CUMHURİYET İS Birîncücânun 1940 Huhukî hareketiere dair |Doğru değil mi? Muallimlerin derslerle ve talebe ile alâkadar olmaları lâzımdır Şehir ve Memleket Haberleri~~) Ihtikârla miicadele Suçlular sür'atle cezalandırılacak Yalnız medenî kanun değilL Soyadlarımn tatbikatı da, icra ve iflâs, borclar kannnları da tetkike, tadile nuhtac 940 senesi, hu kukî hareketler bakımından çok bereketli bir yıl oldu. Her nedense ka nunların vaz'ı ve ted vini esnasında lâzım gelen aksiyon kabiliyetini gösteremiyen ve tedvin işinde içtimaî realitenin tahlillerirü yaparsk vazıı kanunu tenvir etmiyen hukukçulatımız ve hukukla alâkadar muharririerimiz kanunlar meriyete girdikten ve seneler geçtikten sonra kımıldamveri yorlar. Bir bakıma memnuniyet veren kımıldanmalardan bazılarına burada îşaret etmek istiyoruz. İçtimaî ve hukukî vakıalarla müspet hukuk arasındaki ahenk veya ahenksizliğin en ziyade aile müessesesinde görüldüğü malumdur. Daha evvelki senelerden devredilmiş bir münakaşa esası olan boşanma ve boşanmanın güçleşürilraesi yahud kolaylaştırılması meselasi 3940 ta da hukukî neşriyatımızın mevzularından birini teşkil etti. Bu hususta gazetelerle beraber .Baro mecmuası» nın ve «Hukukî bilgiler mecmuası» nın sahifelerine bakılabilir. Keza gündelik bir gazetenin milli endogami diyebileceğimiz bir meesle etrafında anket açması, memleketin hukukçu, edib ve mütefekkirleri tarafından bu ankete ' hararetli bir alâka gösterilmesi, Türklerle yabancılarm evlenmesi hâdisesinin tnillî asabiyetlerin gerildiği bir devirde fikirieri ne derece işgal ettiğini göstermektedir. Kihayet aile hukukumuzun heyeti umumiyesile Türk cemiyetinin realite ve jhtiyacları arasındaki münasebetlere içtimaiyatçı gözile bakan Hilmi Ziyanın gündelik bir gazetedeki şu mütaleası, aile hukukuna aid meselelere pek alâka YAZAN: Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu gösteren mütefekkir hukukçulanmızı nekadar düşündürse azdır: «Hukukî tnevzuatla içtimaî bünyeler arasındaki farkı bilhassa gözönünde bulundurarak meselenin ruhuna yeni baştan nüfuz etmek zamanı çoktan gelmiştir.» Kanunlarımızla cemiyet hâdiseleri arasındakı ahengi düşünürken bir de araya kanun metinlerinin yabancı dillerden yanlış tercüme edilmesi meselesinin çıkması, ayrıca bizi lisanî bir buhran karşısında bulunduruyor. Filhakika meseleyi resmî bir mecmuada ortaya atan bir hu kuk profesörünün mütaleaları, gündelik gazeteieıde akis buldu. Sarih imzasıoı atıruyan, fakat hukukî mevzuatla yakmdan alâkası olduğu anlaşılan bir muharrir «Gumhuriyet, 20 ve 28 teşrinisani» de neçrettiği iki makalede tereüme ha^ tolarile birlikte meselenin ruhunu «Mecellenin inkılâb Türkiyesine kifayetsizliği gözönüne alınarak garb memleketlerindekı medenî kanunlardan birinin alınması lüzumuna karar verildiği zaman, İsviçre kanununun ihtiyaclarımıza ve seviyenrze en ziyade muvafık olduğunu tetkik zamanı geçmiş olduğundan..» diyerek teşrih et mektedir. Bu son cümlenin gizlendiği şikâyeti kapah ve çekingen bir surette, nasılsa olmuş bir lıâdteeyi devam ettirmeği düşünme yerine, meseleleri bütün çıplaklığile ortaya atacak samimî, mücadeleci hukukçulara son derece muhtac olduğumuz anlaşılıyo»\ Bizi yakından alâkadar eden içtimaî hukukî bir hâdise etrafında bir mecmuada gördüğüm şu satırlar üzerinde bilhassa durmak isteriz: «Medenî kanunumuzun aile adı lüzumuna aid maddesine cevab olmak üzere tanzim edilen soy adı kanun ve nizamnamesinin tatbikatı, düzeltilmek istenen isim müessesesini lisanî bir tereddiye düşürdü... Bir reklâm mütehassısı Ar kelimesini, bir maarif müfettişi Kültür kelimesini soy adı almı?. Ayni kelimeden yapılma Ariş, Arcan, Arseven türkçenin bağrına, bu arada soy adı tnüessesesinin ruhuna sokulmuş hançerlere benziyor! Bu gibi dalaletleri gördükçe (Türk kültüründe yangın var) diye haykırmamak, Türke, Türklüğe ve türkçeye hürmet uğrunda