İi7 KY ?:Wı Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine hağlıyını Kadri CEMiL Her hakkı mahfuzdur ' | 2-6-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarekeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde çalışanlar arasına ka- tilan İlhami, İngilizler Tehinde çalı - şan Fatma Nüzhetle tanışıyor ve o - nunla beraber yaşıyor. Diğer taraftan Pantikyan yazıhanesinde —milli kuv - vetlere çalışan Feridun Bey Pantik - yan tarafından takip ettirilmektedir. E — Kumpanyanın malümatı haricinde kondüktör kıyafetile ba zı Tüfk zabitleri seferlere iştirak ve hat güzergâhında keşiflerde bulunmaktadırlar, Yunan askeri idaresince Edir- nede tahkikata devam olunuyor- muş. İstanbulda da kumpanya ta- rafından bir Yunan zabiti huzu- runda ayrıca tahkikat yapılıyor- muş. Birçok Trk kondüktörler iş- ticvap edilmiş ve fakat bu hususta âmil ve fail olanlar henüz meyda- ma çıkarılamamış, yalnız kat'i ola- rak tahakuk eden yukarıdaki mad deler imiş. Failleri cürmü meşhut halinde yakalryabilmek için lâzım gelen tertibatın alımdığı — söylen- mektedir. Bilhassa Sirkeci sevk zabiti yüzbaşı Hilmi beyin taras - sut ve takibine devam olunuyor - muş. Şimdilik elde edilen malü- mat bundan ibarettir. — Başkaca bir şey öğrenilebildiği takdirde bittabi arzedilecektir. | * Sofyadan İstanbula dönen | isithbarattan Cinazyan tarafın dan bir rapor verilmiştir. Bu ra - .gı_-!ıın_ı'ı__ııı- şöyledir: “Bulgaristanda bulunan Ame- rika hükümetine mensup Türk ih tilâlcilariyle bir kısım Bulgar ko-| mitecileri Rumeli kıtasında — vasi mikyasta teşkilât yapmak üzere birleşmişlerdir. Bu teşkilâta Bul -| gar hükümeti hazırasının malü - matı altında pek çok Bulgar zabi-| tanı da dahildir. Teşkilât merke - zi Filibe şehridir. Teşkilâtın faa - liyete geçebilmesi için Trakyanın muhtelif kasabalarma bir çok a - janlar gönderilmiştir. Bu meyan- da Selâniğe Hayri Bey namında bir Türk ile Teodorf ve Yaçef na- mında iki Bulgar, İskeçeye de Ri- za Arif Beyler!le Haçikof namıdi- ğer Aleksef; Dramaya pı-ııııılı' Şakir Beyle Boyaciyef; Edirneye | Cemal Beyle Dedeağaçlı Süley - man Bey gönderilmişlerdir. Diğer Geçen kısımların hulâsası Mekteplerde okutulan ve tarihte, e- debiye.ta bahsi geçen bir kral Ödip ei- ganesi vardır. İşte, o gün, falcı Fatih Efendi, Edip Beye, Kral Ödipin felâ. ketine uğrıyacağını haber veriyor. De- likanlı, istarap içinde, ne yapacağını bi- lemiyor, Eve dönüyor. Anneosine ne söyliyeceğini şaşırıyor. Onun yüzüne bakamıyor. Kendisine, Osman Bey ismindeki ahbabınım ge'di- ğini haber veriyorlar, Falcıyr tavsiye eden bu adamdır. Osman Bey, sakal bırakmıştır. Edip, arladaşına neseleyi söylüyorsa da, an- nesine bir türlü açılamıyor. Şimdi, E- dip, Aliye Hanım isminde tanıdığı bir kadımın evine gitmiştir. Kafaları du- manladıktan sonra Osman Beyi de gağrıyorlar, ——— — ğ *gözlerinin şeytani bir ışıkla parla- Tefrika: 80 | sede isimleri öğrenilememiştir. Bu ajanlar ahaliyi Yunanistan a - leyhine tahrik ve teşvika ve ati - yen vukubulacak harekâtı ihtilâ - liye için hazırlıkların teminine ça lışacaklardır. Trakyanm İngiltere himayesi altında sahibi istiklâl olması için | çalışacak gruplara İngiltere hü - kümetinin manevi ve maddi mü-ı— zaheret vaitleri Bulgaristan hükü- metince haber alınmış ve bu hu - sus hakkında bir kısım vesaik ta "elde edilmiştir. Keyfiyet Bulgar komiteleri ta- rafından Yunan mehafiline bilva-| sıta işittirilmiş ve bu sebeple Ka -| valada bulunan Giritli Muhtar Beyin Yunanlılar tarafından tev - kifine teşebbüs olunmuşsa da mu- muaileyh bin müşkülât ile Sırbis- tana kaçmış ve bugün Lâzaroviç | namı altında bir Sırp pasaportiy- le Bükreşte bulunmakta ve Sofya ile muhabere etmektedir. Trakyada icrayı harekâta me - mur edilen Çerkes ümerasından Eşref Bey hakkında Bulgaristan İslâm ahalisi arasımda yaptırılan propıgandadan müsbet neticeler elde edilmesi mümkün değildir. Çünkü İslâm ahali mumaileyh hakkında pek hüsnünazar besle - memektedirler. Vaktiyle Gümülci ne hükümeti muvakkatesi teşkilâ- tındayken suiistimallerde bulun - duğuna dair hakkında kati bir ce- reyan vardır. Binaenaleyh bu zat Trakyada İngiliz nüfuz ve muhab | betini aşılamıya muvaffak olamı- yacaktır. Bulgar hükümeti erkânmdan bazılariyle sabık mebuslardan Gümülcüneli İsmail Bey arasında | bazı müzakerat cereyan etmekte olduğuna delâlet edecek - deliller elde edilmiştir. Bu meyanda mu- maileh İsmail Beyin yakınların -| dan İskeçeli İbrahim Murat Be - yin geçen temmuz nihayetinde Sofyada görülmüş ve Çiftçi fırka- sı heyeti merkeziyesinden Vasil - yef ile temasda bulunmadığı an- laşılmıştır. Son zamanlarda Bulgaristanda oturan ecnebiler ve bilhassa İn - gilizlerle Amerikalılar sıkı bir ta- rassut ve takibe maruz kalmakta- dırlar. Hattâ Rusçuk memurların- Tefrika No.21 2-6-934 Aşk ve ma- cera romani Nâkıli (Va-Nü) Bu adamın yüzünü, daha ilk andan itibaren hiç beğenmemiş Hele, Edibin son cümlesi üzerine, | dığını gördü: — Evet, gitmelisin... Haydi, ya- rından tezi yok, İzmire gidelim... dedi. Ve sonra, uzun, nutka başladı.! Arada sırada mütemadiyen: “— Benim seni ne kadar sevdi- ğgimi, nasıl candan sana bağlı ol- duğumu bilirsin kardeşim Edip! —nevinden sözler sarfediyordu.— Öl de! Senin içi öleyim...., Bu cümlelerin perdesini Aliye, hiç beğenmiyordu. Bilhassa, bu a- HABER — Akşam Fostası Tariht Tefrika: 65 Geçen kısımların hulasası Ali baba, İstanbulla Rusya, iki memleket arasımda kadım — ticareti yapmakla meşğuldü. Alibaba küçük - ken hadım yaptığı Fethada İstanbul- daki kızlarını teslim ederek, Kalkas- yaya gidiyor. Tifliste valinin kona - ğında (Fatma) isminde bir Güreü kı- zımı kaçırmağa uğraşırken, Rüstem isminde bir gençle tanışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam âlmak üzere Tiflise gelmiş - tir. Rüstem Fatmayı kaçırıyor ve fail olarak Ali babayı Sindana atıyorlar. Ve Rüstem, günün birinde Fatma ile İstanbula dönmeğe muvaffak oluyor. Rüstem, dıvarın üstünde uzun müddet düşündükten sonra, tek- rar başını pencereye uzattı. Bu se- fer gördüğü manzara Rüstemi büsbütün sinirlendirmişti.. Hatice dökük saçlarını kurumuş bir iske- let üstüne dayar gibi, Mahmut Pa- şanm titrek kolları üzerine — ser- miş ve başını efendisinin göğsüne dayamıştı, Hatice Mahmut Paşaya anlatı- yordu: bile teşebbüs olunmuş ve fakat İngiliz tabüyetinde bulunduğu anlaşılınca tarassut ve takibiyle iktifa edilmiştir. Bulgaristan bolşeviklik cere - yanları gittikçe tezayüt ve teves - sü' etmektedir. Bolşevik propa - gandacıları Varna ile Köstence a- rasında hususi vasıtalarla gidip gelmektedirler. Bulgar hükümeti bu ahvale karşı âdeta seyirci va - ziyettedir. Ağustos iptidasında (Rusçuk) ta bolşevik rüesasın - dan Çarikof ile Sazef hükümetin müdahalesini icap ettirecek bir tarzda tahrikâtta bulundukları i - çin kendilerine dostane bir tarzda mahalli mezkürü terketmeleri lü- zumu bildirilmiştir. Bulgaristan Çiftçi fırkasının İslâm mebus ve mensuplarının | Ankara hükümeti tarafından A -! nadolu çiftçileri fırkası namiyle bir fırka teşkil edildiği takdirde Bulgaristan İslâm çiftçilerinin A- nadolu - Bulgar İslâm çiftçileri it- tihadı namiyle bir grup teşkil ede cekleri ve bu grupun ileride vücu- de gelmesi tabii bulunan umum çiftçi ittihadına bir vesile olacağı hakkında ufak risaleler tab ve tevzi etmekte oldukları muhakak- Ur. —damın bu derece sevdiği, canının bağlı olduğu dostunun sevgilisine karşı takındığı tavrı hiç beğenme- di: Osman, sahte bir samimiyetle Edibe bu suretle hitap ederken, diğer taraftan da, masanın altın- dan, ayaklarile genç kadının ayak- larını arıyor, dokunmak, basmak, işaret vermek için fırsat gözlüyor- du. Aliye, evvelâ; *— Ne sulu adam!,, diye düşün- dü.. Sonrâ “—. Ahlâksızın biri...,, Hükmü- ne geldi, Bu herif, herhalde, E- dibin başına bir çorap örecek... Onu İzmire götürmesinde de giz- li bir sebep var... Edip, sarhoşlukla Osmana di- yordu ki: — Allah razı olsun #enden - ki, bana bu falcıyı tavsiye ettin, Hiç olmazsa, alnımda böy :_Wı:ı- zı bulunduğunu öğ n i !- © Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDİ — Paşacığım, ben sizin nikilılıl karınız olmayı sizden ziyade arzu ederim, Fakat, küçük — hanımdan çok korkuyorum. O, bana çoktan beri diş biliyor. Fırsat düştükçe beni size çekiştirmekten geri dur- muyor, Mahmut Paşa başını salladı: — Doğru söze ne denir? Anlat- tıklarının hepsi hakikat. Ben ona haddini bildireceğim. Sen merak etme yavrucuğum! Senin kılına kimse dokunamaz!.. — Ben çok korkuyorum, paşa- cığım! Eğer küçük hanım bu evde kalırsa, ben size varamam!... Ihtiyar vezir tereddütle gözde- ; — Ne istersen, onu — yapayım, yavrucuğum? Fikrini açıkça söy- le. Hatice gözlerini süzerek cevap verdi: — Hanımefendi ölünce, küçük hanımı Aksaraydaki teyzesinin yanına gönderirseniz... O dakikada gözdesinden baş- ka bir şey düşünemiyen Mahmut Paşa bu teklifte bir mahzur gör- medi: — Peki, dedim, hanım - ölürse, onu da hemen teyzesine gönderi- rim. — Ben de o vakit size varırım, ğım ! "’;'î paşanın sakalını okşıyarak kahkaha ile güldü. Rüstemin tahammülü taşmış- tı. — Vay kaltak vay!... Alacağın olsun.! Ben sana paşa ile evlenme- nin ne demek olduğunu anlatırım! Diye söylenerek dıvardan tek- rar bahçeye atladı. Rüstem, bütün bu muhaverele- re rağmen Haticeyi seviyordu, O-| nu bu ihtiyar pintinin kolları ara- sında hnıkınllw:;' ğ Bıhçedı . Bir saat.. İki saat.. Üç saat bek- ledi. Ve nihayet gece yarısından çok | sonra, Haticenin odasında yanan| bir ışık, Rüstemi tekrar harekete getirmişti. — Kaltak odasına geldi.. Ben onu sabaha kadar paşanın koynun da kalacak sanmıştım. Diye söylenerek yere eğildi.. Bir ufak taş alarak pencereye fır- Tattı. mi sıyanet etmeğe çabalıyorum. Aliye: « Demek ki falcıyı da o ha- ber vermiş...,, E *Diye düşündü. FARMAĞ Osman Beyden, öyle nefret et- mişti ki... Hani, bazı adamlar arasında, bir bakışta bir dostluk hâsıl olur; bazılarını da, birdenbire kendimiz den uzak, soğuk addederiz. 2 Haziran 1934 Z Hsziran 1934 Rüstem, artık buraya gelmiş ve saatlerce beklemii Haticeyi görmeden dönüp — gid” mezdi. Hatice pencereyi açarak başıf/ dışarrya çıkardı.. Etrafa Rüstem seslendi: — Hatice., Hatice., Hatice birdenbire şaşalamışt* Rüstemin bu saatte bahçeye geler | ceğini hiç te ummuyordu. Elisi İ ağzına götürerek yavaşça cevâf | verdi: — Rüstem..'Niçin bu kad geç kaldın? Nerde ise sabah cak, Ortalık ağarırsa... Rüstem pencerenin dibine kuldu: — Ben vaktinde geldim ı" A sen odanda yoktun! —Akşamdif beri nerdesin? — Küçük hanım rahatsız da.Ü nun yanından ayrılamadım, Rü” temciğim ! Rüstem dişlerini sıkarak dü: — Ya... Demek küçük hani' hastalandı ha?..., Vah, vah... — Onun için akşamdan beri ” damda yoktum. — Küçük hanımı çok - seviyo” sun galiba?.. — Çok iyi kızdır, Rüstemciğitt! Konakta bana ondan başka c& dan arkadaş yok. Kendisini — 9* severim. ; — Hatice, sen bütün ıg"q rini onun gibi mi seversin” / Hatice, Rüstemin ne demek ” tediğini anlamıyordu. — Ben sevdiklerimi candan £ verim, Rüstem! Bunu sen de fk âlâ bilirsin! Fakat, şimdi bu_ sana fazla söz söyliyecek va: te değilim... — Ne var? Bahçeye inm misin? — Bahçeye mi?! Hem de $f ce yarısından sonra?.. Kabil Rüstem! Bu gece kabil değil. P" şa da uyanıktır. Başka bir gece luşuruz, olmaz mı? Rüstem sesini yükselterekt | — Haydi canım, dedi, paşâ saate kadar uyanık kalamaz. Ç tan sızmıştır. Haydi in aşağıy$” | Biraz görüşelim. Haticenin bahçeye inmeğ€ yeti yoktu: İ (Devanıı var) Aliye böyle düşündüğü Osman Bey, Edibe diyordu ki? — “— Ben, zaten İzmire dö! niyetindeydim.... Onun için, hi bana bar olmazsın... Bak, sün, nasıl eğlenirsin... Orada; le avunursun ki... Bu kötü fikir ninden silininciye kadar orad , turursun... Benim misafirim sun... Zengin bir ailenin oğlu$” , İstersen müstakil olarak, benimle beraber iş yaparsın; İşte, sakalımı yeni koyvermiş, | varlanır, gidersin... Sonra, falt 4 kirpi gibi diken suratlı olan bu a- dama karşı da, Aliye, ikinci hisle mütehassis olmuştu. « —— Boyuna, ayaklarile, masa- nn altından, ayaklarımı arayor. Ben kaçırıyorum, o benim peşim- de... Ne inatcı, ne küstahça inatçı adam... Bundan herşey beklenir... Hem seni buraya arkadaşına yar- dım et diye çağıralım, hem de ar- kadaşının sevgilisine göz — koy Bi L söylediği söz zihninden - si buraya dönersin... Demek ki: felâketin başma geleceğind! korkuyorsun... Demek ki f#T inanıyorsun?.., V attliy Delikanlı: N f — Heyhat.., Evet... Kof yf rum! -diye başmı salladı.: P. yorum ve üzülüyorum.... M yat bana zehir oldu... Devaii”. Hi ıuıh'l