2 Haziran 1938 ( Şehir ve Memleket Haberleri 1 Siyasî YAZAN: M. TURHAN TAN Yumurta ihracat tacirleri şikâyetçi Nizamnamenin tatbik şekli hoş fiförülmüyor Yumurta ihracat tacirleri dün Türkofiste, Türkofis İstanbul şubesi müdürü ve İktısad Vekâleti Başkontrolörünün de iştirakile bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda ihrac edilecek yumurtalara tatbik edilen yeni kontrol nizam namesinin sureti tatbikı üzerinde gö rüşülmüştür. Yumurta ihrac tacirlerimiz yeni kontrol nizamnamesinin sureti tatbikmm bazı kontrolörler tarafından gayet sıkı ve ihrac imkâmnı bırakmıyacak şekilde yapılmasmdan şikâyetçi bulunmakta dırlar. Şimdiye kadar Almanya, îtalya ve Yunanistana ihrac edilen yumurta larımızdan hiçbir şikâyet vaki olma dığı, bilâkis resmî Alman yumurta it halât dairesi bu sene yumurta ihracatçılarımızı gösterilen itina ve titizlikten dolayı tebrik etti&i halde şimdi nizamname hükümlerinin bu şekilde tatbikı versiz telâkki edilmektedir. Bu arada bir sandık yumurtamn bir gözünün heyeti mecmuası nazan dikkate almması lâzım gelirken en kücüklerinin birer birer muayene ve tartılması, bunların bir sandık yumurtaya esas tutulması iti raz mevzuu olmaktadır. Bu arada, bazı ihracat firmalarımn bu halden müteessiren piyasadan çekiiivermelerinin vumurta sandığı başına piyasayı iki lira birden kırmış olması ve taahhüdlerin yerine getirilememesinin ihrac ticaretimiz üzerinde yaptığı menfi tesir ve memleket menfaatlerinin haleldar olması da gözönüne konulmaktadır. Bundan evvel şu vaziyet, Ticaret Borsasınm nazan dikkatini celbetmiş ve îktısad Vekâletine verilmek üzere bir de rapor hazırlanmıştır. Dünkü toplantıda ihracat tacirleri bütün bu noktaları tebarüz ettirerek nizamnamenin sıkı hükümlerinden değil, tatbikat şeklinden zarar gördükle rini sövlemiş ve temennilerde bulun muslardır. Halkın şikâyetleri Üç senede verilmiyen nüfus kâğıdı Bitliste doktor Ragıb Sunu imzasile aldığımız mektubda deniliyor ki: «Üç sene önce Ankarada doğan çocuğumun doğum ilmühaberi ~ni yaptırarak nüfus kâğıdının çıkarılması için usulen mü racaat etmiştim. Dört, beş ay sonra verilen cevabda evlenme kâğıdımın aid olduğu nüfus dairesine gönderilmediği, çocuğumun nüfusünün çıkması için eşimin, mukayyed bulunduğum Fatih nü fusüne nakli hane etmesinin icab ettiği bildirildi. 1935 ve 1936 senelerinde bu işi yaptırabilmek için resmî müracaatlerim sayısızdır. 1935 te başlıyan bu müracaatler işin başlangıcını yapacak olan Üsküdar nüfusünü bir türlü harekete getiremedi. Doktor olduğum için aklıma gelenler arasında bilhassa, acaba Üsküdardaki nüfus memurlan uyku hastalığına mı tutuldu, ihtimali gittikçe daha sa&lam bir şekilde köklesmektedir. îki sene evvel Viransehirde satın aldıgım saf kan Arab atınm nüfusünü on beş gün içinde alıvermiştim. Yani şimdi müseccel bir Arab atile gayrimüseccel bir erkek çocuğunun sahibiyim. Atımın kendi malım olduğunu elimdeki kâğıdlarla her yerde ispat edebilirim: fakat oğlumun, benim o&lum olduğunu nasıl ispat edevim. Galiba bu gidişle oğlan büvüdüğü zaman kendi işini kendi halledecek, babasının vapamadıeım kendisi becerecek. Bu?ünü beklemekten ve sabretmekten ba^ka rare vok ?ibi.> Istanbuldan ayrıhrken Tren, lokomotifın homurdanjşmdan heyecanlanmıs, gibi sarsıldı, esneyıp gerindi ve iradesini o homurtuya bağlayıp yüriidü. Tekerlekler, gittikçe artan şuursuz bir hızla raylar üzerinde yuvarlanı yor ve mesafc kelimesindeki mefhum bu yuvarlanış arasmda geriye nisbetle uzayıp öne nisbetle kısalıyordu. Istanbul, kademe kademe arkada kalıyor ve çok uzaklarda bulunan seyahat menzil • lerimiz derece derece bize yaklaşmağa başlıyordu. Yolculuğun ilk zevki de galiba bu olacak: Bir yandan uzaklaşırken bir yandan yakınlaşmak. Hayatın tabiî seyrine uygun düşen bu tezadlı haleti gene hayatta yolculuk kadar kuvvetlı surette tebarüz ve hissettiren bir sahne olmasa gerek!... Çünkü yürümek, yaşadığımızı duyup anlamak oluyor. Fakat yolculukta tefelsüfün yeri yoktur. Ben de bir an için kafamı saran bu mülâhazalardan gene bir an içinde sıyrıldım, yüzümü yol arkadaşlarıma çevirdim. İlk karşılaştığım sima, Bay Nuri Demirağ oldu. Pek meşhur ve pek de ğerli iş adarmmız gülümsiyerek elini uzattı: Arkadaşlarla, dedi, sizi tanıştırayım. Ve mesaî refikleri olup uzun bir yolculukta da kendisine refakat edecek olan bayları birer birer bana tanıttı. Hepsi birer ihtısas ve birer kıymet teşahhus ettiren dört yurddaşla müsafaha ettik ve selâmlaştık. Bunlar inşaat mühendisi Ziya, makine mühendisi Hâmi, iktısad doktoru Kemal Ziya, şimendifer müteahhidlerinden Hasan Fehmi idi. Kendilerini tanımaktan hem kıvanc, hem sevinc duydum. Çünkü iyi bir yoldaşın yarı yolu aşmak zevkine muadil olduğunu söyliyen arabca meselin doğruluğuna iman edenlerdenim. Yol yalnız yürünmekle değil biraz da konuşmakla alınır. Kervan yolculu ğunda bu hakikatin kıymeti neyse tren yolculugunda da odur. Zira hızlı veya yavaş yürümek yolculuğun tabiî ihtiyaclarında değişiklik yapmaz. Bu ihtiyac ların mühimlerinden biri ise (iyi arka daş) tır. Gerçi kitab yolcuların sadık birer refikidir. Lâkin o, yalnız söyler, dinlemez. Halbuki insanlar dinlemeği nekadar severlerse sevsinler dinletmek de isterler. Ben bir değil, beş değerli yoldaşla seyahate çıkmak zevkine ermiş bulunuyordum. Bunu uğur saydım, yolculuğun neşeli geçeceğine inanc getirdim. Fakat Nuri Demirağın daha ilk hareket dakikalarında kendi hücresine çekıhp de sişkin bir el çantasından çıkardığı resımlerle, plânlarla uğraşmaga, arkadaşlannı da basına toplayıp is. üzerine konuşmğa başladığını görünce afalladım. Demek bu baylar yol boyuna resim yapacaklar plân çizecekler ve «iş» öreteceklerdı. Ben, ya ben ne yapacaktım? Zihnimde kımıldanan bu sualin cevabını gene Nuri Demirağ verdi, nazik bir tehalükle yol çantalarından birini açtı, bir kitab çıkardı: Ahnız, dedi, eğlenceli bir eser. Biz çalışırken siz de bununla oyalanırsınız, sıkılmazsmız. Baktım: Enderunlu Fazılın Zenanname ve Hubanname diye de anılan Defteri Aşkı!.. Belki yirmi, belki otuz yıl evvel okudugum bu kitabla muhtelif milletler arasmda yapılacak bir gezintiye çıkarken tekrar karşılaşmak hoşuma gitti. Teşekkür ederek kendi hücreme çekil dim. Biraz sonra kanape de yatağa ta havvül etmiş olduğundan Fazıl merhumu rahat rahat uzanarak dinlemek mümkün olacaktı. Lâkin bu imkândan istifade etmedım, edemedim. Yolculardan bir madam, benim hücremin kapısı önüne raslıyan pencereye geldi, tatlı bir frenk nağmesi tutturdu ve idrakimi koridora çekti. Bu gece kuşunun insanlasmıs. bülbüllerden oîdu^unu sesinden anlamakla beraber yüzünü görmüvordum, göremıyordum. Ya!nız derece derece çoğalan bir zevkle onu d nliyordum. Garb musikisinin cahili bulunmaklıjhma rağmen meçhul kadının bestelenmis nefis bir ıslık ahençile püs k'Jrdüffü naSrrelerden büvük bir tad alıyordum. Galiba Berlioz'un me<hur ODer?"indan, Damnat;on de Faust'dan bir ••^rca terennüm ediyordu. Lânet, bu ilâh"' seste adeta rahmet oluyor ve enikonu <*"zelleşiyordu. Bir aralık sustu. Zanner'^sem karan!i"in koynunda hatıralarıni vordu. Ben bu fasıla sırasında teker' 'erin yalvarır gibi bir ses belirttiğine, •!en na^menin tazelesmesi için hıçkır~na zahib oldum. Kadm da bu zehaba "Imış olacak ki sükutunu bıraktı, gene nnüme basladı. Şimdi Mozart'ın rli fülütünden b;r parça çalıvor • .u. Ben gözlerimi kapıyarak yürek piyanosu üzerinde oynıyan inci dişlerin sesine kendi yüreğimi açıyordum, tatlı bir istiğrak dakikası yaşıyordum. Sihirli fülüt susunca bu istiğrakın yorgunluğu gözlerimde müstir bir yük gibi yapışık kaldı. Artık dalmıştım, uyuyordum. Fakat şuurum, gene o kıvrak nagmelerin silinmiyen, sönmiyen havasile yelpazelendiği için uyanık gibiy dim ve o halde benliğimin bir değişiklik geçirdiğini seziyordum. Bu tahavvül, yurddan ayrılmak üzere bulunmanın ruh üzerinde husule getirdiği garib bir intıba idi. Neredeydik, hangi istasyonlan geçmiştik. Bilmiyordum. Lâkin nurdan zulmete intikal eder gibi vicdanî bir halet içindeydim. Yatakta bulunduğum, hatta uyuduğum halde millî hududu geçmek üzere bulundugumu apaçık görüyordum. Şüphe yok ki insan ruhunda şuurlu bir kus. hassasiyeti var. O hassasiyetle yuvaya has olan hava uyurken de ahnıyor. Yahud yurd, açık bir harita gibi vicdanlarda menkuş. Yabancı bir hava o haritaya heyecan veriyor ve şuur bu heye candan uyanarak millî hudud dışına çıktığını anlıvor. Düşüncemi istediğim gibi ifade ede medim ve edemiyorum. O sebeble maksadımı izah etmeğe lüzum görüyorum: Yolculugumuz gece başladığı için Yeşilköy ve Çekmeceler de dahil olmak üzere sınır boyuna kadar hiçbir istas yonu görmek nasib olmadı. Fakat karanlıkta yürüyen tren bana, aydınlıkta koşuyor gibi geliyordu. Çünkü yurd havası manevî bir ışık gibi idrakimi aydınlatı yordu. Halbuki hudud aşılmca 0 ışık birden söndü ve şuuruma adeta karanlık çöktü. Ben bu değişikliği uyurken his settim ve en nuranî âlemlere yapılan seyahatlerin bile vicdanî bakımdan bir geceye girmek olduguna inandım. İnsan ruhu için muhakkak ki gecesiz bir gündüz var ve bu gündüz yurd havası te neffüs olunurken görülüyor. O havanîn kesilmesile manzara degişiyor. Sezişimin tam bir hakikat demek ol duğunu uyanır uyanmaz anladım. S i l vengrad'ı aşmış, Rakovsky'ye yaklaşmıs. bulunuyorduk. Bu .merhalelerin türkçe isimlerini bilmiyorum. Fakat eski Türklerin şu yollarda at koşturup cirid oynadıklan günlerde ne Silvengrad vardı, ne Rakovsky. Buralarda Sazlıdere, Altınçayırı, Halidli, Agackorusu gibi köyler sıralanmıştı. Makus bir talihin irtidad veya tanassur ettirdiği bu köyler belki temelins kadar yıkılmış, belki vakılmıştır. Fakat siyasî desçisıklıkler tarıhe ateh getirmiyor ve o beliğ hatibi dilsizlestirmivor. Nite kim ben de göğsü yanık ve yarık topraklara bakarken o hatibin hatiflesip geç mis günlerin menkıbelerini haykırır gibi oldu£unu duyuyordum. Evet, trenimiz şimdi tarih sahifeleri arasında yürüyordu. Işte Mohaç'a giden ordu; onun çok uzaklarda tüneyen zafer kartalını avlamak üzere yürüyüşü sırasında ve şimdi Silvengcad denilen yerde mola verılırken bir nefer, ekin çignediği icin idam olunmuştu. O gün adalet sayılıp alkışlanan bu cezanın bir gaflet olduSunu bugün anlamak nekadar hazin!.. Çünkü bir Bulgarın bir tutam ekini uğrunda bir hayat feda etmeRi borc tanıyan Türkler ayni yerde iki üç asır sonra yüzîerce Türk tarlasının ateşe verildiğini ve bu zulüm yangınını söndürmek için de vüzlerce Türk kanının akıtıldığmı gördüler. Türk adaletine hep bu yolda ve bu ayarda verilmis karşılıkların kara hatıraları zihnimde sıralanıp dururken kulağıma bir ipek hısırtısı çarptı. Muattar bir hışırtı!,.. Koridora birkaç şişe menekşe dökülmüs ve bu ıtra bir ipek sesi asıianmış gıbı bırsey. Basımı pencereden çevirdim, gene ve güzel bir bayanla yüz vüze geldim. Romanyadan dün 1600 göçmen geldi Irkdaşlarımız CanakkaADUYEDE leye yerîestirilecek Bu senenin ilk göçmen kafüesi dün Sıhhat Vekâleti tarafından kiralanan Kalkavanlann Nâzım vapurile limanımıza gelmiştir. Kavakta karantine bekr lemekte olan Nâzım vapuru, karantine m,üddetini ikntal edince içindeki" ğöçmenler Çanakkalenin Eceabad iskele sine gıdecektir. Nâzım vapurile Romanyadan gelen göçmenlerin miktarı 1600 dür. Bu ırk daşlarımız geçen sene göçe hazırlan mıslarsa da kışın başlaması üzerine orada kalmışlardır. Bundan dolayı bu s«ne ilk kafile olarak bunlar getiril mistir. Bu sene gerek Romanya ve gerekse Bulgaristandan gelecek 22,000 göçme nin nakliyatına da bu ay içinde baş lanacaktır. Bu sene gelecek göçmenlerin ika met mıntakaları orta ve doğu Anadolu ile Trakyadır. Fakat meslek ve san'atları itibarile vaziyeti müsaid mıntakalarda bulunmalan icab edenlerin is kân mıntakaları buna göre değiştirile cektir. Kundura boyacılığı yapan Yâsinle dostu Fatma Saltanat bir müddet beraber serbest yaşadıktan sonra evlenmeğe karar vermişler, fakat tam evlene cekleri sırada Fatma Saltanat, Yâsini terkederek Salih isminde bir seyj^ar satıcıya kaçmıştı. Bundan çok müteessir olan Yâsin, bir kaç gün sonra Fatma Saltanata dostu Salihle beraber yolda tesadüf edince çileden çıkmış ve kadına son defa olarak evine dönmesini ihtar etmek istemiş, fakat kadının dostu Salih işe müdahale edince, Yâsin büsbütün sinirlenmiş ve Salihi müteaddid yerlerinden bıçaklı yarak öldürmüş, Fatma Saltanatı da dirseğinden yaralamıştı. Bir müddettenberi Ağırcezada devam eden bu katil vak'asmm muhakemesi dün sona ermis ve neticede katil boyacı Yâsin Salihi öldürmekten 12 sene ve Fatma Saltanatı yaralamaktan da bir ay yirmi gün ağır hapse mahkum ol mu«stuT. Kundura boyacısı Yâsin mahkum oldu TiW"klü§ü ta^kir ed^n bir kadın mahkum oldu Froso adında gene bir kadm bir müddet evvel Büyükderede birbirile kavga eden Sehra ile Türkân adlarında iki çocuğu susturmak üzere müdahale etmiş, fakat biraz sert sövlediğinden Sehra nın annesi mukabele etmek mecburi vetinde kalmış ve bu yüzden iki kadın arasmda kavea olmuştu. Froso kavga esnasmda Türklügü ta^kir mahivetin de bazı keh'meler sarfettiğinden iş Müdde^ımumil^e intikal etmişti. B;r müddet+enberi Agırcezada devam etmekte olan bu Türklü&ü tahkir da vası dün sona ermiş ve suçu sabit gö rülen Froso 8 ay ağır hapse mahkum olmustur. MÜTEFERRİK îlk tedrisat müfettişleri îlk tedrisat müfettişlerinin muvaze nei hususiyeden ahnarak muvazenei umumiyeye verilmeleri için dün, Ve kâletten İstanbul Maarif müdürlüğüne emir gelmiştir. Elişleri ve şapka sergisi Beyoğlu Halkevi salonlarında açıl mış olan elişleri ve sapka sergisi çok rağbet görmektedir. Dün de sergi birçok zevat tarafından gezilmiş ve beğenil miştir. Eskişehirde sevindirilen yavrular Eskiehir (Hususî) Bu yıl şehrimiz mekteblerine devam eden öksüz ve fakir talebeye yardımlarda bulunmak üzere bir komisyon teşkil edilmişti. Kızılay, Çocuk Esirgeme kurumu ve Halkevinin dahil olduğu bu komisyon halkın cidden takdire de5er geniş yardımları sayesinde 500 talebeye muntaza man sıcak öğle yemeğj vermeğe mu vaffak olmuştur. Aynca bunların 300 tanesi giydirilerek sevindirilmişlerdir. Dün saat 9,25 te Arnavudköyünde Sürme sokağmda 42 numaralı evde oturan Haçator kızı 82 yaşmda Karlı Berberyan, odasmda minder üzerinde si gara içerken uykuya dalmış ve elindeki sigara düşerek minderle döşemeleri kısmen yakmıştır. Yangın komşuların yardımile söndürülmüştür. Trabzonda gıda maddeleri çok pahah c Kızılay haftası Bir yangın başlangıcı Trabzon (Hususî) Şehrimizde şikâvete lâyık haller pek mahdud olmakla beraber kıymet ve ehemmiyet itiba rile dikkate şayandırlar. Yiyecek me vaddan et, tereyağ, balık ve sebze Trabzon için pahalı fiatlarla satılmak tadır. Beledive. 1 haziran tarihine kadar hamur makinesî almamış ve sıhhî şekle ifrağ edilmemiş fırınları kapatacak kadar yerinde bir titizlik gösterdiği gibi ihtikârla da mücadele ederse bugünkü fiatlarm hayli düşmeleri muhak kaktır. Bir de tenvirat için elektriğin kilo vatma 17 kuruş veren halk, bunu pek ağır bulmaktadır. Şirket bir takım sebebler ileri sürerek bunu indirmemek tedir. Herkes, Üçüncü Umumî Müfettiş Tahsin Uzerin bu işe müdahale ederek Kızılay haftası dün başlamıştır. Şehrimizdeki Kızılay şubeleri, cemiyete ne şirketi, ne de halkı mutazarnr etmi yeni aza yazmak için faaliyete geçmişlerdir. Şehirdeki bir çok mağazalar da yecek bir hal sureti bulmasım bekle dtrinlermi Kızılay reklâmlarile süslemişlerdir. Resmimiz, hafta münasebetıle mektedir. sokaklara asilan aiişlerden birini göstermektedir. ngilizler, Filistin meselesini kendi di leklerine uygun bir neticeye bağlamak için, yeni bir tedbire müracaat ettiler. Eski zamanlarda Romalılar, Büyük Britanya adasmm ortasına yerleştikten sonra, şimaldekı muharib İskoçyalıDört. beş gün evvel bir geceyansın ların hücum ve akın'anndan korunmak idan sonra Belvü kazinosu önünde Bedri çin, Şimal denizile Atlas Okyanusu araAykan adında birisini çiğniyerek ölü smda müstahkem bir sed vücude getirmis/ müne sebeb olan ve vak'ayı müteakib lerdi. Eski Çinliler dahi yurdlarını şimalfirar eden şofdr Rahminin evvelki gün den ve garbdan gelen Türklerin hücuyakalandığını yazmıştık. mundan masun bulıındurmak için binlerce Suçlu şoför dün öğleden sonra Adli yeye getirilerek ikinci sorgu hâkimli kilometre uzunluğundaki Seddiçin surlağinde yapılan sorguyu müteakib tevkif rını vücude getirmişlerdi. Zamanımızda, İ'alya, Trablusgarbla edilmiştir. Şoför Rahmi dün Müddeiumumilikte: Bingaziyi ald.ktan sonra Sünusilerin < 25/26 mavıs gecesi yaya olarak garbdaki vahalardan yaptıklan akın ve Mecidiyeköyündeki evime giderken hücumlardan korunmak için asrî bir SedBelvü civarında tramvay hattı önünde diçin vücude getirmiş, Akdenizden Sahbir yaralmm vattığmı gördüm ve insanî rayikebire kadar bütün Mısır ve Sudan bir hisle hareket ederek vak'adan polisi hududu boyunda iki metre irtifaında ve haberdar ettim.» demiştir. birkaç metre genişiiğinde tel örgülerden Halbuki suçlu şoför poliste verdiği mürekkeb bir sed japmışt:. ifadede: Şimdi de İngiliz'er Fılistini böyle bir < Aldığım bir müşteriyi Şişliden getirirken Altınbakkal civarında otomo te! örgülü sedle kuşatmaktadırlar. Altı bil lâçka yaptı ve bu sırada yolda bir kadem irtifaında ve beş kadem genişiiğinhırıltı işittim. Dışarı baktığım zaman de. arası ve zemini dikenü ve örgülü telbir adamın yolun üzerinde bovlu bovu lerle kaplı üç kath bir sed Akdenizde na uzanmış bir halde yattıoını gördüm. Lübnan ve Filistin hududlarınm iltisak vaziyeti polise haber verdim ve ben noktası Nakura burnundan başlayıp dağ» demisti. ları ve dereleri geçerek yüz kilometre kadar şarka uzamıktı. Suriye, Filistin ve SEUİR tsı Maverayi Erdün hududlarının birleştikleManda etini karaman diye ri Nebiyusa'da cennba sarkmaktadır. Dasatıyorlarmış hj cenubda Hule batakhkları tabiî sed Zabıtai Beledive memurları tara teşkil etmektedır. Sun'î seddin bir kısmı bataklıklarla Gafından yapılan kontrol sırasında iki kasabın manda etlerini parca haline koya lile gölü arasında yapılıyor Göldeki murak karaman yerine sattıkları görülmüş hafaza vazifesi seri İngıli7 motorbotlarıve dükkânlan üçer gün müddetle ka na bırakılıyor. Bu gölün cenub sahılıle patılmak suretile cezalandırılmıslardır. Yarmuk deresinin ağzı arasında gene tel Bundan başka Eminönü kazası dahi örgüler konulacak'jr. Hududun başlıca linde son bir ay zarfında vapılan teftişkısmını teşkil eden Şeria nehrinin yetmış ler sırasında da muhtelif sebeblerden dolayı 127 esnaf hakkmda bir liradan geçid mahal'inden yarısı su altma konuyirmi liraya kadar Dara cezası verildiö". lacak kazıklar ve tel örgülerle battal edigibi bir kısım dükkânlar hakkırda da lecek ve kalan geodler dahi civarındaki yüksek tepeler tahkim edilerek muhafaza muvakkaten sed kararı verilmiştir. El arab^l*ırı talimatnamesi altma alınacaktır. Bu suretle İngilizler bütün Filistini tatbika baslandı asrî bir Seddiçinle Lübnan. Suriye, MaEl arabaları hakkmdaki yeni talimat verayi Erdün ve Süudiye Arab devleti namenin dünden itibaren tatbikına baş memleketlerinden tecrid edeceklerdır. lanmıştır. Bu münasebetle de seyrüse Tel örgü hattı boyuna ?dım başına kafer memurlan tarafından her tarafta rakol ve projektör konulacaktır. En tecsıkı teftis yamlarak vazivet tetkik edilmistir. Birçok verlerde bitçok 'kimse rübeli istihkâm efradı bi'e böyle bir tel lerin talimatname ahkâmma riavet et örgü hattını yirmi dakikddan evvel tahmlyer'ek' ğ^fie' esSi farz arabalan kul rib edememektedir. İngilizler Filistinin haricle alâkasını lanmakta devam eyledikleri görülmüş ve bunların arabaları çevrilerek Beledi kestikten sonra dah 'deki mülteci kuvvetye subeîerine almmıştır. Sahiblerine ce leri kolayca mağlub edeceklerini ümid eza verilecektir. diyorlar. Bu hesabm doğru olup olmadığını ati gösterecektir. Fakat halihazırda kanh boğuşma devam ediyor. Milliyetçi îstanb"! limanı icin yaptırı çeteler İngilizlere. Yahudilere ve yer satlan su tankları mak, ticaret etmek suretile İngilizler ve Denizbankm îstanbul limanı için jYahudilerle iyi gerinen Arablara karM Hamburgda bir inşaat tezgâhmda yap mütemadiyen hücum ediyorlar. Yahudıtırdığı iki motörlü su tangınm ikmal e ler de Kudüs, Havfa ve diğer şehirlerde dildiği bankaya bildirilmiştir. 160 ar rastgeldikleri Arabları imhaya çalışıyortonluk olan bu su tanklarının getiril lar. mesi için mürettebat seçilmiştir. DenizBütün Filistinin bir mezbaha halini albank amele servisi şefinin riyasetinde d'ğı bir zamanda bu memleketin üçe aybir süvari ve 30 mürettebattan mürekkeb bir heyet Hamburg'a hareket ede rılması hakkında tetkikata memur îngiliz cek ve mazutla müteharrik olan bu su komiyonu faaliyelıne devama çalışıyor. tankları tesellüm edilerek limanımıza Tabiî Arab milliyetçileri kat'iyyen kogetirileoektir. misyonla temasta bulunmuyorlar. Filistin Arablarının davası, son zaBursaHa fakir çocuklar manlarda. Mısırda ve Irakta daha kuviçin kamp vetli muzaheret görmektedir. Kahirede Bursa (Hususî) Şehrimizdeki ilk u.üyük nÜTayişler yapıldı. Vefd partisi mekteblere devam eden fakir talebeler İngiliz İtalyan arîaşmasının Arab âleden bünyeleri zayıf olanlar için Maarif mine aid kısmını ve îngilizlerin Filistin müdürlüğü tarafından muhtelif yer siyasetini ş:ddetle tenkid ctmektedir. Hind lerde kamDİar kurulacaktır. Bu kamn Müslümanları da Kudüs dolayısile Filislara çocuklar muayene ile alınacaklartin Ara^'arının davasile daha ziyade alâdır. Temmuzda acılacak olan kamplar için hazırlıklara başlanmıstır. Kamran kadar o'maktadır. İtalya, Roma anlaşmasmdan sonra arbiri Mudanvadaki yatı mektebinde ku] rulacaktır. Bu mektebde 100 vatak mev tık tc 'z'e Filistın halkına ve Arab âlecuddur. 100 çocuk buraya gönderilecek mine karşı İngütere aleyhinde açık mücatir. Fakir çocuklann yemekleri Kültür dele yapmamakta ise de anlaşma henüz idaresince verilecektir. tatbik edilmemekte oldujundan Arab âlemine karşı tevecfühünü gizlememektedır. Filistinin etrafına çekilmekte olan ^y asrî Seddiçin mesHeyi kökünden halletmemektedir. Hududların muhafazası için en emin zaman iki tarafınrlaki halkın hüsnü niyetidir. İngiüzler dahi bu hakikati teslim etmektedirler. Fakat şimdilik silâh kuv\Tetine müracaati tercıh ediyorlar. Belvü kazinosu önündeki kaza Soför Rahmi dün tevkif edildi Filistin ve Arab âlemi B D dün basladı Muharrem Feyzi TOGAY SAGLIK tŞLERt Esnafın muayenesi basladı Esnafın yeni sene cüzdan tevziatı ve sıhhî muayeneye tâbi tutulması lâzım gelenlerin de muayeneye sevkleri işi dünden itibaren başlamıştır. Bu iş bir av sürecektir. C u m h u rî y e t Nüshası 5 ktıruştur. Abone şeraiti:' Türkiye icin Senelik Altı avlık Üc avlık Bir ayhk Haric için 140(1 Kr. 2700 Kr. 750 » 1450 > 800 • 400 150 » Yoktur