bir isyan edebiyatı istememek imkânsızdır.» Bu sorada elime geçen ve 623 Türkiyeli diven hediye etmlşlerdir. Ayrıca 11münevverin soy adlarını gösteren bir iis man işçileri de 800 çift çorab ve teyi yoklarken yukarıdaki mecmua mu 800 çift eldiven hazırlamaktadırlar. harririnin bahsettiği yangrna bütün dehşetüe şahid oluyorum. Türkiyenin en yan, Sümbülyan, Tombulyan ilâh... gibi, büyijk bir şehrindeki güzide sınıf men yahud Rumlara aid Araboğlu, Kayaoğsublarına aid olan bu liste, soy adı ka u, Kemençecioğlu, Sandalcıoğlu, ilâh... nununun nasıl nezaretsiz ve inzıbaisız gibi soy adlan, daha çok Türk ve Türtatbik edildiğini göstermektedir. Bunlar kiyeii değil midir? Hiç değilse yakm zadan banlannı kaydedelim: Zotan, Çan manlarda soy adı kabul eden halklarm ga, Mala, Nom, Ruso, Yola, Enç, İktu, meselâ bundan bir asır evvel «yan» lâOyal, Falay, Deyan, Arm, Höcek, Ça hikası soy adlaruu kabul eden Türkiye kııı, Gorbon, Kavurt.» ilâh. türkçenin ermenilerinin bu işte takib ettikleri selikasına, tarihine, eda ve ahengine ya usulle soy adı kanununu yeni ve Ibnî bancı ve ilk vehlede işitilmemiş bir mil ihniyetten mülhem bir tadilâta tâbi tutle'.in mensublannı işaret eder gibi gö nıak zaruretile karşılaştığımız aşikârrünen bu gibi adlardan başka bir de dır. Bu aşikârhk, aynile icra ve iflâs karuh, teşekkül ve terekküb itibarile gayri nınurda, borclar kanununda, aile hukukunda şu veya bu tadilâtı istiyen ve Türk diyebileceğimiz bir vasıf taşıyankr Türk hukuk siyasetine taalluk eden neşvardır. İşte bir kaçı: Akkor, Dilman, Erriyatın ihtiva eylediği bedahetten ^eri man, Eilgenbay, Hantug, Tuksavul, Dekalmamaktadır. riş. Birson, Somersan... ilâh. Keza bunSoy adı kanununda yapılacak tadi'âtla ların da bir taraftan Türk lisanı müessesesinin kaidelerine, diğer taraftan bu tadılâtm tatbik tarzı hakkında dü Türk aile ismi örfüne uygunsuzluğu aşi şündüklerimizi bir başka makalede ankârdır. Bahsi geçen isim listesinin içın latmağa çahşacağız. Maksadımız, 1940 do: Camcıoğlu, Uzunoğlu, Mıhçı, Paça senesi zarfındaki hukukî hareketleıi !ıoğiu, Kütükçüoğlu, Kaleci, Çobanoğlu, kaydederken bu arMfrbukoliftlİMrıımzın Demirli, Subaşıoğlu... ilhâ gibi kökü, e nazarı dikkatini, medenî kanunumuzun dası ve mensubiyeti Türk olanlann .kırkı. aile ismine mütealli^ n^aildeşin^. çevrb eeçmediğini söylersek hayret edilme olarak ihzar ve tatbik olunan soy adı ?in. Fakat asıl garib olan nokta, içinde kanununun tatbikatma celbetmekten, Ermeni, Rum ve Musevî vatandaşlarm millî vahdetuı ve tesanüdün sembolü oda isimleri bulunan bu listede Türk ol lan soj adı meselesini yeniden ele almamıyE.nlann soy adlarımn, Türk olanlavı ğı istihdaf edecek millî bir hukuk cerenınkinden daha çok Türk olmasıdır! yanı vücude getirmekten ibarettir. Filhakika meselâ Ermenilere aid Sarı» Ziyaeddin FAHRÎ Talebe velisi karilerimizden bazıları üstüste matbaamıza gelerek ayni meseleden şikâyette bulundular: Bir kısım orta mekteblerde yardımcı muallimler tahsisen fen derslerinde güç bahisleri izaha hacet görmeden henüz o ilme istinas peyda etmemiş talebeye: Kitabdaki formülleri kendi kendinize öğrenmeğe çalışın ve bahsin nihayetindeki meseleleri o formüllcre göre hallederek getirin! Diyorlarmış! Eğer talebe vaziyeti velilerine anlatırken mübalâğa etmeIstanbulda Fiat Murakabe ve ihtikârmişlerse velevki yardımcı da olsa bir la mücadele işlerine el koyan ve bundan muallimin bu şekilde hareket etmesi sonra bu işlerin takibatı ile meşgul olaintisab eylemiş olduğu meslekle mücak olan Ticaret Vekâleti teftiş heyeti tenasib değildir. Eğer, genc dimağlar dün Cumhuriyet müddeiumumihği ile bu kabil dersleri kitabdan kendi kentemsa gelmiştir. İhtikâr hâdiselerinin dilerine öğrenmeğe muktedir olsalaradliyeye sür'atle intikali ve tahkikatın dı memlekette mekteblere, hocalara tekemmülü üzerinde bu temaslar neticeve hattâ muazzam maarif teşkilâtına sinde yeni bazı esaslar tespit olunmuşhacet kalmazdı. Binaenaleyh, ister tur. dofrudan doğruya muallim, isterse yardımcı muallim sıfatını haiz olsun, Ticaret Vekâleti teftiş heyeti riyaseti bir öğretmen deruhde etmiş olduğu müfettişlerle beraber çahşacak mura dersin en güç bahislerini dahi talekabe memurları ekiplerini tanzim etmek beye çok etraflı ve geniş surette izatedir. ha muktedir olmalı, böyle olmayanYarın Ticaret Müdürlüğünde yapılar hakkında da aid olduğu makam laeak fevkalâde bir toplantıda Vökâletin tetkik ve teftiş neticesi icab eden direktiflerini ihtiva eden zarflar açılacak muameleyi yapmalıdır diyoruz, ve komisyon azasına okunacaktır. Ayni zamanda komisyonun kadrosu genişletilmekte olduğundan bu mücadelenin müsmir bir şekil alacağı anlaşılmakta MOTEFERR1K d:r. Geçenlerde imtihan yapılarak alman memurlar da bu kadroda çalışacaklardır. A»kerlerimize kışlık hediye Bir yandan kontrolün arttınlması, di ğer taraftan ihtikâr hakkmdaM cezaî Llmanlar umum müdürlüğü me hükümlerin teşdidi ile piyasadaki ihtimurları kahraman askerlerimiz ikârın mümkün olduğu kadar önüne geçin 1200 takım yelek, çorab ve elçileceği anlaşümaktadır. Istanbul Barosu umumî heyeti koridorunda içtima etmiştir. Celseyi, reis Hasan Hayri Tan açmış, ruznameye göre yapılacak ve görüşülecek işleri kısaca anlatmıştır. Bu sırada bir takrir verilerek, reis, aslî ve yedek azalar intihabının, ruznamedeki diğer maddelerden evvele alınması teklif olunmuştur. Teklif. bir reye karşı mevcudun ekseriyetile kabul olunarak, reis intihabı işine ge çilmiştir. Rey verihne ve tasnif. saat on bcş buçuğa kadar sürmüştür. Neücede, şimdiye kadar Baro idare meclisi azasından olan ve reis vekili sıfatile de çalışan Meldci Hikmet Gelenbeğin içtimada mevcud 207 kişiden 167 sinin reyile reisliğe seçildiği anlaşılmıştır. Avukat Omer Şevki, Hikmet Tekçe, Çataloğlu, Salih Zühtü Yeniceden müteşekkil tasnif heyetinin tespit ettiği bu neticeyi, o andan itibaren eski reis olan Hasan Hayri Tan, avukatlara bildirmiş, reisliği müddetince kendisine karşı gösterilen muhabbet ve müzaharetten dolayı teşekkür ederek, yeni reisi tebrikle, kendisine muvaffakiyet temennisinde bulunmuştur. Bu sözler alkışlanmış, eski reis, riyaset masası başmdan çekilmiş ve yerine yeni reis gelmiştir. Mekki Hikmet Gelenbe, de, alkışlar arasında, bu intihabla şahsına karşı gösterilen teveccüh ve itimaddan dolayı teşekkür ederek şimdi aslî ve yedek aza intihabına sıra geldiğini belirtMekki Hikmet Gelenbeğin mevcud 207 kişiden 167 sinin reyile reisliğs se çilmesine mukabil baro azasından başka baza zatlar da reisUk için rey almışlar, lâkia ekalliyette kalmışlardır. Bu arada eski baro reislerinden Sadeddin Ferid Talay, 29, Hasan Hayri Tan 6, Halil Hilmi Uuguner 1 rey aldıkları gibi, avukat Necati Yalıma 3, Tahir Tanere 3, Hüseyin Sadeddin Arele 2, Kenan Ömer Önerel, Ali Galib Bektaşa 1, Ali Haydar Özkente 1 rey verilmiştir. Baro idare meclisine aslî ve yedek aza intihabı rey pusulalannın tasnifi netcesinde reylerin dağıldığı görülmüştür. Bunun üzerine bu celsenin devamı olarak gelecek hafta tekrar içtima edilmesi ve en çok rey alanlar arasında balotaj yapılması kararlaştırılmıştır. Diğer ta raftan, adliyede yapılması temenni olunan ıslahata mütedair olmak üzere baro komisyonunun hazırladığı raporun müzakere ve münakaşası da gelecek haftaya bırakılmıştır. Dünkü içtima, saat on sek'z buçukta bitmiştir. NALINA IHEM MIHINA Bugünkünden çok daha iyi günler göreceğiz aşvekilimiz Doktor Refik Saydam, 11 inci Tasarruf ve Yerli Mallar haftasım güzel bir nulukla açtı; bir senelik iktısadî ticarî ve malî vazi j etimizin eksiksiz, fazlasız bir bilânçosunu yaptı. Mtıhterem Başvekil, geçen sene, milletten iktısadî vaziyetimize tam bir itimad gösterilmesini ve istihsalin kabil olduğu kadar artırümasını istemişti. Memleket, onun bu arzusunu heyecanla ve ımanla karşıladı; inandı ve çalıştı. Doktor Refik Saydamın yaptığı bilânço, muvaffak olduğumuzu vuzuhla gösteriyor, yıllardanberi görülmemiş tabil afetlere rağmen, harb denilen belâya rağmen istihsalimiz de, inancımız gibi artmıştır. Türkiye, hiçbir iktısadî buhrana maruz kalmamıştır. Çekilen sıkınılar i»e, diğer muharib ve gayrimuharib milletlerin çektikleri ve Büyük Harbde bizzat bizim çektiklerimiz yanında hiçir. Harb, en uzak memleketlerde bile tesiri görülen bir afettir. Bizim memleketimiz ise, bu afetin mihrak noktasuıda addolunabilir. Akdeniz yolu kapannuş gibidir. Karadeniz yolu açıktır anıma, bu deniz zaten kapah bir denizdir. Harb Karadenizin pazarlarını da sarsmıştır. İktısadî işler, dış ticaret harbe hizmetten başka hiç bir şey düşünmiyen siyasetin îlinde birer silâhtır. Almanya ile imzaladığımız küçiik bir ticarî anlaşmanın tatbik sahasına girmesi için aylar geçmiştir. Harb vaziyetleri, Fransa ile yaptığımız anlaşmayı sıfırdan da aşağl indirmiş, Türkiye İngiltere ticaret mukavelesini yeni baştan tanzim etmek saruretini dogurmuşrur. Bugünkii meçhullerle dolu vaziyette, memleketin iktısadî şirazesini bozulmaktan korumak hakikaten fevkalâde bir marifetrir. Doktor Refik Saydam kabinesi, Cumhuriyet rejimi bu marifeti göstermiştitr. Türkiye, bugün, harb yüzünden en az sıkıntı çeken memlekettir. Şikâyet değil, şükredecek \Tiziyetteyiz. Büyük Harbin acısını tatmış ve unutmamış olan nesiller, yaluız şükretmektedirler. Tek şikâyeümu, fıatların yükselmesinden, daha doğrusu ihtikârdandır. ünkü, harb içinde bazı maddelcrin fiatlarını yükselmeden menetmek imkân haricindedir. Biz, Allaha şükür, harb haricindeyiz amma harbin tesirleri haricinde defiliz. Bu itibarla memleketimizde yetşmiyen maddelerin pahalanması ve onlar pahalanırken de umumî ıir hayat pahaulığının doğması zaruridir. Teftiş heyeti dün Dün Adliye koridorlannda yapılan içtimada Baro reisi değiştirildi Müddeiumumilikle Istanbul Barosu umumî heyeti; dün miştir. Bundan sonra da, aslî ve yedek temasa geçti İstanbul adliyesinin ticaret mahkemeleri azalar için rey atılmasına başlanmıştır. Doğru değil mi? Babkesir barosunun kongresi Bahkesir 14 (Hususî) Balıkesir mın taka barosu bugün kongresini yaptı. Bütçesini 2390 ve müzaharet kısnunı 1040 lira olarak kabul ile Tevfik Başaran'ı riyasete seçti. İdare meclisi azalıklarına eskilere ilâve olarak Bürhan Yener, Şamil Güleç seçildiler. Davalar bir mahkemede görülecek Istanbul adliyesine gelen Millî Korunma Kanununa muhalif hareket hâdiselerine eid davalar, bundan sonra umumiyetle İstanbul ikinci asliye ceza mahkemesine yollanacakür. Bu suretle, ayni esastan muhtelif davalar ayni mahkemede birleşecektir. İktısad haftası Özel Okullar U. devam ediyor Nudurlugu Dün mekteplerde faideli konferanslar verildi Vekâlet, bu teşkilâtın kadrosunu tedkik ediyor ŞEHİR 1ŞLERİ Konservatuar nerede yapılacak? Maçkada inşaatı ikmal edilmeBir kaç sene evvel Maarif Vekâletinİktısad ve tasarruf haftasmın üçüncü miş olan İtalyan sefaretinin Bele. günü de istifadeli bir surette geçmiştir. de kurulan umum müdürlükler arasındıyeye devredildiği malumdur. Bu binanm Belediyeye devrile Konser Dün yemiş günü olduğu için bir çok da, hususî, ecnebi ve ekalliyet mektebvatuar ittihazı düşünülmekte ise de mekteblerde toplantılar yapılmış, Bu lerinin işlerine bakmak üzere bir de «ÖKonservatuarın daha ziyade Şeh mevzu etrafında konferanslar, müsame zel okullar umum müdürlüğü» teşkil ezadebaşı gibi orta halli halkın ço reler verilmiştir. Ayrıca davetiilere dilmişti. Vekâlet, umum müdürlüğiin cuklarının devam edebilecekleri bir memleketimizde yetişen yemişler dağı teşkilâtını yeniden tetkike başlamıştır. Özel okullar müdürlüğü muavinlikmuhitte yapılması fikri kuvvetlidir. tılmıştır. İhtikâra gelince, hükumet bu ejderle Galatasaray lisesi Ortaköy şubesi tale