HABER — Akşam Pöstas Otuzdan fazla erkek öldüren dişi bir Landrü Bu fevkalâde güzel ve şuh kadın esrarını öğrenen ihtiyar ve iğrenç uşağına derhal ilânı aşk etti Başına bir balta saplanmış olduğu halde Landrü,yü elbette hatırlarsınız. Beş , altı sene evvel meydana çıkan bu adam hayatımda otuz, kaırk kadının Iıınmnî girmiş, onları aldatarak gçetirdiği evin. | de öldürmüş, ve yaptığı bu cinayet- leri uzun müddet gizliyebilmişti. İşte son zamanlarda bir tesadüf ne-| ticesinde böyle bir Landrü daha keşfe- dilmiştir. — Yalnız bu seferki — Landrü îık_»ı VEPTBEe Günnse İrminde bir dındır. Bu kadın hayatında 20 sene müd- detle hepsi gizli kalan bir çak cinayet-| ler, büyük mali ihtikârlar yapmıştır.! Simdiye kadar yaptığı cinayetlerden | keşfolunabilenleri 80 tanedir. Dahz | keşfolunmamış on, on beş cinayeti de- ha olduğu muhakkak addediliyor. Aslen Belle Jesser isminde ve Nor- veçli olan bu kadın hayatının ilk devre- lerini şimali Norveçte Trondhjem şeh- rinde geçirmiştir. Ebeveyni orta halli ve esnaftı. Halbuki Belle Jotser kendi- lerinden büsbütün başka karakterde ol: duğundan onların sakin hayatına ta - hammül edemedi ve evvelâ bir tüc- carın kâtibi olarak Oslo ve bilhara da| oradan Amerikaya Amerikada çok iyi bir şekilde ev - lendi. Kocası zengin bir Nev-York'lu idi. Kendisiyle beraber Şikago ve Sen Lü'ye gitti. Buralarda hakiki Amerika | hayatını öğrendi. Norvoçli genç kız şayanı hayret dş-l recede sportmendi. Bir erkek — kadar| küvvetli ağeteleri vardı. Gayet iyi ata biniyor ve çok güzel yüzüyordu. Mr, Sörenson isminde olan yeni ko- casının Mişigan gölü civarında plâjları vardı. Bir müddet sonra buraya gele- rek yaşamağa başladılar. Bu zamana kadar normal ve dürüst bir hayat ge - çiren Belle'in hayatı bundan sonra feci ve korkunç devrelere giriyor. Mrs. Belle Sorenson bu esnada yir - mi yaşında bulunuyordu. Fakat talih bu mes'ut(!) çiftin saa- detlerini kıskanmış olmalı ki, bir gün güzel Norveçlinin zevci Mr. Max So - | sek bir bedelle sigortalamayı unutma - Bundan sonra Şikagoda yerleşti. Ve parasiyle büyük bir mağaza atçı ve mali teşebbüslere girişti. Şunu da ilâve edelim ki, Madam Sorenson mağazası- nu ve içindeki bütün eşyasmı çok yük -| mıştı. 1894 senesi kışında bir gece Şikagı itfniyesi yolları çınlatarak geçti. On dakika sonra bir polis memuru Madam Sorenson'un kapısını çalıyor ve kendi- sine binlerce dolar sigortalı olan ma; zasının yanmakta olduğunu bildiriyı du. Genç Norveçli deli gibi evinden fır- ladı. Polis ve itfaiye memurları kendi- sini güç zaptediyorlardı. Fakat bütün çalışmalara rağmen — manlesef mağaza tamamiyle yanmadan söndürülemedi. Yalnız büyük bir teşadüf neticesin - de sörvetini Sigörta kumpanyalarından kazanan Madam Sorenson bu sefer bir- az müşkülâta uğradı. Sigorta şirketleri para vermek istemediler. Hattâ bun - Oda âlevler içinde kaldı lardan biri yangının kasten yapıldığı nt alenen ileri sürdü, bunun üzerine n-| bıta gayet dikkatle tetkikat