CUMHURÎYET 31 Birinciteşrin 1937 Küçük hikâye Çerkeş pazarı Fikret Adil || Foto Süreyya Ankaraya giderek Başvekil Celâl Bayarm muhtelif pozlarda resimlerini çektikten sonra îstanbula dön müştiir. RADVÖ G, Gable karısından ayrılmak niyetinde Fakat Madam Rhea Langhan boşanmaya muvafakat için 500 bin dolar istiyor Holivud'daki bugün başlıca dedikodu mevzuu Clark Gable'in aile hayatma taalluk eden mühim bir hâdisedir. Ortada dönüp dolaşan rivayete göre sempatik jönprömiye; Carole Lombard'a âşık olmuş ve karısından ayrılmak karannı vermiş, bu hususu Madam Rhea Langham'a da açarak boşanmağa muvafakat ettiği takdirde kendisine mühim miktarda tazminat vermeği de vodetmiştir. Lâkin Clark Gable hakikatin bu şekilde olmadığmı iddia etmektedir. Onun ifadesine göre, evet, karısından ayrılmak istediği doğrudur. Vereceği parayı da vermiş, yani 250 bin dolar tazminatı eline teslim et miştir. Nevyork Miami kahramanı kendisile görüşen Amerikalı gazetecilerden birine bu mesele hakkında şunlan söylemiştir: i çaldı. Açtım. Bir ses: Allo, dedi, kim olduğumu tanıdın mı? .Nasıl tanımam. Nasılsın Hikmet. Tanıdın ha! Olur §ey değü. Altı senedir birbirimizi görmiyelim. Mektublaşmıyalım bile. Buraya geleyim. İlk telefon ettiğim adam sen olasın ve tanıyasm!.. Hakikaten olur şey değil. Tanımasaydım, beni affeder miy'din? Tabiî affetmezdim. Lâkin sana bir sürpriz yapacaktım. Zevkime mâni oldun. Bunun için affedemem. Neyse, bu akşam sana geleceğim. Gel.. Sen arada evlenmîşsin. Sakın ka nn kıskanmasın? O seni çoktan ve benim kadar tanıyor, merak etme! Telefonu kapadım. Güldüm. Hikmetle çocukluk arkadaşı idik. Zannetmem ki dünyada «anlaşma» denilen şey, onunla benim aramda olduğu kadar kuvvetli ve tam manasile başka iki kişide vaki ol sun. Hikmetle ben, konuşmadan anlaşır, mektublaşmadan muhabere ederdık. Onunla aramızdaki manevî, ruhî rabıta, orta Asyadaki Lama'lann âlimleri hayrette bırakan rabıtalarından daha kuv yetli idi. Hikmet altı sene evvel, antropoloji tetkikleri yapmak üzere bir dünya seyarıatine çıkmıştı. Birçok ecnebi mecmualarmda onun ismine raslamıştım. Kendisinden «genc Türk âlimi» diye bahsediyorlardı. Eve geldiğî zaman, onu lcarşılıyan îcanm oldu. Eski bir ahbaba hitab eder gİbİ! Zayıflamışsınız Hikmet Bey. Dedi. Hikmet, ilk defa olarak gör düğü karımın bu işareti üzerine bana baktı. Sonra ona döndü: Görüyorum ki, dedi, siz de biz densiniz. Sizi zevce olarak intihab et mekle, «külhani» aldanmamış. «Külhani» bendim. Ben ona, o da bana «külhani» derdik. Kanm güldü. Çünkü birbirimize ayni suretle hitab ederdik. •^ Siz, bana nazaran, dedi, üçüncü külhanisiniz. Sizlere nazaran da ben. Evet, dedim. Şimdi saçayağı ol duk. Gülüstük. Yemek yedik, kalktık. Yazı odama geçtik. Hikmet, odaya girince lâkayd bir bakışla etrafa göz gez dirdi. Birdenbire yüzünde şiddetli bir alâka gördüm. Başımı çevirdim. Onun, yazıhanemin üzerindeki bir tabloya gözlerini diktiğini gördüm. Bu tablo, dostum ressam Bedri Rahminin yapmış olduğu Çerkeş pazannı gösteren bir resimdi. Hikmet uzun uzun bu tablonun önünde durdu. Halinden birşeyler düşündüğünü anlryordum: Ne o, çok mu begendin? Bir rüyadan uyanır gibi: Evet, dedi, çok güzel bir resim. Lâkin beni alâkadar eden büsbütün başka birşey. Sormama meydan vermeden ilâve etti: Bu yeri tanıyorum. Lâkin nereden tanıdığımı bir türlü hatırlıyamıyorum da cnun için bu kadar daldım. Burası Çerkeş pazan. Belki gor müşsündür. Çerkeş te neresi? Ankaradan bir iki îstasyon ötede bir yer. Hayatımda hiç gitmedim. Lâkin tanıyorum bu yeri. Olabilir. Insan hiç gitmediği bir yeri görünce, bazan evvelce görmüş gibi olur ve tanıyorum zanneder. Belki sen de... Hikmetle, tenasüh bahsine aid bir münakaşaya giriştik. Birçok kimselerin başma bu gibi hâdiseler geldiğini o da benim gibi biliyordu. Lâkin, buna rağ men ısrar ediyor, tablonun kendinde uyandırdığı hatıranın böyle birşeyle alâkatı olmadığmı söylüyordu: Meksikada iken, dedi, Aztek tne«Jeniyeti üzerinde araştırmalar yaparken, «ski bir köye gitmiştim. Köyü görür görmez, kendimi Elâziz veya Diyarbekir köylerinden birinde zannettim. Bizim bu civarı iyi bildiğim için, tedailerle, Aztek âdetleri hakkında bazı fikirler ileri sürdüm. Evvelâ, bunları kabul etmediler. Lâkin, bir Alman profesörü, gösterdigim hareket noktasından tetkiklerini yürüt müş, bulduğu bazı eserler, fikirlerimin doğru olduğunu göstermiş.. Bir makale yazdı, ve ilk şöhreti böyle kazandım. Şimdi, dıyorum, acaba bu tabloda gördüğüm yer, Meksikada gördüğüm, fakat unuttuğum bir yer mi? Herhalde bu noktayı halletmeden rahat edemiyeceğim. * * * Üç gün sonra, Hikmet eve geldi, tablonun bir fotoğrafını çekti. Sordum: Ne yapacaksm? Dolaştığım yerlerin fotoğraflarinı, kısmen de filmini aldım. Onlarla karşı laştıracağım, Onu, on beş gün gönnedim. Arada evine telefon etmiş, fakat her seferinde cevabsız kalmıştım. Karımm hafif bir hastalığı da, onu bizzat aramama mâni olmuştu. On altmcı gün, gene ona telefon edeceğim bir sırada, kapı çalmdı, Hikmet geldi. Görünce şaşırdım. Yarabbi, insan on beş günde bu kadar zayıflar mı? Ne oldu sana?.. Nen var? Sorma, senin bu Çerkeş pazarı beni mahvetti. Neden? Neden olacak. Geceli gündüzlü dosyalarımı karıştırdım. Üç bin beş yüz kadar fotoğraf, iki bin metro kadar filim var, onları baştan aşağı tetkik ettim, bir türlü bu yeri bulamadım... Hikmetin sesinde, aradıklarını bula mıyanlara mahsus hüzün ve nevmidî vardı. Onun bu halinden doğrusu ürktüm. «Külhani» bir fikri sabite kapılmıştı. Onu kurtarmak, oyalamak lâzımdı. Ne yapabilirdim ? Bunu düşünürken, kanm geldi. Hikmet, biraz toparlandı. Ona hal, hatır sordu: Geçmiş olsun efendim, iyileştiniz ya artık. Teşekkür ederim. Fakat sizin neniz var, hasta mısınız? Hikmet acı acı güldü. Bana baktı. Kanma, kısaca meseleyi anlattım. Kahkahalarla gülmeğe başladı. Fakat neşesinin, Hikmet üzerinde fena bir tesir yaphğmı görünce durdu: Affedersiniz, dedi, gülüşümiin sebebi büsbütün başka... Kat'iyyen sizi incitmek istemiyorum. Yalnız, düşünü yorum da, en büyük âlimler bile bazan, basit meseleleri halledemezler, ondan gülüyorum... Ne gibi? Meselâ... lsmini hatırlamıyorum, meşhur bir âlim, lâboratuannda çalışır ken, kedileri daima rahatsız edermiş. Biri büyük, biri küçük iki kedisi varmış. Mütemadiyen ya dışan çıkmak, ya içeri girmek için kapıyı tırmalarlar, en ince bir hesab yaparken onu işgal ederlermiş. Âlim kedileri sevdiği için bir türlü de atamazmıj. Nihayet aklına birşey gelmiş, bir marangoz çağırmış. Kapıya, biri büyük, biri küçük iki delik açmasım söylemiş. Marangoz sebebini sorunca, birinden küçük kedi, ötekinden büyük kedi girip çıksm diye yaptıracağmı söylemiş. Maran goz gülmüş, bir büyük deliğin kâfi geleceğini, oradan her iki kedinin girip çı kabileceklerini anlatmış ve âlim de gülmeğe başlamış.. îşte ben de... Hikmetin yüzünde, son zamanlarda hiç göremedigimiz bir tebessüm belirdi: Hakkmız var, dedi, lâkin benim meselede marangoz rolünü oynıyacak bir... Basit, aziz külhani... Mademki bu yeri bu kadar merak ediyorsunuz, haftalarca fotoğraflar içinde boğulup üzüleceğinize, Çerkeşe kadar gidiniz... Kanm, bunlan söylerken, gözleri parlıyordu. Bilmem neden onda acı, fena, cellâdlara mahsus bir ifade görür gibi oldum. Lâkin bu ifade bir an içinde kayboldu, adeta bir şimşek gibi çakıp geçti. Aldandığına hükmettim. Hikmet, yerinden fırlamıştı. Karımm ellerini tut muş: Sahî, diyordu, sahi, nereden de aklıma gelmedi. Allahaısmarladık kül haniler! Onu teşyi ettik. • * * İki gün sonra, sabahleyin gazeteyi açtığım zaman neye uğradığımı bilemedim. İlk gözüme ilişen şey, şu satırlar oldu: Genc bir Tiirk âlimini kaybeüik Hikmet Arar bir oiomobil kazasmda öldü Bu serlevhaların altında bir de resim vardı. Resmi görünce korkudan kalbim duracak sandım ve gözlerimi, istemiyerek yazıhanemin üzerindeki tabloya çevirdim. Bu gazete resmi, duvarda asılı tablonun ayni idi. Bir fotoğraf bir tabloya benzemek nekadar mümkünse o kadar ayni. Şu farkla ki, gazetedeki resimde manzaranm bir köşesinde yığın halinde bir otomobil enkazı. Kaza hakkında verilen tafsilât gayet kısa idi: «Evvelkî gun, genc antropoloji âlim lerimizden Bay Hikmet Arar, olomobilile Çerkeşten geçerken, pazar yerine geldiği zaman, anlaşılmaz bir sebeble bir denbire otomobilinin frenlerini sıkmış, oldukça hızlı giden otomobil taklaklar atarak parçalanmışlvr. Etraflan koşuşanlar, enkaz arasmdan Bay Hikmet Ararın an Rn aksamki program J İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havauis 13,00 Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil 14,00 SON 15,30 Taksim stadmdan naklen. Macar muhteliti İstanbul muhteliti futbol maçı 18,30 plâkla dans musikisi 19,00 Bimen Şen 19,30 konferans: Selim Sırrı Tarcan. (İnsanlar ve hayvanlar: Aksel Munte) 20,00 Necmi ve arkadaşları tarafından Türk nmsiklsi ve halk şarkıları 20,30 Ömer Rıza tarafından arabca söylev 20,45 Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı) 21,15 OR KESTRA 22,15 Ajans ve Borsa haberleri ve ertesi günün programı 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçalan 23,03 SON. VİYANA: 19,05 VİYANA ŞARKILARI 19,40 MUSİKİLİ YAYIN 20,05 spor ve saire 20,40 ŞAN KONŞERİ 21,10 OPERA BİNASIN DAN NAKİL 22,40 gramofon 23,15 mahtelif haberler 23,35 DANS HAVALARI. BERLİN: 17,05 piyes 19,05 konuşma 20,05 ha berler, spor 20,30 gramofon 20,50 BÜ YÜK KONSER 23,05 hava, haberler, spor23 35 EĞLENCELİ MUSİKİ. PEŞTE: 18,05 ŞAN KONSERİ 18,35 karışık yayın 19,15 PİYANO KONSERİ 19,50 konferans 20,20 ORKESTRA KONSERİ, spor21,15 piyes 23,15 haberler 23,35 KON SER 24,35 CAZBAND TAKIMI 1,10 son haberler. BÜKREŞ: 18,05 ASKERÎ BANDO 19,05 havadls 19,15 dans plâkları 20,05 milletlerin