1 Nisan 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

1 Nisan 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V FD N NERL AĞ SÜ Haklik? vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan | Kadri CEMiL 1-4-934 Geçen kısımların hulâsası ütarekeden sonra Anadolu hare ketleriyle alâkadar bazı zevat bütün müşkülâta rağmen lehte çalışryorlardı. Çerkes Rağıp Damat Feridi kaçırmak istiyenlerden İlyas kaptanı diri diri toprağa gömmüştü. Her hakkı * Fatma Nüzhet Hanım o gün Gülha- ne parkında verilen eğlenceye — gide- cekti. Burada ziyaretçilerden birini ev- velce tantdıklarından birine benzetmiş — İakat yanıldığına hükmetmişti. Sonra- dan bunün çok eski bir ahbap olduğu- nu anlamış ve park eğlencesini müteca- kip beraberce, Fatma Nüzhetin apartı- manı kapısına kadar gelmişlerdi. Hlhami hakikati halde, Fatma | Nüzhetin bu arzusunu yerine getir- | mek istiyordu, fakat. | — Yok yok, vakit oldukça geç Fatma Nüzhet eskisi gibi ştma- rık ama sevimli bir çocuk haliyle: — Hayır, bayır., Çıkacaksın.. Diye ayak diredi. İlhami de kı- ramadı. - — Hele bir gel de, sonra.. Fatma Nüzhete âpartmanın ka- pısını ihtiyar bir Ermeni kadını aç- pazarlık madığını görünce sol eliyle geceli- — ginin önünü kepamıya uğraşarak — yol verdi. Fatma Nüzhet, İlhamiyi — bu ihtiyar kadına: — — Benimbiricik ağabeyim J- , diye tanıttı. Kadım için de: Apartman sahibi Madam Ta- kohi.. dedi ve ilâve etti: — Pek iyi kadıncağızdır. Bana evlâdı gibi bakar İlhami ağabey.. Bir oğlu var. Adı da Onnik.. Koca apartmanda üç kişiyiz. Bir de hiz- metçi var ama onu bizden saymı- yorum: -- Fatma Nüzhet Hanım, Ilhami- ye bunları söylerken Madam Ta- kohinin çehresi biraz değişir gibi olmuştu. Bunun farkına varmış o- “Tlacaktı ki, madama: Ü — Benim daha çocukluktan a - — ğabeyimdir. Kendi kardeşim değil — &ma bir mahalleliyiz. Görseniz şe- — ker gibi bir kız kardeşi vardır. Se- nelerden beri kendisini görmüyo- —— rum. Allah bugün yoluma çıkardı. — İngilizlerin yanında çalışıyor. Ter- cümandır. Yabancı değil.. Diye izahat vermek mecburiye- ) DA yi ğ Ğ K Geçen kısımlârın hulâsası — Vahşi manzaralı Morne adasının or- ve bataklı bir sahilinde gemi i- de, üç kişi bekliyorlar. Biri bahri- Fernando, öteki, zenci tayfa Pa- neüsü de Maria isminde bir K Kadının mahküm olan kocası- /— mradadan kaçıracaklar.. Bu noktada £ evu vermişlerdir.. Zenci yukarda, özcüdür.. Kadınla etkek, geminin ka- Maria, Fernandonun met- ura Hava, çok — sicak., İçi- "; gemiye salla bir adam ge- sevişenleri — gözetli- n .tıım,yımuyur. Denizin sathında bir kayna: Hü e od ş /— Zenci kayboldu. Yerinde, bir heksal Bamula god I Hanımın odasının kapısını açtı. Ü- oldu. Bir başka gün gelirim, dedi. | ** | —Pek âlâ,, Fakat çok oturmam. mıştı. Fatma Hanımın yalnız — ol- | Tefrika: 19 mahluzdur Madam Takohi Fatma Nüzhet çü birden içeriye girdiler. Fatma Nüzhet: — Otur şuracıkta, ağabey!. diye yer gösterdi. Sen Onniği tanımıyor | musun? — Hayır. | — O da istihbaratta çalışır. Bu- | rada olsaydı sizi tanıştırırdım. — İstanbulda değil mi? — Hayır, iki gün evvel bir yere gitti ama, vallahi nereye bilmiyo- rum, Madam Takohi oğlunun ne - reye gittiğini izaha lüzum