17 İkinciteşrin 1937 CUMHURİYET Cizre haltının temelatma merasimi (Bajtaraft 1 tnci sahifede) herhangi bir gayrişuurî düşman istilâsınm yet, saadet ve refah tılsımınm bu törenle önüne geçecek başlıca vasıtalardan biriaçıyorsunuz. nin de demiryolları olduğunu hatırdan ç;karmamalıdır. Saym dinleyicilerim, Onun içindir ki, devlet ve milletin, bu Ulu Önderimiz, Cumhurreisimiz B. M. Meclisinin bu defaki açıhşında, «De yolda gayret gösteren devlet ricalini umiryollan bir ülkeyi medeniyet ve refah nutmıyacağına ve onları ilelebed hürmetnurlarile aydmlatan kutsal bir meselidir» le anacağına hiç şüphe yoktur. Bölgem ve şahsım namına bölgeyi sadiye buyurdular. Bölgede yaşıyanlar bu vecizeyi mii adete kavuşturan bu tören ve hasıl olacak cerred ilim ve bilgi sahasına bir esas o neticelerinden dolayı Ulu Öndere, B. M. larak kabul etmekle kalmazlar, onu tat Meclisine, hükumetimize derin şükranlabik sahasında aynen görmüş, denemiş nmı sunmayı bir vecibe bılirim.» kimselerdir. Birinci Umumî Müfettişin bu nutkunu İki sene önce, bölgenizin bakır sınırı müteakib, Nafıa Vekilimiz Ali Çetinkanı pek az geçerek Diyarbakıra gelen tren ya kürsüye geldi. Şu nutku söyledi: doğu vilâyetlerimize umran, refah ge Ali Çetinkayanın nutku tirmiştir. Ve bugün meseleyi daha ileri« Muhterem Başvekil, sayın arka ye götürmek için hamle yapmaktadır. daşlarım ve yurddaşlarım! Sayın büyüklerim, arkadaşlar, İki sene evvel 22 teşrinievvel 935 te Maddî ve manevî hiçbir varlık yoktur burada «Bu güzel yurdda demiryolunun ki, yoldan yürümek ihtiyacında olmasın. açılışını tes'id ederken herşeyden evvel Bir bölgeye ekonomik hareket, fennî Atatürkün pek yakından tanıdığı ve çok ziraat, bayındırlık, kültür, adalet, hatta sevdiği Diyarbakırlılara kıymetli selâm ve emniyet ve asayiş, kısa söz medeniyet sevgilerini getirdiğini tebşir ederim» deve refah yolla girer. miş ve «Bu yol Atatürkten aldığım ilHer yol, her nakil vasıtası kendi îsti hamla şüphesiz Diyarbakırda kalmıya dad, sürat ve kabiliyeti nisbetinde bun cak, şarkta dost ve kardeş memleketlerin ları götürebilir. demiryollarına kavuşacak ve birleşecek Yol, insan vücudüne nisbetle, memle tir» sözlerini ilâve etmiştim. ketin kan daman olduğu ötedenberi söyNe bahtiyanz ki her söz ve hareketle lenen sözlerdendir, hakikattir. her millî iş ve davamızda bize ilham veSayın dinleyicilerim, ren Atatürk 21 eylul 925 tarihinde SamDört köşesi gezildiği zaman muhak sunda demiryolunun ilk temelatma merakak muhayyel cennetten güzel olduğu gö simini bizzat yaptıktan on iki sene sonra rülen mukaddes yurdumuzun, Anadolu Diyarbakın Iraka ve îrana birleştirecek muzun haritasına bundan on dört sene olan hatlann başlanması hatırasım tes'id önce baktığımız zaman herhangi bir Av için yapılacak temelatma gününde lutfen rupa ülkesile mukayesesini gözönüne ge Diyarbakın şereflendirmekle demiryollarına olduğu kadar Diyarbakırhlara da tirir, yüreklerimiz sızlardı. O zaman Anadolunun göbeğine doğ olan muhabbet ve alâkalannı bir daha ve ru uzanan bir hatla Ege bölgesindeki bizzat teyid etmiş bulunuyorlar. birkaç kilometroluk iki üç çizgi devletin Arkadaşlar! hazinesini, milletin kanını emuıek için Atatürk evvelce bir vesile ile «Demiryaratılmış birer sondaj borusu hissini ve yolları memleketin tüfekten ve toptan darirdi. Ve bu hatlan yapanların gayesi de ha mühim bir emniyet silâhıdır» buyur esasen bundan başka birşey değildi. muşlardı. Bu defa 1 teşrinisani 1937 de Bu güzel ana vatanı parçalayıp hiçbir Büyük Millet Meclisine karşı da: «Cumdevirde esaret altına girmemiş olan mil huriyetin ilk senelerindenberi dikkatle, ısletini yurdsuz bırakmak fırsatını bulduk rarla üzerinde durduğumuz demiryolu larını zanneden haricdeki düşmanların ve inşaat siyaseti hedeflerine ulaşmak için dahildeki hainlerin akurane hücumlarına durmadan, başan ile, tatbik edilmektedir. karşı millî Şefi, Ulu Önderi etrafında tes Şark ve cenub Sıvas ve Diyarbakır gıbi hir edilmez bir kale gibi toplanan Türk büyük menzillere varan hatlar geçen yıl milleti o büyük varlığın, şahsın gö&teı < içiiKİe Snra* Malatya»ütieakilebirbifiediği yolda yürümek suretile istiklâline ka rine bağlanmıştır. Zonguldağa varmış vuşmuş ve gene Atatürkün yara.ttyjjı.her olan hat dahi bu zengin köjp)ür, havz^cı^ guna devrimleri olan derin itimadı, bağ iç vatana bağlamış bulunuyor. Sıvastan lılığı yüzünden derhal benknsemiş ve sonra şarka doğru uzanıp gitmekte olan memleketin günden güne her sahada yük hattm da ilk menzili Divrikiye varmıştır. Bu kol önümüzdeki yıl Erzincana ulaşmış selişi meydana gelmiştir. Bayındırlık sahasında da lâyık oldu bulunacaktır. Diyarbakırdan şarka uzağu dereceyi bulmak için daima ileri adım nacak olan hattm da inşasına başlanmıştır.» beyanat ve tebşiratında bulunmuşlarlar atılmaktadır. Büyük Şefimizin direktiflerî dahilinde dır. Işte başlanmış bulunan bu înşaatm töçalışan kıymetli teşriî, icra ve fen adamrenini bugün yapmış bulunuyoruz. Hükularımızm gösterdiği emek sayesinde, bundan on dört sene önce mülke, millete met met programında pek tabiî olarak yer arosu başına tahayyül edilmez zararlar lan ve millete karşı taahhüd edilen 8u sivermekte olan gerek işletmesi ve gerek yasetin meşkur bir neticesi olarak hatlanmilliyeti ecnebiler elinde bulunan demir mızın yakın senelerde on bin kilometroya yollarının satm alınmasile beraber yeni varabileceğini artık emniyetle ifade ede den yapılan hatlar, devlete bugün yedi bilirim. bin kilometroyu mütecaviz şimendifer yoArkadaşlar! Atatürkün «Demiryollan lu kazandırmıştır. bir ülkeyi medeniyet ve refah yollarile Anadoluda örülen ağ göğüslerimizi aydınlatan kutsal bir meseledir» sözü bilkabartmağa başlamıştır. îktısaden en yük hassa Diyarbakır gibi tabiatin çok feyzisek ve maliyece en kuvvetli addedilen ne mazhar olan havali için nekadar yedevletlerin bütçe açığı karşısmda müte rindedir. Demiryollanna kavuşması nevazin bütçesile on dört sene zarfında beş ticesi olarak Diyarbakınn her cephedeki yuz milyon liradan fazla demiryollan için terakki ve umranının hendesî bir nisbetle para sarfeden Cumhuriyetimiz malî, ik hergün arttığma, ve onun Türk camiatısadî durumunu bu sarfiyatla takviye, sında olan kuvvet ve kudretini her an daha feyizli ve sevimli bir şekilde hissettiğr tarsin etmiş ve yeni kudret bulmuştur. Bundan sonra memleketimize karşı mize şüphe yoktur. Bu çelik damarm dost ve kardeş Irak ve İran hududlarına uzatılması kararına gelince Çumhuriyet hükumeti iki senedenberi bu maksadın husulüne doğru lâzım gelen teşebbüslerde bulunmuş ve elli milyon liralık bir tahsisatın verilmesine dair olan hususî bir kanunla Büyük Millet Meclisinden müsaade istihsal etmiştir. Yüksek Meclisin yurdu kaplamakta olan demiryolu şebekesinin son parçalannın da bıran evvel başarılması hususundd gösterdiği yüksek alâka ve imarcılık zihniyetini bu vesile ile derin bir şükranla anmağı bir vazife bilirim. Çumhuriyet nafıası bu müsaadeyi alır almaz derhal hattm etüdlerine başlamış, ilk kısım olmak üzere 65 kilometroluk bir sahanın haritalanm ve etüdlerini ikmal ettirmiş, ve buradan itibaren bir taraftan Cizre üzerinden Irak hududuna, bir ta raftan Van gölü sahilinde Tatvana ve İran hududlanna kadar olan sahanın harita ve hududlarını yaptırmakta bulun muştur. Kısaca izah ettiğim 65 kilometroluk ilk birinci kısım inşaatı münakasaya konarak ihale edilmiş ve inşaatına başlanmış bulunuyor. Umumî ve daha şümullü manada Irak ve İran hududlarına kadar olan demiryollannın başlaması demek olan bu hattın da Atatürk devrinde vücude gel miş olan diğer hatlarımız gibi yurd için birçok menfaatler ve faydalan tekeffül edeceği şüphesizdir. Irak hududumuza kadar uzanan arazi petrol tabakalannın tesadüf olunduğu yurd sahalarıdır. Buralarda yapılmakta olan sondajlarda petrol damarlan bulmak ihtimalinin tahakkuku tabiatin memleketimize ayn bir bahşayişi olacaktır. Demiryolunun Siird önlerinden geçerek Tatvanda Van gölü kıyısma erişmiş olması dahi Atatürkün Büyük Millet Meclisindeki nutuklannda «Yurdun ve halkın fikren yükselmesi için alınacak tedabir arasında doğu bölgesi için Van gölü sahillerinde en güzel bir kültür şehri yaratmak yolunda şimdiden filiyata geçilmelidir.» şeklindeki yüksek irade ve işaretlerinin tahakkukunu daha fabuk temin edecektir. Bu itibarla yeni hatlann başlamış olmasını bu hayırh işin de başlangıcı tanımak pek isabetli olur. Mümkün olan süratle bu havaliye uzanacak olan bir demiryolu asırlardanberi içinde kalmış olan güzel ve sevimli yurd parçalarına nur saçacak bir meşale olacaktır. Sözlerimi bitirirken memleket için çok mühim olan şu törenin en büyüğümüz olan Atatürkün Diyarbakıra şeref verdiği bir günde ve Başvekilimizin huzurile yapılmasını yurdun ve teşebbüsün talihine olarak herşeyde olduğu gibi en mutlu ve en kutlu bir bahtiyarlık sayar, hepinizin huzurunda eğilerek minnet ve şükran duygulannı sunar ve milletimiz için her sahada yeni. yeni başanlarla yüksek refah ve saadetler dilerim.» Nafia Vekilimizin nutkundan sonra, tçmele, başta Atatürk olmak üzere Başvekil, Nafıa ve Dahiliye Vekillerile Umumî Müfettiş, Vali ve Nafıa erkânının imzalarını taşıyan bir vesika yerleştirildi. tiği bölgede iktısadî hayatta olduğu kadar içtımaî hayat üzerinde de ilerleme vücude getirecektir. Bütün bunlarla beraber sevincimizi artıran diğer şerefli bir mesele vardır. O da: Şefimizin, Atatürkün şu dakikada huzurlarile şeref vermiş olmalandır. İtimad edersiniz ki, Türkiye Cum huriyeti hükumeti verdiği bütün sözleri daima tutmuştur. Bu inşaatın da değerli ve kiyasetli arkadaşım Ali Çetinkaydnın elile ve kendisinin kudretli idaresi altında ve program dahilinde başanlacağma hiç şüphe f dilemez. Bugün hükumetin programmda vadettiği işlere başlanmıştır, ve arzettiğim esas dahilinde bitirilecektir. Bu vesile ile bu işlerde çahşan, hizmetlerile, emeklerile faydalı olan ve bedenî mesaisi ile bize hizmet eden fen arkadaşlarımı unutmak istemem. Kendilerinin liyakatlerine, bilgi lerine güveniyoruz. Muvaffak olacaklardır. Kendilerine teşekkürlerimi huzuru nuzda ifade etmek isterim.» Kont dö Lârok'un ^ Çumhuriyet 1 IH1® II U t açtığı dava Yemekhanesiz lise olur mu? eden bir kariimiz dün matbaamıza gele On beş suçlu arasında eski rek bize şu şikâyette bulundu: «Neharî te?kilâtı Ortamektebi ve Başvekil Tardieu de var Lisesi olan Inonü Kız yemeklerini yetalebeleri eskiden Pans 16 (A.A.) 12 nci ceza rnahkemesi, eski «Ateş Haç» cemiyetinin reisi albay Kont de Larocque'un muhtelif 15 tanınmış şahıs aleyhinde açmış olduğu zemmükadeh davasmı görmeğe başlamıştır. Bu davaların hepsi de geçen temmuz ve ağustosta, De Larocque un en eski arkadaşlanndan Pozzo di Bor go'nun haftalık «Choc» gazetesine yaptığı beyanattan çıkan yazılarla alâkadard:r. Bu beyanatta Pozzo di Borgo, albay De Larocque'u gizli tahsisattan para almakla itham eylemişti. Mahkemede suçlu mevkiinde eski Başvekil Tardieu, meb'us De Kerillis, «Action Française» gazetesinin sahibi Dau det, Delest, Bailby ve nihayet «Choc» gazetesinin sahibi albay Guillame ve daha bazi tanınmış gazeteciler bulunuyor du. Mahkeme reîsi ilkönce «Choc» gaze tesi hakkındaki iki davanın ele alınma 1 sına karar verdi ve hemen albay Guillam ; ile Pozzo di Borgo'nun isticbavma başlandı. Her ikisi de mestur tahsisat hak kında çıkan yazıların bizzat Tardieu'nün beyanatından başka birşey olmadığını söylediler. Bu sırada De Larocque*un avukatı Vallat ayağa kalkarak Laval'in de dinlenmesini istedi. Tardieu, De Larocque'a gizli tahsi sattan nasıl para verdiğini şöyle anlattı: « De Larocque odama girer, ökçelerini birbirine çarpar ve dururdu. Banknotlan cebine indirdikten sonra tekrar ökçelerini birleştirir, esas vaziyetini alır «emirlerinize amadeyim, Bay Başvekil» der ve çıkar giderdi.» Reis, söz söyliyen De Larocque*dan Tardieu hakkında kullandığı senakâr sözlerin manasmı sormuş ve De Larocque da şu cevabı vermiştir: « Tardieu, benim kendisine karşı minnettarlığımı mevzuu bahsediyor. Haklı veya haksız, ben Tardieu'y* hakikî bir sempati duydum ve derin bir emniyet hissile kendisine bağlandım. Aldanmışım. Bu mektublar, hürmetkâr bir hayranhğın ifadeleridir. O zaman, orduyu daha yeni terketmiştim. Bir başvekil üzerimde tesir yapıyordu.» Vaktin gecikmesî sebebile, reîs, mah kemeyi talik etmiştir. önümüzdeki celsede, De Larocque*un «Ateş Haç» teşki lâtı dağıtıldıktan sonra kurduğu Fransız sosyal partisinin parlamento grupu reisi meb'us tbamegaray dinlenecek ve Tardieu ile muvacehe edilecektir. İsim ve adresinin neşredilmemesini arzü mekhanede bırakırlardı. Öğle zamanı herkes yemekhaneye iner ve ısıtılan. yemeğini oturarak rahat bir şekilde yerdi. Bu sene verilen bir kararla yemeSdıane kaldırılmış ve talebenin yemeklerini öâle zamanma kadar sımftaki gözlerinde mu hafaza etmelerl söylenmiş. Bu halde talebe getirdiği yemeklerle smıfı bir mutfak ko kusuna boğmakta, öğleleri de çocuklar bahçe köşelerinde hatta sokakta yemek yemeğe çalışmaktadırlar. Şlmdiye kadar azçok iyi bir şekilde yürüyen eski usule üönülmasi hususunda alâkadarların dikkat nazarlarmı çekmenizi dilerim.» C Yeni Eserier Nöroşirürji bahisleri Yazan: Operatör Nöroşirur* • jiyen Cemil Şerif Baydur Atatürk merasim yerinden ayrılırken Bundan sonra Atatürkün treni merasim mahallinden istasyona doğru hareket etti ve Atatürkün ayrılmasile sahada sü rekli ve devamlı bir alkış başladı; Ata türkün istasyona muvasalatma kadar sürdü. Başvekil, Vekiller de istasyona gelerek istasyon binasında hazırlanan büfede izaz ve ikram edildiler. Atatürk, istasyona geldiklerinde Baş,vekil ve Nafıa Vekilini tebrik ettiler. Büyük Şefin ve istasyonun etrafını saran halk, zaptedilmez bir tehalükle mütemadiyen «yaşa, varol» diye bağırıyor ve olduğu yerde çırpınıyordu. Atatürk müteakiben istasyon binasinı gezdiler ve üst kat tarasalannda Özmen tarafmdan istasyonla sur arasındaki geniş sahada kurulmakta olan yeni şehir hakkmda verilen izahatı dinledikten sonra mü temadiyen kendilerini alkışhyan halkı selâmlıyarak vagonlarına avdet ettiler. Bakırköy Akliye ve Asabiye hastanesi mütehassıslarından doktor operatörnöroşirürjiyen Cemil Şerif Baydur, <Nöroşirürji Bahisleri> adında ilmî büyük kıymeti haiz bir eser vücude ge « tirmiştir. Doktor Cemil Şerif Baydur 240 sahifelik eserinde otuz beş, kırk senelik bir tarihçeye malik olan nöroşi • rürji'nin Avrupa ve Amerikadaki inkişaflarını izah ederek, yeni ilmî tetkik leri kabul ve tatbik eden Türkiye Cum« huriyeti Şıhhat ve İçtimaî Yardım Ba« kanlığınm muzaheretile Bakırköy has< tanesinde tesis edilen yeni hariciye pa« viyonunda nöroşirürji için lâzım gelenl tertibat ve ameliyat levazımının hazır* landığını kaydettikten sonra, nöroşi • * rürji'nin bugünkü durumunu herkesin kolayca anlıyabileceği bir şekilde izaK etmiştir. Otuz kısımdan mürekkeb o * lup birçok resimleri ve krokileri muh ^ tevi bulunan bu kıymetli eseri hararetle tavsiye ederiz. / * Büyük Türk hekimi ve ^ f ilozof îbni Sina V 21 haziran 1937 de dokuz yüzüncü yıldöntimü münasebetile bir ihtifal yapümış olan büyük Türk âllmi İbni Sinanın yüksefe hatırasına bir tuhfe olmak üzere bu kere genc ve edib doktor Süheyl Ünver tarafından da bir eser tertib ve neşredilmiştir. Gerçekt«n kıymetli olan bu kitabı okuyu culanmıza tavsiye ederiz. Merasimde bulunan heyet gece ayrüdı Diyarbakır 16 (Hususî muhabinmîzden) Diyarbakır Cizre yolunun te melatma merasiminde bulunan misafir heyet, bu gece hususî trenle saat üçte hareket etmiştir. Misafirler, Ergani Madende iki saat kadar kalacak ve madenleri gezeceklerdir. Reşad Nuri Sühulef kitabhanesi tarafmdan tertib ve neşredilmekte olan meşhur şairler, muharrlrler, romancılar serisine dahil olmak üzere bu kere (Reşad Nuri) fasikülü intisar etmiştir. Kıymetli romancımızın hayatı hakkmda mükemmel malumatı ve eserlerl üzerinde de tahllllerl Ihtiva eden bu eserl okuyucularımıza tavsiye ederiz, Uzüm piyasasını düşürenler IBaştarafı 1 tnct sahtfede) Bir habere göre bu müesseselerin ikisi Türk, biri de ecnebidir. Evvelki gün vilâyette hususî mahiyette bir içtima aktedilmiş ve maznun mevkiinde bulunan tacirler çağnlarak, üzüm mahsulü ve memleket menfaatleri. aleyhine yaptıklan bu iş hakkmda kendilerin den izahat istenmiştir. Evrak, bugünler de adliyeye verilecek ve bu gibilerin bir daha Türk ihracatçılan arasında bulunmamalan cihetine gidilecektir. İşin teessüfe değer diğer cephesi de şuradadır: Alman kontrol dairesî bunlar tarafından ileri sürülen normalden aşağı rakamlan esas tutmuş ve üzümümüze ona göre kıymet takdir etmiştir. Hükumetin teşebbüsü üzerine nihayet % 10 zammı kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır. Yeni Türk Başvekil Celâl Bayartn nutku Temelin ilk kazmasını Başvekil Celâl Bayar vurdu ve şu değerli nutku söyledi: « Küreği elime aldıktan sonra bu sevinçli gündeki tahassüslerimi ifade arzusundan kendimi kurtaramadım. Sevincim büyüktür. Bugün resmen törenini yaptı ğımız bu inşaatın nafia hayatımızda çok esaslı ve mühim bir mevkii vardır. Bizi iki komşu ve dost memleketin hududuna ulaştıracaktır. Ve şüphesiz bu yollar geçbu dükkânda merhun bulunan esvablannı kurtarmak mecburiyeti, bütün bunlar, fakirliğini ona hatırlatmış, yoksul halini, gözünün önünde, bütün acılığile canlandırmıştı. Dükkânın kapalı olması onu azminden döndürmedi. Binanın cümle kapısından îçeri girdi ve Rouben mahdumlarının evine açıldığmı bildiği koridor kapısını vurdu. lçeriden kalabalık sesler geliyordu. Kapı vurulunca, bu sesler anî olarak kesildi. Bu anî sükut, ona, bir rüya gibi, Rusyadaki çocukluğunu hatırlattı. Orada da, kapı vurulunca, herkes birdenbire böyle susardı. Sonra kapı açılırdı; babasını tevkif eder, götürürlerdi. Nemirof, kapîyi bir daha çaldı. Saçlarından sular akıyor, vücudü, birdenbire gelen bir ürperti ile titriyordu. Kapı nihayet açıldı ve Bazil, hiç beklemediği bir eğlenti sahnesile karşılaştı. Beyaz örtülü uzun bir masanın başına, on ikiye yakın insan oturmuştu. Her kadmın yanında bir erkek, sofranın öbür ucunda da, iri, siyah gözlü iki çocuk vardı. Rou ben mahdumlarından en genci olan Sam Rouben, eli kapmın tokmağında, Bazilin ta yanıbaşında, ayakta duruyordu. Oda, masanın üstünde, gümüş şamdanlarda yanan mumların ışığı altında pırılpırıldı. Birden, çocukluğu gene aklına geldi. Rusyada, evlerinde kurulan sofrada, büyük babasının dizlerinde otuıdu^unu ha tstanbul Emlnönü Halkevl tarafm'darî ayda bir çıkarılmakta olan Yeni Türk mecmuasmın 59 uncu sayısı zengin münderi catla lntişar etmlştir. Bu sayıda Cumhu riyetin yıldönümü, Müverrih Ahmed Re fik, Macarların yurd kurması, Osmanlı devletinin malî ahvali, Bizans, Mozar, Şair Necati, Çumhuriyet abidesi mevzulu yazı ve (Battaraft 1 tnet tahUete) etüd ve hikâyeler vardu:. Her nüshasında yeni terakki hamleleri müsahede edileo Kral, sahil bataryalan tarafmdan se Yeni Türkü karilerimize tavsiye ederiz, lâmlanmıştır. Halk bilgisi dergileri Duc de Gloucester, beraberînde îngîİstanbul Eminönü Halkevinin Dll, Ede liz sefiri olduğu halde vapura çıkarak In biyat ve Tarih şubesi tarafmdan aj'da bir giliz hükümdan namına misafir Kralı çıkarılmakta olan Halk Bilgisi Dergisinin 73 üncü sayısı intisar etmiştir. Bu sayıda selâmlamıştır. İstanbulda Loğusalık âdetleri, HalktürküMaiyetlerin mütekabilrn takdiminî mü leri, Köy hekimliğlnde efsunculuk, İstan * teakib Kral ile yanındaki zevat, trenle bul masalları, Ereğli şairleri mevzulu ya züar vardır. Fiatı 10 kuruştur. Londraya hareket etmişlerdir. Belçika Kralı Londrada Londra 16 (Hususî) Belçika Kralı Üçüncü Leopold bugün Londraya gelmiş. ve Victoria istasyonunda Kral Corcla Kralın kardeşleri tarafmdan merasimle karşılanmıştır. İki Kral açık bir araba ile istasyondan Buckingham sarayına git mişler ve yollarda halk tarafmdan şid detle alkışlanmışlardır. şekilde kestiremiyordu. Rouben, birkaç saniye Bazili dikkatlice süzdükten sonra: Giriniz, dedi. , Bazil eve girdi. Cebinden makbuzu çıkanp gösterdi. Az kullanılmış bir kostüme, bir paltoya, bir semavere ve eski bir rövolvere mukabil on altı dolar yirmi çent para almıştı. Islak kunduralarile yer lere basıp ayak iileri bıraktığma canı sıkıldı. Parmakları bile yağmurdan ıslanmıştı. Rouben: Paranız var mı? Diye sordu. Bazil, fazlasile bulundu ğunu söyledi. Rouben: Bugün iş yapamayız, paraya el süremeyiz, dedi. Bu murdar tefeciye, o yortu günü bir gurur gelmişti. Bazil: Biliyorum, dedi. Masada oturanlardan biri, Bazile hitab etti: Siz Yahudi mîsinîz? Bazil: Evet. Cevabmı verdi. Bu cevabında bir hayret ifadesi vardı. Yaşı gibi, annesinin yü" zü gibi, Yahudiliği de, hayatından azar azar silinen şeylerden biri olmuştu. Rouben mahdumlannm en büyüğü olduğu anlaşılan ayni adam bu defa şu suali sordu: Esvablarınızın bugün size iade edil Emoroyit ve Tedavisi Ankarada sadalı ilânlar için bir tarife hazırlandı Ankara 16 (Telefonla) Ankara BeIediyesi, sadalı ilânlar için bir tarife hazırladı. Sadalı ilânlarm bir defasından iki, üç defasından üç lira alınacaktır. Reklâm sayısı arttıkca fiat inmektedir. tırladı. Orada da, dinî günlerde böyle' ayinler yaparlardı. Bu hatıra, dudakla rında bir tebessüm canlandırdı. Rouben, soğuk bir eda ile: Ne istiyorsunuz? Diye sorunca, Nemirof, o tatlı hatıradan birdenbire ayrılıp, acı hakikate dönmek mecburiyetinde kaldı. Sert bir jekilde cevab verdi: Esvablarımı îstiyorum. Mutlaka lâzım! Yahudi: Maalesef, dedi, bugün yortudur. Veremem. Sofrada oturanlar hep başlarîni çe virmişler kapıya bakıyorlardı. Bazil, bütün başların birbirinin ayni olan hareketlerindeki ahenge dikkat etti. Fakat, estetiğin sırası değildi. Yahudinin cevabına, gene ayni sözle mukabele etti: Kostümümü ve paltomu mutlaka istiyorum! Ayni zamanda, ayağını da kapmın önüne koymağı unutmamıştı. Çünkü, ka pının suratına kapanacağını tahmin edi * yordu. Sözüne devam etti: Insanın hayatı, temiz bir kostüme vabeste kaldığı zamanlar bulunabileceğini tasavvur ettiğiniz var mıdır> Bu sözü söylerken, büyük bir yeîs îçînde olduğunu hissediyor, fakat, bu Doroşka meselesinin, kendisi için ne dereceye \?cîar ehemmiyeti olduğunu pek kat'î Sıvas Askerî hastanesi operatörü blnbaşı Fikret Yaramanm yazdığı «Emoroyit ve Tedavisi» ismindekl eser Sıvastaki Kâmil basımevinde büyük bir muvaffakiyetle basılmıştır. Zengin bir kütübhane ve uzun senelerin ameliyathane etüd mahsulü ol« duğu anlaşılan bu kitabm tıb âlemince alâka ile karşılanacağı şüphesizdir. Kitabm en bariz hususiyetini içindeki 83 resim bizzat müellifi tarafmdan yapılmış olması teşkil etmektedir. Tavsiye ederiz. mesine, hayahnızın ne itibarla vabeste olduğunu sorabilir miyim? Bazil: Maalesef söyliyemem. Dedi ve karşısındakinin cevabını bek ^ ledi. Bu şamdanlar, bu ışıklı masa, onu bir an için teskin etmiş, kendi kendinden uzaklaştırmıştı. Fakat şimdi, parlamağa müheyya, akur bir sabırsızlık duymağa başlıyordu. Makbuzu büfenin üstüne bıraktı. Rouben, sözünde ısrar ediyor, hâ" la: Bugün paraya el süremeyîz. Diyordu. Bazil, zorladığı muhakemesinden, bir hatıra kırıntısı çıkardı: Evinizde Schabesgoîte yok mu? Diye sordu. Bu sual etrafta alâka u « yandırdı. Schabesgoîte, sofu Yahudi evlerinde, cumartesi günleri ev işlerini gören hıristiyan hizmetçi manasına gelir. Masanın etrafında gülüşmeler oldu. Çocukların yanında oturan yaşlı bir kadın, durmadan gülüyordu. Bazil, bu gülüş meler, fısıltılar arasında, ayakta duruyor, bekliyordu. Dakikalar geçiyor ve Bazil, biran evvel gidip Dorisi bulmak için sabırsızlanıyordu. Acele işim var. Dedi. Rouben, masanın üstünden kollu bir şamdan aldı. Bazilin, büfe üstüne bıraktığı parayı gözlerile saydı, fakat eli. ni sürmedi. (ArKast var) îazan: Vicki BAUM Hamdi VAROCLU Çeviren: 20Bazilin kafasında, bütün vaziyet, bir denbire, hiçbir sebebsiz aydınlandı. «Bryantların evine gidip Dorisi bulaca ğım» diye düşündü. Evde kendisini tanıdıklannı, oraya gidip genc kızı aramağa pekâlâ hakkı olduğunu düşündü ve buna kendini ikna etti. Şakaklarında hâlâ tuhaf bir uğultu dolaşıyordu. Tuvalet masasına doğru yürüdü ve başını suya daldırdı. Sokağa çıkmağa hazırlandığı sıra* da kendisi Long îslanda giderken, Dorisin de belki avdet etmek ve buraya gelip kendisile buluşmak üzere sokağa çıkmış olduğunu düşündü. Sevişenler arasındaki telepati tesadüflerine ehemmiyet verir, bu sebeble, bazan, söylenmesi icab eden şeyleri söylemez, ihmal ederdi. Bir kâğıd parçası üzerine «beni bekle, döneceğim» diye yazdı ve bu kâğıdı yastığının üzerine bıraktı. Giderken atölyenin kapısını açık bıraktı. Bunu çoktanberi yaptığı yoktu. küldü. Vücudü baştan aşağı ıslandı. îri bir cüsse gibi ağır ve soğuk rüzgâra karşı yürüyordu. Daha köşeyi bulmadan, yola bu şekilde devam etmenin imkânsızlığmı anlamıştı. Bir milyonerin elinden kadın almak için, insan, o milyonerin karşısına böyle ıslak karga gibi çıkmazdı. İlk nazarda, cebinde elli dolar parası bulu nan ve ilk muvaffakiyetini kazanmış olan bir adam tesiri yapmak lâzımdı. Fazla tereddüd etmedi, metroya bindi ve Ka nal sokağmda indi. Rouben mahdumlarının ufak dükkâ nı aydınlıktı. Kapı kapalı olmakla beraber, dükkân sahibinin içeride olduğunu hırsızlara anlatmak için, dükkânda ufak bir ışık yanıyordu. O sırada, Bazil, öfkeli ve yeisli bir halde idi. Eski yün yeleğinin yakasından içeri sızan yağmur, arkasında bir gömlek bile bulunmayışı, yaka yerine, doğrudan doğruya fanilâ yeleğinin üstüne bir atkı parçası bağlamış olması, tıklım Sokağa çıkar çıkmaz, yüzüne şiddetli tıklım dolu metro vagonunda yaptığı sebir rüzgârla karışık yağmur taneleri dö yahat, Dorisin karşısına çıkmadan evvel