31 Mart 1939 CUMHURİYET SON HâdiseSer arasınaa Demokrasilerin mazereti emokrasilerle dostlan niçin mi birleşemediler? Çünkü demokrasilerle dostlan arasında büyük menfaat ihtilâfları var. Demokrasiler kapitalist ve emperyalist nizamın başmdadırlar, dostlan bu nizamı devirmeğe çalışıyorlar. Bunların birleşebilmeleri için ya birinin sermaye sisteminden ve müstemlekelerinden, ya ötekinin dünyayı yirmi iki senedenberi fitillemeğe çalışan ihtilâl hareketinden vazgeçmesi, yani iki taraftan birinin kendini inkâr etmesi lâzım. Bu, demokrasilerin dış polikalarındaki tezad. Onlarm iç bünyeleri de ayni tezad içinde: Partiler birbirini yiyor. Mecburî askerlik olsun mu, olmasın mı? Kabineye filân nazır girecek mi, girmiyecek mi? Ekonomi dirije mi, ekonomi oryante mi? İzin veriniz de ben size, bir kere daha, bu münakaşaların teşhisini koyayım: Bizans! Nasyonalistlerle dostlan nasıl mı birleşebildiler? İç ve dış politikalarım birbirine bağhyarak: İçeride antikomünist, dışanda antikomintern. içeride ve dışanda müşterek hedef. Tezadsız ve tereddüdsüz iç ve dış politika. îçeride ve dışanda, Büyük Harbdenberi dünyanın altını üstüne getirmeğe savaşan ihtilâl hareketine karşı, Tokyodan Madride kadar bütün orta Asyayı ve orta Avrupayı içine alan bir milliyet seddi. Yeryüzünde kimsenin sağ, sol tercihine karışmıyalım. Dileyen millet sosyalist, demokrat, istiyen de nasyonalist olur. Türk davası büsbütün ayn. Ben bu satırlan yalnız vakıaların mümkün olduğu kadar aydınlık ve objektif izahı için yazıyorum. Soruyorlar: Mihver dağılacak mı? Eğer demokrasilerin ümidi buna kaldise, hürriyet sevdalılan için, felâket. Mihver bütün hedeflerine varmadıkça, azası arasında pay kavgasına düşmez. tlk ihtilâf hepsi için ölümdür. Bir de bu mihver, sermayenin bekçiliğini yapıyor, kapitalist demokrasilerin kendisine hücum etmek isterlerken bir elini şakaklanna, bir elini de kasalarına koyarak düşüneceklerinden emin. Ve demokrasiler düşünüyorlar. Eminim ki bu, yerinde bir düşünüştür. «Bunak demokrasiler!» demeyiniz. Onlar bunamadıklannı, fakat yeni bir sırra erdiklerini bu sajeslerile ispat ediyorlar. Ne yapsmlar ki şimdilik bir çıkmaz içindeler. Tarih onlan büyük tezadlannın içine kilidledi. Yoksa böyle şaşırırlar mıydı? Hepsi, daima hayranlığımıza lâyık büyük milletler. Fakat, tarihin iradesi onlardan daha büyük. Çocuk ve terbiye Dahilî harbin sonu Franko kuvvetleri Valansiya'ya girdikten sonra birçok tetkikat ^ yaptılar Paris 30 (a.a.) Madrid'in tesli minden sonra İspanya sefiri, gazetecilere beyanatta bulunarak General Fran ko'nun kazanmış olduğu muzafferiyetin îspanya için adilâne ve feyizli bir sulh devresi arzu eden herkesi metnnun et mesi lâzım gelmekte olduğunu söylemiştir. Sefir, son zamanlarda iki taraf arasmda bir uzlaşma yapılacağına dair beslenilmiş olan evhamın ve ümidlerin tehlikeli olduğunu beyan etmiştir. Sefir demiştir ki: « İki muharib taraf arasında bir anlaşma yapılması maddeten gayrimümkündii. Böyle bir anlaşma, gizli ve müsaid anda kanh bir mahiyet almağa hazır bir harb halinin devamından başka birşey olmıyacaktı. Franko, fethedilmiş olan eyaletlerde ittihaz etmiş olduğu hattı hareketle mağlublan kendi lehine kazanabileceğini ispat etmiştir. Şurasını da unutmamak lâzımdır ki, İspanya, bu imtihandan yeni tarihî vazifesine aid hissi incelemiş olduğu halde askerî bakımdan çok daha kuvvetli ve binnetice şeref çerçevesi dahilinde sulhun menfaatine hızmet etmeğe daha ziyade hazırlanmıs olarak cıkmıştır.» Tabiat ve Benim kırk yıldanberi mürebbiden istediğim birşey vardır. Talebesini evlâdı gibi sevmek. İçten sevip dıştan şımartmamak!. Lâzım olan budur. Canım, insan kendi evlâdını bile asi olunca sevemiyor. Elâlemin çocuklarını ne dıye sevsın? Diyeceklere karşı biraz filozof olmalarını rica ederim. Çocuğun asi olmasının da sebeblerı vardır. Bu sebeblerın yüzde seksenini gene kendimiz hazırladığımızı hatırlıyacak olursak onlan mazur görürüz. Çocuğumuzu doğduğu günden itibaren seve seve şımartıp başımıza çıkardı ğımızı unutmıyalım. Büyüdükçe şımarıkhğı artan ve her istediğini de yaptırmağa alışan çocuk bir gün gelir yapamıyacağımız şeyleri de istemeğe kalkışır. İstediği olmayınca da asi olur. Çocuk daha birkaç aylık iken güleryüzden ve surattan anlar. Güler yüze karşı onun yüzünde de bir inbisat hasıl olur; o da güler. O zaman siz birden sorat ederseniz, o inbisat zail olur, ona bir durgunluk gelır. Bu değişikliğin sebebini anlamak ister gibi gözünü gözünüzden ayırmaz. Terbiyenin bu devirde başlıyacağına bu, bir alâmettir. Gülmek ona bir mükâfat; surat etmek bir cezadır. Vaktile de söylediğim gibi gülen gözlerin üstünde icabına göre çatılan kaşlar olmazsa terbiye de olmaz. İşte bu gülen gözlerle çatılan kaşlar yok mu? Bunlar ceza ve mükâfatın iedal birer sembolüdür. Keşki çocuk yetişip adam oluncıya kadar bu esaslı iki unsurdan başka bir terbiye vasıtası görmese! Bu vasıtanın ailede, mektebde müessir olması için mürebbinin talebesini sevmesi ve kendini ona sevdirmesi lâzımdır. Böyle olursa onu anlar ve mazur görür. Bilirsiniz ki çocukta pasyonlar galebesi kolay olmıyacak kadar kuvvetlidir. Buna mukabil düşüncesi, muhakeme kabiliyeti az dır. Istikbali kendisine düşündürecek kadar tecrübeli bir mazisi yoktur; yaşı gibi tecrübesi de azdır. Bunlar çocuk suçlannı affetirecek öyle şeylerdir ki sonu pot gelmese ceza mefhumunu ortadan kaldır maya bile varır. Bununla beraber muhakkak ceza lâzımdır. Yarın da mes'ul vatandaşını yetiştirecek olan bizler gözümüzü hale değil, atiye dikeceğiz. Bugün söz dinlemiyen, ve vazifesini yapmıyan, talimatnamenin yasaklarına kulak asmıyan, yalan söyliyen, arkadaşının malma el uzatan, küçüğünü döven, büyüğüne karşı gelen, millî duygulara yabancı kalan küçük bir vatandaşın ileride yurddaşlarına karşı durumu ne olacağını, ceza kanununun kendisini nasıl karşılıyacağını düşünmeğe mecburuz. Onu kendi haline bırakmak yurda hıyanet, emanete hıyanettir. biz İHEM NALINA M1HINA Yazan: AL1 KÂMİ AKYÜZ İtalyan Kralının tebriki Roma 30 (a.a.) Kral, General Franko'ya bir telgraf göndererek nasyonalist kıtaatınm muzafferiyetlerini tebrik etmiş ve gerek kendisinin, gerek İtalyan milletinin Franko'nun muvaffakiyetleri karşısındaki hayranlık hislerini bildirmiştir. Kral, bu telgrafnamesinde bilhassa şöyle demektedir: «Memleketinde, medeniyetin muzaf fer olduğu ve adaletin doğduğu büyük dost milleti selâmlarım.» Valansiyada tevkifler Burgos 30 (a.a.) Valansiya'dan bildirildiğine göre, şehre giren nasyonalist kıt'alar sabık millî müdafaa komitesinin bazı azasını tevkif etmiştir. Nasyonalist kıt'alar, şehre girmelerini müteakıb, Castalar meydanmda bir geçid resmi yapmışlardır. Geçid resmini müteakıb meydanda General Aranda'nın da huzurile büyük bir dinî âyin icra edilmiştir. Hachanın makalesi Filistinde vaziyet Çek Alman milletleri Bir Yahudi polis iki arasında karabet varmış Arabı öldürdü Berlin 30 (a.a.) Bohemya ve Moravya Alman himaye idaresi reisi Baron Vooşneuranth, Europaische Revue mecmuasında Pragdaki vazifesini, ezcümle §öylçtavsif etmektedir: Kudüs 30 (a.a.) Son 24 saat zafında İngiliz kıtaatı, civar mmtakalarda vâsi mikyasta polis harekâtı icra etmişlerdir. Bu kıtaat, aralarında meşhur çete reisi Fahri Hamad da bulunan birçok Arab asisini tevkif etmişlerdir. « Vazifemin derin manası şudur: Kendisini Almanyanın himayesine tesTaşocağına hücum lim eden bir ırkı, Alman milletinin nasıl Hayfa 30 (a.a.) Asiler, bir Yahuinkişaf ettirmesini bildiğini nasıl tabiî hak diye aid olan bir taşocağına taarruz et . larına hürmet ettiğini ve şeref ve haysiye mişlerdir. Bir Arab, telef olmuş ve biri tine dokunmadan o ırkı nasıl, kendi I kadın, üçü çocuk olmak üzere beş Arab tarihî, coğrafî ve siyasî mukadderatma yaralanmıştır. isal ettiği hayat cemaatine kazandığını Bir Yahudi polis, iki Arab öldürdü bütün dünyaya göstermektedir. Hayfa 30 (a.a.) İki Arab, bir Führer'in Bohemya ve Moravya hak Yahudi polisinin kurşunile telef olmuş kındaki emirnamesinin tazammun ettiği tur. idarî, kültürel, ve siyasî çerçeve, Çek Çanakkale valiliği milletine kendi zengin meziyetlerînin serAnkara 30 (Telefonla) Esklşehir best inkişafım temin edecek ve Bohem valiliğine tayin edilen eski Çanakkdle ya ve Moravya memleketini kültürel ve meb'usu Şükrü Yaşın, bugün memuriyeti ekonomik bir intibaha doğru sevkedecek başına hareket etti. derecede geniştir.» Başvekâlet ve Dahiliye VekâAyni mecmuanm ayni nüshasında Haleti müsteşarlıkları ha da bir makale neşretmektedir: Ankara 30 (Telefonla) Dahiliye Hacha, bu makalesinde ezcümle şöyle Vekâleti Müsteşarı Vehbi Demirelın diyor: Başvekâlet Müsteşarlığına tayini, bugün « Ben şu cihetten eminim ki, şeraite Yüksek Tasdikten çıktı. göre mümkün en iyi hal suretini teşkil eVehbi Demirel öğleden sonra yeni vaden yeni Bohemya ve Moravya meşru zifesine başladı. Dahiliye Vekâleti Müsvaziyeti, bir çok hayal inkisarlarından ve teşarlığına da Konya valisi eski Posta, mazinin tereddüdlerinden sonra, nihayet Telgraf Umum Müdürü Nazif tayin bke sükun ve huzuru elde etmek imkân olundu. Nazif bugünlerde şehrimize gelarmı vermektedir. lerek Müsteşarhk vazifesine başlıyacakÇek milleti, çalışmayı, disiplini ve ni tır. zamı sever. Bu sebebden dolayı, Alman Rio de Janeiro milletine yakin karabeti vardır. Bohemya maslahatgüzarımız ve Moravya halkının Alman milletile sıkı Ankara 30 (Telefonla) Rio de işbirliğinde bulunması, bu esas üzerinden Janeiro maslahatgüzarımız Tahsin, merkolaylaşacaktır.» keze alınmıştır. Hataydaki Fransız delegesi Ankarada Ankara 30 (Telefonla) Hatay Fevkalâde Fransız delegesi Kolonel Kole şehrimize geldi ve Hariciye Vekilimiz tarafından kabul edildi. Kolonel Kole, şehrimizde birkaç gün kalacak ve bazı temaslarda bulunacaktır. Üniversitedeki yabancı dil kursu Ankara 30 (Telefonla) İstanbul Üniversitesinde açılan yabancı dil muallimliği kursu, eylulde bitecektir. Bu kurstan çıkanlar, staj için ecnebi menıleketlerine gönderileceklerdir. Dersiâmlara aid tahsisat Ankara 30 (Telefonla) Dersiamlardan memur olanlara 1930 malî yılındanberi verilmemekte olan fevkalâde tahsisatlarmın bir hazirandan itibaren verilmesi kararlaştınlmıştır. Demir fıçı yapan fabrikalar Ankara 30 (Telefonla) Demir f:çı yapan fabrikaların yabancı memleketlere yapacaklan ihracatı teşvik ve bu fabrikalara yardım olmk üzere Tropil demirlerin de kabulü muvakkat usulunden istifadeleri takarrür etti. Halkevleri müfettişliği Ankara 30 (Telefonla) İlk tedAnkara 30 (Telefonla) Orman risat müfettişi doktor Ragıb, Halkevleri Umum Müdürlüğü Karabük ve Tursunmüfettişliğine tayin edildi. beyde orman işletme idareleri kurmuştu. Tapu müdürleri arasında Yeniden birkaç yerde de orman işletmeAnkara 30 (Telefonla) Erzurum leri kurulacaktır. Tapu müdürü Faruk Antalyaya, Antalînönündeki şüheda abidesi ya müdürü Fehmi Çanakkaleye, Çanaktamir olunacak kale müdürü Nureddin Erzurum Tapu Ankara 30 (Telefonla) İnönündemüdürlüğüne tayın edildiler. ki Şüheda abidesinin tatniri ve bulunduYunanistanda 35 kişi tevkif ğu sahanın esaslı bir şekilde imarı hü kumetçe kararlaştırılmıştır. Bu saha ta edildi mamen yesillendirilecektir. Atina 30 (a.a.) Polis Pierede posta ve telgraf, gümrük ve banka memur larından mdürekkeb bir komünist teşkilâtı meydana çıkarmıştır. Otuz beş kişi tevkif edilmiştir. Bunlar cürümlerini itiraf ve komünistliği şiddetle reddeden bir beyanname imza ettiklerinden haklarındaki sürgünlük karan geri alınmıştır. Orman işletme idareleri Yeni açılacak olan lise pansiyonları Ankara 30 (Telefonla) Maarif Vekâleti Erenköy kız lisesinin Çamlıca subesile Kabataş lisesinde birer pansiyon açmağa karar vermişti'. Buralarda da diğer liselerdeki pansiyon ücretleri tatbik edilecektirs ^., uğraştığımızı ve cezalandırdığımızı kurtaramasak bile uğraşmadığunız nicelerini kurtarmış oluruz. İyi bir aile terbiyesi gören çocuklarımıza söz, nasihat kâfi ise böyle olmıyanlara talimatnamenin cezaları neyse onu vermekte tabiat gibi enerji göstereceğiz. Böyle olursa onun arkadaşlarına fena bir örnek olarak kalmasma da meydan verilmemiş olur. Bundan evvelki yazımda «Tabiat cezayı affetmez» demiştim. Tabiatte mer hamet yoksa da garaz ve intikam hissi de yoktur. Biz onun kadar hareketsiz olmıyalım. Fakat tıpkı onun gibi garaz ve intikam hislerinden kendimizi uzak tutalım. Tıpkı onun gibi ceza verirken de çocuğun izzeti nefsini koruyalım. Tabiat böyledir. Tabiatin cezaları canımızı yakar, hatta bıze büyük ıstırablar verır. Fakat hakaret etmez. Tesiri kafamızadır, kalbimize değil. Meselâ çok yeriz, çok içeriz. Kendimizi korumayız.. Hasta oluruz, binbir ıstırab çekerız. Fakat tabiatin bu cezasından dolayı ona hiç kin beslemeyiz! kalbımız kırılmaz. Ceza gücümüze gitmez, izzeti nefsimize dokunmaz. Yalnız kafamızda yer eder. Kabahatin kendımizde olduğunu ve o kabahatin zarurî neticesi bu olacağını takdir ederiz. İşte çocuklara verilecek cezanın da böyle olması, hiç bir kin ve husumet uyandirmaması, çocuğun kalbini kırmaması, pek yerinde ve âdilâne olduğu için kabahati kendinde bulması lâzımdır. Biz nasıl bütün cezalarına rağmen tabiati sevmekte devam ediyorsak, çocuk da bitaraflığın dan emin olduğu mürebbisini verdiği cezalara rağmen gene sevecektir. Biz nasıl yaşlandıkca sıhhatimizi korumaya alışı yorsak onlar da sınıf terfi ettikçe kendilerini korumaya alışırlar. Fakat içimizde tabiatin haklı cezalarından mütenebbih olmıyanların akıbet maruz kaldıklan v«him neticeye başka bir şekilde onlann da duçar olmaları tabiî görülmelidir. Eğer biz çocukluk devrinde sağlam itiyadlarla kuvvetli bir irade ve karaktere sahib olabilsek tabiatin cezalarına da sık sık düşmeyiz. Tekrar etmekte beis görmüyorum: Ceza vermekten maksad ileride cezaya çarpılmak korkusunu hasıl etmektir. Çocuğun içinden gelen muzır saikalara karşı konacak polis işte bu korkudur. Çok sevdiğimiz tabiatin âdil cezaları gibi bu haklı ceza korkusu çocuğun iradesini disiplin altına alır. Düşünmeden hemen tatbika kalkışacağı meyillerini tadil eder. Tabiatin dili yoktur. Fakat bizi niçin cezalandırdığını ve maksadı bizi ıslah etmek olduğunu anlatır. Kabil olsa da biz de bunu söylemeden anlatsak. Fakat söyliyeceksek tatlı söyliyelim ve çocuğun kiPEYAMt SAFA nini, inadını tahrik etmiyelim ve her şeyden evvel bilelim ki ceza ilk değil, son Böyle olunca onu bu kötülüklerden tedbirdir. kurtarmak da en mühim bir vazife olur. Ali Kâmi AKYÜZ Bunun için nasıhattan, tenbihten başla Teşekkür yıp, işin içine hiçbir intikam hissi karışYazı arkadaşımız Ali Kâmi Akyüz, tırmadan ve daima içimizden onu sevip gönderdiği bir mektubda İstanbul mebmazur görerek derece derece elimizdeki usluğuna seçilmesinden dolayı aldığı terbiye vasıtalarının hepsini kullanacağız. tebrik telgraf ve mektublarının hepsine Herhalde ona müessir olmaya çalışaca cevab yazmak imkânını bulamadığın ğız. Biz vereceğimiz cezalarla ona mües dan mazur görülmesini rica ederek gaBudapeşte 30 (a.a.) Slovak heyesir olmağa çalışırken haberimiz olmıyarak zetemiz vasıtasile teşekkürlerini sun ti azalarının bugün öğleden sonra Budaniceleri üzerinde müessir oluruz. As;l maktadır. peşte'ye gelmeleri beklenmektedir. Bugün burada Macar Slovak hududu tahdid komisyonu ilk heyeti umumiye içtimaını akdedecektir. İyi malumat almakta olan (Baştarafı 1 inci sahijede) zarfında açılacak kurslardan birine de mehafil, müzakerelerin yakında neticelemek ve bunun için bir ticarethane açmak devam edebileceklerdir. Lâyihanın besinneceğini beyan etmektedirler. ve gözlükçü unvanını kullanabilmek için: ci maddesi göz mütehassısı hekimlerin tiMacar hududuna karşı tecavüz 1 Türk olmak, ticarethane açabileceklerine ve gözlükçüBudapeşte, 30 (a.a.) Macar Tel2 25 yaşını ikmal etmek, lük yapabileceklerine dairdir. Fakat bu graf ajansı, Slovakların Macar hudud 3 En aşağı orta tahsili bitirmek. hekimler, bu takdirde ve gözlükçülük etmuhafızlarına taarruz etmek suretile bu 4 Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Ve tikleri müddet zarfında tababet sana'tını aym 29 unda Macar hududuna tecavüz kâleti tarafından gözlükçülük yapabilece icra edemiyeceklerdir. etmiş ve Macarların mütearnzlan tarğine dair bir ruhsatnameyi haiz bulun Gözlükçülük edenler, yalnız tabibler deylemiş olduklannı bildirmektodir. mak.» lâzımdır. tarafından verilen reçetelerde yazılı nu Alman ordusunun faaliyeti Bu ruhsatname Vekâlet tarafından a maralı gözlük camlarmı satmak salâhiyeBratislava, 30 (a.a.) İyi bir memç Jacak gözlükçülük kurslarına muntazam tini haiz olacaklardır. badan öğrenildiğine göre Alman ordusu, devam ettikten sonra yapılacak imtihanda Birçok maddeleri olan bu kanun lâyi hükumet tarafından gönderilmis olan muvaffak olanlara verilir. Bu kursların hasmda cezalara aid hükümler de bulunSlovak kıtaatınm memleketin şark huduyeri, müddeti, programı ve diğer şartları maktadır. duna varmasına mâni olmuştur. Slovak Vekâletçe taayyün ve ilân oluncaktır. hükumeti, Berlinden bu husus hakkında Kanun lâyihasının üçüncü maddesine izahat taleb etmiştir. göre, aşağıdaki vasıflarda bir gözlükçü Bükreş elçimiz Rumen Baş kursa devam etmeden ruhsatname alabi vekili ile görüştü lecektir: Ankara 30 (Telefonla) Tahranda Bükreş 30 (a.a.) Bugün Başve1 Bir gözlükçünün ticarethanesin yapılacak düğüne Hariciye Vekilimizin kil Kalinesko Türkiye Elçisini kabul et de en aşağı dört sene çalışarak buna da bir heyetle birlikte iştiraki takarrür etmişmiştir. ir musaddak vesika ibraz edenler. ti. Heyet, nisan ortalarma doğru AnkaraBükreş Üniversitesinde son defa ihdas 2 Ecnebi memleketlerden alınmış dan hareket edecektir. Bu düğünü tes'ıd edilmiş olan Türkiyat enstitüsü hakkında tasdikli gözlükçülük ruhsatnamesini veya için askerî bir kıt'amızla bir tatyare filokonuşulduğu zannolunuyor. diplomasını haiz olanlar. muzun kardeş memlekete gönderilmesi Alınan haberlere göre, Maarif Nazırı Şu kadar var ki, bu vasıflarda olanla kararlaştırılmıştır. enstitünün programını hazırlamakla meş rm Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâle guldür. tine müracaatle vesikalarını göstermeleri Uçüncü Umumî Müfettişlik ve imtihana talib olmaları iktıza eder. Paris 30 (Hususî) Paris borsasının bugünkü kapanış fiatları şunlardır: Vekâletçe gösterilecek bir müessesede yaiktısad müşavirliği Londra 176,76, Nevyork 37,75 3/4, Ankara 30 (Telefonla) Üçüncü pılan imtihanda muvaffak olanlara göz Berlin 1516.50. Brüksel 635, Amsterdam Umumî Müfettişlik İktısad müşavirliğine lükçülük ruhsatnamesi verilecektir. Mu 2004, Roma 198.70, Cenevre 848, knrşun îç Ticaret Umum Müdürlüğü Şirketler vaffak olmıyanlar, en az altı ay, en çok 14,11.10 1/2. bakır 48 1/2 49 1/2, kalay ve Sigortalar müdürü Remzi Saka tayin bir sene geçtikten sonra tekrar imtihana 215, altın 148,6 1/2, gümüş 19 7/8, çinko talib olabilecekleri gibi bu müddetler 13,11,3. edildi. Fransa Tunusu verebilir mi ünya, hergün, ortaya çıkarılan ihtilâflarla sinir ve buhran içındedir. Şimdi de bir Alman Leh, bir Fransız İtalyan mücadelesi başladı. Daha doğrusu, bunlar, bir cihangirlik mücadelesinin muhtelif safhalarıdır. İtalya, tehdidkâr bir şekilde, Fransadan arazi istiyor. İstediği yerler arasında Tunus da var. Fransa, Tunusu, bol keseden İtalyaya verebilir mi? Fransanın mağlub ve mecbur olmadan Tunusu İtalyaya vereceği asla kabul edilemez. Çün, kü, Tunus Afrikadaki Fransız müstemlekelerinin kilididir. Bu kilid, İtalyanın eline geçtikten sonra, Cezayır, Fas Fransız garb Afrikası, Fransız hattı üstüva Afrikası birbiri peşinden kâmilen Fransanın elinden çıkmağa mahkum bir vaziyete düşerler. O vakit Fransa, büyük müstemleke imparatorluğunu kaybederek küçük bir Avrupa devleti olur. Almanya gibi, İtalya da, yedikçe iştahı açılan devletlerdendir. Habeşistanın zaptından sonra, Sinyor Mussolini, İtalva da artık doymuş memleketler arasına girmiştir. Bundan sonra, yeni arazi istekerinde bulunmıyacaktır .demişti. Aradan üç sene geçmeden, Tunusu, Cibutiyi istemekle «iştiha yedikçe artar» sözünün doğruluğunu ispat etmiş oluyor. İtalyan gazeteleri, Fransa, Tunus icin müzakereye girişmezse işi silâhla halle der, diyorlar. Eğer, bu sözler, hasmı korkutup yola getirmek için savrulmuş blöfler değil de ciddî ise harb muhakkaktır. ünkü, dediğimiz gibi, Fransa, Tunusu gönül rızasile İtalyaya veremez. Fransa, Tunusu verince, İtalyanın Cezayir ve Fası, sonra da diğer müstemlekeleri de istiyeceğine şüphe yoktur. Bugün, Fransa, bir kül teşkil eden şimalî Afrika müstemlekelerini müdafaa edebilecek bir vaziyettedir. Fakat, Tunus gibi sevkulceyş itibarile Akdenizin garb havzasına hâkıtn olan bir memleket, Fransanın elinden çıktıktan sonra, Fransa, Cezayir ve Fası müdafaa edemiyecek bir hale düşer. İtala, Sicilya ve Tunusa istinaden Akdenizi irinden diğerine geçilmez bir şekilde iki parçaya ayırır. Tunusun İtalya eline eçmesine Fransa değil, İngiltere de razı olamaz. Çünkü o vakit Mısıra, Süveyşe, •"ilistine Akdenizden geçen Hindistan oluna büsbütün veda etmek lâzım gelir. Frans Tunusu veremiyeceğine göre, talya, talebinde ısrar ederse işi silâhla lalletmek lâzım gelecektir. Acı bir kayıb îsparta meb'usu İbrahim Demiralay evvelki gün vef at etti Büyük Millet Meclisinin ilk devre sinden itibaren İsparta meb'usu olan îbrahim Demiralay, iki senedenberi çek mekte olduğu kalb hastahğmdan kurtu amıyarak evvelki gün Ankaradaki evinde vefat etmiştir. İbrahim Demiralay memleket ve muhitinde, hamiyet, fedakârlık, ve gayretıle kendisini herkese sevdiren kıymetli bir nsandı. Olümü, kendisini tanıyan ve sevenler arasında büyük bir teessür uyandırmıştır. Merhumun ailesine ve dostlarma taziyetlerimizi sunarız. Macar Slovak hudud meselesi Slovak heyeti tekrar Peşte'ye hareket etti Yeni Meclise verilen ilk lâyiha Fransız İtalyan münasebetlerine dair [Başmakaleden devam] Bizce iki devletin bu konuşmasını İngilterenin temin etmesi akla daha mülâyim gelen bir vaziyet olarak telâkki etmek mümkündür. Bahusus İtalyan KralImparatorunun nutkunda İngiliz İtalyan anlaşmasına fazla bir kıymet verilmiş ve iki memleket arasındaki müstakbel münasebetlerin daha feyizli inkişaflarına kuvvetli umudlarla bel bağlanmıştır. Bu ifade şeklinin altında İtalyan Fransız münasebetlerinin ıslahına İngiliz tavassutunun yardun etmesi temennileri dahi saklı bulunduğunu tahmin etmekte pek fazla bir mubalâğa bulunmasa gerektir. Tahrana gidecek heyetimiz YUNUS NADİ Balıkesir Umumî Vilâyet meclisi işini bitirdi Balıkesir 30 (Hususî) Balıkesir umumî meclisi bugün çahşmasını bitirerek' dağıldı. Kabul edilen bütçe 1,199,991 iradır. Bunun 498,835 lirasını Maarife, 144,612 lirasmm sıhhate, 231,861 lirasını Nafıaya, 20,818 lirasını Ziraate, 12,463 lirasını Umuru baytariyeye ve 185,000 lirasını dahilî hizmetlere ve 106,399 lirasını muhtelif işlere tahsis etti. Vilâyet daimî encümen azalığına Hasan Kaptanoğlu, İbrahim Cavlak, Hamdi Arabacıoğlu, Mustafa Kınık seçildier. PARİS BORSASI