17 Birinciteşrin 1937 CUMHURİYET Filistin Lübnan Erdün Suriye Hatay tktısadî hareketler • • »• Bursa ve Balıkesir mıntakasında bir gezinti Büyük Harbin binbir felâketi arasında dünyanın öğrendiği en büyük hakıkat, ak akçenin kara gün için olduğudur. Harb geçip de daha ilk izleri dağılmadan bütün milletler, tasarruf mevzuuna azami ehemmiyeti verdiler. Bu hızı, dünyanın 927 senesinden sonra uğradığı büyük ıkYazan: KANDEMİR tısadî ve malî buhran dahi gevşetemedi, hatta büsbütün sıkılaştırdı. Çünkü buh 12 ran senelerinde gemisini kurtaran kaptanların ancak kıyısında köşesinde, hayır bu artık tarihe karışan bir tabır oldu bankada parası olanların arasından çıktığını gösterdi. Modern tasarruf zihniyeti, eskisindcn çok daha farkh esaslara dayanıyor. Artık (işliyen demir ışıldar) fikri iyice yer etmiştir. Evde saklanan paranın kurutulmuş bir kaynak olduğunu herkes biliyor. Bu işte gösterilen hız pek az memleket lere nasib olmuştur. Bununla beraber bu gidışi de kâfi görmemiz lâzımdır. Bu ayın son günü, yani 31 birinciteşrin pazar, beynelmilel tasarruf günü dür. Her yıl dünyanın bütün medenî memleketlerinde bugün münasebetile, tasarruf terbiyesinin genis halk yığınları arasmda yapılmasına ve kökleşmesine çaCamii Ömerin haricî manzarası lışılır. Bu, tasarruf zihniyetinin nekadaT Asyanm gördüğüm büyük mabedleri mer intihab etmiş, sonra Abdülmelik bin şümul kesbettiğinin bariz bir misalidir. nedense hep kupkuru mahfazalara bü Mervan temeli atmış, çatıyı kurmuştur. Pek yeni bir başlangıcı olan tasarruf 838 sene evvel Ehlisalib akınlan burayı islerimizin oldukça kabarık bir rakamı rünmüşler.. Bu taş yığmlarının d'şında bir tutam kılıseye çe\ırmış.. Ondan 88 sene sonra vardır. 936 senesinin son gününde bankaSalâhaddini Eyyubî tekrar camiye tah lardaki tasarruf hesabı 68,958,000 lira yeşillik, bir katre su yok. Mekkedeki Kâbenin, Medinedeki vil etmiştir. idi. Bu yekun, bankalardaki mevduatla Haremi Şerifin, Beytüllâhimdeki kilise beraber 124,360,000 liraya balis olmakKemerlerin altmda başı dizlerindeki nin, Kudüsteki Kammamenin gibi, Ca koskoca kitaba düşmüş bir ihtiyar uyuk tadır. Bildiğimize göre bu aylarda küçük mii Ömerin de, Mescidi Aksanın da, hep luyor. tasarruf hesablan yekunu 80,000,000 li sinin dışlan ve her yanlan çırılçıplak... Ötede, upuzun serilmiş başka uyuklu raya cıkmıştır. Yüz milyona çılcacağı gün de uzak değildir. Hiç birinin ne yeşil yapraklarla örtü yanlar var. lii bir serin gölgeli yolu, ne sularında F. G. Işsizlik, diyorlar, îngilizler sokakışıklann oynaştığı bir havuzu, ne de içe ta uzanıp yatmağı menediyorlar da.. ferahlık verecek bir küçücük bahçeciği Siz de mabedde uyumağı menet var. senize... Onlardan birine yüz sürmek için aşka Hepsi olacak.. Hele bir kurtula gelen mü'min, uzun yollann sonunu bir lım.. kervansaray geçidini andıran gösterişsiz Şimdi; bir buçuk ay evveli düşünü kdpınm kaskatı eşiğinde bulur. Şimdi Buhara illerinden gelip Kudüs yorum. O gün kimin aklına gelirdi ki; te postu sermiş Şeyh Ragıbın delâletile bu kubbelerin altında mışıl mışıl