18 Nisan 1941 CUMHURÎYET SON A. B Yunanistanda çetin bir vaziyet unaııistandan gelen haberlere göre Yunan başkumandanhğı çetin bir vazife ile kaışııaşmakta ve bu vazifeyi muvaffakiyetle başarmak için en büyük gayreti sarfetmektedir. Bu vazile, mudafaaya en elverişli kısa ve derlitoplu bir cephe kurarak, istilâ hareketini durdnnnak ve Eonuna kadar düşman taarruzlanna mukavemet etmektir. Vazifenhı ehemmiyetini artıran ve müşküueşüren amil, düşmanın ardıarası kesilmiyen ateşi altında basarılmasına ihtiyac hasıl olmasıdır. Buna rağmen Başkumandan General Papagos'un, bu muazzam hareketi muvaffakiyetle başarması ve yeni cephe yi kurarak bü\Lk teblikelerin önünfi alması beklenmektedir. Bu harekeün muvaffakiyetle intacı sayesinde Yunanist&ndaki müttefik ordular, istilâ ve tecavüze karşı daha sağlam bir vaziyet alacak, belki de istilâ ve tecavüzü durdurmak imkânım elde edecektlr. Yunanistan müdafaasuıın şimdiki meselesi budur ve bu meselenin muvaffakiyetle halli, Almanyanın Balkanda uzunuzadıya meşgul olmasını intac edebilecektir. Mevsimsiz yağan kar «Bîz şerefimize düşmeyvaları harab etti kün insanlarız; harb Son kar fırtınası esnasında Eğribel dağında da bir yolcu donarak öldü Kiliste Yugoslavya ana kraliçesinin hazin sözlcri edeceğiz; milletimîze itimad edinîz» Kilis 17 (a.a.) Son günlerdeki devamlı soğuklar beğlarda, sebze bahçelerinde ve meyva ağaçlannda büyiik tahribat yapmıştır. Ekinlerden bir kısmı İ' zeytin ağaçlan da bu soğuklardan mütr essir olmuştur. Fırtına ve soğuklar de kiraz, ema, armud ve diiğer bütün mey vam etmektedir. va ır.ahsu]lerinin yüzde doksan beşinden Eğribel dağında bir yolcu dondu fazla, üzün mahsulünün de yüzde ellisi Şarkî Karabisar 17 (a.a.) Geçen pa. zayi olduğu ve afyonların tamamen yan zartesi günü bir yolcu kafilesi Eğribel dığı ve merkezdeki zarar miktannın dağından geçerken kar fırtınasına tu üç milyon lîrayı tecavüz ettiği tahmin tulmuş ve bu yüzden bir yolcu ölmüs, edilmektedir. Kazalardaki zarar yekunu İki yolcunun elleri domnuştur. Beş de da tespit edilmektedir. hayvan ölmüştür. .......iMinHinnmilllllMIINIinülUIIIIIIIIIIIIIINIintllllıııımnııumtm.: Malatya 17 (a.a.) Soğuklann meyvaiannuz üzernde yaptığı misli görülmemiş tahribatın derecesi hakkında Ziraat Müdürlüğünün yaptığı tetkikat soğuk dalgasının vilâyetimizde bir âfet halini almış olduğunu göstermektedlr. Başta kayısı olmak üzere şeftali, dut, Uzakşarktaki Japon emelleri Yunanistanın Amerikaya hitabı Halen Londrada bulunmakta olan Yugoslav ana kraliçesi Mari Şimalî Afrikada; Abnan kuvvetlerinin siir'aUi hareketi, hmnı kaybetmiş ve Sollum mmtakasmda duraklamıstır. Bu dnraklamamn en mühim sebebi, İngiliz kuvvetlerinin boraya yerleştirilmiş olmasıdır. Almanlaruı takviye edildikten sonra yeni bir harekete te«ebhüs etmeleri ihtimal haricinde değildir. Fakat alınacak takviyelerin bu seferi tamamlamağa, yani Süveyş kanalmı İngilterenin elinden almağa Hfayet etraesi çok şüphelidir. İngiltere, btttün gayretini sarfederek ba cephenin manız kaldıgı bnhranı bertaraf etmek için uğraşmakta ve muvaffak olmaktadır. tngiliz donanmasuim, Almanla n takviye için gönderilen gemi kafılelerini Imlıa etmesi, bütün sahil boyunca muvaffaikyetli borabardımanlar yapması, diğer taraftan İngili* tayyarelerinin yollan ve hava üslerini mütemadiyen bombardımana tâbi tutması, İngiliz mukavemetinin gitükçe knvvctlenmesine ve Alraan taamııunun gevşeruesine saik olacakttr. Şimalî Afrikadakl vaziyetin çok geçmcden iyileşmesi beklenir, Tokyo hükumeti Mos "Olimpos dağlan, hür kova anlaşmasından yaşamak istiyen âlesonra meseleleri min müdafaa etgözden geçiriyor tiği bir huduttur,, Tokyo 17 (a.a.) D. N. B.: Hariciye Nazır muavini Ohaşi dün Prens Konoye ile uzun müddet görüşmüştür. Tokyo Ni§i Nİ51 gazetesi aşağıdaki noktalann kabinede münakaşa edileceğini haber vermektedir: 1 Zahiren gittikçe İngiliz ve Amerikan nüfuzu altına giren Hollanda Hindistanı meselesi. Maamafih Japonya Batavya müzakerelerini intac etmeğe gayret edecektir. 2 Fransız Hindiçinisi ve Siyamla henüz muallâkta kalan meseleler. Japonya bu iki memleket arasındaki hudud ihtilâfını muvaffakiyetle neticelendirdiği için taviz olarak arazi mutalebatmda bulunmağı düşünmekte ise de Japonya bu iki memleketle olan ticart münasebeüeri kat'î bir surette tanzim ve halletmek arzusundadır. Yakında bu hususta Tokyoda, Havaide ve Hangkokda müzakerelerin başlamasına intizar edilmektedir. 8 Japonya ile Amerika arasındaki münasebetler. Sovj'et Japon muahedesine rağmen Amerfkarun İngiltereye ve Çunkinge karşı takib ettiği siyaseti değiştirmiyeceği muhtemeldir. Halbuki JaDonya her şeyden evvel ileride vaziyetin vahimleşmesine mâni olmak için gayret edeceği anlaşılmaktadır. Çin muharebesi meselesile paktın imzasından sonra Sovyet Japon münasebetlerinin iktisab edeoeği mahiyet de tekrar kabinede görüşülecektir. Atina 17 (a.a.) Atina radyosu dün akşam Birleflk Amerikaya hitab ederek şunlan söylemiştir: «Cereyan etmekte olan muharebe Yunanistan için kanlarlle, terlerile sulanmış olan mukaddes anavatan topraklarının müdafaası savasıdır. Bundan baska, bizzat insaniyet için de yapılan bir savaştır. Eski Yunan ilâhlannın oturduklan yetişilmez Olimpos tepeleri hür yaşamak istiyen âlemin müdafaa ettiği bir hududdur. Düsman, kütle halinde lat'alarım ileri sürmektedir. Bunlann tazyikı altında hâdiselerin dünkü Yunan tebliğinin zikrettiği şekllde tekevvJnünü beklemek gayet tabiidir. Fakat, düşmanın garbî Makedonyanın üç şehrine doğru ilerlemesi savaşın aonunu müteesir edemez Maskara İtalyan imparatorluğu alb ay mütemadiyen küçük Yunan ordusundan Arnavudlukta yediği utandırıcı darbelerden sonra artık kat'î ve nihaî olarak ölüme mahkum bulunmaktadır. Binaenaleyh 45 rnilyon İtalyana 85 milyon Almanın ilâvesi ebedî zaferinin manasıru değiştiremez. Yunanistanın çimdl 130 mılyonluk bir kütlenin müttehid ordulanna karsı koyması ve yığınla hareket eden motörlü kuvvetlere karşı sarsılmadan göğüs germesi bu zaferin manasım daha Dyade tebarüz ettirmektedir. Yunanistan, tarlhinln su anında şan ve şerefin en parlak sayfalarını yazmaktadır. Bu devasa savaşta, yaptığı mücadelenin kutslyetinden ilham almaktadır. Bir Insan Içln oksijen ne he hürriyet de Yunanistanın mağrur milletl için odur. Yunanistan bunu müdafaa ediyor.» Hindistanda: Hindistandan gelen haberler, orada vaziyetin mühim bir tahavvül geçirdiğini gösteriyor. Hindistamn en bellibaşlı nnsurları Hindular ile Müslüınanlardjr. Hindulerin gayesi, bütün Hindistanın istiklâlini kazanmak ve mihlümanlara bir ekaliiyet muamelesi yapmaktrr. Halbnki Hindistan müslümanlan, yüz miljrona yakın muazzam bir kütle ve Hİndulerden tamamile ayrı bir millet tçşkil ediyorlar. Bu büyiik lslâm milletinin gayesi, Hindulerin tahakkümü altında yaşaraamak ve ekseriyet teski) etiği ülkclerde istiklâline sahib olmaktır. Hinduler ile Hindli müslümanlar arasuıdaki din, dU, örf ve âdet ve kültiir «vrılığı da bunu icab ettirmektedir. Dünkii telgraflann biri Hindistan mnslümanlan birliğinin Madrasta toplanan murahhaslannm ba yolda kararlar verdiklerini aruatıyordu. Hindistan, esas itibarile bir memleket değil, daha doğrusu bir kıt'adır ve bu koca kıfada bir çok milletler yasamaktadır Bu milletler içinde ekaliiyet teşkil edebilecek küçüklükte olanlar varsa da yfiz miiyonlnk bir muazam kütle teşkil eden müslümanlan da bir ekaliiyet sayarak onu Hindulerden müteşekkil ekseriyetin hakimiyetine tevdi etmek, bilhassa iki millet arasındaki ınaddi ve manevî aynlıklar dolayısile, hüyük bir haksulıktan başka bir »ey değildir. Hindistan müslfimanlarının davası bu merkezdedir. Buna mukabil Hindular daha fazla birleşik bir Hindistan lehindedirler ve bunun sebebi, bn birleşik Hindistanda, ekseriyetlerine guvenerek faâkim olmak istemeleridir. Bn ihtilâıın en acı tarafı. Hindistamn İngiltere ile anlaşarak istiklâlini kur. tarmak işini gecikürmesidir. Çünkü İngiltere bu ihtilâf karşısında, ewel£ Hindulerin kendi aralannda anlasmalamıı \e bu anlaşmaya dayanacak bir esas kanunun hazırlanmasına yardıra etmeıcrini istiyor, Hindliler de anlasamadıkları için bn talebe müspet bir mukabeiede bulunamıyorlar ve bulunamadıklan için davalan da muallâkta kalmaktadır. Hakikatte müslümanlann ekseriyet teskil ettikleri filkede müstakil yaşamak istemeleri onlann Hindulara anlasmalanna bir mâni teşkil etmemelidir. ÇUnkü müslümanlann kendi ülkelerinde ve Hindulann kendi ülkelerinde Yok bayım. saat yedi buçuk. Dükkânlar kapandıktan sonra, kimse gelmez. Boşuna elektrik yakmaktansa... Fikri, garsona, kahve parasını verdi, sokağa çıktı. Biraz ısındığı, rahat ettiği için, sert ayazı pek fazla duymadı. Bir aşçı dukkânına girdi. Hiç iştihası yoktu. Bir kab yemeği zor yedi, hana döndü. O akşam, hancı, kapıyı kesmemişti. Fikri, buna sevindi. O adamı, sevmiyordu, yüzünü görmeyince rahat ediyordu. Hana, Fikriye, öbür kiracılardan daha çok saygı ediyordu. Onu, hoş tutuyor, güler yüzle karşılıyordu: Nasıl ağabey? İşlen yana, bir iş kapısı var mı? Fikri, işsiz kaldığmı, iş aradığını, bir kere yanılıp da söylediğine, bin kere pisman olmuştu. Hancı sorduğu zaman, kâh dudak büküyor, kâh omuzlannı kaldınyordu. Hancı, parasım <tıkır tıkır aldığı» için, fazla kurcalamıyordu: İyi olur... İyi olur... Senin gibi delikarh, işsiz kalmaz Bunu, Fikri de biliyordu Nasıl olsa, bir iş bulacaktı. Fakat, bir «işler ters gitmeğe» başlayınca arkası çorab söküğü gibl gidiyordu. Fikri. tbeklemek» den başka çare olmadığına, kuvvetie inannuştı. Amerikada dökülmüş elâstikî bir maddeden tayyare yapıSıyor Ottawa 17 (e.a.) Amerikan tayyarelerinin yeni bir usul dairesinde dökülmüş elâstikî bir maddeden imal edilmeleri imkânı Ajnerika tayyarecilik sa. nayilnde bîr lnkılâb yapacak mahiyettedir. Üzerine elâstikî bir madde sürüerek kontrplâktan imal edilen gayet büyük bir bombardıman tayyaresi dün en çetin tecrübelerden geçirilmiştir. Tec. rübeler muvaffakiyetle netlcelendiğin den bundan böyle bu tayyareler Kanada hesabına toptan imal edilebileceklerdir. Sivil havacılık müşavirleri ve ingiliz mütehassısları yeni usulü tasvib etmiş erdir. Tren altında kalan çocuklar İzmlr 17 (Hususf muhablrimlz den) Bugün burada iki çocuk tren altında kalmıştır. Torbalıda tren, Veli kızı 4 ya?mda Raciveyi çlğnemlş ye paroalamı^tır. Karşıyakada da banliyö katan, uçurtma uçuran 11 yaşmda Ayfere çarpmış. agır surette yaralamıştır. Tahklkat yapılmaktadır. Yugoslavyanın Sofya elçisi istanbula gelyor mahallî beleHiyelere devri lâyihası ile Türklye Isviçre, Türkiye . Isveç, Sovyet Rusya Belçikaya yağ Türkiye Holanda, Türkiye İneiltere gönderecek arasındaki ticaret anlaşmalan hakkında Londra 17 (a a.) Burada ögreteati olunan notalann tasdik lâyihaları nlldi^ine gore, dün Moskovada SovMeclis ruznamesine alındı. Yannki yetler Birliği tarafından önümüz TTecliste müzakere edilmesi muhtemeldekl 12 ay zarfmda Belçlkava müdir. Moskova 17 (a.a.i YugoslavvaMeclis ruznamesine ahnan mn Sofya elçlsi Milanoviç, İstanbula gltmek uzere Odesaya gelmlştlr. lâyihalar Milanovlç, Bulgar Yugoslav sivasî Ankara 17 (Telefonla) Antakya münasebetlerlnin kesilmesl üzerine ve İskenderun elektrik müesseselerinin Sofyadan hareket etmi$tir. him miktarda ya^ gönderilme.<inl MaltaJa askere a1?nanlar derpiş eden bir anlaşma imza edilMalta 17 (a.a.) Mecburi asker mlştir. Almanya tarafından trsvib llk kanunu mucibince, 23 yaşındakl edUdiği tahmin edilen bu anlaşma Maltızlar silâh altına çağırılacak bu lüzumhı maddenin fikdanını büyük bir mikyasta izale edecektlr. lardır. hür ve müstakil yaşamalarile beraber Lirleşik bir Hindistan vücude getirmek %e bu teşekkülü bir esas kanunı bağlanıak mfimkfindür. Bütün Hindulerin de millî isteklerini tahakkuk ettirecek olan bn hath hareketin umumivetle kabulü beklenebilir. Amerikadan Fransaya 13.500 ton un gelîvor ö m e r Rıza DOĞRUL Vaşington 17 (a.a.) İngiliz sertifikasını hâmil İki Fransız vapnru isçal altında olmıyan Fransıa İçin 13.500 ton ur.u hâmil olarak bugün Nevyorktan Marsllyaya hareket edecektlr. Londra 17 (a.a.) İngiliz «ayfiyelerinden birinde küçük bir evde oturan Yugoslav Valide ICraliçesi Mari bir mülâkat esnasmda junlan söylemiştir: « Oğlum Kral Piyer"den en son olarak bundan bir hafta «vvel ve bilvasıta haber alabildim. Bu haber oğlumun sadece sağ ve sıhhatte olduğunu bîldiriyordu. O gün nerede bulunduğunu bilmediğim gibi bugün de nerede olduğunu bilmiyonım.» Kraliçe Mari Yugoslavyaya dönmek istediği halde hastahğının buna mâni olduğunu ve oğlunun iktidnn elme almasınm kendisi için tamamile bir sürpriz teşldl ettiğini söylemiş •« «unları ilâve etmştir: « Kraliçe sıfatile bu hareketten büyük bir iftihar duydum. fakat bir ana sıfatile üzüldüm. Bununla beraber Kralm yapmaŞa mecbur olduğu şeyi yaptığına kaniim. Ben iki senedenberi Yujtoslavayaya gidemedim. Fakat kSylüler de dahil olduğu halde bütün Yugoslav milletinin İnçütereyi ve Ameriknyı candan sevdiğine eminlm. YugosUv milleti geçen harbde de kendisi için sizinle müttefik buîunduğumuz sırada neler yaptığınızı biliyor. Umumî Harb bizim için çetin bir mücadele olmuştu. Bu harbln de öyle olacaŞma şüphe yoktur. Fakat Yugoslav milleti sonuna kadar dövüşecektir. Fakir olan küçiUc memleketim İngilterenin ve Amerikanın yardımına muhtacdır. Zırhlı ve muazzam bir orduya karşı ancak cesaretimiz ve vücudümüzle mukabele mecburiyetindeyiz. Lâkm biz Yugoslavlar hürriyetlmize ve şerefimize düskün insanlar olducıımuz için bu mukaddes mefhumlar uğrunda müoadele edeceğiz.> Mülâkat esnasmda annelerinin yanında buiunan iki küçük Prens ağnbeyleri Kral PiyerHe iftihar etmekte olduklannı söylemislerdir. Kraliçe Mari İngiliz milletine şu kısa (Ba« terafj 1 tnd saUfHe) mesajm bildirilmesini istemiştr: harb gemilerinin Dünkerk zırhlısı da « Memleketime itimad ediniz. So dahil olmak üzere Toulona gelmesi için Amiral Darlan'm emir verdiğini tesanTi"Jq her sey dü düfen haber alan Mareşal Peten, Amiral Darlan'ı davet ederek izahat Istemiştir. Amiral Darlan evyçlâ kaçamaklı cevab vermiş ve sonra İngiltere aleyMoskova 17 (a.a.) Röjrter bildiriyor: hinde bulunmuştur. Mareşal Peten, Yugoslavyanın Moskova büyük elçisi bizzat kendisinin malumatı olmadan hiç Gavriloviç, Rumanya başvekili General bir Fransız harb gemisinin yer değiş Antonesko'ya gönderdiği bir açık mektirmemesi için tahrirî emir vermiştir. tubda «şerefsiz zaferi diğerlerine bıAfrikaya giden Fransız rakınız. demektedir. harb jfemfleri M. Gavriloviç bu mektubunu, YugosCebelüttarık 17 (a.a.) Üç Fransız levyada 100 bin Rumenin yaşadığı TlAnkara 17 (a.a.) İngiltere büyük denizaltısı ile bir Fransız destroyerinin, elçisi Sir Hughe Knatchbull Hugessen, çarşamba günü garba doğru. pek muh. moc vadisinin Rumen askerlerinin lşgal Hariciye Vekâleti emrine, Bulgaristanda temel olarak Cssablanca'ya gltmek üze etmesini taleb eden Bükreş gazetelerinin hazırlanark İstanbulda Perapalas ote re Cebelüttank boğazından geçtiği gö yaptıklan neşriyat üzerine göndermiştir. linde patlsvan bomba hâdisesinde zarar rülmüştür. M. Gavriloviç, asırlık RumenSırb dostgörenlere İngiliz hükumetinin sempatiluğunu General Antonesko'ya hatırlat sl eseri olarak 5000 Hra tevdi etmiştir. Bu tıktan sonra diyor ki: meblâğ, evvelce İngilterenin Sofya elçisi Rendel tarafmdan verilmiş olan fBa? tarafı 1 Ind sahlfede) . Bizim çekilmekte olduğumuz top1000 ve İngiltere ticaret korporasyonu beri tatil edihnişth. Ve şimal hududuna raklara kimin gireceği bizi alâkadar ettarafından tevdi edilmiş bulunan diğer giden yollann hepsi kapatıhnıştır. Bu mez. Fakat oraya tekrar dön^üğümüz 1000 llradan ayrıdır, gerginliğe sebeb Sovyet ordusunun İran hududunda büyük bir askeri manevra zaman kimleri bulacağımız bizi alâkayapmış olmasıdır.> dar eder ve orada bulacaklarımız için Gazete. Sovyetler Birliğinin Basra de bunun ehemmiyeti vardır. Şimdi tehAnkara 17 (a a.) İcra Vekilleri körfezinde bir mahrec temin etmek did edecek zaman değildir ve bu bir Heyeti bugün saat 16 da Başvekil arzusundan doğan bir münaferetin İdoktor Refik Saydamın riyasetinde ran Sovyet münasebetlerlne hâkim terdit de değildir. Yalnız riyazi bir ka tiyettir.» hatırlatmaktadır. haftalık içtimamı akdetmlştir. Ankara Istantemini, mekteb kabul yolculuğunda pısını açmamakta Yazan: tesadüf ettiğim bir bazı Fransız Mümühendis arkadaş|hendis mektebi sisla konuşurken mem ,teminl kabul etmekleketimizde göze le maruz kaldığımız çarpan mühendis azlığmdan şikâyet et kısırhk, ve güçlük merrueketimizi nüfusu miç ve bunun çareleri üzerinde fikir te blzden çok az olan bütün Balkan memleati etmiştim. Sonradan bu mühendis az ketlerinden daha geriye düşürmüş ve bğı hakkında rakamlara istinad eden bugünkü yıldırım suratile ilerliyen mekat'î bir fikir sahibi olmağa çalıştım. deniyet mücadelesinde fen elemanlanV« bu sefer hayretim evvelkinden çok muın çoğalmasına mâni olmuştur. büyük olduğu gibi fikrimde yer tutan Bulgaristandaki mühendis adedinin bu meselenin ciddi bir memleket mese 2000, Yunanistanda 4000 olduğunu dülesi olduğuna kanaat geürerek burada şünürsek nüfusumuzun ve arazimizin alâkadarlaruı dikkatlerine arzetmeği dortte birine veya yarısına muadil olan bir vazife de saydım. bu memleketler karşısında 1000 mühenKendisinden rakamları istiane ettiğim disimizle teknik sahada nekadar fakir diğer bir mühendisimiz bana yalnu olduğumuzu izah için başka rakama ihbu rakamlann ifade ettiği kısırhğı gos tiyac hasıl ohnaz. Mevcud bin kadar mütermekle kalmıyarak yazımın esasını hendisimizin 533 ü ecnebi mekteblerinteskil eden fikri de ilham etmi^ bulun den çıkmış yüksek ruhsatnameyi haiz mak itibarile bu ciddî memleket mese olanlar, ve 152 kadarı da gene ecnebi lesini hem ortaya koyan olmuş oluyor, mühendis diploma ruhsatnamesıni haiz hem de meselenin halli için çare ve ted olanlardır. birleri göstermiş bulunuyor!.. Bugünkü randrmana göre, memleketiBahsetmek istediğimiz memleket me mizde yüksek Mühendis mektebinin yalselesi şudur: Memlekeümizde her mes nız Yunanistan derecesine varmast için lekten fazla ihtiyacımız olan mühendis 40 sene beklemesi lâzımdır. Halbuki, ler çok azdır ve çok az yetişir, bugünkü Yüksek Mühendis mektebimizin yedi sistemhnize göre de ihtiyacımızı karşıla yüz bin liralık bir bütçesi vardır ve bumanın imkânı yoktur!.. Zira, bizim Mü na nazaran bir yüksek mühendis 70.000 hendis mektebimiz senede ancak 5 0 6 0 liraya da mal olmaktadır. Yabancı memmühendis çıkarabilmektedir. Ve kurul leketlere gönderdiğimiz talebe ise 10.000 duğu tarih olan 1304 tenberi de 930 mü lira ile ayni mühendisliği elde edebilihendis çıkarabilmistir!.. Senebasına 17 yor!.. 18 mühendia düşüyor!. Bunun sebebŞu halde, Yüksek Mühendis mektebilerini araştınrken başlıca amil olarak: mizi Üniversite gibi nihar! olarak da kaMühendis mektehinin kapılarını Üniver bul edersek hiç olmazsa bugünkü derssite gibi her lise mezununa açmıyarak han« ve mekteb istiabına göre, talib olan gayet sıkı bir tasnife tâbi tutmuş oldu 450 lise mezununun 200 ünü almak imğu anlaşıhyor!. kânını elde edebiliriz. Ve mekteb ranNitekim, bu sene Mühendis mektebine dımanımız birdenbire artmış olur. Ve 450 talib varken imtihanla ancak 80 bir yüksek mühendis de 15.000 liraya talebe kabul edilebileceği ilân olunmus, kadar yetişmiş ohır!.. ve 80 talebe ahnmıştır. Diğer taraftan da, daha ucuz fiatla Alınacak talebe miktannın tayininin mühendis yetiştiren yabancı memleketde nihayet bir bfitçe meselesi olduğu ta lere de talebe gönderirsek o vakit memnüfusuna re arazimizin hakkuk ediyor. Zira, müsabakada ka leketimizin kazanan her talebenin leyli olmak hak vüs'at ve ihtiyacma nispetle mümkün kı vardır ve Yüksek Mühendis mektebi mertebe yakın bir zamanda beş on senede mühim miktarda mühendise mamiz bir leylî mektebdir. Bizim, yüksek ve basit mühendis diye Uk olabiliriz. Ahnan sistemini kabul etmekliğimize 1932 denberi de mühendislerimizin ayrağmen Almanyada bu mekteblerin ka nldığı ihtısas şubelerine göre; yüzde 48 pılannın lise mezunlanna açık olduğu yol mühendisi, yürde 20 si su mühendisi söylenmektedir. Biz, bu yükseklik tas olarak inşaat mühendisliğinde, ve yüzr.ifinde Ahnan sistemini kabul etrrds ol de 18 sı mimaride, yüzde 12 si elektro makla beraber mektebe müsabaka ile mekanikte, yüzde 4 ü muhaberede çamahdud miktarda talebe almak siste lışmaktadır. minde de Fransanın ban mühendis mekDemek ki, memleketimiz her bakımteblerine mahsus usulü almış bulunuyo dan mühendis ihtiyacı içinde buluıunakruz. Halbuki, Fransada, İngilterede ve tadır. Tayyareye, tanka, bütün modern Amerikada böyle mühendisin yükseği silâhlara, yola, suya, hulâsa her karış de yoktur. Mühendis vardır!.. Kaldı ki, toprağa mühendis lâzımdır. Ben, bir hugerek Fransada ve gerek Almanyada ve kukçu olduğum halde Hukuk fakülteleAmerikada mühendis miktan hatta ih rimizden çıkan mezun miktan kadar tiyacı geçmiş bir haldedir. Hatta. Fran mühendis yetiştirdiğimiz gün memleket sa harbin arifesinde çok mühendis ye çehresinin büsbütün değişeceğini tahmin tiştiği icin mühendis mekteblerine gi ediyorum. Bilhassa mühendislerin ve receklerin müsabakalannı daha ziyade rnühendislikle alâkadar olanlann bu yasiddetlendirmeğe karar vermişti. zmuz üzerinde durmalannı dileriz. Bize gelince: yükselmekte Alman sisAlâeddin CEMİL 53 senede ancak 930 mezun veren Mühendis mektebinin kapılarını Üniversite gibi açmalıyız Bir memleket = meselesi = Bir emekdarm şikâyeti ep tanırsınız? Gencliğinde parlaktı. Yaşlanmca o parlaklığı kalmadı. Fakat ölünciye kadar hizmete yemin etmiş, sadık, vefâkâr bir nesnedir. Tenekeden bahsetmek istiyorum; gaz tenekesinden. Gerçi bugiinlsrde biraz rağbette görünüyor ama ne olsa kendisine karşı yapılan muamele hizmetile mütenasib değildir. Onu: Talihim olsa teneke olmazdım! demekte haklı bulurum. İlk hizmete girişi petrol taşımakla başlar. Kendisi diyor ki: Önce yalnız petrol taşıyacaksm! dediler, inandun. Hakikat işe öyle başladık. Petrolu boşalttıktan sonra şöyle bir (oh!) diyeceğim ümidinde iken bu sefer leytinyağı doldurdular. Bir müddet de bu hizmette bulundnk. Ben yağcılığı sevmem. Onun için bu iş hiç hoşuma gitmedi. Lâkin ne çare! Emir emirdir. Biraz sonra eski parlakhğımız gitti. diye peynir tenekesi yaptılar. Mededallah! O ne berbad şeydir efendim! Kokmus keçi peynirleri mi, imansiı çayır peynirleri mi? Beğen begendiğini al! Üstelik bir kova da salaraura'. Ne yapalım! Geçün dünyası! Ona da eyvallah! dedik. Bir müddet de böyle geçu, Her peynir doldunışta dibimizi yoklar, sızıp sızmadığımızı kontrol ederlerdi. Sanki içeri koyacaklan mücevhermiş gibi. Bir iki defa tenekeci elinde ameljyat gördüm. Sızan yerlerimizi lehimlediler. Ses çıkannadık. Çünkü bunu japmazlarsa bangi hizmete gideceğimi biliyordum. Nİhayet korktuğum başuna geldi. Şimdi çöp tenekeliği ediyorum, evet! Çöp tenekeUği! Pml pırıl petrol tenekeliğinden bu hale düseceğim kimin aklma gelidi. Lakin neyleyeyim? İnsanoğlunnn eline düşen için böyle şeyler olagandır. Ben ki; petrolu güç harmeder, leytinyağına tahmmül edemez, salamura peynirinden nelret ederdim. Şimdi çöp tenekeliği ediyorum dostum! Allah adama götürdüğü kadar vermesin! Neler götürmüyor, neler taşımıyoruz. Buna da alıştık. Zerzevat çöpü, sardalya kutular, limon, yumurta kabuklan... Hepsi ne ise; lâkin bazan çarşıdan öteberi sanlı kâğıdlar geliyor. İçlerindc yeni şürler bulunuyor. Onlara tahammül edemiyorum işte. Bütün ümidim nerede binyor musun? Çöp tenekeliğinden çırağ edilip bir dam üstüne veya tahtaperdeye çakılmakta. Orada ilâmaşallah çürüyüp dökülünciye kadar güneş, yaçış, kalmayl umuyonım. Hem tebdili hava olacak, hem hinnet. (İçini çekerek devam etti): ... tnsanda talih olmalı.. Kilosu 20 liraya havyan bize emniyet ederler, * Soma şarablan, aptest ibriği, yoğurt kasığı, yoğurt tenekesi, rende, huni, sn kovası, kevgir, her türlü konscrve kutulan bizden olur. Bunca hizmetimize mukabil sonumuz çöplüktür Buna mukabil hiç altm havyar knrusu, altm rende veya bir' altm huniye tesadüf ettinlz mi? Bu derece kalp, işe yaramaı, kfanseye hizmeti doknnmaı 'bir madenin de gördüğü rağbet meydandadır. Biledk yapıp kolunuza, yüzük yapıp parmağınıra takarsmnl Ne OIUT, bir de teneke bileıik taksalar! Bu kadar hizmetimiz var yahu! Dedim ya! Allah kimseyi Âdemoğlunnn eline düşürmcsin. Gaz tenekesi diye hizmete alır, çöp tenekeliği yaptınr. Kadir kıymet bilen yok ki; benden sana nasdhat knzum! Salon teneke olma! Ne çesld olursa olsun! Ve eğer bir maden olmak mukadderse bakın da tavsiye etmem! Mergubdur ama kalaylanmak ihtimalin vardır. Reyini sorarlarsa ya plâtin, ya altı» ol. Gfimös dahi tehlikeU. Belki kasık r Alâeddin Cemil Amiral Darlan ne Yugoslavyaya arkadan darbeler yapmak istiyor? Gavrıloviç general Antoneskoya ağır bir açık mektub neşretti İngiliz hükumeti Perapalas hadisesinde zarar görenlere 5 bin lira verdi oluverirsin! B. FELEK Wilkie avukathğa başlıyor Nevyork 17 (a.a.) Willkie, mayıs bldayetindc bir hukuk istisare bürosu açacafını ve maamafih baslıca âmme lşleri hakkında yazı vazmata ve nutuklar vermeğe devam edeceginl bildirmiştir. Bir Japon gazelesiıte göre Japonyada büyük bir yangın Tokyo 17 (a.a.) Tokyonun 300 kilometre batı şimalinde kâin Toyama şehrlnde çıkan bir yansın neticesinde 820 ev yanmış. 5000 kisl açıkta kataııstır. Hasar bir bucuk milyon yen olarak takdir edilmek tedir. lına sahna yürümeğe başladı. biraz sonra, sokağm karanhğı içinde kayboldu. Fikri, akşamları, Remziyeden dönerken, kestirme gitmek için, arayollara saptığı vakit, bu yangm yerleri yosmalarma acırdı; onlara, cıgara, hattâ para verdiği de olurdu. Bu gece, acıyamadı; eskisi gibi, içinden: Zavalh! Diyemedi. Çünkü o kadın, kendisinden mes'ud sayıltrdı. Çünkü, iyi, kötü bir yol tutmuş, sürüp gidiyordu. Hayatından şikâyet etmiyordu, kimbilir belki de memnundu. Kendisi, ondan daha zavallıydı, daha acmacak halde idi. Çünkü tutunacak dalı yoktu; başvurduğu bütün kapılar, yüzüne kapanmıştı. Kadmın, <monşer!» diyişi tuhafına gitmişti: Ama, ne de monşerim! Fikri, bunu söylerken içi yanmıştı. Kaç aydır ütü yüzü görmemiş es\'ablan, kir, leke içinde idL Ceketinin koltuk altları sökülmüştü. Iç çamaşırları, kirden kararmış, terden rmışambalasmıs, vücudüne yapışıyor, üşütüvordu. Kunduraları da delinmişti: Palto, ayıb örtüyor, dedi. Palto, ayıb örtüyor. (Arkası var) Veküler Heyeti cBeklemek>, ne zamana kadar? O, uzun uzun bekliyecek vaziyette değildi ki... Bir iki hafta sonra, ilk günlerin yumuşak havası da değişivermişti. Hancı, o geldiği zaman, kapıyı kesiyor, karanlık bir yüzle karşılıyordu. Bir akşam, hancmm yüzünün çizgileri taşlaşmıştı. Ağır ağır konuşuyordu: Işsiz bir adamın, kira vermesi günahtır. Hiç arkadaşın yok mu? Şilteni yorganını al, birinden birinin evine. odasına git, postu ser. Fikri, tırnaklarmı avuclarına batırarak. 7oraki bir gülümseyişle, onu dinliyordu. Günler geçtikçe, hancmm iğnelerindeki zehir artıyordu: Boşta adamın, tek başma oda kapatması, tuhaf be! Erkek adamsm. Oda arkadaşmdan mı çekiniyorsun? Bir ayıbm mı var' Havalar, yağış gidiyor. Han dolu. Kaç kişileri geri çeviriyorum. Fikri, hancmm sözleri arasmda: Bir ayıbm mt var? DiyMnden kuşkulanmıştl. Bu adam. benden ne istiyor? D <cra*mı tamam alıyor. Dilinin altında bir şey var ama, günün birinde baklayı ı ağzından çıkaracak elbette. Bir ASKUÇURUMU Edebî roman Fikri, odasma girdi, lâmbasını yaktı; soyunmadan evvel, cebinde kalanları hesab etmeği düşündü. Paralannı yorganm üstüne döktü, kendi de bir kenara çömeldi, saydı. Bir liraya yakın bozukluklar ayrı, on iki lira parası kalmıştı. Fikri, sevindi: Aşk olsun bana, be! İyi idare etmişim! Bu para. beni, bir ay geçindirir. Pek sıkışırsam. Ya Remziyeden, yahud Şakirden borc isterim. Birdenbire geriledi: Hayır! Yüzümü kızartır, herkesten borc isterim, Remziyeden istiyemem. Ona, borc para vermemiş olsa idim, göğsümü gere gere iaterdim. Ama |im 19di, borc istemek gibi olmıyacak, alacağını istemek gibi olacak. Bu, ayıb, hem çok ayıb olur. Remziyeden borc para istemis, gibi, kızarrmştı. Galatalı Şakirden, hiç çekinmeden isterdi: Bunu, neye şimdiye kadar dü}ünmedim! Diye, şaştı, yüzü güldü, içi ferahladı. Yaruı sana, oyuncak alacağız! Vadile yatağa yatırılan çocuklar gibi sevindi, ve o gece, yeşil yeşil küf tutmuş duvarlanndan sarı sular sızan, ıslak toprak kokulu taş han odasında, ilk defa rahat uyudu. 4 Galatalı Şakiri aradığının ertesi gü Mahmud Yesari nü, Remziyeye uğradıktan sonra, bir aşçı dukkânına girip kamını doyurmuş. hana dönüyordu. Ara sokaklardan giderken. bir sürtük yolunu kesti: Bey ağabey, sipsi var mıî Bu kaldırım kadını, ondan cıgara istiyordu, ve cıgara isterken de, rastıklı kaşlarıru oynatıp kuyruklu sürmeli gözlerini manalı manalı kırpıyordu. Kaldırım yosması, tarak görmemif saçlarını, bir bez parçasile bağlaraıştı. Allı yesilli, yeryer sökühnüş, eski örme kazağın üstüne, pelerine de, kollan yırnk cekete de benzeyen, delik deşik, atkı gibi bir jey geçirmişü. Kenarları ipllk iplik sarkan eteğinin yırtıklann dan, çıplak baldırları gözüküyordu. Kurumuş zifostan, ıslak çamurdan asıl rengi kaybolmuş çorablarmın konclarma basıyordu. Bacaklarını biraz oynatacak olsa, patlak. yanm terlikleri, ayaklarından kayıyor; o, eğilip bakmağa lüzum görmeden ayaklannm delik çorabdan fırlamış parmaklarile terliği yakalıyordu. Soğuktan sakır sakır titriyor, ellerini koltuk altlannda ısıtmağa çabalıyordu. Fikri. sesini tatlılaçtırarak: Kullanmam, kızım, dedi. Kadm; boyuna bosuna ljakayım! der gibi bir geriledi, Fikriyi tepeden tırnafa süzdü: Kara üzüm gözlerini sevsinler. Gel. şöyle biraz dolaşalım mı? Gene, rastıklı kaşlarmı oynatıp, kuyruklu sürmeli gözlerini manalı manalı kırpıyordu. Fikrinin, bir jey söylemeden bakışma kızdı: Ne baktın, monjer? Beğenemedin mi? Gülerken dişleri birbirine vuruyordu: Ah gülüüüm!. Belini kıvırarak döndü, omuzbaşuıdan baktı: Sana kaldımdı sanki? Çorablanınn konclanna basarak sa