Tarihi tefrika: 43 Abdülhamit, aradan öon dakika geçtikten sonra, kendi önünde du- ran bardağı da yarısına kadar sarapla doldurdu. Kızıl Sultanın bu müddeti bek- lemesinin sebebini derhal anladı- nız, değil mi? Padişah her şeyden süphe ediyordu.. Kendisine veri- len şarap şişesinden bile —Aağzı kapalı ve mühürlü olduğu halde— şüpkelenmişli. Necmiseherin içtiği şaraptan mü- teessir olmadığını görünce kendi- si de aynı şaraptan yudum yudum içmeğe başladı. Necmiseher bu fırsatı kaybe- decek olursa, bir daha buna ben- zer fırsatı kim bilir ne vakit ele geçirecekti! Abdülhamidin gözdesi halecan ve endişe içinde titriyordu. Padişabı başka bir odaya gön- dermek nasıl kabil olacaktı? Necmiseher bu endişe ile kıv- yanırken, garip bir tesadüf, Ab- dülhamidin gözdesine faaliyete geçmek fırsatını vermişti. Kızıl Sultan birdenbire ayağa kalktı; — Sana eski bir kitap getirece- ğim., O kitaptan bana köşeleri kır mızı kalemle işaret edilmiş yerle- ri okuyacaksın ! Dedi ve yavaş yavaş yürüyerek yanındaki odanın kapısını açtı.. Ü&ı—l—.—k geçli. Necmiseher sevincinden - çıldı- rıyordu. — İşte,, Güzel bir fırsat. diye- rek harekete gelmişti. Genç kadın bu işi muvaffaki- | yetle yapabilirse, bir saat sonra Abdülhamit toprağa göçecekti. Necmiseher tarihin dönüm nok- tasında, mütereddit ve telâşlı.. İtidalini toplryarak gözünün ucu ile etrafı tarassut ediyordu. Padişah öteki odaya geçer geç- mez, Necmiseher derhal koynun- dan şişeyi çıkardı ve süratle ağzı- mı açarak Padişahın kadehine bo- şalttı. Sonra elindeki boş şişeyi tekrar kapadı.. Koynuna koydu. O, bu hareketi şeytanların bile gördüğüne kail değildi. Zehir şi- şesini okadar mahirane ve süratle ki.. Bunu kendi gözle- Tefrika numarası : 56 . ğ LA HABER — l_ljı!ım Postası Abdülhamit Gözdeleri ri bile lüyıkiyle tespit edememiş- ti. Eğer Necmiseherin gözlerinin hadekasını bir âletle muayene et- mek imkânı hasıl olsaydı, hafif bir gölgeden başka bir şey görül- miyecekti. Abdülhamidin gözdesi dünya- ların fetbedemediği bir kaleyi zapt ve teshir etmi'ş gibi seviniyor du. Abdülhamit önüne bakarak döndü. Elinde siyah kaplı küçük bir kitap vyardı. Padişah bu kitabı yavaşça Nec- misehere uzattı: — Haydi.. İşaretli sayıfalardan okumağa başla! Necmiseher taş parçası gibi donmuş bir halde idi.. Kımıldıya- mıiyordu. Sükünetle eğildi.. Ken- dişine uzatılan kitabı aldı.. Sayı- falarını çevirdi ve: — Çok güzel bir kitap.. Şurası nekadar hoş ve mânalı... Diyerek yüksek sesle okumağa başladı: “Hayat, sık sık değişen rüzgâr- lar gibi, daima tahavvül eder. Bu değişiklik olmasaydı, rüzeller mü ebbeden güzel olarak kalırlardı. Fakat, o vakit güzelliğin mânası kalır mıydı?,, Abdülhamit önündeki şarap kadehini eline aldı: a TÖREÜ YOT Bdi ği miyen şeyler de sevilir. Hangi hü- kümdar taç ve tahtından uzaklaş- mak istemiştir? Hangi zengin, | | servetini ve parasını ihtiyariyle terketmiştir? Necmiseher gülümsiyerek önü- ne baktı. Padişah elindeki kadehi Nec- misehere uzatarak: — Ben bu kitabı çok severim, dedi, bana her hakikati ifşa eder.. Hayatta mevcut bütün esrarın iç yüzünü ayna gibi gösterir. Ben bu kitap kadar, karanlıklara nufuz eden hiç bir eser görmedim. Ve mânalı bir tebessümle göz- | desinin yüzüne baktı: — Haydi, şu kadehten sen de bir yudum iç., Neş'elen! Bir az öreceksin ki, bu İ Aşk mı, Servet mi? Nâkili : ( Kapıyı açtı. Önünde Şadiyeyi gör- | meği umarken, çarşaflı ve peçeli kadını buldu. İlk önce, işin içinde bir yanlışlık ola- cağını, genç kadının kapıyı şaşırdığını sandı. Demlüj yüktekt Şüdiyenla bu kadı- nr methettiği aklına geldi. İçinde bir tecessüs hissi uyandı. Alâka ile baktı. Kalın peçenin altında bir çift göz, ken- disine bakıyordu. Bunlarla karşılaşın. ca titredi. Bu gözler, aman, yarabbi, bu gözler... Genç kaz, yanlışlık yaptığını anla- yınça, niçin çekilip gitmemişti? Niçin karşısında duruyordu?.. Birden aklına şu geldi: “— Şadiye ile ayni kamarada otu- ruyorlar. Sakın kadıncağızın içine bir fenalik falan gelmiş olmasın?... Yoksa, bununla bir haber mi yolladı?.. Acaba, gelmekten vazgeçti de, bekletmemek için mi malümat gönderdi?.... Vâ - Nü) — Ne isliyorsunuz, küçük hanım? — Şadiye hanım tarafından mı ge- liyorsunuz? Karşı tarafta bir tereddüt.. Sonra, belli belirsiz bir “evet,, .. — Peki, we diyor? Sakın rahatsız — Gelmiyeceğini mi söyledi?. Fikret, telâş ediyordu: — Bir dakika benimle konuşsun.... Rica ederim.... diyerek adetâ yalvardı. Bu sırada, Fikret, kadınların kama- rasına doğru yürümek üzere, bir iki --| dim attı İşte o zaman çarşaflı kadın, peçesini açtı.. Delikanlıyi bileğinden yakaladı. Fikret hayretle: »- Türkân!,.. diye haykırdı. Sen?.. Sen ha... Kız, acı acı güldü: | den, elindeki kitaptan bir sayıfa Almanyada Oberammergavda — yu- karıdaki beykel dikilmiştir. Bu beykel, Hiristiyanların tahlil ve tasavvuruna göre, dört büyük melekten Mikâlli gös- teriyor. Heykel, orada doğup ta büyü't harp- te ölenler namrne dikilen abidedir. EDMDEL K AR a L L LA GS Ingilterede resmi haştane yoktur, Hastaneler, hep hususi sermaye a ANELATA Kürülüştür: Esasön vu Var dımlar esirgenmediğinden, bilâkis zen. ginler tarafından bol bol para - verildi- ginden, eski âdetlerini muhafaza etme- ği seven İngilizler, vesmi hastane açmı- “ya lüzum da hissetmemişlerdir. Resimde gördüğünüz kürklü ve şık kadın, köşe başında durup bir hastane için para topluyor. Kibar bir kadının böyle para istemesi, hastaneye lâzım o- Tan paranın derhal toplanmasına - kâfi| gelmektedir! | kayatın bütün esrarını anlata- cak..! Necmiseher titriyerek, Padişa- | bın kadehini aldı.. Ve kadehi dudağına götürme- daha çevirdi. (D — Görüyorsun ki um- muyordun, değil mi? Belki de, beni bu- rada bulduğundan dolayı çok mütces. sİr: *Halbuki ben, ne ümitlerle, her şeyi nasıl çiğniyerek senin arkandan koş tum,. Bu saatte karşına çıkmam, bü - tün işlerini bozuyor... Randevüne ma- ni olacağım... Onu, bana tercih ediyor- sun... — Türkân... | — Evet.. Onu bana tercih ediyor. | sun... Şu ânâ kadar daima — mütehakkim, kendine emin olan Türkân, yeis içindey- di.. Ağlıyacak gibi bir hali vardı... De- likanlının gözleri içine öyle bir bakışla bakıyordu ki.şe Bu sefer Fikret, onu tuttu.. Teselli maksadiyle, kollarından göğsüne çek- .. Fakat, genç kız, ilk önce, nasıl bü-| yük bir teslimiyetle ve sinirleri gevşe-| : | gield, a strange 7) old wman | | toak his ape, 11) and when ha Ü YEk T Ane'n İt dier miş bir halde kendini erkeğin göğsüne koyuvermişken, sonra, birdenbire, par- ladı ve bir ocak gibi coştu.. Alev gibi kollarını delikanlının boynuna doladı.. Ateş gibi dudaklarını onun dudaklarına değdirdi.. Artık, Fikret, bütün müvazenesini Milellifi: ömer Rıza The wishing ring 1) Mir. Robinson said, “I'li tell you * fairy « tale, 1) which Irend yesterday.,, The ehildren Jistened 2) to no öne else so0 gladiy as to thelr granafather. When their grandfather had (filled his Pipe 3) again, he bezanı Önce upen a time there waos © young farmer, who worked very industriously 4) and yet dida't 5) scem to get on. Öne Day, 88 he woş ploughing 6) his came along; and this is what ahe said told him. “Why are you working like this, and all for nothing? Go straight 8) on for two days, until you come to a great oük 8) standing hizher than all the öther trees. 'Tell it 10) #ad your fortune is made. 'The farmer dida't wait to be told a second time. He had göne straight on for two days, he saw the great oak. He began felling it at önce; and when it came erashing down a nest fell from it, boughs 12) on the ground, and two bittle eggs in it were broken. 13) From one »f them came a gold ring, 14) from the öther a wonderfue bird, which erew and crew until it woas very large. İt vose a little above 15) the sarth, than said to the frightened farmer: 16) *You have set me free egi İt is a wishing ring. İf you turn it on yourfinger and lay to yömself a wish and vill be Fulfilled. 18) But you can oniy haye öne wish: After that it is like any ether ring Therefore think carefuliy 19) before you wish,,, The bird flcw away gulckly, beating 20) the air with its great winga. The farmer put the ring on his finger and started 21) on Ehe way home, Tn the evening he came to a town and went to a göoldemith 22) who bad many ©ostly 23) ringe in ehop 24) , 'The farmed showed 25) him the ring and asked him what it is “Next to nothing,, replied the goldsemith, Then the farmer Türkânı içeri çekti.. Fakat, genç kız, hâlâ kollarını onun boynundan çözmiyordu: — Sen, onu bana tercih ediyorsun.., — Bunu da nereden çıkardın?.. diye Fikret kekeledi.. İ — Konuştuklarınızı işittim... İ — — Kamaranın kapısı önüne geldiği.- niz zaman, ayrıldınız.. İşte o zaman, ne konuştunuzsa hepsini duydum... Bu kadından derhal ayrılmalısın,.. O İzmir- de oturacaksa, biz İstanbula... Eğer sa- na karşı hakiki bir dostluk besliyorsa, bizi serbest bırakmalıdır... Türkân, bilhassa bu son cümle üze: rinde şimdi de, Şadiyenin yüzüne kar- p israr ediyordu; —- Eğer bize karşı, — Fikrate karşı dostluk besliyorsanız, kendisini serbest birakmalısınız.. Başka bir — şehre git- meğe razı olmalısınız... $adiye hanıme- fendi.. Size karşı bu kadar dürüst bir| teklifte bulunmazdım.. Ne bileyim — ki, bizzat bana bu tarzı siz öğrettiniz... O. nun İçin cesaret ediyorum... İatihaa pek vahimdi. Şadiye, — her halde verecek cevabı bulabilirdi. Fa- TİTYSEPYER 6 and worth more than all the ringe in bis shap. Now this göldemith was a bad man. He inyited the farmcar to sİAY the night saying: “İt will bring me good fortyne, Z7) if a man with a treasure 28 like yours spends €he night here.,, He gave him several bottles 29) of wine 30) to drink, and talked 31) to himi tike a friend, but at nighi, wben the farmer was | aslcep, ho cleveriy took ihe ring frem bis finger, and put another öne in its place, which look €exactiy 32) like the wishing ring. (*) The wishing ring — dilek 1) Fairy tale (feri tele) — peri 2) Listened (lisind) — dinledi 3) Pipe (payip) — pipo 4) İnduştrousiy (Çindostryasli) ( $) Didn't (didint) — didnot . 6) Ploughing (plavin) çinft sürf 7) Strange (strenc) tuhaf « garif 8) etralgbt (strayt) dosdoğru ©) ozk (ok) meşe ağacı 10) el (fel) yık 11) axe (eke) balta 12) bougls (bauz) dallar 13) broken (broken) kırılmış 14) ring (ring) yüzük 15) above (abov) yukarı 16) farmez (farmer) çiftçi 17) to reward (revard) kat! 18) fulfili (fufil) yerine getirme? 19) carelully (kerfuli) dikkatle 20) beating (bitin) vurarak, gö 21) started (started) hareket € 22) göldemith (goldsmis) ku; p dir ükkein” 25) showed (sovd) gösterdi 26) worth (vers) değer 20) fortune (forçan) tali 26) treasure (trejer) define 29) bottles (botulz) şişeler 30) wine (vayn) şarap 31) talked (tokd) konuştu 32) cxactiy Çekzakli) tastamafi” Sonu "'J Belediye fakirlere yar'“ etmiyecek Belediyenin fukaraya yaptık! dım için ayırdığı para bitmiştir: sonuna kadar fukaralara yardır! miyecektir. , Memleketlerine .uamı-ı:/ eden fakirlere ancak yapur ve ı" yer gösterilebilecektir. Fakir misbetle daha iyi olmasından na iİmkân göremiyordu. /l! Başını eğmiş, düşünceye V bçrl Karşısında çılgın gibi cümleli? den genç kızı yatıştırmak içit! — İzmire varmca ilk işim biliyor musunuz? diye sordu. — Nedir? Cisll — Doğruca İstanbula Türkân, teşekkür bile .u-:', yt y # — Çok isabet edersiniz.. Kamaranın eşiğinde bunu yorlardı. Galiba, yüksek *0t vereye devam etmiş olacaki kapı açılıp kapandı.. Bunun üzerine Türkân! — Haydi, Allah rahatlık Yatalım... dedi. Bu, daha büyük bir ı-ı'n?'" diyenin çekilip gitmesi için bir ti Fikret, artık bu kadarına day? di 4 “ — Haydi, sen içeri Kİt rıyorsun, Türkân! diye kaşlarıni Kaşlarını öyle bir çatmış, perdesini öyle âmirane y ı genç kız, ister İstemez inkiyal (Devari/