18 Nisan 1934 — | “. ee a w———-—: Japonlarla bir kaç saat... Dü'ılıhr'nıiu gelen — Japon ıı"l'ııııilıı-iıın, bütün İstanbul "ütunlarımızda yazdık, yazıyoruz. 'en, bu resmi çerçevenin dışında- ki intibarmı şu sütunlara kaydede- Seğim, On yedi raddelerinde Dolma- h'!içe önlerine vardığım — zaman, | leli saat dibini ve cami avlusu- hu hınca hç kalabalık buldum. in kadar talebe ve nefer “Japon | iyelisi ile gene o kadar Türk halkı, girift olmuşlar; sanki bizim- Aıf' Japonca yahut onlar Türkçe bıhy...m' gibi, aman efendim, bir konuşuyorlar, bir ahbaplık edi- Yorlar! Görenler de, bu insanları, HABER — Akşam Postası başl 93Nisanda ıyak Çocuk Haftas programı tamamen hazırlandı Birinci gün geçit resmi yapılacak, çocuklar tramvaylarla F bedava gezdirilecektir. Mekteplerde, muhtelif yerlerde müsamereler konferanslar verilecek “Çocuk haftası, hazırlıkları Jıv-mıFııiı. Himayeietfal, Halkevi, — Vilâyet, | komitesi tarafından Aalay köşkünde ço va (etmektedir. Bu hafta zarfında yapılacak 'Kolordu merkezlerini ziyaret edecekler|cuklara bir müsamere verilecektir. | tezahürlerin her senekinden daha güzel've sonra Taksim abidesi önüne gidecek- « Meydan yok Eski bir âta sözü vardır: “At var ,meydan yok., derler. Gazete- 1 cilik mesleğinde — olanlar bu âta sözünün ne kadar doğru olduğu- nu her gün tecrübe ediyorlar. Gazetecilik.. Gazetecilik ne- dir? Bir gazetecinin vazifesi ne- Bence — gazeteci iki hattâ üç vazifeyi omuzlarına yüklemiş olan bir adamdır; evvelâ günün hâdise- lerini kabil olduğu kadar doğru o- | larak okuyucularına verecek; sa- niyen okuyucularının bilgisini faz- 28 Nisan cumartesi günü ı—ııııunriııılei lalaştıracak ve “bedii,, — zevkini olmass için çalışılıyor. Bu bayrama ait bir de program hazırlanmıştır. Program şadur; 23 Nisan pazar günü saat (15) te Halkevinde merasim yapılacaktır. Me- rasime İstiklâl marşı ile — başlanacaktır. Halk fırkası Istanbul vilâyet idare heyeti reisi Cevdet Kerim Beyefendi tarafından birbirine kırk yıllık hasret dostlar |bir nutuk söylenecek, sonra Gazi Hazret- sanır, lerinin nutkundan muhtelif parçaları Hal- Ş Ne mi konuşuyorlar? Iki taraf :';:_";:x“":""w“' mitçiler, mwklırıkh askerler, si- | — Bayramın birinci 23 Nisan günü ço - alabilirlermiş gibi, — sorüyor: lenmiş otomobillerle sıra ile Belediye, — İstanbulu beğendiniz mi?... | -eee nırsnns nnn — Ne kadar kalacaksımnız?.. — Bu. | — Bütün tezyinat Japon usulü idi. radan nereye?... — Kaç günde gel- Dıvarda bir kocaman yazı göster » diniz?.. — Yolda sallandınız mı?.. | diler. Amiral Togonun el yazısı — Kaç para'aylık alıyorsunuz?.. — Sizin memleket ucuzluk mu?... — Muharebe etmeğe - niyetiniz | Var mı?.., — Dünyanın öteki tara- | 'nda en kuvvetli sizmişsiniz. doğ- Tamu?... — Hangi dindensiniz?... — İçinizde Müslüman var mı?, vi Kulak misafiri olarak, bütün < sualleri bözim halkım ağzından gibi gça Yaponlar, anlıyormuş bir dinledikten sonra, her —suale N «Ç*vap veriyorlardı ama, bunla- 2 ' he dedi? Ne dedi?,, diye me- bi birbirine dönen ve -civarda ir tercüman arıyan sua! sahipleri Sibi ben de anlıyâamadım. Motörlerden biri, otuzkırk İs- dü gazetecisini, zırhlıya götür- y:' Aramızda ajansçılar ve bu me- Y Hda Tass Ajansmın — mümessili ablonski Yoldaş ta vardı. hıîiünnodc bizim ve Japonların ye zabitleri tarafından karşı- ım'.'k- Kıç taraftaki iki salona a- ._":k Amiral, işte, burada, nut- Yi 'aponca olarak okudu. Ya - & ı'nııııı:ıyı, sefaret tercüma- ı..*lı ve Japonca bilen Şarki istanlı bir Türk te Türkçeye me elti. Bir çok diğer içkiler meyanın - bize, “şake,, denilen ve pirinç- ta, Pamul Japon milli rakısını ik- * ettiler. Bu, yüzü hn#:“-;; Ve gırtlağı ayan zetli Ve tu renginde =mü. Mavi ve beyaz çiçekli minimini Japon kâ- “*lerinde dağıtılıyor: & Konuşuyoruz; bir zabit, sualle- S€vap veriyor: 3 — Japonyada bilhassa üç din ::"- Biri, hiristiyanlık; biri bu- öteki de millt din.- Ben, bu da, imiş. “Başladığın gibi bitir!,, mâ- nasma imiş. Japoncasını telâffuz ettirdim: “Siu si ik kan!,, Gemiyi gezdik: Rus Japon har- bine iştirak etmiş; eski bir zırhlı.... Ehemmiyetsiz yaralar almış... Şim- di artık ancak mektep gemisi va- zifesini görebiliyor. Guüverteye çıkuğımız vakit, Ja- ponlara dedim ki: — Bizim gözümüzle bakınca, hangi Japonun güzel, hangisinin yakışıksız olduğunu tayin müm- kün olamıyor. Memleketinizden bir kadım meselâ şurada duran ka- labalığın içinde hangisini tercih ederdi? Japon sefirinin yakışıklı bir er- kek addedileceğini — bildirdiler. Sonra, gençler arasında da nümu - neler gösterdiler: Elmacık kemik- leri daha az çıkık, gözleri daha az kısık, boyları daha uzun olanları tercih ediyorlardı. Hulâsa, beyaz Irka ve beyaz ırkın güstosuna — en yakın olanları onlar da güzel bu- hüyorlardı, Sancak indirilme merasimini seyrettik. Muzikacılar, Türk mar- şını çok mükemmel çaldı ve bütün vapur halkı, üzerimde, çok nazik, çok ruha yakın insanlar intibamı bıraktı. Bilhassa şu âdetleri hoşu- ma gitti: Sefir, teşyi edilirken, merdiven başına kadar en önde gitti. Fakat oraya gelince, durdu. Maiyetini geçirdi. Kendi, en arkadan yürü - dü. Böylelikle, himaye ve siyanet alâmeti olmak üzere, büyüklerin küçüklere yol vermeleri Japon an' anesi imiş, Bunu, pek ince bul- ltikadımızca; | dum. © büyük Allah İmparator. sülâle- Gala ilk hükümdarıdır. Bizim din- tam üç bin tane ilâh vardır. — Geminin salonlarında dikkati Bd bir çok şey vardı. Bit ve pi Sün'i surette cüceleştirilen bütün tenasüplerini muhafaza miny, hakiki koskoca bir çamın M"'N gibi görünen saksı —a "ı.;n Sörülecek şeydi. İçlerinde mevcuttu. Ağaç - da 't:"!!îmn usulüne Japonya- g."!u olduklarını Pierre Loti Sahile geldiğimiz vakit, halk, hâlâ orada alaca kalabalıkla ör- tülen gemileri seyrediyordu. — Bi- zim ahalinin zirhliya merakı şaşı- lacak şeydir. Gayet garip bir mes- sırrımızı size söyliyeyim: Ne zaman gazeteye bir zırhlı resmi koysak mutlaka satış hiç olmazsa üç beş yüz fazlalaşır... Türklerin denize, — denizcilere çok büyük bir muhabbeti vardır. Japon bahriyelilerini de pek şirin bulduk. (Vâa-na) İlerdir. Abide önünde toplanmış - olan Türk çocuklarının bayramı Halkevi ta- rafından kutlulanacak ve deniz kumandan hığı tarafından orada hazırlanacak olan direğe merasimle Türk sancağı çekilecek, selâmlandıktan sanra abideye çelenkler .kuvıulıak. ve merasime nihayet verile- cektir. 