yaptı. Nor- veçli dul bir çok defalar istintak edildi. Fakat bütün bunlar nihayet bir istin -| tak, bir keşif hududunu geçemedi tice itibariyle hiç bir delil bulunarmadı.. ğından Sigorta - kumpanyaları - parayı tamamen ödemek mecbüriyetinde kal - dılar. Mers. Sörenson bu defa da galip gel- mişti. Yahrz şunu da ilâve edelim ki, renson hastalandı. Ve doktorların bü- | tün çalışmalarına, uğraşmalarına rağ men bir türlü yakalandığı esrarengiz | hastalıktan kurtulamıyarak öldü, Dok- | torlar bu ölümü esrarlı buldular. Maa-| mafih Sorenson'un dul zevcesi yüksek bir ücretle hayatı sigortalı olan zevci - nin ölümünden sonra bu parayı tama -| men şirketten almakta endişe etmedi. Bu teessür altında oralarda dnrııık istemiyen bu betbaht dul parayı tahsil | €ittikten sonra buradan uzaklaştı. Yal nız büyük bir tesadüf(!) eseri ayrıla - cağı gece 15.000 dolara sigortalanmızş olan evi de yandı. Arka arkaya iki felâ- ket atlatan bu betbaht kadın ebediyyen ayrılacaği yerden ceman — 40.000 dolar almıştı. bu vakadan on beş gün sonra Norveçl-i nin oldukça mühim bir ikramiye ile yol vermiş olduğu mağazanın caki kapıcısı bir gece birden bire kayboldu. Her - kesi büyük bir heyecan içinde birakan | bu vakanın esrarı aslâ anlaşılamadı. Ve zabıta neşrettiği raporun — kendisinin parasına tamaan kaçırılarak — öldürül -| müş olması ihtimalinin en kuvvetli ol-| duğunu yazdı. Bu vakalardan sonra Mrs. Sorenson| Şikagodan ebediyyen ayrıldı. Ve İndi- ana eyaletindeki Laport şehrine yerleş- ti. Burada kendisine iyi irat getiren bir kaç evle büyük bir villâ satın aldı. Vil- Tânm etrafı çayır ve koruluktu. Bir kadın hem genzin, hem de genç | ha oldu. Villânın önünden geçenler, Kim ümit ederdiki bu kürek ve güzel olursa ona talip mi bulunmaz? Daha yerleştiğinin haftasında civardan bir çok aşk ve izdivaç tekliflerine ma - ruz kaldı. O, bu taliplerin en zenginini tercih ederek evlendi. Yeni kocası Lory Gunnesi çok zengin bir çiftlik sahibi kendisini çılğın gibi seviyordu. İki se- ne tamamiyle romantik bir hayat ge - çirdiler. Bu esnada evvelkilerle bera - ber güzel Norveçlinin üç çocuğu oldu. Babası Carel isminde olan öz oğlunu o kadar çok seviyordu ki, anlatılam İkamet etmekte — oldukları duvarları gayet yüksek Vakitlerinin büyük bir kısmını burada geçiriyorlar ve gayet nadir olarak dı - şarıya çıkıyorlardı. Zengin çiftçi dışar- da her vesile ile dostlarına saadetinden bahsediyor. Ve kendisini dünyanın en| mes'ut adamı addediyordu. Fakat bir gün, büyük bir felâket da- isminde birdenbire içeriden canhuraş - çığlıklar işiterek koşuştular. O esnada yoldaa geçen bir Alman doktor da bunlara ka- tıldı. Bahçe kapısını kırarak — açtıkları zaman güzel kadını yarı çıplak bir hal de, deli gibi sağa sola koşar ve hayk » rır bir vaziyette buldular. Villânım iç kapısı önünde zengin çift- çi Lory Gunnes başma bir balta sap « lanmış olduğu halde ölü yatıyordu. Ka fasımdan sızan kanlar yerde kocamaa bir leke yapmıştı. Bu vaka Belle Gümess'e o kadar te- #ir etmişti ki, doktorlar bir hafta müd detle kati istirahat tavsiye ettiler, Zen- gin çiftlik sahibi Lory Gunness'in ha- yatı sigortalı değildi. Yalnız vasiyetna- mesini açtıkları zaman on binlerce do - lar tutan emlâkini sevgili karısına bı - raktığını okudular. Bütün cinayetler gibi bu da meçhul kaldı. Yapılan uzun tetkiklerden son- va bu vakanım Villâyi soymak istiyen | bir hırsız tarafından yapılmış — olduğu | meticesine varıldı. Belle Gunnes bundan sonra evlen - miyeceğini söyledi. Çünkü sevgili ko- casının ölümünden sonra iki büyük ço- cuğunun esrarengiz bir tarzda yokolma- sı onu fevkalâde mütecssir etmişti. Hırsız drvardan atlamış ve bahçede oyniyan çocukları kaptığı gibi öbür ta ryafa almış ve oradan meçhul bir vası- ta ile kaçırmıştı. Polis memurları yeni -| den villâyi doldurdular ve gerek bahçe- | yi, gerek dışarısını en ufak yerine ka- dar uzün uzun araştırdılar. Fakat bah- çenin bir köşesinde yeni örtülmüş ve üstü yaprak ve saire öteberi yığmiyle kapatılmış bir toprak yığıniyle topra -| ğa gömülmüş bir kürek kimsenin na- zarı dikkatini celbetmedi. Bu felâketlerden sonra zengin dul bir daha kat'iyyen evlenmiyeceğini ilân etti. Ve her vesile ile bunu etrafın- kilere söyledi. Buna rağmen bir gün gazetelerde | şöyle ilân gürüldü: “Müteaddit ev ve çiftlik sahibi genç ve zengin bir dul evlenmek üzere iyi tabiatli, zengin bir adamla tanışmak istiyor.” Güzel kadına çok çabuk — cevaplar gelmeğe başladı. Belle Günnets bun . lardan bir çoğunu görüşmek Üzere giz. lice evine çağırdı. Yalnız şayanı dikkaş (Alt tarafı 12 nci sayıfada) Şehu: Mektubu Mecidiye köyü ne halde 2 Haziran 1834 Çingene deyip geçmiyelim - veremle böyle uğraşılır ... Mecidiye köyü gittikçe şenleniyor Zaten kaç yıldır, yazın, kala- balığı ile göze çarpan gözünü sev-; diğim Mecidiye köyü bu sene büs- bütün aldı, yürüdü. Taksimden Yenimahalleye işliyen otobüsler bo ğazın, İstinye'ye kadar olan ekser kısmımı nasıl körlettilerse Mecidi-| ye köyünden Boyacı köyü sırtları- | na kadar olan üst kısmını da öyle- ec canlandırdılar, parlattılar, hele Mecidiye k bu yüzden Cuma ve Pazar günleri, bilhassa Cuma-| ları öğleden sonra âdeta büyük bir| geçit ve seyir yeri oldu. Daha bir iki yıl önce topu topu iki kahvesi bulunan Mecidiye köyünde bugün| sağlı sollu ve bahçeli kahvelerin| gazinolarım sayısı bul-| du. Gene sağlı sollu 6 koskoca| dutluklar Cuma günleri - seyirci-| dedk göçülrüle Hales geldi :Nalkl berideki Hürriyet tepesi de gene kalabalık oluyorsa da Mecidiye kö yü bahçelerile köyün arkasındaki geniş dere içi şimdi Beyoğlu yaka- sının en güzel, en ucuz, en kala- balık birer H““"w manzarası çok güzel olan bu kö-| yün bahçeli kahvelerinden birine kurulup Boğaziçinin akşam dönü- şünü seyretmek doğrusu pek ömür oluyor, Başta Ertuğrul Muhsin Beyinki| olmak üzere içi şik şik köçklerlel dolu olan bu köy, galiba bu gidişle az zamanda Kadıköyüne falan taş| çıkaracağa benziyor! , düzineyi mesiresidir. * » Dünkü Vakit arkadaşımız Ro- manya çingelerinden bahsederken güzel san'atlerin en belli başlısı sa- yalan musikide bütün dünya çin- genelerinin gösterdikleri istidat ve kabiliyeti söylüyordu. Hakikaten de öyle değil midir ya? Geçen sene sinemalarım birin- de görüp dinlediğimiz © Viyana çingene musikisi ne harikulâde bir şeydi. Sonra bizdeki - haydi çinge- ne demiyelim de.... Zaten bunu artık demek te istemeyiz - çigan- ların musikide gösterdikleri isti-| dat ve kabiliyet az buz şey midir? Dünün en meşhur kemanilerinden udilerinden, kanunilerinden — bir çokları bunların arasından yetiş- miş olduğu gibi gene bugünün meş hur kemancı, utçu, ve kanuncula- rı ile beraber her gün radyoda, gramafonlarda kâhtam bir incesaz| takımile birlikte, kâh tek bir tam- burla, kâh bir kemençe veya - vi- yolonselle beraber ve kâh ta solo olarak cçalan ve kendilerini bize pek lezzetle dinleten maruf klâr- netçiler de onlardandır. Hattâ ge- çen gün İstanbul kahvelerinden birinde iki küçük oğlu ve bir küçük kızile birlikte çalıp söyliyen dört ik bir kafileye rastgeldik ki iroz taraflarından muhacir olarak buraya gelmiş olan bu zavallılar" dan yaşlı baba klârnet, 10 yaşında ki kız def, 8 yaşındaki oğlan ar* monik ve onun küçüğü altı yaşım” daki kardeşi keman çalıyordu, hem de görseniz ne çalış! Altı ya- şındaki bir çocuğun kemanla: “Rumba da rumba da rumba!, “Kalbime vurdun zimba!,, Y? pürüzsüz çalması herhalde bunlar rm müsikideki istidat ve kabilir rinin en açık bir mostrasid?" Pa " Üç yıl önce açılmış olan Eyüp” teki verem dispanseri şimdiye ka” dar muvazzaf doktorsuz ve ront gensiz idare edilmekte idi, Şimdi* ye kadar buraya gelen hastalar! kâh Tevfik Salim Paşa, kâh Tev” fik İsmail, kâh da İhsan Rifat Bef ler muayene ve tedavi etmekte V€ röntgen için de hastalar Sultanah* met dispanserine gönderilmekte İ” diler. Şimdi iİsze bu — dispansef? Şevki Bey isminde muvazzaf bif verem mütahassısı tayin edildiği gibi Ahmet Bey isminde eski bi doktor da kendisine refik verilmif tir, Ayni zamanda Sultanahmett€ ki iki röntgenden birisi de bugüt” lerde Eyübe nakledilerek — hastâ” lar Eyüpten Sultanahmete kadâ gitmekten kurtulacaklardır. Şit di iki doktor ve iki hemşire ile id re edilen bu dispansere üç sent içinde sanatoryum lıdaviıind"' binden fazlasına verem — teşhif! konmuştur. Dispanserin vazif' verem leşhisini koyduktan son'? tedavisine başlamak ve - bunla! içinde snnaloryom tedavisinde” fayda görecekleri sanatoryuml | ve icap edenleri başka hastahaP? lere yatırmak, sonra da h ailesi arasında korunma - terti aldırmaktır. Hastalar arasında dın müracaatçılar erkeklerden #Ü) ha çoktur. Şimdilik haftada gün muayene ve tedavi yıpll 4 dispanser icap ederse bu gü arttıracaktır. Geçende bir ç'k .' fabrikası hastalara verilmek w re buraya beş kilo kakao ve İ; şekerci iki kilo karemelâ verdi gibi bazı ilâç mümessilleri d h raya arasıra ufak tefek yl’dy yapmaktadır. Seyyar Habert