2 Haziran 1938 CUMHURÎYET Meclis dün Türk Yunan İspanya hükumetçileri Majorka'yı paktını tasdik etti bombaladılar Avusturyadaki Yahudiler İtalyan tabiiyetinde olanlara umumî hükümler tatbik edilmiyecek Berlin 1 Havas ajansı muhabirin den: Cumartesi günü Berlinde îtalya ile Almanya arasında imza edilmiş olan ticaret itilâfları hakkmda ketumiyet muhafaza edilmektedir. Maamafih bir nokta ysni Almanya ve Avusturyada bulunan İtalyan tabiiyetincf?T?i Yahudilerin vaziyeti hakkmda malumat var dır. Hususî bir itilâfname, bu Yahudile rin Yahudilere aid servetlerin tahriri hakkındaki son kararnameler ahkâmı na tâbi tutulmamalarmı zamân altına almaktadır. Tiryeste limanına gelince, evvelce Avusturyaya verilmiş olan serbest li man imtiyazı, Almanya için ipka edilmemiştir. Çünkü Almanya, Tiryesteye muayyen bir tonaj temin etmek istememiştir. Yalnız gazeteler, İtalyanm Tir yesteye müteveccihen veya Tiryeste den hareket suretile Almanvada yapılacak demiryolu münakalâtı tarifelerinin tadil edilmiyeceği hakkmda teminat almış olduğunu yazmaktadırlar. (a.a.) Af projesi Meclise gidiyor Lâyihanın encümende müzakeresi bitirildi IBaştarafı 1 inci sahifede] bir çok hatiblerin söz alarak bu kanun üzerindeki noktai nazarlarını müdafaa edecekleri Meclis koridorlarındaki görüşme lerden anlaşılıyor. Bazı meb'usların affın şiddetle aleyhinde bulunacakları da tahmin edilmektedir. Maamafih büyük bir ek seriyetin reyini kanunun lehinde kullanacağım da umumî temayülden istidlâl et mek mümkündür. Bu takdirde kanun derhal Resmî Gazete ile neşredilerek mer'iyete girecek ve yurd dışında bulu nanlar derhal memlekete avdet edebile ceklerdir. Münir Çağıl (Çorum) un başkanlığında toplanmış olan Meclis Adliye encü meni Dahiliye Vekili ve Parri Genel Sekreteri Şükrü Kaya ile Adliye Vekili Şükrü Saracoğlundan da uzunuzadıya izahat aldıktan sonra teklifi heyeti umumiyesile kabul etmiş ve sadece bazı maddeler üzerinde esası değiştirmiyecek mahiyette tadiller yapmıştır. Hükumetçe teklif edilen kanunun ikinci maddesi Türk ceza kanununun ikinci kitabmın birinci babmda yazılı olan cürümleri işlemiş olanlan da istisnasız affetmektedir ki bu cürümler 125 ile 172 (dahil) arasındaki maddelerde tadad edilmiştir. Adliye encümeni 141 ve 142 nci maddelerin bundan istisnasına taraftar olmuştur. Bu maddeler memleket dahilinde içtimaî bir zümrenin diğerleri üzerine tahakkümünü, şiddet kullanmak suretile tesis etmeğe veya içtimaî bir zümreyi şiddet kullanarak ortadan kaldınnağa veya memleketin iktısadî veya içtimaî nizamını şiddet kullanarak devirmeğe matuf suçlara dairdir. Bu kanun lâyihasının dördüncü maddesi ceza kanununun 125 ile 1 72 nci maddeleri arasındaki bütün suçları muayyen bir tarihten sonra işlemiş olanların aftan istifade edemiye ceklerine dairdir. hürriyeti bağışlanmış olacak, bu cürümlerin maznunları hakkındaki takibat durdurulacak, âmme hukuku davaları sukut edecek, mahkum olanların cezaları infaz edilmiyecektir. Af, bu cürümlerin hukukî ve fer'î neticelerine de şamil olacaktır. Adliye encümeni, mazbatasmda lâyi hayı tasrih edici bazı hükümlerin ilâvesi sebeblerini de izah etmektedir. Bu hü kümler evvelce tabiiyetten iskat edilmiş olduğu halde bu afla memlekete geleceklerin birıkmiş tekaüdlük maaşları ve saire gibi mutalebelerine ve geçmişe aid bir takım miras işlerinin tahaddüsüne mey dan vermiyecektir. Encümen, hükumetin teklifinde İstiklâl mahkemesi mahkum larile haklarında heyeti mahsusa ve Âli karar heyetince hüküm verilmiş olanlara ve Lozan muahedesine bağlı af protokolundaki yüz elli şahsa dair olan hükümleri tamamen kabul etmiştir. Hariciye Vekili mühim bir nutuk söyledi [Baştaraft 1 inci saTıi/ede] ricinde alenî veya gizli başkaca hiçbir merbutu olntııyan bu muahede uzaktan yakmdan hiçbir devleti rencide ve istih daf etmez. Gene biliyorsunuz ki, Yunanistanla iki taraflı olarak aramızda 1930 tarihli bitarafhk, tahkim ve uzlaşmaya dair bir muahede ile bir de, 1933 te yapılan samimî anlaşma muahedesi vardır. Bu samimî anlaşma muahedesinin esaslı hük münü Türkiye Yunanistan müşterek hududlannın iki devletin kefaleti altında ihlâli kabil olmadığmın tesbiti teşkil eder. Diğer komşumuz Bulgaristanla da aramızda ebedî bir dostluk muahedesile bir bitarafhk tahkim ve uzlaşma muahedesi mevcud olduğu cihetle kendisine Yuna nistanla yapıldığmı arzettiğim samimî anlaşma muahedesinden daha imzadan evvel malumat verilmişti. Bu hususta Bulgaristanla aramızda fikir teatisinden sonra aramızdaki bitarafhk muahedesinin temdidile iktifa edildi. Ayni sene zarfında Balkan müttefikimiz Yugoslavya ile 1925 te başlıyan ve o devrenin yekdiğerini takib eden hâdiseleri içinde muvak kat bir fasıla geçiren samimî temas iki tarafın çok uygun olan menfaatlerile ve iki milletin birbirine karşı besledikleri saygı ve sevgi ile tekrarlandı. Ve samimî bir dostluk muahedesine varıldı. Ayni suretle diğer Balkan müttefikimiz Romanya ile de o vakit böyle bir samimî dostluk muahedesi yapıldı. Artık Balkanlarda hava değişmiş, a sırlar ve asırlarca devam eden binbir türlü tecrübelerin ve çekilen ıstırablann husule getirdiği bir anlayışla Balkan menfaat birliği ve kardeşlik duyguları belirmeğe başlamıştır. Yunan milletinin bir teşebbüsile ve bütün Balkanlarm iştirakile vakit vakit ve yer yer toplanmakta olan hususî Balkan konferanslan bu yeni doğan temiz ve gürbüz duygulara revac verdi. İşte bu esnada idi ki, kardeş Yugos lav devletinin büyük Kralı Majeste Aleksandr'ın Şefimiz Ataiürkü ziyareti ve bu iki büyük devlet reisinin konuşması Balkan anlaşmasma yeni bir cereyan verdi. Romanya Balkanlardaki bu canlı cereyamn ön safında yer tutfu.^T''/""" Bundan sonra Balkan anlaşmaları genişlemiş ve resmî bir mahiyet almış ve Balkan devletleri hariciyeleri arasmda bu maksadla görüşmeler birdenbire süratlenmiştir. Hepimizin daima iyi hatırladığı mıza şüphe olmıyan 1934 senesi şubatında Atinada Balkan misakı imza olundu. O gündenberi dört müttefik Balkan devleti Hariciye Nazırlan muntazam bir surette ve muayyen vakitlerde toplantılar yapmakta ve daima temas halinde bulunmaktadırlar. Diğer taraftan Balkan milletleri muhtelif san'at şubeleri arasmda ve her sahada artarak yapılmakta olan ziyaretlerle ve konuşmalarla hükumetlere rehber olmakta devam etmektedir. Şimdi müzakeremizin mevzuunu teşkil eden Türk Yunan muahedesi Balkan yanmadasındaki milletler arasmda ida mesi arzu edilen münasebetlerin timsali ve Balkan müttefikleri arasmda yaşıyan çözülmez bağhlığın tabiî inkişafının bir misalidir. Mahiyetini arzettiğim bu munzam muahedenin müstaceliyetle kabul ve tasdik buyurulmasını yüksek heyetinizden rica ederim.» Ali Muzaffer Göker (Konya) Yu nan devletile Türkiye Cumhuriyeti ara sında akdedilmiş bulunan muahedenin Türkiye Cumhuriyeti hükumetinin Ata türkten ilham alarak senelerdenberi sü kunetle, vakarla ve memleketin hakikî menfaatlerinden mülhem olmak suretile idare etmekte olduğu dış siyasetinin takdirle anılmağa lâyık yeni bir vesikasmi teşkil eylemekte bulunduğunu söylemiş tir. Hatib bir muahedenin hayatiyeti için şart olan iki tarafın hakikî menfaatlerinin korunması ve iki milletin kaleti ruhiyelerine tevafuk etmesi gibi iki unsurun bu muahedede mevcud bulunduğunu tebarüz ettirdikten sonra da bu munzam muahedenin hiçbir devlet hakkında herhangi bir tehdidi tazammün ermediğini kaydeylemiştir. Muzaffer Gökeri takiben söz alan Millî Müdafaa encümeni başkanı General Kâzım Sevüktekin, Türkiye Cum huriyeti hükumetinin Büyük Şefin irşadlarile iki millet arasındaki anlaşmamaz lığı kökünden bertaraf ederek onun yerine bütün dünya milletlerine nümune olacak surette hududsuz dostluk ve kar deşlik meydana getirmiş bulunduğuna işaret ettikten sonra demiştir ki: « En fena, en müşkül senelerinde Yunan milletini tanımış ve bu milletin fedakârlık, vatanperverlik ve cesaretine şahid olmuş ve onların dürüst hareketlerini, nezaket ve inceliklerini görmüş ve işitmiş olduğumdan her hususta bu dostluğa ve altı, yedi senedir mevcud itilâfnameleri bir araya toplıyan bu munzam itilâfna meye büyük bir ehemmiyet atfetmekteyim.» Kâzım Sevüktekin sözlerini bitirirken Yugoslav ve Rumen milletlerile olan dostluğu saygı ile anmış ve hükumeti tebrik eylemiştir. Mehmed Somer (Kütahya) Müzakere mevzuunu teşkil etmekte olan muahedeyi «Türk Elen milletleri arasında kahramanlık meydanlarında birbirlerinin yüksek meziyetlerini anlamak suretile doğmuş eşsiz bir samimiyetin mütemmim eseri» olarak tavsif etmiş ve iki memleket devlet şeflerile devlet adamlarımn yarattıkları ve iki milletin hislerine tamamile tekabül eden bu muahedenin yvksek değerini ve Balkan Antantının kudretini tebarüz ettirmiştir. Hatib bundan sonra Hariciye Vekilinin beyanatlarında Bulgaristanla olan münasebat etrafındaki izahat üzerinde durarak hükumetimizin gösterdiği sulh perverlikten Bulgaristanın istifade edeceği ümidini izhar eylemiş ve demiştir ki: « Bu güzel ittifak sulhun muhafa zasını temin etmek içindir. Onun için Hariciye Vekilimizin temenniyatma ben de iştirak eder ve Bulgar komşularımızın nazan dikkatini celbederim.» Cavid Oral Niğde, Türk Yunan muahedesinin herhangi bir siyasî muahedenin çerçevelerini aşan ve içinde tarihin, hâdiselerin, realitelerin, millî menfaatlerin gösterdiği ve öğrettiği zaruretleri ifade eyliyen bir yakmlaşma, bir anlaşma daha doğrusu bir kaynaşma mahiyetinde olduğunu söyliyerek Başvekil Celâl Bayar ile Hariciye Vekilimizin son Atina seyahat leri esnasında şahıslarına karşı Yunan milleti tarafından gösterilmiş olan büyük muhabbet tezahürlerini ve bunun delâlet etmekte olduğu manayı işaret eylemiştir. Londra 1 (Hususî) îspanyadan bildirildiğine göre, hükumet tayyarecile ri, Frankistler tarafından yapılan bom bardımanlara mukabele etmek üzere bugün Mayorka adasını bombardıman et mişlerdir. Ayni haberlere göre, tayyare ler Palma şehri civarındaki büyük tayyare karargâhını da berhava ederek, limanda bulunan üç gemiyi batırmışlardır. Franko kuvvetlerinin karadan yaptıkları taarruz Londra 1 (Hususî) Frankistler bugün karadan taarruza başhyarak Valansiya mıntakasında mühim muvaffakiyet ler elde etmişlerdir. Bugünkü muharebeler neticesinde Valansiyanın ilk müdafaa hattı Frankistlerin eline geçmiştir. Barselon bombardımanında 250 kişi öldü Londra 1 (Hususî) Barselon'un dünkü bombardımanında 200 kişi ölmüş, 400 kişi yaralanmıştır. Teruel'de Saragos 1 Reuter ajansı muhabi rinden: Teruel mıntakasındaki Frankist kıta at, halihazırda Valansia'nm ilk müdafaa hattı addedilmekte olan son derece müstahkem mıntakayı aşmışlardır. Bu kıta at, Sagunte şehrine doğru ilerlemekte dirler. Frankist'lerin ileri hareketi Tarih önünde Türkler ve Ermeniler [Başmakaleden devam} duran toplu ve nafiz görüşile Ermenilerin esasen Türk aslından insanlar oldukları hakikatini çoktan oıtaya koymuş ve tarihin bu geniş kavranışı şark milletleri arasında ezcümle Türklerle Ermenilerin de bilâkis yekdiğere yaklaşma, sevişme ve beraberce mes'ud yaşama zaruretlerini ortaya koymuştu. İnsanların karşılıklı sevgiye dayanan müşterek ve bahtiyar hayatlarında feyiz ve inkişafı kucaklıyan bu ilmî, medenî ve en yüksek derecesinde insanî anlayış ve anlatışın hududsuz ileri meziyetlerile Fransızların Hataydaki üç buçuk Ermeni zavallısını kendi siyasî emellerine alet diye kullanmağa çalışmalarındaki küçüklük ibretle temaşa olunacak bir mukayese mevzuudur. Atatürkün bütün inkılâblarına ve bu meyanda tarihi doğru yola sokan ilmî arayış ve buluşlarına kayıdsız ve çartsız. inanan Türkler bugün Ermenileri nerede olurlarsa olsunlar ve hangi şartlar içinde bulunurlarsa bulunsunlar müşterek tarih asıldaşlığı muhakkak güzide bir insan zümresi olarak kabul ediyorlar. Zaten bugün en şuurlu devri içinde yaşadığımız yakın millî tarihimiz dahi bize Türk ve Ermeni iki insan zümresi arasındaki yakınlığın binbir misalini verir. Hemen aklımıza bugünkü Türk musikisinin hem bestekâr, hem okuyucu üstadlarından olan Bimen geliyor. Anlayışta o ne derin millî nüfuz ve krada o nekadar pürüzsüz surette candan tatlılıktır. Aslen Türk olmadan güzel san'atın bu şubesinde Türk ruhuna bu kadar işba halinde intıbak edebilmenin imkânı var mıdır? Ermenilerin Türklük hayatile çok karakteristik benzeyiş gösterdiklerinin misali ise bir tek değil, binbir Bimende bulunur. Münhasıran türkçe yazarak türkçe çalan Ermeni saz şairlerinin adedleri yüzlercedir. Daha geçen yıl büyük Türk şairi Fuzuli hakkında beş cildlik muazzam bir tetkik yazdığı günlerce gazete sütunlannda yazılıp durmuş olan rahip Terzibaş yanı unuttunuz mu? Türk tiyatrosunda Güllü Agob, Türk operetinde Çuhacıyan bütün aktör ve aktrislerile muciddirler. Bizim nesilden bakiyye kalanlar Manakyanı nasıl hatırlarlar? Ya Ermeni artizanları? Şark işçiliğinin en ince eserlerinde Ermeni san'atkârları, Türk san'atkârlarile elbirliği etmiş değiller midir? İki zümre arasında çok ince ve hassas bir ruh yakınlığı olmadan en güzel işlerde bu kadar müşterek muvaffakiyet temin olunabilir mi? Bundan daha yirmi beş otuz yıl evveline gelinciye kadar ermenice harflerle ve fakat Türk dilile çıkan birden fazla gazete vardı. Demek ki türkçeyi ermeniceden iyi konuşan ve hatta yalnız türkçe konuşan Ermeniler vardı. Bütün bunlar Atatürkün tarihî buluşundaki büyük isabetin yaşıyan delilleri sayılmaz mı? Ermenilerle Türkler arasında bilhassa bazı büyük devletlerin istismar maksadile teşvıkleri netıcesi olarak bazı müessif hâdiseler clmuş olabilir. Bugün Atatürkün kurduğu yepyeni Türkiye mazinin bu kanlı ve hazin maceralannı düşünmeği bile fazla buluyor. O, Büyük Şefin tuttuğu kuvvetli projektörün şellâlevî ziya hüzmesi altında yalnız istikbalin parlak şahrahmı görüyor: Bir şahrah ki onun üzerinde tarihî akrabalıklarım yeni keşfetmiş iki zümre, Türkler ve Ermeniler, yekdiğere kardeş muhabbetlerile hergün daha bağlı, el ele ve kol kola, müreffeh ve mesud yürüyüp gidiyorlar. Hatayda yaralanan kardeşlerimiz [Baştarafı 1 inci sahifedel Şehrimizdeki Ermenilerin teessiirü Hatay Ermenilerini Türklerle teşrikî mesaiden menetmek üzere Fransız makamatı tarafından çevrilen fırıldaklar Türkiye Ermenileri arasında umumî infial ve teessür uyandırmıştır. Ermenice «Jamanak» gazetesi, dünkii; başmakalemizi aynen tercüme ederek, Atatürkün Türklerle Ermenilerin ayni asıldan kardeşler olduğu hakkındaki tarihî ehemmiyeti haiz buluşlarını Atatürkün Ermenilere karşı büyük bir lutfu olarak telâkki etmekte, bütün Ermenilerin sonsuz ve ebedî teşekkürlerini teyid ey • » lemektedir. Salamanka 1 Resmî bir tebliğ, Teruel cephesinde Moskerla mıntakasında Frankist'leria bağteten Sobradosa tepe sile Limares'den Demora'ya giden yolun şimalinde kâin bütün dağlan zaptetmiş, düşmanı iyice yerleşmiş olduğu mevzilerden cıkarmış ve âcilen ricate icbar etmiş olduklarını bildirmektedir. Frankistlerin ileri hareketleri diğer mıntakalarda da devam etmiştir. Kastellon cephesinde Frankistler, Macia dö Tarreva daglannı tamamile ele geçirmis.Ierdir. Frankistler, birçok esir elde etmişler dir. Düşmanın zayiatı pek fazîadır. Franko Vinaroza'da Paris elçimiz Fransız Hariciye tngiliz îspanyol ticarî münasebatı Salamanka 1 General Franko, beraberinde Millî Müdafaa ve Dahiliye Nazırlan olduğu halde Vinaroza'ya gitmiş ve orada harb filosunun birçok cüzütamlanm teftiş etmiştir. Nazırile görüştü Adliye encümenindeki müzakerelerde Paris 1 Fransa Hariciye Nazırî bu tarih 19 mayıs 1938 olarak tesbit edilmiştir ki lâyiha kanunlaşmca Türkiyede Bonnet bugün îngiltere büyük elçisile siyasî hiçbir mahkum kalmamış, hepsine Türkiye büyük elçisini kabul etmiştir. Londra f Muhafazakâr meb'us Morris Ticaret Nazırından istizahta bulunarak Franko nezdine ticaret ajanları gönderilmiş olmasınm lngiltere ile İspanya arasındaki ticaret münasebetlerini iyileştirip iyileştirmediğini sormuştur. Nazır, buna, «evet» cevabını vermiş ve Ingiliz ticaret menfaatleri hususunda bu tayinlerin çok kıymetli neticeler verdiğini söylemiştir. Cumhurreisliği yatı geldi IBaştarajı 1 inci sahifede] lerinde Başvekil Celâl Bayar, Kâtibi Umumî Hasan Rıza, Seryaverleri Celâlle mab'uslardan Ali Kılıc, Cevad Abbas, Salih Bozok ve îstanbul Valisi Muhiddin Üstündağ bulunduğu halde Acar motörile «Savarona» ya giderek yatı tetkik buyurmuşlardır. Atatürk yatta epey müddet kalmışlar ve her tarafmı gezmişlerdir. Facia kurbanlarının ailelerine yapılan yardım Kalkavanzadelerin Hisar vapuru geçen kışın berbad bir gününde cienizin şiddetine tahammül edemiyerek Kefken adası kayalıklarında parçalanıp bat mıştı. Bu büyük faciada gemide bulunan yirmi dört denizcimizden ancak ikisi binbir felâketle karşılaştıktan sonra sae kalmış ve diğerleri tamamen şehid düşmüştü. Facîanîn memleket efkârı umumiyesî üzerindeki tesiri tabiatile çok büyük olmuş ve bu büyük teessürün yarattığı hava içinde şehrimizde teşekkül eden bir komite, Karadenizin kara sularına gö mülen ve birçoğunun eserine bile tesadüf edilemiyen kahraman denizcilerimizin bahtsız aile ve çocuklarına küçük de olsa bir yardımda bulunabilmek için iane kabulüne başlamıştı. Gazetemiz, bu vadide uhdesine düşen vazifeyi yerine ge t tirerek bir iane listesi açmış ve bu şekilde iane derci işine iştirak eylemişti. Gazetemizin komiteye devretmiş olduğu 3714 liralık yardımla beraber o tarihtenberi toplanmış olan 11,516 liralık yardım parası komite tarafından kazazedelerin varislerine taksim edilmiştir. Taksim için îstanbulda Beyoğlu beşinci noterliği ve Rize noterliği resmî muameleyi yapmakta ve varislerin uhdelerine düşen miktarı kendilerine vermektedirler. Taksimde bilhassa, varislerin nüfus miktarı göz ö nünde tutulmuştur. Şehid denizcilerimizin ailelerine düşen yardım miktarı şudur: İstanbulda: Süvari îbrahim Şakir Giridlioğlu ailesine 570, Mehmed Ferhad Giridlioğlu ailesine 560, ve telsiz me * muru Hasan Mahmud Kalkavanoğlu ailesine 556, basçarkçı Kadri varislerine 570, ikinci çarkçı Süleyman Hilmi va rislerine 560 ve güverte lostromosu Kâşif Osman, serdümen Sabri Hüseyin Kalkavan, serdümen Akif Ali, ateşçi İsmail Hamid, Kamarot Hüseyin, ahçı Hasan Hakkı, ahçı Mengeneli Receb varislerine beşer yüz lira. Rizede: Serdümen Necati Mehmed, serdümen Ahmed Yakub, fenerci Mustafa, makine lostromosu Halil Mustafa, yağcı Receb Ali, yağcı Ahmed Sevket, ateşçi Maksud Cemal, ateşçi Ahmed Yusuf, ateşçi Mehmed Salih ve ateşçi Mehmed Ziya varislerine de beşer yüz lira verilmiştir. Ayrıca bir tesadüf, bir talih ve kendi cesaret ve sebatlan sayesinde kurtulan serdümen Temel ve ateşçi Seyfullah Şabana da yüzer lira verilmiştir. Fransız ««o/» larının bir protettotn Paris 1 Meb'usan meclisi, sol partiler heyeti, bugün bir tebliğ neşrederek îspanyadan, Alikanl, Valnsiya ve Bar selon gibi açık şehirlerin bombardıman edilerek yüzlerce kişinin bu suretle ölmesini nefretle protesto etmektedir. (a.a.) Halkın alâkası Yatın limana gelişi halk tarafından büyük alâka ile karşılanmış ve bir çok kimseler dün muhtelif vasıtalarla yatın yanına giderek bu güzel gemiyi yakından seyretmişlerdir. Dünyanın en büyük ve en güzel yatı olan bu gemiyi al sancağımız bir kat daha güzelleştirmişti. Bu suretle dünyanın en büyük yatına sahib olmak bahtiyar lığı da Türk denizciliği için ayn bir iftihar vesilesi teşkil etmektedir. Plânları, Amerikanın en yüksek deniz inşaat müessesesi olan Nevyorktaki Gibbs and Cox müessesesi tarafından hazırlan mış olan yat, bir fen harikası denilecek kadar mükemmeldir. Yatın Amerika, Paris ve Londranın en büyük müesseseleri tarafından yapılan tefrişatı fevkalâdedir. Geminin En Büyüğümüze aid bulunan banyo ve tuvalet daireleri kâmilen siyah mermerdendir. Bu dairenin madenî kısımları altın kaplamadir. Bundan başka geminin diğer dairelerindeki madenî eşya da ekseriyetle gümüş kaplamadir. Yatın en üst katında bulunan kumanda mevkii ve süvari kamarasmdan geminin her tarafındaki tertibat elektrik düğ melerile idare olunmaktadır. Sandal güvertesinin baş tarafmda yemek salonu, telsiz telgraf dairesi, briç odası ve bunun arkasında baştanbaşa uzanan büyük bir salon vardır. Bu salonun arka kapıları arka güverteye açılmaktadır. Ana güverte sayılan bu güvertenin altmdaki katta ön kısımda iki yatak kamarası ve bunun arkasında jimnastik ve terleme salonları vardır. Gene bu katta, her biri ayn bir üslubda ve her birinin döşe melerinin rengine uygun renklerde banyo ve tuvalet daireleri bulunan güzel kamaralar bulunmaktadır. Bu güvertenin arka kısmında büyük bir istirahat salonile bir müzik salonu bulunmaktadır. Bu iki salon, kapıları açılarak kıç güverte ile birleşmekte ve büyük bir merasim salonu haline gelmektedir. Yatın mürettebat kadrosu 45 kişidir. Elektrik şirketinin teselliimiine başlandı [Baştarafı 1 inci sahifede] Nafıa Vekâleti İstanbul Şirketler Başkomiseri Sürurinin başkanlığında Nafıa hukuk müşavirlerinden Tahirle Şir ketler komiseri Fethidcn mürekkeb bir heyet Silâhtarağaya giderek oradaki elektrik fabrikasını ve depolarındaki eş yayı tadad ve tesellüm etmeğe başlamıştır. Burada mevcud eşya ve malzemenin devir ve tesellümü birkaç gün zarfında ikmal edilecek, sonra şirketin Beyoğlu ve İstanbul cihetindeki diğer iki depolarındaki 18,000 parça eşya ve beş, altı yüz bin lira kıymetindeki tesisat malzemesi tesellüm edilecektir. Temmuzdan itibaren hükumet fabri kayı idare ve işletmeğe başladıktan sonra fabrikanın kazanlarında mühim tadilât yapılması lâzım gelmektedir. Bu kazanIar ancak gelecek kışa kadar mukavemet edecek vaziyettedir ve bunlarm yenilen mesi lâzım gelmektedir. Elyevm beş türbin makinesi vardır. Bunlarm şimdiki halde ikisi faaliyette bulunmaktadır. Şehrin elektrik ihtiyacı gittikçe art maktadır. Evvelce on dokuz binle yirmi beş bin kilovat arasında dolaşan elektrik sarfiyah kış günlerinde 38,000 kilovata kadar çıkmaktadır. Mevcud kazanlar ayni zamanda eskimiş olduğundan bun dan fazlasına mukavim değildir. Eski şirket bunu bildiği halde şimdiye kadar ufaktefek tedbirle işi idare ederek yeni tesisat yapmamaktaydı. îstanbul Elektrik idaresi müdürlüğüne kimin tayin edileceği malum değildir. Nafıa Müsteşan Arif, Nafıa Şirketler komiseri Süruri, Nafıa Vekâleti İmtiyazlı şirketler müdürü Emin ve istanbul Telefon müdürü Niyazinin îsimleri geçmektedir. Fazıl Ahmed Aykaç (Elâzığ), Türk Bundan sonra birçok hatibler söz al Yunan milletleri arasındaki temasları ve mışlardır. münasebetleri kısaca işaret ettikten son Diğer hatiblerin sözleri îlk olarak kürsüye gelen Nâzım Po ra, bugün bize verilen bu eser iki millet roy (Tokad) Başvekil Celâl Bayarın arasmda birçok tecrübelerde görgüden Atina seyahatinden getirdiği bu güzel he doğan işbirliğini âleme ilân edici, bir diyenin pürüzsüz bir dostluk ifadesi ol sulh ve selâmet beratıdır, demiştir. Hatib bundan sonra Tük milletinin daduğuna işaret ederek: « Büyük Önderin mesai arkadaş ima sulhcu olan büyük ülküsünün ana larına ötedenberi verdiği direktifler üze hatlarını çizmiş ve sözlerini şöyle bitir rine teessüs eden Türk Ynnan bağlılı miştir: « Ayni duygulara, ülkülere sa ğının bugün de en kuvvetli bir eseri kardık her siyasî ve içtimaî heyet bişısında bulunuyoruz» demiştir. Hariciye encümeni azasından bulun zim gerçek dostluğumuza güvenir mak itibarile bundan sonra iki memleket se pek haklıdır. Eskiden Balkan arasmda mevcud muahedeleri hatırlata lar Balkanlılanndır denilirdi. Bu düsrak mevzuu müzakere olan munzam mu turu artık bütün Balkanlar bütün Bal ahedenin umumî bir tahlilini yapmış ve kanhlanndır, şekline koyan tekamül dostbu muahedenin Balkan Antantları çer larımızın da bahsettiği ideallere, ayni saçevesi içinde yapıldığmı ve bu antantın ru dakatla merbut oluşundan ileri geldi. Buhunu teyid eylemekte bulunduğunu söy nu bu yüksek kürsüde söylemekle en gerek saadeti duyduğuma şüpheniz olmasm ve lemistir. bütün âlem bilsin ki Türkün şeref ve şiarı Nâzım Poroy demiştir ki: « Cihan sulhunun en tehlikeli im verdiği sözü tutmak, koyduğu imzayı bir tihanlar geçireceği bugünlerde Balkan namus damgası addetmektedir. O imzavaziyetinin kalblerimize verdiği huzur ve yı bulunduğu yerden silecek hiçbir el yokemniyeti şüphesiz Balkan misakına ve bu tur.» Hatiblerin sürekli alkışlarla karşıla misaka samimiyetle bağlanmış olduklarını her vesile ile gösteren diğer kıvmetli kom nan bu beyanatlannı takiben muahede şularımız Yugoslavya ile Romanyaya nin tasdikına aid kanun reye konmuş ve medyunuz. İdeal zihniyeti takviye eden 306 rey ve mevcudun ittifakile kabul bu munzam ahıdnamenin bu itıbarla edilmiştir. Büyük Millet Meclisi cuma günü topkomsularımızca da kıymeti pek büyük lanacaktır. tür.» YUNUS NAD1