11 Ekim 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

11 Ekim 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 Rirlnelkânun 19ÜT Filistin Lübnan Erdün Suriy Hatay NOTLARI TelAviv ve Yafa Yeni Yahudi çehri eski Arab şehirlerini günden güne söndürmektedir Y«ı»n: KANDEMlR 7 Bütün dünyada manevra faaliyeti! [BQ.şmakaleden askerî mtnevralardan ptk çogunun hikmeti. Sulh, şimdilik ancak bu tempoya ayak uydurarak ayakta duruyor ve selâmette bulunuyor, Bugün harbe hazır oan milletler sulhu muhafaza edebiliyorar, ve lulhun ancak böyle muhafüia ounabileceği artık hergün daha ziyade anU;ılan bir hakikat olmuıtur. İnıanltk, emrivakiler önünde boyun eğmekten usanmağa ve tıksinmeğe başlamıştır. Şimalî Amerika Birleşik Devletleri îttihadı gibi kendi kabuğu haricindeki işere pek kuUk asmamak jiarında olan bir memleketin reisi bile, tükenmiş bir sabrın everan etmi| galeyanile: Yeter artık insanhğa. yakiîmıyan bu barbarhk! Diye bağırmaktan kendini alamadı, Eger Amerika kendi kuvvetlerini insanlığın, hakkın ve adaletin k«feıine koyacak olursa silâhlanmalarında ve manevralarında hep »ulh gaye*ini istihdaf eden milletlerin bu ideali hakikat yapak bjr kuvvet derecesini bulacaklannda şüphe yoktur. O zaman şimdiki silâhlanmalann en yüksek ve en ileri gayesine ümiş olacaktır. Hulâsa olunur$a şimdiki askerî rpanevralara, bilhassa bunlarm muhtemel aarnızları defetmek için yapılanlanna harbin değil, »ulhun manevralan dernek daha muvafık ve bilhassa onlan bu gayeye götürmek pek mühimdir. Milletlerin silâhları şimdiki zihniyete göre tabiî lkönee kendi hudud ve hukuklannı müdafaa ile mükçlleftir, Ancak bundan daha ileri bir gaye vardır; O da bütün millî kuvvetleri milUtlerarasj sulhunun emrine yalnız hazır tutmak değil, hatta hâdim ve hâkim Mmak. îşte milletler bu zihniyete terakki edebildikleri saman aıkerî hazırlıklann ve onlann manevraannm en yük»ek gayeu temin edilmit olaeak ve hakikî Akvam Cemiyeti de işte o zaman kurulmuş bulunacaktır. Biz ergeç bu gayeve irişileceğinden asla umudsuz de|iliz. Boyle bir teşekkül teşebbüsü ona taraftar olacaklann ilk safmda Türkiyeyi bulacaktır. NİCÎN BOSANIYORLAR? Büyük annenin kederi Kırıp döküp nikâhı kıydık, bir de torunumu alan herifin Hseden kovulmuş bir aerseri olduğunu anlamıyalım mı? Anketi yapan; Salâhaddin Giingör 5 O kadar sarsıla sarsıla ağlıyordu ki, bu şişman vücudile, u | r a d ı | ı teessür yüzünden bir yerine inme inecek diye, gerçekten korkulurdu, Eski türeye göre; temiz pak giyinmişti. Başında »iyah bir örtü, sırtmda koyu renkli bir ipek manto vardı. EHnde torba biçimi bir çanta tutuyordu, Tombul yanakUrda yapi|tırılmış birer buneuk gibi duran bu ıslak çini mavi gözlere en taş yürekli adam bile içi sızlamadan baka mazdı, Y a n altmışı geçkin olmalıydı. Sık >ık ellerini havaya kaldırarak: T a n n y a havale etmem! Yok, yok., Tannmdan kötülük gelmez. Bcn onu şeytana havale ettim, diye »öyleniyordu. Biraz haline acıdığım, biraz da kim den bahsettiğıni merak ettiğim için yanına »okuldum. Beni hiç üzmeden, hıçkırıga benziyen geyirtiler arasında anlatmaga başladı: Sakın sorma evlâdım.. Sorup da derdimizi tazeleme... Öyle bir çıkmaza girdik ki, Allah, hiçbir kulunun, baıma verme»in! Elile, kapınm önünde duran bir genci şaret ederek »ozüne devam etti; • Başımıza gelen felâketlerin sebebi de, nah işte.. Şu lîciverd elbiseli çocuk.. Torunumun nikîhlm.. Allem etti, kal em etti, yavrueugumu nikâhı altma al dı. Şimdi ayağının bağını çözebilirsen çöz... O, bunlan anlatırken, ben de lâciverd elbiaeli çocuğu, uzaktan alıcı gözile tetkike çalışıyordum. Nihayet kanaatimi söyledim: Meğerse, biz farkında olmadan kendi kızımıza kıymışız, Nikâh kıyılmasına kıyıldı velâkin bizim damadı aradmsa bul!,. Evlenme daire «inden cıktı. Gidiş o gidis! Bir daha evin semtine bile uğramadı. Ü ç gün sonra; buldurduk. N e iştir bu senin yaptığm? diye sorduk. Aldığımız cevab şu oldu: Ben »izin kızınızı bir türlü sevemedim. N e yapayım, zorla güzellik olmaz!.. Şimdi al lâfı, otur aşağıya.. Bir de, kenardan kö?eden tahkikat yapanz ki, çapkın, lisenin ücüncü smıfında iken mektebden koğulmuş bir serseri değil miymiş?., Hani, nerede kaldı o evler, barklar, yüz elli lira maaşlar? Eyvahlar olsun! Yüreğimize inecek!.. Sözün kısası, başladık dizlerimizi dö^meğe... Bari nikâhı kıydırmasaydık! Amma, bir yandan gene de şükreder, dururuz, îyi ki; basgöz olmadan iş, patlak verdi diye!,, Bugünler içinde yav rucuğum, üzüntüden hayalifenere don du, Ben şimdi herkesin yüzüne nasıl bakacağım? der de bir daha demez. tki gözü, iki çeşme., Ağlar, durur. Nihayet karar verdik boş,attırmağa!.. O da razı oldu. Benden zarar, ziyan istemezseniz, aynhnz.. dedi. Gelgelelim, bu sefer de bizimkinin annesi, «olmaz!» diye ayak diredi: Bunca masraf ettik, yabanın çapkmı için... Z a r a r da iıterim, ziyan da.. dediği zaman, ortalık irum inim inliyor. Şimdi, gel, işin içinden çık. Ben, u yuşmak taraflıaıyım, Peygamber Efen dimiz bile; «Eüliha seyidi hekim)?.. buyurmuş.. (Essulhu seyyidül'ahkâm) Amma, kızıma meram anlatamıyorum bir türlü... Lânet olsun, onun vereceği paraya!.. Yavrucuğum da benim gibi düşünüyor: «Nıkâhım helâl, canım azad... Aman, beni bu çapkından kurtann. P a r a iste mem, pul istemem.» diyor. Ille kızım!.. Bildiğinden şaşmıyan kızım...» Cevablarım • m | Malatyadan N. S. imzasile gelen mektuba: Ecel beîiği bir tabirdir. Bayramlarda çoeukların binip sallandıkları salıncaklara da alem olmuştur. înce ve muvazenesi çabuk bozulabilir kayıkların, gemilerin fırtınada sallanmaları da (ecel beşiğine döndü) eümleaile ifade olunagelmektedir. Ecel, lugatte herhangi birşeyin sonu, gayeti, encamı demçktir. Fakat ecel denince ömrün sonu anlaşılır, Ve bu bakımdan ölüm mefhumunu taşır. «Ecel geldi cihane • bas ağrısı bahane» deriz. Veysinin: Bir pahapa saiıhr desti ecelden ahar Zernişan efseri şâhanti kulâhi fukara beyti ve Süleyman Nazifin: Hep cenge gelir eenge bugün mürde vü zinit Git soyle ecel beklemesinler beni evde sözü meşhurdur. Ecelsiz kul olmaz, eccle çare olmaz gibi mesellerimiz çoktur. Ecele susamak, ecel şerbeti içmek gibi sözlerimiz de çoktur. îslâm dinince ecel ne tagayyür, ne teahhur kabul eder. Fa« kat bir kısım mütefekkirler eceli kaza, eceli müsemma diye iki çeşid ecel kabul ediyorlar ve meselâ öldürülen bir adamın ecelini maktu ve rahat döşeğinde ölenlerinkini mev'ud olarak ayırd ediyorlar. Bizim dilimizde şedde ile bir ecell daha kullanılagelmektedir, Bu kelimenin türkçede karşılığı «çok ulu, çok yüksek» tjr. 2 Bursadan Haydar Tansever im • zasile gelen mektuba; İbni Arabî, Şeyh Ekber diye de ani" lan meşhur Muhiddini Arabinin lâkabıdır. Sofiyyunun en büyüklerindendir. Sağlığmda müteassıblar tarafından tek* fir olunduğu gibi ö'ldükten sonra mezarı da mezbeleye çevrilmişti. Altı yüz kadar eseri vardır, Fusus en meşhurudur. İbni Alkemî Bağdaddaki Abbasoğulları saltanatının yıkılmasında büyük rol oynıyan adamdır. Helâguyu Bağdada o çagırmıştı. Fakat ihanetinin mükâfatmi göremedi, fütur ve ıstırab içinde öldü. ibni Haldun meşhur tarihçidir. Tu • nusta doğdu, Kahirede öldü. Tarihin de bir felsefesi olduğunu ilkönce düşünen ve bu feUefeyi yürüten odur, Kitabül'iber adlı ve yedi cildlik eserinin mukaddeme« si her dile çevrilmiş ve gerçekten fclseft muhakemeleri ihtiva eden bu mukaddeme bizim dilimize de Pirizade Sahib Efendi ile Cevdet Paşa tarafından tercüme edilmiştir. TelAvlvden bir manzara • Yahudiler evlerinde yemek pişir • de plâjına tutkujı çölün üetireceğile Ka run kesilebilir. tnczler mi? Amma, gülecek ve; Filistinde ortalı Yoooo... ğın sütliman kesilmeıi bir hayaldir, diye Yazın haydi neyse., Fakat kışm ceksiniz. da böyle çırılçıplak mı gezerler). Doğru. Elbette... Setriavret kâti.. Yahudi belki bunu bildiği içindir ki, öyleyse haydi hayırlısı.. Bir öğle vakti Telavvve varır var Telavivi bir eglence veya seyahat şehri maz, ittifakla soyunup dökünerek kaldı yapmağı akhna bile getirmemiş. rımlara düşmüş ve kıthkUn henüz kurtulKıyıdan dönçrken opera binasınm ö muşlar gibi kimi bir sucuk parçasına, ki nünde durduk.. mi bir yağlı ekmek dilimine, kimi bir ü Bundan başka dört tiyatro ve sekiz züm salkımına sarılmış bnbre ha atıştı • sinema var dedilcr. ran insanları görünce, oranm eski âşinası Bana ne; olan dostumla işte böyle konuşhım. Kaç matbaa var? Telaviv Belediye reisinin sözü doğ 25 i son sistem makinelerle mücehruymuş: Dünyanın neresinde olursa ol hez olmak üzere 87 matbaa. Ver.gündesun bu şehir gibi 150 bin nüfuslu belde lik, haftahk, aylık olmak üzere "burada lerden hiçbirinde bu kadar k&labalık. bu 47 gazete ve rrjecmua çıkıyor. Geçen sekadar hareket görülemeA Mütehassısla ne Telaviv matbaalarında 600 kitab barm yaptıklan bir istatistığe göre Telaviv, sılmıştır. benzeri şehirlerin en fazk hareketli gö Hesab tutmaz... rüneninden de 12 defa daha vızır vızır Doğru, fakat matbaalar en ziyade i^liyenidir. portakal ve limon kâğıdları tab'ile meş Evine geceyarısından sonra gidip sa guldürler. Biraz da Suriye. Irak ve Kıbbah karanlığı gene dışar: fırbyan Yahu rıstan iş alırlar. di muhakkak ki gününün dörtte üçünü Adım başında bir bankaya rasgeliyorsokakta geçiriyor: Alışveriş sokakta, ye duk. Meğer 70 banka veya şubesi var mek içmek sokakta, yaz.p okumak so mış. kakta... Lâfın kısası; a»k bile sokakta. E buna birçey denmez. Adı üstünde: Evet aşk bile... Yahudi şehri. Hele... Amma neme gerek, bu bahsi Sonra buradaki doktor, mühendis, a açmasak daha iyi ederiz gibi geliyor ba vukat, ressam ve heykeltraş bolluğunu na.. snlattılar. Gelin de, şöyle Yahudilerin (dünya Amma Yahudiler bundan mem haritasmda bir yeni mamure yarattık) nun