2 Eylül 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

2 Eylül 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 2 Eyiul 1938 Bahtiyar olduk Irene N6mirowsky'den Kocam mı? Hayır anneciğim, rica ederim bana ondan bahsetme... Ihtiyar Maclam Blanşar kızının elini tutarak: Siizan! dedi. On be§ sene evlilik öylc bir saniyede silinip atılmaz. Siizan Lagranj elini çekmedi, fakat annesinin okşayışları onu hiddetlendiri yordu. Madam Blanşar yaşlıydı, kuvvetliydi, halimdi, r ' kırmızı çehresi ak saçlarla çevrelenmişti; heyecanlantnış görünmeğe, acıdığını göstermeğe gayret ediyordu; fakat Siizan düşünüyordu: «Zannediyor ki ben .e çocukları yazı kendisinde geçireceğiz ve ona dokunan yalnız budur. Itiyadları, hizmeıçiler... Fakat bcni asla düşündüğü yok... Zavallı anneci ğim, beni seviyor, fakat ne anlıyabilir ki? Hiç kimse beni anlamıyor.» Madam Blanşar sesini alçaltarak: P Siizan, dec'i, kocanm müşterek hayatı tekrar kabul edeceğine eminim. Süzan birdenbire başını salladı: Hayır! p . Düşün ki sevistiniz, çocuklannız Var, herşeye katlanarak on beş sene beraber yaşadı ıiz. On l •?§ sene süren kavgalar! On beş sene süren hiyanetler! On beş sene 6Üren bir felâket! Pekâİâ bilirsin anneciğim! Çocuklar küçük olduğu için bekleGİm. Fakat b'tgün Janin on dördünde, Hüber'se on üçündedir. Şundi herşey bitmistir, her ;ey! Bana ondan bahset me! Eşyaların defteri tanzim «diiir edilmez ve mobüyeîcr satılır satılmaz, apartımanı kiraya \erecek, çocuklanmı yanıma ahp gideceğim. Eğer beni misafir edebilirsen ne alâ! Yoksa, başunm çaresine... O ne *>içim lâkırdı Siizan... Süzan, kaşlan çatık, susuyordu. Kırk yaşlarında, uzun boylu, zayıf nahif bir kadındı; daha g^nc kızlığında fiziğinin şımarıklıklara, çocukluklara, gözyaşlannn müsaid olmadığım anlamış, gözyaşlannı zapteden, kalbe akıtan ve hiddetli, «omurtkan bir maske altında elemlerile içten ice vanıp 'cül olan kadınlardan. Defter îçin «ana yardım edemez miykn Süzan? Tesekkür ederim anneciğim, yorulmana lüzum yok. Hepsini mi satraak istiyorsun? Evet hepsini... Bu mobilyelerden nefret ediyorum. Dörtte Sir fiatına bile satamıya caksın. Biliyorum anneciğim, biliyorum. Madam Blanşar ayağa kalktı: Öyleyse Âllaha ısmarladık kızım. (Yemeğe bekliyomm. Ve Süzanı vaınız bırakarak gitti. Çocuklar henüz mektebden dönmemişlerdi. Süzan bu birkaç dakikalık yalnızlıktan memnundu. Bu defter tanzimi işini günbegün tehir etmişti, fakat aylardan temmuzdu: Tatil başlıyordu. Gitmek mecburiyetindeydi. Çocuklann açık ha vaya ihtiyacı vardı. Madam Süzan Lagranj.kılıflan çıkanlmış koltuklar, boş masalar arasında dolaşıyordu. Son 3 haftayı bir arkadaşuıda geçirmişti. Evde k&lbi sıkan bir metrukiyet havası vardı. Yüksek sesle: Haydi bakalım ,dedi, deftere başlamak zamanıdır. *** Elinde bir kalem ve bir yaprak kâğtd, bakışile, odayı baştan başa muayene etti. P'i mobilyeleri satmakla, bu duvarlan, b " 'ıcereleri gözltrinden uzaklaştırmağa çalışmakla, kocasmdan intikam aldığını sanıyordu. Ona bugünkü hayatmda bir darbe vuramıyacaşhnı düşünüyordu: Hâlâ genc, güzel, capkın bir adam yalnız lıktan korkmaz, bilâkis bu serbestiden istifadeye bakar. Fakat mazi Süzana aiddi. Bu maziyi kör bir hiddetle tahrib etmeğe rabalıyordu. Ve düşünüyordu: Burada ne sahneler cereyan etmiştir, ne gözyaşlan dökmüşütndür! Bu kanape üzerinde, yalnız başıma, Andreyi bekliyerekten, kaç akşamlar geçirdim!.. Ve son defa... Bu son defanın en ehemmiyetsiz sö'zlerini, en küçük teferrüatını şayanı hayret bir sadakatle hatırlıyordu: Ayrılmaga karar vermişlerdi, VP doğrusu bunun böyle olması haklarında daha hayırlıydı. Süzan ürperdi: Kızının kapı çahşını tanı mıstı. Janin içeri pirerekten: Defteri bitirmedin mi anneciğim? diye sordu. Annesinin elinden kalemi aldı: Bırak sana yardım edeyim anneciğim! Beni eğlendirmiş olur. Janin'le Hüber, şimdilik ana ve babalarının, mobilyeleri satmağa ve başka bir yere ta=nnmağa karar verdiklerini biliyorlerdı. Boşanmayı sonradan öğreneceklerdi. Süzan mırıldandı: Seni eğlendirecek! Doğduğundan'Veri burada gördüklerinin satılması seni eğlendiriyor demek! Janin saçlarım silkeliyerek: İyi ya fnneciğim, yetmez mi bu kadar zamandır görüyorum. Janin tazeydi, pembeydi, beyazdı; sıkı ve düz bir teni, açık gri gözleri vardı. Ne dersin anneciğim? İki kırmızı koltuk kaydediyorum, kadife. A anneciğim, bu koltuklardan birinin ayağı kınlmıştı. Sonradan tamir edildi. Evet, baban... Süzan birdenbire sustu. Bundan beş altı sene evveldi, diye düşündü: Hiddetlendi, benim de öfkem tuttu... Bu bedbaht koltuğa bir tekme vurdu, zavallı koltuk zaten çb'kmek üzere idi... Fakat... Sonra, hiddetinden utandi. Güldük. O zamanlar da, kavgalanmız böyle nihayetlenirdi... Sahi, o gün kavgaya sebeb ne idi? Hiç hatırlamıyorum. Halbuki o kadar vahim görünüyordu ki!.. Fakat Süzan hemen başka kavgalarını da daha yenılerini hatırladı ve kalbini bir kin ve ıstırab dalgası istilâ etti. Maun ağacından küçük bir masa. Senin iç birşeyden anladığm yok Janin... Bu masa maun ağacından değil, yecniş ağacından, gayet güzel bir masadır, hakikî on yedinci asır üslubu... Ve sonra birdenbire düşündü: Çocuklar masada yiyecek yaşa gelmeden evvel, Andre ile ben, ikkniz, bazan yemeğimizi .salonda, ocağın yanında yerdik. Andre elektriği söndürürdü ve gölgede, alçak sesle konuşurduk. Bun • dan on sene evveldi... Büyük bir kış, gripe tutulmuştu, bir türlü iyileşemiyordu. Ne kadar endişe cdiyordum!.. Ah! İyileşeceğine emin olmak iç'ın neler vennezdim o zaman!.. Parmaklıkla örülmüş iki kütübhane. Kitablar... Kitabları bırak. Bu kitablarn bazıları, evlenmelerin den evvel, Andre ile kendisi tarafından satın alınmıştı; kitabcıları, antikacıları dolaşıyorlardı. Miistakbel evlerini, zihinlerinde, evvelden, aşkla döşüyorlardı. 1922 dcydi. Apartıman bulunmuyordu. Bu biraz karanhk, biraz soğuk fakat geniş ve rahat apartjmanı buldukları zaman ne kadar bahtiyar olmuslardı yarabbim! Devam edeyim mi anneciğim? Süzan başını iğd;, elile kitablann sırtını okşadı. Bu Vütübhaneleri kim alırdı? E?ki kanapeyi k'ım kullanırdı? Lâmbayı kim yakardı?.. Venedik camındandr, Italyada satın almışlardı. Bütün o seyahatler... Meçhul bir jehre akşamleyin gelişler, o eski oteller, o lâtif gürbet ve hürnyet hisleri pencereler altmda çiçek pazarı t o îspanyol şehrinin mavi kemerleri, bütün bunlar, bİrbirlerine karışarak, hâlâ hararetlerini muhafaza ederek, hafızasında diriliyordu. Jenbire düşünceye daldı: Fakat biz de bahtiyar olduk, saadet anlanmız oldu. On beş sene süren kavgalar, hiyanetler, on beş sene »üren bedbaht evlilik hayatlan bu kadar mes'ud dakikalar saklıyabilir miydi? Bu, tasavvur edılemez görünüyordu. Halbuki işte hepsini tekrardan buluyordu; o mes'ud dakikalar Süzana doğru çocııklar gibi sokuluyorlardı ve onu yavaşça çağırıyorlardı sanki: «Benim... Beni tanırr.ıyor musun?.. Bu tebessüm, bu buse, bu bakış... Genc olduğunuz zamanlardaki bu kahkahalar... Ve, bir suitefehhümden sonra, her şeye rağmen, Andrenin sana tekrardan geldiği ve eğer isteseydin daima sana döneceğini bıldiğin o keder ,ve sükunet dakikalarıne kadar...» Kendi kendine mırıldandı: Fakat artık istemiyorum. Bununla beraber, gözlerinin yaşarmak üzere olduğunu hıssediyordu. Janin'i itmek için bir hareket yaptı: Bırak bunları kızım... Git giyin. Kardeşin gelir gelmez, sokağa çıkacağız. yemeğe ciciannedeyiz. Janin kahkah^vla gülerekten: Oh, anneciğim! Oh, aneciğim! dedi. Az daha unutuyordum, ya bu korkunc asma saat! Ah onu bir daha görmemek! Ne kadar da canımı sıkıyordu! Süzan, kendini bile hayrete düşüren bir şiddetle cevab verdi: Hiç de korkunc değildir. Sen de küçük budala! Hiçbir şey anlamıyorsun. Belki modası geçmiştir, mümkündür, fakat onu aldığımız zaman baban ve ben... Zahmetle konusuyordu. Ağzı titriyordu. Bu eski saat! Andre bu saati hiç sevmecnişti: Kendisi, Süzan, bir gün onu bir dükkânda görüp satın almıştı, niçin ald'.ğını bilmiyordu: Böylece, insanı sonradan sukutu hayale uğratan bazı eşya parça'arına karşı kalb anî bir arzu ile yanar. Hemşiresi, annesi, arkadaşlan kendisile ealenmişlerdi. Yalnız Andre: Yok canım, bu saat zannettiğiniz kadar da çirkin değildir, demişti. *P ^ * *** Denizlerin dibinde servet aranıyor Bir Italyan şirketi Napolyon'un gemilerini jrüzdürmek istiyor Bir müddettenberi, Denizlerin dibin deki servetleri suyun yüzüne çıkarmak için, dalgıç sirketleri ve muhtelif hüku metler, kendi sulannda hummalı bir faaliyetle çalışıyorlar. Yüzlerce sene evvel, harblerde, ihtilâl zamanlannda, yahud fırtınalar yüzünden batan, Umumî Harbde torpillenerek denizin dibine gömülen gemiler, herbirinde birer hazine sakh olduğu ümid edilerek bu araştırmaya mevzu teşkil ediyorlar. Son günlerde, Napolyon'un Mısır seferinde, Ebubr'da batan L'Orient amiral gemisinin enkazı arasına dalgıç indirmeğe teşebbüs edilmiştir. 1798 senesi ağustosunun 1 inci günü, Amiral Nelson'un topları, Napolyon'un donanmasını, orada dalgalar arasına gömmüştü. Fransız donanması kuman danı, Amiral Brueys idi. Donanma, sakin bir havada, Ebukır limanında demirliyken birdenbire baskına uğradığı için gemirlerden hiçbirisi kurtulmamış, L'Orient amiral gemisi de, içindeki cepanenin infilâkı suretile batmıştı. İşte bu geminin içinde, Napolyon'un Mısır seferine tahsis edilen bütün paranın mevcud bulunduğu tahmin edilmektedir. Bir İtalyan şirketi Mısır hükumetine müracaatte bulunmuş, bu gemileri yüzdürmek istemiştir. Hâdiseyi haber alan Fransız hükumeti, gemilerin, muharebe neticesinde düş man sulannda kalmış ganaim mahiyeti taşıması dolayısile, içlerinden çıkarılması muhtemel hazine üzerinde hiçbir hak iddiasında bulunmamakla beraber, tarihî kıymeti haiz hatıra nev'inden eşyanın kendısine iade edileceei vadini almıştır. RADYO C Bu aksamki orogram Aşkı öldüren katil: Yirminci asır Kalb ve ruh tatlı yekdiğerine hisleri bağlanmadan, vücud sevginin duyulmadan bulan rabıtalar ne adi ve bayağıdır Yazan: POLA NEGRİ ANKARA: 14 30 karışık plâk neşriyatı 14 50 Türk musikisi ve halk neşriyatı (plâkla) 15,15 ajans haberleri 18,30 plâkla dans musıkisi 1915 Turk mu^ıkLsı ve halk şarkıian (Haluk. Recai) 20 saat ayarı ve arabca neşriyat 20 15 Turk musıkısi ve halk şarkıları (Salâhaddin) 21 havacılık haftası munasebetıle konuşma (Şakir Hâzım) 21,15 stüdyo salon or^estrası 22 ajans haberleri ve hava raporu 22,15 yarınkı program ve son. ISTANBUL: 12 30 plâkla Turk musikisi 12 50 havadis 13,05 plâkla Türk musikisi 13.30 muhtelif p'.âk neşriyatı 14 son 18.30 dans musikisi (plâk) 18,50 konferans: Selim Sırrı Tarcan tarafından 19.15 dans musikisi (plâk) 19.30 konferans: Havacılık haftası: Hava kurumu namma, Behçet Kemal 19 55 borsa haberleri 20 saat ayarı: Grenviç rasadhanesinden naklen, Vedia Rıza ve arkadaşlan tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20 40 hava raporu 20.43 Omer Rıza Doğrul tarafından arabca soylev 21 saat ayarı, orkestra 21,30 Nihal Asım ve arkadaşlan tarafından Türk musikisi ve halk sarkıları 22.10 ajans haberleri 22 20 halk türküleri: Şaban Soyak ve Bayan Soyak 22 50 son haberler ve ertesi günun programı 23 saat ayarı, son. Yabancı rnerkezlerden (orta dalga) müntehab parçalar Operalar ve operetler 21,35 Bukreş: Toska (Puccini'nin), gramofonla. 22,20 Strassburg: Hanım hizmetçi (Pergolesi'nin). Büvük konserler 21 Beromunster: Charbier ve Berlloz'un eserleri. 21,05 Prag I I : Brahms ve Dvorak'ın eserleri. 21,05 Londra: Beethoven'in 1 lnd senfonisi (keman konseri). 21,15 Munih: Beethoven ve Hândl'ln eserleri tgramofonla). 21,15 Viyana: Bach ve Mozart'ın eserleri. 21,20 Berlin: Atteberg, BussonL Reznlcek'ın eserleri. 21,35 Paris (P. T. T.): Beethoven (2 n d senfoni) ve Wagner'in eserleri. 24 05 Doyçlandzender: Rossini ve Mozart'ın serenadları (gramofonla). Oda musiküeri 20.05 Hamburg: Brahms'ın piyano triosu D = dur. 22,20 Lüksenburg: Schubert ve Martlnü nun eserleri. 22,55 Budapeşte: Schubert ve Mozart'ın piyano trıoları. 23,25 Frankfurt: Handel, Bach ve Telemann'ın eserleri. 2335 Saarbrucken: Schubert'in çarküarı. Askeri bandolar ^ 20,05 Breslav: Muhtelif havalar. 21,15 Laypzıg: Tayyare mızıkasının bü> yuk konseri. 22,15 Hamburg: Marşlar ve şarkılar. Pola Negri Hayattaki ruhî ve manevî şiir ve fantezi kökünden yıkılmıştır, onu yıkan Umumî Harbden sonraki devirdir, di yorlar ki pek doğrudur. Otuz kırk sene evveline gelinciye kadar erkeklerin ve kadınların aska dair birçok fikirleri vardı. Sevginin tatlı nüvazişleri içine kendierini bırakarak dünyanın ıstırablarından, acılıklarından kurtulabiliyorlardı. Hayhat, bugünkü genclik çok daha maddî düşünüyor. Ancak günlük mücadele ile uğraşmaktan başka birşey dü şünmüyor, ipnotize olmuş gibi gayriihtiyarî yalnız o gayeye doğru yürüyor. Aşk, sevgi, ne demek? Haberi bile yok. teşebbüslerini geçen asırlarda meneden biraz da şahsiyetti. Makine ve seri eşya çıkarma teşebbüsleri hâkim olunca şahsiyet ortadan kayboldu. A?k v€ sevgi ise bu hakimiyetle bir arada yaşıyamaz. Çünkü herkesin aşkı ve sevgisi başka şekildedir, tamamile şahsidir. Hani asrımızda dünyayı yerinden oynatan büyük aşklar!. Hani Romeo ve Juliette'ler, hani Tristans ve Ysenlts'ler, hani Antoine ve Kleopatra'lar.. Büyük artist Duse'nin Gabriel d'Annunzio'nun aşkından ölmüş olduğunu bugünkü genclere anlattığım zaman gülmekten katılıyorlar. Halbuki ben, son demlerini yaşadığı dakikalarda o ilâhî san'atkârın yanındaydım. O büyük sevgi ve ihtirasın heyecan ve ıstırabından kurtularak ebedî sükuna kavuşmak üzere olduğunu dııyduğu andaki bakışlarını hiç unutamıyacağım. Duse aşk ve sevginin nihayetsîz ıstı rablarını çekmesine mukabil, pek tatlı neşelerinden de istifade etmiştir. Onun için son uğradısh acı felâketten o kadar müteessir değildi. Bugün de gencler seviştiklerine kail dirler. Fakat ben saatte 120 kilometre giden bir otomobilin içindeki çıftlerin aşktan pek anhyacaklannı zannetmiyo rum. Eğer bir an durup da gurubu veya mehtabı seyrederlerse ona diyeceğim yok!. Halbuki çok defa kulağımla işittim, delikanlı veya genc kız bİrbirlerine haykırıyorlar: Haydi biraz cabuk gidelim.. Kokteyl partisine geç kaldık!.. Bugün aşk felâkete uğramış zavallı bir mahluktur. İhtiras ve hased o hükümdarı kolundan tutup tahtından aşağı indirmislerdir. Zavallı sefil ve perişan dağlarda, kırlarda, tenha yerlerde dolaşıyor. İtiraf edeyim ki ben de aşkın ancak ıstırablanndan nasibedar oldum. Hiç neşeli ve tatlı anlannı yaşamadım.. Fakat seviştiğime gene pisman değilim. Çünkü ıstırab çekmek de aşkın esaslı şartlarından biridir. „ « . . • Ağır surette cerh Janin, şaşırmış, annesinin gözyaşlarile ıslanan çehresine bakıyordu. Oh, anneciğim! Ne yaptım? Pardon... Seni üzmek istemiyordum. Süzan: Beni ı zmedin kızım, diye mırıl dandı. Ne kadar da yalmzdı! Çocukları ken Çukurcamide koltukçuluk yapan Ar navud Kemalle Hasan oğlu Halil arasında bir elbise alım satımı yüzünden çıkan kavgada Kemal, sustalı bıçağını çekerek Halıli sol kolundan ve böğründen ağır suretta yaralamıştır. Yaralı İzdivacların ekseriya felâketle neticeBeyoğlu hastanesıne kaldırılmış, suçlu lenmelerının baslıca sebeblerınden bin yakalanmıştır. de budur. İki taraf bir'birini kat'iyyen Teşekkür , ı a ; anlamadan birleşiyor, arzu ve zevk zamanı geçtikten sonra gene hayat müca Sevgili babamız Abbas Eîkâtibin cenazesine gelen muhterem arkadaşlanna delesi onlann yaşayışında en mühim mevve gerekse mektub ve telgrafla büyük kii alıyor ve hatta üstüne kaybedilen zateessürümüze iştirak edenlere bu ke man da, aynca telâfiye çalışılıyor. derli günlerimizde ayrı aj'rı cevab verBelki içinizde bu fikirlerimi saçma bumemize imkân olmadığmdan muhterem lacak olanlar da vardır. Onlara, bugüngazetenizin kalbimizden kopan şükran kü büyük şehirlerden birinin bir haftalık borclanmızı ödemeye vasıta olmasını hayatını gözönüne getirmelerini tavsiye d.leriz. ederim. Bütün evlere, dükkânlara, yazıKızı: Ayşe Elkâtib ve oğlu hanelere girip çıkınız. Kadın, erkek, çoGani Elkâtib luk çocuk bütün insanlarla konuşunuz. Teşekkür Göreceksiniz ki hergün biraz daha fazla Cerrahpaşa hastanesinde dört aydan para kazanmak hırsmdan baska bir gaberi tedavime fevkalâde itina ve hak kımda büvük bir şefkat göstererek ta yeleri yoktur. Onlar bir delikanlı ile bir mamile şifamı temin eden Sertatib Bay genc kızın ilk görüstütleri zamanki te Esad. dahiliye şefi Bay Reşad ve asis reddüdlerinden, mahcubiyetlerinden, kıtan Bay Galıble bashemşireye ve koğuş zarmalarından kat'iyyen bihaberdirler. hemşiresi Bayan Nermine ve bu eşsiz Kalb ve ruh yerine para ve menfaat modern Türk hastanesinin bütün me mevcudiyetlerine hâkimdir. murlarına alenî teşekkürlerimi suna Buna rağmen evlenenler gene eksik rım. Sakine Türkölmez değil.. Bu, maddî bir ihtiyacın tatmini gayesinden neş'et ediyor.. Ne yazık? Kalb ^e ruh yekdiğerine bağlanmadan, aşk ve sevginin sairant hisleri duyulmadan vücud bulan bu rabıtalar, ne âdi ve M. Turhan Tan bavağı seyler! Yeni çıktı Umumî Harbder sonra aşkı öldüren u 50 kuruşa satılıyor „ amillerden biri de şahsiyetin kaybolmasıdır. Çünkü makine ve seri eşya çıkarma Bahçesinde Her akşam zengin varyeBir iki satırla te. Budapeş teden yeni ge ^ Pola Negri'nin Almanyadan ayrıllen Robert dığına ve orada bir daha filim çevirmiyeTRİO VOKS ceğine dair bazı şayialar deveran etmekBalet, 4 Stan, ts idi. Almanca «Filmwelt» mecmuası Dizöz Marie nm bir muharrirı artistin Berlin civarında ta, Dansöz \Vansee'deki villâsında oturmakta olduRozita ğunu öğrenerek bu şayiaları bizzat san'atdısinden nekadar uzaktılar!.. Andre git kârın ağzından tekzib edebilmek için tiği, hayatından çekilip kaybolduğu tak kendisini ziyaret etmiştir. Pola Negri güdirde maziyi kim tanıyacaktı, kime: «Ha lerek başını sallamış: tırında mı? 1925 te Brötanya'daydı!» ve Bu benim için fena bir reklâm! «Nişanlandığımız o güzel yazı hatırlıyor demiş ve sonra da şu sözleri ilâve eyle musun? diyebüecekti? miştir: Süzanı telefona çağırdılar. Annesinin Almanyayı terketmek şöyle dur sesini duydu: sun, bilâkis yeni bir filim çevirmeğe ha Süzan, affet beni... Gene sözümü zırlanmaktayım. Bu kordelânın mevzuu d'nlemiyeceğinı biliyoFuoı, fakat Andre genc bir kızla üvey annesinin ayni adaburada .. Dur, telefonu kapama... Seninma âşık olmasını tasvir etmektedir. Ben le konuşmak ve... tabiatile anne rolünü oynamaktayım.. Süzan: Eserin erkek kahramanını da İvan Pet Neye yarar? Fakat neye yarar? roviç temsil etmektedir. diye mırıldandı. Sen de biliyorsun ki Jç «Kanlı ilâhlar» ismindeki filmin mümkün değildir. başrollerini Dita Parlo, Line Nero de «Mümkün değil. mümkün değil!..» diye tekrarhyordu. Fakat daha şimdiden ruhde etmişlerdir. •Jç Marie Bell ile Raimu «Hindistan gc^yaşlan arasından, yalnız Andrenin acevizi» isminde bir kordelâ çevireceklerşina olduğu o zayıf ve mütevekkil tebessüm görünüyordu, ve daha şimdiden, bir dir. ^ Jean Gabin, Michele Morgan ve kere daha affedeceğini biliyordu. Gillaume de Saxe «Mercan birıkintisi» Çeviren: isminde bir filim çevireceklerdir. Cahid Sıdkı Tarancı Radyoda konser Genc viyolonistimiz Konservatuar muallimi ve Kadıköy Halkevi orkestra şefi İskender Ardanın 4 eylul 938 pazar günü saat 13,30 dan 14 e kadar tstanbul Radyosunda Kadıköy Halkevi adma bir konser vereceği haber alınmıştır. Kıymetli san'atkâra muvaffakiyetler di • » leriz. NÖBETÇİ ECZANELER İstanbul ciheti: Eminönünde (Hilseyin Hüsnü), Alemdarda (Abdülkadir), Küçükpazarda (Bensa • « sçn), Kumkapıda (Belkis), Şehzadebaşında (İ. Hakkı). Karagumrükte (Suad). Aksa rayda (E. Pertev), Fenerde (Vitali), Sa matyada (Teofilos), Bakırköyde (Merkezh Şehremininde (Hamdi), Eyubde (Hikmefc Atlamaz) eczaneleri. Beyoğlu ciheti: tstiklâl caddesinde (Galatasaray). Tü « nelde (Matkovic), Şislide (Asım), Taksinl Cumhuriyet caddesinde (Kurkçiyan), Kalyoncukullukta (Zafiropulos), Firuzağada (Ertugrul), Okcumnsada (Yeniyol). Fın dıklıda (Mustafa Nail). Kasımpasada (Vasıf), Halıcıoğlunda (Barbud), Ortaköy, arnavudköy, Bebek eczaneleri. Kadıköy Moda caddesinde (Bahaeddin)f Pazaryolunda (Rifat). Buyükadada (Şinasi Rıza), Heybelide (Halk), Üsküdarda (Ömer Kenan), Besiktasta (Vidin), Beykoz, Paşabahçe, A. Hisar eczaneleri. AVRUPA NOTLARI Yeni simalar Istanbulda Caoraloğlunda Goz Doktoru Şükrü Ertana Anadan doğma rüyetten mahrum bulunan 11 yaşmdaki oğlum Ahmedin gözlerine ağrı duyurmadan yaptığmız amelivatla rüyetini iade ederek oğlumu hayata kavusturan ve bu suretle bütün ailemizi saadete, sevmce ulaştıran hazakatli ve muvaffakiyetli tedavinizden dolayı size sonsuz teşekkürlerimi Cumhuriyet gazetesile arzederim. Çorlulu Mehmed oğlu Receb Izmirde şan konserleri Genc ses san'atkârlarımızdan olup vals, serenad, romans ve tango gibi parçalannı radvoda da söylıyen İsmail Hakkı Üser. İzmir fuar komrtesinin daveti üzerine birkaç konser vermek üzere oraya gitmiştir. Av kartlari îstanbul Avcılar ve Atıcılar birliğinden: Trakya civarındaki Çukurbosn^ çiftliği mer'aları bıldırcın avı için birliğimiz tarafından kiralanmıştır. Bu mer'alarda avlanmak istiven azamızın, her gün saat 12 14 arasında birlik merkezine uğrıyarak kartlarını almalarmı rica ederiz. Alman filimlerinde mühim bir mevki işgal etmeğe başlıyan İwa Wanja

Bu sayıdan diğer sayfalar: