28 îktncîteşrin 1937 CUMHURITET Yaş meyva ihracalı davamız Üzüm Kurumunun yaptığı tecrübeler iyi neticeler verdi Hamburg ve Londraya gönderilen üzüm ve kavunlar adeta kapışıldı. Şimdi Kurum, dahilde ve haricde sürümü artırmak için genîş tedbirler almakla meşguldür Bir ihbar 20 bin liralık sahte senedi kim hazırlamış? Birinci sorgu hâkimliğince aleyhinde takibat yapılmakta olan Beyoğlu ikinci noteri Hasan Ark hakkmda, Müddeiu mumiliğe yeni bir ihbar vaki olmuştur. Öğrendiğimize göre ihbarı yapan un tüccarlarından Hasan isminde bir zattır. İddiaya göre, ikinci noterlikte Hasan namına, yirmi bin liralık sahte bir ibra senedi tanzim edilmiştir. Hasan kendi haberi olmadan bu ibra senedile yirmi bin lirayı tamamen almış gibi gösterilmek tedir. İhbarın sıhhatini tahkik için, birinci sulh ceza hâkimi Reşidin nezareti altında bir ehlihibre heyeti teşkıî edilmiştir. Heyet, birkaç gündenberi ikinci noter mua melâtmı devir almış olan altıncı noterlikte toplanarak, sahteliği iddia edilen sened ler üzerinde tetkikat yapmaktadır. c Berlin General Göering Alman hava teşkilâtlarına 50 sancak ver miştir. Resmimiz, sancak verme merasimini gösteriyor. Fırtına durdu, fakat bekleyen vapurlar var Karadenizde üç gündenberi devam eden yıldız karayel fırtınası, dün akşama doğru biraz sükunet bulmuştur. Buna rağmen Karadeniz Boğazmdan dün ancak iki ecnebi vapuru içeri girebil miş ve gene iki ecnebi şilepi dışarı çıkmıştır. Dün gelmeleri lâzım gelen Denizyolları idaresi vapurları gelmediği gibi gidecekler de henüz hareket etmemiştir. Romanya vapur idaresinin vapurları da dahil olmak üzere altı vapur Kavak 11manında beklemektedir. kararlaştırmıştır. Bu suretle üzüm mamuMarmarada hava dün nlsbeten blraz lâtı diye ayn bir iş açılmış olacaktır. Bu daha sakin geçmiştir. sene tecrübe mahiyetinde yanm . milyon kilo şarab imal edilmiştir. Gelecek sene Dünya Kano rökoru Paris Wındsor Dukü ile Duşesı Pariste bir hayir müessesesi menfa" için tasavvur olunan miktar beş milyon Saint Cloud 27 (A.A.) Maurice kilodur. Şaraba, hem dahilde alıcı vardır, Vasseur, bu sabah 900 kiloluk kanolar tine tertib edilen bir eşya satışına riyaset etmişlerdir. hem haricde.. Yaş üzüm sevkiyatmın ve için tesis edilen dünya sürat rökorunu şarab imalinin ayn birer kısım cephesi de kırmıştır. vardır. Vasseur, kara mfllnl 43, 30/100 sanlKuru üzOrn, kabfli sevk hale geÜnceye yede yani saatte 133,318 kilometro sürkadar, sergi, kurutma, nakil, işleme, işlet atle katetmiştir. me ve saire şeklinde muhtelif masraflan icab ettirir. Hatta bazan sergide iken yağ rile «Hurma, Gülfatma ve saire şeklin mur ve saire ile tehlikeye düşer. Keza, as de» tanıtmak. mada salkım halinde hastalıklar geçirir.. 7 Şarab, slrke, teksif edilmiş üz5m Halbuki iyi ve sağlam kısım yaş olarak suyu imalâtını artırmak. sevkedilir, geriye kalanı kısmen kuru olaBu mühim ve esaslı tasavvurun bîr de jak satıbr ve şarab da imal olunursa, redâhilî piyâsa Ophesi vardurt kotle muhtelif kanallardan satılmak sureTürkiyenin her bir köşesine, yaş, kuru ^ile sarfolunur. Hem de birçok masraflar meyva sevkiyatı yapmak.. Bilhassa, kuru yarıdan fazla düşürülmüş olarak... üzüm ve incirimizi, Türkiyede oturduklan Kurum şarabları, yak.nda «Tariş şahalde bunların yüzünü göremiyen diğer rabı» adı altında satışa çıkanlacaktır. Kahire • Bınbaşı Morreglıo'nun idaresi altında bulunan bir Italyan Gelecek sene için tasavvur edilen faalî vatandaşlara da verip satabilmek. Nite tayyaresi bir kaza neticesinde Kahirede yere inmek mecburiyetinde kalmıştır. kim, Kurum, bunun için de faaliyete başyetin ana hatları şunlard:r: lamıştır. Şimdi, hususî ambalâjlarla muh1Yalnız razakı ve siyah îizGm değil, telif şehirlerin satış şubelerine incir ve üayni zamanda yaş çekirdeksiz üzüm sev züm gönderilmektedir. ketmek ve bütün sevkiyatı azamî bir şekYaş üzüm ve kavun sevkiyatından alıle çıkarmak. (Çünkü, yabancı piyasa, binan çok parlak netice ve haiz olduğumuz zim çekirdeksizi tanımaz. Bunun pro • rekabet kudreti, Ingiliz ve Alman iktısadî pagandası, hatta muhtelif merkezlere bemecmualarında dikkatle, alâka ve tak • dava dağıtılması yolunda yapılacaktır. Ve kat'î kanaat şudur ki. yaş çekirdeksiz dirle karşılanmıştır. Bunların ifadesinin üzümümüz kısa zamanda dünya piyasa altında, bu sahadaki faaliyetimizin ha zırladığı mühim rekabet sarahatle itiraf sında mühim bir mevki rutabilir.) edilmektedir. 2 Kavun ihracmı artırmak. Yaş meyva ve sebze, şarab, sîrke, da3 Domates ve daha bazı yaş sebhilî ve haricî satışın muhtelif şekillere ifzeler ihracah için hazırlanmak. rağı demek, bizim için büyük bir döviz 4 Üzümleri, Karaburun sahillerinde iş merkezleri açarak buradan seri mo işi, bağcılığm inkişafı, mahsulün istikba törlerle Selâniğe göndermek ve Selânik lınin emniyete bağlanması demektir. Kurumun bu faaliyeti, şüphesiz büyük üzerinden, soğutma tertibatmı haiz va takdirlere lâyıktır. Hamburg ve Londragonlarla Hamburg, Londra piyasasına daki alâkadar Türk ticaret mehafilinden nakletmek. 5 Üzüm ambalâjında son tecrübe gelen mektublar, adeta heyecan dere lerle elde edilen Türk tipl ambalâjı tatbik cesini bulmuş bir memnuniyeti ve mutlak bir ümidi ihtiva etmektedir. eylemek. Riga Litvanj'a istiklâlinin 19 uncu yıldönümü münasebetıle Cumhurreisi Ulmanis, resmigeçide iştirak eden kıtaatı teftiş ederken. 6 Türk üzümlerin'. Türk firmala O. R. G. mek üzere, kafasında mübhem bir plân hazırlamış bulunuyordu. Göğsünü delen kurşun, ehemmiyetli şeylerle ehemmiyetsizleri ayırd etmek hususunda, ona yeni bir kabiliyet bahşetmişti. Bazil'i görmeğe gitmek için zarurî olan paranm tedariki ehemmiyetli idi. Bu maksadm tahakkuku için müracaat edilecek çarelerin hiç ehemmiyeti yoktu. Şimdi Doris, 14 numaralı masada oturuyordu. Tuvalete giden müşteriler, onun yanından geçiyorlardı. Eski müşterilerden birkaçı onu tanıdı. Gündüz müş terilerinden bir ikisi de, kendisile bir iki söz teati ettiler. Konuşurken çekingcn davranıyorlardı. Zira, Doris'in ismi re zaletli bir hâdiseye karışmıştı. Hiç lüzumu olmadığı halde, ona, güzelleşmiş olduğunu söyledıler. Doris, gülümsiyerek teşekkür etti. Tuvalette buluşanlar, kendi aralarında, Doris'i eskisinden daha sokulgan bulduklarını söylüyorlardı. Matbaacı Hofer, Doris'in hovardalığa basladığını söylüyor, Wallert, gülümsiyerek bar şını sallıyordu. Wallert'in bir kırtasiye mağazası vardı. Karısını boşamıştı. Kırk iki yaşındaydı. On bir senedir Amerikada oturuyordu. Mavi gözlü, siyah parlak saçlı, hergün Schuhmacher'in lokantasında yediği yemeklerle yavaş yavaş göbeklenen bir adamdı. alnının ortasına bir büklüm yaptı. Wallert, tuvaletten avdet ettiği zaman, Doris, kendi kendine konuşur gibi, kulağmı pire yediğini söyliyerek, saçlarınm arasından, kulağının etrafını araştırdı. Wallert, aralanan saçlann altında, dünyanm en güzel, en minik kulaklarının saklı olduğunu görtnüştü. Bu, ince kenarlan içeriye doğru gayet muntazam bir kıvrıntı ile dönen, ufacık sadefler gibi, harikulâde güzel kulaklan göstermemek bir günah olurdu. Wallert bu işlerden anlıyan bir adamdı. Bir müddet daha, Doris'in kulaklarından bahsettiler; sonra Wallert, genc kızı, aşağıda bir bardak bira içmeğe davet etti. Doris, bu daveti memnuniyetle kabul etti. Bulunduğu vaziyette, zorlayıcı herhangi sebeb onun makbulü idi. Kalbi muntazam ve sakin atıyordu. Teneffüsü kolay ve ıstırabsızdı. Doris, bir aynada yüzünü gördü ve kendini iyi buldu. Aşağıya indiği zaman, onu çığlıklarla karşıladılar. Orada bir iki kadın ve birçok erkek vardı. Bira, yasaktan dolayı, zararsız ve burjuva mahiyetini kaybetmiş, münebbih vazifesi görmeğe başlamıştı. Müşterilerden birçoğu sarhoşlamış, biranm sese verdiği o boğuk ahenkle konuşuyorlardı. Bereket versin Wallert tabiiliğini kaybetmemişti. Umumiyet itibarile, ötekilerden daha sevimli ve daha kibar bir tavrı vardı. Arasıra, almanca bir kelime söylüyordu. Fakat ana dilinin büyük bir kısmını unutmuştu. Doris'in, saçları altında gizli duran küçük kulaklarına âşıktı; bunu da, Doris'e, almanca olarak söyledi. Onu esaıen ötedenberi sevdiğini de ilâve etti ve bunu isbat için, Doris'i ilk gördüğü gün onun ne kıyafette olduğunu, o günkü havanm şeklini, o günkü yemekleri yegân yegân tarif etti. Doris içiyordu. İçerken zahmet çekmiyor ve ıst:rab duymuyordu. Bir kimsenin yanında oturup, biraz hararet duymak, biraz sevgi görmek adeta hoşuna gidiyordu. Saat 11 de, Schuhmacher lokantasından, Wallert'in refakatinde çıktı. Ona, Gustave diye, göbek adile hitab etmeğe başlamıştı. Saat iki buçukta, Doris eve dönmüş, ayaklarmm ucuna basarak Salvatori'nin apartımanına çıkmış, divanın üstüne uzanıp yatmıştı. Ne teneffüsünde zorluk vardı, ne can acısı duyuyordu, ne vicdan azabı, ne tiksinti hissediyordu. Sıcak ve berrak bir suya gömülür gibi uykuya daldı. Cebinde otuz dolar vardı, en mühim şey de bu idi. * * * Cumartesî günü akşamı, Salvatorî, sıcağın bir lav seli gibi girdiği açık pencerenin önünde gömlekle oturuyordu. Doris, birdenbire: Yann Bazil'i görmeğe gidiyorum. Dedi. Salvatori, yerinden kımıldıyacak halde değildi; gözlerinin siyah bebekleri* ni, sarıya bakan aklarmı göstererek, hayretle Doris'e çevirdi. Doris, mücadeleye hazır, ilâve ettil Herşey hazır. Yarın gideceğim. Çarşamba günü dönüp derhal kendime iş anyacağım. Fakat, Salvatori'nin birdenbîre feveran edeceğini beklerken, bu zannı boşa çıktı. İhtiyar şarkıcı, bir elini güçhalle kaldırdı, yarı karanlıkta, minderlerden birinde oturan Doris'e sürtünerek yaklaştı, büyük bir muhabbetle, onun saçlannı okşadı. Pekâlâ yavrum, dedi. Sizi yalnız bırakacaklar mı acaba? Doris, hiç ümid etmediği bu vaziyet karşısında şaşırmıştı: Zannetmem. Cevabmı verdi. Salvatori, tekrar sordu: Yol masrafı için paraya ihtiyacm var mı? Doris, telâşla mukabele etti: Teşekkür ederim. Kâfi derecede param var. Schuhmacher'lerden aldım. Salvatori'nin bu sözü, bir evvelki akşam göze aldığı fedakârlıktan kaçmma* nın pekâlâ kabil olabileceğini ona düşündürmüştü. Doris, bir an için üzüldü, fakat buna fazla ehemmiyet vermeğe değ« mezdi. (Arkasi var) Üzüm Kurumunun imalâthanesinde faaliyet [solda işçiler için yapılan modern temizlik teşkilâtından bir köşe] îzmir (Hususî muhabirimizden) Üzüm Kurumunun büydk ve modern incir, üzüm imalâthanesine girer girmez, evvelâ şaşırdım. Güzel bir ses, bu geniş imalâthanenin havasında dalgalana dalgalana şu şarkıyı söylüyordu: Delisin deli gönlüm. Dinbir bereli gönlüm. Kendi kendime güldüm ve mınldandım: Işçi için, galiba iyi hanende kızlar da tutmuşlar. Fena değil. Eğer bunu söyliyen, bir incir işçisi, bir üzüm işçisi ise yanarım. Gidip pekâlâ bir san'atkâr olabilir. Meğer, bu ses radyodan geliyormuş. Yani imalâthaneye radyo da konmuş. Türkiyede ilk defa vuku bulabüen birşey. Doş, temizlenme yerleri de bir ayrı güzellik ve intizam içinde. Yıkanma çeşmelerinde fırçalar, sabunlar var. Her işçi, ellerini, tırnaklarını mutiaka, günde bir kaç defa temizliyecek. Kızlar, Türk işçileri, beyaz ve temiz bir kıyafet içinde, hiç durmadan çalışıyor lar. Üzüm kurutma, üzüme renk verme için (yerli mamulât) 40 bin liraya mü kemmel bir makine yap.lmış ki, e§i yok.. *** Sütunlarımızı buna değil, asıl başka mevzua, vaktile üstadımız Yunus Nadi nin ehemmiyetle üzerinde durduğu yaş meyva ve sebze istihsal ve ihıacı meselesine hasretmek istiyorum. Üzüm Kurumu bu yıl, hükumetten aldığı ilham ve direktiflerle, ilk defa yaş üzüm ve kavun üzerinde laze meyva ihraana başladı. Henüz tamamile yabancısı olduğumuz, fakat yaş meyvacılığımız için hayatî bir ehemmiyet \erdiğimiz bu işe, lâzımgelen tecrübeler yapılmak suretile faaliyet zemininin hazırlanması lâzımdı. îtiraf etmelidir ki, Üzüm Kurumu, bu tecrübelerde bir hayli yorulmuştur. Çünkü, ihtiyaca göre mahsul hazırlamak, tekniğine vâkıf olmak, ambalajlarda, nakil işlerinde hatalı davranmamak, sevkiyata müsaid vapurlar temin etmek lâzımdı. Bunların ise, bir hamlede, tam ve kâmil olarak başanlması imkânı azdı. Biz, meselâ Londra piyasasında yaş üzüm satı şına 13 üncü olarak giriyorduk. Yani on iki rakib memleketin, teesbüs etmiş, tanınmış vaziyetlerine karşı bir muvaffakiyet kazanmak istiyorduk. îlk zamanlar, de diğim gibi, bir hayli mesai sarfedildi. Am« balâjlar, soğuk tutma ve saire işlerinde defaatle tadilât yapıldı. Fakat nihayet, ümidin fevkinde, çok parlak bir netice alındı: Hamburg ve Londra piyasalanna gönderilen üzüm ve kavunlar, oralarda, % 100 denecek derecede bir sağlamhk ve nefasetle açıldı, kapışılırcasına satıldı. O kadar ki, Alman iktısad mecmualarından biriıu'n, de yazdığı veçhile, bu üzüm ve kavunlardan dost Ingiltere sarayı kralisine bile hediye verilmek. cesaretinin ibrazında tereddüd gösterilmedi. Saray, Türk topraklanndan gelen bu küçük hediyenin nefasetinden, tazeliğinden memnun kaldı, bu hissini tebriklerile beraber bildirdi. Kavunlanmız da yüksek fiatlarla satıldı. Hatta Hamburg piyasasına, ayni gün 40 vagon Bulgar yaş üzümü geldiği halde, evvelâ Türk üzümü satıldı ve yuka nda kaydettiğim gibi, kapışılırcasına.., Yani tecrübe müsbettir, muvaffak olunmuştur. Yaş meyva ihracmdaki zaruret şudur: Artık münhasıran kuru üzüm sevkiyatile iştigal etmek, tehlikeli bir iştir. Yaş meyva ve üzüme, müsaid fiatlarla ve istihsaldeki nefaseti muhafaza edilmek şartile, yeni ve zengin piyasalar temini pekâlâ mümkündür. Bunlardan başlıcası, Londra pazarıdır. Şunu unutmıyalım ki, Portekizin, mevsimi gehnce, Londraya her hafta yaptığı taze soğan sevkiyatı (250) bin sandıktır. Yani yaş meyva ve sebze davası, tasavvurun fevkinde ehemmiyeti haiz bir iştir. Bu suretle rekoltenin mühim bir kısmı eriyeceği için, geriye kalan mahsul de kendiliğinden kıymetlene cektir. Üzüm Kurumu, ayni zamanda şarab, sirke imaline de ehemmiyet vermeği Vicki BAUM Yazan: Hamdi VAROĞLU Çevlren: 31 Temmuzun 30 uncu günü, bütün Nevyork müthiş bir sıcaktan bunalırken, Doris, Schuhmacher lokantasınm yolunu tuttu. Maksadı, muhtaç oldugu yirmi dolan oradan istemek, bilâhare bu parayı, lo kantada çalışarak işle ödemeği teklif etmekti. Lokanta, zahir havanm fazla sıcak olmasmdan dolayı, her cumartesi gibi kalabahk değildi. Doris'in gözüne ilk çarpan şey, kendi yerine çalışan Schuhma cher'in yeğeni oldu. Eteklerini uçura uçura dolaşmaktan zevk alır görünen, çok genc, çok güzel bir kızdı. Doris'i yukarıdan aşağı süzdü ve on dört numaralı masayı gösterdi. Müşterilerin, tuvalete giderken mütemadiyen yanından geçtikleri bu masa, lokantanın en fena masas: idi. Doris, mütereddid, cevab verdi: Evet, teşekkür ederim... Mutfağa gideyim öyleyse. Ben vaktile burada çalışmıştım. Schuhmacher'in orada bulunmayışma canı sıkılmıştı. Schuhmacher, karısından kolay yola gelir, daha kolay idare edilir bir adamdı. Maamafih gene mutfağa gitti. Doris, yirmi dakika sonra mutfaktan döndü ve on dört numaralı masaya oturdu. Lokantacının karısı, istediği parayı vermemiş, fakat onu yemeğe ahkoymuştu. Bütün vantilâtörler homurduyor, Iokantada, tahammülfersa bir sıcak hüküm sürüyordu. Doris'in lokantadan çıkıp gitmemesinde ve 14 numaralı masaya yer leşmesinde bir sebeb vardı. Doris, hâdiseleri, kendi cereyanına bıDoris: Hayır, yemek yemiyeceğim, dedi. rakan ve o cereyana kapılıp giden eski Ben müşteri değilim. Mösyö Schuh Doris değildi. Şimdi, o, düşünen ve hareket eden bir insandı. Müracaatinin redmacher nerede? Aşağıda mı? Hayır, seyahate çıktı. Madam dedilmesi ihtimalini evvelce göze almıştı. Doris, cebinden bir tarak çıkardı, îaçBuna rağmen, istediği parayı ele gecir larını göz alıcı bir sekilde tanzim etti, Schuhmacher ile görüsmek ister