© tanesine, iki ayakla dd — sında, bahsettiğim © mezarlardan 4 ikâyeleri — Sekizinci sayıfadaki ii bakmız!, — İhtiyar bir İngiliz anlattı: Dünyanın en zeki hayvanının fil olduğunu belki işitmişsinizdir. Bu, muhakak ki, böyledir. Hattâ, hor- tumuna iğne batıran terziyi, filin suyla ıslattığını kıraat kitapların - da okumuşsunuzdur. Şu da meşhur bir ( hikâyedir: Bir avcı, pusu kurar, filleri vurur,| dururmuş. Nihayet, o hayvanlar, kendisini yakalamışlar, vurmuşlar. Adam, öldürmeğe gö- türüyorlar sanmış. Fakat, onu or * manların ortasındaki bir boşluğa ulaştırmışlar, burası, fil mezarlığı imiş, eYrde yüzlerce iskeletler. . sırtlarına Hayvanlar, avcıyı buraya bıra- karak, lisanı hali ile şunu söyle mek istemiş: — Şayet aradığın (şey fildişi ise, işte burada, tümen tümen var. Nahak yere bizi vurmağa kalkış - Hint ve Afrika ormanlarında, hakikaten fil mezarlıklarına rast - lanır. Aacaba bu hayvanların ma- nevi bir tarafı da mı var?, Ölüleri- ni buraya kendileri mi taşıyor ?.. Cenaze merasimi mi yapıyorlar . Yoksa can vereceğini (o anlıyan hayvan kendi kendiliğinden mi kalkıp müstakbel ölü arkadaşları» nım yanına gidiyor?. Bu cihet â- limlerce tetkik edilmemiştir. Ber| de edemedim.. Yalnız £ şurasını iyice biliyorum ki, filler, hayat - larında nasıl sürüyle gezerlerse, ö- lünce de, iskeletleri kümeyle du- Ben, Hindistanda iken seneler ce, muhtelif şekillerde fil ticareti ile meşgul oldum. Bir cambaz kumpanyasının mümessili olarak gitmiştim. Daha bir çok arkadaş- İarım vardı. Hayvanların geçtik - leri yeri keşfeder, oraya, kocaman! hendekler kazıyarak üzerini dal - larla örterdik. Dev cüseli mahlük bu çukura düşer, » bir daha çıka - mazdı. Böylelikle, onu diri diri ya- 'kalar, kimini terbiye eder, kimini de terbiye etmeden, sevkederdik. O zamanlar, her şehir, bir hay- vanat bahçesi yapmak hevesindey- di. Sinemalar inkişaf etmediğin: den pek çok kimse, küçük kasaba larda da, cenup mahlüklarını, as- lânları, kaplanları, filleri görmek için seyyar cambazhanelere üşü - sürdü. Bizim sana't pek revaçta - i Hele, bu canavarlara bir de hüner öğrettik mi, artık kârımızın| haddi hesabı olmazdı. Ben, fillere marifetler belletme- ği de becerirdim. İçlerinden bir yürümesini, musikiye tempo tutarak kafa sal- Avrupaya) il avı birini keşfe muvaffak olmuşlardı. Bir sene kadar çalıştık. Benim Ci-! min sırtma bu dişleri yükler, yük- ler, şehire inerdik. Oradan gemile- re doldurur, Avrupaya yollardık. Cim, iskeletlerden dişleri sök - mek hususunda de pek usta olmuş” tu. Yerde yatan ölü kafasına basar, hortumiyle hemcinsinin dişi çekince, çattadak kırar, sonra, sırs| tıma yüklerdi. Bize, onu, diğer dişler arasında, iple bağlaması ka lırdı, Bu minval üzere, diş O ticareti yapa yapa, bütün bir mezarlığı tükettik. Artık, zengin de oldum.. Hayatımın uzun senelerini geçirdi ğim bu yerlerden, ayrılmağa ka - rar verdim. Avrupaya dönecek , refah içinde yaşayacaktım. Biletimi aldım.. Bir hafta sora Londraya hareket vapuru beklemeğe başladım. Fa - kat, içimde bir heves uyandı: Şu Hint ormanlarında, Cimin şırtın- da, bir kerede, hiç bir şey yapma- dan dolaşmak.. gezmek.. Bu arzumu yerine ( getirdiğim gün, ormanda bir fil sürüsüne rast ladık:, Filler, munis hayvanlardır.! Nişmezseniz bir şey yapmazlar.. Cim, hemcinslerini görünce, hor! tumunu kaldırdı. Selâmlar, onları koklar gibi bir harekette bulundu.!ğ İçlerinde bulunan bir dişiye has - retle baktığını farkettim. Ve şöyle düşündüm: “— Ben, çalışıp (o cabaladıktan sonra, vatanıma, arkadaşlarımın edecek olan| ve karımın yanıma dönüyordum... İğ Vakıa Cimi de satacaktım, lâkin, o, bana senelerce yardım etti. Bı - rakayım; şu sdrüye karışsın !. Ça lışmasına mükâfattan artık hür yâs! şasım..,, Düşüncemi o tatbikte Hayvanın sırtından indim., Hortu- İ munu sıkarak, kendisiyle veda -| doğru onu ettim.| laştım.. Fil sürüsüne ittim. Sevinerek gitti. Ben de, kafesten kuş azat et 7 miş bir çocuk kadar memnun, şeh-| re döndüm.. Vapura bindim. Av - rupayı sini We aaa on sene kadar geçmiş -| ti ki, bütün servetimi, kısmen ti- carette, kısmen (kumarda batır - dım. Yeniden para kazanmak, fil. dişi yapmak üzere (Hindistana döndüm.. Döndüm amma, nafile, papas bir kere plâv yer.. Fil me - zarlığı her sefer bulunur mu?. Nitekim, ben de bulamadım.. Eski arkadaşlarımı da kaybetti-| ğim icin, iki köpeğimi yanıma a * larak onlerla bir başıma fil avına! çıktım. | Ah, keşke çıkmaz olaydım.. Ba- şıma ne felâket gelecekmiş. Bir gün, nice meşekkatlerden! sonra, bir fili vurarak o devirmek lamasını öğretmiştim. — ki, ahali, seyrederken kahkahadan kırılırdı.! Cim ismindeki bu hayvanm başka bir marifeti daha vardı. Etrafına| bir iki tane hindi, £ tavuk, ördek, kaz çıkarırdım.. Ağzına da bir ko- caman mısır verirdim.. Bunu, hor- munun ucundaki parmakla ta - ne tane koparır, hayvanlara atar - dı.. İşte bu manzaraya ahali büs - bütün bayılırdı. Bombayda, bu sa- yede epeyce para kazandım. Fakat, sonraları, fildişi ticareti daha kârk geldiği için avcılık ve cambazlığı bir yana bıraktık. Ar- kadaşlar, tenha bir ormanın orta - mümkün oldu. Sürüdeki diğer fil. ler, ormana dağıldılar. Fakat, me- Yolumu gö - Ve tıpkı hikâyede ol- duğu gibi, elrafımı sardılar. Beni sımsıkı yakaladılar. ğerse kaçmamışlar.. zetlemişler.. Tehevvürleri o derece şiddetliy- di ki, eski tecrübemle anlıyordum.| Beni öldüreceklerdi, Fakat, bu ze-| sanki, konuşuyorlar; muhakememi yapı- yorladı. Mutlaka ölümlerden ö »| lüm seçiyorlardı. Köpeklerim ve ben onların çevirdikleri dairenin ortasında, korkumuzdan tiril tiril titriyorduk.. Tam bu esnada, arka saftan bir ki hayvanlar, aralarında | Jecektir, İ alan?, diye bağırırken zaptiyeleri HABER — - Akşam Postası Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- Yalnız bu fıkralar uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı | yazılması lazımdır. 278 — Satanda bu Meşhur © ayyaşlardan Bekri Mustafa bir gün Kasımpaşada bir elinde rakı şişesi olduğu halde: , — İstanbulu satıyorum, var mı tarafından yakalanıp doğru padi- şahın huzruna çıkartılır. İşin sarpa sardığını gören Bek - | rinin aklı başına gelir. Padişah s0-| ra; — Behey küstah adam, kimin malını kime satıyorsun?. Bekri cebinden kocaman bir ra- kı şişesi çıkartıp padişaha göste - | rir, — Aman padişahım, benim su - çum yok.. Satan da bu, alan da “Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : Kaspa. Garsonlâr şahı Ben flarmonik orkes- İPEK: MELEK: & ELHAMRA: SARAY: Rom ve İmparatoriçe tarsı # SUMER: İ TÜRK: S ASRI: | HİLAL: Atmaca. Merk Madam i ŞIK: İ ŞARK: İ ALKAZAR: ALEMDAR: Budapeştede skandal, Mavi Tuna. Bin ikinci gece Ankara Türkiyenin kalbidir Bir millet uyanıyor. Kim olduğunu bilmek is-| tiyorum. (Üsküdar) İstanbul sokak- Olarında İİ MULEL: YILDIZ; HALE: KEMAL BEY: FERAH: Ankara postası Karmen, NN filileri geldi. Hönüürlünmini) san-| ki, ötekiler bir şey söyledi.. Sonra yerde yatan vurulmuş filin cese « dine yaklaştı. Onun başına basa- rak, dişlerini birer birer kırdı. Ar kadaşlarına uzattı. Derhal tanımıştım.. Bu hayvan, Cimin tâ kendisiy - İ di.. Emektarım, sonra bana yak * İaşir.. © Ön bacakları arasına be: ni sıkıştırdı.. Hortumiyle basarak, ağzını açtı. Tıpkı cambazhanede mısır tanelerini teker teker kopa - rıp kümes hayvanlarına attığı gi » bi, dişlerimi birer birer söktü. Kö- peklerime att. Can acısından bağırdım.. Ça - ğırdım.. Fayda (o vermedi. Filler, etrafımda homurdanarak dolaşı - yorlardı Neş'eyle bağırıyorlar * dı. Bu hoş intikamdan zevk duy- duklarını anlıyordum. Yarı baygın bir ohalde, beni! orada bırakıp gittiler.. Ölen hem-| cinslerinin dişlerini de götürdüler. Fakat Cime, gene medyunum.. Zi* ra, şayet o, olmasaydı, filler mut- laka hakkımdan gelecekler, cani" ma kıyacaklardı. O, eski ahbaplı - ğımıza binaen, bana hafif bir ce - za tayin ettirmiş olacak.. İngiliz, bunu söyledikten sonra, elini ağzı “ götürdü.. Takma di lerini çıkarıp gösterdi. Gene yeri- ne takıp ilâve etti: O tarihten itibaren bunlarla idare ediyorum.. Ölmüş olmaktan iyi ya.. Fakat, fillerin zekâsına ne dersiniz?, Fildişi intikamını insan dişiyle aldılar. (Hatice Süreyya) İ milimetre nısıf kuturdaki bakır Nakıl ve tercüme hakkı 22 Mavis 1924 mahfuzdar Yazan: M. Gayur Mİ Cuma, Pazar ve Salı günleri çıkar En çok demir istihsal eden mem - leketler; Amerika müttehit hükümet- leri, Almanya ve İngilteredir. Demir memleketimizin bir çok ma hallerinde başlıca Adana, Nif, Trab - zon, Gümüşhane, Gireson, | İnebolü, ve Karasi civarlarında bulunur. Faal demir madeni Adana civarin- daki Melaç madenidir. Bakır Rümuzü: Cu Molekül vezni: 65 Bakır © Cuivre kırmızımtrak renk İ te delkedilince pis ve kendine mahsus bir koku ve lezzeti olan bir madendir. Yumuşak olduğundan kolaylıkla eği- lip çizilebilir. Kesafeli 8,9 gramdır. Levhaya gelmeğe fevkalâde müsait - Metaneti demirinkinden dundur, Bir teli ancak 137 kilo siklete tahammül eder. Bakır hararet ve elektriki çok nakle - den madenlerden biridir. “1083” de- recede zeveban eder. “2310” derecede | kaynar, Buharları havada yeşil bir şule ile yanar. KİMYEVİ HASSALARI Ba - kır âdi derecei hararette kuru hava - dan müteessir olmaz. Rutubetli hav: da müteessir olur ve Sathında Cu CO,2 Cu (O H) terkibindeki bakır çalığı yeşil tabakası husule gelir. Ba- kırım bu umumi sathıdır. Amonyak, sirke, sirke hamızı, yemeklerin tahammüründen husule gelen hamızlar bakıra âdi derecei ha- rarcite tesireder ve bir takım zehir- li bir takım mürekkepler getirir. Bu- nun için mutfak takımlarını temiz tut malı ve içlerinde çok Ozabân yemek bırakmamalıdır. Daha iyisi bunları sık sık kalaylatmalıdır. Bakırla zehirlenme takdirinde, ze- hirlenen su ile çalkanmış yumurta a- kı vermelidir. Bakır havada rsıtrlmsa evvelâ, gü- zel kırmızı Bir TAK hasır ölür. r kat sonra bu tabaka siyah renkte bi - lima humzu bakır “Su O” ya tebed- dül eder. Bakır klor ve kükürtle birleşir. Bakır bazı hamızlarda çabuk inhi- lâl eder. Azot hamizi adi hararette ba kıra kolaylıkla tesir eder. Bu esnada intişar ederek mahlülü humzu azot buharları yeşil renkte bakır ozotiyeti hâsıl olur. 3Cu *SHNO'-3Cu(NO 40 17NO0 Azot hamızının bu hastasından ii tifade ederek sanayide bakır hâk edi- ir. Kesif hamızı kibrit (H* $ O“) bakıra | âdi derecede tesir etmez. Sıcakta te | sir eder. Bu esnada gazı kibriti inti » şar eder ve bakır kibritiyeti (Cu S 0*) 2H45Ş$O'1Cu-S0:4 CusO-2H0 Sulu hamızı klor'ma ( H CI ) bakı- ra tesir etmez. 1STIMALI — Bakır sanayide bir | çok alât ve edevatın imalinde kulla - | nilir.. Çok kullanılan halitaları da var- | dır, Başlıcaları: İ Pirinç (Leton) yüzde 18 ilâ 40 çim: | kolu bakır halitasıdır. Açık sari renk- te, sert, kolay işlenir, cilâlanır. Ma - kineler, fizik âletleri, kapı tokmağı, | iğne imalinde kullanılır. Yüzde 20 çinkolu bakır tıpkı altın renginde ve parlaktır. Buna taklit al- tün derler. rakaslar, kalem uçları, ya- lancı mücevherler yapmakta kullanı. | lir. Tunç (Bronz) bakır, kalay halita- sıdır, Bakırdan kolay erir. Sulp halin- de pek serttir. Vaktiyle top imal edi- lirdi. Şimdi makine yastıkları ve mih- verleri imali için kullanılır. Bazı ufak paralar da tunç ile yapılır. Fosforlu tunç yüzde 1:25, ilâ 25 fosfor, yüzde beş ilâ on kalay ve baki- yesi bakır olan -bir halitadır. Bakır: fosfor kalayla izabe ederek elde edi - lir. Çok sert ve dayanıklıdır. Silisyomlu tunç: Yüzde beş Silis - yomu havi olan bir tunçtur. Pek sert ve dayanıklıdır. Telgraf, telefon telle- ri imalinde kullanılır. Maykor — Buna arjanten veya fak- fon dn denir. Yüzde elli bakır, yüzde yirmi beş nikel, yüzde yirmi beş çin-” kodan mürekkep bir halitadır. Sofra takımları yapılmakta kullanılır. Bakır, kalay, an- timuan, bizmüt, madenlerinden mürek Ingiliz madeni — | kep bir halitadır. Rengi beyazdır. Ko- laylıkla erir, Kahve, çay ve sofra ta- kım'ları yapılmakta kullanılır. Alüminyom tuncu — Yüzde dok * san bakır, yüzde on alüminyom'dan mürekkep güzel altın sarısı, havada bozulmaz sert bir halitadır. Sofra ta- kımları yapmakta ve kuyumculukta kullanılır. LEHİMLEME: Bakır eşya klor- tutya ile mahlülüne batırılarak ve ka» lay kurşundan mürekkep bir halita sürülerek lehimlenir. TABI HAL : Bakır serbest ola- rak ve ufak taneler veya cesim küme- ler halinde Müttehit Amerika Cüm »- huriyeti arazisinde bulunur, Ekseri - ya bakır humuzlar, karboniyetler, kib- ritiyetler halinde bulunmaktadır. En meşhur bakır filizlerinden hal- kopirit demir kibriti ile bakır kibritin- den mürekkeptir. Bu filiz'in terkibin- de arsenik, antimuan, çinko ve bazı gümüş te bulunur. ISTIHSALI — Humuz veya kar- boniyet halindeki filz'lerden bakırı çı- karmak için bu mürekkepleri kömür- le ısıtmak kâfidir. CucO'-CuO0x-Cc0* 2Cu01C-2Cu*-CO Bu ameliye kuru ve yaş isminde İ“ ki usulle yapılır. Kuru usulde kükürtlü maden filz « leri evvelâ fırmda hava cereyanı mu * vacehesinde teklis edilir, Bi dksijenin tesiri ile bakır kibri kısmı humzu bakır olur, Cu s 30”$0'1 CuO Sonra fının kapıları kapatılır. Ha « va temas etmeden filz şiddetle mi Fauna an — Yaren aa ae eder, Gazi kibriti ile gelir. Cus-2Cu0-3Cus-s© Bu suret elde edilen bakır saf de- #ildir. Elektrikle yahut kimyevi usul- lerle tasfiye edilmelidir. Yaş usul: Bunda kibriti bakır filz- leri hava cereyanı temasında mutedil surette teklis edilerek kibritiyet hali- ne sokulur. Sonra husule gelen bakır kibritiyeti suda balledilerek (tahta bakır meş dari” İ havuzlara demir levhalarla konur. A - meliyat sonunda baktır çamur halinde tortulanır. Tortu ateşte eritilince ba- kır elde edilir. Cu S$'0'-- Fe FeSs0*- Cu BAKIR MADENLERİ: Türki * yede bakır bilhassa Erganide bulu * İ muyor. Ergani madeni en zengin bakır madenlerinden biridir. Erzurum vilâ * yetinde, Halvali'de de bakır madenle- ri vardır. Erganideki bakır halkopirit İ halindedir. Demir yolu hattının inşa” sma başlanalıdanberi büyük bir inki « saf göstermiştir. Bundan başka Trab- zon, Ankara, Sivas, Adana, Aydın, Bursa vilâyetlerinde de bakır cevher” leri vardır. TASFIYE; © Bakırı tasfiye için bakır kibritiyeti mahlülü bulunan ka” bın içinde tasfiye olunacak bakır dina” monün müsbet kutbuna ve saf bir bs İ kar levhası menfi kutbuna bağlandık” tan sonra cereyan verilir. Elektrik ce- reyanının tesiri ile bakır Katod'a v9 kibritiyeti ise anod'a . Cusor-(—)Cut (Cu) (4)1s0' Bakır kibritiyeti Formülü C“ SO*,5 H: O dir. Halk arasmda buns Göztaşı derler. Rengi mavidir. Isıtı * hırsa içindeki su kaçarak beyaz bir t0 olur. Fakat biraz su görünce gene m8 vileşir, Suda mahlülü koyu mavidir: Bu mürekkep mavi ve yeşil renkti boyaların hazırlanmasında kullanıl Galvanoplastide ve hıfzıssıhha nokisi nazarından müzdadı taffün olarak kul Tanılır, Göztaşınm sönmüş kiresi€ mahlötu bağlara serpilir ve asmals”” mildev ve Blekrüt hastalıklarımdı” korur, (Devamı var), ,