uyuyanIhracat tacirleri, yeniden alâkadar Camii Omeri gezerken bu noktaya işaret ları menetmek için kurtuluşu bekliyen aedince, göze görünmesin diye mi bilmem dam, büyük Müfti de, altı hafta sonra makamlara müracaat ederek ecnebı va avlununfeir kuytu köşesine kuralmus; fi ayni kubbelerin altına yatağınıverecek ve pur kumpanyalanmn navlunlarınm yük orada tıpkı ötekiler gibi kurtuluş gününü sekliğinden şikâyet etmislerdir. Iktısad danlığı gösterdiler: Vekâletinin şehrimizdeki teşkilâtı, bu hut Müfti hazretleri bu noksanı telâfi bekliyecektir. Büyük avluda, Camii Ömere bakan susta yaptığı tetkiklerden sonra, navlun ediyorlar. Ancak bugünkü vaziyette mabedi süslemekten evvel kurtarmağa uğ duvarın demir parmakhklı pencerelerin ların hakikaten yüzde 15 nisbetinde raşmakla meşgulüz. den birinin önünde duran Şeyh Ragıb: yükseltildiğini tesbit etmiştir. Yeni şilepler alınmcıya kadar, bu ih Şerif Hüseynin mezarı... diyor. Camii Ömerin geniş avlusunda güne§rac mevsiminde mallann haric limanlaa len ve bizden başka kimse yok. Ve o sırada yanımıza yaklaşan yirmi naklini temin edecek vasıtalarm tedarikiŞimdi kımse yok.. Fakat unutmayınız yaşlanndaki bir genci takdim ediyor: ne cahsılmaktadır. Maamafih şimdiye ki, burada, evet şuracıkta, tam otuz iki Oğlum... kadar bazı vapurlar kiralanmış, muhtelif asır; azgın hırsların din adına gırtlak limanlara seferler tertib edilmiştir. Fakat Gence soruyorum: girtlağa gelişlerine şahid olmuştur. bu nevi postalar, ihracatçıların işine gel Siz de şeyh mi olacaksmız? Davuddan başlıyarak, Mısır, Asur, memektedir. Bazı büyük firmalar simdi Dalgın dalgın yüzüme bakıyor: Roma, İran, Halife ve Selçuk orduları son bir çare olarak müşterek vapur kirahep burada birbirlerine g.'rmişlerdir. Ma barıf türki. lama şeklini tecrübe etmektedirler. Allahın İbrahime vadettiği ülkenin Nasıl, Türk olan, türkçeyi b°nim kalbi burada çarpıyor. gibi konuşan bir babanın evlâdı türkçe Muhammed, Mekkeden evvel buraya bilmez olur mu? Değerli bir hayırsever cîönmüş ve burayı kıble bilmişti. Verem Dispanseri Baştabibliğinden: Büyük oğlum biraz bilir, diyor, faBurada, evet şuracıkta, kapıları ve di kat bu öçrenemedi.. Çünkü doğduğu gün Fakirlik ve verem gibi iki mühım isreklerı on bm okka gümüş ve bin okka Türk orduları buradan şitmişlerdi.. tırab içinde kıvranan zavallıların çe altınla kaplı mabedlerin önünde bir günkecekleri sıkıntı ve çarpışmak mecburiDemek ki, yirmi sene sonra bir daha de yirmi bin öküzle yüz yirmi bin koyun yolum düşer de Kenan illerine varırsam, yetinde kalacakları zaruretleri karşılamak üzere (130) ar kilo fasulya, bulgur, kurban edilmişti. orada raslıyacağım Türklerle konuşmak nohud, (120) şer kilo mercimek, bakla, Burada şimdi kimse yok.. Ezan sesle için... pirinç, (100) er kilo toz şeker ve balık rine bile gelen yok. Hayır, bana bu silleyi vuran Kudüsü yağı göndermek hayırseverliğinde bu « Kudüsü yaşatan bu kubbelerdi, sevmiyorum. lunan profesör avukat İbrahim Âli Erdiyorlar. Kenan ıline çöken kâbus kubbeKANDEMIR berke zavallı, yoksul veremliler namma lerin altına kadar girdi. Kaç senedir a teşekkürü bir vazife bilen Yerebatan jansların dört bir yana yaydıkları Filistin Verem Dispanseri Baştabibi, her insana Akşehire yerleştirilen nasib olması temenni edilecek gıptalarhaberlerini okuyanlar artık buraya sade la takdire değer bu pek yüksek insan göçmenler uzaktan bakıyorlar. Bizım yollarda ka lık zevki ve vicdan huzurundan uzak lan gözlerimiz gündengüne kararıyor.» Akşehir (Hususî muhabirimizden) kalmamaları için diğer varlıklı yurd Camii Ömerin bastanbaşd çini kaplı Aksehirde iskân edilen göcmenlerin daşlarımızın da bu mühim yardım esedış duvarlarının bir kovuğunda bir çift miktarı 400 evdir. Bunlar Tuzlukçu. rine katılmalarma intizarda bulundu kumru derdleşiyor. Hoskadem, Ortadibi. Dursunlu, Yılan öunu hatırlatmağı da bir insanlık borcu yusuf, Kanlıca köylerinde yerleştiril bilir. Içeride somaki sütunların yüklendiği kubbenin dıbinde insan, onu kurduranı mislerdir. Yerleştirildikleri yerde arazi her türlü verim kabiliyetine sahibdir. düsünmekten kendini alam'yor Bu göcmenlerin kanunen hisselerine Iki muazzam impara'.oıluğa diz çök düsen tonrak tamamen avrılmış ve türen Ömer, buraya çöllin ta göbeğinden namlarma tahsis ve temlik olunmu^tur. bir yırtık hırka ile gelmişti. Tevzi edilen arazinin umumu kırk dört Şimdi çiğnediğimiz kıpkırnpzı halılar bin dekardır. Herkesin tapu senedi şimda onun ayak izleri yok. Fakat bütün bu di elinde bulunuyor. boşlukta onun nefesi titrıyor. Sonra ağır Bu göçmenlere şimdiye kadar vesaiti ağır baska sesler geliyor: naklive olarak 40 araba dağıtılmıştır. Türkler olmasayd. bu mabed ol Vekâletçe satın almmıs olan çift hay mazdı, diyorlar. vanatının da bugün, yarm gelmesi bekTürkler olmasaydı... Fakat bu sesi, leniyor. bazan bir hıçkınğı, bazan bir feryadı, Göçmenler müstahsil vaziyette bulubazan dmmiyen bir hicrsnı andıran bu nuyor. Bu sene ektiklerini biçerek harmanlarını kaldırdılar. Bu harmanların. sesi, ben, nerede duymadım ki... eski harmanlara nazaran daha bereketli İşte Mescidi Aksayı gezerken de, ona en güzel heybeti, en sıcak ruhu veren sü olduğu ve göçmenleri memnun bıraktıtunları, kemerleri, rengârenk camlarla ğı sövleniyor. Göcmenlerin mesken inşaatı kalmışişlenmis pencereleri göstererek; tır. Bunların da plânları ve keşifleri ve Bunları da Türkler yaptılar.. Mitahsisatı hazırdır. Ancak inşaat mevsimar Kemal buraya vaktinde yetişme mi gecmiş olduğundan önümüzdeki ilkseydi bu tavanlar belki çökecekti.. Türk baharda derhal bu iş de başanlacaktır. îer olmasaydı... demivorlar mı? Göçmenlerden bir kısmile görüştüm Geçenlerde Kardinal Verdier Pariste Uzerlerıne tahta döşenmiş yerlerde Vaziyetlerinden çok memnun olduklayeni yapılan St. Jean de Bosco kiliseki mozaıklar ayaklarımızın altmda, te rını ve bu göç dolayısile hiçbir şikâyet sinin resmi küşadına rivaset etmiştir. pedektlere bakıyoruz. leri olmadığını, kat'iyyen pişmanlık Yukarıdaki resimde bu kilisenin umumî bir manzarasını görüyorsunuz. Bu mescidin yerini de Halife O duymadıklarını söylüyorlar NOTLARI Asyanın kuru mabedleri Bütün bu taş yığmlarının dışında bir tutam yeşillik yok, her yanları çırılçıplak... Beynelmilel tasarruf gunu Merinos teşkilâtında.. Köylüler için çok faydalı ve pratik olan bu müessesede nasıl çahşılıyor? 2 1*1 Şimdi işin fennî kısnrna sıra gelmişti. Çadırın ön tarafında rüzgârdan mahfuz bij yerde tabiî büyüklükte bir basküle benziyen tahta bir âlet var Bu âletin ön tarafında oyuk bir yer var. buraya ko yunun başı geçirilıyor. Koyun bir koşum hayvanının boyunduruga sokulduğu gibi buraya tesbit ediliyor Bunun asıl adı sehpa olduğu halde, köylüler boyundu ruk diyorlar. Bu boyunduruğun sağ tarafmda büyükçe portatıf bir masa var. üzerinde hemen, hemen yer yok. Bir köşesinde mikroskop, lam, lame) kutu lan, oda termometresi, 100 derecelik bir termometre daha, içerisi pamukla dolu ıki cam kap, vazelin şişesi, ispirto lâm bası, 25 S, uzunluğunda bir cam baget (çubuk) sperma almak için kullanılan âlet ki buna Vajen artifisyel ve yahud kısaca Vajen diyorlar. Camdan mamul 25 30 santım uzunlukta dereceli bir ş:rınga. Katetrili şırınga adını alan bu alet en mühim alettir, çünkü tohum bununla verılıyor. Diğer miıhim bir alet de leylek gagası gibi açılıp kapanan galvanıze bir alet ki bununla tohumlanacak koyunun ferci açılıyor. Bundan başka vajene takılan armuda benzeyen cam bir kap ki buna da sperm k*bı diyorlar. Bir de çocuklara lavman yapmak için kullanılan armud şeklinde lâstik şırınga var, buna da kısaca puvar diyorlar. Şimdi artık koçtan sperma (erkek tohum) almaya sıra gelmişti. Yukanda isnâ geçen vajen (sun'î dîş tenasül cihazı) nın hazırlanmasına başlanıldı, vajen u zunluğu 25 30 santım kadar olan ve kutru da 5 santim olan Ebonit bir boru. Bu borunun tam ortasında karşılıklı iki musluk var. Borunun içine bu borudan daha uzun kesilmiş bisiklet iç lâstiği ko nuyor. Bu lâstik kıvrılarak ebonitin uçlarına geçiriliyor. Bu suretle bisiklet lâs t'ğile ebonit boru arasında bir cidar hasıl oluyor. Musluklarm birisi açılarak puar denilen lâstik şırınga ile bu cidarlar arasma sıcak su sevkedıliyor. Sıcak su vücud hararetinde, mikUrı kâfi su kon duktan sonra cihazın içi güzelce saf alkolle temizleniyor. Sonra vazelin sürülüyor. Lâstiğin bir ucuna da sperma kabı denilen yukarıda ismi geçen cam tüp geçiriliyor. En son olmak uzere su sevk edılen yere biraz da hava veriliyor. Böylece lâstiğin içi naturel vajene benzeye cek sekilde sıkı ve alestikî oluyor. Artık sperma almak için cihaz hazırlanmıştır. Merinos koçlarından biri çıkarılıyor. Bir de koyun çıkarılıyor. Kcç koyunun üzerine atlarken bu cihaz koçun karın altına tutuluyor. Koçun tenasül aleti koyun zannederek tohumu bu sun'î vajene boşal tıyor. Bu ameliye o kadar rabuk oluyor ki koçun atlamasile sperme vermesi ancak birkaç saniye devam ediyor. Sperma alındıktan sonra sperma kabı çıkarıldı. Bay Sadık vajeni temizlenmek üzere kendisine yardım eden sıhhiye memuruna verdi. Elinde muhafaza ettiği sepcT.a kabmı gösterdi. îçinde 1 2 santimetre mikâbı kadar sarımtırak boza kıvamında bir mayi vardı. Bu mayiden bir damla alarak bir camın üzerine koydu. Üzerine gayet ince bir cam koydu. Mikroskopu ayarladı, camı mikroskopun altına koydu. « Geliniz, bizim koçların tohumunu görünüz» dedi. Baktığım zaman haylet ettim. Gözle güç görülen kücük damlanm içinde bir âlem varmış. Bu küçük damla, içinde yüz binletce canlı ve hareketli mahluklar ihtiva ediyordu. Onlann hareketleri görülmeye lâyık bir şey.. Bu canlı mahluklardan koç spermasının bir santimetre mikâbmda 2 3 milyar varmış. Bu kadar faal vasıflı olan sperma tozoitlerin ölüşü de gayet kolaymış. Vücud hareketinden fazla sıcak, fazla so ğuk, güneş, kimyevî maddelerin kısmı azamı, hariçten içine düşen toz ve mikroplar hep zararlı imişler, sperma konacak kabın madenî olması da doğru değilmiş. Ve bunun için koyuna sperma vermeye mahsus şırınga tamamile camdan yapıl mıştı. Spermanın muayenesi bittikten sonra iki tane büyük ampul getirerek uçlannı kırdı. Muhtevıyatını da başka bir sperma kabı içine boşalttı. Uzun uçlu şırın gayı bununla birkaç defa yıkadıktan sonra şırınga içine bu mayiden bir miktar alarak koçtan alınan spermayı biraz sulandırmak suretile çoğalttı. Bo yunduruğa tespit edilmiş olan koyunun fercini leylek gagasına benziyen İspekülüm adı verilen aletle açtı. Rahme giden deliği buldu. Bunu bana da gösterdi Sağlık memuru da şırıngaya tohum al mış, Bay Sadığa vermişti. Bu rahme giden deliğe şırınganın ucunu sokarak bir miktar tohum zerketti. Bu anlatması bu kadar uzun sürdü. Fakat işe veterineri, çobanı o kadar adapte olmuştu ki bu 150 koyuna bir buçuk saat içinde tohum ve rildi. Bu işler yapılırken aletlerin temizliğine o kadar dikkat ediliyor ki insan hayret ediyor. Koçlardan bir defada alınan sperma sulandırılmak suretile 30 40 koyuna veriliyor. Spermanın sulandırılması için kullanılan mahluller glikoz (meyva şekeri) ve fosfat mürekkebatıymış. Bunlar Bursada Sun'î Tohumlama laboratuarında hazırlanıyormuş. Sun'î tohumlama yalnız koyunlara değil, inek ve atlara da tatbik ediliyor. Yalnız kullanılan aletlerin cesametleri de hayvanlarla beraber değişiyor. Köylüleri bu işin çok faydalı ve pratik oluşu noktasından çok memnun gördüm. Yalnız istasyon azlığı yüzünden bazı köyler uzak kalıyor. Bu uzaklığa rağ men 1 0 1 5 kılometroluk mesafeden koyun getiren köylüler az değildir. Eskiye bağlıhk göstermek istiyen bazı köylüler de hile yapmağa çalışıyorlar. Bu hilele rin önüne geçmek için her köye teşkilât tarafmdan bir koç çobanı, bir de koyunu getirip götürmek için çoban ve gardiyan konulmuş. Teşkilâtı en çok uğraştıran meselenin bu olduğunu gördüm. îstasyon adedini biraz daha çoğaltarak mesafele rin kısaltılması köylüye büyük yardım olacaktır. Bu işin iktısadî oluşu, pratik oIuşu Türkiye hayvancılığı için büyük bir kazancdır. Memleket hayvancılığının veçhesi saf Arab atı gayesi müstîsna memlekete kültür ırkı sokmak olmamalıdır. Daima kültür ırklarile bazı vasıflar ıslah edilerek randımanlı ve ıslah edilmiş yerli ırk olmalıdır. Bugün yapılan merinos işi de bundan başka birşey değildir. Bir kültür ırkı olan yapağı ve et merinosile kıvırcığın yapağı ve et evsafı düzel tilmektedir. Yanm sun'î tohumlama su retile Orta Anadolunun Karamanları Karagüle çevrilecektir. Anadolunun yerli atlan Arab atı ile ideal bir at nümunesi olacaktır. Had meselesi izde hududu çok geniş olan kelimelerden biri de «had» dir. Lugat bakımından bu kelime en çok sınır mefhumuna temas eder. Fakat biz o manada kelimenin müfredini değil, cem'ini kullanırız. Sonra had, derece ve mertebe demektir. Şairliğin en yüksek haddine ulaşan filân deriz. Daha sonra bir insanın hakikî değerini ifade ederken had kelimesini dile alırız ve meselâ: Haddim değil amma söylemek isterim, gibi cümleler yaparız. Birinin pek fazla böbürlendiğini göriince haddini bil deyisimiz de o cümledendir. Had, fıkıh ıstılahlarında terhib için verilen cezayı ifade ederdi. Zina haddi, yalan yere yemin haddi, şarab haddi gibi. Bunların çoğu suçluya atılacak sopalarm sayısile tesbit olunmuştu. Riyazi yede bir tenasübü veya muadeleyi teşkil eden kısımlardan beherine had denildiğî gibi mantıkta da kaziyyeler ekber ve asgar hadlere istinad ettirilir. Bu kelimeden haddi zatmda dive bir de terkib çıkar mışız: Zaten, tab'an, fıtraten mukabili olarak!.. *** I Ihrac mallarımız Navlun fiatlarmın yüzde 15 arttığı anlaşıldı Vapurda dinlediğim bir münakaşa bana bu iki harfli kelimede yaşıyan çeşid çeşid mefhumları hatırlattı. Münakaşayt yapanlardan biri Sokrat'ın meşhur vecizesini dile alarak arkadaşına heyecanla anlatıyordu: Yunan filozofu: «Kendini bil!..» demiş. Bu, haddini bil demektir. Çünkü beşeriyeti çığrmdan çıkaran hep had bilmemezliktir. Çizmeden yukarı çıkmakla bilgi ve san'at muvazenesi bozulur. Bu muvazene bozulunca içtimaî nizamm altı üstüne gelir ve ilimle cehlin yeri değişir! Obürü bu hükmü kabul etmiyerek cevab veriyordu: Sokrat'ın Delphes mabedinden çalıp da benimsediği bu vecizenin hadle, sınırla münasebeti yoktur. En evvel kendini gör, öğren ve hakikatini bil demektir. Öyle ya. Kendini bilmiyen başkasını hiç bilemez. Nitekim tasavvufta da «nefIkinci bir yazımda at, inek, koyun ü sini öğrenen Tanrıyı öğrenir» düsturu zerinde devlet yeriştirmesi yapan Kara vardır. Had meselesi başka. cabey harasından bahsedeceğim. • * * Merinos teşkilâtının çalışma safhalarını Münakaşa uzuyordu. Hatırıma şu fıkbana göstermek için kıymetli yardımla ra geldi: îki yetişkin oğul sahibi bir baba rını esirgemiyen Bandırma Merinos şefi Fahri Sayruna ve Bursa Merinos müfet evinde ve çocuklarile birlikte oturup detişi Veli Özkıra teşekkür etmeği borc bi reden, tepeden konuşurlarken susar, küçük oğlundan bir su ister. Çocuk meğer lirim. Köyün ve köylünün içine giren bu tcş şaheser sayılacak küstahlardanmış. Babasmın dileğine karşı omuz silker ve homurkilâtın daha iyi muvaffak olması için büdanır: tün idare âmirlerî azamî yardımı gösteri Ayağın yok değil a. Kalk, iç!.. yorlar. İlbaylar, ilçebaylar. kamunbay Zavallı baba, mustarib bir hayret içinlar teşkilâta yardımlarını esirgemiyorlar. Bunu gördükten sonra Cumhuriyet me de ne cevab vereceğini düşünürken öbür murlarının böyle ahenkli çalışmalarına oğlu uzandığı yerden başmı kaldınr: adeta imrendim. Yurdun köşe bucağmda Babacığım, der, kardeşimin ne kapanıp kalanlar sevdiğimiz, öğündü terbiyesiz olduğunu bilmiyor musun?.. ğümüz Büyük Atatürkün ölçüsüz büyük Hiç ondan hizmet beklenir mi?.. Üzüllüğünü yurdu gezerek anlıyabilirler. me de kalk, suyunu kendin iç. Zahmet Yurd içinde dolaşmalarım bana daima olmazsa bir bardak da bana ver. yurdu kurtarana karşı, yurduma karşı İşte had kelimesinin hududu derece bölünmez ve hududsuz bir sevgi verdi, derece bu fıkra içinde münderiç ve münveriyor. Vatanda gurbet düşüncesini demicdir. Sokrat'ın vecizesi de, tasavvuf yurdu severek kaldırabilece^imizi düşü ehlinin o gerçekten beliğ olan düsturu da nüvorum. bu fıkranın kuvvetli ifadesi yanında ba*** sit birer cümleden ibaret kalır. Haddini bilmiyen her adam bence bu *] İlk yazı dünkü nüsharmzda cıkmıştır. fıkradaki çocuklara benzer ve ancak istikrah uyandırır. Tavasta bir cinayet M. TURHAN TAN Pariste yeni bir kilise İzmir (Hususî) Tavasta bir cinayet olmuştur. Diriş köyünden Süleyman oğlu Mustafa, birdenbire kaybolmuş ve genc karısı Ayşe. bundan zabıtayı haberdar etmiştir. Taharriyat neticesiz kalmıştır. Fakat birkaç gün evvel, Eski Kale yolundan ilerliyen orman bekçisi. orman içinde kanlı bir çuval görerek yaklaşmış ve zavallı Mustafanın parçalanmış cesedini çuval içinde görerek zabıtaya malumat vermiştir. Tahkikat neticesinde, Mustafanın. kansile âsıkı Ali tarafından öldürüldüğü anlasılmıştır. Meğer Ayşe, Ali namında biri ile sevişiyormus. Kocası bir iş için evinden ayrılınca Aliyi içeriye almış. fakat Mustafa. uruttuŞu bıça^nı almak üzere geriye dönmüştür. Âşık ve maşuka, bu belkenmiyen vaziyet karşısında elbirliği yaparak zavallı adamm üstüne atılmış. onu öldürmüş ve cesedini parcalayıp çuvalladıktan sonra ormana götürüp gömmüşlerdir. Her ikisi de yakalan mıştır. Bursa orman mektebi için yeni bina yapılacak Bursa (Hususî) Yeni orman kamınu üzerine şehrimizdeki Orman mektebinin talebe ve muallim kadroları ge nisletilmiştir. Orman mektebi. Çekir gedeki yeni binası yapılıncıya kadar eski binasında kalacaktır. Yalnız bu sene mektebe fazla talebe alındığmdan ci vardaki bazı binalar kiralanmış. buraları vatakhane yapılmıstır. Yeni Orman mektebinin inşasma önümüzdeki haziranda başlanacaktır. Mektebin plânları hazırlanmaktadır. tki günde yakalanan kaçakçılar Son iki gün zarfmda şehrin muhtelif semtlerinde 13 esrar ve eroin kaçak çısı yakalanmış ve Adliyeye teslim edilmiştir. Orman Umum müdürünün Anadoludaki tetkikleri İzmir (Hususî) Orman Umum müdürü Halîl Ergun, orman kanununun tatbikatını tetkık için Adana. Konya, Mersin, Antalya, Burdur, Isparta ci hetlerine geçmiştir. Yakmda Denizli, Aydın üzerinden şehrimize de gelecektir. Umum müdür buralarda mahallî odun, kömür, kereste ihtiyaclarım tetkik edecektir. 29 teşrinievvelde fevkalâde bir nüsha çıkartacak olan «Ulus» arkadaşımız, iyi teknik ve güzel yazılarla gazetecilikte ileri bir hamle yapmıys hazırlanmıştır. Yeni «Ulus» ta her gün beklediğiniz zengin mündericatı bulacaksımz. Yeni «Ulus» u bekleyiniç. Ulus