— lar, yavaş yavaş hareket Onu bütün gün bekledim... Ne demek istediğimi iyi anlatayım: Yani, uyandığımdan itibaren her dakikam, onun hayalinin türlü şekillerile doldu. Bir senem işte bu gün gibi geçmiştir.. Nihayetsiz bir aşkla sevişiyoruz; daha doğ - rusu onu ben seviyorum ! Beyoğlunun küçük fakat temiz ve tenha bir pastahanesinde birle- şiriz! Zira, burası, bütün dediko- dulardan kem zaktır. Daima ayni masaya otururum. Kapı, tam karşımdadır. Başımı türlü “kaldırır, duvar saatine bakarım, | İçeri girdiğim zaman, hep “altıya yirmi!,, olduğunu görürüm. Muradın çok işi olduğunu, al- tıdan evvel gelemiyeceğini pek iyi bilmeme rağmen, her gün yirmi dakika evvelden burada bulunurum. Bundan kendimi asla menedemçm. Ya ondan bir daki- ka geç kalırsam, bu bir dakikam ziyan olursa diye korkarım.... Mu rat gelinciye kadar, burada, yegâ- ne arkadaşım bu dıvar saatidir. Onunla öyle iyi anlaşırız ki... Saat, benim hem dostum, hem sırdaşım, hem de nasihat vere- nimdir. Yaldızlı dümdüz yelko- vanı, düpedüz der ki: — “Azıcık sabır... Henüz erkendir... Bir şey kalmadı!...,, Yahut: “Nafile fazla bekleme... Artık gelmez...,, Ah ey yelkovan! Sen, kaç kere benim kalbimi kırdın Bazan da benimle alay ettin, Meselâ, geçen gün ol - dı'ığu gibi, erken geldiğim zaman ettin... Öyle a- Sinirlen- Aman, ne tenbellik bu!... heste yürüyordun ki. dikçe sinirleniyordu! Şeytan: “—- Şu iskemlenin üstüne cık ta saati ilerlet!,, diyordu. Sa2t altr olup ta dandan vur- duğun zaman kalbimin halecanı | gibi senin de hareketin çabuklaş- tı. Ne de hizli. ilerliyordun, ca- nım... Ümidimi yıkmak için böy- le aceleye sebep ne?... İşte, bugün saat altıya yirmi var. Bu bitmez tükenmez yirmi dakika içinde, parmaklarım, mütemadi- yen, resimli mecmuaların sayıfa- larmı çevirecek; fakat gözlerim | sayıfalara bakmıyacak. Yalnız seninle meşgul olacak, ey saat.. “Olacak!,, diyorum, zira, dai- ma, bu, böyle olmuştur. Lâkin, hayret... Gözlerim, bugün elimde- ki mecmuayla alâkadar oluyor! İnanılmıyacak şey... le bir anda, resimler, dimağı meş- ğul edebiliyor! Allah Allah... İlk sayifadaki â- limin çehresini tetkikle meşgulüm. Hı.lbu.h, şimdiye kadar, Muradın hayali yirmi kerre buna mâni ol- malı değil miydi? Dahası da var. Âlimin tercümei halini, virgül kaçırmaksızım okuya- biliyorum, Bir senedenberi, ilk de- fadır ki, bu pastahanede okuduğu- l iktidarındayım.. Mu- radın düşüncesi, mâni olmuyor! î_ Vay! Demek ki, ben, onunla alâ- | kadar bulıınmıyım şeylerle de uğ- raşabilir mişim!... $ Hatta;, hatta, Vallahi, billahi, - gördüğüm bir reklâmdaki adrest bile not defterime yazıyorum. Bir — Tâmba ilânı... So dolu vazonun i- ginde yanabiliyormuş.. Dur hele, — şunu, safonuma alavım.. Salanum, dedim d<, kumaşlar exkidi, koltuk- Tars yeni kumaş kaplâtmalı.. Bu | anlattığım | nazarlarından - | hazır | Şu anda, böy- | derece evimi ve kendi | dişim, affclunur iş değil. Ş Bizim yorgancı Kirkoru çağıra: şamılıe Kapıcı adresini bilir!.. Zihnim,bir düşünceden diğeri- ne koşuyor... Başımı kaldırdığım vakit, saatin altıyı boş; geçtiğini ! gördüm... Demek ki, çaldığını bile duymamızım... Bana ne oldu?, Bir senedenberi daha ilk defa, altı dar be, kalbimi altı kerre sekteye uğ- ratmadı... İlk defa olarak, gözleri- mi kapıya dikecek yerde, kardeşi- me mektup yazabiliyorum.. Garsonun sesi, beni ikaz ediyor: — Sizi telefona çağırıyorlar, ha- nımefendi. Tamam... Malüm olan telefon.... Murat beni çağırıyor, gelemiyece- ği için itizar edecek... “Son daki- kada bir mâni çıktı. İşlerim başım- dan aşkın...,, diyecek. Ne diyece- ğini ezberden tekrarlryabilirim. Saat altıdan sonra, nice kerreler | bana böyle telefon edilmiştir. Her defasında, sararmış, bayılacak gi- bi olmuş, sendeliyerek küçük ku- |lübeye girmiş, kısılan sesimle ko- nuşmuşumdur. Uçurumlara yuvar- | lanryormuş hissine kapılmışımdır. Pastahaneden, başım önüme dü- | şük, dışarı çıkarak, şehrin içinde, hedefsiz, gayesiz dolaşmışımdır. — Telefon hanımefendi. Garson lâkaydimi görerek, tek- rar ikaz etmek istiyor. Saate bakıyorum, Tam altıyı çeyrek geçiyor: “—a Gelmiyecekse daha evvel telefon etseydi.. İnsan böyle bekle- tilmez.. Bu ne kabalık!,, diye dü- şünüyorum, | Garsonu çağırıp diyorum ki: — Bugün gelmediğimi söyleyi- | niz, Oldu... Tamam... Bu iş, bitti.. Hapishaneden azat olmuş bir a- dam hissile, pastahaneden çıkıyo- rum. Sanki kanatlanmışım! — Bir | yaş, ,on yaş gençleştim. Bir taksiye atlıyorum, şoföre, e- lektrik lâmbası satıldığı dükkâ- nın adresini söylüyorum. Aman Yarabbi... Hürrriyet, ne i- yi şeymiş... Bu küçük şeylerle alâ- kadar olmak, ne mükemmel.. Yolda giderken, not defterimi çıkarıp şu satırları yazıyorum: *“Murada karşı esrarengiz ve se- bepsiz surette 1933 haziranında doğan aşkım, 28 mart 1934 — sene- | sinde, gene esrarengiz ve sebebi anlaşılmaz şekilde, birdenbire öl- | dü.,, Nakleden: (Hatice Süreyya) Üvererenedecer ae serenme herceremenne deL ee deri Alman olmıyanlara iş yok Londra, (Hususi) — Berlinden alınan haberlere göre — Hitler hü- kümeti devlet idare — makinesini Almanlanştırmağa devam etmek- tedir. Bu cümleden olmak üzere devlet hizmetinde kullanılmakta olan yahudiler — kapı dışarı edil- mektedir. Son hafta zarfında Alman ırkına mensup olmıyan ye- di bin memura işten el çektirilmiş- |tir. & münistler gizlice propagandaları- na devam etmektedirler. — Dres- “Arebeiter |j | neşredilmekte olan Stimme,, gazetesinin matbaası za- | brta tarafmdan, cürmü le birlikte yakalanmıştır. ğ Diğer taraftan Almanyada ko- (# YILDIZ: Adalar çiçeği den şehrinde üç aydanberi gizlice E meşhut ($ halinde makinist ve mürettipleiry- (i HABER — Akşam Postası — Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön dereceklerin yazılarış burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lazımdır. 192 — Az daha gayret Bektaşi ile softanın biri iki anx kadaş gayet acele işleri olduğu için seri adımlarla bir yere gi yorlarmış. Öğleye doğru bir köye varmışlar. Softa namazını kılmak için camiye gireceğini, kendisinin de beklemesini söylemiş. Bektaşi ise acele işleri olduğundan bu na | mazdan vaz geçmesini ileri sür- | müş dinletememiş. Bunların münakaşası esnasında — cemaat sünneti kılmış farza başlamışlar. Softa da tabii sünneti kılmadan cemaate uymuş. Namaz kılınmış, dua olurken softa bir gaflet uy - kusuna dalıvermiş, Rüyasında sünneti kaçırdığı için peygambe - rin kendisine sitem ettiğini görür. Namazdan sonra bunu bektaşiye | şu şekilde söyler. — Beni lâfa tuttun sünneti ka- çırdım ve rüyamda peygamberi gördüm bana sitem ediyor. der. Bektaşi gülerek, sünneti kaçırt- tım, Peygamberi gördün. Demek farzı kaçırtmış olsaydım — Allahı görecektin. Mürvet Yunus M eee sereasameeenmance Sırp suikastçıları Belgrat, (Hususi) — Geçen 17 Kânunuevvelde Zagrepte Yugos- lavya kralı Aleksandra karşı sui- kast tertip etmek cürmiyle “müda- faai devlet mahkemesi,, ne sevke- dilmiş olan üç Hırvatın muhake - mesi bitmiştir. Petar Oreb, Yosip — Begoriç ve Antun Podgoreletz namındaki bu üç suikast maznunu, İtalya, Maca- riştan ve ÂAvsturyada — faaliyette bulunan ve Yugoslavyada suikast- ler tertip eden “Ustaş — Kıyam- cı,, teşkilâtına mensup oldukların- | dan ve Yugoslavya hükümdarma suikast tertip ettiklerinden dolayı asılmak suretiyle idama mıhkîıın edilmişlerdir. “Mudafaai devlet mahkeme- si,, nin bükümleri istinaf edileme- diğinden kararın icrasını intizar olunuyor. Mahkümların, af talebi zımnında krala istida vermişler- dir. “Müdafaai devlet mahkemesi,, bu kararı verdikten sonra Yug Tavya ordusu hakkında malümat toplayan İtalyan tebaasından Brus namında birini 10 sene — küreğe mahküm etmiştir. İZSTTLDEDERETLTUTTENDETENDEDDETEREDEAÜLUNR Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : IPEK: Sarışm kukla. SARAY: Sefiller son kısım, MELEK: Macar Marşi. ELHAMRA: Leblebici Horhor ağı TURK: Mumyalar müzesi ASRI: Beş kocalı kadın SUMER: Evlendirmeli mi?, ŞARK : Çırtl çıplak. ŞİK: Kin Kong. ALKAZAR: Kırık kanatlar. ALEMDAR: Istanbuldan geçer - ken, Bir saatlik milyoner. B ğ ” MILLI: Kartallar uçarken. ğ HİLAL: - Deniz altında ğ KEMAL BEY: 77 numaralı ev ? HALE: ğ FERAH: TAN: (Üsküdar) King kong. Şehir ışıkları (Şişlide) Beyaz rahibe TIİYATROLAR: ŞEHIR TIYATROSU | dir. Yoksa talebeden beklenecek olan Nakıl ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: M. Gayur — 22 — Davalar I " Aşağıda açık bir ifade ile verilecek olan davalar evvelâ iyiden anlaşılarak bellenmelidir. Bunların ispatları var- | dır. Ispatlar hendese kitaplarında gö- | rülebilir. Maamafih ilerdeki mühim meseleleri hal için bilinmesi lâzımgelen bu davaların ispatlarını bellemek an- cak ilerde muhakeme yürütmeye zihni alıştırmak noktai nazarından — faydalı- bunların nazari bir surette ispatı değil bunlardan istifade edilmesidir. Bunu nazarı dikkate alarak burada dava is- patlarını yazmıyoruz. Yalnız ilk bir davanın ispat tarzını kaydederek bu- nunla dava halli hakkmda bir fikir ve- receğiz: Müselles davalazrı Dava: Bir müsellesin üç zaviyesi mecmuu iki kaimeye (zaviyei kaime) müsavidir. Ispatı: Herhangi bir abe müsellesi alalım. Bu müsellesin kaidesini her | hangi bir istikamette meselâ b istika- | metinde uzatalım. Bundan sonra b noktasından ac hattına bir muvazi resmedelim. Böylece müsellesin hari- cinde iki zaviye hâsıl olur: Bu zaviye- lerden b zaviyesi “iki muvaziyi bir hat kat'ederek husule gelmiş mütevafık zaviyeler biribirine müsavidir.,, dava- sınca, “a,, zaviyesine müsavidir. Çün- kü a zaviyesini vücuda getiren dılılar. dan ac dil'ı ile b noktasından - çizdiği- miz bd dıl'ını biribirine muvazi saydık. Bu iki muvaziyi ab mümtet hattı kat- ediyor. Ve böylece mütevafıklar husu- le geliyor. Ayni zamanda b* zaviyesi € zaviyesi de dahili mütebadil iki za- viyedir ve müsavidirler. Bunda muva- zi olan hatlar evvelkiler kateden hat ise| ©b dir. Böylece müsellesin dış tarafın- | dan dahildeki iki zaviyeyi tersim et- | miş oluyoruz. Bunlara —müsellese ait elan b zaviyesini ilâve edersek: “Bir müstakim hattın bir tarafında husule gelen zaviyelerin mecmuu iki kaime- dir,, davasınca b--bt-- b'—2 kaimedir. bza bize Olduğuna göre müsavilerini yerine koyarsak b at c—2 kaime olur ve da- va ispat edilmiş bulunur. Diğer davalar Dava; Bir müsellesin yanlarından biri diğar iki yanının mecmuundan kü- çüt tefazulundan (biribirinden çıkarı: hnca husüle gelen miktardan) büyük. tür. Dava: Iki yanı bir olan müsellesler. de iki yanın üçüncü yanla teşkil ettik. leri iki zaviye biribirine müsavidir. Di Bir müsellesin iki zaviyesi biribirine müsavi olursa iki yanı mü- savi bir müsellestir. Dava: Iki yanı müsavi olan müsel- leslerde kutur ayni zamanda irtifadır. Dava: Uç yanı müsavi olan müsel- leslerde üç zaviye biribirine müsavi olur, Ve her bir zaviye 60 derecedir. Müselleslerde müsavilik Dava: Iki müsellesin birer had za- viyesi ile o zaviyenin iki - tarafındaki dılılar biribirine müsavi - olursa o iki müzelles biribirine müsavidir. Dava: Iki müsellesin birer dılıları ile © dıl'ın iki tarafındaki zaviyeleri biri- birine müsavi olursa © müsellesler bi- ribirine müsavi olur. Dava: Iki müsellesin üçer dılıları bi * ribirine müsavi olursa o müsellesler biribirine müsavidir. Dava: Kaimec olan iki müsellesin birer dıl'ı kaimleri ile © dıl'a bitişik bir. | zaviyei haddeleri müsavi olursa o iki müselles biribirine müsavidir. Dava: Kaime olan iki müsellesin ve- teri kaimeleriyle birer dıl'ı — kaimleri | biribirine müsavi olursa o iki müsel- les biribirine müsavidir. Müşıbılıct Dava: Herhangi bir müselleste dılı- lardan birine muvazi olmak üzere çi- | zilen ve diğer iki dıl'ı kat'eden hattın husule getirdiği müselles esas müsel- lese müşabihtir. Dava: Bir müsellesin kaidesine mu- vazi olarak ve diğer iki dıl'ı kat'etmek üzere resmedilen hat şu nispetleri hu- sule getirir: Evvelâ: O hattın kaideye nispeti yan dılıların her birinden ayırdığı par- çaların bütün dıl'a nispetine müsavi- dir. en: Hattın ayırdığı parçaların biribirine nispeti parçalara ayrılan dı- kların ve kaide ile kati' hatın biribir. lerine nispetine müsavidir. Yani abe müsell de ab kaidesine amut olarak de hattını çizersek evvelâ: ad/ac —be/be—de/ab / Saniyen: ad/ac - be/ec-de/ab olur. Dava: Herhangi iki hattr muvazi bir takım hatlar kat'ettiği zaman hu- sule gelen mukabil parçalar gerek bi- ribirleriyle, gerekse mecmularının vü- cuda getireceği nispetle mütenasip ©- hurlar. Davat Herhangi bir müsellesin iki dıl'ını kat'eden hat yukarda — söyleni- len nispeti temin etmezse o hat mü- sellesin üçüncü dıl'ına muvazi olamaz. Dava: Müşabih müselleslerde müsa- vi zaviyeler karşısındaki dılıların biri- birine nispetleri müsavidir. “Yani o dılılar mütenasiptir.,, Dava: Vaziyei kaime re'sinden ve- teri kaime üzerine teszil olunan amu- dun murabbar veterden ayırdığı iki kız- man hasılı zarbına müsavidir. Yani bu amut veteri kaimeden ayırdığı kıtsımlar arasında vasatı mütenasiptir. Dava: Amudun veterden ayırdığı kı- sımla amüdün hasılı zarbı o kısma bi- tişik dıl'ı kalmin murabbama müsavi- dir. Dava: Veteri kaime murabbat — dıl'ı kaim murabbaları mecmuuna müsavi- dir. Misal: abe gibi bir müsellesi kai- müzzaviye alalım. c zaviyesi kaimedir. Bu zaviyei kaime se'sinden veteri kai- me olan ab üzerine bir amut ikame v- delim. Amut veteri ad ve ab kısımları: na böler. Şimdi birinci dava mucibinco; ad/ed—ed/ab yani ed'—adx db dir. Ikinci dava mucibince amudün ayır- dığı ad parçasiyle ed amudunun hası- h zarbı ayrılan parçaya bitişik ac nin murabbaşna müsavidir. ad <cd-ac? Uçüncü dava mucibince de: ad'—ac' cb” dır. Son davaya “Fisa- görse, veya “Eşek davası,, İsmi veril- miştir. Dört drilı şekil davaları Dıvı Bırnuınb-m.—ınuıhhh. t di Di tansif eder. Yani her bir kutur kat'edildiği noktadan iki mü- ; savi kasma ayrılır. Dava: Bir mütevaziyülüdla kaide ve irtifar ayni olan bir müstetila muadil- dir. Dava: Bir şibih münharif kaldösi şi- bih münharifin alt ve üst — kaideleri mecinuuna ve irtifar şibih münharifin irtifaına müsavi olan bir müsellese mu- adildir. Dikkat: Müselleslerde — bahsolunan müşabehet kaideleri daha fazla dılılı şe — killerde aynen varittir. Meselâ abedef — gibi bir altı dıldr muntazam şekille a'b' — €'d'e'f gibi altı dılılr bir muntazam şe- kil alalım, Bunların zaviyeleri nazir na- zire müsavi olduğundan dılıları müte- — nasiptir. Yani: ğ Davat Kütur veterlerin en hıyıil- dür. Dava: Zaviyei merkeziye dılıları ae — rasındaki kavsin derecesi ile ölçülür. Dava:; Zaviyei muhitiye dılıları ara- kavsin derecesinin — yarısı ile ölçülür. Dava: Iki veterden, merkeze — dahâ yakın geçeni merkezden daha uzak ©* landan büyüktür. Uç noktadan bir ve ancak bif