zamanı, piyes 21,35 ŞAN KONSERİ 22,05 gramofon. BELGRAD: 18,10 halk melodilerl 18,30 DANS MU SİKİSİ 18,55 konferans, gramofon, Org konseri, ulusal yayın, haberler 21,15 O« PERA YAYINI 23,05 spor, halk şarkılarL LONDRA: 18,25 karışık yaym 1,905 ORKESTRA KONSERİ 19,45 hlkâyeler 20,05 OR KESTRA KONSERİ 20,55 konuşma ve saire 23,10 ORKESTRA KONSERİ 23,35 son. PARİS [P.T.T.l: 18,05 gramofon 19,05 ORKESTRA VE ŞAN 20,35 gramofon 20,50 KEMAN KONSERİ 21,05 haberler, halk gecesi 22,35 ŞARKILAR 24,35 haberler, spor, hava 24,50 gramofon 1,05 DANS MUSI KİSİ. ROMA: 18,05 KARIŞIK MUSİKİ 19,50 karışık yayın 21,35 KARIŞIK MUSİKİ 22,05 komedi 22,35 EÖLENCELİ MUSİKİ, sonra, DANS MUSİKİSİ. Haydar Rifatın eserlerinden KaragömlekJileı thtilâli Etrüsk Vazosu Iliçin Olümü Efendi tle Uşak Vikontun ölümu tklimler tlk Aşk Küçük Hikâyeler Mevud Toprak Stalin Lenin Mezhebi Felsefe Tarih Felsefesi Anarşizm 100 Ki 20 50 40 30 100 100 100 125 150 75 35 125 60 f l BERLITZ Akşam lisan kurları 373 istiklfll caddesl 1 FRANISCA INGiLiZCE Y. s. Ayda 4 liradır. Haftada 3 ders KONYADA Yeni Kütiibhane sahibi M. Naci Cumhuriyet Gazetesinin ve bütün mekteb kitablan, kırtasiye, gazete ve mecmualann tevzi yeridir. ERTUĞRUL SADÎ TEK Tivatrosu (AKSARAY) da Bugün saat 15 te (BİR AVUÇ ATEŞ) Diğer taraftan Madam Rhea 250 bin Vodvil 3 perde dolann üstüne 250 bin dolar daha isti Bu gece saat 20,30 da yor ve zevcelik hakkından ancak bu su(ÇAMURDA ZAMBAK) retle vazgeçeceğini söylüyormuş. Bu vaYarın gece (Kadıköy Süreyya) da cak cesedini çıkarabilmişlerdir. Bu müessif kazaya şahid olanlar, o esnada, pazarvn tenha olduğunu, yoldan kimse nin geçmediğini, genc âlimin fren yapmasınm manasım bir türlü anlıyamadık lannı sö'ylemektedirler.» Gazete elimden düştü. Kanma ses lendim, geldi. Ona, yerde duran gazeteyi işaret ettim. Şöyle bir baktı. Açık sahifeden serlevhalan okudu, resmi gördü. Bir an, gözlerinde üç gün evvelki o aa, fena, cellâdlara mahsus ifadenin tekrar çaktığını gördüm. Demek aldanmamıştım ve sonra hüngür hüngür ağlamağa başladı: Ah, onu ölüme ben gönderdim... Tevekkeli değil, «ben bu yeri bir yerde gördüm» diyordu, meğer burası Öleceği yenniş ve onu arıyormu}... Onu oraya ben gönderdim... • * * Düşünüyorum. Insan ölüm anında, o an içinde bütün hayahnı bir filim gibi görürmüş. Hikmet, çok hassas ve nadir bir insandı. ölüm anmın filmini vaktinden evvel görmüş, o anın cereyan ede ceği yeri gidip ayağile aramışü. FİKRET ADtL « lşi, paraca yeni fedakârlıklar yapmadan halletmek niyetindeyim. Tekrar evlenmekliğim meselesine gelince, iki seneden evvel, yani sinema artistliğinden çekilmeden mukaddem böyle birşeye teşebbüs etmek fikrinde değilim!» Holivud'daki salâhiyettar mehafil Clark'm bu beyanatma rağmen işi baş ka bir şekilde tasvir etmektedirler. Jön prömiye, yaptırmak niyetinde olduğu bekâr evinden vazgeçmiş, mükellef bir villâ satm almıştır. Bu da, şu demekmiş: Yalnız yaşamıyacak, bilâkis evJenecek.. Clark Gable ziyete göre Amerikalı erkek sinema artistleri için evlenmek gayet tehlikeli ve masraflı bir iş haline gelmiş bulunuyor! Tfc Rejisör Alexandre Korda «Davul» isminde renkli bir filim vücude getirmektedir. Kordelânın mevzuu Hindistanda geçmektedir. Ekseri haricî manzaralar 8000 metro yükseklikteki Tridmir tepeleri civannda alınacaktır. Bu tepe meşhur Everest tepesinden ancak 900 metro alçaktadır. Başrolü «Fil Mürebbisi» filminin kahramanı Hindli çocuk Sabu temsil edecektir. •jc Les Carillon ve Zazu Pitts «52 nci Sokak» isminde musikili bir filim çevirmeğe hazırlanmaktadırlar. Senenin en güzel filmi LEYLAKLAR AÇARKEN JEANETTE MAK DONALD N E L S O N E D D Y BUGÜN MELEK'te Saat 11 de tenzilâth matine NÖBETÇİ ECZANELER Bu gece şehrimizde nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetl: Eminönünde (Salih Necati), Fatihta (Hamdi), Karagümrükte (Ali Kemal), Bakırköyde (Merkez), Aksarayda (Etem Pertev), Fener Balatta (Hüsameddin), Beyazıdda (Asadoryan), Küçükpazarda (Neca ti), Samatyada (Çola), Alemdar Divanyolunda (Esad), Topkapıda (Nazım). Beyoğlu ciheti: Şişli Halâskârgazi caddesinde (Halk), Taksimde (Nizameddin), Beyoğlunda Tarlabaşmda (Nihad), Istiklâl caddesinda (Kanzuk), Dairede (Güneş), Galata Top çular caddesinde iSporidis), Kasımpaşada (Müeyyed), Hasköyde (Aseo), Sarıyerde (Nuri), Tarabya, Yenlköy, Emirgân, Rumelihisar, Bebek, Arnavudköy, Ortaköy, Beşiktaşta (Vidin). Kadıköyünde İskele caddesinde (Sotir yadis), Yeldeğirmeninde (Üçler), Üsküdarda (Ahmediye), Heybeliadada (Halk), Büjükadada (Halk). YOŞiVARA Emsalsiı Fraosız filmi ile kıyaı edilebilecek buyük bir film g memiştir. Bambaşka bir tarzda temsil edilen bu şaheser Harb ,, Hliminden sonra SESSUE HAYAKAVA PiERRE RiCHARD WiLLM gibi iki dehâkâr artist tarafından temsil edilmiştir. BU Hafta S U M E R sinemasında Bugün saat 11 de tenzilâth matine llaveten EKLER JURNAL son dünya havadisleri. SON GUNLRI TÜRK ASKERLERİNİN AKKA ÖNÜNDE DÜNYAYA DEHŞET SALAN MUHTEŞEM SAVAŞI VE SAKARYA sinemasında Bütün istanbul halkını koşturan ve dans ustadları SALAHADDiNi EYYUBîA Z G I N S E V D A L I L A R (GABI HORLAY) ALEMDARDAıj NİN «EHLi SALiB MUHAREBELERi» ve bu yılın en son eseıi: FRED ASTAİRE ve GiNGER ROGERS'in VALS DALGASI Neşe, şarkı ve dans filminin son günleridir. İlâveten: S. E. METAKSAS'ın İstanbulu teşrifleri, PARAMOUNT JURNAL ve (3 dakika) öğretici filim. m parlak zaferleri olup emsalsiz bir muvaffakiyet kazanan f iKi GUN KALDI ^^^^^^m Bugün saat 11 de tenzüâtlı matine Baş rollerde : B U G Ü N SARAY ınem asın BUFFALOBİL Tiirkçe sözlü Bugün saat 11 de matne vardır. DUnyanın en büyük filmi (Maceralar Kralı) GARY COOPER JEAN ARTHUR 20,000 at, 5000 kırmızı derili adam, 1OOOO figüran 3 Senelik Bir Fasıladan Sonra ilk Defa Olarak TUrk Artistlerinln TUrk Rejisör ve musiki üstadlarının Yaptığı Senenin Birlcik TUrk Filmi Bugün saat H matinesinden başhyarak Istanbulda İ P E K , GÛNEŞE DOĞRU Izmir de ELHAMRA sînemalarmda r Cumhuriyet Bayramı Şerefine Bugun matinelerden itibaren S i n e m a s ı n d a ızmırfle Vatan ve istiklâl aşkının en büyük TÜRK . . « TAYYARE IVAN MUJiKIN. LIL DAGOVER BETTY AMAN Bu bllyiik film, TUrk film stUdyosunda TUrkço olarak tertip edilmiştir Bugün saat 11 de tenzüâtlı matine destanı : Tolstoi'nin meşhur Film sanayiinin en muhteşem eseri s e nenin en muazzam tilmL eserinden. Baş rollerde HACI MUR AT «2ür Senelerdenberi dünya efkârı umumiyesini meşgul eden meşhur ingiliz pnlis hafiyesi ŞERLOK HOLMES şehrimize geliyor