. : ile yiyen adan (Baş taralı i ici sayitamıcdayır | doldurduğu şeftalileri zaman za” man yutmaktadır. Nasrulih Efen- di Sirkecideki boyacı dükkânında çalışmaktadır. Şeftali çekirdekle- rini nasıl yuttuğunu şöyle anlat“ maktadır. — Ben Diyarıbekir'liyim, bizim memlekette şeftaliler iri olur ve ortasından kolayca ayrılır, çekir- deği düşer. Yirmi sene evvel İstanbula gel- miştim, Şeftaliyi çok severim, memlekette bol, bol yerdim. İs- tanbulda da şeftali aldım. Çekir- değini çıkarmak istedim, İmkânı yok ayıramadım. Şeftaliyi (o ye- dim, fakat en iyi ve sulu tarafı çekirdeğin üzerinde kalmıştı, Doğ rusu bu şeftali yiyişten bir şey an- lamamıştım, İkinci şeftali alışım- da çekirdeklerini yuttum. Hiç san cı filân vermedi ve bende bu su retle şeftaliyi çekirdeği ile yeme - ğe alıştım, Seneler var ki şeftaliyi böl yerim. Bir kere şeftaliyi çekri 'değini çıkarıp yiyeyim dedim, hiç bir tad alamadım. Zamanına göre 10— 15 — 20 çekirdek yuttuğum olur, şimdiye kadar midemde bir rahatsızlık duymadım, size gatip bir şey söyliyeyim, şeftali çekir- değine göre 30 — 40 misli küçük olan karpuz çekirdeğini yutamamı. slip ği Temyiz mahkeme- sinin kararları Ankara, 22 (Hususi) — Na- faka vermeğe mahküm olupta ilâmda gösterilen ödeme şartları" ma riâyet ö&tmiyen borçlu, nafaka- nm kesilmesi veya azaltılması hakkında dava etmişse cezai bükmün, hukuki dava muhake - mesinin onelicesine bırakılması hakkında ihtilâfı ârâ husule gel diğinden keyfiyet temyiz heyeti umumiyesince müzakere edilmiş, cezai hükmün hukuki dava mah - kemesinin neticesine bırakılması mutlak surette zaruri bulunduğu- na karar verilmiştir. Gene temyiz mahkemesi, balta ve tırpan gibi âletlerin silâh sayı- İp sayılmıyacağı hususundaki ib- tilâfr ârâ üzerine bunların silâh sayılabileceğine, İhalenin feshi talebiyle vaki şikâyetlere ihale - dep itibaren beş gün sonra başla” nacağı hususunda tekarrür etmiş içtihat ta ihale tarihinden değil, ihaleye ittilâ tarihinin başlangıç sayılması, tevhidi içtihatla karar- Jaştırılmıştır. Dolandırıcı papaz Goldsboru (Geoldborough) A - merika, 23 — Papas Eskuyu (As- kew) dolandırıcılıktan suçlu tu - tulmaktadır. Nahiye müdürüne göre papas Askyu (Askew) kaçırıldığı hâdi- sesinin yalan olduğunu itiraf et- miştir. Papas, fidye verilmesi için zevcesine gönderilen mektubun kendisi tarafından gönderildiğini söylemiş ve bu hareketi “biraz is- tirahat etmek için evden uzaklaş- mak ihtiyacı,, olduğundan dolayı yaptığını ilâve etmiştir. —r Amerikada grevler Vaşington, 23 — Tahminen 800,000 işçiyi alâkadar ve mensu- £at sanayini tehdit edan grev için Amerika Iş Federasyonu reisi M. Grin (Green) yardımını wadet * miştir. HABER — Akşam amam aaa Şeftaliyi çekirdeği Kurultayın son | Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macere- kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı .. .. günü (Üst tarafı 1 inci sayfada) M. Sameiloviç dil sahasında her iki millet tetkikçilerinin çalı- şarak verimi daha çoğaltmaktan, Türkiye ve Sovyet birliğinde umu mi ve hususi kolleksyonlarda(Cu- ci üsulü edebi diline) ait ne kadar kitap varsa hepsinin bir | fihristi yapılmasından, başka dillerde ki- tapların da bir endeksini meydana koymak lâzım geldiğinden, vesi- kalar ve araştırmalarım neşri icap ettiğinden bahsetmiştir. Sovyet bilgini uzun müddet alkışlanmış- tır, Bundan sonra on dakika fası- la verilmiş, Harp Akademisi Ku- mandanı Ali Fuat Paşa kürsüye gelmiş ve “askerlik ıstılahları hakkında,, W- tez okumuştur. Ali Fuat Paşa, askeri ıstılabları öz Türkçeye çevirmek yolunda, ordunun nasıl çalıştığını anlattık- tan sonra “öz Türkçenin askeri 18- tılahlardan yana zengin olduğu muhakkaktır. Çünkü enuzun ve eski zamandanberi en çok askeri harekât yapan Türk milletidir.,, demiştir. Kumandan hatip, askeri iste lahları Türkçeleştirmeğe nasıl gi- riştiklerini anlatırken öz Türkçe bazı yeni askeri tâbirleri saymış ve bu uğurda mütemadiyen çalı- şildığını söyledikten sonra, Gazi- | Postası Süleyman, Abdül Faki'nin bu cevabı karşısında durakladı. Ma- amafih hissettirmemeğe çalışa” rak: — Yavuz tercümanlık yapmış olsaydı, bana söylerdi. — Söylememiş olacak. Yahut, küçüktür, belki ehemmiyetine akıl erdirememiştir, Abdül Faki gittikçe kızıyor, ve lâkırdılarını birbirine karıştırıyor du, Süleyman: — Heyecana lüzum yok, Abdül Faki,, Velevki böyle bir şey olsa bile size ne? — Benim arkadaşlığmdan ne fenalık gördünüz ki benden ayrıl. ma kistiyorsunuz. Şunu unutma» malısınız.. Benim dostluğumdan değil, düşmanlığımdan çekinmeli siniz., Size, benden ayrılmanız ak linı Blanş Allarti mi verdi. Güzel kadın.. Elbetic.. O vermiş olacak. Roberden mi, benden mi çekini- yor. Bunu da anlattı mı? — Rica ederim, Abdül Faki, nin bu parlak yolunda dilimizden | senden kitsen'n çekindiğini bil - de yabancı unsurları sökmeğe mu | miyorum ve sizden ayrılmak için vaffak olacağız, demiştir. Çok al- | kimseden ders te alacak değilim. kışlanan bu tezden sonra başkan | seesesees Kâzım Paşa, bir takrir verilmiş olduğuu söylemiştir, Profesör Ce- mil Bey ve arkadaşları tarafından verilen bu takrirde okunan tezler- den büyük istifadeler temin edil- diği, ancak bundan sonra okuna» cak tezlerin çok zaman alması d) Ye” Ben nasil istersem öyle yaparım.. Süleyman, başka bir kelime söylemeden Abdül Fakiden uzak- laştı, Fakat, o, arkasından bir çok şeyler homurdanıp durdu. Süleyman doğruca, Yaver Pa- şanın bulunduğu daireye gitti. Bu raşını buluncıya kadar hemen he- men biç bir müşkülâta uğramadı, Yol sorduğu beş kişiden 3 ü olduk ça düzgün bir Türkçe ile kendisi- ne yol gösterdiler, Yaver Pzşadan (o beklemediği, ummadığı bir hüsnü kabul gördü. Kendisini odasına aldı. Tezkereyi okudu. — Kaç kişisiniz? diye sordu. — Altı.. Bir de köpeğim var.. Arkadaşlarımdan birisi kadındır. — Ya.. Demek kadın. Oda si- zinle beraber, korkmadan Afrika- nın içlerine kadar uzanmak niye- tinde midir? — Evet. Aferin ona... Memnun oldum.. Şimdiye kadar hiç bir ka- dının bu cesareti gösterdiğini ha- tırlıyamıyorum. Başka kimse yok- mu? Tefrika Mo. 13 — Hayır Paşa Hazretleri. Yok.. | de, — Buraya gelinciye kadar size Lâstik ve deri ayakkabı (Üst tarafı 1 inci sayılada) du. O zaman bile müşkül vazi - noktasından komisyonlara havale yette kalan biz dericiler, hüküme- İ edilmesinin daha doğru olacağı te müracaat ettik, Bu lâştik ayak- yazılı idi, Takrir reye kondu Ve | kabıların Türkiyeye girmemesine kabul edildi. Programda yazılı çok çalıştık. Ve nihayet muvaf- tezler komisyona havale olundu | fak olduk. Fakat sonra bu lâstik- ve toplantı bitti. Bugün saat On | giler bu defa her nasılsa fabrike- dörtte tekrar toplanılacaktır. lariyle beraber Türkiyeye girdi- ler. Bittabi bu suretle daha fena istanbul, 22 (A.A) — Akinci | bir hale geldik. Zira Jâstikçiler Türk dili kurultayı dan: İkinci Türk dili kurultayının a- çılmasını kutlulamak üzere dışar- başkanlığın» ilk teşebbüsümüzü nazarı dikkate alarak bu sefer bize rekabet et - meğe başladılar. Biz hükümete bir çift ayakka- dan ve içerden binlerce tel yazı#! | bı başına doksan kuruş vergi gelmiştir. Bunlardan her birine | vermekteyiz. Son rekabeti naza- ayrı ayrı karşılık yazmayı çok is - | ra alan hükümet, Jâstikçilerden tedik, kurultayın sıkı çalışmaları | eskiden kilo başına elli kuruş ver» arasında buna vakit bulamamakla | gi alırken şimdi kilo başına yüz üzülüyoruz. Bütün gelen tel ve el | elli kuruşa çıkardı. Halbuki bu yazılarına içten teşekkürlerimizi | vergi lâstikçilerin bugünkü reka- sunarız. N Vali Beye teşekkür İkinci Türk dili betine bir tesir yapmış değildir. Bir kile lâstikten on beş çift a - yakkabı çıkar, Görülüyor ki, lâs- kurultayının | tikçiler ayakkabı başına ancak on İstanbulda açılmaşı münasebetiy | kuruş vergi vermektedir. le vali ve belediye reisi Muhittin Bu vergi bittabi bizim verdiği- Bey kurultay başkanı Alp Kâzım | miz vergi ile ölçülemez, Zira bu: Paşa Hazretlerine bir mektup yol: | gün yüz kuruşa ayakkabı sat lamıştı. Kurultay başkanı" Paşa | makta olan lâstikciler bu vergi dün Muhittin Beye şu cevabı yol | dolayısıyle satış fiatını on kuruş lamıştır: Muhittin Beyefendiye İstanbul valisi ve belediye reisi yükseltmek suretiyle o verdikleri vergiyi çıkartmak yolunu bulmuş» lardır. Yüz on kuruşa lâstik ayakkabı “İkinci Türk dili kurultayının satılırken iki, üç, dört liraya a açılması münasebetiyle tebrik Ve | yakkabıyı kim alır. Biraz evvel muvaffakıyet temenni eden İstan- İ de söylemiştik. Mütazarrır olan bul halkının içten duygularımı bildiren mektubunuz kurultayda okundu. Kurultayın samimi teşekkürlerini kendi sevgi ve saygılarımla £ bildiririm efen- dim,, Kurult» Ba“kanı Alp Kâzım gelen yüksek | yalnız biz değiliz. Rağbeti fazla olan lâstik ayakkabılar, tamirci « leri de aç bırakmakta oldukları gibi o ayakkabı yapan esnafıda pek müskül vaziyete sokmuştur. Günde iki, üç çift ayakkabı ta - mir ederek geçinen tamir esnafı rekabeti bu hal karşısında ne yeyip, içe- cek?. Kunduracılar ne yapacak? Lâstik ayakkabılardan halkın da sıhhati zarar (görmektedir. Lâstikler ayakları pişirir. Hatta bu pişirme göze de dokunur. Av- rupanın birçok yerlerinde afiş ve bir takım yazılarla lâstik ayakka- bı giymemek için propagandalar yapılmakta ve hükümet tarafın- dan ihtaratta bulunulmaktadır. | Halkımız bunu idrak edecek, fa- kat iki sene sonra. Esnafın huku- ku ile halkin sıhhatini gözetmek lâzım., Hükümet ya bu lâstikçiliği tamamen ortadan kaldırmalı ve - yahut da yüz elliye iblâğ ettiği vergi miktarını hiç olmazsa iki yüz elliye çıkarmalıdır... Haber aldığımıza göre Galata- da bir musevi deri tüccarı ile Tah- takalede bir deri tüccarının mali vaziyetleri bozulmuştur. Hatta bunlardan birinin ( teessüründen vefat ettiği de söylenmektedir. Dolayısıyle büyük birer mües- sese olan bu (ticarethanelerin borçlarını verememesi yüzünden bazı tacirlerin ve esnafın da vazi- yetleri tehlikeye düşmüştür. Diğer taraftan Ticaret Odasın- daki lâstik deri meselesini aylar- danberi tetkik eden komisyon hâ- İâ tetkikat yapmaktadır. Sanayici: Yaptığın malların güzelliğinin, sağ damlığının büyük yurdumuzun ber ta- M.İ. veT.C. * ünsal ea iin ÖNÜ Ni İlm minen e. Mağemenm atv daha uygun buldum Rıza Şekip kimse delâlet etmedi mi? — Mısırdan Abdül Faki ** de bir aslan avcısı da geli” Onun delâletile geldik.. — Abdül Faki mi? — Evet Paşa Hazretleri? — O şimdi burada, Hartuf mı? — Evet., Yayer Paşa birdenbire ti, Orada bulunan emir — Bana polis amirini yollayınız; dedi. Emir zabiti cıkıp gittiktef ra bile, Yaver Paşa uzun m” bir şey söylemedi. Asabi bir dolaşıyordu, nihayet: — Nerdesiniz? — Çarşı içindeki misafir — Polislerden hiç kimse gi kâğıt istemedi mi? | — Daba kimsenin yüzünü ! medik. Şehire gireli yarım geldim. — Abdül Fakinin misafih” de olduğundan emin misiniği Ben ayrıldığım zaman di idi. Yaver Paşa gene sustu. si man bir şey sormağa cesarei | miyordu, | Paşa: -— Aylardan beri bendini yordum; Nibayet düştü dedi. 1 Süleyman, bundan, Abdül! için vaziyetin fena olduğun lamıştı. Acaba kabahati meyil yapmıştı? Yaver Paşa buns, tek bir kelime söylemiyordur' kiş Süleyman istintakia — # etti.. Neler sormadı neler? A Fakiyi nasıl ve ne zaman y ğından tutarak buraya geli kadar nerelere uğradıklarını disinin ve Abdül Fakinin / yaptığını inceden inceye A dı. Süleyman, bütün bu den, Paşanın, kendisinden 4 belendiğini anlıyordu. Bütü# Uş anlaşılmalara nihayet ve ümidiyle: —Paşa Hazretleri, dedi. 54 nizden benden de şüphe P duğunuz neticesine vayıy! Abdül Fakinin aranmasını ettirecek kabahatin ne oldi bilmediğim gibi, öğrenmek * ni fazla alâkadar etmez. Şut zelmek istiyorum. Ben, zati ze takdim ettiğim kâğılta dr lr olduğu gibi, bir aslan terb siyim, Yanımda oğlum, ve üç arkadaşım var. Canberhanemizin Kol yatması yüzümden yahşi larımızın bir çoğunu Kaybettiğimiz hayvanları, almak çok paraya mütey, Bu sebeple bizzat, da iştirakile, avlamayı