y “Tip bBulmuştu. Artık — hazırlıkları Hakliki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL S5-7-934 Her Hakkı mahfusdur Geçen kısımların hulasası Mütarekeden sonra İstantul'da Anado- Ve ledinde çalışanlar arasına katılan İlha- mi, İngilizler lehinde çalışan Fatma Nüz- het'le tanışıyor ve onunla beraber yaşıyor. Diğer taraftan — Pantikyan — yazrhanesin '» mülfil kuvvetlere çalışan Feridun Bey Pan- Ukyan tarafından takip ettirilecektir. — Teşekkür edenıı Recep Bey. Recep Bey, artık ayrılmayı dü- şünüyordu. Bu sırada Fatma Nüz- hetin teklifiyle karşılaştı: — Burada sizi fazla alıkoymı « yayım, Recep bey. İşleriniz var- dır. Şimdi sizden ne zaman bir haber alabilirim?. — Birkaç gün içinde size uğra- rım.. — Nereye?, — Apartımanınıza.. — İlhamiyle beraber oturduğu- muz yere mi?. — Şüphesiz. — Oraya gelirseniz kapıyı du- var bulursunuz. Gene eski yerime taşındım, Sıraselvilere.. — Orayı da biliyorum.. — Nereden?. — Birkaç defa İlhamiyle bera- ber köşeye kadar gelmiş ve onu kapıda bırakmıştım. — Ya.. — Evet.. — Adres vermekten kurtulmuş oldum, demek.. Beklerim Recep Bey. — Şüphesiz. Beraberce kalktılar ve kapıya çıktıktan sonra hemen ayrıldılar. üt ll Recep Bey, Mehmet Beyi ge- hemen hemen tamamlanmış gibi bir şeydi. Küçük ve çapraşık bir| meseleden başka - yapılacak bir | şeyleri kalmamıştı. (E.) Bey ye - ni teşkilâtı tamamiyle tasvip et - miş ve Mehmet Beyle arkadaşla» rının Anadoluya geçebilecekleri - ni söylemişti. Nihayet ve nihayet iki üç gün içinde belki de hare- ket e*miş bulunacaklardı. Mehmet Bey Recep Beyi büs yük bir neşe içinde karşıladı. İlk sözü: — Nerede kaldın Recep, l—nıl saat 10,5 ta gelecek değil miy- din?. — Öyleydi ama Recep Bey, bir mâni çılıu Gelemedim. l'efnkı numarası 8: Tefrika: 95 — — — — Seni sözünde durdurmadığı- na göre mühim bir şey olacak gas liba.. — Pek de mühim değil dene- mez. — Ne bu bakalım. — Kırk yıl düşünseniz bulabi- leceğiniz bir şey değil.. İnsanm aklına, hayaline gelmiyen bir ne- tice ile karşılaştım. — Hayrola, nedir bu bakalım. — Şimdi söylersem sizin de inanmıyacağınıza eminim.. — Nedir?. — Fatma Nüzhetin İngilizler - den ziyade bize yardım - ettiğine sen inanır mısın?.. — Bu çevirme hareketini ya- | pan da kim?.. — Kendisi.. — Şüphesiz.. Anadolu kıyıla -! rından barut kokularımı almış o - lacak.. Başka türlü hareket etme- sine de imkân bulabiliyor mu- sun?.. | — Hayır ama, iş biraz da haki-| kate benziyor. — Korkarım, seni de kandırmı ya muvaffak oldu. — Hâlâ da olmuş değilim. Kü- gçük ve mühim bir ip ucu elde et- tim. Ufak bir araştırma işin haki- katini meydana çıkaracak,. — Kendisini nerede gördün?. — Buraya gelirken Beyoğlun - da.. Bir pastahaneye oturduk, ko- nuştuk. İngilizler işine nihayet vermişler, şimdi İlhamiyi aramak la meşgul. — Arasm dursun. i— Benden de rica etti, kendisi| ne yardım edeyim diye.. — Anadoluda olduğunu söyle- | seydin.. — ©O da pek âlâ Anadoluda | elduğunu biliyor. Fakat kal'iyet- le emin değilim. — $imdiye kadar nasıl olmuş ta İngilizler lehinde çaltısma drğmnı | Ööğrenememişiz. — Gizli tutmuş.. Mehmet Bey kızdı: — Halt etmiş kaltak, dedi. Ço- cuk mu kandırıyor. — Fakat işin tamamile böyle olduğuna bir şahit var, — Kim, — Hhaminin kızkardeşi.. Aşk mı, Servet mi? 5 Nâkili: (Vâ - Nü) Geçen kısımların hülâsası | Fikret, Avruüpadan donuncol Türkânı almak istiyor. Lâkin, Tür-| kânın fakirleşen fakat lüks hayat| sürmekten bir türlü vaz geçemi- yen babası İlhami Bey, kızını Ce- ma! Bey isminde zengin birine ver, mek arzusundadır. — Çok iyi edersiniz.. Ben de bu fikirdeyim... Size, bu ahvalinizden as- lâ caymamanızı tavsiye ederim... Lâ- kin, Türkçede bir darbımcsel vardır: “Hocanın söylediğini yap, yaptığını yapma!,, derler.. Kumarbazlar, nasıl yeşil çuha etrafında iskambil oyna - maktan vazgeçmezlerse, ben de, tıpkı enlar gibi, borsa muamelelerine giriş- mekten kendimi alamam... Şimdi, oğ - lum Fikretin İstanbula geldiğine çok memnunum... Onun mütalcasını sora - rak bazı muamelelere — girişeceğim.. Her halde, mühim bir bankanın mü - dürleri arasında olduğu için, bana yol gösterir.... Fikret, kendi kendine: “ — Anlaşılıyor, anlaşılıyoc.. - Diye söylendi. - Türkânı Cemal Beye verdikten sonra, niçin parasız kaldığı- nt bu suretle izah ederek, ailenin es - ki lüks hayatında yaşayabilmesini ca- madın sırtına yükliyecek: “Biz zen - gindik amma, son günler içinde, filân- ca borsa oyununda battık!.." Diye - cek... Ve bu batışın da kabahati be - nim sırtıma yüklenecek.. Çünkü, bak, ne diyor: “Malümatı benden alacak - muş..." Ben, yanlış malümat vererek aile servetinin mahvine sebebiyet ver- miş olacağım.. İlhami Bev de. her a - - HABER — Akşam Postası — "Fıkra musabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada meşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol. Kurtla çobın köpeği Bir adam kırlarda dolaşırken u- zaktacı iki hayvanın geldiğini gör- dü. Hayvanlar yaklaşınca bunlar- dan birinin çoban köpeği, diğeri- nin büyük bir kurt olduğunu gör- dü. Kurtla çoban köpeğinin böyle can ciğer gelişine şaştı. Yanlarına gidip selâm verdi: — Ezeli kininiz ortadan kalk- mış, ahbap olmuşsunuz; memnun oldum. Yalnız ikinizin bir yere gelmeniz muhal iken böyle ne ol - du da dost oldunuz? Çoban köpeği şu cevabı verdi: — Kurtla benim dost olmaklı- ğımın sebebi çobandır. Dün bu kurt benim sürüye geldi. Sürüden bir kuzu kaptı. Bunu görünce var kuvvetimi bacaklarıma verdim. Kuzuyu kurtarmak için peşinden | koşlum. Lâkin yetişemedim. Çare- siz kalmca gene sürümün — başına ' döndüm. Çoban beni boş dönmüş görünce kalm sopası ile fena halde dövdü. Kemiklerimi kırdı. Ben ise onun uğrunda canmnı bile tehlike- ye koymuştum. Bundan sonra ço- bandan bana vefa olmıyacağımı an ladığım için çobanın düşmanı olan kurtla birleştim, Çoban varsın ha- Tini görsün! İzmit: Rifat — Elbette sorup nirmıuiıı. Ya böyleyse ne yaparsın.. — Hiç.. Fakat İngilizlere yetiş- tirdiği haberleri ne yapalım. — Bunu da sordum, Bir çoğu - nun yalan haberler olduğunu söy- lüyor. Mehmet Bey Fatma Nüzhet hak-| kındaki kökleşmiş fikirlerini bir| türlü değiştirmeye razı görünmü - yordu. Bununla beraber, Ilhaminin kız kardeşinden hakikati hemen ©! gün öğrenmiye karar vermiş bulu- nacaktı ki: — Ben, dedi, bugün zaten Üs- küküdara geçeceğim. Sorar öğre - nirim, — İsabet olur. Bugün bir muam amayı halletmiş oluruz ve Fatma - ya karşı alacağırmız vaziyet tavaz- zuh eder. — Evet.. — Şimdi, bundan başka yapa- cak bir işimiz var mı? — Var.. Sen (E.) Beye uğrayıp İ şu kâğıdı vereceksin, Ondan ala - (Devamı var) dıııı başında ben Öıvı manevi fedakâr- lıklar isti; B” Akşama kadar bir iki yerde durn - vak kokteyller, vermutlar içildi. Tak- si, tam altı buçuk İira tutmuştu. Delikanlı: “ — Amcam şu bir iki saat içinde yirmi liradan fazla para sarfetti. E - ğer Cemal Bey Türkânı almamağa kalkışırsa, veklâm parası boşa giderse iş berbattır!...” Diye düşündü. Fakat, Cemal Beyin, kızı almak - | ftan vazgeçecek cinsten olmadığı - ni eve gelir gelmez anladı. Zira, otomobil, daha köşe — başına yaklaşırken, zengin delikanlının ren - * gi döndü. Sesine bir pürüz arız oldu. Rengi kızardı, morardı, sarardı. Hele, Türkânın elini sıkarken, o - nun nazarlarına maruz kalırken uğra- dığı hali gördü de, Fikret: * — Bu çocuk iyice âşık.. Diye dü- şündü. - Öyle kendiliğinden kolay ko- Tay vazgeçeceklere benzemiyor... (l - hami Bey, doğrusu, müstakbel dama- dinı gözüne iyi keetirmiş.. Hakkı var.. Gerçi, rolü benim zihniyetime göre iyi rol görünmiyor amma, hanzi baba, kı- Nakıl ve tereüme hakk hakkı mahf' Yazan: M. Gayur Ü e. Bu esnada lâmbadan çıkan küul bu- harları katalzör vazifesini gören sıcak | ı plâtin muvacehesinde havadaki oksi - Jenle birleşirler ve aldeid, sirke hamı- zı ve su buharı husule gelir. Plâtin te- | lin “beyaz ateş,; halinde kalmasını te- İ min eden şey kimyevi teamülden hu - sule gelen hararettir. Küul hava müvacehesinde mikro - derma açeti ismi verilen mayi ile de ta- hammuz eder ve sirke hamızına deği- şir. Mayide şaraba veya sulu ispirto - ya mikroderma açeti koyarak sirke ya- parlar. Künlü etili yavaş yavaş ve dikkat- Te hamızı kibrit üzerine dökecek olur- . sak fazla hararetle beraber su - ve SO* H. C* H* — hamızı kibritiyeti etil husule geldiğini görürüz. Küulü etil hamızlarla birleşerek bir | taraftan su, diğer taraftan milhleve | benziyen mürekkepler husule getirir. Bu mürekkeplere milhi esterler veya | eterler ismi verilir. | Köulü etil, asid kloridrik ile birle . | şinco: CI S* H* — kloru etil cismi hâ- sıl olur: CHOHF HC-CC'H' * HO Kesif hamızı kibritle ısıtılırsa mürt etilen'e ayrılırı Küulü taktir cihazında hafifce 1sıtır- sak âdi eter husule gelir. İSTİMALİ — Künul şarap, bira, el- ma şarabi, rakı, konyak, absent gibi iç- kiler halinde kesretle kullanılır. İtrı - yatçılıkta esanslar saf ispirto ile yapı- lır. Meyvaların muhafazasında, klor - form, esterler ve bilhassa adi eter — eter sülfürik “lokman ruhu,, — kollod. yon ve tentürdiyot imalinde ispirto kullanılır. Saf olmıyan ispirto teshinin- de, tenvirde, motör işletmekte verni i- | malinde kullanılır. | ISPİRTO İMALİ — Kimyager Bertölo ispirtoyu terkip sureti ile ima- | Te muvaffak olmuştur. Bunu etilene su tesbit ederek yapmıştır: Bu tcamül şu suretle yapılır.Evve- L İâ etilen gazı ı..:..,. Lihcitle wmın müd- det ve şiddetle çalkanır. ıı—ı.ı.hı-! mızı kibritiyeti etil SO' H C' H' hu - | sule gelir; Bu mndde kapâlı'vir kâpta “ vu ile tahallül eder ve hamızı kibritle küul husule gelir: Sanayide ispirte Glükoz ve şekerli maddelerin “küulü ihtimari,, ile elde edilir. Bunlar ihtimara yani uzvi ma.- yalanmaya terkedilince küul ve hamı- zı karbon husule gelir. İspirto istihta- linde iptidai madde üzüm olursa şarap, elma olursa sidre yani elma şarabı, ar mut olursa puare yani armut şarabı iç- kileri husule gelir. Bunlar kaynatıla - rak ispirto elde edilir. İspirto sanayide, glükoz — mahlülü, şeker fabrikalarının bakayası olan me- las, pancar, misır, patates, buğday, ar- pa, pirinç, çavdar, mtusir gibi nişastalı hububat ve hattâ odundan istihsal o - hanur. znı zengin kocaya vermek — ve batan nile servetini kurtarmak için böyle u- fak tefek bilelere baş vurmaz.. Bütün | dinlerce ve — şarkın garbin — bütün| cemiyetlerince, bu gibi hareketler, ma-| kul, muvafık görülmektedir...” Şimdi, Türkânın ne haleti ruhiye - | de bulunduğunu anlamak