görme - mişti. Fatma Hanım: — Madamcığım, ıqıbeyo bir çay hazırlar mısın? Zahmet olmaz ben de içerdim. — Söyliyeyim hizmetçiye de | hazırlasın.. — Hayır.. Hayır.. Kendin hazır- lamalısın yoksa başka türlü ben iç- mem. Madam Takohi gülerek: — Bilirsin Takohinin damarını.. diye ayağa kalktı ve odada ikisini yalnız bırakarak dışarıya çıktı. Bir an ne o ve ne öteki bir tek kelime sarfetmediler. Fatma Nüz- | het ayna önünde saçlarını düzeltir |gibi yaparak ince vücudünün düz- | gün hatlarımı İlhâmiye göstermeğe | çalıştı; İlhami, eğreti gibi oturdu- ğu kanapede ellerini uğuşturarak gözlerini onun güzel ve o nispette çekici vücudünden ayıramadı. — | |. İlhami, ne iş yaptığını, ne ile ge- | çindiğini sormak istedi; Fakat sua- li boğazında düğümlenip — kaldı. Nihayet sükütu gene Fatma boz- muştu : Ihami ağabey, dedi. Neye sustun? Bir şey söylesene., — Ne söyliyeceğimi bulamıyo- rum, Fatma, cidden şaşırmış bir ' haldeyim... Sen böyle yapa yalnız. | Bir pansiyonda.. Kocandan tama- miyle ayrıldın mı? Fatma gülerek: — Evet, tamamile.. dedi ve: — Yalnızlıktan daha iyisi yok. İlhami ağabey... Ne karışanım, ne görüşenim. Tamamile kendimin hâkimi... Bu hayatın ne kadar iyi | olduğunu tasavvur edemezsin., — Ben hiç zannetmiyorum.. — Niçin zannetmiyorsun? ) Deçamı var) Tayfanım bağırması — üzerine, Fernando, yatağında doğrulmuş - tu. Mariayı itti. Kadınımn başı tahtaya çarptı. — Paco! diye bağırdı. — Paco!... Yukarıda ne oluyor? Yere atlıdı. Kayış kemerini sıkıştırarak, mer | divene doğru koştu. Lâkin, ilk basamağı çekmadan'| | sanki bacakları kesildi. Bacakları büküldü. Geri geri yürüyerek, kamaranın dibine kadar dayandı. Çivide kocaman bir tabanca ası- HABER — Postası Tariht Tefrika: 4 1 Nisan 1934 1 Nisan 1934 Geçen kısımların hulasası l Esirci Ali Baba, Kafkasyadan getir- diği bir sürü kızdan, Süleyman paşaya, şinea aldığı bin altına mukabil, Kaf- kasya valisinin şatosundaki mutena çer- kecs dilberini kağıracağını vaadetmiş- (Esir ticareti) Avrupada yapılan bir | köngrede menedilmiştir. Fakat esirci Ali baba, her tehlikeye rağmen büu kı- zı, birçok diğer kızlarla birlikte Rus- | yadan İstanbula kaçtracak.. Ancak bir | korkusu var: Çar Nikola... Ali Baba, Kumkapıdaki mâahzenin- ' Geki saklı esir kızları hadım bir deli kanlıya bıraktıktan tonra Kafkasyaya gidiyor. Hadım delikanlı Ferhat, çok genç- ken, Esirci Ali Babatırn hryanetine uğ- ramıştır. Genç, bundan intikam alma- yı düşünüyor. Elindeki şarap bardağını bir yudumda midesine boşalttı.. Gözü- Müellifi: Jshak FERDİ Şarap kadehleri dolup boşalı- yordu. Dokuz kızdan ancak üçü şarap içmeğe alışık olduğu halde, birini bile beğendirememişti. Fakat pe- diğerleri de her içi- | ğimden döğil misiniz? yormuş gibi, tabii bir alışkanlıkla kadehlerini yavaş yavaş — boşaltı- dindirmeğe çalışıyorlardı. Haççe Tifliste kendi somtinin en güzel kızlarından biri olduğunu | söyliyerek : — Ben eyimde de her akşam şarap içerdim, diyordu, babam Tiflis valisinin maiyetinde ufak bir memurdu. Fazla içki müptelâ- &ı idi. Bizi de şaraba alıştırmıştı. Kaç aydanberi hasretini çektiğim şaraba nihayet bugün kavuştuğum için, şimdi bilseniz ne kadar çok seviniyorum, Ferhat Bey! Meğer siz ne iyi yürekli bir erkekmişsi- ne kestirdiği Çerkes dilberlerinden | niz! birini eteğinden çekti: — Gel bakayım, şöyle yamacı: ma otur.. Şahin bakışlı yosma! Genç kız tereddütle Ferhadımn yanına oturdu. Ferhat kızların hepsine birer bardak şarap içirdikten sonra, ya- nımdaki kızla konuşmağa başladı: — Adın ne senin?... — Tiflisli.. — Anan, baban var mı? — Elbette.. — Sağ mı? — Evet.. z — Ali babanın tuzağına nasıl düştün? Tiflisli Haççe içini çekerek an- lattı: Haççe şarap kadehini doldurdu ve arkadaşlarına uzatarak şakrak bir sesle haykırdı: — Ferhat Beyin şerefine zehir olsa içeceğiz.. Haydi kızlar, ka- dehlerinizi boşaltınız! Bugün, ta- Kimizin İstanbulda ilk defa yüzü- müze güldüğü bir gündür. Bu sözler Ferhat Beyin erkek- lik gürürunu okşamıştı. Haççeyi kolundan çekti. Dizinin dibine 0- turttu... ve gözlerini genç kızın gittikçe mahmurlaşan ve mahmur- Jaştıkça güzelleşen gözlerine dik- ti. — Bunu sen mi yarattın, Yarab- bi?!.. Diye mırıladndı.. Sonra, birden dişlerini gıcırdatarak önüne bak- tı. — Şehir kenarında oturuyor- duk. Bir gün bahçede gezerken, Gözleri yerde, kendi kendine: — Öndân intikam alacağım! yabancı bir adam benden yol sor- | dedi, Bu zavallıların hürriyetini, muştu. Sokağa çıktım: “Şuradan | benim de erkekliğimi çalan o hırsı- giderseniz, aradığınız yere - varır: | zin cezasını ben vereceğim. Onu sınız!,, dedim. Meydanda ondan | darağacına kadar götüreceğim.. ve benden başka kimseler yoktu. Kızlar Ferhat Beyin bu sözlerin- | Birdenbire ne olduğumu anlıya- | den bir şey anlıyamımışlardı. madım.., Serşemledim.. Başım | Kimden ve niçin intikam alacağı- döndü. Biraz sonra kendimi kapa- | ni bilmiyorlardı. It bir arabada buldum. Ağzım Ferhat birdenbire itidalini top- bağlıydı.Benden yol soran adamın ladı.. Ve kızlara hissiyatını izhar kucağında yatıyordum. Bu adam Ali babadan başka bir kimse de- ğildi. İşte beni memleketimden böyle kaçırdılar, Ferhat Bey! Satılık kızlar yavaş yavaş Fer- hat Beye itimat ederek sofranın etrafına oturmuşlardı. hliyi Fernando, bu . silâhı eline aldı. etmekten çekin'r gibi görünerek, tekrar gülmeğe başladı. — Bundan sonra her gün eğle- neceğiz.. Şarap içeceğiz. Haydi, gülünüz.. Bol bol şarap içiniz! Kızlardan biri sordu:: — Yemeği de beraber mi yiye- hâlâ elindeydi. Genç kadın, yatağın bir köşesine Kapzasını avuçları içinde iyice | büzülmüş, entarisini giymeğe uğ- sıktı. Namlu işıldıyordu. Emniyet tetiği “tik,, etti. * raşıyor?u. Lâkin elleri öyle titri- yorldu ki, vücudü öyle ispazmozlar içinde sallanıyordu ki, buna mu- Kamaraya inen dik merdivenin | vaffak olamıyordu. ilk basamaklarında iki bacak gö- ünmüştü. Birdenbire, âşıkının, suratına yumruk yemiş gibi gerilediğini Bu iki bacak, kırmızı ve beyaz | gördü. çizgili pantalon giymişti. Ötesine Filhakika, Fernando, hem geri- berisine çamurlar sürülmüştü, pa- | ye doğru bir adım atmış, hem de çaları yırtılmıştı. Pantalonun mah- | müthiş bir feryat koparmıştı. kümlara ait elbise olduğu belliydi. Ayaklar, merdivende, bir müd- det, hareketsiz durdu. Sonra, bir basamak daha indi- ler... Derken, bir basamak daha! İnen adamın hayali, şimdi, ka- maranın deliğini tamamile kapı- | — Bu, öyle büyük bir korku. ifade | eden binaayba 105 ki; sebebi ne o "abilirdi?. İnen adam, merdivenin tam or- tasına gelmişti. Merdivenin iki ya- nını tutan elleri paçavralara dolan- | gümrah bir ışık saçıyordu. mıştı. Karşısında duran Fernandoya | rağmen donmuş gibiydi.. yor, içeriye, ziyanın lâyıkı derece- | bakıyordu. de nüfuzunamüni oluyordu. Kamara adetâ karanlıklaştı. Fernando, yavaş yavaş, merdi- venin karşısına geldi. Tabanca, Hiç bir şey söylemiyordu. Yavaş yavaş, döndü. Genç kadına baktı. Bu sefer, Maria da, insan hançe ! baktı. Derken, Fernandoya dön I ceğiz? Ferhat Bey doğruldu: — SBizinle beraber yemek yedi- Hepsi birden cevap verdiler: —Bilâkis.. Çok memnunuz, Fer- | tir. Zaman, Sultan Mecit zamanıdır. | yorlar ve istıraplarını bu suretle | hat Bey! Hattâ akşam yemeğinde de burada kalsaniız.. Beraber yiyip içsek, ne iyi olur, Ferhat Bey gülümsedi: — Bir erkeğe talih gülerse, böy- |e gülmeli. Gül, konça, sümbül, lâ le, menekşe... Göğtümde hepsi bir- den açıldı. Allâhım, şimdi, nerdey- se aklımı oynatacağım... Sen bu melekleri, yumurtadan civciv çı- karmağa muktedir. olduğum za- man neden karşıma çıkarmadın? Kızlar Ferhat Beyin sözlerinden bir mana çıkaramadılar ve gülüşe- rek başına üştüler. Zavallı Ferhat Bey, bu kadar güzel kızlar arasında, ilk defa, damarlarının tutuştuğunu hisset- mişti.. Yosmaları mütemadiyen öpü- yöor, okşuyor, seçlarını göğüslerine dökerek, manalı bir. hayranlık (- çinde zaman zaman kını!iıi kay- bediyordu.. Fakat işte o kadar...! Zavallı Ferhat Bey içinden ağlı- yordu. Esirci Ali baba, bu yavrucukları | ana baba yuvasından nasıl çalmış- sa, Ferhadın gençlik cevherini de öyle çalmış.. Gaddar ve insafsız bir hırsızdı. Artık içmiyordu. Fazla sarhoş olzcağından ve kız- ları farkında olmıyarak “Kacwraza- ğgından korkuyordu. | — Ali babadan intikam almak için, (onları hiç olmazsa, yok pahasina olsun satmağa ve alacağı paraların üzerine oturmağa yemin etmişti. " — Hele biraz eğleneyim.. Gözü- mün ve kulağımın pası silins'n. Ali babânım Rusyaya gidip gelme- si Üç ay sürer. O vakte kadar Allah kerim... Üç ay içinde çok harman savururuz. Diyordu. Kızlardan birinin d'zine yatmış, gözlerini Haççeye dikerek, — şair Nedimden bir gazel tutturmuştu: “Tahammül mülkünü yıktın Helâzü Han me tın küfir, Nesla sen döğrü söyle Can Masen, çanan — mu- *i Kâtır, Niçin sıksak bakarsın büyle mür'ati mücellay Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran sn kâfirı lrııiııden çıktığına ihtimal verilmis yecek bir Feryat kopardı. İçeri giren adamın çehresi yok- tu. Örülmüş hasırdan bir şapka l"4 tında, sade kanlı bir yara görünü> yordu. Ötede beride delik yerleri vardı. Kafanın bütün ön tarafı bu manzarada olduğu için, — ismin$ surat, çehre, yüz denemezdi, Hiç kımıldamıyor'du. Fernando: — Defol buradan, cüzamlı! di* |ye bağırdı. Cüzamlı!... Cüzamlı ! Gelen adam, bu kovulmayı işi" memiş gibiydi. İki basamak dah? indi. Deliğin hizasından çekildi. Şimdi, artık, güneş, arka: 1 y | Maria, bu sıcağa, bu Artık nasıl titrediği gözle gö lüyordu. : Cüzamlı, merdivenden in sonra, bir müddet daha ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: