- 3a lî'l',_ınmııı 1934 Kavakta ne var,ne yok? Çifte telli oynarlarken aynı hava ile fokstrot yapanlar d n Cazbant ile Allah iştah açıklığı versin,| Millet öyle atıştırıyordu ki şimdi ; dört kişilik bir sofranın başında Parçalanan okkalık taze ekmek- | ten iki dakika sonra bir ufacık lokma bile kalmıyor; — sepetten zembilden, bavuldan, — çantadan bir yenisi çıkarılıp bir iki dakika içinde o da göçürülüyor; arkasın- dan da kilolarla Mustabey armu- duna, şeftaliye, suda pişmiş mısı- ra yallah ediliyordu. Tabit öyle olacaktı; çünkü o hava, o su, o manzâra, o deniz se- rinliği midelere ne indirilse he- men öğüttürüyor ve— tabir caizse — hani geviş getirmeite bile mey- dan bwakmadan insanı genc a- tıktırıyordu. Alem burada iştahlı iştahlı ve Keytflii bir tüzüye atıştarir- ken baktım, yanımdaki bizim ki- | baş düşkünü arkadaş hafiften ya- Anmıya, ağzını şapırdatmıya baş- ladı. Sordum: — Ne oluyorsun yahu?. — Ne olacağım, benim de iıli-W ham kabardı, aciktım ! — Tabil acıkacaksın, aklın ne- redeydi?, Sana gelirken söyleme- dim mi?. Orası Sirkeci yahut Be- yazıt kahvelerinin bahçelerine benzemez, insanı acıktırır, yanı- Mıza biraz öteberi alalım! diye..| Hele karşında böyle yüzlerce in- san, durmadan atıştırırsa.. çifte telli Kavak yoğurdu! Kavak bahçele- ri çalgılı olsun, çalgısız olsun bu yıl pek iyi bir usul bulmuşlar: — Kahve, çay, lokum, gazoz (10) kuruş... Fakat dışardan yi- yecek, içecek, başka ne istersen getir! | Onun için Otuzbir. suyundan Boğaz dışına kadar ne kadar bah- çe varsa hemen hepsinde tencere- ler tıkirdıyor, cezveler, ibrikler fıkırdıyor; fincanlar, bardaklar, I kaşıklar, çatallar habire şıkırdı- [ yor! * Haftanın altı gününde yotulan halkın yedinci cuma günü bu da hakkı değil mi ya?. Ne mutlu on- lara ki birer ailedirler; babalar kızlarının, analar oğullarının, ha-| nımınineler torunlarının — bil - — Ne yapacağız şimdi?. — Ne yapacağız, karşı karşıya | böyle yalanıp yutkunacağız!. — Kahveciye söylesek bize bir #ey bulmaz mı?. — Kahveciye söyliyeceğimize, k_l"( şöyle Kavağa gidelim, orada Yiyecek bir şeyler buluruz! Yukarı Boğazın en — alaturka Mesirelerinden olan Otuzbir su - Yundan kalktık, halbuki bir bu - Suk saat önce Taksimde adama - kfllı tıkımmıştık; Kavağa geldik; bir okka ekmek, biraz peyhir, Zeytin, domates, salatalık filân a- 1p bir kahvenin yer iskemlelerin- € bu hazır yaz yemeklerini beş| İ_likınm içinde temize havale $ttik. Yemek arasında içtiğimiz dörder beşer bardak buz gibi Bo- Baz suları da caba! / Fakat Kavağın tam on beş köp-| Tülü meşhur, sokağından geçip ekeriya köyüne doğru uzanan| tepeleri tırmanıp yükseklerde bir &z kulaçandan sonra tekrar deniz| arına inince baktık ki Bağdat Sene vîrınlıunımıı mı?. mem pot mu kırıyorum — ve kay-| nanalar gelinlerinin yüzlerine gü-| lümsiyerek cuma günleri insanın | canına can katan yerlerde böyle | tatlr tatlr yemekli, içmekli, gülüş- lü, oynayışlı birer âlem geçiriyor- lar, Bir zamanlar bu âlemleri biz| de çok geçirmiştik. Şimdi ise bu | çok tatlı aile âlemlerine uzaktan teyemmümle vakit geçiriyoruz! Bu sene Rumelikavağının yıl- Çarhı felek tersine :löndü Malüm olduğu üzere, Hitlerin bir arasında ihtilâf çıkması : Hl)'dî ne dönmüş gösteriyor. Her bir kolun ucundaki rücsa aralarında sızlaşır - vazi - “a sefer de gelsin kuru poğaça ile| üzerine, yettedir. HABER — Akşam Postası a var! | sırım gibi ince, çevik delikanlı or- | taya çıkıyor, çıkmasile beraber de Tati! gününün keyfini çıkaranlrr GASERERANEETRERNERERANARERANERARA A EENSENER UN SKUN EEEERESA ! garpık salip işareti yardır. Nazi reisleri bir Bolşevik karikatüristi, bu çarhı tersi- dızı kim biliyor musunuz?. Balık- çı Arap Ali., Deniz kenarındaki Çınarlı bah: çede dansın, durakladığı bir za - manda bakıyorsunuz birkaç kişi: — Ali'yi isteriz! Diye söyleni: yor ve biraz sonra da o simsiyah, | cazbant hemen ya bir çifte telliye yahut oh yalel yaleli tutturuyor. O zaman bütün bahçedeki halk ile beraber etraftaki yoğurtçu, mısirci, sucü, armutçu, — helvacı, dondurmacı gibi ne kadar sey - yar salıcı varsa onlar da el çırp- mıya başlıyorlar. Bazan Ali bir tarafta çiftetelli oynarken, öte tarafta ayni hava- ya ayak uydurarak gene — dansa devam edildiği de olur. Sonra gene burada çalgı, oyun alıp verirken bakarsınız bir köşe- de dört beş kişi oturmuş (kızma, darılma) oyunu diye başka bir o- yun oynuyorlar, Peçiçe benziyen bu (kızma, darılma) — oyununu oynıyanlar Anadolukavağından Ahmet, Sarıyerden telgrafçı Rüp- tü, “Yenimahalleden — mütekait Hulki, ve Beykozdan komisyon -| cu Petro, beylerdir. Bunların bir de Milto efendi isimli hakemleri vardır ki oyunda kim mızıkçılık ederse o ceza verirmiş! Akşam geç vakit dönüşte şirket vapurunun kamarasında baktım, ayni adamlar gene baş başa ver - mişler, orada da ayni oyunu oy- namıyorlar mı?. Tabiatten bahsolunur mu?. El buralara gezip tozmıya, eğlenme- ye gider, berikiler ise buraların zevkini (kızma, darılma) — oyunu ile çıkarmıya çalışıyorlar. Şimdilik kendilerine kızan da- rılan pek yok ama belki ilerde ka- fa tutan bulunursa karışmam ! Osman Cemal | met edeceklerdir. Belgratlı İIKokos adası zannedildi: ği gibi boş değildir! ——— 46 kişi Defineyi aramağa gidiyor Define arayıcılarının relsi kaptan Stradford Asırlarca evvel korsanların toprak altına sakladığı defineyi bulmak için, yeni bir seferberlik başladı. Cenup denizlerinde Kokos . — isimli adâya, 45 kişiyi hâmilen İngiltere Ports mavs limanından bir yat kalkıyor.. Yatla birlikte bir de deniz tayyaresi gidecekti. Vaziyet gayet ciddidir: Adaya define aramak üzere çıkan 45 kişi arasında mütefennin, meslek i- tibarile seyyah, kâşif insanlar da var- dır. Kakos adası, lisanımız argosunca hemen hükmetmek mümkün olduğu gibi,, pek yoksul, boş velhasıl hiçten bir ada değildir. Asırlarca — evvel buraya korsanlar , vurdukları mücevherleri, ziktiymet eş- yayı saklamışlardı. Rivayeti dillerden dillere dolaşmaktadır. Kafile reisi ve tanınmış seyyablar. dan Mister Stratford; İngiliz gazete - cilerinden birine şu malümatı vermiş- tür: “ Bu, define bulunduğuna katiyen emin olduğum Kokos adasına — ikinci seyahatim olacak. Adaya ilk gittiğim 1932 tarihinde 10 ay kadar orada kal- dım. Oradaki yegânc beyaz adamla ta- nıştım. Orada bugün yetmiş beş ya şında bulunan bir adam vardı ki, 50 sene evvel gemisi kazaya uğradıktan sonra buraya düşmüş ve böylece ya - şamağa başlamıştı. *“Sonra iki Çinli daha vardı. Bu de- finenin yerini keşfetmişler — ve orada büyük zümrütlerle müzeyyen bir haç, bir de Saş bulmuşlardı. Bu Çinlilerden biri, diğerini bıçakladı. Buldukları de- fine üzerinde uyuşamamışlardı. — Bı . çaklanan Çinli ölürken, bana - define - nin yerinden bahsetti...,, Bir roman mevzuu pek andıran bu haberi seyyah