değillerdir, dediler, onlar şehir değil diye öğündükleri ve birçoklarının (bura köy ve köylü istiyorlar. Toprağa sarılmısı büyük Yahudi yurdunun bir minya y&nı yarım Yahudi sayıyorlar. türüdür) diye tarif ettikleri Telaviv so Gece, sokaklar gene mahşer gibi, ortalık se» ve ışık içinde. kaklannda dolaşalım. Bir de Telavivin bittiği yerde başlıyan Duvarlan kaplamış iUnlara, mağaza ların camlanndaki yazılara, koşebaşların eski ve meşhur Yafayı görelim dedik. Bu niyetitnizi anlıyan otelin direktörü: da harıl harıl kapışılan gazeteleje, sağa, Durun size bir fener bulayıra... sola, öne, arkaya her yana bakıyorum. Nefile; bu caddelerde. bu şehırde, bu Bir de baston.. diye gülümsedi. Beyoğlu caddesinden. yan sokaklar halkın ortasında ben okur yazar bir adam dan birine sapınız, işte Telavivden Ya değüim. Koskoca harflerle yazılmış satırlann faya böyle giriliyor. Saat henüz dokuza gelmemişti, fakat tekini sökebilmek şöyle dursun, meğer ne yandan okunmağa başlanacağımn bile Yafa çoktan uyumuştu. Biraz canlıca görünen meydandaki farkmda değilmışım. Ve burada sade yazJar değil, fakat kahvelerden birinde bir parça oturmak, herşey, dünyanın hiçbir yerinde eşine ras Yafalıya yakından bakmak istedim. Müşteriler yorgun, bitab, sandalyelere gçlinmiyecek derece herşey halis muhlis çökmüşlerdi. Ikidebir elltmndeki mar Yahudi: Hâkiminden, polisinden... tâ garsonuna, boyacısına kadar hepsi. Say puçtan sızan beyaz dumanın okşadığı rmşlar, bu şehirde dünyanın muhtelif elli hulya ve rüya dolu gö^leri dalgmdı. Burada Mısırın sesi vardı. Radyodan • dört köşesinden gelmiş Yahudiler var * taşan bu ses, bir düğün evinden gelen mış. O kadar çok sokak, o kadar bol dük nağme gibi şendiFakat onlar, nargilelerine verdikler kân ve öylesine bir kalabalık var ki, bun ların hepsi de birbirlerine o derece benzi nefesten başka canlı hiçbir şeyleri kal yorlar ki, yalnız başıma kalsam, hani dön mamış gibi bitkin dinliyenler, kı\Tak Kababa dönelim dedikleri gibi, sabaha ka hire kızınm her soluk alış.nda, hep bir adar fırıl fırıl döneceğim de bir türlü şu ğızdan, ve derinden, zehir dolu bir Ahhh!.. çekiyorlar, sonra gene sessizliğe meşhur plâjın yolunu bulamıyacağım. gömülüyorlardı. Evet meşhuT Telaviv plâjı. Yanımızdaki masada dirsek dirseğe Şimdi buralardan çok uzaklarda, çö lün en tenha bucağında rasladığım, gü fakat birbirlerinden uzak. çok uzak oturan iki fesli palabıyıkhdan birile göz gönun birinde yolu bu yanlara duşmüş le vend bedevinin, olgun bir şeftaliyi dişler ze geldik. Hemen masamızı işaret ede gibi parmaklarını ısıramk, sulanan ağzını rek: Faddalu.. dedim. , şapırdata şapırdata, kendinden geçmiş bir Yerlerinden ağır ağır doğruldular, ve halde: Hiiii.. Görür görmez çıldırıyor merakla açılmış gözlerini gözlerimden adum.. Diye bu plâjı anlatışını hatulıyo yırmadan yanımıza geldiler. Türküz, dedim, sizinle konuşmak rum. Eıninim anlaşamannJıklar ortadan istiyoruz. Birdenbire başka, mes'ud, bahtiyar kalksa da ahval bir düzelse, Telaviv, sa YUNUS NADI San'at mekteblerine ahnacaklar Ankara 10 (Telefonla) Bu yıl san'at mekteblerine ahnacak talebeltr içip vilâyetlerde açılan imtihanlarda muvaffak oknkr Maarif Vekâleünce tesbıt edıldi ve kendilerine malumat verildı. İstanbuldan kazananlar 9 Nevzad, 12 Ali, 18 Vahdet, 46 Kenan, 47 lbrahim, 49 Taceddin, 63 Bekir, 70 Tahir, 71 îbrahim, 78 Fethi, 82 Salâhaddin, 86 Mehmed, 100 Kenan, 105 Tahsin, 139 Necati, 140 Hüseyin. 143 Hikmet, 176 Mustafa. 228 Halid, 260 Yübel. 261 Bekir, 269 Nedim, 279 Cemal, 280 Nevzad, 284 Celaleddin, 285 Ragıb, 294 Ziver, 295 Mahmud. 2% Orlıan, 301 Bürhaneddin. 318 N«ir, 332 Avni, 334 Hakkı. 106 Sami. 38 Receb, 130 Cüneya, 22 Cevad, 1 Turhan, 2 Ali. 19 Nejad. 201 Rahmi. Fransız koloni konf eranaı Paris 10 (A.A.) Haricdeki Fransız bırliğinin kongresi mesaisini bitirmiştir. Müstemlekeliler, Fransaya bağlı bulu nan deniz aşın toprakların siyasî hakimivetini ihlâl edebileeek her türlü ted birlere karşı konulmasım istemişlerdir Kongreden sonra verilen ziyafette s&z alan Reisicumhur. ebedî hürrlyet, hak. adalet ve ferde hürmek prensiplerinden ve keza verilen söze sadakattan uzaklaşan rejimlerin doğduğunu kaydetmiş ve milleti kiyasete ve vekara davet eyle mistir. in$an oluverdiler, sevincle ellerimize sa nldılar. Ooh.. diyorlardı, ooh... Ve tıkanır gibi susuyorlar, sonra, yıllar ve yıl lardır hasret kalmmıj bir sevgiliye bakar gibi uzun uzun yüzümüze bakıyorlardı. Nasıhınız?. diye sordum. Ölüyoruz... Neden? Arkalarma döndüler ve bir yıldız yagmuruna tutulmuş gibi pırıl pırıl ışıldıyan Telavivi gösterdiler: • Öldürüyorlar bizî.. Sonra kollannı devşirdiler, her an bir felâket haberi bekliyen insanlar gibi mütevekkil göriindüler: Kaç gündür Yafaya bir vapur bile uğramadı... Onlara hergün üç beş vapur geliyor. Bütün işlerimizi aldılar, Para ları var, akıllan var, arkalan var. Biz, kımsesiz kaldık. Ve birden seslerini yükselttiler: istanbuldan birçok mavna alacaklarmış... Allah aşkmıza satmayınız. îşin aslını bilmiyorum, dedim, fa kat bu gibi çarelerden meded ummayı nız, farzediniz ki biz vermedik,. Başka' ları satmazlar mı? Bütün ümidleri bir anda sönmüş gib birbirlerinin yüzlerine bakarak kendi kendilerine konuştular: Satmasmlar... Ah satmasmlar. Zeki bir delikanlıya benziyor. Niçin ayırıyorsunuz? dedim. Ciciannenin, tam canalacak damarına basmışun, açtı, ağzını.. yumdu gözü nü; Sen de bizim gibi, kılık kıyafetine bakıp aldandın amma kazın ayağı öyle değil ki.. Yavrueugumu istettiği zaman. Universiteyi bitırmiş de eli ekmek tutmuş bir delikanlı tanıttı kendini... Evi var mış, barkı varmış. Bankada parası pulu Bu sözleri, cicianne biraz yüksek sesvarmış. Üstelik bir ay evvel yüz elli lira le $öylemişti. Duvar dibinde bekliyen da maaşa geçmiş! Bilmediği dil yok kızı duydu ve adeta hücum eder bir vamuş. Yalan da değil hani... Fransızcayı, ziyet alarak annesine doğru yürüdü: ingilizceyi çatır çatır konuşuyor. Anladı Gene mi başladın, ricacılığa?.. ğımız yok ki... Bak anne.. Lâfın kestirmesini söyleyim Görünüşte girgin, becerikli, çalışkan sana: Dünya bir araya gelse, ben o çapbir çocuk.. Eh... dedik, bundan iyisi de kının ettiklerini yanına bırakmam. Y a p • can sağlığı,.. Rabbimin kısmeti imiş. İki tığım masrafları, dişlerini söker gibi çatır taraftan söz kesildi. Başladık, hazırlığa.. Yataktı, yorgandı, oda döşemesiydi der çatır alırım ondan!,. Ciciannecik, hâlâ alt perdeden ah ken masraf beş yüz lirayı buldu. Açılyordu: dıkça açıldık. Hasbinallah ve nimelvekil.., O da Çocuk, bize gelir gider. H e r gelişin bir gün, kendinden belâlısına çatar elbetde de bir yeni yalan kıvırarak, evdekileri oyalar. Derken günün birinde, tez te... Dava da etsek ne kazanacağız? T u t kelin perçimini... T e k kızımızı boşasm elden bir haber: da... Nikâhı yapsınlar!.. Ana, kız, böyle karşılıklı bir müddet «Peki!» demekten başka çare var mı? çekiştikten sonra, ikisi de kendi noktai Hatta, üstelik memnun bile olduk. Afe rin, namuslu çocuk.. Biran evvel nikâh nazarlarından fedakârlığa razı olmıya lanmak istiyor.. Öyle, başkalan gibi da rak, ayrıldılar. Fakat bu arada, mahke ha nişanlı iken kızı koluna takıp seyirle meye gelmiyen zavallı gene nikâhlıyı re, seyranlara götürmeği namusuna yedi dinliyen yoktu. Acaba o nasıl düşünü remiyor, dedik. Kırıp sanp nikâhlarını yordu?.. kıydık. ~ > 3 îzmîrden Kâmi özer imzasile gelen mektuba: Ahtekin Kemah kazasında bir nahiye adı olduğunu hatırlıyorum. Kaç köyü vardır. hududları nerelere dayanır? Bunlan bilmiyorum. 4 Okuyucularınızdan Reşad imzasile gelen ve benimle Peyaminin, Daverin gramer hatalarımızı gösteren mektuba: Siz bir yıllık yazılarım içinde bana da, mürettiblere ve musahhihlere de yüklenmesi mümkün olan dört yanlış bulmuşsunuz. Ben geçen gün çıkan fıkramda tam altı yanlış tesbit ettim. Bu, böyle gider dostum. M. TURHAN TAN Bu nasıl posta servisi? IBajtaratı 1 tnet tahiftdt] Posta ve Telgrâf İdaresinin vazifesini ifadaki ciddiyetinden şüphe etmek istemeyiz. Ancak bize aid mektubun miadmdan bir gün.sonra gelmesi, üstelik iki U« ne 12 kuruşluk pul yapıştırılan zarfm ne Ankarada, ne burada hiç damgalanma • mış olması bizi haklı bir endişeye düşürdü. Posta ldaresi mutad nakliyatını tesadüfe bıraktıysa bittabi diyeceğimiz yok* tur. Fakat günü gününe değil, saati *aa» tine yapılması lâzım bir serviste bu kadar lâkaydî ve gelişigüzel hareket Posta Ida* resince tabiî sayılıyorsa bari haber versinler de biz kendimiz işin bir icabına ba» kalım. Bu idarenin, teminini garanti ettiği işlerde taahhüdlerini dakika bedakika yerine getirmesi lâzımdır. Ankaradan gönderilen bir mektub bizim elimize 3 gün sonra geçerse posta teşkilâtı üzerinde daha ciddî düşümnek lâzım gelir. Hayret ve teessüfle sormak istiyoruz; Bu nasıl posta servisidir? Acaba bir kısım irsalât Ankaradan kervanla mı gelmektedir? SALÂHADDİN GÜNGÖR Kasımpaşa kulübünün 17 nci yıldönümü İ Muradlıda sünnet düğünü Kasımpaşa spor kulübü kuruluşunun 17 nci yıldönümünü dün büyük bir spor tezahürile kutlulamıştır. Bu münasebetle kulübün futbol, güreş, atletizm takımlan güzel bir geçid resmi ve müsabakalaı yapmışlardır. Muhtelif spor sahalarında çok canlı Muradlı 10 (Hususî) Bugün Vali mizin delâletile Muradlıda iki yüz çove faydalı şekilde çalışan ve millî güreş takımımıza yeni elemanlar yetiştiren Ka cuk sünnet edilmiştir. Bir vapur imdad istiyor sımpaşa kulübüne muvaffakiyetler dileMarsilya 10 (A.A.) Cabosantotome rız. Yukarıki resimler dünkü bayramdan adındaki İspanyol vapuru, Cezairin Garmüteaddid enstantaneleri göstermekte de burnunun beş mil açıklanndan xs » timdad işaretleri göndermiştir. dir. KANDEMlR

Bu sayıdan diğer sayfalar: