15 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

15 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| HABR'in Ş (Kâyeleri — Ustat Hüseyin Rahminin hi . kâyesinin sonu — Kapıyı örterken içerden kopan | kahkahalar arasında küstah bir se sin: — Bari anlasa da artık yazma- ga.. | Dediğini duydu.. Bütün teessürü boğazına bir g- cık düğümile toplandı. Ağlaması — öksürüğe karıştı. Yesini yenmek — lâzımdı. Çünkü parası yoktu. Da - — ha idare memurunun huzuruna çı- kacaktı. Hocasından titriyen bir — ruyordu. Göz göze geldiler. Me - —mur hemen nazarımı çevirdi. Çün- — kü o, para istemeye gelenleri ba- — kışlarından anjıyan tecrübeli bir — psikoloğdu.. Bir dilenci tevazuu i- le yüzüne dikilen nazarların zelil istirhamı önünde derhal suratı a - sarak başka yana döner, gömemez Tiğa gelirdi,, Ne Verdiği selâmı alan, ne de şu /oTaya buyrunuz, diyen oldu. İki kâ- " tip masalarında abone kaydediyor lar, ilân makbuzları dolduruyor - Jar, birçok suallere müracaat & « denlere defterlere bakarak cevap- lar veriyorlardı. Giren çıkan yok - tu, — Kırk beş senedir sakalını mat - baa değirmeninde ağartan Umran Ali şimdi orada müsteskal bir tu « feyli vaziyetinde kaldı. Nihayet ge ne o ihliyar mürettip imdadına ye- tişerek muharririn istihkakmı al - mıya gelmiş olduğunu idare me - ma ihtara vyeşatet etti. emur;, , — Bugün tediye günümüz de » — gildir. Kapatacak hesaplarımız| war. Öbür hafta teşrif etsinler, de-| di. | — O akşam Umran Ali efkârlan- — dı. Yosunlu sokağın loşluğuna ba- kan penceresi öpüne bayat hazır « lop, birkaç zeytin ve pastırma kı- Tıntısından ibaret işret tepsisini kurdu. Dört beş tane atıştırdı. Kış Jayan dimağına rakıdan hararet, sinirlerine uyanma bekliyorken /— zavallının her kadehten sonra göz kapakları daha ziyade — düşüyor, zaten müşevveş zihni vuzuhunu " büsbütün kaybediyordu. Fakat ha- zin bir neşenin humması beynini “sardı. Boğulan hissi hakikat âle « mini gözleri önünden yavaş yavaş iliyor, şimdi o kendini kadir, çe - ik bir kalem san'atkârr buluyor - du. Yarın, gençlere karşı ateş aça ebediyyen meşhur kalacak bir kaç makale ile hepsini yere sere- rek edebiyatı bu son devir tahrip- kâ ndan kurtaracaktı. — Adeta vecde geldi. Titrek elleri- dört beş cümle karaladı. Birini bitirmeden ötekine atladı. Hiçbi - rinde mana, insicam, rabıt yok gi- biydi. / Zaif midesi artık işret de kal - dırmıyordu. Birkaç kadehten son - 'ra edebiyat kişverinde kendini bir| Napolyon görmek vehim ve rüyası | içinde sızdı. Zevcesi onu sefil dö- şeğine naklettiği zaman artık vü - cudundaki ispirto sobası sönmüş, zavallıyı hafif bir titreme almıştı. Ayaklarına sıcak mangal kapağı koydu. Yorganını sıkıştırdı. Ertesi günü uyandı. Dünkü ma- | cerayı biraz alaca hatırlıyordu. — Hiç unutamadığı bir bakikat var - “dı.. Her günün maişet ihtiyacı.. Bu müzayekanın siyah sütunu karşısı- “Ya dikildi. Yaşamak için gıda ve Ihtiyar muharrir HABER — Akı Postası onu tedarik için de yazmak lâzım-| dı. Zihni gibi değersiz şeylerle dolu karmakarışık sefil odada — lekeli yeşil çuha örtülü yazı masasının önüne oturdu. Şişede akşamdan kalmış iki kadeh mayile sobaya kömür attı. Evvelâ dişlerini taktı. Birkaç kırıntı geveledi. Sonra göz- lüğünü geçirdi. Kısa yağmaya, bir kova suya, bir yüksük süt karıştırmıya, küçük cümlelere derin manalar sıkıştır - maya, kaba vuzuhlardan kaçma - ya, senbolik ve engin olmaya, ka- lemini âmiyane ağır terkiplerden, klişelerden silkmeye hasılı altmış beşinden sonra yeni mektebin ho- caları torunlarından aldığı dersle- re göre fikren, kalemen gençleş - meye uğraşacaktı.. Yarım asrın sisleri çökmüş tar- zı tefekkür ve tarzı tahririle geniş geniş cümlelerin içinde aklına ge- len irtibatsız, patavatsız, safdil, köhne fikirler savurmaya alışık kalemi bu şerait altında bunaldı. Damarlarından satırlarına ra - şeler akıtmak istedi. Fakat nabız - ları ağır ve fasılalı idi. Kanından sözlerine hararet vermeye uğraştı. Lâkin hayat usaresi vücudunda zahifeler gibi soğumuştu. Dehayı tahrike vasıta sandığı sis nirlerinden fırtmalar koparmaya çalıştı. Hayır artık onlar, elâstiki - yetleri bozulmuş fersude sicimlere dönmüşlerdi. Bu korada insan ma- kinesinde artık hiçbir. heyecana kabiliyet kalmamıştı. Bir yaz günü, dikenler, baldı - ranlar bürümüş mesçit mezarlığı - ma dönmüş bakımsız tozlu bahçe- Terinin bir köşesinde, biribirino ya kın, iki armut ağacının gölgesinde karı koca otururlarken tepelerin - den aşağı çürük bir armut düştü. — Bey, bu ihtiyar armut ağacı genç fidanın babasıdır. Bakınız taze ağacın yaprakları taravetten nasıl yemyeşil parlıyor. Yaşlının » kiler paslanmış demir gibi ne ka - dar renksiz, neşesiz duruyor. Mey- waları da öyle.. Oğul ağacın ar » mutları ne güzel, pembe yanaklı.. Dolgun, tatlı, lâtif kokulu.. Baba ağacın meyvaları olmadan kurt - lanıyor, çürüyüp dökülüyor. Her ağacın yaşına göre meyva verdiğini anlıyan muharririn, bir mezar kasvetiyle bebeklerinin nu- runu yutan göz çukurlarında iki katre kaynadı: — Tabiat çok zalimdir ama mü- savatkârdır. Yaşıyan her mahlük bu neticeye doğru yürüyor. Biz sı- ramızı savıyoruz. Bugünün genç - leri yarının ihtiyarlarıdır. Her şey | muvakkat, her iki devirde birer se- raptan ibaret.. Çok zamandanberi onun zihni böyle bir söz sarfedebilmek yaka- zaşını göstermemişti.. Birkaç ay sonra soluk çarşaflı ihtiyar bir kadın İstikbal gazetesi-| nin idare odasından içeri girerek | yaşlı gözleriyle memurun önünde durdu. Sebebi müracaatini soran bir sert sesin nezaketsizliği karşısında ne diyeceğini biraz derleyip top » lamıya uğraşarak: — Üstünüze iyilik sağlık, Um- ran Alinin bir kolu ile bir bacağı tutmuyor. Dili söylemiyor.. — Teessüf ettim.. Fakat Hanım burası tabip muayenehanesi değil. Bir doktora müracaat etseniz.. — Affedersiniz, doktora gide - bilmek için buraya gelmeye mec- bur oldum.. Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. 272 — Akort Küçük Melâhatin annesiyle ba- bası hiç geçinmezler, — daima kavga ederlerdi. Gene bir gün a- tışmışlardı. Somurtup dururlarken odaya hizmetçi girdi. Piyano a- kortçusunun geldiğini haber ver - di. Melâhat atılarak dedi ki: “— Ne olur anneciğim, babamla seni de akort etse!,, Tnkılâp lisesi: Ömer — Anlıyamadım? — Buradan otuz lira kadar ala- cağı var da... — Haberim yok.. — Zevcimin cep defterinde öy- le yazıyor. Memur defterini karıştırarak: — Bizmikinde öyle bir şey yaz-| mıiyor.. — Zevcim yalan yazmaz.. — Garip iddia.. Muharrir olsun da yalan yazmasın. Umran Alinin uğradığı bu hastalık içki neticesi - dir. Zaten o çoktandır ne yazdığı- nı,ne dediğini bilmiyordu. Bir sarhoşun defterindeki kayda ina - nıyorsunuz da benim sözüme ili « mat etmiyorsunuz. Hayli zaman - dır ona sadaka nev'inden para ve- riliyordu. Onlar hiçbir yerdeki ala caklarından on para bırakmazlar. Ölümleri, dirimleri, hastalıkları, sarhoşlukları hep matbaa hesabı - nadır. Hiçbiri çul tutmaz. Şimdi matbaalar buhran içinde.. Yazan- lara bile para — yetiştiremiyoruz.. Yazmıyanlara hastalara, amelman dalara nereden vereceğiz? . *& * Kadıncağız bir ıkı matbaa da - ha dolaştı. Onlar hiç sözünü dinle meden kapıyı suratına kapayıver - diler. İstikbal idare memurunun nispeten nezaketi tebeyyün etti.. Bir kitapçıya uğradı. Tabi, Um- ran Ali ismi önünde birden parlı - yarak: — Bana üç defa madik etti... Kitapları mahzende gömülü. Eser leri kendinden evvel öldü. Beş ta- ne satamadım.. — Satamadınsa yarısını bana ver, Toptan müşteri bulurum. İs - tiyen kitapçılar var.. — Bin beş yüz lira masarifi tab iyeyi getir. Kitapları vereyim.. — Canım insaf et, bu adamın yüzünden bu ane kadar hiçbir pa- ra kazanmadın mı?, — Kazanmadım. Umran Ali be- ni mahvetti. Onun eserlerinden | kâr etmiş kitapçı varsa onlardan | işte.. Umran Alinin sefaleti vefatı damlar altında örtülü kalan faci - alara karıştı. Birkaç gazele hizmet lerini, meziyetlerini tadada yarım şar sütun ayırmak lütfunda bulun- dular.. . Ölü yıkayıcıdan mezar kazıcıya kadar bütün mortucuların kulak - larına: — Paranın azlığma bakmayı -ı nız, fıkara cenazesidir.. İhtarı fıslanıyordu. Emektar muharririn son hizmetleri bile an- gariye şeklinde görüldü. Pek az bir cemaatle, asgın suratlar, hara- retsiz dualar arasında gömüldü. Parmakları nasırlanmış kırk beş yıllık bu kalem mücahidinin $on durağına bir küçük nişane dikil . medi. Kabri düzlendi belirsiz ol - du.. Nef'iyi boğan, Şinasinin mezarı. nt kaybeden insanlar onu mu dü- şüneceklerdi. İBAKALORYA ga B7 , Yd Cuma, Pazar ve Salı günleri çıkar Humuz filizler: Maden istihsali için kullanılan baş- | Ie elde edilir. lıca filizler ya oksijenli filizler yahut kükürdü filizlerdir. Oksijenli filizler ya humuz yahut Karboniyet halinde dirler. Demir humuzları: Fe? O', Fe' O* Bioksid deten — Sani kalay hum- ganez humzu: Mn O? Bioksil aleten — Sani kalay hu « zu: Sn O Alümin: Al'! O* Bakır humuzları: Cu O ve Cu? O Karboniyet filizler de şunlardır: Demir karboniyeti: Fe C O* Çinko karboniyeti: Zn CO" Bakır karboniyeti: Cu C O* Kurşun karboniyeti: Pb C O” Humuz halindeki filizlerden ma - deni istihasali için bunları kömürle 1sıt- mak kâfidir. Karboniyetlerde bunlar hararet te siri altında bırakılırsa tahallül eder ve hamızı karbon çıkar. Maden hu - muz halinde kalır. Humzu çinko gibi bazı maden hu- muzları güçlükle ve ancak yüksek de- yecede irca olunur. O vakit humzu karbon intişar eder ve maden serbest kalır. ZnO -C Za4 CO Alümin kömürle pok yüksek dere- cede elektrik fırınlarında irca edile - bilir. Bu esnada humzu karbon intişar eder. Alüminyom madeni açığa çıkar. af OO 4 3C-2a 4 3CO Kolaylıkla irca olunan maden humuzlarında teamülü kimyevi daha az yüksek derecelerde ve susuz hamı xt karbon intişarı ile vukubulur: 2FetO'4C-4Fe43CO, Bu humuzları humzu karbonla da irca mümkündür: Fe' O -3CO0—2Fe43CO' KÜKÜRTLÜ FİLİZLER — Ta - bintte ekseriya sülfür ve mâaduui hü - kürt şeklinde bulunurlar. Sülfür ha- linde bulunan maden filizlerinde ekse- riya bir kaç maden — vardır. Meselâ: Pirit'te hem bakırlı kükürt, hem de- mirli kükürt vardır. Bakır ve kurşun filizlerinde de ekseriya gümüş bulu - nur. Kükürtlü filizler oksijen temasın- da yakılacak olursa kükürt gazı kibri- t halinde intişar eder ve maden ma- deni humuz halini alır: Zas430-2Zn - SO' Zencefre yani kibriti ciya — Hg S hava temasında isıtılirsa hamızı kib - yit ile berabar rsıtılirsa hamizı kibrit ile beraber civa buhayları çıkar. Çünkü şiddetli hararette oksijen ve civa ayrı- hr: Hgs 4 O — Hg 4 8 0* Kibrit civadan çıkan civa cihazları soğuk oda veya borulara sevkolunur. Orâada civa buharları tekasüf — ederek mayi halini alır. Soda Halk arasında Soda işmi verilen Karboniyeti sodyom — Karbonat d5- sud buharında renksiz büyük billür - lar halinde bulunur. Bu billür soda - Bın yüzde altmış üçü sudur. Ve ter - kibi: N Na? C O”, 10 H* O dir. Buharında bir de susuz — ve tortu balinde soda vardır. Billüri soda hava temasında suyunu kaybederek beyaz bir toz haline gelir. Bu file tezehhür denir. İsıtılırsa 32,5 derecede zeveban eder. Daha ziyade ısıtılırsa — sodanın suyu yavaş yavaş buhar haline - gelir ve susuz karbonat dö sud kalır Soda suda fazla erir. Mahlülü çamaşırları beyazlatmakta, ham yünü ve bazı men sucatı temizlemekte kullanılır. Karboniyeti sodyom'un suda mah. lülüne kireç ilâve edilirse Karboniyeti kalsyom ve Sud cisimleri hâsıl olur: Na? CO' -4 Ca (O H)' —2 Na OH 4 Ca CO" Husule gelen karboniyeti kals- yom suda erimez ve tortu halinde ka- lır. Sud suda erir. Eğer mahlül bir ka ba aktarma edilir ve su tabahhur et- tirilirse beyaz sulp halinde Sud kapta kalır, Vaktiyle sud bu suretle elde e- diliyordu. Şimdi kloru sodyom mah - © y C| L e —15 Mayıs 1924 Yazan: M. Gayur Tülünden elektrik cereyanı geçirmek « Karboeniyeti sodyom tebeşir ve kö- mürle tesemmün edilirse sodyom bu- harları ile humzu karbon intişar eder. Nat? CO*--2C7—2Na--3CO Tebeşirin burada tek fazlası kar- boniyeti sodyom'un harap olmasına mani olmaktır. Bu usul şimdi terkedilmiş müzap kloru sodyomdan elektrik geçirilerek tahlili ile istihsali tercih olunulur. İ Karboniyeti sodyom sanayide sa- bun, cam boraks ve sodyom milihleri imal ve istihsalinde kullanılır. Bu madde Asya, Mısır, Kaliforni- yada bazı göllerin sulerında münhal olarak bulunur. Bahri nebatlar yakı « lca küllerinde takriben yüzde yirmi karboniyeti sodyom görülür. karboniyeti sodyom — sun'i olarak klor sodyom yani tuzdan Löblan usu Kü ile istihsal olunur. Bunun için kdor sodyom evvelâ hamızı kibrit'le karış- tırılarak ısıtilir. ve: 2NaCl 4 H'SO'z 2HC kibritiyeti sodyom elde edilir. Kib ritiyeti sodyom toz halinde kömür ve tebeşirle karıştırılarak bir fırında 114 tılır. Bundan da susuz hamızı karbon- la kibritiyeti sodyom elde edilir: Na? S0'4-2C—N2S-2C0' | Kibriti sodyom tebeşire tesir eder — Ne S OH ve: Na* 8 - Ca CCO" — Na' CO' -4 Ca 8$ Kibriti kalsyom'la karboniyeti sod yom hüsüle gelir. Karboniyeti sodyom istihsali için bir de Solvey usulü vardır: Bu usulde de klor sodyom, karboniyeti sodyom- — A tahvil edilir. Bunda klor sodyomun kesif mahlülü amonyakla intiba edilir. Sonra mahlüla fazla miktarda ıııııî/ Hamese Larhan aasde STT Na H! # CO'4 HONH CO" N H" H CO' 4 Na Ci — Na H Co? * NH CI 2 Na HCO — Na" CO' -K CO*'- HO Bikarbonat dö sudi: Beyarz, lezzeti kalevi, suda -pek aZ münhal bir cisimdir. resinde 4,5 gram ve Karahisar suyu * — nun İitresinde ise 3,3 gram sani karbot — niyeti sodyom bulunur. j Bu cisim gazlı içkilerin “gazoz git — gi” imalinde, ekmekçilikte, pastacı * lıkta humuzları kabartmak, - doktor * | lakta mide hastalıklırında kullanılır. — Kalker Formülü: Ca CO* Molekül vezni: 100 -- Tabiatte kesretle mebzul ve mün * — teşirdir. Billüri şekli nadirdir. Yalnıf başlıcaları Islanda spatı, beyaz mef —— merdir. Tebeşir, kireçtaşı, bina Af — Kalker nevilerdendir. Kalkerler h mizi karbonlu suda cüz'i erirler. FAF” la miktarda münhal kalkeri havi #W7 — memiş kireç husule gelir. Ca CO' — Ca O 4 CO' Kalbarin sert nevinden oiaü ST ye taşı ve mermer inşaatta kullan? . Kalkerden hamızı karbon ve kire$ istihsal edilir. gee Kireç di Kalkerlerin teshin ve tahlili :._, ) de edilir. Bu esnada hamızi 'Sa * gazı intizar eder. Ve kireç lc'ı:-_* j nayide bu ameliyat büyük * yapılır. Bu fırınların dibinde ecak 7 | karası ve baş tarafında bir h'ğ:) « pi vardır. Firinin izgarası ü çeit maden kömürü yakılır. Sonra Gile, kireç taşı ve kömür tabakaları edef” '

Bu sayıdan diğer sayfalar: