Jjkincîteşrin 1937 Pr. Praetorius istikbalı çok parlak görüyor Türkiyede musiki inkılâbı CUMHURIYET Tevkifanedeki cinayetin davası Fevziyi öldürenlerin muhakemesine başlandı Bundan birkaç ay evvel, Tevkifane de kanlı bir cinayet işlenmiş, badana parası yüzünden Yusuf ve Maksud adlarmda iki mahkum, Fevzi admda diğer bir mahkumu sivrilterek bıt^k haline getirdikleri bir mangal ayağı ile yara hyarak öldürmüşlerdi. Yusuf ve Maksudun dün Ağırcezada muhakemelerine başlanmıştır. Suçlulardan Yusuf; hâdiseyi şöyle anlatmıştır: « O gün, koğuşa badana yaptınla caktı. Herkesten para toplamyordu. Fevzi, hissesine düşeni vermedi. O sırada ben koğuştan dısarı çıkmıştım. Bir aralık dördüncü koğusta bir gürültü duydum. Herkesle birlikte ben de koştum. Fevzi, kanlar içinde yerde yatı yordu. Onu ben vurmadım.» Suçlu Maksud da, hemen hemen ayni şeyleri söyledikten sonra; Fevzinin Yusuf tarafından öldürüldüğünü sonradan haber aldığmı ilâve etti. Şahid olarak dinlenen mahkumlar dan Salim de, Fevziyi vuranın Yusuf olduğunu iddia ediyordu. Yusuf, aleyhindeki ifadelere itiraz ederek mahkumlardan Mustafamn kendilerini teşvik ettiğini söyledi. Diğer şahidlerin cağırılması için duruşma başka güne kaldı. Uzakşarktaki harb Üçiincü bir devletin müdahalesini istemiyen Japonyanın komünizmin Çinden uzaklaştırılması şartile uzlaşmıya hazır olduğu anlaşılıyor Şanghay 1 (A.A.) Muharebe dün bütün gün devam etmiştir. Japon topçu ları Suceu nehri uzunluğundaki Çin mevzilerini, dövmüşlerdir. Bir Japon müfrezesi bu nehri geçmeğe muvaffak olmuştur. Japon erkânıharbiyesi bütün kuvvetlerin nehrin karşı sahiline geçmiş olduklannı iddia eylemektedir. Diğer cihetten Çinliler bu müfrezenin 80 kişiden ibaret olduğunu ve harekât esnasında bunlardan elli kişinin maktul düştüğünü bildirmektedirler. Tam teçhizatlı Çin takviye kıt'aları alelâcele harb sahasına sevkedilmiştir. Japonlar müessir bir surette nehrin cenub sahiline yerleşebilmek için Çinlilerin sağ cenaljını yarmaları lâzımdır. Çinliler her tarafta siper kazmakla meşguldürler ve Japonların yeni bir umumî taarruzuna karşı hazırlanmaktadırlar. Çine Japonya aleyhindeki harekâtma nihayet vermesinin ve komünizmi tenkil eylemesinin ihtar edilmesi icab eder. Nankin • Şanghay demir yolu Japonların elinde ^ (dkî sene zarfında edindiğim tecrübelere göre Türklere umumiyetle modern musiki daha uygun gelmektedir)) İngiliz hangarına bomba düştii Londra 1 (A.A.) Reuter Ajan sına Şanghaydan gelen bir telgrafa göre, İngiliz askerlerinin istirahatte bulunduklan bir hangara bir Japon bombası düş müş ve üç îngiliz askeri yaralanmıştır. Komünistlerin hiicumu Tokyo 1 (A.A.) Moukden'den bildirildiğine göre, yüzlerce başıbozuk komünist, dün Hsingking'in 80 kilometro cenubunda kâin Chaoingkai şehrine hücum etmişlerdir. Bu başıbozuk kuvvetler, 10 saat muharebeden sonra çekilmişler dir. 14 Japon askeri telef olmuş ve alb Japon askeri de yaralanmıştır. Chapei'de temizlik tamam Ankara Yüksek Musiki mektebi orkestrası hkandinavya gazeieleri namıııa « Kanun mucibince yegâne Devlel larile ahiren Karl Ebert'in idaresinde buşarkın maruf devlet adamlan ve di orkestrasmda 90 Türk musikişinasın is lunan sahne sınıfı şimdiye kadar memleğer meşhur simalarile birçok mülâ tihdam edilmesi icab ediyor. Bütçede 14 kette mefkud bulunan temsil yeni genckailar yapan Mösyö Fischer ge yabancı mütehassıs için de yer verilmiş liğini yetiştireceklerdir. çenlerde Ankarada Musiki Işleri tir. Ekserisi Alman olan bu mütehassıslar Maarif Vekâletinin ciddî muzaharetiUmumî Müdürü profesör doktor benden sonra çabucak Ankaraya geldiler. le mekteblerde ve bahusus Halkevlerinde Fraetorius ile dıkkate şayan bir mü Bu sada rehberleri benim işimi ehemmi muvafık adamlar ve uygun sesler arıyolâkat yapmıştır. Bu mülâkatın mu yetli derecede hafiflettiler. Bugün orkes ruz. Gazetelerde neşrettiğimiz sütunlar him ktsımlarım aşağıya dercediyo tramda nümune oLmağa şayan disiplin ve dolusu ilânlann şimdiden faydasım görruz: inzibat vardır. Son bir yenilik olarak da dük. Türkiyede san'at için adam arıyo« Türkiyede musikî sahasındaki ıs« imî orkestra tedrisatını vazettim. Grup ruz. Avrupa ise fazla adam yetişmiş ollahata nezarete memur Hindemiet vası şefleri grupun azalarile birlikte şimdilik masmdan ve fazla talib bulunmasından tasile 1935 senesi teşrinievvelinde Anka haftada bir defa gelecek konserde icra muztaribdir.» Ankarada kurulacak Millî tiyatroraya davet edildim. Bana verilen vazife, edilecek parçaların cümlesini teknik noktadan etüd ediyorlar. nun plânlan hakkmda tafsilât verir misiAnkarada bulunan yegâne Devlet orkestrasile yegâne Devlet Konservatuarırji ıslah gibi manevî mükâfatı büyük biı işti. Vazifemin başına geldiğim zaman mevcud unsurlar arasında istikbali çok parlak istidad ve dirayet $ahibjeri bulunduğunu keş.fettim. Yalnız bunları idare edecek bir el noksandı. $İn\di gayretle ilerliyerek hakikaten iyf bir orkestrayı tedricen yetiştirmek istiyoruz. (Profesörün tedricen demesi üzerine Hindemiet'in Ankarayı son ziyareti esnasında bana söylediği şu söz hatırıma geldi: «Ben küfür edercesine tenkid etmeği severim. Fakat bu orkestra için bunu yapamam. Çünkü Budapeşte ile Kudüs arasmdakı geniş sahada bunun gibi ikinci bir orkestra daha yoktur.) » Sordum: Profesör cenabları, Ankaraya geldikten sonra musiki sahasmda kanunî esaslar kurmağı kendinize ilk vazife saydığınız doğru mudur? « Muhakkak! Orkestra kanununu teşvik eden veya yapan ben oldum. Derecatlı bir kanun. Yani mücazatı da mükâfatı da yok değildir. Kanunu Büyük Millet Medisine teklif eden Başvekilin kendisi olmuştur. Meclis dahi heyeti asliyesile bunu kabul etti.» Muahharen kabul edilen tiyatro kanunu da Dr. Fraetorius'un kanununa geniş mikyasta uygundur. Profesörden orkestrasınm kimlerden müteşekkil olduğu hakkmda tafsilât istediğim zaman dedi ki: Fakat en büyük muvaffakiyet olarak şunu diyebilirim ki bizim Türk orkestra azalarının hepsi Konservatuarda tahsil lerine devam etmek üzere müracaat etmiş bulunuyorlar. Evvelce fırsat bulamadıklan muayyen ustil v?$fttem dahilindeki tahsil ve irfanlarını ilerletmek lüzumunu anlamış bulunuyorlar demettir. niz? Bugün tamam bitmiş olan Ankara garına nazır olarak tesisi tasavvur olunan büyük bir parkta Ankara Millî tiyatrosu binası yapılacaktır. Plânlan üzerinde an gibi çalışılıyor. Maarif Wikâletî gelecek sene binanın ihalesini yaw .. • ı !• , " I I " * I? • ŞEHIR tSLERl Pastalar çürük yumurtalarla mı yapıhyor? Sıhhiye müdürlüğü, pastaların çürük yumurta ile yapıldığı hakkmdaki şayia üzerine vaziyeti Belediyeden sorarak piyasada mevcud pastalardan tahlil e dilmek üzere birer nümune istemistir. ECNEBİ MEHAFtLDE M. Wittemore Sofyadan döndü îki konferans vermek üzere Sofya Üniversitesi tarafından Sofyaya davet edilen profesör Wittemore dün Bulga ristandan şehrimize dönmüştür. olan sizin senfoni orkestranızm programı hakkmda malumat edinebilir miyim? Başlangıcda program vaz'ında tarhamile serbestî taraftarıyım. iki sene zarfında edindiğim tecrübelere göre Türklere umumiyetle modern musiki daha uygun gelmektedir. Bruckuer'in birinciden beşinciye kadar bütün senfonileri Türkler için hakikalen bir muvaffakiyet teşkil etmiştir. Bir opera uvertürü çok iyi tesir ettiği halde «Bağdad Berberi» hiç beğenilmemiştir. Bilâkis «Neş'eli Kadınlar» ve «Tristan» daha ziyade hoşa gitmiştir. Rus besteleri de bariz bir surette sevilmektedir. Modern Türk musikisîne aid bazı eserleri de orkestramızla çaldık. Şüphesiz bunlann men'şei Türk halk motifidir. Halihazırda Türk halk şarkılan ve musiki parçalan büyük bir gayretle toplanmaktadır. Alman neticeler tamamile şayanı memnuniyettir. Türk musiki ıslahatı Atatürkün şahsî teşebbüs ve teşvikine medyundur. Başvekil ve Maarif Vekili de bunu anlıyarak terviç etmişlerdir. Devletin bu teşvik ve teşebbüsü benim vazifeme yardım etmiştir. Musiki ıslahatının semeredar olduğunu görüyorum ve bunun için de Ankarada kendimi bahtiyar hissediyorum.» Fisch&r onunla bir arada yaşamak ve onu sevdiğini kendisinden gizlemek Doris için, başanlması son derece güç, muazzam bir işti. Bazan, bu gayret onu öyle yoruyordu ki, bu vadide devama cesareti kalmı yordu. Schuhmacher lokantasında çalış tığı geceler, müşterilere yemek taşırken, kendisini Bazü'in karşısmda tahayyül eder, sigara dumanlan ve müşterilerin muhavere gürültüleri ortasında, hulyaya dalar, mevhum ve inadcı bir Bazil'le, sonu gelmez münakaşalara girişirdi. Bu vazi yetin böyle devam edemiyeceğini, ayrıl maktan, yahud evlenip muntazam bir aile yuvası kurmaktan başka çare olma d:ğını ona anlatmağa çalışırdı. Nevyorkta geçirdiği yıllar onu pişiımiş ve bu ha yata alıştırmış olmakla beraber, düşünüşlerinde, gene Alman kasabalısı kalıyordu. Aile, onun nazannda, akşamları, elele oturan, beraber uyuyan, beraber mes'ud yaşıyan çift bir mahluktu. Fakat Bazil'le beraber geçirdiği hayatta bu iştirak yoktu. Doris yalnızdı ve bu yalnızlık onu üşütüyordu. Doris'in sandıktan aşağı indiğini ve kendisine doğru ilerlediğıni gören Bazil: Ne yapıyorsun? diye sordu. Doris, içinden gelen bir arzu ile, kollarını onun boynuna dolamak ve onu kucaklamak için inmişti. Fakat bu arzusunu gizledi, sadece: Devlet dahi bu mühim tahsilden istifade edebilmeleri için mevcud maaşlarını kesmiyerek meccanen tahsile devam et melerine imkân vermektedir. Avrupadaki yüksek mektebleri gören birkaç Türk muallimile beraber ekserisi Alman olan sada rehberleri Konservatuarın ve Musiki Muallim mektebinin talim ve terbiye unsuru olarak faaliyette bulunuyorlar.» Orkestranızm diğer |ehirlerde konserler vermesi şayanı temenni değil midir? « Uzak olmıyan bir zamanda böyle bir turne yapmağı tasavvur ediyorum. Böyle bir seyahat mesaimizin memleketin her tarafında tanmıp takdir edilmesîne vesile olacağını ümid ediyorum.» Evvelce işaret ettiğiniz veçhile Ankara Konservatuarı Türkiyenin yegâne Devlet Musiki Yüksek mektebi mi bulunuyor? Profesör cevab verdi: « Bir dereceye kadar esas mekteb budur. Burada bütün memlekette teşkil edilecek orkestralar ve askerî bandolar için eleman yetistirilecektir. Opera smıf pacagını umıd ediyor. Bu Millî Tiyatro binasında operalar, sahne piyesleri ve konserler oynanacak tır. O zaman Yüksek Musiki mektebi münhasıran tedrisata tahsis edilecektir. Mektebin binasını tevsi etmeği de kat'î olarak derpiş etmekteyiz. Bilhassa Konservatuar için mümarese daireleri yapılacaktır. Devletin musiki işlerinin inkişaf bulmasına nekadar itina etmekte olduğuna güzel bir misal getireyim: Mektebimizin leylî talebesinden hiçbir ücret alınmıyor. İaşe ve ibateleri, doklor tedavisi, ilâç ve pahalı olan musiki âletleri hep devlet tarafından temin olunuyor. Bu âletlerin tamiri ve cidden masraflı olan yedek parçalan bile devlete aiddir. Ceb harclığı ve üzerine de bedava tatil seyahati temin edilmektedir. > Musiki pedagojisi noktasından da yenilikler tatbik edilmesi düşünülüyor mu? « Yakm zamanda iki sesli halk şarkılarına mahsus bir kitab vücude getireceğiz. Şimdiye kadar Türk musikisi münhasıran tek sesliydi. Yeni kitab tedricî bir itiyadı tebdil işi olacaktır.» îleride opera orkestrası da olacak Bazil, bu defa, uzun uzun ona baktı, küstah bir tavırla güldü ve cevab verdi: «Hemşire, sarhoşsun» demek. Bir sükut oldu. Doris'in zihni Bazil den uzaklaşıp gene ona avdet ediyordu. O, çamurdan yuvarlaklaı yapıp, sert hareketlerle önündeki yığma ilâve ederek çalışırken, Doris gözlerini indirmiş, uyur gibi vaziyet almıştı. du: Bazil, damdan düşer gibi bir sual sorŞimdiye kadar kaç âşık değiştir Tokyo 1 (A.A.) Şanghaydan Domei Ajansına bildiriliyor: Japon bahTokyo 1 (A.A.) Şapei'nin temiz riyesi tarafından neşredilen bir tebliğe lenmesi bitmiş gibidir. Şanghaydaki bey göre Chapei'de temizleme işleri evvelki nelmilel imtiyaz mıntakasına girmeğe te gece nihayet bulmuştur. şebbüs eden bir Çin taburunun silâhlan Japonya protesto etti Ingiliz kuvvetleri tarafından alınmıştır. Şanghay 1 (A.A.) Amerikan Şanghay cephesindeki harekât neti kıt'alarınm başkumandanı, bir Japon cesinde Nankin Şanghay demiryolu Jabahriye müfrezesinin Şoşov körfezinden pon ordusunun eline geçmiştir. geçerken içinde Amerikan bahriye silâhenBundan dolayı Çinlilerin Nankinle dazları bulunan pirinc yüklü bir Çin kamuvasala ve muhabereleri evvelâ Şang yığınm Japon bahriyelileri tarafından hay Hangşev şimendifer hattile, sonra zaptedilmesini şiddetle protesto etmiştir. da Hangşov'dan başlıyarak Süanhing Amiral Hasegavva, bu hâdise dolayıden geçip Nankine dayanan dolaşık yol sile teessürlerini bildirmiş, bu gibi halle'asıtasile yapılmaktadır. rin tekerrür etmiyeceğini temin etmiştir. Bu yeni dolaşık yol da yakında JaponEden Brüksel'e gidiyor arm eline geçecektir. Komünizm Çinden uzaklaştırılırsa.. Londra 1 (Hususî) Hariciye NaTokyo 1 (A.A.) Japonların bir zırı M. Eden Uzakşark meselesini mütavassut araştırmakta olduklan şeklinde zakere edecek olan dokuzlar konferansıki haberlerden bahseden salâhiyetli bir na iştirak etmek üzere bu akşam Brüksele zat, Japon milletinin asla üçüncü bir hareket etmiştir. M. Eden hareketinden devletio müdahalesini temenni etmemekte evvel şunları söylemiştir: ılduğunu, fakat dost devletlerin muhtemel « Dokuzlar konferansı Amerikanm yaklaştırma teşebbüslerinin aşağıdaki şart daveti üzerine toplanmaktadır. İngiltere larm takibi takdirinde nazarı itibara alına bu daveti kabul ederek, Uzakşark ihtilâbileceğini söylemiştir. Bu şartlar şunlar fının halli için elinden geleni yapacak ' dır: tır.» Şanghay Nankin yolu Romanya Veliahdi Miralay oldu Romanya Veliahdi Prens Michael doğumunun 16 ncı yıldönümü müna. sebetile miralaylığa terfi etmiştir. Resmimiz Veliahdi merasime riyaset eden babası Majeste Kral Karol'la bir arada göstermektedir. Başım döndü de... Dedi ve tekrar yerine çıktı. Tam o esnada, camlı kapı, bir gökgürültüsile zangırdar gibi sarsıldı. İkinci bir sarsılıştan sonra, kapı birden açıldı ve içeriye, yuvarlanır gibi yürüyen tostoparlak bir kadın girdi. Bu, Salvatori idi. Kapıdan içeri adımını atar atmaz haykırmağa başladı: Bu buz gibi odadd nasıl oturuyorsun evlâdım? Ölürsün billâhi, ölürsün! Üstelik sesin de berbad olacak. Bu soğuğa ses dayanır mı? Salvatori, Doris'e doğru hücum edercesine koşmuş, mantosunun cebınden a vuçladığı siyah birşeyi onun ağzına u zatmıştı. Doris, kuzu gibi muti, ağzını açtı ve onun uzattığı siyah erikleri ye meğe başladı. Salvatori'nin rivayetine göre 1890 senesinde şöhreti etrafı tutan meşhur tenor Bonci, erik yemek sayesinde sesinin parlakhğını muhafaza etmiş miş. Bazil, kaşları kalkık, bakıyor; Salvatcri, onun etrafında fırıl fırıl dönüyor, kollarını havaya kaldırarak, facia aktörü jestlerile durmadan söyleniyordu: Bu yavrucağa eziyet ediyorsunuz! Hem çalıştınyorsunuz, hem de mukabi linde birşey verdiğiniz yok. Yeter artık! Ben şimdi onu derse götüreceğim. Kay bedecek vaktimiz yok. Doris, gelecek sene, Metropolitan'da mutlaka şarkı söy lemeğe başlıyacak... Haydi yavrum, gel! Salvatori, Doris'i eteğinden çekerek sandıktan aşağı indirdi. Kızcağız, ürkek nazarlarla Bazil'e bakıyordu. Salvatori ile onun, birbirlerini sevmediklerini bili yor ve ikisi arasında kendi eziliyordu. Fakat, Bazil, çamurunu ıslak bezle örtmeğe başlamıştı bile. Onun bu hareketi, Doris'e daima babasını hatırlatırdı. O da, akşamları, tıpkı Bazil'in çamurunu örtmesi gibi, kanaryasının kafesini bir bezle sarar sarmalardı. Bu harekette, itina vardı, şefkat eseri vardı. Doris'in, bazan bu çamur yığınına gıpta ettiği, onu kıskandığı olurdu. Bazil, çamuru örttükten sonra: İsabet oldu, dedi, Long Island'a gitmek mecburiyetindeydim. Şayed ma dam bizi rahatsız etmek lutfunda bulunmasaydı, az daha unutacaktım. Doris, büyük bir hayretle sordu: Long İsland'da ne işin var? Bazil cevab vermedi; cebinden, tortop olmuş bir mektub çıkarıp uzattı. Doris bu mektubu okurken, Salvatori duvarların boyunca yürüyor, resim çivilerile tutturulmuş eskisleri seyrediyor, saçmasapan bulduğu bu şeyleri beğenmediğini gösteren bir tavırla başını sallıyordu. van Vicki BAUM Yazan: Hamdi VAROGLU Çeviren: 7 Bir müddet İstanbulda oturduk. Babama yük olmağa başladığımı çok geçmeden anladım. Beni dövmeğe başladı; dayanamadım, kaçtım. Bir vapura atladım, Marsilyaya, oradan Parise geçtim. İşin garibi, yaşımı bilmiyordum. On sekiz yaşmda olduğumu tahmin ediyordum. Boks yapmağa ve resme o zaman başladıın. Sonra, Lejyon alayına girdim. Fasta, beş sene harbettim. Derken, günün birinde babam gene ortaya çıktı ve nüfus evrakımı bana verdi. Yaşımı ancak o zaman öğrenebildim. Kendimi on sekiz yaşında zannettiğim tarihte, meğer on üç yaşında imişim. Hayatımı kazanabilmek için e limden geleni yaptım; kötü kötü tablolar boyadım. Beni san'ata sürükliyen, Arzman'ın ilk gördüğüm heykeli oldu. Ondan ders almağa başladım ve peşine takılıp Amerikaya geldim. Arzman, benim nazarımda bir mesihti. Bu, senelerce sürdü. Vakta ki, bütün eserlerinin düzenbazlıktan ibaret olduğunu gördüm, artık eski ihmad'm kalmadı. Havatta vgâne a c tecrübem de budur. Bunun haricinde her işim yolunda gitti... Başını lutfen biraz sola al! Doris, istemiyerek başını öteye çevîrdi. Bazil, kendi hayatından, o gün ilk defa olarak bahsediyordu ve bunu anlatırken, hiçbir ehemmiyeti olmıyan başka birinin mevcudiyetinden bahseder gibi, istihfafla konuşuyordu. Doris, birdenbire, sesinde acı bir ifade ile sordu: Heykeltraşhk, senin bir parça e hemmiyet verdiğin yegâne mevzudur galiba? Elbet! Doris, bir iki dakika sustu, sonra: İkimiz de ingilizce konuşmağa mecbur oluyoruz; kendi dillerimizi konuşamıyoruz. Ne yazık değil mi? Bazil, gözünü, elindeki işten ayırmadan cevab verdi: Milaya dorogaya devoçka. Doris merakla sordu: Ne demek o? din? Doris, cevab vermeden evvel derin bir göğüs geçirdi: Bil bakahm! Kaç yaşındasın? •Tç Yirmi üç. Doris, içinde bir kırgınlık hissetti. Çünkü yaşını şimdiye kadar ona üç defa söylemişti. Bazil, zihnen bir hesab yapar gibi düşündü: Nevyork'ta, yalnız başma, fakir bir kız. Kimbilir dört âşık mı, beş âşık mı, altı mı? Bilemedin. Sen sekizincisin! Doris fena halde öfkelenmişti. Bazil, onun, haykırırcasına suratına fırlattığı bu cevabı işitmemiş gibi davrandı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Tanıdığı ilk ve biricik erkek olduğunu ona anlatmak kat'iyyen imkânsızdı. Mütemadiyen