23 Nisan günü tayyare ile şehrin muh telif semtlerine Himayeietfalin hazırladı- Bi vecizeli kâğıtlar atılacaktır. 23 Nisan günü öğleden sonra muh- ga —cevap cuklar Fatih Parkında saat 10 da topla- telif istikametlere hareket edecek tram - bin bir - sual |narak Himayeietfal bayseklariyle süs « |vaylarla çocuklar gezeceklerdir. Her kaza mıntakasının, Himayeietfal ve fırka reislerinin yardımile — 23 Nisan günü kutlulanacak ve eğlenceler — tertip Himayeietfal cemiyeti tarafından Gül hane parkımda çocuklara ve umuma mü- samereler tertip edilecektir. | Himayoietfal cemiyeti tarafından 26 Nisan perşembe günü Maksim barda bir gçocuk eğlencesi yapılacaktır. 23 Nisan günü ilk ve orta mektepler- de konferanslar verilecek ve Himayciet- İfal cemiyetinin yardımile eğlenceler ter- tip olunacaktır. 24 Nisan salı günü sant (15) te Hal- kevinde çocuk mevzwu üzerinde bir kon-| mi bulunan rozetler dağıtılmıştır. feranı verilecektir.. (Kadik Raşit Paşa tarafından) 25 Nisan çarşamba günü Halkevinde gürbüz çocuk müsabakası yapılacak — ve bir heyet tarafından Darülâcezedeki yav- rular hediyelerle ziyaret cdilecektir. 26 Nisan perşembe günü Halkevinde bir konferans verilecektir. (İhsan Hilmi Bey tarafından) 27 Nisan cuma günü Halkevi temsil ——— ——— - £ SAT 0 Kömür parçasile Kuru çeşmeli — amele Mehmet, dün arkadaşlarından Aliyi — bir kömür parçasiyle — yaralamış ve kendisi de yakalanmıştır. Kaçak çakmak Büyük Parmakkapıda — oturan Merzuk ağanın odasında iki tane çakmak bulunarak zaptedilmiş ve kendisi de adliye ihtisas mahke- mesine verilmiştir. Hiç yüzünden Erenköyünde — oturan Recep, kundura boyacısı Aliyi hiç yüzün- den aralarında çıkan kavga neti- cesinde yaralamış ve suçlu yaka- Tanmıştır. Çocukların marifeti Kasımpaşada yeni deniz efrat mektebi binasına duvardan at- lamak suretiyle altı çocuk girmiş, kurşun boruları sökerken yakalan mışlardır. Kaçak konyak Dün akşam Yenicamide kaçık konyak satmakta olan İsmail po- lisler tarafından — yakalanmış ve Üzeri aranıncı büyük bir şişe ka- çak konyak bulunarak müsadere ve kendisi — ihtisas mahkemesine teslim edilmiştir. Elegeçti Beykozda oturan Hüseyin E- fendinin bir çok eşyasını — çalıp kaybolan Halit yakalanmıştır . bir konferans verilecektir. (Bedriye Nec-| okşryacak mevzular üzerinde ya- çocukların manavi şahsiyetinde, bütün| mi Hanım tarafından) 29 Nisan pazar günü Halkevinde dil, tarih ve edebiyat komitesi tarafından ilk mektep talebeleri arasında güzel okuma ve söyleme yarışı yapılacaktır. 23 Nisanda Tepebaşında rosupda saat 14,30 da Ateş Güneş klübü mensupları tarafından çocuklara mahsus bir müsamere verilecektir. Müsamereyi Cevat Abbas Bey bir nu- tuk ile açacaktır. Şehir — tiyatrosunda radyo tertibatı olduğu için, nutuk ve mü- samereler, radyo ile de - dinlenebilecek- tir. SÜLUNE KA YN veven yann 47 senelik hoca mükâfatını görüyor | MaSSSASL LaD e TaRAR LA | sıhhat zılar yazacak; üçüncü bir iş olarak ta halkım veya halktan bir kısmı» nın zararına olarak cereyan eden hâdiseleri işaret ederek bu nokta- Şehir tiyat-| da tashih selâhiyetine malik olan- V rın dikkat naazrını celbedecek. Hulâsa ettiğim bu üç mühim va- zifeyi gazeteci — yapabiliyor mu? İşte mesele bundadır. Birincisini yapmak — isterken gazeteci büyük bir müşkülât için- de kalıyor. Duyduğu bir haberin derecesini anlamak için nereye baş vurursa “ademi malü- mat”,. selâhiyet sahibi olmamak,, gibi özürlerle baştan savuluyor. 47 senedenberi hocalık yapmak | Bir statistik, bir rakam, bir blânço ta bulunan tarihçi İhsan Şerif Bey için erkek — muallim mektebinde dün bir müsamere verilmiş ve bu | müsamere gününe (baba günü) adı konmuştur. Müsamere çok güzel olmuş ve davetlilere İhsan Şerif Beyin res- Talebeler hocalarını salona o- muzlarından getirmişlerdir. Eski ve yeni mezunlar hocalarının elle- rini öpmüşlerdir. Geç vakte kada | devam eden müsamere pk nş'eli | geçmiştir. Seyyah geliyor Buayın on beşinde ve bunu takip eden günlerde — şehrimize | muhtelif seyyah kafileleri gele - cektir. Ön beşinci günü (Mil Walkee) vapuriyle, on altısında başka bir vapurla 450 ve gene ayni gün Krıîiçe Mary> vapuriyle de 300 Yugoslavya seyyahı gelecektir. Gelecek hafta içinde de Yunan ilim cemiyeti, üniversite ve yüksek elde etmek için — seksen kapımın “tabir mazur görülsün,, tokmağını çeviriyor. -Halbuki gazeteci hâ- diseyi günü gününe vermeğe mec- burdur. Bir hâdise üzerinde gün lerce arzıştırmalar yapacak zama- ni yoktur. Böylece ağızdan ka - pabildiği sözlerle iktifa ediyor ve ekseriya zırvalıyor. —— gb İkinci vozifeyi yapmak nisbe- ten kolaydır. Onun üzerinde Faz« la israr etmiyeceğim. Fakat gazetecinin üçünecü va- zifesi en müşkül yeen fazla güç- lükle karşılanan bir vazifedir. Ga- zeteci memleketin dördüncü kuvs vetini “tenkit kuveti,, ni temsil et- tiği halde bu mümessiliğinde çok yaya kalmak — mecburiyetindedir. Eğer vazifesinde fazla gayretkeş- lik gösterirse —kanunun — demir pençesi omuzuna konuyor. Rast gele tenkidin taraftarı de- ğilim ve hiç bir vakit olmadım. Fakat — “tenkit,, in, umumi ma» kinenin düz işlemesi için, lâzım mektepler talebelerinden mürek- kep 100 kişilik bir grupun gelece- etimizden 1.200.000 v ütün almacaktır. Bunun için münakasa açılacaktır. Milli Türk Talebe birliği sene- ik kongresi bugün Halkevinde ya- g. Sefirimize ameliyat Berlinden bildirildiğine — göre sefirimiz Kemaleddin Sami Pa- şaya Berlinde midesinden mühim bir ameliyat yapılmıştır. Ç Esnaf bankasının kâr ve Zzararı Esnaf Bankasının umumi heye ti içtimai dün yapılmıştır. Banka» nın bir senelik idare heyeti rapo - layı geçen sene iki bin lira kadar kâr etmiş, fakat faiz hesabımnı altı bin lira zararla kapamıştır. .| gusu ile tenkit denilen şeyden kar olduğuna kanaat — besliyenlerde- Gazeteci en küçük tenkidi kan şısında mahkeme huzuruna davet edilmek tehlikesine maruz kala- cak olursa ne yapabilir?. Şahsın hukukunun her türlü taarruzdan masun kalması kadar tabii ve lâzım bir şey — tasavvur -edilemez. —Fakat her hangi bir Jışlık — kaydedildiği bunu ferdi bir tariz telâkki ede- vrek gocunmak haklı mıdır?. Meselenin nezaket — derecesini — şu satırları — yazarken de anlıyos — sına bir hudut — çizmek çok güç belki imkânsızdır. rum. Tenkidin — gayri memnu ! kısmı ile menedilecek kısmı ara- — İşte gazeteci bu hududun teh- likesiz mıntakasında kalmak kay- çınıyor ve o vazifesini yapamıyor. — Dedik ya! At var meydan yok.. M. Gayür İ