CTJMHURfTET 1 Evlul 1938 Belgradda yapılacak 9uncu Balkan oyunları Yugoslavya federasyonu müsabakalar için büyük tertibat aldı, bu seneki yarışların çok çetin olacağı anlaşılıyor Belgrad (Hususî muhabirimizden) Dokuzuncu Balkan oyunları için bütün hazırlıklar tamamlanmıştır. Büyük stadyom eylulün onuncu cumartesi günü kapılarını açacak ve beş Balkan devletini temsil eden atletler burada karşılaşacaklardır. Balkan oyunları ilk seneler Yunanlı ların kahir üstünlüklerile neticeleniyordu. Sonra evvelâ Yugoslavlar, geçen sene de Rumenler, büyük terakkiler göstererek Yunanhlara ciddî rakib oldular. Bu üç millet arasında rekabet bu sene en hâd devresine girmiş bulunmaktadır. Yunanlıların Frangudis ve Yorgakopulo gibi atletler sayesinde bir zamanlar rakibsiz bulundukları sürat ve yarım mukavemet yarışlan artık Rumenlere ve Yugoslav lara geçmiştir. Buradaki atletizm mütehassısları bu seneki yarışlarda birinci gelmeleri en çok muhtemel olan atletlerin listesini hazırlamışlardır. Atletlerin yaptıklan en son derecelere göre hazırlanan listeyi aynen bildiriyorum: 100 metre: Giçesku (Rumen) 10,9. 200 metre: Yordaks (Rumen) 21,9. 400 metre: Yordaks (Rumen) 49,1. 800 metre: Gorşek (Yugoslav) 57.4. 1.500 metre: Gorşek (Yugoslav) bariz tefevvukleri vardır. Bundan başka diğer puvanların Rumenlerle Yugoslav laı arasında aşağı yukarı müsavi şekilde paylaşılması da Yunanhlara birinciliği kazandıracak âmillerden biridir. Gelelim ikinciliğe: Senelerdenberi Balkan oyunlarında Yunanlıların birinciliği ve Yugoslavların da ikinciliği alması mutaddı. Uçüncülük için de Rumenlerle biz şöyle böyle mücadele ederdik. Bir defa müsavi puvanlarla Rumenlerle birlikte Balkan üçüncüsü olduk. Diğer defalar da Rumenler bizi daima az bir puvan farkile geçtiler. Bu bb> lece geçen seneye kadar devam etti. Geçen sene Bükreşte yapılan sekizinci Balkan oyunlarında Rumenler umulmadık bir muvaffakiyet gösterdiler. Yugos lavları büyük bir puvan farkile geçtikleri gibi Yunanhlara da çok yaklaştılar. Aralarına Romanyada yaşıyan Macar atletlerini de almak suretile bu muvaffakiyeti gösteren Rumenler böylelikle Bal kan şampiyonluğunun en yakın bir namzedi haline geldiler. Bu ileri hamle, puvan itibarile bizi biı hayli geri tepti. Ve dördüncülük veya sonunculuk için bizi Bulgarlarla başbaşa bıraktı. Yugoslavlar, geçen sene Rumenler tarafından büyük bir farkla geçilmelerinin acısını çıkarmak ümidile bu sene çok çalıştılar. Fakat bu çahşmalan, adeta bir sır gibi gizli tutulduğundan Yugoslav atletlerinin hakikî vaziyetleri kat'iyetle ma lum değildir. Maamafıh Rumenler derecesinde olmadığı taıhmin edilmektedir. Diğer taraftan bu farkı saha avantajı kapatmaktadır. Çünkü Yugoslav atletleri kendi sahalarında müsabaka yapacaklan halde Rumenler yabancı bir sahada yarışacaklardır. Bütün bu noktalar, bu seneki müsabakalann fevkalâde meraklı ve heyecanlı cereyan edeceğıni göstermek tedir. Yugoslavlar, bu seneki müsabakaların organizasyon bakımından da mükemmel olabilmesi için hiçbir fedakârlıktan çekinmemektedirler. Bu arada bütün müsabakaların filme çekilmesi için de tertibat ahnmıştır. Bu suretle Dokuzuncu Balkan oyunlannı bütün Balkan memleketlerinde sinemada seyretmek mümkün olacaktır. Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz | I Bir haciz Vak'a, Montrealde geçiyor. Şikagolu bir kaptan, iki sene evvel, karısına nafaka vermeğe mahkum olmuş. Hükmü veren, bir Amerika mahke mesi, mahkum da ömrünü seyahatte geçiren bir adam olduğu için, yaka smı icra memurunun elinden kolayca kurtarıp, iki sene dünyayı gezmiş. Kaptanm karısı, bu arada, nafakasının tahsilini temin için, kocasmın ge misine haciz koydurmuş, evrakı elinde, onun peşinde diyar diyar dolaşmağa çıkmış. Kaptan, Amerika hükumetinin çürüğe çıkardığı eski bir denizaltı gemisini vaktile satın aldığı için, seyahatlerini o gemide yapıyormuş. Karısı, borcunu ö demiyen bu kaçağın peşinde bir hayli dolaştıktan sonra, nihayet Montreal'de izini bulmuş. Derhal zabıtaya müra caat etmiş, kâğıdlarmı göstermiş, muamelesini yaptırmış; yanma iki polis memuru vermişler, heyet limana gel miş, kaptan o sırada karada imiş, haciz karannı kendisine tebliğ etmişler. Gemiyi hacze lüzum yok, demiş, ben borcunu inkâr eden bir adam değilim. Seyahatte olduğum için şimdiye kadar ödeyemedim. On dakika müsaade edin, gemiye kadar gideyim, parayı getireyim. Bu kadar mükemmel teklif karşısmda akan sular durmuş; hatta, madamın ağzınm suları akmış. Kaptan, filikasına atlamış, gemiye varmış ve aradan beş dakika geçme den... Denizaltı gemisinin, denizaltım boyladığını görmüşler. Kaptanda gidiş hâlâ o gidiş! Türkiye Estonya ticarî münasebatı Yeni anlaşma, neşri tarihinden itibaren muteber olacaktir Türkiye ile Estonya arasında yeni bir ticaret anlaşması akdetmek üzere memleketimize gelen Estonya heyeti Ankara dan şehrimize dönmüştür. Heyet Estonya Hariciye Nezareti şube müdürlerinden M. Serapera, dün akşam memleketine dönerken kendisile görüşen bir arkadaşımıza aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: « Türk hükumeti kontenjantman usulünde esaslı değişiklikler yaptığmdan 6 haziran 1937 tarihinde akdettiğimiz ticaret anlaşmasını tadil ve yeni bir anlaşma imzalamak üzere Türkiyeye gelmiştik. Ankarada alâkadar makamlarla yaptığımız temaslar tam bir anlaşma ile neticelendi ve Türk Estonya yeni ticaret muahedesi geçen pazartesi günü imza landı. Yeni anlaşma Resmî Gazetede neşri tarihinden itibaren mevkii mer'iyete girecektir. Türkiye ile senede iki yüz bin liralık iş yapmaktayız. Yeni dnlaşma sayesinde iki memleket arasındaki ticaret münasebatının hiç olmazsa iki üç misli artacağını ümid ediyorum. Halen Türkiyeden başlıca tütün ve kuru yemiş alıyor, bunlara mukabil pamuk ipliğile kâğıd ihrac ediyoruz. Estonyada bloke olarak kalan 46 bin Türk lirasını kurtaracak tedbirler alınmıştır.» M. Serapera bundan sonra, Türk Estonya münasebatından bahsederek demiştir ki: «Türkiyenîn Talin'de bir orta elçisi vardır. Yakında Estonya hükumeti de Ankaraya bir orta elçi gönderecektir. Türklerle Estonyalılar Ogro Fin ırkma mensub olduklarından, Estonyada Türkiyeye karşı büyük bir sempati mevcuddur. Gazetelerimiz yeni Türkiyenin kurtarıcısı Atatürk hakkında her fırsatta makaleler neşretmektedirler. Beynelmilel şlerde Türkiye Cumhuriyetimn işgal ettiği mümtaz mevki, memleketimizde Türkiyeye karşı mevcud alâka ve sempatiyi hergün biraz daha artırmaktadır.» Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. icabında günde 3 kaşe alınabilir. Diyadin Kaymakamlığmdan: 1 Diyadinde inşa edilecek Hükumet Konağına aid 22168 lira 36 ku« ruşluk keşif muhteviyatı eksiltmiye konulmuştur. 2 Bu işe aid şartname ve diğer evrak şunlardır: A Eksiltme şartnamesi, B Mukavelename C Proje D Silsilei fiat cetveli E Fennî şartname F Hususî keşif bedeli. Defteri istiyenler şartname ve evrakı parasız Diyadin Malmüdürlü« ğünde müteşekkil Komisyondan veya Ağrı Nafıa Direktörlüğünden suretlerini alabilirler. 3 İşbu inşaat 26/8/938 den itibaren 15 gün müddetle eksiltmiye konulmuştur. İhalesi 9/9/938 cuma günü saat 14 te Diyadin Malmüdürlüğü dairesinde müteşekkil Komisyonda yapılacaktır, 4 Eksiltme kapalı zarf usulile olacak. 5 Eksiltmiye girebilmek için şartnamede yazılı 1662 lira 63 kuruş muvakkat teminat vermeleri ve eksiltmiye iştirak edeceklerin kanunen evsafı haiz olduklarını isbat eylemelerL 6 Talibler 3 üncü maddede yazılı saatten bir saat evveline kadaıs Malsandıklarından almacak makbuz veya bankalardan almmış olduklan muvakkat teminat mektublarile beraber teklif mektublarını Diyadin Malmüdürlüğünde müteşekkil Komisyona müracaatleri. 7 Posta ile gönderilecek mektubların nihayet 3 üncü maddede yazıh gün ve saate kadar gelmiş olması ve zarfm mühür mumile iyice kapatılması lâzımdır. Postada vuku bulacak gecikmeler kabul edilmez. ( 5899 ) U.02.1. 5000 metre; Arvanitis (Yunan) 15,45,4. 10000 metre: Kiryakidis (Yunan) > 33,36. Maraton: Kiryakidis (Yunan) 3,02. 110 mânialı: Mantikas (Yunan) [15,2. 153,9. 400 mânialı: Mantikas (Yunan) Yüksek: Pantazis (Yunan) 1,87. Uzun: Lâmbrakıs (Yunan) 7,05. Üç adım: Mikiç (Yugoslav) 14,03 Sırıkla yüksek: Kaneos (Yunan) 3,90. Disk: Silas (Yunan) 46,46. Cirid: Papayorgiyo (Yunan) 55,57. Gülle: Gurau (Rumen) 14,31. Çekiç DLmitropulos (Yunan) 48,07. 4X100: Yunan takımı 42,1. 4X400: Yugoslav takımı 3,27,8. Balkan bayrak: Romanya 3,24,2. Görülüyor ki hazırlanan lıstede birincilik şanslan kâmilen Yunan, Rumen ve Yugoslav atletleri arasında paylaşılmış tır. Türklere ve Bulgarlara yer verilmemiştir. Esasen derecelere bir göz atmak bizim bu listeye ithal edilmememizin sebebini anlamak için kâfidir. Maalesef bu vaziyetle bizim için Balkan milletleri arasında güzel bir derece alabiknek ihtimali çok uzaktır. Bizim atletler arasında bir iş becerebilmesi muhtemel olanlar eğer bir sürprizle karşılaşmıyacak olursak, Ateş îbrahim, Faik, Polat ve Gören gıyılmaktadır. Acaba bu sene Balkan atletizm birinciliğini hangi millet kazanacak? Rumen ve Yugoslavların adamakıllı gelişmiş olmasma rağmen mütehassısların en büyük şansı gene Yunanlılarda gör mektedirler. Sürat koşularını Rumenle rin, yarım mukavemet koşularını Yugoslavların kazanacakları muhakkak sayıl makla beraber mânialı ve uzun koşularla atlama ve atmaıarda Yunanlı atletlerin Finlândiya millî takımı bu sabah Ankaraya gidiyor Finlândiya ile Türkiye millî takım güreşçilerinin ortaya konulan heykeli almak içn yapmaları icab eden üç karşılaşmadan ikincisi birinci karşılaşma evvelki sene Finlândiyada yapılmış ve Türk takımınm 5 2 mağlubiyetile neticelenmişti önümüzdeki cumartesi günü Ankarada yapılacaktır. Bu müsabakaları yapmak için, aralarmda iki Avrupa şampiyonu bulunan Fin millî takımı yarm sabah saat 9 da Ankaraya hareket edecektir. Finlândiya takımile ikinci müsabaka 4 eylul pazar günü gene Ankarada serbest güreş olarak yapılacaktır. Her iki müsabakanm tafsi lâtı Ankara radyosile saat 16,30 dan itibaren verileeektir. Müsabaka safahatmın şehrimizden daha iyi takib edilebilmesi için İstanbul radyosunun da bu günü saat 10 da C. H. P. Samatya kamun kurağındaki lokalimizde akdine karar veneşriyatı naklen vermesi çok iyi olur. îstanbul Vilâyeti Jandarma kuman rilmiştir. Ruzname: * Güreşçileri davet danı İzzet Akın yarbaylığa terfi etmişA Davudpaşa Gencler Birliğine iltihak tir. Değerli kumandanımızı tebrik eTürk Spor kurumu güreş federasyonu hakkında müzakere. deriz. Finlândiya güreşleri tertib komitesin B Hesab ve demirbaşların tasfiyesl. den: Finlândiya millî güreş takımile An karada ve İzmirde yapılacak güreş müsabakalanna iştirak edecek olan isimleri aşağıda yazılı olan güreşçilerin 1 eyul perşembe günü sabah saat dokuzdan 12 ye kadar birer aded vesika fotoğraf.arile Bevoğlunda Nata seyahat acen :asmda Said Çelebiye müracaat etme eri rica olunur. Ankaraya gidecekler: Ahmed Ça kır, Kenan, Ragıb, Yahya, Mersinli Ahmed, Büyük Mustafa, Çoban Mehmed. Doğru İzmire gidecekler: Küçük HüseSüvari ekipımi f '^, r.n, Halil, Faik, Samsunlu Ahmed, Yuzin kıymetli zabit;uf Aslan, Adnan. lerinden üstteğmen Saim Polatkan yüz Otomobille yeni dünya başılığa terfi et rökoru miştir. Avrupanın Bir müddettenberi Amerikan Bonvil muhtelif şehirle kurumuş gölünün üzerinde otomobille rinde yapılan beydünya sürat rökorunu kırmağa çahşan nelmilel atlı mü İngiliz Eyston nihayet bu işte muvaffak sabakalarda mü olmuştur. him muvaffakiyet Geçen sene tesis edilen rökor, saatte er elde eden ve Saim Polatkan 501 kilometre 200 metre idi. Eyston bu Romadaki müsaba defa bunu 555.893 kilometreye çıkarmış kalarda Mussolini kupasını kazanan etır. Bu hesaba göre csur îngiliz otomo kipimizin bu güzide uzvunu tebrik ebilıle saniyede 155 metroluk baş döndü deriz. rücü bir sürat temin etmiş demektir. Bundan kırk yıl evvel Loba ile Şaslu Ekalliyet ve ecnebi mektebisimli iki Fransız otomobille 63 kilometlerin ders kitabları relik bir sürat tesis ettikleri vakit büŞehrimizdeki ekalliyet ve ecnebi mektün dünya bu çabukluğa şaşıp kalmıştı. eblerine aid ders kitablannm müfre dat programma göre, Maarü müdürlüKongreye davet ünde hususî bir komisyon tarafından Sümer kulübünden: tetkik ve tercümeleri ikmal edilmek üSamatya kamunu çevresindekl spor kuzeredir. Ders yılı başmda Maarif Ve rumlarmm birleştirilip daha kuvvetli bir kâletinin yeni bir emrile tercüme ettihale ifrağı hakkında Parti kamun başkanlığınca verilen direktif üzerine kulübümü rilen kitablar, aid oldukları mekteblere zün fevkalâde kongresinin 4/9/938 pazar evzi edilecektir. Bütün Ağrıları Antalya Belediyesinden: 1 Eksiltmiye konulmuş: Antalya şehri içme su projesi tanzimi, Keşif bedeli 7,500 liradır. 2 Eksiltme 2/9/938 tarihine raslıyan cuma günü saat 11 de An • talya Belediyesinde kapalı zarf usulile yapılacaktır. ««*rt 3 îstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele porjesi, Nafıa Vekâlo « tinden içrne su projelerinin hazırlanacağına dair talimatname, hususî, fennî şartname ve 4 ilişik resmi Antalya Belediyesinden parasız alabilirler. Eksiltmiye girebilmek için isteklilerin 825 liralık kat'î teminat vermesi. 150 bin liralık keşif bedeli tutarı olan bir içme su projesi ve lâakal 4 aded içme su projesi yapmış bulunması. 4 îsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Antalya Belediye Reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. Postacia vaki olacak gecikmeler kabul edilmez. « 3146 » (5512 V Saim Polatkan yüzbaşılığa terfi etti ROMATİZMA LUBAGO ve SİYATİK den muztarip olup berayi tedavi YALOVA ve BURSA KAPLICALARINA gideceklere mühim bir tavsiye: Banyodan sonra ağrıyan mahalle febrîîc S İ L K O merhemi ile masaj yapıp daha iyî ve daha çabuk şifa bulurlar. Her eczanede satılır. '^ pıcıya sordum. O da, hanımefendinin bir dakika evvel çıktığını söyledi. «Halinde bir acaiblik vardı» dedi. Hatta kapıcıyı şiddetle itmiş, yürümüş. Şefik dudaklarını ısırdı. Vaziyetin vahimleşmeğe başladığını görüyordu. Başhemşire bildiklerini anlattıkça doktor Şefiğin yüzündeki can sıkıntısı alâmetlerinin arttığmı görüyordu. Korka korka §u suali sormaktan kendisini alamadı: İnşallah üzülecek birşey yok y,a? Şefik, sert bir cevab verdi: Bilir miyijn ben? Sonra, dişlerim kısarak ilâve etti: Kadınların münasebetsizliğine akıl erer mi? Kapıya doğru yürüdü; tam çıkacağı sırada başhemşıreye döndü: Melâhat Hanım, dedi, eğer beni arıyan olursa, yahud müstacel bir iş için bana ihtiyacmız olursa eve telefon edersiniz, evdeyim. Emredersiniz, efendim. Başhemşire pencereye doğru yürüdü. Doktorun, koşar adımlarla bahçeden geçtiğini, kapmın önünde bekliyen küçük otomobiline atladığını ve olanca hızile uzaklaştığını gördü. Başmı salladı: İşin içinde bir münasebetszilik var ama, acaba nedir? diye düşündü. Nekadar metin, hislerine nekadar hâkim olduğunu çok iyi bildiği doktor Şefiğin bu asabî hali, onu fena halde mera« ka düşürmüştü. Bilmiyerek bir hata işlediğini, daha doğrusu bir çam devirdiğini, müphem bir şekilde hissediyor ve bu kabahatin, Zeynebe, doktorun bulunduğu yeri haber vermek olduğunu tahmin edi< yordu. Çünkü, telefon açılıp, Feride Ha< nımm ismi söyleninciye kadar, doktoru klinikte bulamadığı için sadece can sıkm» tısı izhar eden Zeyneb, o ismi işitir işitmez asabileşmiş, değişik bir jehre takmmıştı. Lâkin, Melâhat Hanım, yaptığı bu hareketin bütün mes'uliyetini kendi üzerine alamıyordu. Eğer doktorun bulun m duğu yeri karısına haber vermek bir hata ise, bu hatanın bir kısmı da bizzat doktorundu. Adresinin gizli tutulması için hiçbir emir vermiş değildi. *** Doktor Şefik, hastalarını, operasyonlarını, herşeyi unutmuş, çılgın gibi, eve koşuyordu. Yolda, birkaç defa adam çiğnemek tehlikesi atlattı. Kafasınm içinde mütemadiyen dönüp dolaşan bir tek fikir vardı: Zeyneb, ne gibi bir sebeble kliniğe gelmiş ve bu sebebi niçin söylememişti? (Arkast var) Büyük aşk romanı: 3 3 Nakleden: HAMD1 VAROĞLU Zeynebin cevabında, itiraz kabul etmiyen bir kat'iyyet vardı. Fazla ısrar, fayda değil, zarar verebilirdi. Şahende bunu düşünerek teklifini tekrarlamadı. Fakat, içini kurt yiyordu. Zeynebin maksadmı öğrenmedikçe rahat edemiyecekti. Yüzünün tuvalelini bahane ederek: Böyle tni çıkacaksın? diye sordu. Bari bir parça pudra sürsen... Gözyaş lannın izi hâlâ yanaklarmda duruyor... Lüzum yck... Kim görecek? Şefik şimdi belki evdedir... Karşısına böyle çıçkarsan... Şefiğin karşısına çıkacağımı ne biliyorsun? Şahende, aklına gelen fena ihtimallen pek boş yere düşünmemiş olduğunu görüyordu. Belli etmek istemediği bir telâşla: Ne yapmak niyetindesin, Zeyneb? diye sordu. Şefiğin karşısına çıkmıya caksın da ne yapacaksm? Allah aşkına işi dallandırıp budaklandırma. İzam etmeğe değer birşey değil zaten. Şefiğin sana nekadar düşkün olduğunu, yalnız biz değil, kâinat biliyor. Kocanın, seni bu kadar sevdiği halde, Feride Hanımla münasebete devam edeceğini aklın kesiyor mu? Bu gün onun ziyaretine gitmiş olması mümkündür. Fakat sana söyliye bilir miydi? Feride Hanıma gidiyorum, deseydi, şüphelenmez miydin? Niçin şüpheleneyim? İmzasız mektubu almadan, senin anlattıklarını dinlemeden evvel, Şefikle Feride Hanım arasmdaki maceradan haberim yoktu ki! Her neyse! Şefik böyle düşünmüş olabilir... Zeyneb, fazla lâkırdı dinlemek iste mediğini gösteren bir vaziyetle, onun sözünü yarıda kesti: Ne olursa olsun, bu mesele bitmiştir, dedi. Ben kararımı verdim... Nedir karann? r Hâdisenin icab ettirdiği bir karar... Vak'anın kendisine gayet uygun. Yakında öğrenirsiniz... Şahende, Zeynebin ellerine sarıldı, yalvarmağa başladı: Zeyneb, sakm bir delilik edeyim deme, kardeşim. İyice düşün, taşm, karanm öyle ver. Sonradan dönemiyeceğin bir karara saplanıp pişcnan olma. Beni dinle, işi oluruna bırak, daha iyi edersin... Çocuksun... Çocuk muyum? Beni hâlâ karşı nızda çoçcuk mu görüyorsunuz? Kararımı tatbik ettiğim zaman, bu düşünce nizde aldandığınızı göreceksiniz... Genc kadın, bu son sözü söyledikten sonra, arkadaşına tekrar veda etmeğe lüzum görmeden yürüdü, kapıdan çıktı. Şahende odada yalnız kalmıştı. Zeynebin son cümlesi hâlâ kulaklarında çmlı yordu. Evet, o artık, hakikaten çocuk değildi. Hiç ummadığı bir anda, imzasız bir mektub şeklinde yüreğini yaralıyan hain haber, eski tasasız, şen, bir kuş kadar cıvıltıh, çocuk Zeynebin yerine, uzun yılların elemile kavrulan, istikbalden, aşktan, hayattan ümidini kesen bitkin bir kadın bırakmıştı. Ve Şahende, kaybolan o çocuğu, göz pınarlarına biriken j'aşları silerek, acı acı özledi... Başhemşire Melâhat Hanım, ellerini uğuşturuyor, doktor Şefiğin yüzüne, endişe ile bakarak sorduğu suallere cevab vermeğe çalışıyordu. Vallahi bilmem ki doktor Bey, ne desem yalan. Hanımefendiyi ilk defa olarak gördüm, biliyorsunuz... Buraya geldiği zaman halinde her vakitkine nazaran bir başkalık olup olmadığını tabiî anhyamazdım... A canım, sinirli, heyecanlı gibi bir hali de gözünüze çarpmadı mı? Böyle birşey görmedim... Daha ziyade, sizi burada bulamadığına canı sıkılmış gibiydi... Sonra, ben telefonda konuşurken, Feride Hanım adı geçince asabileşti... Hatta ismi bana tekrar ettirdiğini hatırlıyorum. Doktor Şefik, sağ elini yumruk yapıp, sol avucuna, asabî asabî birkaç defa vurdu: Sonra, neticeyi beklemeden çıkıp gitti öyle mi? Evet, telefonu öfke ile kapattı, çıktı gitti. Siz, bana, «ne oluyor?» diye sorduğunuz zaman cevab veremeyişimin sebebi bu idi. Çünkü telefonu ikinci defa açtığım zaman, hanımefendi odadan çıkmış bulunuyordu. Bahçeye koştum, ka