15 Nisan 1938 CUMHURİYET Hâdiseler arasmda Pazarlık Musahabe Roma müzakereleri nihayet buldu Dün Duçe Ingiliz sefirini kabul etti, metin yarına hazırlanarak imzalanacak Roma 14 (Hususî) M. Mussolini bugün İngiliz büyük elçisi Lord Pört'ü kabul etmiştir. Mülâkatta, Hariciye Nazırı Kont Ciano da hazır bulunmuştur. Bu hususta neşredilen resmî tebliğ şunlan bildiriyor: «M. Mussolini bugün Ingiliz bü yük elçisi Lord Pört'ü kabul etmiştir. Hariciye Nazırı Kont Ciano'nun da hazır buLnduğu mülâkat esnasında îngil tere ile İtalya arasmda husule gelen anlaşma metni okunmustur. Anlaşma, cumartesi günü saat 13 te Kigi saraymda imzalanacaktır.» Londra 14 (Hususî) Başvekil M. Çemberlayn Avam kamarasının bugünkü celsesinde muhaliflerin bir sualine ceva ben demiştir ki: « Ingiliz Italyan konuşmaları tam anlaşma ile neticelenmiştir. Anlaşmanın cumartesi günü imazalanacağını ümid ediyorum.» Ingiliz Italyan itilâfınm şartlan hakkında aşağıdaki tafsilât verilmektedir: 1 îtalya tarafından İspanya top raklannda gözü olmadığma dair verilen teminat, 2 Gene ttalya tarafından Binga zide, Ingiliz Mısır Sudanı yakınmda Tana gölü civarmda gayriaskerî bir mıntaka ihdasına müteallik verilen teminat. Metinler karşılaştırıldı Roma 14 Kont Ciano ile Pört, îngiliz ve îtalyan mütehassıslan hazır olduğu halde görüşmeler ve imzası kuvvei karibeye gelmiş olan itilâfın İngiliz ve Italyan metinlerini karşılaştırmışlardır. Ingiliz Harbiye Nazırının seyahati Roma Londra 14 Harbiye Nazın Hore Belisha, tayyare ile Maltaya hareket etmiştir. Londra 14 Hore Belisha'nın Ro ma ziyaretinin siyasî bir manası olup olllilâf şeraiti madığı hakkında Avam Kamarasında Londra 14 İtalyan îngiliz müza sorulan bir suale cevaben Çemberlayn kerelerinin süratle intac edilmesinin se bu seyahatin hiçbir siyasî manası olmadıbebi, M. Mussolini'nin geçen hafta M. ğı cevabını vermiştir. Çemberlâyn'a göndermiş bulunduğu şah Fransa ile İtalya arasmda anlaşma sî bir mesaj olduğu beyan edilmektedir. Paris 14 (Hususî) Siyasî mehafilBaşveki ile yakın bir temasta olan me de temin edildiğine göre, yakında İtalhafilde Düçe'nin bu mesajında îspanya ya ile Fransa arasmda bir anlaşma ak da bulunan gönüllüleri mümkün mertebe dedilecektir. Romadaki Fransız masla kısa bir zaman zarfında geri almak az hatgüzan M. Jul Blondel, îtalya Hari minde bulunduğunu bildirmiş olduğu be ciye Nazm Kont Ciano ile bu hususta yan olunmaktadır. temaslara baslamıştır. Amerika, harbi Tunusta çıkan hâdi istemez, fakat... seler ve akıbeti ükumet pazarlığı kaldırmak istiyor. Perakende alışverişlerin sabit fiatlar üstünden yapılmasmı emreden bir kanun projesi hazırladı. Bu, şarkla garb arasındaki büyük farklardan birini, belki de sonuncusunu devirmek azmidir. Çünkü şark, dilencilerile olduğu kadar pazarlığile de meşhurdur ve yirmi be§ isteyip de altıya razı olan bezirgânm bütün satıcılara derece derece sirayet eden ruhu, şarka yolu düşen garb seyyahlanna hayret vermiştir. Avrupada pazarlık yok mudur? Bir dereceye kadar vardır. Çünkü, nihayet, bir mağazadan külliyetli mal alan adama yapılan iskonto veya geçici müşleriye kıyas edilirse devamlı müşteriye yapılan tenzilât, her yerde meşru görülür. Perakende satış mağazalarından külliyetli mal alan müşterinin bir toptancıdan ve devamlı müşterinin de bir aboneden farkı yoktur. Fakat Avrupanin hiçbir yerinde, hedefi dolandırmaktan başka birşey olmıyan bizdeki yahudi pazarhğının derece derece iğrenc şekillerinden hiçbirine tesadüf edemezsiniz. Hükumetin projesi pazarlığı kökünden kaldırmak istiyorsa, «arz» ile «taleb» arasındaki hususî ve kontrolu imkânsız münasebete tamamile müdahale etmeğe muvaffak olacağı şüphelidir. Zira bir satış müessesesini, kendisinden çok mal alan veya devamlı surette mal alan bir müşteriye tenzilât yapmak hakkmdan mahrum etmeğe ne cevaz, ne de imkân vardır. Proje bu noktalan tasrih etmiş olmalıdır. Fakat bunlara benzer bir sebeb olmadığı halde, şarkın kötü an'anesini devam ettirmek istiyen düzenbazlara hadlerini bildirmek ve pazarlık sistemini devirmek için kınından çıkacak devlet kılıcına selâm ve yol vermeğe hazırlanmamız lâzımdır. Eti senin, kemiği benim Çekoslovakyanın günleri Yazan: HÜSEYİN RAHMl GÜRPINAR Söyledim. Pencere önündeki mezarlığın ölülerile bir seviyedeyiz.... Isırgan lara, dikenlere, baldıranlara, balhbaba lara gömülü mezar taşları üzerinde kıraatimizin ilk tatbiklerini heceliyoruz. Hep bu ölüleri diri tanıdıklar gibi belledik. İşte Kemankeş Halil Efendi, işte koca kavuklu Sekban Yusuf Ağa.. Kadiriye dervişlerinden Hüsnü Baba. İşte civanlığma doymadan murgu ruhu hulde uçan Nadire Hanım. İşte cennet kuşu yavrucak Sıtkı.. Bu yeşillik deryası içinden bize bakar gibi başları görünen bazıları çarpılmış bu yosunlu, küflü taşların ahiret yazılarını yalan yanlış sökmeğe uğ raşmak bizim icin bir nevi temrindi. Pencereyi acınca ölü gübresile semirmiş bu coşkun otlarm dalları içeri sokulurdu. Ne ağır kokuydu o mezardan gelen havanm burnumuza doldurduğu. *** Bazan mahalle imamı yeni cübbesi, temiz sarığile yüzünün sevinci örtülmez bir telâşta görünür. Bizim hoca sorar: Hayri Efendi ne var? Şevki Paşa sizlere ömür... Fatihe namaza yetiştireceğiz.. Ya... Fıkarası çoktu.. Allah rahmet eylesin, cümlemizi imandan ayırmasın. Âmin... Başka bir gün cami tabutluğundaki eski tenesiri yüklenmiş bir hamalın geç tiği görülür.. Hoca merakla: Hayri Efendi gene kim? Surada yatalak fakir bir adam vardı.. Kurtulmuş... îmam bugün neşesiz ve gündelik kıyafetiledir. *** Mektebin bahçesine günün saatine göre simid, razakı hoşafı, pelte sucuğu.. satıcıları gelir. Gündeliklerimizle alır ye riz. Fakat bu herifleri sevmeyiz. Çünkü onlar falaka uçlarını tutan zabanilerimizdir. Hoca bu menhus işi onlara gördürür. Mekteb içinde yüksekçe konmuş musluklu bir küp, yanıbaşına zincirle asılı bir bakır maşrapa vardır. Hepimiz ondan içeriz. Halâ tek olduğu için oraya tuhaf bir usulle gidilir. Kapıya, bir tarafına «geldi» öbür yanına «gitti» yazılı bir tahta asılıdır. Dışarı çıkacak çocuk bu tahtayı «gitti» vaziyetine kor, yürür. Bu tahta geldi vaziyetine dönmedikçe başka ço cuk dışanya çıkamaz. Bu usul bazan haylıca elim luhaflıklara sebeb olur. Çocuğun biri sıkışmıştır. Fakat tahta gitti gösteriyor. Bu yavru elleri idrarın zorladığı yerde, beli iki büklüm, yüzü kıpkırmızı, son tetikte olduğunu anlatır bir yalvarışla hocanın karşısına dikilir. Hoca enti.. Hoca nemrud bir suratla tahtayı göstererek: Gittiyi görmüyor musun? Çekil yerine otur.. Akıntıyı tutmak iradesini kaybetmiş cocuk yaşların bir kısmmı gözlerinden salıvererek yerinde kaynar gibi dalgalı dalgalı: Hoca enticiğim... İnsafsız herif bu sefer koca sırığa el atınca yavru sopa ile haslamadansa altını ıslatmanın daha ehven bir felâket olacağmı anlar. Aşağıdan yukarıdan sıza sıza yerine döner. Bu kazaların sayısını an cak kirli don yıkavan analar bilir. * * * O ya^larda hıfza calıstırılanlarımız oldusu gibi hattathğa da özendiriliriz. Çifte aherli tabir olunan kaba, yesil, al, mor elvan kâğıdlar üzerine, yontulmuş kamış kalem ve bezir isi mürekkeble yazanz. Bize iri harfli sülüs meşkleri verirler. İbareler hep anlamadığımız arabcadır. Bu kaba kâğıdlar mücellâ ve ekono miktir. Üzerlerindeki yazılar süngerle silinir. Kurutulur. Mühre denilen iri katır boncuğunu sürte sürte cilâlandırılarak yeni gibi tekrar kullanıhr. Çocuklar arasında (hatta bazı bü yükler arasmda da) şayi yanlış bir ze hab vardır. Çok mürekkeb yalıyanlar, kamış kalemlerin içinden çıkan sazları yutanlar âlim olurlarmış... Ah biz zavallı çocuklar süngerin yapacağı bu işi çok defa dilimize gördürürdük. O pis kokulu mürekkebi yalardık, yalardık, kamıştan çıkan sazları yutardık, yutardık, bu çok fena itiyadın sıhhî tehlikesinden o zaman nasıl kurtulduğumuzu bilemiyorum am ma bugün içimizden hiçbir âlim çıkma dığı hakikatile karşılanan bir mahcubum. Hatta gene bugün de bu kötü inanıştan kalma bir söz olacak ki cehaleti yüzüne vurulmak istenen kimseye: Behey adam hiç de mi mürekkeb yalamadın? derler.. Hâlâ içimizde bu itikadla kafalan malul kalmış olanlarımız bulunabilir. Amma artık bugünkü göztaşılı mürek kebler ne yalanır, ne yutulur. Püfçü hocalar, himmetlerine müracaat eden has talara, sevgililerine şirin görünmek isti yen tutkunlara ahtapeta yazılı kâğıdlarla çok mürekkeb yutturmuslardır. Olur a maneviyatı da maddiyat yibi mideden almak feraseti.. * * * Mektebe devamım yılı geçti. Bu kasvetli, falakalı, sopalı, belâlı çatıaltı mizacıma hiç uygun gelmedi. Sıkıhyordum. Hele akşamları okunur selâtüselâmlar la dolu bir azad duası vardır. Bir hoygoygoycu makamile okuruz. Tam bir saat sürer. Zihnime yabancı gelen bu uzun ilâhinin hemen tek bir cümlesini ezberliyemedim. Fakat dgvak korkusile ben de çocuklann çıkardıklan umumî makamın içine güftesiz kuru şamata sesimi kata rak işi harazaya boğuyordum. Aman allah hoca bu kalpazanlığımın farkına vardı. O koca incir lâlesi birdenbire bey nimden aşağıya indi. Fes bir tanpon işini gördüyse de sırığın ucu enseme kay dı. Orasını kikiştirerek akreb sokar gibi hasladı. Elimle yokladım. Parmakları ma kan bulaştı. Ah yaralanmışım.. Haminnem kızınm yani asıl annemin vefatından sonra uğradığı büyük acı ile şiddetli sinir buhranlan geçirmiş emotive bir kadındı. Öfkelenince onun sözünü, tahkirlerini tutacak hiçbir mülâhaza ve nezaket barajı tasavvur olunamazdı. Uluorta alır yürüyüverirdi. Hazırcevabdı, nükteli söyler, muhatablarını güldürürdü. Beni öksüz büyütmüş olduğu için üzerime titrer, toz kondurmaz, gayet kıymetli tutardı. Eve yaralı melul dönüşümde ne olduğumu sordu. Hüngür hüngür dizlerine kapanarak faciayı anlattım.. Vay vayyyy.. « Veriniz bana bir sopa, ben de gidip o herifin kafasını patlatayım. Sarığını boynuna geçireyim.» naralannı atmıya başladı. Ev halkı mektebin azad olduğunu, hocanın şimdi yerinde bulunmıyacağını zor anlatarak çok güçlükle zaptede bildiler onu.. Gözîüğünü taktı. Birdüziye yaramı muayene ile haykırıyordu: Hay eli kınlası zebani, bıçakla oyar eibi yavrumun ensesine yara aç mıs ( 1 ) . Çabuk hazırlandı. Elimden tuttu. Eczaneye götürdü beni.. Pansıman yaptırttı. Boynumu merhemler, pamuklar, taftalar, gazlerle sardırdı. CYarın h<f*rrk) HUSEYtN RAHMl GÜRPINAR (1) Bu barbar hocalar devrinin sikatrisini hâlâ ensemde taşırım. NAL1NA MIH1NA sayılı mı? ransanın beynelmilel hukuk profesörlerinden Jozef Bartelemi, Le Temps gazetesinde uzun ve ateşli bir makale yazmış; yeni bir tezi müdafaa ediyor; Çekoslovakyadaki üç milyondan fazla Almanm Çek idaresi altında yaşaması için üç milyon Fransızın kanmı dökemeyiz; hayır Fransa, intihar edemez, diye bağırıyor. Fransız profesörü, ileri sürdüğü fikrin sertliğini örtmek için, önce Çekoslovakyayı methede ede göklere çıkarıyor, adeta Çeklere ilânı aşk ediyor. Fakat sonra Çekoslovakyanın zayıf taraflarını birer birer anlatıyor. On beş milyon nüfuslu Çekoslovakyanın idaresinde yaşıyan ekalliyetlerin, başta Almanlar olmak üzere, bu devleti kendi vatanlan telâkki etmediklerini, bu ekalliyetlerin Çek ordusunun kıymetini, sıfıra indirmemekle beraber, azalttığmı söylüyor. Biz, diyor, 1 20 milyona karşı 40 milyonuz. (Muharrir îtalyayı da Almanya ile beraber hesabhyor.) Ordumuz mü kemmeldir; fakat üçe karşı birle harbetmek mecburiyetinde kalacağız. Fransız profesörünün Sovyet Rusyanın yardımından da ümidi yoktur. Sovyet ordusu, memleketten çıkarsa rejim yıkılır, rejim yıkılınca, yeni bir Brest Litovsk muahedesi karşısında kalınz. Hem Sovyet ordusu, nereden geçecek? Lehistan dan mı, Romanyadan mı? Bek ile Romanya Kralı, bakalım, ne düşünüyorlar? Muharrir, Sovyet hava kuvvetlerinin müdahalesini de tetkik ediyor. Bunların, gene Lehistan veya Romanya üzerinden geçmeğe mecbur olduklarını ve Moskovadan Berline kadar gidip gele miyeceklerini söylüyor, gerçi Çekoslo vakyaya inmeleri mümkündür amma, Alman hava ordusunun Çekoslovak tayyare meydanlarını, nikbinlere göre üç haftada, bedbinlere göre üç günde allak bullak edeceğini yazıyor. Almanların, Fransa hududu karşısında vücude getirdikleri Zigfrid müstahkem hattmın Fransanın Majino hattı kadar geçilmez olduğunu ilâve ettikten sonra, bir harb halinde Almanların Rende, Italyanların Aalplarda, belki de Japonyanın Hindiçinide taarruza geçerek her taraftan Fransaya çullanacaklarını, ekonomi bakımından işlerinin üçte ikdsinî Almanya ile yapan Çekoslovakyanın iktı saden de Almanyaya bağlı olduğunu söylüyor. Duvar, diyor, duvar; kafamızı bu duvara çarpıp parçalamak fayda « sızdır. Sonra Çekoslovakya ile Fransa arasındaki muahedelerin de, Milletler Cemiyeti ve mefsuh Lokarno paktlanna dahil olduğunu ve bunlar haricinde hükümsüz bulunduğunu izah ederek Fransanın muahedeler bakımından da Çekoslovakyanın yardımına koşmak ıstırannda olmadığını iddia ediyor, Fransa Südetleri Pragın idaresi altmda tutmak için harbetmeğe mecbur değildir; diyor. Muharrir, nihayet, İtalyaya bir elçi göndermeği yani İtalya ile anlaşmağı teklif ediyor; biz, en seri bir surette ve bütün meşru vasıtalara müracaat ederek sulh istiyoruz, diyor. O çarşaf gibi büyük Fransız gazetesînin iki sütununu dolduran bu makalenin can alacak taraflarını hulâsa ettim. GCH rülüyor ki 1919 da, sulh muahedelerinin sersemce, küçük Çekoslovakyanın idare sine verdikleri 3 buçuk milyon Almanî kurtarmak için, harekete geçecek olan Almanya ile harbe girmenin aleyhinde bulunan Fransızlar vardır. Hele, İngiliz Başvekili, Fransa yalnızbaşına Çekoslovakyanın yardımına ko şarsa İngiltere onun arkasmdan gitmiyecektir; dedikten sonra, Çekoslovakyadaki Almanlan Çek boyunduruğu altında bırakmak için, Almanya ile harbe kalkışmak delıÜk ve intihardır, diyen Fransız!ar coğalmağa baslamıştır. Fransa, Çekoslovakyanın yardımına koşmazsa Sovyet Rusya da koşmıyacaktır; çünkü, Sovyetler kendilerinin harekete geçmesi için evvelâ, Fransanın yardımını şart koşmuşlardır. Bu vaziyet karşısında Çekoslovakya nın günleri sayılı olduğunu kabul etmek pek de yanlış olmaz. PEYAMI SAFA Berlin sefiri dün manidar Amerika, kendi tebaası Balkan Antantı matbuabeyanatta bulundu için şekil arıyor tınm canlı ve manalı Berlin 14 Amerika se,fjri M Hüg Tunus 147 Tunusta tam bir sükun bir tezahürü Vılson, Aemrika ticaret odasmda yapılan bir kabul esnasında Amerikanın haricî siyasetini tetkik etmiş ve ezcürnle şöyle demiştir: « Bazı Amerikalılar, Amerikanın hiçbir halde harbe girmiyeceği kanaatindedirler. Bazıları da bizim büyük bir ihtilâfa iştirakimizin içtinabı gayrikabil olduğu mütaleasındadırlar. Şahsan her iki tarafm da tamamile haklı olmadığı kanaatindeyim. Bazı şeyler vardır ki bunlar için Amerikanın harbe girmesi mümkündür. Gene zannedi yorum ki Amerikayı ihtilâf haricinde tutmak da kabildir. Milletimiz, sulhu arzu etmektedir ve bizim ticaret muahedelerine ve beynelmilel mesai birliğinin diğer şekillerine müteallik olan siyasetimizin programı, sulh siyesetini müteessir kıl mağa matuftur. Haricî ticareti inkişafa mazhar etmek refahı artırmanın en mü kemmel çaresidir.» Hatib, netice olarak, ticaret muahedelerine en ziyade mazharı müsaade millet maddesini zamân altına alan bir madde derceden Amerikan ticaret siyasetinin bir sulh siyaseti oldueunu beyan etmiştir. f hüküm sürmektedir. Sus'un Arablarla meskun kısmında normal faaliyet başla mıştır. îttihaz edilmis. olan istisnaî em niyet tedbirleri yavaş yavaş kaldırılmaktadır. Askerî makamat, örfî idarenin ilânmdanberi isyana teşvik töhmetile otuz kadar ve memnu silâhlar taşımak töhmetile de kırk kadar şahsm tevkif edildiğini ve hâlâ mevkuf bulunduğunu bildirmek tedir. Vaşington 14 Fransa ve Amerika hükumetleri yakında Fasın ticaret rejimi meselesi hakkında müzakereye girişeceklerdir. Vaşington 14 Hariciye Nezareti halihazırda Fransız Fasında bulunan Amerikan tebaasınm haricez memleket haklarının terkedilmesi meselesini tetkik etmektedir. Rusya ile Mançuko arasınc^a gerginük Sanghay 14 Sovyet konsoloshanesi, buradaki sevahat acentalarma Siberya icin şimdilik vize vermiyeceğini bildirnp'stir. Bu haber, Sovyet Rusya ile Mançuko arasmda muharebe çıkmış oldu&u suretinde ortada bir t a b m şayialar deveran etmesine sebebiyet vermiştir. Bununla beraber. umumivetle ivi malumat almakta olan mphafıl. bu talimatın konsoloshaneve. Sovvet Rusya ile Berlin 14 Almanyada oturup da Janonva arasmdaki perçin vazivet do milliyeti belli olmıyanlar hakkmda neş lavısüe, Sibervava asker sevkini teshile rolunan yeni bir kanunda bunlar ırklarımedar olmak Ü7ere verilmiş olduğunu nın tesbiti icin kan muayenesine tâbi tu etmeVtedirler. (a a.) tulacaklardır. Muayene neticesine göre ' Kukuku'vu işgal ettiler haklarında mevcud hükümler tatbik ediTokyo 14 Domei ajansma Cin şi Iecktir. mal cephesinden bildırildiğine göre, JaVis Amiral Alfred Begas ponlar Şipli'nin merkezi olan Taiyuan'ın 60 kilometre cenubunda Kukukuöldü yu i^al etmHerdir. Berlin 14 Umumî Harbde beşinci Bursa Valisi Ankarada Alman filosu ve Libau ve Kurland ter Ankara 14 (Telefonla) Bursa Va saneleri kumandanhğmı yapmış olan Vis lisi Şeîik, Vekâletle temasta bulun Amiral Alfred Begas ölmüştür. 72 yaşında idi. mak üzere Ankaraya gelmiştir. Diplomatik mahfiller Amerikanın, Fas adliyesinin hakimiyeti altındaki Ameri kalılara adilâne bir şekilde hareket edecek bir hale geldiğine kanaat getirdiği andan itibaren hususî haklanndan vazgeçmeğe hazır bulunduğunu beyan etmek tedirler. Mısıra hukukî hakimiyetini tam olarak temin etmiş olan Montrö konferansından sonra Fransanın Fastaki hariçez memle ket haklarının kaldınlması meselesini mevzuu bah«etmis olduğu hatırlardadır. Garib bir kanun Almanyada milliyet tesbiti için kan muayenesi Ruzvelt'in bir nutku Vaşington 14 «Amerikalılar gü nü» münasebetile Reisicumhur Ruzvelt radyoda söylediği bir nııtukta cenubi Amerika milletlerine dostluk hitabında bulunarak bütün Amerikalıların müşterek ideallerini kaydettikten sonra bun larm sulh için mücadelede bulundııklarını söylemiş ve onlan aralarında iyi ge çinmeğe davet eylemiştir. Bir hava faciası Roma 14 Bir ttalyan askerî tayyaresi Serrevale yakınmda yere düşmüş, içindeki 4 kişiden üçü ölmüş ve dördüncüsü yaralanmıştır. Jül Romen Yugoslavyada Belgrad 14 Meşhur Fransız edibi Jül Romen, bu akşam Belgrada gelecek ve yarın kalarak halk üniversitesinde bir konferans verecektir. [Basmakaleden devami eylemiştir. Bu izahatla tenevvür etmekten pek ziyade memnun olan müttefik memleketler matbuatı mümessilleri bugün haklı bir Türk davası olan Hatay işinin bütün Balkan memleketleri matbuatınca tıpkı kendi davaları imiş gibi müdafaa edilmesine karar vermişler ve bu keyfiyeti konferans umumî heyetine arzolunacak raporlanna dahi aynen bu suretle koymuşlardır. Dün konferans umumî heyetinde okunan siyasî komisyon raporunun bilhassa bu noktası konferansm kuvvetli alkışlarile teyid edilmiştir. Yugoslavya delegasyonu başkanı saym Yuvanoviç konferansm nihaî nutukları arasındaki çok güzel sözlerini söylerken ayni mevzua bir kere daha temas etmekten kendini alamamış, Türk Hatay davasının bütün Balkan memleketlerince tıpkı kendi malları imiş gibi müdafaa edileceğini bir daha tekrar eylemiştir. Avala Ajansınm liyakatli müdürü meslekten bir gazeteci ve efkârı umumiyenin kıymetini onunla yakından alâkadar olmakta bilen değerli bir arkadaştıı, ki Balkan Antantınm lüzum ve ehemmiyetini de bu suretle en ileri bir nisbette takdir eylemektedir. Müttefik memleketlerden her birinin derdile diğerlerinin bu kadar yakından ve bu kadar candan alâkadar olmasındaki kıymet ve kuvvet meydandadır. Bu türlü civanmerd hareketlerdir ki Balkan Antantı bediasını en kısa bir zamanda hakikaten bütün dünyanın gıpta edeceği en ileri dereceli bir sulh amili mertebesine çıkaracaktır. Balkan Antantı Balkanlar statükosunun mahfuziyeti esasındaki barışçı idealinde inkişaf ediyor. Balkan efkân umumiyesinin bu yolda resmî Antant devletlerile omuz öpüşen ve hatta ona takaddüm etmeğe başlıyan canlı bir uyanıklık göstermesi zevkle temaşa olunacak çok güzel ve ulvî bir manzaradır. Balkanlı devletlerin haricî meseleleri kendi millî hudud ve hukuklarının herhangi bir taarruza uğramamasmdan ibaret olup eğer Balkanların sulhu Balkanlı devletlerden her birine aid bu hudud ve hukuku 60 milyonluk Balkanlılar kütlesinin zamân ve kefaleti altına koymakla temin olunacaksa bunun bu suretle yapılmasmdan daha tabiî ne olabilir? Balkanlılann el ve iş birliklerini şu düstura irca etmek en doğrudur: Hepimiz her birimiz için ve her birimiz hepimiz için! Balkanlı müttefik memleketler efkân umumiyesinin Hatay davamıza gösterdiği samimî alâka, gözlerimizin önündeki ufuklan işte bu kadar berrak ve geniş açan çok manalı bir tezahürdür. I Amerikan bütçesi Sako ihtilâfı 1 milyar dolar Solivya hükumeti bir sulh Iık bir açık kaydolundu teklifini reddetti Vaşington 14 Dün neşredilen haziLa Paz 14 Bolivya, Şako ihtilâne raporu, mart ayında azalmış olan fının Paraguay'la doğrudan doğruya yabütçe açığının tekrar artarak bir mil pılacak müzakerelerle halledilmesine mayar dolara yükseldiğini göstermektedir. tuf olarak Buenos Ayres sulh konfe Yeni bir kanun ransı tarafından yapılmış olan teklifi Vaşington 14 M. Ruzvelt, finans pireddetmiştir. yasasını tutmakla mükellef bir teşekkül Salâhiyettar mehafil, bir itilâf akdinin olan ve finans korporeyşinin ihyasına ve nafıa endüstri müesseselerine bir bu imkânsız olduğunu tahakkuku halinde çuk milyar dolara kadar uzun vadeli ihtilâfm La Hay divanma tevdi edileceborc vermeğe matuf olan kanunu imza ğini tahmin etmektedirler. (a.a.) etmiştir. Ankarada yeni bir resim Altın stoku tedavüle çtkardıyor YUNUS NADt Vaşington 14 Amerika hazinesi tarafından bildirildiğine göre Reisicumhur Ruzvelt'in tavsiyesi mucibince, şimdiye kadar âtıl bir halde duran altın stoku kâmilen tedavüle çıkanla caktır. Hazine eshamı ve bonoları vadelerinde altın para ile ödenmek suretile bu muamele yapılacaktır. (a.a.) galerisi Kasablar şirketinin Anka i rada temennileri Ankara 14 (Telefonla) İstanbuldaj ki perakendeci kasablar Ankaraya gönj derdikleri bir heyet vasıtasile bazı te 1 mennilerde bulunmuşlardı. Bir raporj halinde tesbit edilmiş olan şikâyet vej temenniler tetkik ediliyor. Bu husustaj ki tetkiklerle alâkadar olmak üzere Etl şirketi meclisi idaresinden Ahmed Kara'j bugün İstanbuldan şehrimize geldi. j Ankara 14 (Telefonla) Belediyeler Bankası binasının alt kısmında daimî bir resim galerisi tesisi kararlaştırıldı. Çok mükemmel vitrinlerle resim ga lerisine müsaid olan bu yerde san'ata aid kitab ve mecmualar da bulundurulacaktır. Galeri 1 mayısta merasimle açılacaktır.