CUMHURIYET 2 îkînc&ânün 194Î TARİHTEN YAPRAKLAR Gâniı Balaacası l 1 2 8 4 6 8 4 b 6 YENt ESERLER Yarım Ay Bu çok eski aile ve genclik mecmuasının yılbaşı sayısı yepyeni bir şekilde ve çok dolgun bir mündericatla çıkmış bulunuyor. Beç renkli nefis ve onjinai bir kapakla süslenen bu sayıda Hüse ym Cahidle Türk edebiyatı, Turk g?.zetecıliği ve matbuat kavgalan üzprinde yapılan konuşma çak şayani dili kattir. Ercümend Ekrem Talu «Geçmiş zaman olur ki» başlığı altında hatırals rım parça parça neşre başlamtştır. Muazzez Tahsin Berkandın Stef^n Zweg'den dilımize çevirdiği nefis bir romandan başka Ragıb Şevkinin ve Mukerrem Kâmil Su'nun iki nefis hikâyesi mecmuanın yazı dolgunluğu nu tamamlamaktadır. Bundan sonra Yakub Kadrinin «Kenarda kalmış yanlr.nt ından «Kör gönül Kör göz» adlı hikftyesi, İbrahim Hoyinin «Kitab'ar içinde» sı. Rebia Şakirin «Napolyonun kölesi Rüstem. adlı tarihî musahabesi. Salâhaddin Güngörün bir röportajı görülmektedir. Yepyeni ve çok güzel bir şekilde cıkmaga başlıyan «Yanm Ay» ı büMin oku>"uculanmıza tavsiye ederiz. 24 sahıfe 15 kuruştur. T 8 I 1 Napolyonun cenazesi 100 sene evvel cesedin Sent Helen'den Parise nakli, bütün Fransayı heyecana boğan bir hâdise olmuştu Geçen ay İkinci Napolyonun, Viyanada Habsburg hanedanı metfeninde olan külleri Parise nakledildi. Ölümünden on dokuz sene sonra vatanına kavuşan Napolyon bir asır sonra da nihayet çok sevdiği yavrusuna, daha doğrusu yavrusunun vücud bakiyesine kavuştu. Bu münasebetle Fransa 15 birinci kânunda, bir gün için, elemlerini, ıstırablarını unutmaya ve yüz sene evvel olduğu gibi Napolyon'un ruhundan ilham almaya çalıştı. Napolyon'un cesedinin Fransaya avdetini temin edenler arasında en büyük rolü imparatorun en büyük ve sadık takdirkârlarından Thiers oynamıştı. Nazırın ısrarları üzerine. Kral Louis Philippe 1 mayıs 1840 ta, isim gününü tebrike gelen nazırlar heyetine riyaset eden Thiers'e şu müjdeyi vermişti: « İsim günüm münasebetile size bir hediye vermek istiyorum. Napolyon'un cesedinin Fransaya naklini isteyordunuz. Buna muvafakat ediyorum. Bu hususta İngiliz hükumetile anlaşınız. Joinville'i Sain Helene'e göndereceğiz.» . Thiers derhal Londradaki Fransız elçisi Fıançois Guizot'ya icab eden talimaü vermişti. Elçi 4 mayıs 1840 tarihinde İngiltere Başveküi Lord Palmerston'u ziyaret etti. İngiliz Başvekili Fransız elçisinin bu ziyaretini en hâd safhalarına girmiş bulunan şark ve Mısır meselelerile alâkadar zannettiği için Napolyon'un cesedinden bahsedildiğini duyunca hayretini gizliyememişti. Bununla beraber, artık olan olmuş, ortaya yeni bir mesele çıkmıştı. Lord Palrnerston Fransanın müracaatine bir cevab vermek mecburiyetinde bulunduğunu takdir etti ve siyasi sahada Fransadan mukabil fedakârlıklar temin etmek düşüncesile Napolyon'un cesedinin Fransaya nakline muvafakat ettiğini elçiye bildirdi. • • • • • • • • • • • RADYO C Bu günkü program j 8,00 8,03 8,18 8,45 12.30 12,33 12.50 13,05 13,20 1 6 7 3 9 I Soldan sağa. 1 Bir çeşid kendinden geçmeklik. 2 Garib. sopa. 3 Uzak, bir edat. 18.00 4 Bir renk, ikı emir arka arkaya. 5 Bir mevsim. 6 Ağacın kısımlanndan. 