan Türk KkânI çindirmesi kabil değildir. Onu M? gir brrakacak, daha doğrusu, mad ; dfv kân Fikretten kaçacak, bu iş bir Jf” evvel olsun.. Sıkışsınlar, mü kalsınlar, biribirlerinden nefret Jef S acı hatıralarla ebediyyen BY"[’“: () (Deyam!