CUMHURIYET 2 îkincikânıın 1941 Mitlet kürsüsünde İPoğra değil mi?|Biraz da insan kendi vicdanından çekinmelidir! Gazeteler. bir takım kira otomobillerinin, şehrimize ilk defa ayak basan yabancılariH ve Anadolu halkının indikleri istasyonlarda, iskele lerde toplu olarak beklemediklerini, başka yerlere saklamp teker teker meydana çıktıklarını yazıyorlar ve bununla yoiculann bol nakliye vasıtası bularak normal ücretlerle yerlerine gidebilmelerini menetmek. onlan taks: ücretinden fazla para vermeğe mecbur eylemek gayesin: gütmekte olduklannı ilâve ediyorlar. Piyasada kira otomobillerinin azlığı dolayısile başvurulan bu hileyi tabiatile aid olduğu Belediye şubesi haber almış ve önüne geçmek için İcab eden tedbirlere tevessül etmiştir. O Belediye şubesi, bu mesele hakkında lâzım gelen takibatı yapadursun, her zaman halkımızın her hangi bir taraftan ugradıgı haksızlıgı teşhir ederek onun tamiri için en yüksek makamlarm nazan dikkatini celbetraekten çekinmediğimız şu sütunda bu gün halkımızdan bir parçayı temsil eden şoför vatandaşlara hitab etmek ihtiyacını duyduk. Çünkü onlar ekseriya kendilerino karşı reva görülen insafsızlıktan şikâyet etmeği pek lyi bildikleri cihetle, diğer bir kısım vatandaşlara karşı bu ve buna benzer haksızlıklar icrasma kalkışmamayı da idrak etmelidirler. Dünyada sade hükumet ve ceza korkusile doğru ve insaflı hareket eylemek ve bunlardan kaçınmak imkânı mevcud bulununca hemen fırsattan istifadeye şitab etmek şahsî ve içtimaî teribyesi yerinde kimselerin şiarı olmamak lâzım gelir. Ecnebilerin daha memleketi mizle ilk temasta hakkımızda fena bir fikir edinmelerine. taşralılann daha ilk adımda kendilerini boğmaya kalkışıldığı zehabına kapılmala • nna sebebiyet verecek böyle bir hareketl insan biraz da mllll menfaatimiz namına ve kendi vicdanından çekindiği için yapmamalıdır, diyoruz, C Şehlr ve Memleket HaberlerT İstanbulda 681 Gıda maddeleri Bekçi meselesi mekteb var Murakabe Komisyo hallediliyor 134086 talebe bu mekteblerde ders öü görüyor Maarif müdürlüğü tarafından hazırlanan bir istatistiğe göre istanbulda 528 resmî, 53 hususî, 85 ekalliyet, 29 ecnebi olmak üzere 681 mekteb vardır. Bu mektebJere devam eden talebe miktarı 134 086 dır. Bu talebeden 1257 si ana mekteblerine, 88738 i, ilkmekteblere 2000 dershane ve yurdlara, 3644 san'at mekleblerine, 26.700 orta mekteblere 14.576 sı Uselere, 785 i muallim mekteblerine devam etmektedir. G81 mektebin de 7 si ana mektebi 521 i ilkmekteb, 42 si dershane ve yurd, 12 si san'at, 51 i ortamekteb, 2 si mualim mektebi, 40 tanesi lise, 1 tanesi de kurtarma yurdudur. Son iki sene zarfında, Maarif müdürüğü birisi Kartalda olmak üzere 3 erkek, 4 kız, 1 muhtelit orta mekteble biri Kâdhanede, diğeri Maltepede iki yatı mektebi, 7 ilkmekteb, 2 küçük san'at mektebi açmıştır. Ayrıca inşa olunan 5 Ikroekteb binası tamamlanmıştır. Bun ardan başka yeni ilkmekteb yapmak üzere, Koska, Aksaray, Vefa yangm yei, Küçükpazar, Feriköy, Ayaspaşa, Harbiye, Nisantaşı caddesinde, Rumeli kavağmda ve Yalovada tespit edilen ar;alann istimlâkine başlanmıştır. Gene >u müddet içinde Çatalca, Büyükvekmee,' Beykoz, Bozhane, Şile Teke köyleinde birer yatı mektebile vilâyet dahilindeki köylerde muhtelif dershaneli 23 mekteb açılmıştır. Diğer 23 mektebin de kmaHne çalışılmaktadır. Bu mekteblerin !3 nisanda ve mayıs ayında merasimle küşadlan yapılacaktır. Maarif müdürlüğü, mekteb bulunmıan köylerdeki çocuklan okutmak üeıe, yaz mevsiminde muhtelif semtlerde «açık hava mektebleri» açmağa te;ebbüs etmiştir. Bu maksadı temin için sklden kalma seyyar barakalar kullanıacaktır. Hazırlanan programa göre, açık lava mekteblerinde ziraat, köy bilgisi, emircilik, marangozluk, köy sağlığı, millî bilgi, pasif korunma, üç sınıflı köy nektebleri müfredat programı esasları dahiünde tedrisat yapılacaktır. Maarif Vekâleti muhtelif vilâyetle in lise ihtiyacı etrafmda tetkiklere başamış ve her vilâyetten bu hususta maumat istemiştir. Verilecek raporlara öre nekadar lise açılacağı tespit edileektir. İlk olarak önümüzdeki sene için eniden 15 lise açmak üzere bütçeye ahsisat konacaktır. Liseler, mevcud ormekteblere, her sene bir sınıf ilâve tmek suretile, tedricen teşkilâÜandıncaktır. fNALINA MIHINAİ Mehmedciğin teşekkürü ünkü gazeteler, kahraman orduyu düşünerek ona kış hediyesi gönderen Üniversite ve yüksek tahsil gencliğine Mehmedciğin gönderdiği teşekkür mektublaruıı neşrettiler. Mehmedcik, münevver gencliğe hediyeleriniz yahıız vücudlerimizi ısıtmakla kalnuyor, kalblerimizdeki stvgi ve muhabbet alevlerini de parlatmağa vesile oldu, diyor. Demek ki kış hediyesi, hududlarda yurdu bekleyen yığitlerin henı vücudünü, hem ruhunu ısıtmıştır ki hedef de budur, zaten. Kış hediyelerinin nihayet yeriue varnıağa başladığını gösteren o teşekkür mektublan, bu bahse bir daha gehnek vesilesini verdi. Ankara radyosu, Ankaranın hazırladığı kış hediyesinin 40,000 parçayı geçtiğini bildirdikten sonra, 5 ikincikinunu Ankarada «Mehmedciğe hediye günü» olarak kabul edildiğini ve o gün bu işle alâkadar genclerin evleri dolaşarak hediye toplayacağını söyledi ve hazır hediye satan mağazalarla bu hediyelerin fiatlarını da ilân etti. Ankaralı genclerin yalnız evleri değil; bazı büyük millî müesseseleri de ziyaret etmeleri çok yerinde olur. Çünkü millî bankalanmızdan bazılan, Cumhuriyet Merkez Bankasile oııu takib eden İş, Türk Ticaret ve Emlâk Bunkalannın ödedikleri şükran borcuna karşı lâkayd kaknışlardır. Ben, bu gibi müesseselere de vazifelerini hatırlatmak liizumuna kanüm. Hatırlatıbnası liizumuna kani olduğum diğer bir şey de, Ankaranın bu işte yaptıklannı aynen İstanbulun da j a p makla mükellef olduğudur. Yani İstanhulda da, bir «Mehmedciğe kış hediyesi» günü tespit ederek o gün evleri ve müesseseleri dolaşmaü ve daha evvel de, Ankaranın yaptığı gibi, muhtelif müesseselere, başta Yerli Mallar Pazarları olduğu halde, muayyen fiatlı hediyeler hazırlatmalıdır. Meb'usların teşriî masuniyetini kaldırmak meselesi Türkiye Büyük ' Millet Meclisinde birkaç defa bahsi geçen, ve her defasjnda umumî efkârda da inikâslar ^ ^ ^ ^ ^ yapan meselelerden ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ biri de, suçlu zannolunan meb'uslann masuniyetlerinin kaldırılması keyfiyetidir. Meb'us ta gerek meb'usluğundan ve gerek meb'usluğundan sonra suç yapabilir. Bu suçtan dolayı adaletin takibatma maruz kalması da gayet tabiidir. Ferdde imtiyaz tanımıyan, vatandaş arsında hukukta müsavat esasına riayet eden. mahkemeler istiklâline hürmeti kendine esas vazife sayan, mahkemeler mukarreratmı Türkiye Büyük Millet Meclisinin dahi tebdil ve tağyir ve tehir ve infaz ahkâmına mümanaat edilemiyeceğini ana yasasında ifade eden bir rejimde meb'usu himaye, sıyanet, ve bir meb'us hatırı için o mukaddes makineyi en ufak bir tevakkufa ve iltizama sevketmek gibi gayritabiilik asla düşünülemez, böyle bir düşünceyi biz, rejimin ulviyet ve kudsiyetine karşı, en hafif manasile, hakaret sayar ve ona isyan ederiz. Bu, böyle olmakla beraber, bir defa meb'us olduktan ve meb'usluğu da tekerrür etmeye başladıktan sonra birçok meb'uslar hakkında ikame edilen âmme ve onun zımnmda hukuku şahsiye davalarının görülememekte olduğuna da şahid bulunuyoruz. Bilhassa matbuat davalarında gazete müdürlerinin mes'uliyeti yanında, onunla beraber mes'ul tutulması lâzımgelen gazete sahib ve yazıcılan eğer meb'us iseler, bunlann teşriî masuniyetleri sebebile meb'us oldukça haklarında takibat ve muhakemat yapılması kabil olmuyor. Bazı basit kabahat ve suçlardan dolayı hakkında takibat yapılması istenen meb'uslann birçoklarına da tesadüf ettik; kendilerine isnad olunan fiilin iftira olduğunu ve binaenaleyh, teşriî masuniyetlerinin kaldırılmasını beyan ve mahkemeye verilmeleri müsaadesini rica ettikleri halde Meclisten (bu şahsî hak değildir ki, senin talebini kabul edelim) cevabile karşılaştılar... Hakikaten bir taraftan amme ruh ve efkârını, bir taraftan (maznuniyet) şaibesi altında senelerce kalmaktan mütevellid bir azab ile meb'usları üzen bu iş üzerinde, geçen cuma günü yeni bir tezahür ile Meclis, esaslı mübahaselere sahne oldu. Bir meb'usun suç irtikâbı halinde maruz kalacağı takibat ve muhakemat şeklini teşkilât: esasiye kanunumuzun 17 nci maddesi aynen şöyle yazıyor: (Hiç bir meb'us Meclis dahilindeki rey ve mütaleasından, beyanatından ve Meclisteki rey ve mütaleasınin ve beyanatmın Meclis haricinde irad ve izharından dolayı mes'ul değildir. Gerek întihabından evvel ve gerek sonra aleyhine cüriim isnad olunan bir mebusun maznuncn isücvabı veya tevkifi ve yahud muhakemesinin îcrası heyetî uınumiyenin kararma memıttur. Ciııaî cümıü meşhud bundan müstesnadır. Anrak bu takdirde makamı aidi Meclisi derhal haberdar etmekle miikelleftir. Bir meb'usun intihabmdan evvel veya sonra aleyhine sadir olmuş cezaî bir hükmiin infazı meb'usluk müddetinin hitamına kadar talik olunur. Meb'usluk müddeti esnasında müruru zaınan cereyan etmez.) nu bııgün fiat tayin edecek Fiat murakabe komisyonu bugün bir toplantı yaparak Ticaret Vekâletinden gelen tamim mucibince başlıca gıda maddelerine konulacak fiatları tespit edecektir. Bunlardan pirinc fiatlarını tespit için yapüan tetkikler ikmal olunmuş ve pirinc fiatları esas cetveli hazırlan ırıışnr Bu tetkikler göstermiştir ki pirinc fiatları 1940 senesinde gayritabiî olarak yükselmiştir. Bu yükseliş 1938 ve 1939 senelerine nazaran çok fazla olmuştur. Pirinc tacirleri koınisyona bugünkü fiatları kabul ettirmeğe çahşmışlarsa da komisyon bu isteği makul görmemiş ve fiatları kırmıştır. Fiat murakabe komisyonu, bugün fasulye, sade ve zeytinyağlarmın fiatlarını da tetkik edecektir. Hayvan borsası tarafından 1938 ve 1939 seneleri et fiatlarını komisycna verecektir. Komisyon bu fiatlar üzerinde yapacağı tetkikleri bugün ikmal edecek ve perakende et fiatlarının toptan fiatlara nazaran ne şekilde hesab edileceğine aid kıstası tayin edecektir. Ticaret Vekâleti istanbul fiat murakabe heyetine yirmi murakıb vermeğe karar vermiştir. Bu yirmi murakıb bugünlerde kadroya almacak ve istanbulda fiat murakabe teşkilâtı geniş bir kadro ile çahşacaktır. Dahiliye Vekâleti bu hususta bir kanun lâyihası hazırlıyor Yazan: Refik İnce Bu madde sarahaten gösteriyor ki, meb'us namütenahi hürriyete sahibdir ve onun hürriyeti teşkilâtı esasiyenin «Afrikanın ortasında Victoria Nyhususî bir maddesile ayrıca teyid edilanza ve Rodolphe gölleri arasında Umiştir, bu hürriyeti selbedecek her hangandi ismi verilmiş olan geniş sahanın gi adlî ve kazaî bir hâdisenin zuhuyerlileri dünyanın son yamyamlarınrunda dahi, Meclis umumî heyeti o dan sayılmaktadırlar. Çünkü gerek bu hâdise hakkında hususî bir kararla bu kıt'ada, gerekse dünyanın diğer havahürriyetin tahdidine ya müsaade edelisindeki mıntakalarda artık hemcinsicektir veya etmiyecektir. nin etini yiyen hiçbir insana tesadüf oŞimdi esası bu kadar sarih olan bu lunmamaktadır. Fakat Ugandi halkı o (hak) üzerinde Meclisce cereyan edefena âdeti alelâde şekilde tatbikta degelmekte olan muamele nasddır? Bunu vam etmekle kalmamışlar, bu hususta anlamak için de dahilî nizamnamenin bir takım yeni usuller ve tarzlar da icad 180 inci maddesini okuyuvermek kâfieylemişlerdir. Meselâ orada her sene dir: kur'a ile kabile reisliği makamına ge(Bir meb'usa Teşkilâtı Esasiye ka tirilen şeflerin bu yüksek mevkie geçnununun (12) ve (27) nci maddelerinde tikleri ilk günlerde kızartılmış olarak mevzuu bahsolan memnu fiillerden biri sofralannı tezj'in etmek üzere üç ay(yani ecnebi hizmeti resmiyesînde bulık gebe genc bir kadın hazırlanmaklunmak, müracaah terhibiye veya sirtadır. Her kabile reisi müddetinin hikat, sahtekârlık, dolandıncılık, emniyeti tam bulmasma üç ay kala en mühim iş suiislimal, hileli iflâs, mahcuriyet, taolarak bu meseleyi ele almakta ve habiiyeti ecnebiye iddiasında buhınmak, lefinin midesine ve damağma lezzet vehukuku medeniyeden ıskat edilmiş olrecek kızartmanın an'anenin icab ettirmak. vatana hiyanet, meb'usluğu zadiği şekilde tam matluba muvafık olmanında irtikâb) isnad olunur ve ihmasını temine çalışmaktadır.> zarî encümen tetkikat neticesinde buna Vaktile bir seyahat gazetesinde okanaat hasıl ederse teşriî masuniyekuduğum bu satırlar ruhumda büyük tin ref'i liizumuna dair müdellel bir bir merak ve heyecan uyandırmıştı. mazhata tanzim ve muhtelit encümene Genclikte insan, meçhul diyarları görtakdim eder. mek, ve garib tabiatli Âdem evlâdlaEğer isnad olunan memnu fiil yukarını tanımak için benliğinde müthiş bir nda zikredilen maddelerde sayılan neiştiyak hissediyor. Balta girmemiş sık \ilerden değilse i h z a r î e n c ü m e n ormanların loşluklarmda, timsahlı gölt a k i b a t ve m u h a k e m a t ı n d e v erin batak kenarlarmda dolaşmayı, ore s o n u n a t a l i k ı hakkınıla bir raların sakini yamyamlarla birlikte yanıazbata tanzim ve kezalik muhtelit şamayı senelerce kalbimde yüksek bir encümene takdim eder. ideal olarak besledim durdum. Muhtelit encümen, b u b a b d a ik i n ci b i r k a r a r i t t i h a z e d e r . Bir gün, Fen Akademisinin nüfuzlu O meb'us isterse ihzarî enciimende. azasmdan tamnmış kâşif doktor Pionmuhte'it oncümende ve heyeti uımıminier'nin sırf seyahat ve coğrafya ilmiyede kenHini mü''afaa eder ve yahud ne hizmet etmek gayesile küçük bir hebir arkadaşına ettirir. yetin başmda tetkikler yapmak üzere Heyeti umumiye bu husnsta karannı merkezî Afrikaya gideceğini haber alVfrir.) dım. Heyet sıhhati yerinde, yorgunluğa Meclisin cuma eünkü ruznamesinde mütehammil gönüllü genclerden müde üc meb'usun teşriî masuniyetinin rekkeb olacak ve kendilerine o zamakaldırılması talebi hakkında Vaşvekâlet kanalile Adliye Vekâletinden gelen idilmemektedir. tezkerelere, muhtelit encümenin tanzim Her halde meb'usluk şerefini ve hürettiği üç mazbata ile cevab veriliyordu. riyetini masun bulundurmak davasile, Bu cevablar, hemen klişe halinde şu kazaî yolda her kime taalluk ederse etfıkralan ihtiva ediyordu: (Meb'us . . . a in arızasız jrüründüğü kanaatini aisnad olunan suç teşkilâtı esasiye kahenkleştirmekte âmme selâmeti vardır. Bütün davamız ve hedefimiz bu değil nununun 12 ve 27 nci maddelerinde yami? zılı cürümler haricinde olduğu ihzarî encümenin mazbatasından dahi anlaşü tes.ru masuniyetin kalduılması yolunal Refik İNCE dığmdan takib ve muhakemenin devre sonuna talikına karar verilmiştir. Nizamname mad^ ^ desi 180, fıkra 2) İstanbul meb'uKarabekir, bir takrir Kâzım su verdi ve bu takririni kürsüde izah Onun bilhassa dayandığı etti. nokta; (devre sonu) sözünün nihayet bir intihab devresine münhasır olup o devre bitince artık teşriî masuniyetin tabiatile kalkacağı ve binaenaleyh mebus hakkında takibat yapılması lâzımgeleceği noktası idi. Binaenaleyh 18, 20 sene meb'usluğu devam edenler üzerinde toplanan suçlann muhakemesiz kalmasım doğru bulmuyordu. Bir mütalea olarak nazarı dikkate alınmağa değeri olan bu sözlerin, istenen hukukî tedaviyi ihtiva ve asıl maksadı temin etmediğinde şüphe yoktu. Çünkü (teşriî masuniyetin kaldırılıp kaldırılmaması) keyfiyeti başka, bunun ne zaman kaldırılması icab edeceği meselesi gene başka idi. Nitekim, bir meb'us arkadaş Meclisimizin müstemir olmasına mebni üzerinden meb'usluk sıfatı zail olmadan yeni intihab ile meb'usluğu uzatılan bir meb'us için (devre sonu) sözü, ancak meb'usluğunun zail olması kaydile tefsir edilebüir ve başka türlü anlaşılamaz, dedi ki, doğrudur. Diğer üç meb'us ta, şimdiye kadar tutulan yolun hiçbir zaman Meclisi her mazbata üzerinde ayrı ayrı tetkikat yapmaktan menetmiyeceğini ve nizamnamedeki (heyeti umumiye bu hususta karar verir) fıkrasımn bunu göstermekte olduğunu ve hattâ Meclisin 12 ve 27 nci maddelerdeki cürümler için de dilerse encümen mazbatası aleyhine takibatın devre sonuna talik kararı vermek salâhiyet ve iktidarını haiz bulunduğunu söylediler ve bunu, (teşriî masuniyetin kaldırıhp kaldınlmaması) hukukî felsefesine göre izah ettiler. Diğer bir meb'us ta, Meclisin dahi vereceği kararlann (kanun ve nizam) ile mukayyed olduğuna ve dahilî nizamnamenin 12 ve 27 nci maddelerindeki sarahat hilâfına hareket edilemiyeceğine işaret etti, ve Meclisi takyid etti. Bütün bu mülâhaza ve mütalealar, maalesef ruznameye dahil ve bir mebusun teşriî masuniyetinin kaldırılmamasma taalluk eden mazbatadaki meselenin halline yarayamazdı. Çünkü, takririn esası (devre sonu) ibaresine verilecek mananın tayini idi. Bu ise ya bir tefsir veyahud bir tesis işi idi. Nitekim riyaset makamı. takriri reye koymaya lüzum görmedi ve bunu riyasete verilmiş müstakil bir mevzu telâkki edeceğini söyledi. Bu müzakere esnasında güîel bir temenni izhar edilmiş idi ki, çok yeripdedir. Müddeiumumiler, her hangi bir hâdisede meb'us ismini gördüler mi, kendileri guya o işe aid tahkikatı yapmaktan ve hasılasma göre karar vermckten memnu imişler gibi, hemen (teşriî masuniyetinin kaldınlmasına müsaade) klişesile evrakı Adliye Vekâletine gönderivermektedirler. İşin mahiyeti bir suç teşkil ediyor mu, etmiyor mu? yolunda haiz oldukları salâhiyeti kullanmadan ve muhakeme neticesinde birçok noktalardan beraetle netieeleneceği şüphesiz bulunan şeyler için dahi bir meb'usu, teşhir eden vaziyet ihdasına doğru gidiyorlar. Adliye Vekâletinden, müddeiumumilerin haiz oldukları geniş tetkik ve tahkik salâhiyetinin istimalinden sonra mevcud karinelere göre hasıl edilecek kanaat üzerine evrakın sevkedilmesi istendi. Çok doğru olan bu temenninin adalet mercilerince gözönünde bulunduralacağına inanımız vardır. Bizim bu husutaki kanaat ve içtihadımıza gelince, teşriî masuniyetin kaldırılmaması keyfiyeti; bir meb'usun siyasî garazlara kurban olmaması ve meb'usluk gibi yüksek bir vazifenin ifasma mâni olacak hâdiseler karşısında kalmaması maksadımn takibi neticesidir. Eğer bir meb'us hakkındaki davanın takibinde yukarıki mahzuru tevlid edecek sebebler yoksa, o meb'us hakkında kaza kuvvetinin harekete geçmesinde bir mahzur olmadığına Meclis her zaman karar verebilir. Eğer o mahzuru görürse takibatı devre sonuna talik edebilir. Nitekim nizamnamenin (heyeti umumiye bu hususta karannı verir) sözünden mutlaka (muhtelit encümenin karannı tasdik eder) manasım çıkarmak, Meclisin karar hakkını, kendinin bir cüz'ü olan ufak bir encümenin noktai nazarma bağlamak olur ki, böyle bir netice onun yüksek kudretinin zıddına olur. Bahusus teşkilâtı esasiyemiz; mebusun isticvabına, tevkifine ve hapsine ancak Meclisin karar verebileceğini ve hattâ mahkum bile olsa cezasının mebusluktan sonra çektirileceğini açık bir surette yazmaktadır.Bu karar müspet te olabilir, menfi de olabilir. Esasen dahilî nizamname de tabiatile bunu teyid etmekten başka bir şeyi ihtiva edemez. Eğer şimdiye kadar muayyen bir şekilde karar verilmekte ise, bu, kanunî bir emir olmaktan ziyade Meclisin takdir salâhiyetinin istimalindendir. Bir de akhmıza şu geliyor: Teşkilâtı esasiye kanununda (cürüm, mücazatı terhibiye) mutlak olarak kullanmakla beraber, bazı cezayı mucib fiiller de sayılmıştır. Dahilî nizamnamede ise, gerek bunlara ve gerek bunlann haricinde kalanlara toptan (memnu fiiller) denmiştir. Acaba bu memnu fiiller içine kabahatleri de sokarak, belediye suçlarından dolayı da bir meb'usun teşriî masuniyetinin kaldınlmasını istemek doğru mudur? Dünyanın hiçbir parlementosunda (kabahat) ten dolayı ^* MOTEFERRtK Yılbaşı piyangosunun talihlileri Millî piyangonun yılbaşı ikramiyeleri arasında bulunan 10 bin lira, şehrimizde Mehmed isminde fakir bir işçiye çıkmıştır. Mehmed dün, millî piyango gişesine gelerek sevinc içinde ikramiyesini almıştır. Şehrimizde müteaddid on bin ve beş bin liralık ikramiyeler vardır. On bin liralık bir biletin bir parçası, Zeytinburnu hastanesi memur ve müstahdemlerine çıkmıştır. 10 bin liralık biletler, Antalya, Tarsus, Ödemiş, Edirne ve Konyada satılmıştır. 50 bin liralık büyük ikramiyeyl Afyonda bir vatandaş kazanmıştır. Konya Ereğlisinde öğretmen Emine de on bin lira isabet etmiştir. Doğru değil mi? Hüdai Karataban şerefine ziyafet Bu günlerde. yeni memuriyetine hareket edecek olan Kars Valisi ve sabık Vali muavinimiz Hüdai Karataban şerefine, dün gece İstanbul kaymakamları tarafından, Park Otelinde bir veda ziyafeti verilmiştir. Yeni muavinlerin de hazır bulunduğu bu toplantı çok samimî bir hava içinde geçmiş. güride ldare amirine yeni başanlar dileyen dost temennileri ile sona ermiştir. Hüdai Karatabanın ayın 6 sma doğru Karsa hareket etmesi muhtemeldir. 100 kuruşluklar Üzerinde 100 kuruş yazılı olan gümüş liralarm 1 kânunusani 941 tarihinden itibaren tedavülden kaldırılacağı hakkında piyasada asılsız bir şayia dolaşmış ve bu yüzden bazı kimseler, yüz kuruş ibareli gümüş liralan kabul etmek istememişlerdir. Halbuki bu gümüş liralar, ikincikânun aymın son gününe kadar tedavülde kalabilecek, bilâhara Merkez Bankası veznelerinde daha bir sene müddetle kabul edilecektir. HALKEVLERÎNDE Iki miihim konferans Eminönü Halkevinden: 1 2 iklncikânun 941 perşembe glinii 3aat 18 de Tıb Fakültesi profesörlerinden Sadi Irmak tarafmdan (Milletler arasında Ustünlük davası) mevzuun da bir konferans verilecektir. 2 6 ikincikânun 941 pazartesl günü saat 18 de Edebiyat Fakültesi profe sörlerinden Mustafa Şekib Tunç tarafmdan (Halk nedir?) mevzuunda bir konferans verilecektir. Her iki konferans için davetiye yoktur. Beyoğlu Halkevinden: Konferans listemizde yazılı ve Halkevimizde 2/1/941 perşembe günü Konya meb'usu Dr. Osman Şevki Uludağ tarafından «İstanbulda Türk hastane leri> me\"zuunda verilecek olan konforans, konferansçmm mazeretine binaen tehir edilmiştir. SIHHAT t$LERİ İlk mekteblerde kızamık hastalığı Şehrimizdekl ilk mekteblerde, son îünlerde kızamık hastalığına tesadüf ıdilmiştir. İcab eden sıhhî tedbirleri lmak üzere, maarif heyeti sıhhiye teşalâtı mektebleri teftişe başlamıştır. Aınan malumata göre, bazı mekteblerde lastalık nispetinin oldukça yüksek olJuğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bütün mekteblerde tifo aşısı yapılmağa başanmıştır. Aşılama işi ay sonuna kadar ikmal edilecektir. Halen İstanbul heyeti sıhhiyesinde ,'alışan her doktora 15.000 talebe düşmektedir. Bu miktar çok fazla görüliğünden Maarif Vekâleti kadroya ilâıler yapacaktır. Ticaret birliklerinin faaliyeti Ticaret Vekâleti, birlikler umumî kâtibliğine birliklerin faaliyeti hakkında bazı sualler sormuştur. Bu nıaller meyanında İngiltereden gelecek olan manifaturanın tevzii üzerinde sualler de vardır. Konferans Yeşilay kongresi Yeşilay cemiyetinin yirmi birind îillık kongresi ikincikânunun beşinci pazar günü öğleden evvel saat on buçukta Emlnönü Halkevi salonunda yapılacaktır. Ruznamede yıllık mesai raporu, yıllık vezne raporu, mürakıblann hesab raporlan. raporların münakaşası ve dilekler ve seçim vardır. Mahalle bekçilerinin emniyet âmirlik' lerlne bağlanması ve bunların yeknesal elbise giymeğe mecbur tutulmaların dan sonra ortaya halli icab eden baza meseleler çıkmıştır. Bunlann başınd bekçi aylıkları vardır. Şehrin zengir semîltrindeki mahallelerin bekçiler: fazla kazanc temin ettikleri halde ükar semtlerdeki mahallelerin bekçileri ihti yaclarım karşılayacak kadar para top iayamamaktadırlar. Her nekadar bekı ayhğının verilmesi mecburî ise de bu nun miktarma esas teşkil edecek matrai yoktur, yalnız idare heyetlerinin kara rına bırakılmıştır. Kaza idare heyetler de bu hususta bir esas tespit edeme mektedirler. Son zamanlarda Beyoğlu gl bi bazı semtlerde icar bedeli üzerindeı bekçi aylığı alınması düşünülmüşse d« Herhangi bir kanuna istinad etmiyen b hareket de bir çok itirazlarla karşılan mıştır. İtirazı mucib olan ikinci bir nokta d» bir çok bekçilerin evvelce olduğu vazi felerinin ifasında fazla bağhlık göstermedikleri ve bunlann geceleri mahalle)erde dolaşmadıkları keyfiyetidir. Bek' çilerin de bu hususta bir takım mazerei sebebleri göstermekte oldukları söylen' mektedir. Aldığımız malumata nazaran Dahiliy* Vekâleti bu hususları nazarı dikkate alarak bekçiler için yeni bir kanun lâyt hası hazırlamaktadır. Bu kanun lâyJhasında bekçilerin vazifeleri, kontrollan, maaşları hakkında esaslar tespit edilecektir. Bekçilerin aylıklannın, şehrlı bir kül addedilerek muayyen bir nispft dahilinde bina icar veya kıymet bedell*Kahraman Mehmedciğe kış hediyesi ri üzerinden tahsilât yapılmak suretifc seyyanen tediyesi çaresi düşünülmekt* işine mekteblerimlz müstesna İstanbudir. Dahiliye Vekâleti bu hususta İstart lun kâfi derecede hararet ve heyecanla hul vilâyetinden de mütalea sormuştuf sarılnıadığını bir defa daha teessürle yazınaktan kendimi alamıyorum. Bu ;evşekliği mazur gösterecek hiç bir seEkmek bıçağı ile... beb de yoktur. İşi kendi haline bırakGalatada Karaoğlan sokağında % mak zihniyetinin hâkim olduğunu görünumarah evde oturan Mehmed ile aytf yoıuz. Halbuki kendi haline bırakılan evde kiracı Yaşar bir meseleden kav hiçbir iş yürümez. Bu, öyle oluruna gaya tutuşmuşlardır. Kavga esnasındı bağianacak, alelâde bir iş ve gösteriş eline ekmek bıçağmı geçiren Yaşr değil; heyecanla, tehalükle sevine sevine Mehmedin üstüne saldırmıştır. Bu teb apılacak bir vazifedir. Kahraman Mehlike karşısında Mehmed can korkusü meddği sevmiyen ,ona karşı şükran ve Yaşann eline saldırmıştır. minnet duygusu beslemiyen hiç bir Bıçağı Yaşann elinden almak lçh Türk tasavvur etmiyorum. Fakat hiz, uğraşmağa başlayan Mehmedin sağ * bu gibi içtimaî yardımlar için, teşkilâth linin parmaklan kesilmiştir. Suçlu y» çahşmaya henüz tamamile alısmış değikalanmış, Mehmed tedavi altma alu liz. Bu gibi işlerde, herkese önayak olacak, hararet ve heyecan aşılayacak, mıştır. çalışmalara h u verecek bir öndere, bir Mangala düştü ruha ihtiyac vardır. İstanbulda eksik oHalic Fenerinde Mumhane caddesî 2 an da, işte, bu işi başarmayı üzerinc alnumarah evde oturan Ömer Uysal, fe mış ve kendine vazife edinmiş bir ünder, bahleyin odasında giyinirken, müptiilâ bir ruhy bulnnmayışıdır. olduğu sara hastalığı dolayısile bayıjtAnkara önümüzde, kıymetli bir örnek rak mangalın üstüne düşmüş, muhtiif 'larak duruyor. Ankara gibi yapalım. yerlerinden yanmıştır. Ömer, hâdiayi Yapılacak şey de, Himalayayı aşmak demüteakıb Cerrahpaşa hastanesine ^ 1 ğildir. Bir «Mehmedciğe kış hediyesi» dırılmıştır. ' günü yapmak ve o gün bütün gencliği Kömürden zehirlendi i bu mukaddes vazifede çalıştırmaktan tarettir. Cerrahpaşada ilk mekteb hadenesi O zaman, 155,000 nüfuslu Ankaranın Hüseyin, gece uyurken odasındaki Jö:emin ettiği 40,000 parça hediye, 790,000 mür sobasının dirseği çıkmış, oeyı nüfuslu İstanbulda, muhakkak 240,000 saran dumanlardan zehirlenmiş, (İrarça gibi azametli bir yekuna çıkacakrahpaşa hastanesinde tedavi altına ainır. Ve o zaman, İstanbul göğsünü gere mıştır. ere. Mehmedciğe şükran ve minnet borcumu ödedim; diyebilecektir. Kuvvetli Türkiye, havada kuvveili Türkiye demektir. Ve bu hakikati %ran gerçekleştirmek her yurdda(n vazifesidir. faciaya meydan vermektense hemcjısimizden birini gıda edip yiyerekjbir müddet daha yaşamak lâzım. Befc o zmana kadar her hangi bir şekilde tıda tedarikine muvaffak oluruz. j Yurddaş T Yurddaş Açık muhabere İzmir okuyucularımdan İ. Kemal AlpJtaya: Alman taarruzu esnasında, Fransız ordusunun Sedan mmtakasında Möz nehri üzerindeki bir köprüyü neden atamadığını soruyorsunuz. Gerek bunun gibi münferid hâdiselerin, gerekse bü;ün Fransız hezimetinin hakikî sebeberi, ancak ileride, sulh zamanmda, harbin esaslı bir tarihi yazıldığı zaman anaşılacaktır. Bu itibarla şimdi arzu etiğiniz gibi mufassalan sizi tenvir etmeme imkân yoktur. Söyleyeceklerim faylasız, bir takım doğru yanlış tahminlerden ibaret kalacaktır ve sütun doldurmağa da değmez. Yalnız şunu söyleyeim ki bir ordunun maneviyatı bozgua uğradığı zaman, mektubunuzda yazdıkjfirınızın hepsi vukua gelebilir. Kanath gencliğe yardım ederek geçireceğimiz bir bayram, bayramların en huzur vereni olacaktır. = Küçük hlkâye Yamyamlar Tristan Bernard'dan^f nın parasile üç bin frank ta yol masrafı verilecekti. Hiç durur muyum? Hemen müracaat ettim. Diğer altı gencle birlikte kabul edilince bendeki sevinci görmeliydiniz... Nasıl sevinmem... Uzun zamandanberi hasretini çektiğim, hayalile yaşadığım bir ümid hakikat olmuş tu. Marsilyadan vapura bindik. Uzunca süren bir deniz seyahatinden sonra Zengibara Çıktık. Zengibar sultanı çok nazik ve misafir seven bir adamdı. Bizi hükumet merkezine vasıl olduğumuzun akşamı hemen yemeğe davet etti ve reisimiz doktor Pionnier'ye nehirler üzerinde yapacağımız yolculukta işimize fevkalâde yarayacajc olan «yapılır bozulur» bir kayık hediye etti. Maiyetimize bir düzine zenci verdi. Gideceğimiz yerdeki yamyam kabilelerin reislerinin gönüllerini hoş etmek için beraberimize on beş yirmi çift kadar takunye almt.nız tavsiyesinde bulundu. Heyet azası, Avrupadan getirdiğimiz hizmetçiler ve muhafızlarla birlikte beyaz ırktan olarak tam yirmi kişiydik. Her birimiz «yapılır bozulur» kayığın bir parçasını koltuklarımızm altma sıkıştırarak, neş'e ve memnuniyet içerisinde şarkılar söyleyerek Bagomaya doğru yola düzüldük. Ağırlıklarımızı zenciler taşıyor, yerlilerin ve vahşî hayvanlarm anî hücumlarından bizi korumak için muhafızlarımız, silâh elde, parmak tetikte etrafımızda yürüyorlardı. Fakat dizanteri ile Çe çe sineklerinin savletine bir kısmımız karşı koyamadı. İrantuni ile Mapuana arasında evvelâ sararıp soldular. Sonra ya bir ağac dibinde, ya bir su birikintisi kenarında düşüp düşüp öldüler. Hattiüstüvanın 8 derece cenub arzı üzerinde bulunan Mapuanaya vardığımız zaman sayımız on iki beyaz ve sekiz yerliden ibaret kalmıştı. Geceleri karanlıkta ilerileyemediğimiz, gündüzleri de elli dereceye yaklaşan sıcakta fazla yük taşıyamadığımız için bazı denkleri ve «yapılır bozulur» kayığın parça , larmı da arkadaşlanmızın cesedleri yanında bırakmaya mecbur olmuştuk. Mapuana kabilesinin reisi birkaç sene evvel Avrupada bir seyahat yapmış ve ekseri büyük payitahtlan dolaşmış olduğu için oralardan getirdiği bazı medeniyet eserlerile memleketini süslemiştL Meselâ, maiyet müfrezesi efradma, Parisin ücra mahallelerindeki hava gazı fenerlerini yakmak için kullanılan ucu alevli sopadan bir düzine dağıtmıştı. Fotografçılarm fon olarak kullandıkları büyük muşamba tabloların on on iki katlı yüksek binaları temsil edenlerinden beş on tanesini karşı karşıya dizip orasmı bir bulvar haline getirmişti. Garb medeniyetine bu suretle intıbak etmeğe yeltenmiş Papuana ahalisinin yamyam olamıyacaklarını tabiî pek güzel talımin edersiniz. Onun için burada pek az kaldık. Merkezî Afrikaya doğru ilerilemek gayesile tekrar yola çıktık. Bizim hesab haziranın malum ya o zaman cenub yarımküresinde birincikântın iklimi hüküm sürer ortalannda Kakomaya vasıl olduk. Talihsizliğe bakın ki, ora halkı da birkaç ay evvel, sade insan eti değil, her cins et yemekten vazgeçip sabah akşam ot yeme esasını kabul etmişler. Nihayet, seyahatimizin hedefini teşkil eden Ugandiye geldik. Artık o civarda insana, köye, hattâ vahşî hayvana bile pek nadir tesadüf olunuyordu. Doksan kilometrelik bir mesafeyi hiçbir canlı mahluka rastgelmeden yürüyüp geçmiştik. Erzakımız tükenmek üzere idi. Çok şükür suyumuz boldu. Lâkin bulunduğumuz sahada pişirilerek yahud pişirilmeden yenebilecek hiçbir nebat yetişmemişti. Mütehassısların söylediklerine nazaran yetişmeleri imkânı da yoktu. Otuz altı saattenberi hiç kimsenin kursağına tek lokma girmemişti. Doktor Pionnier biz beyazları başına toplayarak bir meclis kurdu: Çocuklar, dedi, başka çare yok... Hepimizin ölümile neticelenecek, bir, Birer küçük kâğıdın üzerlerine jencilerin isimlerini yazıp bkütük. Koîniyal şapkalardan birinin içerisine atrak kur'a çektik. Talihsizlik burada da fendini gösterdi. Elini şapkaya atan'arkadaşımızın avucundaki kâğıdda eıtihtiyar zencinin ismini görmiyelim ıni? Hep birden ittifakla karar verdill Eti çok karttır, yenmez! ; İkinci seferde Kunu ismindekilçocuk denecek kadar genc şirin zenfinin Bayram için ilâve trenleri adı ile karşılaşınca hepimizn yüzüjülAnkara 1 (a.a.) Haber aldığımıza dü. göre, bayram dolayısile Ankara IstanDoktor Pionnier yemek pişuieğe fevkalâde meraklı bir adamdı. teun IUI arasında artacak olan yolcu ihtıcını karşılamak ve halkın istirahatini için muhtelif parçalardan kızatma, haşlama, köfte vesaire yaptı. Üç KKin emin etmek için, 2/1/1941 tarihinden parmaklarımızı ısıra ısıra karntnızı tibaren 10 gün müddetle sabahları saat doyurduk. Heyhat... Ondan sonra aç ,20 de ve Haydarpaşadan gene sabahlık gene başgösterdi. Av hayva< ve arı saat 9 da birer güııdüz treni tahnebat yoksulluğu da devam ediyjrdu. ik edilecektir. İhtiyar rehbere vanncaya kadar fctün Amiral Darlan'ın Fransızlara zencileri sıra ile mideye indirdik.1 hitabı İnsan etinin lezzetine o kadar alışmıstık ki yeni vasıl oldugumuz yerVichy 1 (a.a.) Bahriye Nazırı Amilerde yenilecek, içilecek birçok jeşid al Darlan yeni yıl münasebetile Frangıda bulduğumuz halde bir türj bu ız donanmasına göndermiş olduğu bir huyumuzdan vazgeçemiyorduk. Ifeafi mesaida ezcümle şu sözleri söylemişlir: ri oldugumuz bütün kabile reislei ar«Mare<al Peten'in yüksek otoritesi alzumuzu yerine getirmekten geri'kal ında Fransa geçirmekte olduğu bütun mamakla beraber bizi ayıplıyorlaf: müşkülâtı namus ve vakar dairesinde e vecibelerine riayetkâr olarak önle Yahu, diyorlardı, yirminci fcırda ecektir.» yamyamlık olur mu? Bu ne re%let! Velhasıl orta Afrikayı baştaril başa katederek Kongoya eriştiğimiz halde yerli tek yamyama rastgelmemij, biz ise hiç durmadan insan eti yetıekte devam etmiştik. Nflshası 5 kuruştor. *** Baric Türkiye Rhnnı rnrait ' Avrupaya döndüğümüz zaman ioktor için için 1400 Kr. 2700 Kr. Pionnier birçok ilim adamlarile fedınlı Senelîk 1450 > 750 » Alü ayhk erkekli kibar smıfına mensub kllabalık bir kütlenin huzurunda verd^i ilk 800 » 400 . Üç ajhk konferansmda Afrikada hâlâ yimyam Yoktur Bir avlık 150 » kabileler mevcud olduğuna dair ortada dönüp dolaşan tevatürleri kafiyetle tekzib etti. Gür sesinin bütün ku^^etile haykırarak: | Gazetemi» gönderilen evrak 4* vazılar neşreâlsin edilmesin iade edilme2 vo Hanımlar, beyler, dedi, bu bir ef riyaudan mes'uliyet kahn.l olunmaz. sanedir, sakjn inaıuaayıni CUNHURİYET Huonc jBidiı ı Dikkat