HABER — Akşam Postası Tariht Tefrikai 54 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDIİ endişesi| ve kuvvetli bir süvari . 22 Mayıs 19834 22 Mayis 1y34 Hakikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL rip konuşan iki zabitin binbaş!' | 22-5-834 Geçen kısımların hulâsası | Mütarakeden sonra Tstanbulda A- | nadolu lehinde ve aleyhinde çal: vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları Tihami ismindeki genç Glatada Ariyan hanımma tercüman diye yerleş- | Park eğlencesinde tesadüf et a Nüshetle aral, uyanıyordu. Diğ in oğlu Fatı kehyanın kahvesine giderek onunla arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- nlar | mişti . Bu adam üzün bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; arkadaşları — tara lmemişti. Kâhya atlat- mıya çalışıyordu. ilhami, cevap vermedi.. Yal - nız siyah gözleri yere mıhlanmış kaldı. Dudaklarını sıkıştırdı, diş - leriyle ağzınm yanak — derilerini| ısırmıya çalıştı. Mehmet Bey: — lhami, dedi. Çok mu sevi- yorsun?, — Cevap versene .. viyorsun?. — Bilmiyorum Mehmet Bey ., Yalnız çok zaafım olduğumu hiss- sediyorum.. Beni istediğ Tüklemesinden korkuyorum. — Kendini bu kadar zayif buluyorsun İlhami?. — Hakikat bu Mehmet Bey.. Mehmet Bey cevap vermedi ., Filhakika, İlhami, Fatma Nüz - hete karşı içinde anlaşılmaz bir his buluyordu. Ona ilk rast gel - diği günler duyduğu bu hissi onun| Ingilizler lehine çalıştığını öğren- mese bile giderememiş, ondan u - zakken topladığı cesaretinin kar- şısında eriyip bittiğini görmüştü , Mehmet Beyden, Fatma Nüzhe- tin Ingilizler lehine çalıştığını öğ-! rendiği zaman bir kurşunla vurul-! muşa dönmüştü. Günlerce bu te -| sirin altından kurtulamadı. — He-| le, onların içlerine tamamiyle gi - rebilmek için Fatma Nüzhetle a- lâkasını uzatması ve gene Mehmet Beyin israriyle onunla beraber w zun zaman yaşaması, hissini tak-| viyeden başka bir şeye yarama - mıştı, Gerçi Fatma Nüzheti çok defa!| istediği gibi — kullanmış ve nnunı Çok mu se- ği yere sü- mi| Her hakkı mahfuzdur | kurtarmış ve belki de beni kurtar- | gibi ağlıyacaktı. diyorsun?, Tefrika: 69 — nız başma beceremiyeceği, şeyleri de elde etmiye muvafafk olmuş- tu. Mehmet Bey: — Mademki böyle, dedi. Pekâ- lâ düşünelim öyleyse.. - Beni büyük bir üzüntüden mış olacaksınız.. Ilhami hakikaten müteessirdi . Utanmasaydı, belki de bir çocuk — O halde niçin daha evvel ha- ber vermedin?. Niçin seni onunla beraber oturmıya mecbur ettiğim zaman itiraz etmedin. O — seninle alâkadar mı ?. — Evet!.. —Sana İngilizler için çalıştı - ğiar söyledi »mi?. — Evet.. — Buna sen nasıl mukabele e - — Çok iyi hareket ettiğini söy- Temekle.. — Demin İtalyanlar da hareket etti — Yalnız bu iş için vazife al - hesabına ni söylüyordun .. miş.. — Senin hareketlerinden, sor -| gularından şüphelenmiyor mu 7. — Daha şimdiye kadar böyle bir şüphesinin farkına varmadım. Fakat bu gidişle, o farkında olma-| sa bile ben söylemek mecburiye - tinde kalacağım. Çünkü ona kar- şı bir yalancı vaziyetinde kalmak benim çok gücüme gidiyor. O hâlde söyle!.. Mehmet Bey, cümlesinden oldukça canı sıkılmış ve asabi bir halde, “o halde söy - kullanmıştı. — Az sonra ilâve etti: | — İlhami, kendine gel canım..| Böyle bir harekette bulunman yal- nız kendini değil, bizi de felâkete sürükler. Bunda hiç şüphe yok. Ve gene bunu bizzat senin takdir et-| men İâzım, — Henüz bunu takdir. etmiye - cek kadar kendimi kaybetmedim. | Mehmet Ali Bey... — Fakat, böyle bir tehlikenin, benim Fatma Nüz - hetle beraber bulundukça, mevcut olduğunu işaret etmek istedim ve sizden imkân varsa, — beni başka İlhaminin bu son le!,, cümlesini Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci iki memleket arasında kadın yapmakla meşgüldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- Rında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı açırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem inde bir gençle çalışryor. Bu genç, n arkadaşıdır ve Ali babadan m almak üzere Istanbuldan Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Rusi sabayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- in rayın zindanlarında işkence görüyor. | Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. Ali baba bu sırada zındana - girip çıkmıştı. Ştanka bir tuzaga düşerek ya- kalandı. Ve mülâzim (Petroviç) Sivas- tapol sahillerinde donanmanın başına geçerek ikinci bir Ştanka oldu. O gece inkılâpçılar klübünde cereyan eden hafi müzakereler İs- mailofun aleyhinde neticelenmiş - ti. Ismailofun ihaneti tahakkuk e- diyordu. Bir ân evvel başbaşa ve - | —— e ettim. Elbette başka muhitlerde de yapılacak bir iş vardır. — Şüphesiz var.. Fakat buraya, senin yerine kimi — getirebilirim ve sana gösterdiğim itimatla kime | Çok| iş verebilirim. Biraz daha.. değil bir kaç daha sabret Ilhami .. Bu bir kaç gün içinde bir hal ça - resi arayacağım ve ümit ediyorum ki, senin de memnün olatağın'bir neticeye varacağım, vvi — Tşekkür ederim. — Şimdi senden bir başka Ti - Bekir Sıtkınım raporunu ve plânını şimdi vereceğim. Bunu bizzat kendin , (E:) beye” götürüp Ondan alacağın talimatı da bana getireceksin, Ben bugün hiç evden çıkmak niyetinde değilim. Hazır- lıyacağım bazı işler var. Bu arada senin vaziyetini de düşünürüm. — Peki Mehmet Bey. Mehmet Bey, çantasından çı *« kardığı bir — harita ile, bir eseri cedit kâğıdı üzerine yazılmış bazı maddeleri havi raporu İlhamiye cam daha olacak. sana vereceksin.. bir yere ve bilhassa İstanbuldan deremenizi Tefrika No. 10 22-5-934 Aşk ve ma- cera romanı Nâkıli (VA-Nü) Geçen kısımların hulâsası Mekteplerde okutulan ve tarihte, e- debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef- ganesi vardır. İşte, o gün, faler Fatih Etendi, Edip Beye, Kral Ödipin felâ- ketine uğrıyacağını haber veriyor. likanlı, istırap içinde, ne yapacağını bi- lemiyor. Eve dönüyor. Annesine ne söyliyeceğini şaşırıyor. Onün yüzüne bakamıyor. Kendisine, | Osman Bey ismindeki ahbabının geldi- ğini haber veriyorlar. Falcıyı tavsiye eden bu adamdır, Osman Bey, sakal bırakmıştır. — Cidden.. Bir hafta daha gö- rüşmeseydik de yolda rastlasay - dim, emin olunuz — tanımazdım.. Yalnız, sesiniz.. Osman Bey, bozulur gibi oldu: » — Evet, sestim.. —dedi. Bu adamım kırkını geckin ol - duğu tahmin edilirdi. Hele sakal brrakması onu daha fazla yaşlan- dirmiştı. Ediple bundan üç dört ay evvel| bir emlâk alış verişinde ahbap ol- muşlardı. Yaşlarının farkına rağ- men, Osman Bey, bu delikanlıya büyük bir samimiyet göstermişti. Servet Hanrmefendi de, oğlunun mesleksiz züppelerle — görüşecek yerde, bu yaşını başını almış tüc- carla konuşmasını tercih etmişti . Muarifeyi teşvik etmişti. Osman Bey, çok zeki, çok hoş sohbet bir adamdı. — Şimdi sakal meselesini geçe- uzattı: (Devamı lim de şu falcrdan — konuşalım.. diye israr etti. — Brrakmız Allahınızı sever - Bu Fatih Efendi aptalın Ayni sözü, bir kaç defadır söy - lüyordu, Fatih Efendiyi âptallık- la itham ediyordu amma, bundan dolayı asla teselli bulamıyordu. Osman Bey, gölgesine siper ederek: — Anladık!.— dedi.— Aptal . Fakat, ne dedi?. Onu söyle!. — Ne mi söyledi?. Bir an durdu: “Karşımda şimdi alay eder gibi duruyorsun. Fakat beş dakika sonra ne hal alacağını göreceğiz!.,, diye düşündü.. — Ne mi söyledi? Dedi ki, ben babamın katili imişim! Ve anne- min zevci olacakmışım,, — Yani, baba | ticareti | | derece şiddetlenmişti. başını koltuğun| Kral Ödipin başından geçen, be - nim de başrmdan geçecekmiş.. — Haydi, haydi.. Böyle çirkin şaka olma., Osman Beyin yüzünde hiç bir boşuna değildi. Klüp reisi o gece İsamilofu klü- be davet ederek bir — daha dışarı çıkarmamağa karar vermişti. İs - mailof o gece nasıl olsa klübe ge-| lecetki, İnkılâpçılar korku ve heyecan içinde İsmailofu bekliyorlardı. İs - mailofun ufacık bir işareti hepsini| ele vermeğe kâfi gelebilirdi. Zaten © günlerde hafiyelerin ve saraya mensup Zzabitlerin taharriyatı son! Ihtilâlci - ler arasımda — İsmailoftan başka şüphe uyandıran bir fert yoktu ..| Klüp reisi: | — Bu ahçı yamağını — nereden de içimize aldık?. Diyerek, muta- vassıtlarını şiddetle tenkit ve muahaze ediyordu. İsmailofun attığı — zannedilen bombanın bir köylü tarafından a -| tıldığı anlaşıldıktan sonra, İsmai-| lofa itimat etmek kabil miydi . İnkılâpçıların talii vardı: - İs - mailof gece yarısına doğru khibeı uğramıştı. Ismailof çok heyecanlıydı: — Buraya girdiğimi kimseye sez |idi. | receksin!, | ya teminat vererek saraydan di dirmedim amma, caddedeki ser - çeler hâlâ dolaşıyorlar. Vaziyeti -| mizi çok tehlikeli buluyorum. Diyerek, inkılâpçıları heyeca - na düşürmek istemişti. Hılbuki. klüp reisi ve âzaları — Ismailofu l bulundukları binanın bodrum ka-| tında hapsetmeğe karar vermişler| di, Tsmailof Yeşil çuhalı uzun bir masanm Ününde ötürürken, —btr--| denbire bir kaç zabitin birden üze- rine atıldığını gördü. — Benden ne istiyorsunuz?. Diye bağırmak istedi.. Fakat, zabitler İsmailofun ba- ğırmasına meydan vermeden çar- çabuk ağzını bağlamışlardı. | İsmailof neye uğradığını şaşır - mıştı. İri gövdesiyle ayağa kalk mak ve kendini müdafaa etmek için silkindi. Bucaladı, Kalkama - dı. İsmailofun kollarını ve ayak - larınr adam akıllı bağlamışlardı. İsmailof bu hücumun sebebini anlıyamamakla beraber, bom -| ba hâdisesini — hiç te hatırından geçirmemişti. Çünkü bombayı a- tanın kendisi olduğuna inkılâpçı - larm inandığını sanıyordu. İnkılı ifade okunmıyordu. koltuğun karanlığında gizliydi., — Şaka etmiyorum.. Böyle şa- kamı olur? Demek ki inanmıyor - sun?, — Fakat ben sana hakikati söy-| lüyorum.. — Bırak Allahını seversen .. — Mukaddes tanıdığım her şe- yin üzerine yemin ederim ki, (Bi - risinin başı üzerine yemin icap et- ti) Annemin başı üzerine — yemin ederim ki böyle söyledi. Dünyada annesinden — başka| kimse yoktu.. Ne amcazadesi, ne kardeşi.. — Canım efendim, sana bu söz- leri bu şekilde — söylememiş ola - cak.. —diye Osman Bey de işi kur- caladı.. Edip, emniyetle: — Aynen böyle söyledi. — Hayret vallahi.. — Kat'iyyen! böyle bir şey diyeceğini beklemi - yordum., Böyle mi dedi kuzum?. | | tsmatlofun kulağma iğildi” — Bizi nihayet bir kaç ay ıld’ tabildin! Şimdi ı-lıınızdcl" Bombayı atan zavallı köylünü? bugüne kadar zindanda işkv"_':' görmesine sebep olduğum i$i” mes'ulsün, Ayni cezayı bizden € er bunu vaktiyle l“g. bir insan gibi bize haber verse” din, hem seni tecziye etmezdik” Hem de o bicareyi şimdiye ka' W işkenceden kurtarmış olurduk. — Re's genç inkılâpçılara bağıf diı: — Atın bu maymunu budruU" İsmailof ihtilâlcileri” gizli hapishanesine atılmıştı - o gece Bi S doi Veliaht Aleksandr, Çar Nikol” sah” zaman, inkılâpçılar, veliâ? . düğü tin çare temayül etmesi ihtimâ! | düşünerek ihtiyatlı davranıyof dı. Eğer Aleksandr gizlice lf".’ ettiği inkılâpçı zabitleri ele vdr mek namert e, İN lâpçılardan biri veliahti tehdit decekti. ni gösterirsi Bu vazifeyi genç bir * | çu zabiti deruhte etmişti. Halbuki, veliaht, çarla 38"" tükten sonra, vaziyelini dîh'" i medi. Çok mahrem işlerinde "' tihdam ettiği yaveri yüzbaş! pof ile ihtilâlcilerin merkezin* ? haberi gönderdi: . a Srğl Şavensnanalakatta 3 n İ lerinden bal Ve Edip, aksi sada gib — Böyle dedi.. EJ Osman Bey ayağa kalkti: " yi bin boyunda, onun yapısın erkekti., yi — Bu sözler neyi ispat cdef lir misin?, — Neyi?. — Fatih Efendinin, ll—’"ı sem, namussuz olduğunu Edip, köpürdü: — Evet.. Namussuz DM“ğu — Farzedelim ki, bu fal d gt dur.. —diye Osman Bey bir ıd“' kaddeme yapınca, Edip; ** cak gibi oldu: — Böyle bir sözü nasıl “iı#j alırsmız , Beni kim — 3877 nuz?. ıf — Canım, ben size ne —“'yl!:ll Falın doğru olabileceğit! * medim,, Farzedin ki dcdlf”ü",i! Edip, kendini koltuğu? " gel camit bir cisim gibi bıralt” bir noktaya gözleri Dıld' vti