Stradford daha bir ta - kım mevsuk ve makul malümatlâ te - yit aylemektedir. Define arayıcılar, arkadaşlarını da | — 7308 : birinci yenileme bürosundan: tamamladıktan sonra, maceralarına atı- lacaklardır. Belgrat Üniversitesi talebele- rinden müteşekkil bir kafile Tem- muzun yirmi ikinci günü şehrimi- ze gelecektir. Talebeler, Milli 'Türk Talebe Birliğinin misafiri o- lup İstanbul erkek lisesinde ika- Üni- versiteliler burada iki gün kala - cak ve tekrar memleketlerine dö- neceklrdir. — Gumansın — davası Türklüğü tahkirden dolayı kib- rit şirketi müdür muavini Mösyö Gumas hakkında takibat — yapılı-| yordu. Bu husustaki tahkikat netice- AU | lenmiş ve müstantiklikçe M. Gu-| mans'ın İüzumu muhakemesine karar verilmiştir. Bu davaya asli- ye üçüncü ceza mahkemesinde ba kılacaktır. Ha Faşizme karşı harp var! Fransız - sosyalistleri komünistlerle anlaştı Paris, 16 (ALA.) — Sosyalist fırkası milli mecisi, bütün gün iştima halinde kalmış ve komü - nist fırkasının faaliyet birliği tek lifini müzakere etmiştir. Hatiplerin ekserisi, buma taraf tar görünmektedir. Bunun, zece celsesinde kabul edilmesi muhte meldi. Yalnız M. Grumbach, bus! nun aleyhindedir. Çünkü teklifin | samimiyetine kail değildir ve iki fırka arasındaki ihtilâfları sayıp dökmüştür. Birçok hatipler ve bilhassa M. Blum faaliyet birliğine taraftar olmuşlardır. Maamafil! M. Blum fırkanın bilhassa Sovyetlere karşı serbeş « ti hareketini muhafaza etmesini istemektedir. M. Blum, Moskovanın, Fraânsa- nın dostluklarını Sosyalist fırka « sına kadar teşmil etmek arzusun- da bulunduğu fikrinde olup — “şa- yet Rusya Fransa ile askeri bir ittifak aktedecek olursa Sosyalist- lerin bu ittifakr — faaliyet birliği bahanesiyle — tasvip etmeleri lâ- zım gelecektir ve hattâ Sosyalist- ler bu tasvibi sulh için tehlikeli görseler bile bunu yapmak mec- buriyetinde kalacaklardır.,, De - miştir. Paris, 16 (ACA.) — M. Paul Fabre tarafından teklif ve S. F, L O, milli konseyi tarafından ka- bul edilen takrirlerin metni şu « dur: *“Milli konsey, Faşizm ile har« be karşı komünist fırka ile müş - terek hareket teklifini kabul eder. Misakı imzalıyacak ve maddele- rini tasrih edecek olan fırka ida- re heyeti azası daha şimdiden, ko- münist fırkasına umumi barbin yirminci yıl dönümü için müşte - rek nümayişler tertibini teklif et- meye karar vermiştir. Milli konsey, faşist tehlikesine aşılmaz bir mania teşki) edecek olan müşterek hareketin tahak « kukundan dolayı kendi kendini tebrik eder.” İstanbul asliye mahkemeleri Mehmet Mithat efendi ile İb- rahim Hakkı Bey arasındaki da- vanın — yenilenmesi — esnasında: Müddeialeyh sabık Ankara Şeh- remaneti sıhhiye memurlarından ve Cibalide Üsküplü mahalle- sinde Hayfar caddesinde 128 nu- maralı hanede mukim Hakkı Be- yin mukaddema İstanbul asliye birinci hukuk ma “-emesinden bu işe ait dosya ve teferrüatı adliye | yangınında yanmış ve ilânen teb- ligat ifa kılındığı anlaşılmış ise de bu kere büroca 20 gün müddetle ilânen tebligat ifasına karar ve « rilmiş ve yenilemenin icrası için tayin olunan 19/7/934 tarihine müsadif salı günü saat 15 te Ye- nipostahanenin birinci katında bu | lunan Birinci Yenileme Bürosuna | gelmediği veya vekilini gönder- mediği takdirde 2367 numaralı kanunun 6 ncı maddesine tevfi - | kan gıyabında muamele yapılaca- ği tebliğ makamına kaim olmık" üzere ilân olunur. l İ