istiyordu. Baba kızi ve müstakbel damadı sa- l donun orlasında bırakmış, kendi bir * köşeye çekilmişti. Fakat, Türkân, o - | nun böyle kenarda kalmasına razı ola- madı. Babasiyle misafiri başbaşa bıra- karak, Fikretin yanına koştu: — Nasılsın bakayım.. — Vallahi ilk geldiğin gün, beni bu kadar ihmal e - derek sokaklarda Colaşışına içerledim.. Ben senin gelmeni iple çekeyim; sen | böyle yap... Olur şey değilsin... İki eliyle birden, sepet gibi, kolu - na girmişti. İki sıra hembeyaz dişini göstererek Fikretin gözlerinin içine bakryor, gülüyordu. Bir insan, ancak nişanlısına böyle bir tavır takımmabilir- di Hele, müstakbel zevcinin yanında bir çocukluk arkadaşına bu muamele- de bulunmak, bir genç kızı töhmet al- İspirtoyu mevaddı ccnebiyedei tarmak için taktir usulüne olunur. İyi bir taktir makinesi (l derecelik ispirto elde etmek dür. Fenmentation alcooligue — Kül ihtimar — Bir volf tecrübe şişesi hm içine 20 ilâ 28 derecci harat hafif glükoz mahlülü ile bir kaç gf bira mayası — Lövür dö biyer kı hm. Mahreç borusunu “Su havuz da — Havzı ma,, mihber altına lüm, Mihberde bilâma hamızı andricl karbonik toplandığını ve zan intişarı nihayet bulunca m glükoz kalmadığını görürüz. Eğer Tülü taktir edersek küwl elde edilir. me ki düsturu “C* H* Or,, olan glüf bira mayasının tesiri ile bilâma za karbon ve küule ayrılıyor: İşte bira mayası ile glükozun lece tahliline “küulü ihtimar,, Bira mayası hürdebinle len ve tezerrür “parçalanma,, le teketsür eden beyzi şekilde maddelerden mürekkeptir. Bira m sının tesir etmesi için aşağıdaki lara lâzum vardır: 1 — Mahlülde yüzde on ilâ 12 fazla glükoz olmalı 2 — Mahlülün harareti 30 ilâ derece arasında olmalı, En iyi ret 20 ilâ 25 derccedir. 3 — Mahlül içinde bira mayı gıdalanabileceği azotlu ve fosforlu deler olmalı. 4 — Mahlâl Kalevi — ı—b_ hut şiddetli hamrzi olmalıdır. Bu şeraitle beraber bira mayas! niş satıhlı bir kapta bulunur ve hava ile temasta olan şekerli mayi rünunda olursa ziyadesiyle çoğalır ihtimar Ali husule — gelemiyec küul elde edilemez. Fakat eğer miktarı az oludsa mayadaki urvij delerden alırları Ve hamızı veşi göim meksizin de ılh ödilir. “Bumn içil kerli mayia bira mayasının — ( olan zimaz denilen bir diyastazı Adi şeker, enveritin denilen bir yastaz ile evvelâ glükoz olur. tahammür eder. Envertin de bira * yasının ifrazatındandır. Demek ki, bira mayası — glül şekerli maddelere ifraz ettiği diş lar vasıtasiyle tesiral balur, “İhtimarı küuli” şarap, sidr, ispirto imalinde, ekmekçilik ve cılıkta vukua gelir. Üzüm dalı asarelerinde ihtimar Ekmek mayasında da, levürler duğundan hamurda ihtimar vukua lir ve intişar eden hamızı karbon maği kabartır. (Devamı vaf 't barakıcı' 3 sasliallaidani Biçare Cemal Bey, renkten girdi. Sarardı, morardı. Tlhami Beyin şaşkınlığı, ötekir aşağı değildi. — Türkân, Fikret ağabeyisini sever... - Diye, Cemal Beye düâ meseleyi tefsire uğraştı. Genç kılz, bir çanı daha — O, benim, idealimdir... Salonda bir sağuk hava esti. Fikret: * — Bu işler başıma nereden * dı?.. - Diye üzülüyor, yerlerin dil | geçiyordu. - Lâhavle... Hepsi de setlerine beni âlet etmek istiyor.” Genç kız, şimarıklığı ele — Üç seneden beri, müt Fikretin avdetini düşündüm... O İstanbul benim için, öyle m ki,.. Bugün, cidden mes'udum.. Cemal Bey, çok terbiyeli bir tu. Kaba bir harekette M. beklenilemezdi... böyle fena vaziyete sokulsa bile.. ” doğrusu, Türkânı pek sevdiği de linden anlaşılıyordu. (Devamı V