lerinde vilâyet ilk tedrisat müfettişleri Dlğer taraftan Maarif idaresi bu blnanin inşaatının lkmali ile bura besinin saat 14,30 da konferans salonun çalışmaktadır. Muhtelif mıntakalarda a •Iindcn gelen mücadeleyi yapmaktadır; da çok talebenin okuyabilecegi leylî da verdikleri müsamere çok güzel ol çılan köy enstitüleri müdürlüklerine ilk fakot ihtikârda şeytana pabucunu ters bir lise vücude getlrilmesi için alâ muştur.. Bir çok talebe velisinin hazır tedrisat müfettişlerinin tayin edilmesi ü giydiren bir iblis dehasile işini görmeği kadar makamlara müracaat etmiş bulunduğu müsamerede haftanm gayesi zerine, bu vazifede münhaller hasıl ol ilir. O, yedi başlı bir ejderdir ki siz Darülâcezedeki hâdise Bu mandalar ne oluyor? Çamur Bekçi ve aylığı Bu mandalar ne oluyor? Manda dehşetli bir şeydir. Benim ödüm kopar. Size de ihtiyatlı ohnayı tav. Akşam eve dönüp te sofraya oturDiye Üsküdar, yağmur. kâtib, çamur siye ederim. dukları zaman eti göremeyince sormuş. hıılâsa İstanbula aid bütün hususiyetKaragöze, HaciHalbuki kadın eti gündüzün gelen leri bir araya toplıyan bu şarkı da gösvad sorar: komşuları ile haklamış ve akşama pi. teriyor ki; iki meydan ve üç caddesini Karagöz, tavuşirecek şey kalmamış imiş. Ne yapsın asfalt yapmakla İstanbulun şiirine girğun neresi yenir? işi yalana vurmuş: miş olan çamuru ortadan kaldırmak ka Saf Karagöz ce. Aaaa, efendi! Sana söylemeye u bil olamıyor.. vab veremez. Hacinuttum. Senin gönderdiğin eti kedi Bekiç ve ayh" vad olanca ukalalığı ile: yedi. Hangi kedi? Aman efendim. Onu bilemiyecek Nizama boynu Bizim sarı kedi yok mu? işte o muz iğri. Bekçi ayne var! Derisile gerisi! der ve Karagö. kâfir yedi. zü utandırır. lıklarını da bir ni Nasıl yedi yahu! İki okka eti? Arakdan: zama bağlamışlar. Inan olsun yedi. Ya mandanm neresi yenir? diye Herkes oturduğu Getirsene bana şu kediyi. Aşaeorar. Karagöz öğrendi ya! Hemen: ğıdan kantarı beraber getir! demiş. Ke yerin icarının yüz. Derisile gerisi! der ve mahcub o. di ve kantar gelmiş. Hoca kediyi kan. de birini vereceklur. miş. Bir maliye tara vurmuş. Tamam iki okka! Halbuki aziz okuyucularım İstanbulda Yahu! demiş, gördün ya iki okka. memuru ahbabım var: mandanın eti yenir, sütü içilir, kayEğer bu iki okka, bizim et ise kedi ne Verginin on beşte biri demektir. mağı ve yoğurtu eklolunur. Lâkin kimrede? Kedi ise et nerede? dedi. Bilenler hesabını etsin. Benim kase farkında değildir. Bizim arkadaşa da sordum: ra cümlem zayıftır. Bir kasab dostum var. Geçende bana E nerede bu mandalar öyle ise? Bu nispet üzerinden para tahsilâtı dedi ki: O Hocamn karısından daha malu başlaymca birçok âlî mekteb mezunu. Salhanede her gün yüzlerce man matlı çıktı: nun bekçiliğe talib olacağı söyleniyor. da kesiliyor. Kasab dükkânlarından Beyoğlunun yarısı manda eti yer, Eelki de tevatür. Yalnız arkadaşlarım. hiçbirinde manda satılmıyor. E, ne o sığır niyetine ve farkmda olmadan. dan birisi var. Bulunduğu kazaya şöyle luyor bu mandalar? diye bir sorsanıza! Dedi. Farkında olmadıktan sonra ne bir istida vermiş olduğunu hikâye etti: Şimdi size bir ufak Nasreddin Hoca zaran var. İnsan dayak bile yer. «Bendeniz lise ve âlî mekteb mezunufıkrası yazacağım. Ama: Lâkin bu manda dehşetli birşeydir, Artık illâllah bu Nasreddin Ho dedim ya! Adamın parasım iç etmek yum. Sıhhatim yerinde ve ilelü em ca dan! demeyin rica ederim. Şimdiki için deve yaptıkları gibi memleketini razdan âri olduğuma dair tabib rapohalde hatırasile neş'elenebildiğimiz ye iç etmek için manda yaparlar. Manda rile erbabı namustan olduğuma dair gâne adamcağız budur. Bırakm biraz da geldi mi, boyunduruk ber?'~ '»'ir. mahalle ilmühaberim de ilişiktir. Münhal olduğunu duyduğum Sormagir maistifade edelim. Kim bilir. yarm HoÇamur hallesi bekçilişine talibim. İmtihanımm canm ahfad'ndan birisi çıkar da, her Sevemiyorum müicrasile mezkur bekçiliğe kayrılmaklı. yazd'sımız fıkra üzerine: barek şeyi! Kendi ğımı dilerim.» *48 Üçüncüteşrin tarihli Cumhuriyet mahmız olmasma Arzıhalini almışlar. Kaydetmişler. gazetesinde büyük dedem Hoca Nasred rağmen şu çamur' Neticeyi öğrenmek için de kendisine: din merhuma atfen yazılmış olan bir sevemiyorum. Paçr Arada kazaya uğrayın! diye tavfıkra gördüm. Kendisi hali hayatmda larımdan başlayr siyede bulunmuşlar! bu gibi malâyani şeylerle meşgul olma ense köküme ka mış ve muhitine hürmet ve muhabbet dar çıkışındaki yıistanbulda oturduğu için çocuk ümidtelki etmiş bir adamdı Dedem hak hşıklığı da ayrıc? leniyor Biz de kazay uğrıyacak diye kında yanhş telâkkilere mahal verecek tahammülfersa! tasalanıyoruz. Onun hesabına göre Taolan mezkur fıkranın ona aid olamıyalimhane, Maçka, Şişli, Cihant»ir gibi Bektaşıya sormuşlar: casınm tavzihan ve ayni sütunda neş. yerlerde öyle mahalleler varmış ki; bek. Yahu dede sultan! Hiç yıkanmırini matbuat kanununun maddei mahçi ayhğı «mahiye?. bin beş yüz, iki bin yorsun! Nedir bu sudan ihtirazın? lirayı buluyormuş! susc>'i mucib'nce temenni ederim. İm Aslımız topraktır. Su jle oynamıza: Merhumım on beşinci batm ah Mes'uliyeti yok. meşguliyeti yok. Elya gelrflez, çamur oluruz. demiş. farhndan: Falan Filânıe,wel.» Güzel Istanbulumuzun da birçok de bir düdük, belde >bir piştov. Ve geDiye tavzihnameler gelmeye başlayın. meydanları, caddeleri ve geçidleri as celeri mahalleyi keştügüzar. ca sizde de bende de şafak atar. Onün falt olmasına rağmen aslı mutlaka topNe eskisi gibi saat başı vurmak. ne için bıkkmhk göstermevin de dinleyin: rak olmalı ki; bir sağnakta her taraf yangın bağırmak, ne de evlere sakaHoca bir gün eve iki okka et pön çamur oluyor. Hattâ bir tarafı lebider lık etmek var. Bundan güzel iş mi olur? dermiş. Akşanıa kebab yapsmlar diye va. diğer t?rpfı Yenicamii şerif olan Eİnşallah kayırırlar da seviniriz! de tenbih etmiş. 1 minönünde bile. r Yazan: BURHAN FELEK 1 Darülâcezede Hasan isminde bir çocuğun bıçakla diğer iki çpcuğu yaraladığı yazümıştı Belediyenin yaptırdığı tahkikata nazaran, bu çocuk evvelce Darülâcezede iken büâhare Beykoza yatılı köy mektebine gönderilmiştir. Anormal olan Hasan, orada muallimlere karşı gelmek, talebeleri dövmek gibi hare ketlerde bulunmuş, bilâhare gene Darülâcezeye nakledilerek idarenin ayakkabıcılık öğretilen atölyesinde çahştırılmakta iken bir akşam atölİstanbulun çamuru an'anesine, edebi yedeki kunduracı bıçaklarından birini cebinde saklıyarak bu vak'ayı yatma, musikisine girmiştir ayol. •tÜsküdara gider iken aldt da bir yağyapmıştır. Hasan polise teslim ediltnur» m'ştir. Cocuklardan birinin yarası «Kâfibimin paltosu uzun eteği çamur» agır, diğerir.in hafiftir. Tashih Dünkü sayımızdaki türkoloji ba. hisleri makalesinin birinci sütu nunda «Roman dilleri» denilecsk yerde yanlışlıkla Rumen dilleri çıkmiştır. Moliere'de 17 nci asır yerine 18 inci asırda gösterilmiştir. İtizar eder ve düzeltiriz. etrafında bir konuşma yapılmış, çocukların teşkil ettiği Miki caz tarafından, meşhur musikişinaslara eid nefis parçalar çalınmıştır. «Bolesül» mevzulu monolog ile «kiralık hane» komedisinde gösterdiklri muvaffakiyetten dolayı sa londa bulunanlar, talebeleri büyük bir takdirle alkışlamışlardır. Yüksek İktısad ve Ticaret mektebinin «tasarruf haftası. günü yarındır. Bu münasebetle saat 14,30 da mektebde bir toplantı yapılacaktır. Bundan başka Üniversite İktısad Fa kültesi de yarm saat 16 da büyük bir toplantı yapacaktır. Hazırlanan prugrama göre, istiklâl marşmı müteakıb rektör Cemil Bilsel bir açış nutku söyleyecektir. Rektörden sonra sırasile Sinop meb'usu profesör Yusuf Kemal Tenginşenk, İffet Oruz, Doçent Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ve iktısad talebesinden bazıları ile dekan profesör Omer Celâl Sarç, iktısad gününün ehemmiyeti hakkında muhtelif mevzularda söz söyle yeceklerdir. Yurddaş! Türk ordusuna güvendiğin gibi Türk parasına da güven. Ulusal Ekonomi ve Arttırma. Kurumu muştur. Maarif Vekâleti özel okullar umum müdürlüğünde yeni bir teşküât yapacak, burada çalışan müfettişleri vilâyetlerdeki münhallere tevzi ederek yerlerine bu işte ihtisası olanlan tayin edecektir.. Mevcud teşkilâtta yapılacak yenilikler arasında İstanbul Maarif Müdürlüğün de bir büro tesisi de vardır. Büro, bütün çalışmalarında doğrudan doğmya, merkezle muhabere edecektir. Bu hususta icab eden talimatname yakında çıkarıiacaktır. ÜNlVERStTEDE İktısad Fakültesi talebelerinin çayı İktısad Fakültesi talebeleri hasılatı ile kahraman askerlerimize kışlık hediye alınmak üzere dün Taksim Belediye kazinosunda bir çay tertib etmişlerdir. Üniversite Rektörü Cemil Bilselle bir çok profesörler hazır bulunmuş, bir talebenin nutkuna cevab veren Rektör sanlı Türk askerlerinden sitayişle bahsederek: « Onlar sayesindedir ki, biz hududların içinde bu kadar emin ve müsterih yaşıyoruz» demiştir. bir başını ezerken öteki başı hareketc elir. Yalnız unutmamak lâzımdır ki her şeyde olduğu gibi, ihtikâr karşısında da halkla hükumet elele vererek milletin mukavemet kudrctini kemirmeğe çalışan bu vatan haininin kaç kafası varsa hepsini birer birer ezecektir. İcab ederse daha şiddetli, daha cezri tedbirler alınacaktır. Büyük Harbin o korkunc ihtikâr hailcsinin tekerrür etmesine imkân yokrur. Buna halk da, mubtekirler de inanmalıdır. İcab ederse, kaçakçılık mahkemeleri gibi ihtikâr mahkemeleri de kurmak ve milletin iyiliği namma en şiddetli cezalan tatbik etmek de mümkündür. Muhterem Başvekil, nutkunun başında e sonunda, Büyük Millî Şefin 8 sene ^^•elki direktiflerinin, iktısadî savaşımızın parolası olduğunu söylediler. Onun htı direktifî, her parolası, bir hakikatten ilham almış ve bir hakikat olmuştur; bu defa da öyle olacaktır. İtimadla, imanla çalısacağız ve bu iktısadî kavgadan da muzaffer çıkacağız. Muhterem Başvekil «Bugünkünden çok daha iyi günler göreceğimize eminim» dedi. Buna bütün milletin ünanı tamdır. B. FELEK Muharrir, bugün y:;zı yazacak bü vagünkü kadar güzel yazılar doğurabiziyette değildi. Barsaklarındaki bu fp= KUçUk hikâye lirdin Ben, nihayet belki senin evde runtu mu, yoksa ruhundaki burkuntu rahatım temin ederek ve hayatını şenmu buna mâai oluyordu? Onu pek iyi lendirerek çalışmanı kolaylaştırıyobilmiyordu. rum, işte o kadar Halbuki yazın en tatlı devirlerinden Müfid Bey, Feridenin zayıf damanbirinde bulunuyorlardı. Bostancının nın kabardığı şu sırada demtnki fikbu tenha köşesinde hava nekadar ılık, rini tatbik sahasına koymanın tam sıgök ne kadar parlak ve deniz ne kadar sayesinde kabil olmuştu. retini gösteriyorlar Şu Saime hiç de rası geldiğine kani oldu. durgundu. Gözün birinden bir kâğıt çekerek Zaten her aile yuvasmda öyle de İyi hareket etmedi doğrusu Ama, Müfid Bey, çahşmıya istidatsızlığığil midir? Kadın veya erkekten biri Nahid huysuzmuş, çapkmmjş Bu ka üzerine acele acele birkaç satır karanın sırrını kendi kendine çözmeğe ça. hükmeder, söyler, öteki dinler ve su dar sene çekti, gene bağrına taş basıp ladı, ısiak cümlelerin üstüne bastıra. lışırken kapı çahndı. Biraz sonra kasar. oturmalıydı. Çünkü bunlara sebeb cağı kurutma tamponuna uzanabilmek * nsı Feride Hanım içeriye girdi. Müiçin ayağa kalktı. Feride Hanım: Müfid Beyle Feride Hanımın aile gene onun biçareliği, pısırıklığıdır fide bir zarf uzatarak: Kaç saattenberi, dedi, masanın jruvalarmdaki vaziyet Nahidle Saime Adanı cvlenmemiş, yahud, başka tür Postacı imiş, dedi, mektub galiba nin evlerindeki vaziyetin tamamüe ak lü bir kadma düşmüş olsaydı, bugün, başmda oturduğun halde önündeki Nahidden... Onun yazısına benziyor, si idi. Müfid sabahtan akşama kadî oda senin gibi meşhur muharrirler sı kâğıtlar bembeyaz durup duruyordu. değil mi? Şimdi ilham perisi karşma gelince çalışır, üstelik bazan alış verisle de rasma geçecekti Müfid Bey, zarfı yırtarken başını meşgul olur, Feride, yalnız üstün. Müfid Bey, karısımn hangi mevzua derhal birşeyler çizikthdin ama, pek salladı. Fakat mektubu okumıya baş körü lıizmetçiye nezaret eder, geri kagirmek ve kendisine neler söylenmek kısa oldu laymca yüzü buruştu, rengi sarardı. lan zamanını ziyaretlerde, gezintilerM'ifid Bey kansının saçlarını okşıistediğini birden kavramış, her günkü Çoktanberi beklenen hâdise nihayet de geçirir, lâkin gene yomunluk ve şibi gene dalkavukluk ettirmek arzu yarak: vukubulmuştu. Nahidin karısı eşyası. fedakârlık bahsi açıldığı vakit en büsuna düştüğünü pekâlâ anlamıştı. He Elbet yavrum, diye cevab verdi, nı toparlayıp annesinin evine gitmişti. yük hissenin kendisine isabet ettiğini le bugün onun için bu, kat'î bir mec senden ilham almadan ben ne yazaNahid, Müfidin otuz senedenberi ar söyler dururdu. Sonra, Müfidin şöhburiyet sayılırdı. Çünkü yalnız kalan bilirim ki Kısa olmasma gelince, kadaşıydı. Mekteb sıralarında beraber retini temin ettiği, mevkiini yükseltNahidi, biraz avunması için köşke ça yalnız kaldığı için gelip bizle oturmaokumuşlar, mesleğe de birlikte gir tiği, kazaTicım arti'dığı teranesini de ğırmak niyetinde idi. Feridenin, gu sını ve biraz teselli bulmasmı rica eC mişlerdi. Uğraştıkları mevzular da ağzından düşürmezdi. ruru ve izzetinefsi okşanmadan buna tiğim Nahide daha fazla lâkırdıyı uyekdiğerinin ayni idi: Roman, hikâye, Müfid, karısını kırmamak, yuvası muvafakat etmesi imkânı var mıydı? zatmamak icab etmezdi zannederim... fikrî makaleler Çok iyi söyledin yavrum, dedi, nı bozmamak için ses çıkarmaz, isyan O vakit Feride Hanım kocasınm Facia, Müfid Bey kadar Feride HaNahid, Saime ile ovlenmemiş olsaydı, kendi fikrini almadan böyle bir davet etmezdi. nımı da müteessir etmişti: hiç şüphesiz istidadını daha fazla in. yapmasına kızmak istedi. Fakat de On beş senelik karı koca bunu Akşam karanlığı çökmak üzere idi. kişaf ettirmek imkânını bulurdu. Hal min, bütün mevcudiyetini kendisine yapmalı mi idiler, diyordu, ne ise ki Muharrir romanma yeni bir fasıl ilâ. buki, ben bilâkis sana tesadüf etmemiş medyun olduğunu söyleyen bir adama onların da bizim gibi çocukları yok ve edemiyeceğine tamamile kanaat ge olsaydım. sade hususî hayatım itibari böyle küçük birşey için itiraz edilir Fakat Saime çok uysal, zavallı bir ka. le değil eserlerim noktasından da ök miydi? Yalnız hafifçe somurttu ve taşı dındi... Böyle bir ayrıhğa teşebbüs tirdiği için kâğıtlarmı toplayıp masasüz kalacaktım. gediğine koymak hevesile: edeceğini hiç de ummazdım Demek, nm gözlerine yerleştirmekle meşguldü. Feride, geldi yazıhanenin karşısmdaki Haydi oradan, diyerek kocasınm Feride Hanım güldü, içinde, yemeNahidin huysuzluklarına, çapkmlıklağe alıştığı reçel veya şekerlemeden burnuna parmağile dokundu, biraz evrına artık dayanamıyacak bir hale iskemleye oturdu: Bak, dedi, görüyor musun yav. mahrum kalmadığını gören bir çocu vel r'.übaleğa ediyorsun dememiş miy« geldi, herşeyi göze aldı. rum, dünyada ne kadınlar var Za ğun memnuniyetini duymakla bera dim... Bak şu mektubu bana hiçbir şey Evet, Feride Hanımın mütaleası vallı, biçare mahluklar... Büyük bir ber bu sevinci belli etmek istemedi: sorm^dan yazıverdin, halbuki sen ro^ çok doğru idi. Tabiatları, supeleri bir değeıleri olmadığı halde kocalarının Mübaleğa ediyorsun Müfid. diye manlarını, hikâyelerini hep benden birine uymıyan bu iki ihsanın şimdi genc mevcudiyetlerine tahammül et cevab verdi, senin muharrirliğe istida ilham alarak yazdığmı iddia ediyorye kadar beraber yaşayabümeleri an melerini bir nimet saymıyorlar da, dm mi'h^kkak ki Nahidden çok fazla dun... Yalancı! cak Saime Hanımıa sabrı, fedakârlığı onları yüzüstü bırakıp kaçsıak cesa Bana da rastgelmesejdin, belki b u . Hâdiye İCLÂL a Ilham perısı