CUMHURlYEl 2 İkmcit«srfn 1937 Meclisin ilk günii Efkân umumiye üzerinde Riyasete tekrar Abdülhalik Renda seçildi, yeni fena bir tesir bıraktı kabinenin teşekkülüne dair tezkere okundu (Baştaraft 1 inci sahltede) Hatırsinas kadın! Başpehlivanın manasız hareketi Tevkifanedeki kocasma esrar verirken tutuldu Atatürkün nutkundan sonra intihab yapıldı Günde yalnız bir defa Sayın misafirimiz, İran Hariciye Ve zîri Samiî de Meclisin toplantı salonunda Icra Vekilleri Heyetinin oturduklan yerde Hariciye Vekilimizin yanmda idi. Içtima salonunun arka sıralarından mühim bir kısmı da gene dinleyiciiere tahsis edilmiş, Türk ve ecnebî matbuat mümessillerine de bu kısımda ayrı bir yer verilmişti. Saat 13,50 de reis vekille rinden Refet Canıtez riyaset mevkiirte çıktı. Riyaset Divanı kâtibleri Muzafhr. Naşid, Ziya Gevher ve Ali Zırh da yerlerini aldılar. Yoklama yapıldı.bütün meb'uslarımız hazır bulunmakta idiler. Saat 14 te Cumhurreisimiz Atatürk şiddetli ve sürekli alkışlar arasında kürsüye gelerek hususî kısmımızda neşrettiğimiz mühim nutuklarını irada başladılar. Büyük Başbuğ Atatürkün hemen her cümlesini şiddetli alkışlar takib eden hitabeleri, bir saatten fazla sürdü. Hitabeden sonra, Meclis Riyaset Divanı ve kâtiblikler seçimi yapıldı. Abdülhalik Renda Başkanlığa, Tevfik Fikret Sılay, Refet Canıtez, Hilmi Uran Başkan vekilliklerine, îrfan Ferid, doktor Saim ve Halid Bayrak idare âmirliklerine, Naşid Usağ, Muzaffer, Ali Zırh, Ziya Gevher, Cavid Oral ve Kemal Unal kâtibliklere seçildiler. Bundan sonra Malatya meb'usu İsmet înönünün Başvekâletten istifasile yerine memur edilen Celâl Bayarın teşkil ettiği kabine azasmın isimlerini gösterir tezkere okundu. dikına dair tezkereler de gelmiştir. Bu arada Adananın İncirlik köyünden Ay dın aşiretinden Ibrahim oğlu Hacının, Elâzizde Cafola köyünden Bekir oğlu Osmanın, Dinarın Yeregiren köyünden Karagöz oğullarından Battalm, İnegölün Osmaniye köyünden Arif oğlu Cevdetin, Karaisâlının Mansurlu köyünden Ali kızı Ayşenin, Maraşın Urçan köyünden Mehmed oğlu Mustafanm, Pınarhisann Teke köyünden Hüseyin oğlu Kara Hasanm, Yenişehrin Ulupmar köyünden Hüsmen oğullarından İbrahimin ölüm cezalarmın tasdikma aid Başvekâlet tezkereleri vardır. Mühim iktısadi lâyihalar Ankara 1 (Telefonla) Bu devrede kanuniyet kesbedeceği anlaşılan mühim iktısadî lâyihalar arasında su ürünleri kanun lâyihası bugünlerde Meclise verilecektir. Deniz Bank lâyihasının ise Meclis İktısad Encümeni tarafından bu yakınlarda tetkikine başlanacaktır. Esaslarını evvelce mufassalan neşretmiş olduğumuz bu lâyiha ile 50 milyon lira itibarî sermayeli bir Deniz Bank teşkil edilmektedir. Denizyolları ve Akay İşletmelerile Fabrikalar ve Havuzlar Idaresi, İstanbul ve îzmir Liman Işletme Idareleri, Tahlisiye Umum Müdürlüğü, Kılavuzluk ve Romorkörcülük Müdürlüğü, Van gölü Işletme Idaresi, kanununun neşri tarihinde Deniz Banka intikal edecektir. Fatma adında bir kadın, Tevkifane de esrar satıcılığından dolayı mevkuf bulunan koeasmı görmek üzere pazar günü Tevkifaneye gitmiştir. Fatma, kocasma vermek üzere elinde tuttuğu elbisenin ceketi cebine bir miktar esrar koymuş, fakat, Emniyet Kaçakçılık büPazar günü Tekirdağlı Hüseyin, iki rosu memurları tarafından cürmü meşgün evvel Mülâyimin 26 dakikada sır hud halinde yakalanmıştır. Kaçakçı katım yere getirdiği Hindli pehlivanla dm tevkif edilmiştir. karşılaşacak ve hatta Hindliyi yendik ten sonra bir kere de Mülâyimle tutu şacaktı. Tekkdağlı bunu, Mülâyimle Hindli arasmdaki ilk müsabaka günü, {Baştarafı 1 inci sahifede} halkm önünde kabul etmişti. Mülâyimle yapacağı ikinci karşılaş deş rak hükumet erkânile temaslarda mayı bir kenara bırakalım, Tekirdağlı, bulunduktan sonra memleketine döne daha bir gün evvelinden ertesi günkü cektir. Hindli ile yapacağı karşılaşmaya yanaşmak istemiyen bir vaziyet almış bulunuyordu. Nitekim pazar sabahı bizzat Ankara 1 (A.A.) Resmî tebliğ: Hindliye giderek kendisile tutuşmıya İran Hariciye Veziri Ekselâns Samiî, cağını söylemiş ve bir aralık stadyoma Cumhuriyet hükumetine resmen iadei zida uğrıyarak bu karşılaşmadan vezgeçtiğini bildirmiş ve matbaamıza da ge yaret etmek ve millî bayram şenliklerinlerek: de bulunmak üzere Ankaraya gelmiştir. < Ben Türkiye serbest güreş şam Reisicumhur Kemal Atatürk, Ekse piyonuyum. Hindlinin benden daha iyi lâns Samiî'yi kabul etmiş ve diğer tarafolmıyan bir pehlivana yenilmesinden tan Ekselâns Samiî, Başvekil Celâl Basonra onunla tutuşmam doğru olamaz. yar ve Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Hindli Mülâyimi yenseydi mesele yokAras ile görüşmelerde bulunmuştur. tu; ben de onunla güreşirdim» demişti. Bu görüşmeler esnasında Türk iran Pazar günü muayyen saatte kalabalık münasebetlerinin iki dost memleket Şefbir seyirci kütlesi stadyom önünde toplanmıştı. Fakat stadyom idaresi, Tekir leri tarafından çizilen yolda muvaffakidağlınm güreşmiyeceğini bildiğinden yetle yürümekte olduğu büyük memnu giseleri açmamıştı. niyetle müşahede olunmuştur. İşin esası, her ne olursa olsun, Te iki hükumet, sıkı iş birliği siyasetlerine kirdağlmm bu hareketi halk üzerinde sadık olarak, kendileri için kıymetli olan ok fena bir tesir hasıl etmiş, kendi a sulh eserine çalışmakta devam edecekleyhine bir cereyan vücude getirmiş tir. Şimdi, Hindlinin her gittiği yerde lerdir. Ekselâns Samiî Resmî tebliğ i>iş macunu ile dişlerinizi temizlerseniz, ömrünüz müddetince dişleriniz sağlam ve inci gibi parlak ve beyaz kalır. Dişleriniz çürümez, diş etleriniz kanamaz. Tüp 7.5, dört misli 12.5, en büyük 20 kuruştur. DANTOS KANSIZLIK benlzsizlik icJn yegine deva kanl ihya eden C f n r v n En muntahip etibba tarf tndan tertip edilmitir. O İ I Y U I zaflyet ve Chlorose istanbul Terziler Cemiyetinden: İdare heyetirmzin nısfanı tebdil için 5/11/1937 cuma günü seçim yapıla caktır. Cemiyet mensublannm tayin olunan günde saat 10 dan 16 ya kadar Türbe, Babıali cad. No. 10 Cemiyet İdare merkezine hüviyet cüzdanlarile birlikte gelerek reylerini kullanmaları rica olunur. Tekirdağlmm, Türkiye ikincisi Mü müşahede eylemişlerdir. lâyime yenilen bir adamla ben güreş Samiî, Celâl Bayar ve Tevfik Rüştü Amman 1 (A.A.) Maverayişeria Meclis, 5 teşrinisani cuma günii saal mem diye bir iddiada bulunması, ne aknm şimalinde karışıklıklar çıkmıştır. Aras, sulh ve sükun için ve âkid devlet15 te toplanacaktır. len, ne mantıkan asla kabul edüemez. Valinin Ajeilum'daki sarayile Karame Onun Mülâyimin her yendiğini yene ler arasında tarsinine yaradığı samimî Meclise yeniden verilen ve Dalfur'daki askerî karargâhlara tübileceği iddiası da çürüktür. Bu, kendi münasebetler için mühim bir unsur olafekle ateş açılmıştır. lâyihalar sinin yenemediği İngiliz pehlivanını rak tecelli eden Saadabad paktının mesud neticelerinden memnuniyetle kaydi Mülâyimin yenmesile sabittir. Ankara 1 (Telefonla) Meclise Konya Ereğlisinde feci bir Tekirdağlı, Mülâyimi sayı hesabile malumat etmişlerdir. yeniden bazı lâyihalar verildi. Bu arada cinayet yendikten sonra, Mülâyimin defalarla esaslarını evvelce bildirdiğim evlenme işEkselâns Samiinin ziyaretî, Türkiye Konya Ereğlisi (Hususî) Cumhu yendiği Türk pehlivanlarile muhtelif lerinde kullanılan evrak hakkmdaki kat iki. meraleketi birbirine bağlıyan sarnun lâyihası, Dahiliye, Maliye ve Bülçe riyet bayramına tesadüf eden gün bu yerlerde güreşmiş olduğuna göre ıddî' sılmaz dostluğun yeni bir tezahürü olarak ası bu itibarla da yerinde değil ve çü karşılanmıştır. encümenlerine verildi. Gelen lâyihalar a rada feci bir cinayet olmuş, Eskişehir rüktür. • '• ' • "'"' '"•"' " ' f J " 1 rasında mahallî idareler riyaseti teşkil'ı tayyare fabrikası işçilerinden Raşid, Tekirdağlmm Hindli ile güreşmemesi Yakalanan kaçakçılar ne ve bu riyasetin vazife ve salahiyetleri eniştesi Sümer Bank memurlarmdan efkân umumiye tarafından şöyle tefsir nin tayinine dair kanun lâyihası da var ressam Cevdeti yedi el silâh atmak su edilmiştir: Tekirdağlı, Mülâyimin yen Ankara 1 (A.A.) Geçen bir hafta dır ki, Dahiliye ve Bütçe Encümenlerin retile öldürmüştür. Tabancasile karako diği Hindliyi yenememekten, hatta ona içinde gümrük muhafaza teşkilâtı ikisi de görüşülecektir. la teslim olan katüin bu işi kız kardeş yenilmekten korktuğu için bu güreşi yaralı 69 kaçakçı, 1125 kilo gümrük kayapmamıştır. çağı, 11 kilo inhisar kaçağı, yirmi bin on Meclise bir takım hesabı kat'î rapor lerinden birinin namusunu korumak Bu tefsir yanlış olsa bile, buna sebedefter sigara kâğıdile 11 kaçakçı hayvalarından başka bazı ölüm cezalarmın tas için yaptığı söylenmektedir. biyet veren bizzat Tekirdağlı olduğu ele geçirmiştir. için şikâyete hakkı yoktur. Profesyonel Türkiye Başpehlivanlı ğı ismini ve şerefini kazanan bir pehliYunanistan silâhlanmaya vana döşen ilk vazife, bu şerefi muhadevam edecek faza etmek, önceden iki kişiye birden Atina 1 (Hususî) Başvekü Metakmeydan okuyup, sonradan bir tanesile sas Egene'de çok kalabalık bir halk kütdahi güreşmemek için sudan bahaneler cad etmemektir. Tekirdağlı Hüseyin, lesine hitaben söylediği nutukta askerî halkın teveccühünü kaybetmemek is teşkilâtm ikmaline ve memlekette si terse, bir Türk başpehlivamna .yaraşan lâhlanma mesaisine devam edeceğini dürüstlükten asla ayrılmamalıdır. Aksi söylemiştir. takdirde başpehlivanlığm şerefli unva nını elinden alırlar ve bir daha da ken murahhaslarile görüşmek arzusunu iz disine güreş tutturmazlar. har etmişlerdir. Murahhaslarm 2/11/ 1937 salı günü saat 18 de Cağaloğlunda Mıntaka reisi kulüb murahC. H. Partisi binasındaki Bölge merke haslarını çağırıyor zine gelmeleri rica olunur. Devrek (Hususî) Kazamızın Çocuk Esirgeme Kurumu her sene olT. S. K. îstanbul Bölgesi Futbol A Altınordu, Anadolu, Anadoluhisan, duğu gibi bu Cumhuriyet bayramında da 44 kimsesiz ve fakir çocuğa elbise ianlığmdan: Beylerbeyi, Davudpaşa, Doğan, Fener ve ayakkabı vererek giydirmiş ve sevindirmiştir. Gönderdiğim resim sevinVali ve Bölge Başkanımız Muhiddin Yılmaz, Galata Gencler, Hilâl, Kara dirilen yavruları Kurum İdare heyeti azalarile birlikte göstermektedir. Üstündağ aşağıda adları yazılı kulüb gümrük, Kasımpaşa, Ortaköy, Sümer. Ammanda karışıklıklar Samiî, Celâl Bayar ve Tevfik Rüştü Türkiye Başpehlivanınm kendisile gü reşmekten kaçtığını iddia edebileceği Aras, beynelmilel vaziyetin muhtelif saffena bir vaziyet hâdis olmuştur ki bu halarını da gözden geçirmişler ve ken nun mes'ulü ve müsebbibi de Tekirdağlı dilerini alâkadar eden meseleler üzerinde Hüseyinin bizzat kendisidir. tam fikir mutabakatlarmı bir kere daha Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa dişlerinizi RADYOLİN Diş macunile fırçalamalısınız Çünkü: Bir defa fırçalamakla dişler temizlenmiş olmaz. Ağız guddelerinin ve dahilî uzuvların mü temadi ifrazatı, dışandan mütemadiyen alınan ecnebi madde ler, mikroblar, yemek, içki, sigara ve saire dişlere, diş etlerine binbir mikrob aşılar, ârızalar husule getirir. Bunlar birike birike nihayet dişlerde çürüme, etlerde iltihablar başlar. Artık felâketi önlemek ve durdurmak güçtür. Devrekte sevindirilen yavrular Vaktinde ihtiyatı elden bırakmıyarak dişlerinizi sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa Radyolinle fırçalayınız tum. Orada idi. Kuyunun yanında, ayakta duruyor ve köşkün pencerelerine bakıyordu. Hemen yanma gittim. Rukiye de benimle beraberdi. Zehra yaklaştığımızı gördü ve kollannı yukarı kaldırarak bir çığlık kopardı. Demek somnanbül halinde değildi. Biz yaklaşırken o gerisin geriye birkaç adım ath. Sonra durdu ve elleriırî yüzüne kapadı. Ben onu kucaklar kucaklamaz ağla mağa başlamıştı. Üstünde geceliği vardı ve ayaklanndan biri çıplaktı. Terliğinin teki on adım kadar uzakta duruyordu. Hizmetçiye işaret ettim, onu getirdi. Kollarına girerek Zehrayı eve soktuk, altkattaki yemek odasma aldık. Rukiye bizi yalnız bırakmıştı. Hâdisede bir vahamet görmemişim gibi sakin bir haleti ruhiye içine girmeğe çalışarak Zehranın yanına oturdum: İstemem, dedi. En iyisi bir ıhlamur iç, yatağa tekrar gir, belki uyur ve biraz açılırsın. Yüzüme hayretle bakh ve sordu: Ben mi? Saçlannı ve omuzlarını okşıyarak: Sen bilirsin, dedim. Biraz ilâc almaz mısın? Bir elini karnma bastı ve iki kat iğilerek sancısı varmış gibi kıVTanmağa başladı. İnliyordu. Hemen dışarı çıktım ve Rukiyeyi bir doktora telefon etmeğe yolladım. Hekim iki saatten evvel gelememişti. O zamana kadar Zehra boğulur gibi ağladıktan sonra kendine geldi. Doktora çıkmak istememişti. O kadar inad etti ki ben hekimle başbaşa konuşmağa mecbur oldum. İlkönce özür diledim ve vaziyeti anlattım. Tanımadığım bir doktordu. Fenerbahçeden gelmiş. Beni dikkatle dinledi. O zamana kadar fikirlerine da Hava almağa mı çıktm? diye sor nıştığım mütehassıslardan hiçbirinin sorduklannı sormadı. Dedi ki: dum, bu gece az uyudun, değil mi? Zehra durup durup ağlıyor, cevab ver Ben dahiliyeciyim. Asabî hasta miyordu. lıklarla meşgul değilim. Hareminizi de Günün tabiî hayatına başladığımız in görmedim. Bana şifa temenni edip git hbamı vermek için sükunetle perdeleri mek düşer. Fakat size «doktorca» değil, açtım. Bir sigara yaktım. arkadaşça fikrimi söylemek isterim. ŞimSonra gidip tekrar yanma oturdum: diye kadar çizdiğiniz tablonun içinde ben Istersen gene bahçeye çikalım, gel.. bir hasta değil, «çaresiz kalmış bir insan» portresi gördüm. Çaresiz kalmış bir indedim. san! Buna emin olunuz! lArkasi var) Eelini elimden çekerek: değildi ki bozuldukça onu bir saatçiye götürüp düzelttireyim. Hekimlik âciz. Ruh karışılıklarından anlıyan bir mütehassıs yok. Gene bu ilmikleri çözmek işi bana kalıyordu. Fakat en son derecesile Tefrika: 2 4 Yazan: Server Bedi gerilen dikkatim, makul bir izaha yanyabilecek hiçbir müşahede elde edemedi. Zehra geceleri az uyuyor, yatağm Az konuşuyordu. Eski kahkahaları şüdüğü için içeriden bir şal alıp gelmişti. içinde dönüyor, sıçnyor, ayaklan yorganı yoktu. Hiçbir gün halinden şikâyet et O vakit Zehranın burada da canmın sıteperek beni uyandırıyordu. Gündüzleri medi amma mes'ud olduğunu da söyle kıldığına hükmettim. Fakat artık bun sessiz ve hareketsizdi. Hep yatakta, dimiyordu. «Bahtiyar mısm?» dediğim za dan ötesini kalbimin de, vazifemin de huvanda, kanapede uzanmayı tercih ediyor, manlar, boynuma sarılıyor ve cevab ver dudlan haricinde görüyordum. sofraya pek isteksiz oturuyor, saatlerce miyordu. ağlamış gibi yongun ve çatlak bir sesle üç Bu vaziyet karşısmda benim tüccar İşte Zehra ile bağlılığımm tarihçesi. beş kelimeden fazla söz söylemiyordu. mantığım işe karışıyordu. Kendi kendi Kızıltopraktaki eve taşınmamızdan bir Çok zayıfladı. me diyordum ki: «Sen onun bütün iste sene, üç ay sonra da, bir yaz mevsimi, Korku illeti istisna edilirse, bu hali, diklerini yapıyorsun. Bundan ötesini dü onda bu korku illeti başgösterdi. Şaziyenin hastalığma benziyordu. Sanki şünmek senin vazifen değil. Gene mes ud Son defa Rukiyenin oda kapısı meçfakrüddem sari birşeydi ve ikinci kanma olamıyorsa kabahat onun. Sana karşı va hul bir el tarafından kilidlendiği geceden birinciden miras kalmıştı. zifelerini yapıyor ya...» sonra on gün kadar hâdisesiz geçmişti. Ciddî bir endişe içinde idim. BaşvurYapıyor amma o yaşta bir kadından Bu müddet içinde Zehra çok dalgmdı; madığım doktor kalmadı. Bunlardan babeklediğim hararetle değil. Kendisinde büyük bir keder ve endişe içinde görünüzılan aramızdaki yaş farkını sebeb gösağır bir vazifeyi sükunetle ifa edenlerin yordu. Bir iki defa bu halinin sebebini soteriyorlardı. «Uzvî tabiatler arasındaki tevekkülü görünüyor. racak oldum, ellerime sarılarak yalvardı: uygunsuzluktan» da bahsetriler. Mahrem Bir gün büyük bir can sıkıntısı duyu Ustüme varma! Sinirlerim üstünde. münasebetimize aid noktalar hakkında yormuş gibi içini çekmişti. Arka odanın Zehranın bu hali karşısında benim izahat istiyorlardı. Verdiğim cevablar, balkonunda oturuyorduk. pratik tabiatimin kifayetsiz birşey olduonların aradıkları sebebin aksini ispat eğunu yeni yeni anlamağa başlamıştım. Nen var? diye sordum. decek mahiyette idi. Mevsim yazdı; fakat hava o kadar sı Kendi kendimi «ruh aşina» bir adam olmamakla itham ediyordum. «îşte, dedim, Bir gece Zehra, yatakta, benî derin cak değildi. ehemmiyetsiz birşey zannettiğin kadın ru bir endişeye düşürecek şekilde çırpmma Hava çok sıcak! dedi. Sesimi çıkarmadım. Biraz sonra bu hunun birçok gizli taraflan senin gözün ğa başladı. Bu, ıspazmoz nev'inden, süsöylediğini unutmuş, çıplak omuzlan ü den kaçıyor.» Ve bu ruh, bir ceb saati rekli ve işaretleri malum bir buhran de Korkuyorum ! ğildi. Bir müddet sakin ve hareketsiz yatıyor, uyumağa başladığını ümid ettiriyor, sonra uzun bir inilti içinde sıçnyarak yatağm ortasmda oturuyordu. Onun bu haline benim dikkat etmeme bile tahammülü yoktu. «Üstüme varma!» diyor, tekrar yatıyor ve kıvranıyordu. O gece beni sabaha kadar uyutmadı. Şafak sökerken bir müddet sükunet bulmuş gibiydi; ben de o zaman uykuya dalmışım. Bir sarsmtı duyarak gözlerimi açtım. Baktım: Karşımda Rukiye. Üstüme iğilmiş, alçak sesle, büyümüş gözlerle: Beyefendi! Beyefendi! diyor. Sıçradım ve yatağm içinde oturdum: Hayrola? dedim. Yatakta Zehra yoktu. Rukiyenin cevabını beklemeden hemen terliklerimi giydim: Ne var? diye bağırdım. Rukiye bana pencereyi gösteriyordu: Geliniz, gelnizi, buradan bakmız! Ne var orada? Demin hanım gecelik kıyafetile bahçeye çıktı. Ne zaman? Şimdi, şimdi.. Ben kapının açıldığını duydum, oda kapımın aralığından baktım, şimdi bahçeye çıktı. Ben pencereye değil, kapıya koştum ve süratle aşağı inerek bahçeye çıktım. Zehra ön tarafta yoktu. Bağa koş