rHABR'in hikâyeleri — Sekizinci sayıfadaki resme bakmız!. — Afrikada büyük bir Alman müstemlekesi vardı. Kayser Vil- helm, diğer yerler meyanında, bu- nu da umumi harpte kaybetti. 1913 senesinde, bu müstemleke- de, Nahmur denilen mevkide, Mülner isminde bir adam, oldukça geniş çiftliklerinde kahve ve şeker kamış zer'iyatiyle meşgul oluyor- du. Maiyetinde yüzlerce zenci ça- lıştırmaktaydı. Husust hizmetinde de, biri ihtiyar, diğeri genç, iki si- yah yerli bulunuyordu. Amca ve yeğen oldukları için, ikisinin de is- mi Kiraki idi. Mülnerin kendisinden belki yüz misli daha zengin olan — komşusu vardı. Bu adam, aslen İspanyolken Alman tebaasına girmişti Müstem lekenin en büyük - ihracatçısıydı . Kendisine, adiyle saniyle kahve | kralı derlerdi. Günün birinde, adam hastalan- dı. Daha genç yaşındayken öldü. Karısı Madam Margareta pek şuh, pek cazip bir kadındı. Rivayete nazaran, vaktiyle Iskandinavyada dansözlük etmiş; başından pek çok maceralar geçmiş, nihayet bu kah- ve kralma çatmış.. Şimdi de, büyük servete konmuş bulunuyordu. Böyle bir kadına, maliyle mül- kile sahip olmak, —Mülnere pek mülâyim göründü, Kadının resmi matem ayları bittiği bir sırada, e- | vine devam ve ona — flört etmeğe başladı. Madam Margareta şaka - cı bir kadın olduğu için, izdivaç hakkında ne fikir beslediğini, bir türlü, vazıh surette meydana vur- mıyordu. Bir kedinin fareyle oy- nadığı gibi Mülnerle alay edip du- | ruyordu. Işte, böylelikle, Alman müstem- lekecisi, Maragaretaya âşık olu - verdi. Günün birinde, gene yeni çiz- melerini, geniş şapkasını giymiş, © zamanın modası mucibince sakal derecesinde uzun favrilerini mun- tazam taramış, bıyıklarını burmuş, maşukasma gidiyordu. Bir çitin önünden geçerken, ar- ka taraftaki kameriyeli bahçeden, şakrak bir kahkaha işitti. Kalbini tutarak: — Margareta., —diye mırıldan- dı.— Burada, arkadaşlarından bir kadınla oturuyor.. Acaba - seslen- sem mi?, Bu tereddüdü geçirdiği sırada, kulağına, genç kadının cümleleri çalındı: — Şu zenci Kiraki yok mu?, İş- te şimdi de ona bayılıyorum valla- bi.. Hah, hah, hah.. Emin ol, kar - deşim, erkekler hususundaki gus - ton benimle birlikte, şimalden ce - nuba doğru iniyor.. Margaretanın arkadaşı sordu: — Nasıl şimalden cenuba doğ- ru?, — İlk önce İsveçte bulunduğu- mu biliyorsun. Oradaki uzun boy- ka, sarışın erkekleri pek beğenir- | dim, Hattâ içlerinde en sevdiğim birinin uzun müddet — metresi ol- dum. Birlikte İspanyaya gittik. Ne dersin, kardeşim Bence, kadınlar tenekeye, erkekler de bakıra ben- ziyor, Hani, tenek bir kap, ateşe konunca derhal ısınır.. Bakırın harareti alması ise epeyce zamana bağlıdır. İşte, âşıkım ve ben, İspan- yaya geldiğimiz vakit, bunu vazıh| surette hissettim.. İsveçli erkek, şi- | mal memleketinde, kalbimi, ru- | şır, bulduğunuz avları avlar, ye- humu tatmin için tamamiyle kâfi gelmiyordu. Halbuki, — boğalar memleketinde, kızgın güneş altın- da, ben, çabucak hararetleniver - dim. İsveçliyi artık buz gibi s0- ğuk, cansız, kansız buluyordum.. | *Çar naçar kendisinden ayrıl- | dım., Merhum — kocama sordum. Kotam, uzun — zamandanberi İş- panyada bulunduğu — için, adam akıllı ısınmış, bir bakır kap gibiy - di!, Kendisiyle hararetçe denk ol- ğ duk.. Öyle mes'uttum ki., “Fakat, gel zaman, git zaman, yolumuz Almanyaya düştü. Benim teneke kap benliğim, oranın soğu- ğu içinde hararetini kaybediver- | di. Artık, kahve kralını — sırnaşık, yapışkan bir erkek telâkki ediyor - dum.. Nitekim, onun da, beni ih- mal etmemekle beraber, iki metres daha tedarik ettiğini gördüm.. “Kıskançlık meseleleri çıkaracak tım.. Lâkin, buna hacet kalmadı.. Zira Afrikaya gelmekliğimiz icap etti. “İşte burada, vaziyet büsbütün | değişti. Zira, bakır kap tabiatli! zevcim, İspanyada uzun seneler al- dığı harareti, oranın ıklimi derece- sinde muhafaza ediyordu. Bense, hattı üstüvaya gelmiştim.. — Bir İs- panyola kıyasla, pek — daha fazla ısınmıştım.. Şimdi, sade kocamın aşkı bana kâfi gelmedi., Onun ar- kadaşları arasında sevgililer edin- dim., Senelerce, bu böyle gitti, Arkadaşı güldü: — Demek ki şimdi?. — Evet, şimdi, artık hür bir ka- dınım.. Zenginim.. İstediğimi ya - pabilirim. Onun için, mademki bu- rada yaşayacağım. Bu iklime göre bir erkek seçmeyi düşünüyorum. — Ve, Kirakiyi münasip yorsun?. — Evet.. Onu, o kadar hoş bu- luyorum ki.., Pek cana yakın.. Şar- kı söylerken sesi de pek güzel,| pek yanık. Hem, söylediği lâkırdı- lara da bayılıyorum.. Geçen gün, kuyu başında amcasiyle konuşu - yorlardı; pencereden — dinledim.. Ne diyordu, biliyor musun?. “Diyordu ki; görü- | “— Şu Avrupalılar buraya gel- meden evvel, rahattınız, öyle mi, amcacığım?. Günde on altı saat çalışmak, ne bir efendiye hizmet etmek, ne köyden — dışarı çıkma- mak, hattâ, ne de köy.. Kabileniz- le, ormanlar içinde, serbest dola - mişleri toplar, geçinir, giderdiniz.. | Avrupalılar, başımıza | musallat oldu?. Sözde medeniyet getirmişler.. Getirmez — olsaydılar da, eskisi gibi vahşi kalsaydık.. Mülner, kadının erkekler husu- sundaki telâkkisini işittikten son - ra, soğuk su duşuna maruz kalmış gibi, geri döndü.. Fakat, son cüm- lerde kulağına çalmdı: nereden — Hınzır zenci!. Ben sana gös- teririm !., —diye dişlerini gıcırdat- tı.. | Çiftliğe döner dönmez, ellerini | şaklattı: — Kiraki. getir.. Kamçım nerede? ver Biçare genç siyahi, ne kabahat işlediğini anlayamamıştı. Titriye - rek, emirleri yerine getirdi, Mülner, onu, avludaki sırığa sım sıkt bağladı: — Seni gidi nankör seni., Geçen gün kuyu başında söyledi ledim., Sen medeniyetten şikâyet - | çisin ha?. Sen eskiden rahat oldu- Gel buraya.. Bir ip Onu da | sayılırmış. | köylüler hocayı itham ve dava et-| | ha medeniyetten şikâyet etmiyece- HABER — Akşam Postası Fıkra müsabakası | En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve - okunaklı yazılması lâzımdır. 263 — Hoca ve dana Vaktiyle Karacaali tarafların- da bir köy hocası varmış. Muhi « tinde kendisine saygı kazandır - mış, adeta fazilet nümunesi gibi| Bu arada, köy halkının, bazı ba- zı danaları kaybolurmuş. Bir ço- ban çocuğu gözcülük etmiş ve hay ret: Hocayı, hırsızın ta kendisi o- larak görmez mi! Maamafih aha-| li hocanın faziletine o kadar toz kondurmazmış ki bu iddiaya bir müddet inanmamışlar. Fakat da - nalar, eksilmekte devam ettiğin- den nihayet iş mahkemeye, yani kadı huzuruna düşmüş. Zavallı mişler. Kadı sual etmiş: - Ne dersin, hoca efendi?, Hoca cevaben sakalını kaıbza kavrar gibi parmakları arasına al- mış ve ağır bir eda ile bu iddiayı | ret yollu adeta hâkim efendiye ba- ğırmış: Peki.. (Köylüleri göstererek) | Bunlar cahil, fakat sen de mi ca - hil?.. Hâkim efendi bir lâhze afalla - mış. Lâkin bu söz üzerine hoca - nın kisvesine inanmış, beraeti ci - hetine gitmiş, Naçar, köy halkı da dağılmışlar. Hoca, çıkarken, kendi kendine mağrurane söylenmiş: — Ey sakalım, inanırlar sana, Otuz iki oldu yediğin körpe dana, Ve hemen gene parmakları a- rasına kavradığı sakalını yukarı kıvırarak öper, Hocanın yediği danaların kör- pesi 32 iken, acaba kartların adedi kaça varmış, kimbilir. Cevat ğunuzu söylüyordun ha?, Al sana.. (Şak!) Sen günde on altı saat ça- lışmak istemiyorsun ha?, (Şak!). İş kaçkını., Serseri seni (Şak!).. Zenci yalvardı, yakardı, bir da - i, eski zamanları düşünmiyece - ğini, vahşete hasret çekmiyeceğini yeminlerle — temin etti. Fakat, bütün bu teminat, bayılıncıya ka- dar dayak yemesine — sebep teşkil edemedi.. Zira, Margaretanın kal- bini terkeyleyeceğini — temin ede- memişti!! Sesler, civardan duyuldu. Amca, yeğeninin felâketini diğer yerlile- re söyledi.. Onlar da, Margareta - nım adamlarına meseleyi anlattı - lar.. Alman kadını, hemen — ertesi gün zenciyi kendi hizmetine aldı.. Onu tedavi ettirdi. Ve, çok geçmeden Kiraki, güzel kadının resmen âşıkı oldu. Bir se- ne sonra da evlendiler. Artık kah- ve kralı, bu koyu kahve renkli a- dam olmuştu!, — Ve bu isim, onıı' | cidden yakışmıştı.. a| “ skpı n ae Te Valila Şimdi, Mülner, — Almanyada | Hitler fırkasının en nafiz liderleri meyanındadır. —Esasen, fırka programına, zencilerle Almanla - rın izdiyacını ve — Münaşsebetini meneden maddeyi Mülner koydur- muştur. Nazilerin reisini şiddetli ırkcılığa kışkırtan da odür!. Tabit değil mi ya: Kuyruk aer. sıl, . (Vâ-Nü) | Hastalık on on beş gün sürer, 89 Mayıs 1984 | Pratik Hayat Bilgisi Hayatta muhtaç olacağınız ameli malâmatı kolayca öğreniniz eV na Nakıl ve tercüme bakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Cumartesi, çarşamba günleri çıkar Hastalığın sirayet etmemesine dik- kat etmeli ve antiseptik usullerle teda- vi etmeli. Kaynamış su ile boğazı iki saatte bir yıkamalı, iki saatte bir dört gramlık kâfurlu salol ile badana etme- K, 0,40 gram mantol; 0,02 gram koka- in; 20 gram mutedil gliserin kâfurlu salol terkibine ilâve edilir. Çocuklara kokain konmaz. Arada yarım bardak atideki mah- lülle gargara yapılır: Saf fenol 1 gram, teklis edilmiş şap 5 gram. Dut şurubu elli gram, Koka ve rons yaprağı men- | kuu200 gram. Acıya ye hummaya kar- gt günde iki ilâ üç asid salisilik — hapı 0,25 gram; fenasetin 0,10 gram; - ço- cuklara günde bü dö sud yahut 0,30ilâlgram suda erimiş jimi. Ne buz ne de soğuk içki verme- meli, Prödo manbranöz “sahte uzuvlu,,, anjin: Bunda boğazda bir takım sahte | Gzalar fazla et parçaları hâsıl olur. Bu hastalık ya evveli olur. Yani bir- denbire zuhur ederek inkişaf —eder: difterik, psödo difterik, erpetik anji lerde görülür.,, Yahut talidir. Yani kı- zıl, kızamık, tifo gibi hastalıklar veya diğer bir anjin veya karha esnasında vukua gelir, Bunlarda her tarafta beyaz, gri, sa- rımtırak, yeşilimtirak, siyahımtırak az veya çok kalın, az veya çok mülâsık sahte uzuvlar görülür. “Difteride azdır erpetik anjinde çoktur.,, Vücut hum- malt ve halsiz olur. “Difteride,, , kızı- lemn iptidasında görülen sahte uzuvlu an- jinler nadiren difterik olurlar. Hastalık esnasında başlarsa o vakit ekseriya dif- teriktirler. Herhalde muhakkak anti - difterik serum zerketmelidir. Karhalı “yaralı,, anjinler: Bunlar boğaz mukaddemki bir anjin dolayısile değil fakat birdenbire karhalanır. Kızıl şekli: Kızıl iptidasında pek vâ- si olmıyan küçük karhalar — tercihen bademciklerde bulunur. Bunlara otuzda bir kloru çinko mah- Tülü sürmeli. Ve sade anjin gibi tedavi etmelidir. Vensan karha ve uzuvlu şekli: Se- bebi: “Çocuklarda ve bülüğa yaklaşan- larda diş değiştirmeleri, ağzın — temiz tutulmaması yahut çatal, kaşık vesaire ile sirayettir. Boğazda karhalaşma ile umumi bir kazıllık görülür. Karhalar boğazın bir tarafında olur. Bademcik- | lerdenbiri şişer üç dört günde yaralar gri, yumuşak ve pis kokulu bir kabuk- la örtülür. Ağız fazla salyalanır. Bazan sahte uzuv kalın ve mukavimdir, o va- kit difterinin ilk ârazını andırır. Fakat eğer fena kokar, salya fazla gelir ve al- tında karha görülürse difteri değildir. Hastalık on günden bir aya kadar de- vam edebilir. Difteri veya çıbanla ihti- lâtlar yapabili: Sade anjin gibi tedavi etmeli klorat dö potasla gargara yapmalı fazla iodlu gliserinle boğazı badana etmelidir. amigdal ilâ iki gram bensvat | | Bazı “Sahtı Flegmonlu anjin — Bademciğin et- | rafında veya farenks'in arkasında irin husule gelmesi, birincisi diğer anjinler- | deki sebeplerden olur. Arazı: 40 dere- ce humma, vücut — kırgınlığı, kusma, yutkunamamak, ağzı açamamak, sesin burundan gelmesi, bademciklerin dahil- de ve hariçte şişmesi görülür. — Çıban ekseriyetle kendi kendine patlar hasta irin tükürür maamafih irin nesiçlere gi- rerek mühim ihtilâtlar tevlit edebilir. Devası: Hariçten lapa konacak ve gargara yapılacaktır. Farenks arkasında husule gelen çı- bana gelince iki şekli vardır. Biri yu- karı tarafında olur. Yutkunmak güç ve elemlidir. Farenksin arka tarafında par- makla dokunulabilen yumuşak bir şiş- kinlik müşahede olunur. İkinci kısımda çıban aşağı taraftadır. Güç nefeş alır boyun sertleşir. Böylece kuşpalazı ol- madığı anlaşılır. Herhalde hemen dok- toru çağırarak ameliyat yaptırmalıdır. Gangrenli Anjinler: Siyah, kokulu | safhalar müşahede olunur tükürük bol- dur. Bir çok guddeler hâsıl olur. Vücut ta umumi zâf görülür. On beş günde ö“ lâme götürür. Şarap, kınakına, kakcin, serum ver- meli, Joktoru çağırmalı doktor yarayı yakar ve temizler. Veremli anjin: Birinci şekilde anjin tanınmış — veremlilerde inkişaf eder. Bazan kataral bir anjin bazan çok elem verici olup karha halini alan sarımtırak sivilculer halinde tezahür eder. Hasta- | bk kâd şeklinde bir ilâ dört ay ve müz- mit şeklinde sekiz on ay devam eder. Tedavi için: Yod'lu gliserin ve kokain | ile badana etmeli. Ikinci şekilde boğaz “beheri on gram,, , Klaridrat dö kinin | ve göğüs ayni zamanda hastalanır bu veremli bir kanın tesiri ile husule gelen bademciklerin veremli ipertrofisi, muz” min anjin, adencid tufeyliler suretinde gözükür bir hastalıktır. İçmelere — git- mek ve vücudu umumi bir tedaviye tâ- bi tutmak lâzımdır. Göğüs anjini — Çok elemli akscle- ri olan bir nevraljidir. Arâzı: Biraz yorgunluk, — heyecan, iyi bir yemekten sonra veya hiç bir gö- rünür sebep olmadan kalp tarafında hu" susi bir acı duyulur kalp sıkışırmış gi- bi olur. Elemden dolayı nefes alına- maz. Hasta oturduğu yerde tam bir is- tirahate mecbur olur. Yatarsa elem faz- lalaşır. Elem solkol ve parmaklara ka- dar, enseye boyuna, karına kadar yayı” lır. Işemek, yellenmek, kusmak he vesi gelir. Vücut kırgınlaşır. Bu bazan bir kaç dakika sürer, Birdenbire veya senelerce tekerrürden sonra öldürebi'ir. Hastanın kırmızı kan damarlarında fat” la tansiyon “gerginlik,, vardır. Sebebi: Kalp kırmızı kan damarla- rının müzmin bereleri kalp nesiçleri- nin kansızlaşmasını ve damarlarının nef” rit yeya nevri olmasını icap - ettirir. öğüs anjin.. leri vardırı £ bunlarda anjinin tekmil ârazı görü- Tür yalnız kırmızı kan — damarlarındâ fazla gerginlik yoktur. Bunların sebebi tütün, alkol, isteri, nevrasteni, şeker hastalığı, albümin hastalığı, çay, kah> ve, artritizm ve tabes'tir. Devamı: Hakiki anjin kısmen ve sah” te anjin tamamen iyi bir tedavi ile ifa” kat bulur. Bu hastalık aşağıdaki hastalıklarla karıştırılabilir: Plörodini — bunda anjindeki tazyik yoktur. Baş ve göğüs nevraljisi — bunda 2" cıyan noktalar mahduttur. Tazyik yok” tur. Başlangıcı âni olmaz. Kalbi ve isterik nevralji — bundt hastalığı bildiren âraz vardır. Ve mad” di olmaktan ziyade manevidir, — Isteri buhranları “ağlama vesnire,, görülür: Hicabı hacız asabin nevraljisi — bür nun farik alâmeti hıçkırıktır. Epatik sancı — bunda safra kusmâ” sı, sağ omuzda clem, bazan sarılık va/” dır. Güç teneffüs ve tazyik yoktur. Tedavisi: Buhran esnasında dokt0f çağırmalı kakein veya kâfurlu yağ #” rıngası yapar. Doktor gelinciye kadt” hastayı yatırmamalı kendisine — 5067 santigramlık hap halinde iki gram #i7 pirin vermeli üç ilâ altı damla nit damil koklatmalı “mahsus - ampullt” yardır.,, Hardal yakısı koymalı, el hizasına buz koymalıdır. Buhran haricinde sıcak su ile b mamlamalı; her gün biraz sodyom " mür ve yodürü ile valeriyan ve Bir terkip nümunesi gösteriyoruz' Sodyom bromürü 5 gram Sodyom yodürü 5 gram Fazla “ Valeriyan esiri tentürü B gram Su 200 gram. ye Günde bir kâse süt içinde bür $07 kaşığı. Ayda sekiz gün ilâcı kesmtt) Her üç ayda bir bir hafta müddt ve yod ile brom kesildiği sırada **" 'a ki terkipten sabahları iki ilâ dört 9” kaşığı içmeli: Nitrit dö sud 2 gram Bikarbanat dö potas 18 gram Azotat dö potas 12 gram Mukattar su 600 gram. Buhranlara sebebiyot veren 1€ den sakınmalıdır. yler ) (pçıın”"' j