7 Asyada bir nehir, bir devletin merkezi 8 Ters çevırirsen'z «numune» olur, ziya. 9 Bir musiki a'eti. kiymet ifade eder. Yukandan aşağıya: 1 Kehkeşan. 2 Süratli, fena. 3 Yol, söz venneklik. 4 Utanma. bir sayı. 5 Çok yıyen insan (ıki kelime). 6 Sakin. 7 Nota, balık. 8 VaOrhan Çakıroğlu purun kısımlarından. bir peygamber. 9 İnanmaya taraftar, beygir terliye Zamammızin en şohretli polis hafi; ıırdu. yesıdır. Dılden dıle dolaşan muvaffakiyetleri bir darbımesel kadar meşhur EvveUd bulmacanm halledilmis jekli dur. «Orhan Çakıroğlu» nun maceraları. fecı esrarengiz. korkunç ve akıllara l ı hayret veren vak'alarla doludur. Her kitab tam bir romandır ve 10 kuruştur. l Her ayın birinde ve on beşinde çıkar. 2 B i 6 6 7 8 2/1/941 PERŞEMBE Program 18.03 Cazband Haberler 18,40 Şarkılar 19,15 Müzik (Pl.) Müzik 19,30 Haberler Konuşma 19,45 Incesaz • 20,15 Rad. Gazetesi Program 20,45 Mandolin Şarkılar 21,00 İstekler Haberler 21,30 Konuşma Türküler 21.45 Orkestra Müzik (Pl.) 22.30 Kaberler • 22.45 Dans müzigi Program 23,30 Kapanıs S EN E BA ş i Z İN A LA M A Y A• A ş S• EY • K I A N T i KA• RİA • • İ • A L 1 MİAİN • L I L I K • ÇİE K EİH AİNİE T I• N • A N T|A • D S i 0 R N E • N Teşekkür Zevcim, kardeşim, babamız Kızılay memurlarından Ekrem Aybarm vazifesi başında ölümünden mütevellid acılarımıza istirak etmek lutfunda bulunan bütün dostlarımıza ve Kızılay mensublarına, keza cenaze merasimine iştirak edenlere ve Kızılay İstanbul merkezine kalbi tesekkürlerimizi arzederiz. Esi : Rahime Aybar. kardeşi : Seniha Fııad Sorafman. çocuHan: Sabiha Otüken, Adnan Cahid Ötüken. Napolyona, alelâde krallara mahsus bir kabir yaraşmaz ı Takriben bir hafta sonra, 1 mayısta. tneb'usan meclisi şeker meselesini müzakere ettiği bir anda, Dahiliye Nazın M. de Remusat kürsüye çıkarak, meclisi hayrette bırakan aşağıdaki beyanatta bulundu: « Kral, Napolyon'un cesedini Fransaya nakletmek üzere üçüncü oğlu Prens Joinville'e fırkateynile Saint Helene adasına gitmesini emretmiştir. Napolvon'u Fransa toprağı üzerinde Ölümünden 19 sene sonra Evet ama, gece alup da garın yolunu tuttuğum zaman sokağm köşesinde rastladığım iki nefer, bana selâm vermeden yanımdan geçip gidince, bu benim üzerimde öyle bir darbe tesiri yaptı ki, bugün bile hissediyorum Bu odadan dışarı süzülerek çıkıp havagazi direkîerinin dibinden kıyı kıyı gara gitüğim o akaşmı, hiç bir şey mukabilinde tekTar yaşamak istemem. Hem de tu, henüz başlangıçtan ibaretti. İyi ama Balinkay, benim uzaklara gitmek isteyişimin sebebi asıl bu. Burada mevcud olan şeylerin hiç birinin bulunmadığı, beni hiç kimsenın tanımayacağı, uzak bir yerl Ben de, tıpkı senin gibi düşün düm. Her şeyin unutulması için uzaklara gitmek, her şeyi kökünden silip süpüımek lâzım, diye düşündüm. Amerikada lostracıhk etmek, büyük milyonerlerin tercümei hallerinde okuduğumuz gibi bir lokantada bulaşıkçı olmak daha hayırlı! Fakat azizim Hofmiller. oraya gitmek içir> bile evvelâ bir hayh para ister. Boyun bükmenin bizim gibi adamlar için ne demek olduğunu sen henüz bilmiyorsun. Eski bir Ühlan askeri, yakası yıldızlı üniformasmı sırtmda hıssetmediği anda, doğru dürüst ayakta duramaz. hele alıştığı şekilde konuşmasını büsbütün unutur. En samimî dostlarının yanında bile aptallaşır. afallar; bir yardım rica etmek lâzım gelse, izzeti nefsi, gırtlağını kurutur. Evet ayizim, o tarihte ben nice badireler at 1840 ta Pariste, cenaze muhteşem merasimle İnvaHdes'e gbtüriilüyor Mezarın 15 birinciteşrinde açılmasına kendisine lâyık bir surette kabul ede mişlerdi. Louis Philippe'in oğlu Prens bilmek için sizden icab eden tahsisatın de Joinville"in riyaseti altında teşek karar verümişti. Fransız heyetıle İngiBeyoğlu İstiklâl caddesi kabulünü isteyoruz... Büyük ölu, çerefe, kül eden heyet Saint Helene'e hare liz murahhasları tam geceyarısında :mKOMEDİ KISMINDA dehaya. büyüklüğe ve talihsizliğe hür kete hazırlanıyordu. Bu heyete, esaret paratorun mezarı başına gıttikieri CTAkşam saat 20,30 da man Napolyon ordusunun üniformalamet edenlerin onu tazimle ziyaret cde hayatında Napolyon'a refaket etmiş oReji: ERTUGRUL MUHSIN bilecekleri sakin ve mukaddes bir yere lan General Bertrand ile General Gour rını giymiş olan on ikı Fransız askeri konmak lâzımdır. O, imparator ve kral gaud da iştirak edıyorlardı. 7 haziran tarafından selâmlanmışlardı. Biraz sonoldu, memleketimizin meşru huküm 1840 sabahı. saat 7 de, Prens De Join ra mezarın açılma ameliyesine başlandı. • • • ^ • • ^ • ^ ^ ^ B U A K Ş A M ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ " ^ darı oldu. Binaenaleyh bu sıfatla ville hareket emrini verdi. Başta Belle 19 sene evvel Napolyon'un tedfin meraSaint Denisde defnedilebilirdi, fakat Paule firkateyni olmak üzere gemiler simini idare etmiş olan Darling adındaNapolyon için lâalettayin krallara mah Fransız sahilini terkederken, mürette ki İngiliz, tabutun mevkü hakkında aBütün beşeriyet melelere ızahat veriyordu. Saatlerce desus bir kabir yaraşmaz, bat güvertede selâm resmi ifa ediyordu. Sinemanın şimdiye kadar vücude getirdifîi en büyük içtimaî filmi vam eden çalışmalardan sonra nihayet Onun, vatan askerlerinin istirahat et Üç ay sonra heyet Saint Helene adatikleri ve vatanı müdafaaya davet edi sına indi ve adanın 3000 kişilik nüfusu sabah dokuzda tobut meydana çıktı. Bir çadırın altına nakledılen tabut, lenlerin daima kendisinden ilham alatarafından hararetle karşılandı. Fran birincisi akajudan, ikincisi kurşundan, bilecekleri mahalde defnedılerek orada sızlar limandan atlarla valinin kona üçuncüsü gene akajudan ve dördüncüher zaman hüküm ve kumanda etmesi ğına gittiler. Vali General Middlemore, su de çinkodan mamul ddrt "nahfazalâzımdır.» selefi Hudson Lowe un aksine olarak dan ibaretti. Üç mahfazadan sonra açıŞaheserini EÖreceksiniz. Dahilije Nazırınm heyecanı, bütün FENALIK... İYİLİK... NİÇİN..,,? meclise sirayet etmişti. Bütün meb'us Fransızları büyük bir muhabbetle ka lış sırası çinko mahfazaya gelince, 1821 GANGSTERLERİN RUHU ve ASKIN VECHESİ... lar bir tek adam gibi ayağa kalkarak bul etti ve imparatorun cesedinin nakli yıhnda bunu lehimlemiş o!an usta eBaş rollerde : lindeki makasla işe başladı. müthiş bir alkış fırtınası kopardılar. işinde azamî kolaylıklar gösterdi. Heyecanlarını müşkülâtli zapteden Meclisin heyecanı matbuata, oradan da Başta Prens de Joinville olduğu halbutün millete, hattâ butün dünyaya de Fransızlar validen ayrıldıktan sonra Fransızların sabırsızlığı son haddıne Ve büvuk bir sphrin bütün gizli havatt süayet etti. Meb'usan ve âyan meclis doğruca imparatorun mezarmı ziyaret varmıştı. Bu heyecan sebebsiz değıldi, zira Napolyon'un cesedi hakkında muhleri istenilen tahsisatı derhal kabul et ettiler. Yalnız başına bir san'at telıf şayialar deveran etmişti. Bu meyanda, Ingilizlerin senelerce evvel taabidesidir. butu boşalttıkları bile idtiia edi'mişti. Başte Prens de Joinville olduğu halde, bütun Fransızlar boş bir tabudla karşılaşmak tehlikesinden adeta korkuyor•ardı. Nihayet çinko mahfaza da açılmış bulunuyordu. Şımdi bütün gozler, mahfazanın meçhul muhtevıyatını örten ipekli örtülere dikilmışti. İlk örtuyü çeken doktor Guıllard henuz ucundan tut( T O V A E İ Ç ) tuğu örtüyü bırakarak iki adım geri Onların kudretinden hayat alan bir şaheserdir. sıçramıştı. Hiç beklenmedik bir hâdise Gösterilen fevkalâde rağbet dolayısile BİR HAFTA zuhur etmişti. Doktor ipekli örtunün daha devam edecektir. altındaki cesedin kımıldandığmı iddia Programa ilâveten : ( Türkçe PARAMUNT JURNAL ) ediyordu... Doktorla birlikte, diğer hazırun da cesedin hafifçe kımıldandığmı gördüklerini söylüyorlardı. Halbuki mahfazanın kapağı yere düşünce tabut hafifçe sarsılmıştı... Umumî heyecan, bu2 büyük ve eüzel film birden nun farkedilmesine imkân bırakmadığı için herkes cesedin kımıldandğıına zahib clmuştu. YVO.VNE PRİNTEMPS Fransızca Nihayet doktor Guillard vazifesine deİrtihal PİERRE FRESNAY VVALLACE BERRV vam edince, Napolyon'un cesedi meydaDiş hekimi Ali Sarım validesi ve esna çıktı. Bu sefer artık şüpheye mâhal ki valiltrden Bay Hamid oğlu Ertuğrukalmamıştı, zira tabutta yatan haki lun refikasının büyük annesi Bayan Vaten bizzat imparatordu. Cemile müptelâ olduğu hastalıktan İmparatorun yüzünün çizgileri bile bütün gayretlere rağmen kurtulamıyaÇanakkale Belediyesinde 100 lira şehrî ücretli Belediye muhasibliği münbozulmamıştı. Sadece... rak vefat etmiştir. Bugün Beyazıd ca haldir. Talib olanların memurin kanununun 5 inci maddesindeki şeraiti haiz General Gourgaud bu manzarayı şu misinde namazı kılmdıktan sonra E olmaları ve yapılacak müsabaka imtihanında muvaffak olmaları ve muhsebe satırlarla tasvir etmiştir: dirnekapıda Şehidlikteki makberine işlerinde en az 2 sene çalışmış bulunmalan şarttır. «Her şey mükemmel surette muhafa tevdi edileceği haber alınmıştır. Allah Yüksek tahsil görenlerle Maliye Meslek mektebi mezunları tercihan almır. İmparatorun sandukası açıldığı zaman cesed, sapasağlam bülunmuşru (12521) za edilmişti. Bir defa impar&toru gor gani gani rahmet eylesin. muş olanlar o anda onu derhal tamyabilirlerdi.» Diğer bir şahid de, M. Noverraz şunları yazıyor: «İmparator o kadar değişmemişti, ki sadece bir resmini görmüş olanlar bile derhal onu tanıdılar.> Hakikaten imparatorun yiızünün çizgileri bile bozulmamıştı. Kendisıni görenler sanki ölum anuıda olduğu gibi yatağında uzanıyor zannederleıdi. Sadecs burnunun dibinde ve yanaklarında hafif değişiklikler husule gelmişti ve sakalı çıkmışü. Geniş ve güzel alnı bütün haşmetini muhafaza ediyordu. Gozleri kapalı bulunuyordu ve goz kapaklarında henüz kirpikler bile duruyordu. Ağr/., güzelliğini ve gülumseyişini el'an muhafaza ediyordu. Dudaklarının arasından bembeyaz üç diş gorünüyordu. Ünıformasının yeşil düğmeleri kararmıj, bir ikisi de kopmuştu. Elbisesinin altından lejyondonör nişanının büyük kordor.unun bir kısmı gorünüyordu. Lejyondonör nişanları ise göğsünde duruyordu. Ayağında duran çızmelerinin ucu patlamış olduğundan, imparatorun mat beyaz rengini alan ayakları görunüyordu. Beyaz pantalonlu iki bacağınm ara?ında birinde kalbi, diğerinde midesi bulunan iki gümüş vazo yerleştirümişti. Dizi üstünde dik duran şapkası braz yassılanmıştı. Vücudünün kap'.adığı sae; eli görünmüyor, fakat sol eli rengini, hatta hayatiyetini bile muhafaza edercesine tamamen ortada idi.» General Gourgaud fazla dayanamadı ve tabutu daha uzun müddet açık bırakmanın imparatora karşı bir hürmetsizlik olacağmı beyan etti. Murahhaslar, tabutun içindeki cesedin Napolyon'a aid olduğuna dair hazırlanan zabıt varakasını imzaladılar. Vali General Middelmore impaartorun cesedini Fransa Krali Louis Phüippe'in oğhına resmen teslim etti. Artık Napolyon kurtulmuştu. Cenazeyi nakleden filo Fransa sahillerinde bütün Fransız milleti tarafından istikbal edildi ve sağlığında olduğu gibi, Paris şehri imparatorun cesedini de top seslerile karşıladı. Bütün Fransa ayaklanmıştı. Fransa işgal altında olmasaydı 100 üncü yılı idıak edilen bu hâdiseyi mutlaka gene muazzam merasim'e kutlulardı. Bu sene ise, Almhnyamn siyasi sebeblerle iade ettiği Eglor.'un bakiyesine kavuşmakla mütese'li oluyor. Ş E HİR TİYATROSU TEPEBAŞ1 D R A M KISMINDA Akşam saat 20.30 da ABDAL *** PAŞA HAZRETLERİ SARAY L. IKAHVECİ GÜZELİ SİNEMASINDA GÜNAHKÂRLAR SİLYİA SİDNEY JOEL MACGREA C H A R L E S BOYER CLAÜDETTE COLBERT 1 DÜŞES PETROVNA Bugün S A K A R Y A Sinemasında L A L E' de gösterilen ARTIST AŞKI BAŞÇAVUŞ MADDEN Çanakkale Belediyesinden: lattım. Bunları aklıma getirmemeyi tercih ediyorum. Ne hakir vaziyetlere düştüm ki, henüz hiç kimseye bahsetmiş değilim. Balinkay ayağa kalkmış, esvabları vücudüne dar geliyormuş gibi, kollarını şiddetle sarsmıştı. Birdenbire bana döndü; Hoş, sana onlan rah3t rahat anlatabilirim. Çünkü bugün ar*ık utanacak sebeb kaimadı. Hem belki de sana yol göstermiş, romantik hulyalarını, iş işten geçmeden unutturmuş olurum. Tekrar oturdu, sandalyesini yanıma doğru sürerek devam etti: O «Şerefli av» hikâyesini, karımı Splendid Hotel'de nasıl tanıdığımı her halde sana da anlatmışlardır, değil mi? Bütün alaylarda bundan bahsedildiğini bilivorum. Neredeyse, bir Avusturya EUbayının şanlı tabiyesi diye, kıraat kitablarına yazacaklar. Halbuki, mesele, hiç de öyle şanh, şerefli olmadı! Bu hikâyenin doğru olan bir tek tarafı var: Karımı, fılhakika Splendid Hotel'de tanıdım. Fakat bunun nasıl olduğunu, yalnız o ve ben biliyoruz, hiç kimseye de anlatmadık. Bu gün sana bunu niçin anlatıyorum, biliyor musun? Gökten, bıldırcın kızartması yağmadığını bilesin, diye. ÎJzatmıyayım, karımı Splendid Hotel'de tanıdığım zaman sakin şaşmaben o otelde garsondum. Bu işi zevk için yapmadığımı söylemeğe hacet yok. Budalalığımdan, tecrübesizliğiıııden yapıyordum. Viyanada benim oturduğum pansiyonda bir Mısırlı vardı. Kaymbi Yazan: Stefan Ztveig raderinin, Kahiredeki polo kulübünün djrektörü olduğunu söylemişti. Kejıdisine iki yüz kuron verirsem, bana orada antrenörlük bulacağını kat'iyetle vadetti. Kulüb, kibar tavırlı, zarif isımli adamlar arayormuş. Ben de polo turnuvalarında daima birinci geliri'm, teklif edilen maaş da mükemmeldi. Mısırlının dediğine göre, üç sene içinde toplayacağım para ile, sonra, münasib bir iş kurabilecektim. Fazla ularak, Kahire, çok uzaktı. Benim de aradığım zaten bu idi. Binaenaleyh büyük bir memnuniyetle kabul ettim. Yol masrafı ve üst baş için lâzım olan birkaç yüz kronu bir araya getirinceye kadar, kaç kapı çaldığımı, sözümona dostiaıdan, ne özürler, ne bahaneler dinlediğimi anlatarak başını ağrıtacak değilim. Öyle kibar bir kulübe girebilmek için bir süvari koşumuna, bir de frağa ihüyac vardı. Kılık, kıyafet yeıinde olmalıydl. Alt güvertede seyahat ettiğim halde, paramı ucu ucuna idare edebildım. O meşhur polo kulübüne müracaat ettiğim zaman cebimde ancak yedi kuruş kalmıştı. Oradan, Mösyö Fitolupos isminde kimseyi tanımadıklan, antrenö 53 Türkçeye çeviren: Hamdi Varoğlu bermek bundan evlâdır! Splendid Hotel'de yardımcı bir garsona ihtiyac olduğunu tesadüfen öğrendiğim zaman, o talihsizliğim arasuıa bu haberin beni ne kadar mes'ud ettiğini bir tasavvur et. Süvari esvabını daha ilk günlerde satmıştım. Fakat bir frağım vardt, hem de yepyeni. Fransızca da biliyordum. Binaenaleyh, beni, tecrübe için aldılar. Uzaktan bakınca, bu iş gene kolay gibi görünüyor. Içine girince, servis zamanmda, göğsünde kar gıbı beyaz önlükle, insan, kerliferli biie oluyor. Lâkin, kızgın bir damm altındaki tavan arasında, üç kişi bir arada yattığıruzı, bütün gece pirelerle tahtakurularır.a yem olduğunuzu, sabahleyin, nöbetleşe, aynı teneke liğenin içinde yıkandığınızı, avcunuza bahşiş konulduğu zaman elinizin isyanla titrediğini bilen yoktur. Fakat bunları unutalım, yaşanılmış olmaları kâfi! Sonra, karımla tanışmaya vesile teşkil eden hâdise oldu. Az bir müddet evvel dul kalmış, kızkardeşi ve kayınbiraderile beraber Kahireye gelmişti. Bu kayınbirader, geniş, şışman, terli, küstah, tasavvur edebileceğin kadar ba re ihtiyaclan olmadığı, esasen kulübün tasfıye halinde bulunduğu cevabını aldım. Viyanadakj Mısırlı msğer bir dolandırıcı imiş. Eğer ben kurnaz bir adam olsaydım, kendisine parayı vermeden evvel, bu iş hakkında aldığını söylediği mektubları ve telgrafları bana göstermesi için ısrar ederdim. Fakat azizim Hofmiller, biz, böyle heriflerle boy ölçüşecek adamlar değıliz. İş aradığım sırada, başıma gelen belâlar, bundan ibaret değildi. Fakat bu sefer, doğrudan doğruya mideye inen bir tekme yemiştim. Cebimdeki yedi kuruşla, bir kul tanımadığım o memlekstte, ilk altı gün nasıl yaşadığımı ne sen sor, ne de ben söyleyeyim. Dayanabildiğime kendim de hayretteyim. Başkaları. böyle vaziyette gidip konsolosa baş\Tirur, memlekete iade edilmek ister. Fakat kotülük burada işte. Bizler bunu yapamıyoruz. İşsiz amele ile, aşçı kadınlarla bir arada, intizar odasında bekîeyemiyoruz. Konsoloshanenin ufak memurlarından biri, pasaportumuzda yazılı ismimizi ve soyadımızı hecelerken yüzümüze bir acayib baktı mıydı, biz buna tahammül edemiyoruz, Aclıktan ge yağı bir tipti. Benim bir tarafımdan hoslanmamış olduğu anlaşılıyovdu. Belki gozüne fazla şık görünmüştüm, belki hu7urunda kâfi derecede eğilmemiştim. Her nedense, bir sabah, kahvaltısı geç kaldığını bahane ederek, suratıma karşı, avazı çıktığı kadar «Sersem herif!> dive haykırdı. Zabitlık etmiş bir insan bunu hazmedemez. Düşünmeğe vakit bulmadan dövüşe hazırlandım. Kıî ksldı, çenesine yumruğu indirivordum. Son dakikada kendimi tuttum. Çünkü, netice itibarile. otel garsonluğum bana bir alay gibi geliyordu ve, bilmem anlayabilecek misin, ben, Balinkay'ın, pıs bir peynir tüccarından bu sğır muameleye tahammül mecburiyetinde oldnğumu düşünmek, bana adeta, sadik bir zevk veriyordu. Gülümsemekle iktifa ettim. Fakat, öyle mağrur bir gülümseme ki, herif öfkesinden morardı. Sonra, müstehzi bir nezaketle eğilerek odadan çıktım. Hiddetinden adeta ç«t'adı. Karım, müstakbel karım, bu sahneye şahid oldu. Kayınbiraderi bana sersem dediği zaman benim irkiliş tarzımadn, o zamana kadar, hiç kimsenin, bana karşı böyle bir muamelede buluımağa cesaret etmediğini hissetmiş. Bunu sonradan bana anlattl. Ben odadan çıkınca, müstakbel karım peşimden geldi ve koridorda, kaymbiredarinin biraz assbi olduğunu, bu hareketinden dolayı kendisine gücenmemekliğimi söyiedi. Sana. hakikati tamamen söylemiş olmak için şunu da ilâve edeyim ki, azizim, işi örtbas etmek üzere, avcuma bLr tank not bile sıkıştırmak istedi. Fakat ben reddettim. Bir otel garsonunun. verilen parayı reddedışini garib bulduğunu da farkettim. İş bu kadarla kalacaktı. Çünkü, o birkaç hafta zarfında, konsolosluğun yardımııu dilenmeğe mecbur olmadan Avusturyaya gidecek kadar para birikürmi.ştim Maamafıh, bir malumat tedariki için gene konsoloshaneye gitmiştim. Tam o sırada, konsolos, intizar odasından geçti. Garib bir tesadüf eseri olarak, bu konsolos, kendisile, Viyanadaki cokey kulübde, kim bilir kaç defalar öğle yemeği yediğim Elemer von Juhscz'tl, Eoynuma atıldı, derhal beni kendi kulübüne davet etti. Gittim. Bir tesadüf daha. Sonradan karım olan kadın da o kulübdeydi'. Bütün bunları ssna nakletmemin sebebi, bir insanın badireden kurtulması için ne kadar çok tesadüfun bi raraya gelmesi icab ettiğini anlatmaktır. Klemer beni, dostu Baron Balinkay diye takdim edince, kadmın yüzü kızardı. Beni derhal tanımıştı. Fakat, bilâ tereddüd elini bana uzatınca, ne kadar asil bir seciyeye sahib olduğunu snladım, tesadüfler insana her zanıan böyle yardım etmez. Parama rağmen, karıma rağmen ki karımdan dolayı gece gündüz Allaha hamdü sena ederim hayatıma ortak olan bu kadma rastgelmeden evvel orada yaşadığım günleri, dünyada hiç bir şey mukabilinde, tekrar yaşamak istemem. [Arkası varj