4 Şubat 1939 CUMHURİYET Denizbank tahkikatı Ev bahçeleri, apartıman tarasalarının altında ezildiği gündenberi çiçekler de bahçeden ayrılarak şehrin en mutena vitrinlerinde yer aldılar Yazan: SALÂHADDİN GÜNGÖR aradığımız çiçeği bulmakta müşkülâta uğruyoruz. Sebebi şudur: Seracılıkta henüz pek iptidaiyiz. Bu iş, büyük teşkilâta ve bol paraya bağh işlerdendir. Yalnız çiçek satmaktan elde ettikleri para, bahçe sahiblerini tatmin edemediği için, şurada burada, ve meselâ, iki lahana tarlasmın arasmda çiçek yetiştirmeğe özenenler oluyor. Halbuki, Avrupanın diğer büyük şehirlerinde önüne gelen, adam çiçek yetiştiremez. Herşeyden evvel, çiçekçiliğin Derken, devirler değişti. Salonlarımız, ince bir san'at olduğunu kabul etmeliyiz! bahçelerimizin zararına olarak genişledi Holandadan Parise, haftanm muayyen ier. Fakat buna mukabil hakikî çjçeğin günlerinde çiçek nakleden birkaç tayyare maddî kıymeti arttı. Gitgide ölüler de, di hareket ettiğini belki de duymuşsunuzdur. riler gibi bizden çiçek beklemeğe başladı Bir çiçek tohumunu, yahud soğanını ele lar. Bugün, gösterişli bir çiçek buketi. geçirmek için, uzun seyahatleri göze alan bir pırlanta kolyenin temin edeceği hazzı meraklılar vardır. Bazı seralarda yetişüveriyor. Bir tek nadide çiçeğin, bazan en rilen nadide çiçek tipleri, âdeta tabiat çetin gönül kaleleri üzerine, bir teslim mahluku olmaktan çıkarak kul yapısı halibayrağı gibi sallandığını görüyoruz. Ma ne gelmişlerdir. Amatörlerin yeni çiçek nası zengin bir hediye düşünürken, hatı cmsleri yaratmalanna meydan verebilmek rımıza ilk gelen şey, çiçek oluyor. Fakat o üzere çiçek mübadelesi, Avrupanın her nu, bahçelerde aramıyoruz artık... Top tarafında serbestçe yapılır. rak saksı, bahçe toprağının saadetini yan Memleketimiz ise, çiçek nevileri bakıyarıya elinden aldı! Dükkân mataı aramından henüz pek zengin sayılamaz. sında şimdi çiçek de var. Tarhlar içinde Hem nevilerin çoğaltılması, hem de istihbulamadığımız çiçek nevilerine, vitrinlersalât ve sarfiyatın arttırılması lâzımdır. de rasthyoruz. Ev bahçeleri, yerlerini aBeş senedenberi, Türkiyeye haricden partıman terasalarma terkettikten sonra; çiçek ithal edilemiyordu. Geçenlerde bir çiçek satışları da giin günden artmağa ay kadar, ithalâtı serbest bırakmışlardı. başladu HI.**^.I«* • Fakat, gümrük yeniden müthiş surette Hele Beyoğlunda çiçekçi dükkânıncîan arttmldı: Bir kilo çiçek için, 25 kuruş geçilmiyor. Geçen giin tanıdığım çiçekçi yerine 25 lira alıyorlar. lerden Muhtar Dömeke ile görüşüyorTabiî bu vaziyette, hiçbîr çîçekçi dışadum. Kendisile, bugünkü çiçekçiliğimiz rıdan yabancı çiçek getiremiyor. Haletraf^nda bir hasbıhal yapmağı faydah buki; ithalât serbest bulunduğu zamanbuldum; ilk sualim §u oldu: larda, haricden getirilen çiçek mikdan, Bizde çiçek sarfiyatı nasıl? umum sarfiyatın ancak yüzde beşini teş„ Anlattı: kil ediyordu. Bu ise hiç de kabank bir ye Şimdilik memleket dahilinde uç kun değildi. Dışandan çiçek getirtmekte yüz bin liralık çiçek satılıyor!... Şimdilik faydamız şu oluyordu: Amatörler, derdiyorum. Çünkü, sarfiyat her sene, biraz hal faaliyete geçerek, yeni cins çiçekler daha artmaktadır. Yalnız, Şişhane kara yetiştirmeğe heves ediyorlardı. kolu civarındaki mezad mahallinde, kı§ Şimdi ise, mevcuda yeni birşey ilâve eaylan altmış, yetmiş bin liralık satış yapıdememek vaziyetindeyiz. lır. Yazm, satışlar durgundur. Biz, seneBahçıvanlarımız, son derece fakir kimnin ancak dört ayında büyük ölçüde çiçek seler olduklan için kendilerinden sera çisatanz. Çünkü, kış gelince herkes şehre çekçiliğinin ihyası yolunda herhangi bir inmiş bulunur. Balolar, süvareler, dansh teşebbüs bekliyemeyiz. Bunu ancak büyük çaylar başlar. Sonra evlenmeler ve bir sermaye sahibleri yapabilirler. de... haydi onu söylemeyim. îstanbul iklimi, her cins çiçek yetiştir Niçin söylemiyorsunuz? meğe müsaiddir, sarfedilecek gayretin, dö Ölüm fazla olur... diyecektim. İtiraf etmemek için sebeb yok: Çiçekçileri, külecek paranın boşa gitmiyeceğine emin biraz da ölüler yaşatıyor. Maamafih, ce olabiliriz. îstanbulda en çok hangi çiçek nevinazelere sipariş edilen çelenklerin, umumî satışın yüzde onunu bulmadığı zaman leri geçiyor?.. lar pek çoktur. En başta gül ve sünbül gelir. Son Memleketimizin ihtiyacma yetecek ra, sim, kaba lâle, Holanda lâlesi, katmer, şebboy, fulya, karanfil, kamelya, kadar çiçek yetiştirebiliyor muyuz? Yaz aylarına mahsus ucuz mevsim menekşe, mimoza, leylâk, frezya, beyaz çiçekleri, kâfi derecede yetişiyor. Fakat, zambak, sultanî zambak, hanımeli, şakatam satısların arttığı kış aylanna girerken, yık, krizantem, kasımpatı, saray patı, glâÇiçeğin hayatımızdaki rolü ne kadar değişti değil mi? Vaktile çiçek dediğimiz şey, ancak çiçek olduğu için sevilirdi. Çiçeklerin yalancı cenneti olan seralar, bugünkü kadar çoğalmamıştı. Hemen herkesin, bir bahçesi, veya bir bahçeciği vardı. Oraya çiçek koparmak için değil, çiçeklere karşı hayranhk duymak için gidilirdi. Bahçe sahibleri hatırlanm ki, en büyük zevkleri, çiçeklerini eş dost ve konu kom§u ile paylaşmaktan ibaretti. Tahkikatın bir an evvel bitirümesi arzu edildiğinden bununla meşgul bu lunan muhtelit müfettişler heyeti, bayramda dahi dosyalar üzerinde tetkikat yapmışlardır. Diğer taraftan, Denizbank Umum ınüdür vekili Yusuf Ziya Erzin de bayramm devamı ımüddetince Denizibanktaki bürosunda devamlı bir şekilde çalışmış ve Denizbanka aid işleri tetkik etmiştîr. Öğrendiğimize göre, teftiş heyetine, İktısad Vekâletine ve Denizbank Umum «ıüdürlüğüne ayrı ayrı ve muhtelif mevzular üzerinde ihbarlar yapılmıştır. Tabiî, bunlar üzerinde tetkikler icra olunmaktadır. Teftiş heyeti muhtelif mevzular üzerinde tetkiSütçü katına devam ediyor nından çıkan yangm Çek meselesinin en hâd devresinde Hitler'le BayTam tatili ınünasebetile dahi durmamış olan Denizbanktaki tahkikatın Mussolini'yi sür'atle görüştüren Vauda, guçlukle sonduruldu ıbugün de, tatil olmasma rağmen, devam edeceği anlaşılmaktadır. Avrupa sulhunun amili sayılıyor Dün gece saat 20 de Üsküdarda İmrahor sokağında bir dikkatsizlik yüzün den sütçü Petronun dükkânında yangın çıkmış ve ittisalinde bulunan bakkal Hasana ve bakkal Süleymana aid iki dükkânın üst katlarındaki odalar tamamen yanmıştır. Saat 22 ye doğru daha fazla büyümek istidadmı gösteren yangın güçlükle söndürülebilmiştir. Tahkikat devam etmektedir. Vanda Biyanşi, bir İtalyan kızıdır. Romada telefon memurudur. Bu 22 yaşmdaki kızı, pek az kişi tanıyordu. Birdenbire meşhur oldu. Şimdi bütün İtalya ondan bahsettiği gibi, şöhreti İtalya hudulanm aşarak yeryüzünün her tarafma yayılmaktadır. Bu şöhretin se bebine gelince, küçük telefon memuru kızm, Çekoslovakya meselesinin hallinde rol oynadığı, Avrupa ve dolayısile dünya sulhunu teminde hissesi bulun duğu kanaatidir. Arkadaşları arasında «cıva> diye tanınan bu kız, Çekoslovak meselesinin en hâd devreye girdiği tarih sayılan 29 eylul 1938 sabahı işini muvaffakiyetle yapmış, beceriksizlik veya ihmal göstermemiş olduğundan takdir edilmektedir. Pansiyon sahibi kadın, cbakın, sizinle görüşmeğe gelmişler!» dedi. Karabiniyer mi? Ne istiyor benden? Bir kabahat mi işledim acaba? Polisçe mi aranıyorum? Yoksa her hangi bir felâket mi oldu? Az kalsın, korkudan bayılacaktım. Derken evin kapısı açıldı, başka bir adam içeriye adım attı, sert sert yere ayak vurarak ayakkablanndan kar parçalarım silkeledi. Bir de başını kaldı rınca ne göreyim? Büro şefim değil mi? Beni selâmladı, <sizi bu kadar erken rahatsız ettiğimizden dolayı ürkmeyiniz, bu zarurî idi! Çabuk, çok çabuk giyi niniz; çünkü trenimiz 10 dakikaya kadar Romaya hareket edecek! Haydi marş, tecessüsle sual sormadan hazır olun!» Büro şefim böyle derken öyle manalı gülümsüyordu ki! Gülümsediğine bakıp, artık fena bir şey aklıma ge tirmedim. Fakat, bu ziyaretin manası ne olabilirdi? 10 Dakika sonra üçümüs Romaya doğru yola çıktık; şefim, karabiniyer ve ben... Kendilerine üstüste sual yağdırdığım, yalvardığım halde sadece gülümsemekle mukabele ederek, ağız açmıyorlardı bir türlü! Saat 10 da Romaya vardık. Şefim beni doğruca telefon idaresine götürüp, şehir telefonu kısmmda bir koltuğa oturtarak, kulağıma tbekleyiniz!» diye fısıldadı. Ben de bekledim. Aklıma bin türlü ihtimal gelip gidiyordu. Bu sırada saat ilerlemişti. Tam 12 de kızıl renkteki büyük lâmba aydınlandı. Bu, Palazzo Veneziyadan telefonun açıldığına de lildir; Venedik sarayı bir yerle irtibat temini arzusunda mıydı? Süratle ha zırlandım ve Duçenin sesini işittim! Kalbim çarpmağa başladıü Duçe, sakin ve tatlı bir sesle «siz, 29 eylul saat 11 de sefir Attoliko ve biraz sonra da Führerle •konuşmam için aramızdaki hattı bağlıyan mısmız?» diye soruyordu. <Evet» diye kekeledim. Bunun üzerine Duçe devamla < başardığınız güzel işten dolayı size teşekkürle beraber, bu suretle dünya tarihini yapmağa bir parça iştirak etmiş olmanız itibarile, sizi tebrik etmek istedim. Benden bir mükâfat almak üzere bu akşam Palazzo Veneziyaya geliniz!> dedi. Mes'uddum. Sevinç içerisinde koltuğa yaslandım, Ayni akşam biz, şefim, ben ve 29 eylulde iş başında bulunan diğer arkadaşlarım saray a götürüldük. Orada Başvekillik dairesi şefi Sinyor Sebastiyani bizi kabul ederek, bana mükâfat olmak üzere 2000 liret verdi. Kız ve erkek öteki arkadaşlanma da para hediye edildi. Sonra da Sinyor Sebas tiyani tekrar Duçenin teşekkürünü ve en iyi temennilerini bildirdi. Bakın, gördünüz mü, insan talihli oldu mu, tt» facık bir memur da olsa, tarihte böyle benim gibi bir rol oynıyabiliyor!» Telefonist Vanda Biyanşi, sevincin • den kabına sığamamaktadır. Kendisi, ay sonuna kadar eğlenmek üzere Romadan karlı dağlara dönmüştür. Fakat, şimdi orada kızkardeşlerile başbaşa kalması imkânsızlaşmıştır. Çünkü, gazeteciler boyuna kendisini aramakta • dır. Bu anlattıkları da, gazetecilerdeo birine verdiği mülâkattır. Dün Üsküdarda üç dükkân yandı Şöhreti dünyaya yayılan bir telefoncu kız Petronun dükkâ 1 Yangın baslangıcı Dün gece saat 22 de Maslak soka ğında Yorginin 11 numaralı evinde soba bacasında biriken kurumlardan yangın çıkmış, etrafa sirayet etmeden söndürülmüştür. Vapur siparişi isi L îngiliz tezgâhlarına yapılan sipariş etKYZ, O sabah her zamanki gibi saat 8 rafında bu münakasaya giren firmalarde Roma telefon santralımn kapısından dan bazılarının mümessilleri tarafından girmiş, haricle muhavereler kısmında bir takım iddialar ileri sürülmüştür. SiAraya bayram girmesine rağmen mebki yerine oturmuş, boyuna telefon işle[pariş şekline, şartname ahkâmında bi us intihabı hazırhklan devam etmiştir. diği halde hiç şaşırmadan muhtelif hatlâhare yapılan tadilâta dair olan bu idr Her kazada 30 40 daktilo meb'us intiları tam zamanında birbirine bağlamışdialar da müfettişlerin tetkikatma mevhabına hakkı olan 22 yaşmdaki erkek ve tır. Saat 11 de açık san bir lâmba yanzu. teşkil etmektedir. kadmlarla 22 yaşmdan aşağı yaşta olan mıştır. Bu, Berlindeki İtalyan sefare Almanyaya sipariş olunan vapurlar ların birer listesini hazırlatmaktadır. Bele tinden telefon edildiğine işarettir. TeAlmanyaya sipariş olunan vapurlar diye intihabı için evvelce hazırlanmış olan lefon memuru kız, sefir Attoliko'nun hususî hatla Venedik saraymda Mussoetrafındaki tetkikata da devam olun defterlerin büyük bir yardımı görülmüş lini ile derhal görüşmesini temin ettiği maktadır. Bu tetkikatm daha bir ay katür. Malum olduğu üzere Belediye inti gibi, yarıın saat süren bu konuşmayı dar devam edeceği anlaşılıyor. habı yapılmadan evvel evlerden birer aile müteakib de Hitlerin Mussolini ile doğfişi istenilmiş, toplanan bu fişler üzerine rudan doğruya konuşma isteğini derhal yöl ve daha bazı çiçekler. .* de birer defter vücude getirilmişti. llkön yerine getirmiştir. Bu konuşmada da, Amatör çiçekçiler, yeni çiçek cins ce defterlerini hazırlayan kaza, Üsküdar Münih'te dörtler içtimaı yapılması hususunda mutabık kalınmıştır. leri yetiştirmiyorlar mi? dır. Diğerlerinde de bu akşama kadar ik Yetiştiriyorlar. Fakat, kendilerine mal edilecektir. Her kazada mahalle mü O tarihte, müteakib 24 saat zarfında kadar... Bazan filân yerde filân adam, messilleri, fişlerin hazırlandıklan yerlere Almanyanm umumî seferberlik yap şu kadar cins gül yetiştirmiş diye kulağı giderek fiş defterlerinin tanzimile aradan ması ve Çekoslovakyaya saldırması bamiza çarpar. Merak eder, gideriz. Üç beş, geçen müddet zarfında değişiklik olup ol his mevzuu olduğundan, son derecede gergin vaziyette Berlinde şiddetli bir nihayet on cinsi geçmediğini görüriiz. Emadığını kontrol etmektedirler. Yeni def asabiyet havası estiğinden, Mussolini ile sasen; amatör çalışmalan bizim karnımıterlerin tanzimi ayni zamanda îs Hitler arasmdaki bu telefonla konuş zı doyurmaz. tanbulun mevcud nüfusunun da yeniden manın, hatta dakika geçirilmeden kabil En pahalı çlçek hangisidir? olması, Avrupa ve dolayısile dünya sultespitine medar olacaktır. hu için gayetle mühim sayılmaktadır. Orkide... Bu çiçeğin katlea adını Bir fazla meb'us... Bu konuşmada Mussolini'nin Hitler'i verdikleri bir cinsi vardır ki, bir tek dalı îstanbulun nüfusu son istatistiklerde se yatıştırdığı ve Münih'te içtimaa iştirak bize iki liraya mal oluyor. Avrupa şehirkararlaştırıldığı, Çemberlayn, Dala lerinde Orkide1 lerin gayet nefis cinslerini kiz yüz küsur bindir. Nüfus kayıdlannda diye, Mussolini, Hitler buluşmasında da bu mikdar 1,380,000 kişi olarak gösterilyetiştiriyorlar! Südet arazisinin Almanyaya bırakıldığı, îstanbulun tanmmış çiçek meraklı mekte ise de nüfus defterlerinde burada yakın tarihe raci olan ve bilinen şey mukayyed olduğu halde kendisi taşrada lerdir. Bu itibarla da Çekoslovakyamn lan kimlerdirî En başta meb'us Hamdi Aksoy'un bulunanların sayısı çoktur. Hatta ölümle parçalanması suretile harbin önüne geadmı size söyliyebilirim. «Aksoy» un bah rine rağmen kayıdlan henüz silinmemiş o çilmesinde, 29 eylul sabahı vaki telefon çesi, geniş bir çiçekler âlemidir. Orada, lanlar da mevcud bulunduğuna göre nü irtibatımn hissesi mevcud görülüyor. Bu irtibatı dakikası dakikasma temin edünya çiçeklerinin birçok nevilerini, bula fus kütükleri bu işe esas tutulabilecek bir den Vanda Biyanşi'nin şöhreti de bunbilirsiniz. Şirketi Hayriye Umumî Kâti halde değildir. Yeni tevellüdatm fazlalıdan geliyor! bi Asaf Akant da amatör çiçekçilerin en ğı dolayısile şehrin nüfusunun arttığı muVanda Biyanşi, bu hizmetinden dolaileri gelenlerindendir. Avukat Celâl Sofu hakkaktır. Bu itibarla bu defa îstanbulun yı ilk olarak büro şefi tarafından mükâyu, Yeniköylü İbrahimi de unutmıyayım! bir meb'us fazla intihab etmesi ihtimali fatlandınlmıştır. Büro şefi, işini başaMuhatabıma son bir sual olarak «çi vardır. Malum olduğu üzere şehrimizi ran kızm daha o gün omzunu okşıya çeklerin dili» inden bahis açtım; ve güle Büyük Millet Meclisinde temsil eden say rak, bir mükâfatı hak ettiğini müjde lavların adedi 16 dır. Defterler hazırlan lemiş, ne istediğini sormuştur. Kış sporrek: lanna meraklı olan Taz da, kânunusani Çiçekler de konuşurlarmış, öyle mi? dıktan sonra hakikaten bir fazlalık görü ayında mezun sayılması ricasmda bu lürse bu mikdar 17 ye iblâğ edilecektir. diye sordum. lunmuştur. Bu istek tereddüdsüz kabul Evet! dedi, konuşurlar. Meselâ, Pazartesi günü toplanacak olan Şehir edildiğinden, telefon memuru ikız, bu «gül» en saf aşklan ifade eder. Glayöl Meclisi, meb'us seçimi teftiş heyetini in ayın geçen haftalarım Abruzda Ovin tihab edecektir. dolide geçirmiştir. Ve orada iken, Muskendi hal dilile: solini'nin kendisini ayrıca mükâfatlan Bana tam emniyet ettiğiniz gün, dırması takib eden bir sürorizle karşıttalyan ordusunun yeni bahtiyar olacağım? der. laşmıştır. Sürprizi, şimdi İtalyanm en teşkilâtı Kaynana dili dediğimiz çiçek: tanmmış telefon memuru olan Vanda Roma 3 (a.a.) Resmî gazete, İtalya Biyanşi, kendisi anlatıyor: Hakkımda söylenen düşmanca lâfordusunun yeni teşkilâtına dair bir ka« Kızkardeşlerimle beraber küçük Iara inanma! tavsiyesinde bulunur. rarname neşretmiştir. Metropol ordusu bir pansiyonda oturuyordum. hava fevMor menekşe: aşağıdaki şekilde teşekkül etaniştir: kalâdeydi, bol bol kar vardı. Bütün gün Aman, kimse duymasın!.. der! Bir kurmay kumanda heyeti, beş or ski ile kaydıktan sonra insan akşam du kumandanlığı, 17 kolordu, bir zırhlı ları yorgun düşüyor. Günlerimiz böyle Mimoza teminat verir: kolordu, 51 piyade fırkası, 2 motörlü geçerken, bir sabah henüz yataktan Bana inan sevgilim... fırka, 2 zırhlı fırka, 5 hafif fırka, muh kalkmamıştım, birçok bağırışma ile uySonra, çiçekler arasmda karanfil gibi telif depolu zaro kıtaatı kumandanlığı, kudan uyandırıldım. İsmhnle çağırılı ıhtirasın alev kızılhğmı neşreden, Manol 13 arazi müdafaası kumandanlığı, 28 asvormu. «Çabuk kalkıp aşağıya ininiz!> ya gibi bekâretin timsali olanlar da var kerî bölge kumandanlığı. Hemen yataktan fırladım, sabahhğıma dır!. Karabiyerler ordusu üç fırkaya iblâğ büründüm. Acele acele merdiveni ininSalâhaddin GÜNGÖR edilmiştir. oe, koridorda bir karabiniver sectim. Meb'us seçimi hazırlığı Alman Sovyet ticaret muahedesi i Berlin 3 (Hususî) Alman Sovyet ticaret muahedesi bir sene temdid edilmiştir. Salâhiyettar mehafilde, Sovyet» lere harb malzemesi satmak üzere Al • manya ile Rusya arasmda gizli bir artlaşma akdedildiğine dair yabancı gaze» telerde çıkan haberler resmen tekzib edilmiştir. ısrar karşısında kalmca razı oldular. Oda kapısmın yanmdan ayrılmamışlard* ve içeriden Nevzadın hıçikmklannı duydular. Salim Şerif i bir köşeye çeJkti: Bu çocuğun da hali fena, dedi, bırak ben şnına biraz nasihat edeyim., Allah aşkma bana itiraz etme. Peki, itiraz etmem, fakat sen nazariyelerini ona kabul ertiremiyeceksi Fena tesir, aksi tesir yaparsın diye korkuyorum. Korkma, rdare ederim. Tekrar Nevzadın bulunduğu oday girdiler. Nevzad ayağa kalkmış, başı önd elleri ceb'mde, sık ve sinirli adımlarl rîolaşıyordu. Onları görmemezlikten ge di. Sonra birdenbire Şerifin öminde durarak: Midem bulanıyor! dedi. Açlıktan ve sigaradan. Sen ben dinle. Kendini zorla ve bir çorba iç Şimdi hazırhyorlar. Üstüne de biraz bir şey yersin. Nevza<i bir münakaşadan kaçmak tiyormuş gibi: (ArTcası var) SELMA ve GOLGESİ Tefrika Yazan : Server Bedi Kurtaramazdın, dedi, kolay değildi o. Selma, nasıl söyleyim, müthiş bir kadın... Yaman bir mıknahs o. Neredeyse beni de çekecekti. Senin ondan haberin yok: Beni de, anlıyor musun? Beni de! Nevzad Şerifin yüzüne hayretle bakb. Arkadaşı tekrarladı: Evet! Beni de çekecekti. Ve Selmaya iki defa nasıl tesadüf ettiğini kısaca anlattı. Nevzadın hayretten büyüyen gözlerinden gözlerini ayırmıyarak ilâve etti: Bu kadın müthiş... Ve sana yemin ederim ki, bütün bu faciaya rağmen, içimde hâlâ bu kadınla daha fazla tanışmak için yenilmez bir arzu var. Günün birinde ben de intihar edersem şaşma! Nevzad iki saattenlberi ilk defa gülümsiyerek: Sus! dedi. Şerif ısrar etti: Ben de öyle zannediyorum, dedi, ydk mu? Söyle. Ne zamandır bunu seninle konuşmak isriyordum. Çünkü, bak, Halim misali de ortada. Bir arkadaş müdahalesini mazur görürsün, değil mi? Hay hay... Bunu başka zaman görüşürüz, şimdi bu mevzu beni çok müteessir eder. EKişün ki Halimi Selmaya ben tanıthm. Şerif omuzlannı kaldıraralc: Ne çıkar? dedi, sen onu Selmaya ölsün diye tanıtmadın ya... Şünhesiz, fakat Şerif, Nevzadm Halimi Selmaya bağlanmağa nasıl teşvik ettiğini bilmiyordu. Nevzad bunu ona anlatmak istedi. Fakat mecal bulamadı. Smtu ve basırn sallıyarak: Öyle amma, dedi, ben onu Selmanın pençesine dü^mekten kurtarabilirdim, yapmadık, bilâkk... Nevzad devam etmedi, yüzünde acı kırışıklarla başını önüne iğdi. Şerif ona dikkatle bakarak biraz dünindükteiı sonra Şaşma! Bu kadın insanların en zayıf taraflarını anlamış: Hepimiz meçhule hayranız. Bir kadm, hüviyetinin etrafına kalm bir esrar paravanası çekti mi, hepimiz onun için deli divane oluruz. Modern hayatta niçin eski büyük aşklar yok? Çünkü modern kadın, kendisini bir palamud tavasından farksız yapan bugünkü açık saçıklığmm aşkı öldürdüğünü bilmiyor. Modern kadımn bir tabak yemekten farkı yok. Erkeğin karnını doyuruncıya kadar cazibesmi muhafaza ediyor. Ondan sonra nefret veriyor. Selma öyle mi, insanm kafasmı bir meçhulden çıkanp ötekine sokuyor. Ben ki tabiiyatçıyım, yer yüzünde her hâdisenin tabiate aid sebeblerle izah edilebileceğine kaniim, ben bile onun ömimüze serdiei muammalar öminde şaşınyorum. Gel de, zavallı Halimin mtiharmı izah et bakalım. Beşinci vak'a bu; Hatta... Bak... zavallı Halimle münakaşa etmiştik. Ben bu vak'aların tesadüf olduğunu iddia ediyordum. Fakat şimdi şaşırdım doğrusu. Buma tesadüf demeğe dilim varmıyor. Salimin idtdiasmı da kabul edemryorum. Uydurma Fantoma romanlarmdan daha muhayyel bir faraziye bu: Güzel, nazit, hassas bir kadm, baba6ini, hizmetçisini, iki kocasını ve âşrkını öldürmüş olamaz. Böyle bir iddiaya inanmam ben. Sen de inanmıyorsun. Gel gelelim, ortada başka tefsir de yok. Nevzad Şerif i dinlemiyor gibiydi. Gözlerini pencereye dikmiş, vapurun, önünden geçtiği kryılara bakarak, sık sık içini çekiyordu. Belki binlerce hatıranın bastısı altında bunalan ruhu büyük bir işkence içinde idi. Serif de gözlerini pencereye çevirerek: Geliyor muyuz? dedi. Yaklaşıyorlardı. Ne\zadın yüzü koyu keder gölgelerile doldu. Ayağa kalkmışlardı. Arkadaşmm fazla heyecana düfmeğe başJadığını farkeden Şerif onu ovalamağa çalrşıyordu: Ne garibdir! İntihar vak'alan bize tabiî ölümlerden fazla tesir eder. Aksi olmak lâzım gelmez mi? Tabiî ecelile ölen adam, istemeden ölmüştür, bu onun arzusuna zıdJır. Fakat... Nevrad çırpınır gibi sıkıntıh bir hareket yapmca Şerif susmağa mecbur oldu. Gözleri Çubuklu kıyılanndan ayrılmıyan Nevzad, belki de bu manzaraya aid hatıralannm uyanmasına mâni olan sözler dinlemek "stemiyordu. İskelede Salimle karşılaştılar. Bu vapurdan çıkacağınızı iyi tahmin etmişhn! dedi. Sessizce birkaç adım yürüdüler. Salim Nevzadın koluına girecekti. Ona yaklaştı ve yüzüne yakından bakınoa, yol ortasında durdu: Neniz var yahu? dedi, hasta mısınız? Nevzad da d^ırdu, gözlerini kapadı: Evet, dedi. başım döniivor! Ve yere yuvarlanacakmış gibi sallandı. Salim ve Şerif onun birer koluna girdiler. Nevzad kendini toplamağa çalpşıyor, gözlerini açıp kapıyordu. Salim OTMI iskele civanndaki kahvelerden birine sokmağı teklif etti. Fakat Nevzad, boğuk bir sesle: Hayır, hayır! diyordu, hemen Şerifin evine gidelim. Gayret ederim ben... Yürüdüler. Şerifin evine gelinciye kadar Nevzad birkaç defa fenalık geçirmisti, fakat kendini tutmağa muvaffak oldu. Evde Nevzadı hemen genîş bir tanapeye yatırdılar. Şerif onum alnmı, şakaklanrn ve ensesini kolonya ile uğuyordu. Nevzad bir aralık yalnız kahnak i«tedi, ötekiler bırakmadılar, fakat şiddetli bir