17 Nisan 1934 Y ' ey l5 aĞ e Z ÂAhlâk se viyesini düşürmiyelim! ı IAMİİ( tihetinden cidden esaslı slahata ihtiyacımız var! Ailelerimiz, Halkeyi lt lerinin propaganda teşki- I, p bıremimiz ve kanunlarımız, k.“ flğurdı icap eden deîv_işi_kl'.ğe tutulmalı, mücadeleye başla- Malıdır, . Biz, maalesef, uzun — seneler, Tansız irfanmın ve yalnız bu ir - Anm teşiri altında kaldık. Sonra, | iraz da amerikanizme meylettik. Geçenlerde bir karikatür gör- Üm; Fransayı temsil eden bir kadım, | ;“'mıuq. hüngür hüngür ağlıyor. &$ ucunda, ihtiyar bir zat, (za- ir doktor) kendisini teselli — ile Meşgül: — Çamur banyosu yapmak fe- Da bir şey değildir! İyileşirsiniz, ""';îlk etmeyin! -diyor. ıuı;“fikllü_r, Fransadaki son reza- : Cr_ı telmih maksadile bir Paris- l:;::m— tarafından yapılmış, gene Ka '.mı_ gazelesinde — çıkmıştır. iEdilerinin de her gün itiraf et - ;:Hfri gibi, Fransız cemiyeti, fil- : "k-_ka. gırtlağına kadar ç’ımur .*x'ıı.ne hılııuş vaziyettedir, Bir Stavisky Meselesinin altından ne- ler çıktığını gördük. Eğer matbua- lı_:n.ı_ Fransız gazetelerini daha dikkatle takip etseydi biz de yazı- lanlardan başka ne iğrenç teferru- .E i%ğ"ellecektinîz... Töhmet yahut Süphe altında kalmamış bir meb- Ma, bir nazır, nadirdir, enderdir... | Teni doğmuş, taptaze bir mem- | niçe elan Cümhuriyet Türkiyesi- in .:'rhn modeli şu haldeki müte- gae Dir cemiyet olursa netice :ff Yarır? İkinci nümune de İn- y ""l gelip gittiği Gangsterler di- “Idır, de inkişaf ettikten sonra, bizzaru- & Manen tefessuha başlar. — Bu, nJ'lt kanunlarının — iktizasıdır. h':f"]lrm, balıkların, sebzelerin, , “Ssa bütün ziruhların bu akıbe: Nden ©emiyetler müstesna — ola- Bi İşte, bizim bugüne kadar laklit ettiğimiz nümuneler bu dev Ye zelmişlerdir. Kendilerine tevdi edilen — mali Şlemeselerin — servetini — deve Pmakta beis görmiyenler, Yüz %u?ı maaşlı bir şirket mürakıbı Yüz elli liralık apartmanda ).(Nıbîldiği için kontrol vazife- î!'ıöı yumanlar, oğullarına Ğ dünyada ahlâk denen şeyin ti olmadığını benim kırk li- ::"kıiiı maaşına kalışımdan an- we Müdım!,, diye irtikâp nasihati ler etrafımızda zuhur ederse " bunlar, mantar gibi türeyip ü- İğini hissettirirse elbette endi- Heye dükriı. F’lııı.z ve Amerikan maceracu l.'""n zihniyetile yeni Türkiyeyi B."hıh kalkışmak imkânsızdır. dt bambaşka bir ahlâk — lâzım- 't Rejimlerini değiştiren — diğer rde, bu cihet, iyice anlaşıl mf' Ve onlar manevi sahada ehem _'Nli adımlar atmıştır. Alıll_k deta Sini kuvvetlendirmezsek, â- ka Rözleri dumanlı bir softanın Tük SOfu oluşu tarzında yeni ah Ziktır bize! "_T'———..,___" (VC-NE_)___"_ AYyare ile kaçakçılık tapya, “Zuncu ihtisas mahkemesi, M’u’:.ı ile kumaş kaçakçılığı ya 2 Cnova isminde bir - suçlu- Tun ai kemesine başlamıştır. İstanbul ağır ceza mahkemesin- de bir cinayet davası son safhası- na gelmiştir. Suçlu mevkiinde — bulunanlar, Hususi hastaneler Her medeniyet, imkânı dahilin- | Mütaassıbı olmazsak.. — Yas ziyan mı ediyor Haber aldığımıza göre son se - neler zarfında İstanbuldaki hususi | hastahaneler buhran geçirmekte - dir. Bu buhranın başlıca sebebi A - | nadoludan ötedenberi gelmekte 0- |lan hastaların eksilmesidir. Bun - dan başka yeni Üniversite ile teş - kil edilen Tıp fakültesinin İstan - bul tarafındaki hastahaneler ile a- lâka ve münasebet peyda etmiş ol- masının da bu hususta tesiri bulun- | ması muhtemeldir. Bundan dolayı şimdiye kadar Istanbulda üç husust hastahane ka- | | panmıştır ki, biri Acem hastahane- | si, diğer ikisi Afiyet Yurdu ile A - lemdar Sıhhat yurdudur. Japon gemileri Bir kaç gündenberi limanımız - da bulunan Japonyanın Assama ve İvate mektep gemileri dün ak- şam Pireye müteveccihen limanı- mızdan hareket etmişlerdir. Gümrükte bir ihtilaf Galata ithalât gümrüğünde bir hadise — tahkik edilmektedir. Bir müddet evel gümrüğe — gelen 21 balyanın muayenesi sırasinda ku- maşların Japon mensucatı olduğu anlaşılmıştır. Halbuki mal sahi- binin elinde, Yunanistandan gel- diği kaydedilen bir şahadetname bulunmaktadır. Şimdi alâkadar makam, vesikanın sahte olup ol- | Madığını araştırıyor. Halkevinde konferans Helkevinden: Halkevinde içki ve ku- mar gibi neslin sağlığını kemirici iptilâ. lara ve içtimai hastalıklara karşı korun ma mevzuları üzerinde verilecek konfe- ranalardan (bir neslin sıhbati nasıl to- u_ıin_glıgııur?) mevzulü konferansın — bi- ,nlm 19 Nisan 934 perşembe günü saat 18,30 da Halkevi konferans salonun- Jda verilecektir. Bu mühim konferansa herkes gelebilir. 'SütçüMehmedi öldürenler Bir müddet evvel Topkapı hari- | cinde Sütçü Mehmet Ağayı, anele- rine karşı beslediği duyğudan ve aldığı vaziyetten mütcessir olarak öldürmekten muhakeme edilen İh- san ve Reşat isimlerinde iki karde- #in muhakemelerine dün İstanbul Ağırceza mahkemesinde devam e- dilmiştir. - Muhakeme, bazı müdafaa şa - hitlerinin çagırılması — karariyle başka güne bırakılmıştır. Çek kolu heyeti Bir kaç konser vermek üzere, |Çekoslovakyalı bir Koro heyeti dün şehrimize gelmiştir. Heyet şerefine bugün Çekoslo - wak konsolosu tarafından Tokatli- | yanda bir çay ziyafeti verilecektir. Ahmet ve Hasan isimlerinde iki arkadaştır. Bunlar, Küçükpazar- da Talât isminde bir gencin ölü- münden dolayı, suçlu mevkiinde bulunuyorlar. Son celsede esas “hakkındaki mütalecasını söyliyen müddeiumu- mi Küşif Bey, vakayı teşrih etmiştir: — Küçükpazarda Lâz Ahme- din kahvesinde bu Ahmet ve Ha- san oturuyorlarmış, Bir aralık ays ni bahvede oturan Talât isminde- ki gencin yanına gelen Ahmet, e- liyle onun yanağına dokunmuş. Talât, bu hareketten muğber ol- muş, “Niçin böyle yapıyorsun?.. Ayıp değil mi, ağabey?,, demiş. Ahmet, onun böyle demesine kız- mış, arada kavga çıkmış, etraf- | tan müdahale edip iki tarafı yatış- tırmışlar. Fakat, iş bu kadarla kalma- | mış. Kahveden çıktıktan — sonra Abmet, yanında arkadaşı Hasan | bulunduğu halde Talâtla karşılaş- mış. Birdenbire çocuğun üzerine atılmış kafa vurmuş, yere düşür- Müş. Müddeiumumi, bundan sonra Talâtın nasıl bıçakladığını anlat» | Ahmetle Hasanın müştereken | tı, ve kasten bu suçu aereenen ae emekten ce- Uyurken düştü — Kasımpaşada Bahariye cadde - sinde Leblebicilik yapan Mus- tafa, akşam — dükkânının kerevetinde yatarken yere yuvar- lanmış ve ağırca yaralandığından hastaneye kaldırılmıştır. Esrarkeşler Sabıkalılardan Tesbihçi İsmail ile Ateş Mehmet, — Sultanahmet yangın yerlerindeki bodrumlardan birinde bazı kimselere esrar - içi- rirlerken, cürmü meşhut halinde yakalanmışlardır. Yüzü yandı Ayvansaray caddesinde Kâmil ustanın fırmında pişirici Osman firım kapağını açtığmda — içinden püsküren alevlerle yüzünün muh- telif yerlerinden yaralanmış ve derhal hastaneye kaldırılmıştır. Yakalanan dolandırıcı dün Sabıkalı dolandırıcılardan An- | tuvan, dün Galatada Tikveş oteli müşterilerinden İsmail Efendinin iş vermek bahanesile otuz iki lira- sını dolandırdığından yakalan- mıştır. Yangın başlangıcı Taksiım — Yeniyol sokağında Şükrü Bey apartmanının baca ku- rumları tutuşmuş ise de büyümesi- ne meydan verilmeden söndürül- müştür, Cüzdanını çalarken Sabıkalrlardan Çolak Ali, dün köprü üzerinde yolculardan Mah - mut Efendinin içinde bir lirasile Yüzüğünün bulunduğu cüzdanmı çalarken cürmü meşhut halinde yakalanmıştır. şu süretle | /— Küçükpazar cinayeti muhakemesi mekteplerimiz, | | son safhaya geldi Ahmetele Hasan Küçükpazarda Talât ismindeki - genci nasıl öldürmüşlerdi? za kanununun 448 inci maddesine göre cezalandırılmalarını istedi. | Muhakeme, karar verilmek üzere | başka güne bırakıldı. | Bir türlü işletilemi-| yen baskül Mezbahada kesilen hayvanlar- dan alınacak resmi kilo esası üze- rinden tesbit etmek üzere mezba- |haya on iki bin lira kıymetinde büyük bir otamatik baskül gex- tilmişti. Fakat uzun müddettenbe- ri uğraşılmasına rağmen baskül bir türlü işletilememiştir. Bunun üzerine belediye mütaahhidi pro - testo etmiş ve kısa - bir zamanda sağlam bir baskül temin edilmedi- |ğitakdirde mukaveleyi fesih ve teminat akçesine vaz'ıyet edeceği- ni bildirmiştir. | Birinci cezada bir hırsız- hk davası Istanbul birinci ceza mahkeme- sinde bir hırsızlık — davasına ait muhakeme başlamıştır. Muhakeme edilen, seyyar sx- tıcı olduğunu söyliyen Mustafa e- | | fendidir. Davaya göre, bir ak- şam saat sekiz sularında Çenberli | taşta aile bahçesinde, — müstecir Tahir ve Fuat efendilere ait oda- ya, | tiyle girmiş, şapka, palto, yor- gan, yastık yüzü v. s. aşırmağa | teşebbüs halinde iken, etraftan | görülmüş, yakayı ele vermiş. Kendisi, bu idiayı kabul et- miyor, şöyle diyor: — Benim — ayak attığım yer, bahçedir. Hususi bahçe değil ki orası, umum! bahçe.. Bütün mil- let giriyor, oturuyor, — dolaşıyor. Orada bir camlı köşk vardır, Müş- teriler oturur. Fakat, ben camlı köşktarafını gitmedim. Benim giğtiğim — taraf, havuz kenarı.. Havuz kenarında dolaşırken, çak yaka ettiler! — Peki, odaya giren kim? — Onun orasını bilmem. Hem benim elimde çalınmış mal filân yoktu ki.. Beni yanlışlıkla yaka- ladılar! Mahkeme, birkaç şahit dinle- di. Eşya çalmağa teşebbüs ede- nin Mustafa efendi olduğunu söy- Tediler. Başka şahitlerin de çağr rılması için muhakeme kaldı. On iki senelik bir katil suçlusu yakaâlandı Dün verilen bir habere — göre 338 senesi eylülünde — Ortaköyde bakkal Tevfik efendiyi bir kadin | yüzünden tabanca — ile öldürerek Arnavutluğa kaçan tramvay şirke- | tinden biletçi Nurinin Arnavut pa- saportu ile ve Aziz adını takına- rak İstanbula geldiği haber alm- | mış ve kendisi zabıta tarafından yakalanarak adliyeye teslim olun- müuştur. pencere camını kırmak sure- | Bir ibret dersi Esnaf bankasında dört yüz bin Tiranm masıl yok edildiği dağılan meclis âzasından muhterem Cev- det Kerim Beyin irşadı ve banka- nın muamelelerini tetkike memur edilen heyetin raporu ile meyda- na çıkmış bulunuyor. Gazetelerde tafsilâtı ile — yazılan bu çirkin hâdise bizim için bir ibret dersi olmalıdır. Bütün bankalır ve büyük smat müesseseler sene sonlarında par- lak kâğıda basılmış ve güzel cilt- lenmiş bir rapor neşrederler. Bu raporlarda müessesenin mevcudu gösterilir. Bilânçoda — santimine kadar tevafuk eden rakamlar kar- şısında muhasiplerin ehliyetine meftun olmamak mümkün değil- | dir. Mürakıpler bu raporu şöyle bif gözden geçirirler, Her şey yeril yerindedir. Alacak verecek ve o- nun üzerine kâr da — görüldüğüne göre itiraza mahal yok. Bilânço tasdik olunur. Rapor heyeti umu- miyenin takdirleri, arasında ka - bul edilerek yeni senede fazla mu- vaffakıyet temennisiyle dağılınır. Murakipler gösterilen serma - yenin nonimal mi yolin efektif mi olduğunu araştırmazlar. — İşaret , edilen matlüplar garantili mi de- ; ğil mi? tetkike lüzum görmezler. Bilânço erkamı doğru çıkıyor ya; | bununla iktifa ederler. Esnaf Bankası felâketini doğu- ran âmillerden birincisi budur. Bir ikinci âmili de şurada bulu- yoruz; Esnaf Bankası gibi bir ga- ye üzerine teessüs eden mali mü - esseseler sermayelerini nemalan- dırmak kaydi ile bir takım tali iş- leri deruhte ediyor ve — teşekkül sebeplerini —unutacak derecede | bunlara kendilerini hasrediyorlar. Hattâ bir işi bışarmadan diğerine el uzatarak üzerlerine sermayele- rinin tahammül edemiyeceği yük- ler alıyorlar. Esnaf bankası esnafa para ik- razı için kurulmuştu! Esas vazife- laştırmak hevesine kapılarak süt işine, daktilo makinesi işine, hey- | kel işine, piyanko bayiliği işine el attı. - Bunu yapanlar belki de her birisinden yapılacak kârla banka- nın sermayesinin bir kaç misli ar- tacağı kanaatini besliyorlardı. Fa- kat hüsnüniyetleri — işin bu mali rezalete kadar — sürüklenmesine mâni olmadı. İşlerin dolanıklığı menfaatpe - | yestlerin keselerini doldurmasıma hizmetten bışka bir netice verme- di. Eline para geçiren 6 paranın üzerine yattı.. Halbuki — resmi raporlar, bilânçolar — bu üzerine yatılan paraların hepsini mevcut hanesinde gösteriyor ve fiktif ser- mayeye aslâ halel gelmiyordu. Bence mali müesseseler hakkın- da hükümetin — ayrıca bir kanun tedvin etmesi lâzımdır. — Bir mali müessese fiktif değil, efektif ser- mayesinin muayyen ve mahdut bir miktarını sınaf ve ticari işlere ve gene muayyen ve mahdut bir mik- barını., itibari ikraz — işine tahsis edebilmelidir. Bütün sermaye- sini neticesi belli — olmıyan işlere taksim eden müesseseler sermaye- lerini kediye yükletmiş — olurlar ve Esnaf Bankası gibi günün bi- si buydu. Fakat sermayesini fazla- — rinde muazzam bir sukuta uğrar- — lar. Milli sermayenin müdafaası dahalesi ve murakabe altında bulundurması lâzımdır. M. Gayür bankalarr. şedit bir |