CUMHUEIYET Evlilik hayatında niçin herkes mes'ut olmuyor ? Şiddetli ve âni aşklar neticesinde evlenenler, hiç bir zaman mantık ve şefkate dayanan izdivaçlardaki kadar mes'ud olamamaktadırlar Evlilik hayatında boşanmak asla za rurî bir akıbet değildir. Hayat arkada şını seçmekte kabiliyet gösteren herkes mes'ud olabilir. Amerika mahkemelerini işgal eden sayısız boşanma meselelerinin altmda bu hakikat gizli bulunmaktadır. Sosyoloji mütehassıslarından profesör Edward Koln senelerce süren büyük tetkiklerden sonra Şikagoda Loyola Ü niversitcsinde verdiği konferanslarda bu hakikati pek güzel izah ve isbat etmektedir.Profesör ilkönce yeni sosyoloğlardan bazılannın iddialan hilâfına zamanımı zm evlilik hayatlannda çıkan kavgaların kaynanalara değil ramantizme teveccüh ettiğini isbat etmiştir. Profesör diyor ki: « Ekseriyet evlenmeği cemiyete karşı mes'ul bulunduklan ciddî bi i§ yerine istedikleri vakit nihayet verebilecekleri hayalî bir següzeşt telâkki etmekte dir.19361937 senesinde yeni evlenen ler hakkında tetkikatta bulundum. Bun lann çoğu sinemalardan aldıklan intibaların tesiri altmda kalarak evlilik hayatlannda arkası gelmez bir bal ayı devresi geçireceklerini beklemektedirler. Bina enaleyh evlilik hayatmm baştan başa hayalden âri sadeliğine ve nişanhlık devresinde içtikleri sarhoş edici saadetin heyecansız ve sakin bir evlilik hayatına tebeddül edeceğine kat'iyyen hazırlıksız bulunuyorlar. Evlilikte muvaffakiyet ancak hakikî şefkate istinad etmekle mümkündür.» Amerika âlimine göre hakikî şefkat şiddetli kalb çarpıntısı ve kanm başa hücum etmesi değildir. Bunun tamamile zıddı olarak üç unsurdan terekkiib eden «mantıkî kuweb> tir. Bunlar da iştiyak: Yani cinsiyet cazibesi. feragat: Daima beraber bulunmîğı istemek ve yekdiğerine karşı fedayı nefis hisleri duymak ve baba ana olmak sevki tabiisidir. îşte bu üç unsur hep birlikte sıhhatli bir müşterek hayat temin ederek evliliği temelli, muntazam bir aile ocağına tebdil eder. Profesör evlilik hayatı saadetinin devam edebılmesi için «geçici aşk ca zibe» si yerine «hakikî şefkat» cazibesi ikame etmek zaruretinde ısrar etmektedir. Bu ısrannı da Amerikada olduğu gibi şiddetli afklarla evlenmelerin hüküm sürdüğü memleketlerde boşanma vukuatının pek çok olduğu, buna mukabil lngiltere ve Fransa gibi ekseriyetin hakikî şefka te istinad ederek evlendikleri yerlerde boşanmaların nisbeten çok az bulunduğunu istatistiklerle tevsik etmektedir. Şiddetli aşkın sürüklediği evlenmeden insan nasıl kaçabilir? Hakikî aşk ile evlenmelerin esasları nedir? Profesör Koln buna cevab vererek «zamanımızın çiftleri orta devrin evlilerini örnek tutsalardı daha bahtiyar olacaklardı» demektedir. Orta devirdeki evlilik hayatı zevk ve eğlence esaslan üzerine kurulmaz'Jı. Kadınlar evlendikleri zaman kocalarının mesaî arkadaşı oluyorlardı. Ev, o vakit aileyi her tiirlü ihtiyaçlarile techiz eden küçük bir fabrika gibi işliyen bir merkez oluyordu. Karı kocanın mütemadi mesai birliği pek tabiî olarak en hodbin kadın ile en egoist erkeğin aile hayatının ağırlrklannı cesaretle taksim etmelerine sebeb oluyordu. Profesöre göre bugün de pek sıkı bağlarla bağlanarak birleş miş aile ocakları vardır. Fakat dağıl mak üzere bulunan aile ocaklarınm mik tarı hergün daha fazla artmaktadır. Profesöre göre evvelemirde iş yerleri, kulübler ve umumî eğlence yerleri evin mevkiini çalmışlardır. Evlenmek için her şeyi yaptığı halde evlilik hayatmm de vamlı olmasını düşünecek yerde evlendik ten sonra bu hayattan nasıl kurtulacak larını düşünen genclerin miktarı gittikçe artmaktadır. Rationalisme'in cari olduğu şu zamanda ise rasgele bir zekâ ile mii cehhez bulunan herkesin yapacağı devamı şüpheli nikâh veyahud artık kendisini rahatsız eden evlilik hayatından kurtul mak için teşebbüs edeceği herhangi bir işi hakh gösterecek müdafaa sebeblerini bulması işten bile değildir. Profesör Koln bu hususta en doğru tedbirin insanın hayat arkadaşını seçer ken çok dikkatli davranması olduğunu söyliiyor. Profesör her nekadar evlendikten sonra da birçok fedakârlık ihtiyarile karıkoca arasmda bir ahenk yaratarak evlilik hayatının devamını temin etmeğe imkân bulunabileceği kanaatini taşıyorsa da en doğru ve muvafık çarenin arkadaşını seçmekte göstereceği isabet ve muvaffakiyete bağlı olduğunda ısrar etmektedir. Evlendikten sonra nedamet etmemek ve boşanmağa kalkışmamak için esas kaide evlenmeden evvel basiret ve ihtiyat gösterilmesidir. Amerikalı sosyoloji âlimine göre yeni evlenenlerin imkân dahilinde boşanma ve kurduklan aile ocağını dağıtmaktan uzak kalarak aile saadetini temin etmeğe muvaffak olabilmeleri için aşağıda zikredeceğimiz dört esastan ayrılmamalan za • ruridir: 1 Iki tarafın kültürünün hemen ayni derecede bulunması. Yani idrak kabiliyetleri, zevk istidad ve tahsillerinin birbirine benzemesi, 2 Aşağı yukan ayni içtimaî sınıflara mensub bulunmaları, 3 Aralarmdaki ya§ farkının çok olmaması, 4 Ekonomi vaziyetleri birbirine yakın olan iki aileden bulunmaları. Profesör bu esasları koyduktan sonra şu izahatı da vermektedir: « Erkekler fıtraten uysallık kabili yetleri kolay olmıyan insanlardır. Ka dmlar ise bunun aksinedır. Boşanmış kadınla evlenen erkek umumiyetle isabet edememekte, fakat kadın boşandıktan sonra da normal ve sakin bir hayat geçirebilmektedir. İçtimaî ve iktısadî fark kadın için yaş farkından daha az ehemmiyetlidir. İçtimaî istatistikler yaşları kanlarından ol dukça büyük olan erkeklerin daha ziyade sağlam olduklarını göstermektedirler. Fakat aralarmdaki yaş farkı pek çok olursa karı koca arasmda birçok suitefehhümler vücud bulmaktadır. Hele ya§ı çok ilerlemiş kadınlann genc erkeklerle evlenmelerinden saadet beklenmesi im • kânsızdır. Profsör Koln son söz olarak evlilikte saadet bulmak arzusunda olanlara şu tavsiyede bulunmaktadır: « Aklın gösterdiği yollan takib ediniz. lyi ve devamlı bir aile hayat ve saadetine erişmek için romantizmi ter kedip doğru ve hakikî yollan bulunuz.» Duymadıklarımız ve bilmedîklerimiz Uludağda kış sporlarma hazırlık Otellerde sporcuların bütiin ihtiyacları tamamlandı Bursa (Hususî) Kayakevinde ve Uludağ otelinde kış hazırlıkları bitmiştir. Erzak depo edilmiştir. Ancak mebzul çam ormanlan civannda bulunan otellere odun alınamamış, Kayakevi için Bursadan iki buçuk ton sömikok gön derilmiştir. Her iki otelde yapılan dahilî elektrik tesisatı bitmiş, şimdi oteller arasmdaki yarım kilometroluk mesafeye lâmbalar takılmaktadır. Böylece bundan sonra oteller civannda geceleri de kayak ekzersizleri yapmak mümkiin olacak demektir. Kaçak zevce 3 25 İkinciteşrin 1937 Partinin kayakçılar için mühim nakdî yardımlar temini suretile Uludağda yaptırmış olduğu Kayakçılar evinin noksanları bu sene tamamlandığı için burası da tam bir otel halini almış bu lunmaktadır. Şimdiye kadar sert ot yatakları üstünde yatmakta olan sporcular bundan sonra bu yatakların üstüne ilâve edilen pamuk şiltelerde yatacak lar ve eskiden çarşafsız yatarlarken şimdi altlannda yatak çarşafı da bula caklardır. Tamamlanan işlerden biri de duş tesisatıdır. Haftalarca orada kalıp her gün kayak yapan sporcular BursaŞimdi, zabıta, Madam Hubert'in peya iner inmez kendilerini banyolara dar atıyorlardı. Artık bundan sonra yuka şinde. Yakaladığı yerde kıstınp «hayyen» rıda da temizlik yapılabilecek demek kocasmm evine teslime memur! tir. Her iki otelde bu sene temizlik iş Fransız kanunu medenisinin bu mad lerine ehemmiyet verilmiştir. desi, ta 1903 tarihindenberi tatbik edilKayakevinde eskiden sabah kahval miyormuş. Bu şeref Hubert'e nasibmiş. tısı olarak yalnız çay ve ekmek veri Hubert, karısının, nekadar kaçsa elinlirdi. Bunun için kayakçılar beraberle den kurtulamıyacağmı söylüyormuş. Belrinde kahvaltılık bulundurmıya mec li! Madam Hubert'te bu kaçma huyu, burdular. Bu seneden itibaren kahval tıda. katık da verileceğinden otelde ya muhterem zevcinde de bu geniş yüreklilik tak ve yemek ücreti bir kişi için 125 ku varken, Paris zabıtası 214 üncü maddeyi bu çiftin hesabına, daha pekçok tatbik ruş yapılmıştır. eder. Kafile halinde ve bir baskan refakatinde gelen gruplardan 100 kuruş alınacaktır. Uludağda şimdilik pek az kar Trabzonda yumurta ve fındık vardır. Eğer bayrama kadar yeni kar piyasaları yağmazsa îstanbuldan ve Ankaradan Trabzon (Hususî) Fmdık fiatlan gelecek kafileler zevkli bir kayak yapnın son günlerde biraz kımıldanışı pi mak imkânım bulamıyacaklardır. Maayasada da umumî bir canhlık tevlid etmafih bayrama kadar birkaç defa kar miştir. Filhakika kabuklu fmdıkların fiyağması memuldür. atı 12 13 kuruştan 17 ye, içler de job Atinadaki boks maçl olarak 34 ten 36,5 kuruşa çıkmışlardır. Atinada geçen pazar günü boksSr Bir müddettenberi borsada fiatlarda Hristoforidis'le Vassis arasında yapılan günlük bir istikrar dahl temin edilememaç, Hristoforidisin galebesile netice mesi herkesi mütereddid vaziyete dü lenmiştir. Hristoforidis mütemadi vu şürmüştü. îktısad Vekâletinin Ticaret ruşlarile hasırıını onuncu devrede na Odasma gönderdiği bir yazıda fiatlar ükavt etmiştir. zerine, spekülâsyon yapmağa cür'et ve Bu maçm galibi Hristoforidise, bütün teşebbüs edecekleri cezalandıracağını boks kategorilerinde Yunanistan şam bildirmesi üzerine piyasada bir istikrar ve dolayısile emniyet husul bulmuştur. piyonluğu unvanı verilmiştir. Vak'a Pariste geçiyor. Hubert isminde bir adamın kansı, gürriin birin de bohçasını koltu ğuna kıstırınca, so luğu yabancı bir erkeğin evinde alıyor. Yüzüstü kalan ve galiba, karısmı faz la seven koca, günlerce araştırdıktan sonra, firariyi ele geçiriyor ve bir cürmü meşhuddan sonra... koluna takıp eve getiriyor. Eh! olabilir. Her yiğitin bir yoğurt yiğişi vardır. Hubert de, kendi yoğurtunu bildiği gibi yemekte serbesttir. Firarî zevce ile onu tekrar aile yuvasına getiren koca, bu ufacık hâdiseden sonra barışıyorlar ve yeni baştan mes'ud bir yuva kuruyorlar. Fakat ... birkaç gün evvel, Madam Hubert, bir kere daha fırara kadem basmaz mı? Hubert biçaresi ne yapsın? Hemen kanunu medeniyi raftan indiriyor, pürhiddet kanştmyor, 214 üncii maddeyi buluyor ve bir de bakıyor ki, bu madde, kocasının evinden başka bir evde oturmağa kalkışan kadını, kocanın, «zabıta kuvvetile» aile yuvasına getirtebileceğini yazıyor. Hubert, paçalan sıvıyor, ver elini müddeiumumî! İfadeler, zabıtlar, emirler ve saire... Ba§, di§, nezle, grip, romatizma nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarımzı keser. lcabmda günde 3 kaşe alınabilir. Taklidlerinden sakınınız ve her yerde ısrarla Gripin isteyiniz. Mustafa Kemalpaşa Belediye Riyasetinden: 1 Musaddak proje mucibince «89,000» lira bedeli keşifli Mustafa Kemalpaşa kasabası elektrik tesisatının şimdilik «54675» lira «40» kuruşluk kısmını yaptırmak şartile kapah zarf usulile eksiltmive konulmuştur. 2 Eksiltme müddeti gerçi 8/11/1937 pazartesi hitam bulacağı bundan evvel ilân edilmiş ise de görülen lüzum üzerine eksiltme müddeti 8 bi • rincikânun 1937 çarşamba günü saat 14 te hitam bulacak ve ihale Mustafa Kemalpaşa kazası Belediye Encümeninde yapılacaktır. 3 Tesisata aid evrak ve projelerin birer kopvalan İstanbulda Galatada Selânik Bankasmda 5 nci katta elektrik mühendisi Hasan Hâletten ücret mukabili alınıp görülebilir. 4 Eksiltmeye iştirak edecekler % 7,5 teminat ve ihaleyi müteakib % 15 e iblâğ teminatlarile ihaleden bir saat evveline kadar müracaat etme leri lâzımdır. 5 Eksiltmiye talib olanların Nafıa Bakanhğından musaddak vesaiki hâmil olmalan şarttır. 6 Fazla izahat almak istiyenler Mustafa Kemalpaşa Belediyesine müra caat edebilirler. (7471) I L K A Ş E I Grip, Baş ve Diş Ajjrıları, Nevralji, Artritizm, Romatizma Buca İçme Suyu Tesisat ve İnşaat Eksiltmesî Dahiliye Vekâletinden: Bucaya 3,3 kilometre mesafedeki suyun isalesi ve bir su deposu inşaaile diğer müteferri işlerin yapılması kapah zarfla eksiltmiye konulmuçtur. 1 İşin muhammen bedeli «31406» lira «91» kuruştur. 2 İstekliler bu işe aid şartname, proje vesair evrakı 157 kuru? mu kabilinde Dahiliye Vekâleti Belediyeler Imar Heyeti Fen Şefliğinden ala • bilirler. 3 Eksiltme 25/12/1937 tarihine raslıyan cumartesi günü saat on birde Ankarada Belediyeler Bankası binasında toplanacak Belediyeler İmar Heyetince yapılacaktır. 4 Eksiltmiye girebilmek için isteklilerin aşağıda yazılı teminat ve vesaiki ayni gün saat ona kadar Komisyon Reisliğine teslim etmiş olmaları lâ • zımdır. A 2490 sayılı kanunun 16 ve 17 nci maddelerine uygun 2355 lira 52 kuruşluk muvakkat teminat. B Kanunun tayin ettiği vesikalar, C Kanunun dördüncü maddesi mucibince eksiltmiye girmlye bir mâni bulunmsdığına dair imzah bir mektub, D Belediyeler îmar Heyeti Fen Şefliğinden münakasaya girme için alacakları vesika. 5 Teklif mektubları ihale günü saat ona kadar makbuz mukabilinde Komisyon Reisliğine verilecektir. Posta ile gönderilecek teklif mektublannm iadeli taahhüdlü olması ve nihayet bu saate kadar Komisvona gelmiş bulunması lâzımdır. Bu iş hakkında fazla izahat almak istiyenlerin Belediyeler İmar Heyeti Fen Şefliğine müracaat etmeleri. «4178» (7609) Güneş Vinohradi güreş müsabakaları B. T. Güneş kulübünden: 1 Çekoslovakya güreş şampiyonu (Vinohradi) kulübile kulübümüz ara smda yapılacak güreş müsabakaları 25/11/937 perşembe günü akşamı saat 20.30 da başlıyacaktır. 2 Müsabakalar Şehzadebaşmda Ferah tiyatrosunda olacaktır. 3 Gişeler saat 9 da açılacaktır. 4 Fiatlar 25, 50, 100 kuruş olarak tesbit edilmiştir. 5 Tiyatronun istiabmdan fazla bilet lan (Merinos spor) la İnegölden gelen (Doğanspor) birinci takımları karşılaşver i İm iy ecekt ir. mışlardır. İnegöllüler birinci devTeyı Bursada bir futbol maçı sıfıra karşı iki sayı ile galib bir vaziyetBursa (Hususî) Bu hafta, Atatürk te bitirmişler, ikinci devrede Merinos stadyomunda bir futbol maçı yapıl sporlular üç sayı yaparak maçı kazan mıştır. Merinos fabrikası spor kulübü o mışlardır. Hayat beni öyle yaptı. Mesleğimin bende peyda ettiği ikinci bir huy vardır ki asıl tabiatimden ziyade o beni idare eder. Doktor heyecanla doğruldu: Pek doğru söylediniz, dedi, hepimiz, ben de öyleyim. Nebile karşıma bir sandalye atıp oturdu: Affedersiniz, dedi, Zehra Hanımın kalbinde neler olduğunu merak etmiyor musunuz? Eski karıma karşı daha hassastım. Onunla evlendiğimizin ilk senelerinde bütün tahavvülâtı kalbiyesile alâkadar olur dum, diyebilirim. Fakat uzun sürmedi bu. Boş şey oHuğunu anladım. Belki bunun için Zehraya karşı daha lâkaydim. Boş ama bazan dolu çıkar. Olabilir. Bunu zaman gösterir. Eminîm. Kendimi yormam. Fakat zaman... biraz... pahalı göstermez mi? Ben namemul vak'alar önünde şaşırmam. Hiç birşey için «bu, mümkün değildir.» demedim. Belli. Tecrübedide bir zatsmız. Fakat, Zehra Hanım, ne de olsa, refikanız değil mi? Böyle kestirip atmayınız. Bugün karımdır ama bir dakika sonra olmıyabilir. Çok sogukkanlısmız. Telâşı sevmem. Gayet sıkı bağlanan, fakat pek çabuk çözülen ustalıklı düğümler vardır. Her sevdiğim şeye böyle bağlanmak isterim: Sımsıkı; fakat bir anda çözülüverecek kadar. Ne güzel söylüyorsunuz! Fakat mümkün mü bu? Eh. Bazan, hiç düşünmediniz mi beyefendi, Zehra Hanımın bir endişesi varsa... Kendi bilir. Bu kadar lâkayd mısınız? Aşağı yukan. Affedersiniz; o halde siz onu sevmiyorsunuz! Bilme.n. Karşıma çıkmıyan bir meseleyi düşünmem. Kadın gülmekten kendini alamadı: Fakat sizin karşınıza epey meseleler çıkmış, değil mi? Ben de gülümsedim. Bir balama daha ne meselesi bekliyordum? Çıkacağı kadar çıkmıştı. Zayıf bir sesle: Muayyen bir mesele! dedim. Doktor kansına ihtar etti: Bırak! Bu noktalar bizi alâkadar etmez. Kadın hafif bir isyanla: Bizi hiç biri alâkadar etmez, dedi, beyefendi müsaade ediyorlar da konuşuyoruz. Estağfurullah, dedim, dogrusunu isterseniz ben sizin bana söylenecek bir fikriniz, bir malumatınız var sanıyorum. Yoksa bu bahsi kendim açmazdım. Kadın biraz durdu: Bizim de söylenecek şeylerimiz olabilir. Kocasının yüzüne baktıktan sonra devam etti: Konuşuyoruz. Yavaş yavaş... Pek güzel. Pemek ki siz, hanımefendinin kalbini merak etmiyorsunuz! Doğrusu bu kelimeye eizin kadar ehemmiyet vermiyorum. Biraz düşündükten sonra ilâve ettim: Müsaade ederseniz kalb denilen şeyi kaba birşeye benzeteceğim: Mangala benzeteceğim. İçi ateş ve kül dolu bir mangal. Ben onun göze görünen ateşlerine bakanm. Sıcaklık oradan gelir. Dibini fazla eşelemem. îçinde belki tektük, ufak tefek ateşler vardır. Eşelemezsem bunlar söneceklerdir. Sönmelerini istiyorsam niçin eşeleyim? Küllerin üstünde ateş bittiyse o mangalı bırakırım. Eşelemek züğürd tesellisidir. Söndürmek istediğimiz küçük ateşleri alevlendirmiş oluruz, değil mi? Biraz düşündükten sonra cevabımı bul> dum: Kokusu çıkar! Buna da üçümüz birden güldük. Kadın birşey söylemek için cesaretini topluyormuş gibi durdu: Peki... dedi, hiç koku almıyor mu» sunuz? Şimdilik fındık mahsulünün yarısı çıkmıştır. Ay sonuna kadar umumî idrakten yarısınm ihrac edileceği umul maktadır. Şehrimizin yumurta piyasası da şayanı memnuniyet bir haldedir. İtalya ve Yunanistandan vaki birçok taleblere rağmen iç vilâyetlerden çok az mal geldiğinden bu talebler lâyıkile karşılanamamaktadır. Borsa fiatile işlenmiş yumurtamn küçük sandığı 12 ve ikinci yumurtalarm sandığı 16 liraya kadar muamele görmektedir. Korkuyorum ! Tefrika: 46 Yazan: Server Bedi şeyi öğrenmek isterler. Kocasma dönerek: Bizim Taceddin öyledir, değil mi? Doktor omuzlarını kaldırdı: • Ondaki ifrat, dedi, karısına ikide bir ne düşündüğünü sorarmış. İn:e adam. Doktor bi: kahkaha salıverdi: Ben kaba mıyım? Ben sormam. Kaba değilsin ama ne de olsa madadamsm. Kadın bana döndü: Beyefendi, siz? Kocam ne fazla tüme düşer benim, ne de lâkayddır. Ben hiçbir insanın ne düşündüğünü fazla merak etmem. Ticaret hayatında bazan muhatabımızm maksadını keşfetmek lüzumu hasıl olur. O vakit de zihnini fazla ycmam. Tecrübe ile hasıl olmuş bir istikşaf, bir... seziş hassam vardır. Hemen tahmin ederim. Biraz da iskandil. Yanıldığım azdır. Yani, demek isterim ki, maddî, amelî bir neticesi olmıyan meraklarım yoktur. Siz d" cok maddisiniz. Söylcdiği şeyi tabiî bulduğum için sesimi çıkarmadım. Fakat artık merak boğazımı s:kacak bir hale gelmişti. Bu adamlar Zehraya dair benden fazla bir şey biliyorlar mıydı? Yoksa, benim ağzımı arıyarak dedikodu ihtiyacından ibaret bir tecessüslerini tatmin etmek mi istiyorlardı? Bunu açıkça sormağa cesaretim yoktu. Ziyaretimin manasızlığı büsbütün sırıtmış olacaktı. Oraya niçin geldiğimi kendilerine söylemiş olduğum halde maksadımm bu kadar çıplak görünmesine razı değildim. Onların açılmasmı bekledim Herhalde bu sabırsız ve geveze kadın bi şey biliyorsa yumurtlıyacaktı. Garib! diye mırıldandım. Sizî ne kadar meşgul etmiş. Belki de benden faz la! Kadın bana tekrar bir sigara vererek sordu: Siz bir insanın kalbinde ne gibi şeyler olduğunu merak etmez misiniz? Ne gibi? Meselâ, bazı kocalar vardır, çok meraklıdırlar, kadmlarırrn d Içimde bir samimiyet arzusu doğdu: Şimdi şimdi almağa başladım, dfr« dim. Kan koca beni alkışladılar. Demek ki ortada onların da kokusunu aldıklan bir mesele vardı. Belki bu da dillere destandı. Dünyadan uzak yaşadığım için belki hiçbirşeyin farkmda değildim. İlâve ettim: Zaten beni buraya getiren d o kokuyu almış olmam değil mi? Ayağa kalktım: Fakat beni daha fazla söyletemer siniz. Sıra sizde. Birşey öğrenmeğe b&> nim sizden fazla ihtiyacım olduğunu tak» dir edersiniz. Kadın kocasma baktı. Doktor kansına, yavaş sesle: Fakat ya küllerin altmda büyük bir Tabiî... Söyle! dedi. kömür, bir marsık varsa?.. Kadın bana döndü: Üçümüz birden güldük. Peki Fazıl Bey, dedi, ben de söy Doğru, dedim, marsık varsa... Mar Iiyeceğim. sık varsa... 'ArTcast var)