lBa§tarafı l inci sahifede} «Anadolunun göbeğinde, hanedanla nn inhitat ve sukutundan sonra da yaşı yacak bir ar merkezi yaratan Türkler dir. «Selçuk abideleri, yurdun sosyal du rumu hakkmda da bize malumat ver mektedirler. «Eğer, hususî tertibatı ne olursa ol sun, cami, bize din tarihi bakımından yeni birşey öğretmiyorsa da, «medrese» ve bunun tekâmülü, tedris müesseselerinin iktisab etmiş olduğu ehemmiyeti göster mektedir. «Bimarhaneler (hastaneler) o devrin, mutena vesait ve mühim varidatla mücehhez nev'ama sosyal yardım teşkilâtını ayanbeyan tebarüz ettirmektedir. «Nihayet kervanlara konak vazifesini gören han veya kervansaraylar da memleketin ticarî faaliyetini çıkça ifade, ve Anadolunun muhtelif bölgelerile komşu Kurultayın Prof. Şevket Aziz ülkeler arasında ticarî mübadeleyi kolaylaştırma arzularını teyid eylemektedir. «Böylece, Selçuk mimarisinin ehemmiyeti sadece artistik kıymetinde değildir. «Vâzıh ve müdellel vesıkaların ekse riya mefkud bulunduğu bu orta çağlar için, medreselerle bimarhaneler (hasta neler), kervansaraylarla köprüler, kale harabeleri, çok yüksek seviyede, siyasî, sosyal ve ekonomik bir hayatın mevcudiyetini ispat eden tarihî abidelerdir. «Bizans âleminin enkazı üzerinde, XI inci asırda birer fakir kasabacık menzllesine düşen eski zamanın o büyük beldelerinin yerinde, Türkler, yığmla abi delerinden herbiri canh bir vesika teşkil eden bu mamureleri kurdular. «Yabancı bir ekolun muakkibi bulunmaktan çok uzak olarak, Selçukilerin an, öyle orijinal şekiller ve tezyinî ifadelerle öyle bariz bir karakter arzetmektedir ki Türkler, XII ve XIII üncü asırlara aid Anadolu abidelerine öz kendi eserleri, ve şanlı mazilerinin muhteşem mirası diye bakabilir.» Kurultay reisi, hararetle alkışlanan profesöre teşekkür ettikten sonra, Sel çuk Türkleri hakkında antrepolojik bir tetkik hazırlamış olan profesör Şevket Aziz Kansuya söz verdi. zekâlanndan ziyade pasif bir mukave met sayesinde hayat idamesine muktedir olan birçok Tribü'ler, büyük bir kütle ve kalabalık teşkil eden bu tipin tarihi, mu azzam atalet kudretine rağmen terakkide büyük bir pay sahibi değildir. 2) Ken dilerile beraber eski kültürlerinin tohum larını taşıyan tipler. Bunlar mecburiyetle yeni fetihlere ve istilâlara mecbur olmuşlardır. Ve zengin vadilerde kendilerine tabiat tarafmdan hazırlanmış mes'ud bir talih bulmuşlardır. Buralarda muayyen bir zaman zarfında zenginlik ve rahat nisbetinde yüksek bir kültüre sahib oldular. Sonra müacdele ruhunun kaybolması bunları iki cesur ve zinde yeni istilâcı dalgaların hücumuna maruz bıraktı. Saydığımız bu sebebler Asyanm protohistu Tarabyadaki çay ziyafetinde Prof. var'ı hakkında bizi tenvir etmiyor mu? Orta Asyadan kopup gelen Sumerlerin malann sonunda Oğuz Selçuklarını Fisik tarihi, Etilerin tarihi ve nihayet Oğuz olarak karakterize eden hususiyetleri şöySelçukların tarihi bizim için en güzel mi le hulâsa edebiliriz. sallerdir. a) Selçuklar yuvarlak kafalı, ince u * * * zun burunlu, kafa damı yüksek, yüzleri «Cihan tarihinin umumî akışı üzerinde orta boyda ve orta boylu insanlardır. Bu şiddetle müessir olmuş büyük tarihî bir insanlar bu Fısik karakterlerile beyaz ırhâdisenin sebebleri olan Selçuk Türkleri kın «Alpli» dediğımiz zümresine girmekhangi beşer tipine dahildirler? Biz bugü tedirler. Orta Asyadan haynak alan ne kadar müspet bir surette cevabı veril Alpli'ler bize göre ProtoTürklerdir. b) Tarihî zamanlarda Anadoluya gelmemiş olan bu suale cevab vermek isti miş olan Oğuz Selçuk Tüıkleri kendileyoruz. Ve bu cevabı verirken kuvvetle de zannediyoruz ki bazı kıymetli tarihçileri nnden evvel ve Prehistorik çağlarda Ormizin yazdıklan ve düşündükleri gibi ta Asyadan garba doğru göçetmiş olan «Selçukların meselâ Azerbaycan ve A • ProtoTürklerin göç yollarını takib et nadoluyu istilâlan, Gaznevilerin Hind is mişlerdir. c) Oğuz Selçuk Türkleri Anadolu tilâsı gibi askerî ve muvakkat bir mahi yu istilâ etmekle ihya edildıği gibi Ana yette olmayıp, o havalinin ırkî simasını büsbütün değiştiren» bir hâdise değildir. dolunun ırkî simasını tamamen değiştir Yani biraz sonra izah edeceğimiz üzere miş değildirler. Çünkü Selçuk Türkleri Selçuk Türkleri Anadoluya geldikleri Anadoluya geldikleri vakit bu topraklavakit ta neolitikprehistuvar ve protohis rın şarkî Anadoludan ta Ege kıyılarına tuvar'danberi Anadoluda büyük bir ek kadar büyük ekseriyeti Alpli yani Protoseriyetle yaşamakta olan kendi ırktaşları Türk olan beşer unsurları tarafmdan m buluyorlardı. Filhakika yurdları olan Protohistuvar'danberi meskun olduğu bir Orta Asyadan neolitik Prehistuvar'dan taraftan Antropolojik, diğer taraftan Arberi harbe doğru göçen ve gç izlerini de keolojık vesikaların tetkikile anlaşılmakbugün oldukça iyi bir surette takib ede tadır.» bildiğimiz yuvarlak kafalı Proto Türk (Antroloji), Arkeoloji ve Lenguistik delillerle unsurlann «Alpinlen> muhace ret yolu, göçlerini tarihî zamanlar<k yapmış olan Oğuz Selçuk Türklerinin muhaceret yolunun aynidir. «Selçuk Türkleri Antropoloji bakı mından bize ne öğretiyor? Şimdi bu su Şevket Azizin tezi de çok alkışlandı. Kongre reisi bu tezi takdir ederek dedi ki: « Şimdiye kadar Selçuk Türkleri hakkında böyle bir tetkik yapılmamıştı. Bu itibarla tez sahibine teşekkür ederim. Bu etüdler devam edecektir.» dünkü CUMHURfrET Pittard teşekkür nutkunu irad ediyor «Arazi sisteminde Selçuk Türkleri Anadoluda arazii emiriye denilen devlete aid toprak usulünü tatbik etmişler ve toprağı icabına göre ıkta yani timar ve has, vakıf ve mülk olarak taksim etmişlerdir. «Selçukilerin Anadolu istilâsını müteakıb başlıyan bu usul Anadolu beyliklerinde de aynen yapılmıştır: Arşivdeki muhtelif defterhane kayidleri Karaman, Menteşe, Candar, Aydın, Saruhan Er gullarının ayni yolda yürüdüklerini bize göstermektedir; keza bu tarzı şarkta Akkoyunlularda ve cenubda Dulgadırlılarda da görmekteyiz. «Bu kısa izahattan sonra on dört ve on beşmci asırlardaki halk vaziyetine bakalım: «Toprak yukarıda söylediğimiz gibi devlete aiddir; köylü de bu toprağa muvakkat tapu ile sahibdir; toprağı işleyip özürsüz olarak boş bırakmadığı müddetçe toprak kendi mülkü gibidir. Öldüğü zaman erkek evlâdına intikal eder, özrü olmadan toprağı işlemezse toprak elin den alınıp başkasına verilir. «Toprağa böylece sahib olan köylü toprağın hasılatından devlet hazinesine vereceği üşür ve resmi oraya vermiyerek o vergi devletçe kime tahsis ve terkedilmişse ona verir; yani köylünün işlediği toprak tımarlı sipahiye aidse ona, vakıfsa vakfa, mülkse üşür ve resmini mülk sahibine verirdi. Bazan bu hasılat ve resim hem sipahiye ve hem de vakfa aid olarak iki kısma bölünerek ikisine birden verilirdi. Bu kayıdlara göre halk ıkta râyası, vakıf râyas;, raalikâne râyası ve yahud bunlardan her ikisinin râyası olarak dört sınıftı. dedirler. Feodal bir mahiyet almaga temayül ederler. C Halk üç sınıfa ayrılır: a En altta pek azim ekseriyeti teşkil eden Hindu ve diğer gayrimüslimler, b Ortada yerli veya yerlileşmiş müslümanlar, c En üstte bizzat veya nihayet iki göbek önce şimalden gelmiş Türkler. Hemen bütün büyük makamlar ve ordu bunlardadır ve adedleri bir iki yüz bin kişiyi geçmez. 3 1/2 asırdır alışılmış olan bu müsa vatsız vaziyete karşı Hinduların sabırsızlandıkları anlaşılmaktadır. Şimalî Hin distanda büyük mikyasta Hindu hâkimiyetini iade için son 30 sene içinde iki te şebbüs vuku bulur: «Birincisi Çitor racası Rana Sanka tarafmdan yapılır ve 1527 de Kanva muharebesinde Ekber'in büyükbabası Babur tarafmdan ezilir. «İincisi bizzat Ekber'in çocukluğunda Efganlı Sur hanedanmın veziri iken Delhi ve Agrayı zapteden ve müstakil hü kümdarlığa kalkışan Himu tarafmdan 1556 da yapılır. Ekber'in atalığı Bayram Han tarafmdan Panipat muharebesinde ezilir.» Hatib bundan sonra Ekber'in siyasa ve prensiplerinden bahsederek demiştir ki: « Ekberin' yenilikleri arasında dinî mürşidliğe atıldıktan sonra yaptıkları yaşamıyacak ve o ölür ölmez ortadan kalkacaktır. «Diğerleri uzun zaman yaşıyacak devletin intizamını ve Hinduların sadakatini temin edecektir. «Ekber'in üçüncü halefi Evrenkzib Alemgir (16541707) mutaassıb bir müslümandı. «Sulhu Kül» esasını ve Müslümanla Hinduların nubavatını or tadan kaldırdı. Şahsî kabiliyeti sayesinde imparatorluk binbir dahilî fitne içinde yaşadı, hatta epey de büyüdü. Fakat o ölünce yıkıldı. Bunda yeniden alevlen dirilen müslüman Hindu düşmanlığının tesiri mühim oldu.» faaliyeti 25 Eylul 1937 Konferansta Sıhhiye Vekili Refik Saydam, İkinci Türk Tarih Kurultayı Başkanı Bayan Afet ve daha birçok güzide zevat hazır bulunuyordu. Sıhhiye Vekili, Madam Pittard'ı hazıruna takdim ederek, kendisinin çok kıymetli bir Türk muhibbi olduğunu ve memleketimizi gezerek profesör Pittardla beraber çok kıymetli bir eser neşrettiğini, Fransız edebiyat âleminde Noel Roger unvanile mühim ve kendisine has fikirlerle dolu edebî eserler neşrettiğini söylemiş ve vereceği konferansın, 1932 senesinde Türkiye hükumetinin de ilti hak ettiği «Musibetlere Beynelmilel Yardım» teşekkülüne aid olduğunu ve bunun esaslarının ne tarzda doğduğunu izah edeceğini ilâve etmiştir. Bunu müteakıb Madam Pittard, kürsüye gelmiş, Türkiye ve Türkler hak Prof. Gabriel kında gayet güzel bir başlangıç yaparak beynelmilel teşekkülün esaslarını izah etmiş ve bu musibetlerin vukuundan evvel, fennî tetkikat yapılarak beşeriyeti büyük ıstırablardan kurtarmak esasını ihtiva e * den beynelmilel vesikayı güzel bir li sanla anlatmış ve çok alkışlanmıştır. Ecnebi profesörler yarın Ankaraya gidiyorlar İkinci Türk Tarih Kurultayına işti rak eden ecnebi delegeler yarın, Tarih Kurumunun misafiri olarak Ankaraya gideceklerdir. Muhterem misafirler Ankarapalas o * telinde misafir edilecekler, Ankara ve civarını, bu arada Çubuklu barajını gezeceklerdir. Ecnebi âlimler şerefine An karada büyük bir ziyafet verilecektir. Profesör Raşoni'nin tezi ön Asyanın ırk tarihi Şevket Azizin tezi Prof. İsmail Hakkı ale doğrudan doğruya cevab verebiliriz. Bunun için Ankarada Selçuklara aid Yediler mezarlığından 1935 yılında hazi ran ayında meydana çıkardığımız Sel çuk Türklerine aid iskeletler üzerinde yaptığım tetkiklere istinad ediyorum. Türk Tarih Kurumunun daima hayırlı ve güzel olan yardımile yapmış olduğum b utetkik derhal söylemeliyım ki daha ilk bir adımdır. Oğuz Selçuk Türkleri ü zerine başlanan bu tetkiklerin devamı ve mıktarca çoğaltılması çok lâzımdır. Bugün önümüzde tetkik neticelerini söy liyeceğim Selçuk iskeletleri 10 tanedir. Bu iskeletlerin «3» ü kadın, diğer «7» si de erkek iskeletidir. Burada tekrar zaid olan birçok Karaniyometrik ve Osteo metrik ölçüler sayesinde hesab edilen karineler ve nisbetlerle bu «10» Selçuk is keletinin antropolojik genel karakterlerini hulâsaya çalışacağım. «Bu iskeletleri nahiye nahiye kafa, kol ve bacak kemikleri (etraf) olarak sıra ıle tetkik edeceğiz. ^ «Selçuk Türklerinin beşerî hüviyetlerini tayin etmek için dayandığımız esasla rın neler olduğunu gördünüz. Bu araştır Profesör Gabriel'den sonra söz alan Şevket Aziz, tezinde bellibaşlı §u noktaları izah etti: « Milâdî X I ve XII inci asırlarda (1040 1150) büyük Selçuk impara torluğunu kuran bu Türkler pek iyi bi lirsiniz ki garb Türklerinin Oğuz veya Guz Türkleri şubesindendirler. Biz garb Türklerinin Uygur ve Karluk Türkleri adını taşıyan zümrelerinden ziyade Oğuz Türklerinin hüviyeti ve tabiati üzerinde duruyoruz. Çünkü Asyanın çok geniş bir sahasında Selçuk imparatorluğunu kuran Islâm ve Türk âleminin hatta bütün cihan tarihinin mukadderatı üzerinde kuvvetle tesir icra eden ve Anadoluyu nihaî surette Türkleştiren Türkler hemen umumiyetle Oğuz Türklerindendir. «Keza çok kesif Oğuz kütlelerinin cenubu garbiye muhaceretleri neticesi o larak teessüs eden Selçuk devleti kısa bir zaman zarfında şarkî Türk elinden Marmara ve Akdeniz kıyalarına, Kafkas dağlanndan büyük Hind denizine kadar muazzam bir Müslüman Türk imparatorluğu şeklinde inkişaf etti.» «Anadolu tarihini şiddetle alâkadar eden bu Oğuz Selçuk muhacereti Türk tarihinin ve hatta geniş bir tabirle Asya Avrupa tarihinin kuruluş mekanizmasının çerçevesi içinde vukua gelmiştir. «Paleolitik epokları bir tarafa bırakalım, Asyanm neolitik prohistuvar ve bu epoku takib eden protohistuvar'ından itibaren Asyadan Avrupaya ve Ameri kaya vuku bulan beşer muhaceretlerinin iklim şartlarınm değişmesine ne dereceye kadar sıkı bir surette bağlı olduğunu pek iyi biliyoruz. Orta Asyadaki ve Milâd dan 9 bin yıl önceye çıkan en eski kül türlerin bu iklim şartlarınm tahavvülüne bağlı olarak yer değiştirdiklerini de biliyoruz. Bu esas amilin beşerî diyeceğimiz diğer bir faktörle de elele vererek Asya tarihinin teşekkülündeki rolünü anlamak kabildir. Filhakika Asyada iki tip beşer nazarı itibara alabiliriz. 1) Faaliyet ve Bundan sonra kürsüye gelen profesör H. Vallais, Ön Asyanın ırk tarihi hak kındaki tezini izah etti. Profesör Vallais tezinde hulâsa ola rak şunları söyledi: «Bazı toprakların üşür ve resimleri ya « Irklar üzerinde etüd yapmak zor tamamen veya kısmen bir kısım köylülebir iştir. Bu mevzu üzerinde Asyada, Fire terkedilerek onun mukabilinde onlar listinde ve Mezopotamyada tetkiklerde dan hizmet beklenirdi: Mesel: derbendbulundum. leri beklemek, av kuşları yetiştirmek, «Orta Asyada beyazlar ve bazı si madenleri işlemek gibi hizmetler bu kayahlar vardır. Fakat bunlar kölelerden bildendi. ibarettir. Sumerlerin beyaz ve siyah ol«Toprağı işliyen râya sipahiye, vakfa duklarını söyliyenler vardır. Filistinde ve mülk sahibine hizmet ettiğine göre a neolotik devrinde Neander Tolensis is razi üzerindeki muvakkat tasarruf hak minde hususî bir tip yaşıyordu. Bu devri kına aid tapusunu ondan alırdı. Topra takib eden mezolotik devrinden kalan isğı, işlediği müddetçe hiçbir suretle dir keletler brakisefal ile büyük bir müşa lik sahibi kendisine dokunamazdı; ara behet arzeder. Dohkosefal ırkı sonradan larında ihtilâf çıkarsa bu ancak mah gelmiş ve bir takım istihaleler geçirmiş kemece halledilirdi. tir. Brakisefal ırkı bu ırkı tedricen mah«Toprağı işliyen köylü Avrupada olvetmiştir. Bugün de dolikosefaller gittikduğu gibi derebeyinin kölesi vaziyetinde çe azalmaktadır. «3imalî Anadoluda brakisefaller var değildi: Toprak devletin olduğundan dır. Halbuki Orta Anadoluda her iki ırk her ikisi de devlete karşı hizmetle mükelmevcuddur. Cenubda ise dolikosefaller lefti; dirlik sahibi hizmet görmezse azlevardır. Bedevî Arablar dolikosefal ır dilir ve köylü özürsüz olarak çalışmazsa toprağı elinden alınırdı. kma mensubdur.» Hıkmet Bayurdan sonra profesör Raşoni «Orta Çağda Erdelde Türklük İzleri» mevzulu tezini anlattı ve Karpat dağlarının cenubu şarkî köşesinde bulu nan Erdelin, muhaceret zamanmda Hun Tarabyadaki çay ziyafeti Kurultay münasebetile şehrimizde bulunan büyük âlim îsviçreli profesör Pittard şerefine dün akşamüzeri Tarabyada Tokatlıyan otelinde bir çay ziyafeti verilmiştir. Bu ziyafet îsviçrede tahsilde bulunmuş olan talebe tarafmdan tertib olunmuştur. Ziyafette; İsviçrede tahsil eden ve profesörün talebesi olan profesör Afetle Uyuşturucu Maddeler İnhisan müdürü doktor Hakkı Hayri, doktor Sedad, Ticaret Odası Kâtibi Umumisi Cevad Nizami; İş Limited şirketi mü dürü Bedri; profesör Şerif; İş Bankası memurlanndan Zübeyde Osman; daha birçok zevat; davetliler ve bu arada İsviçre sefiri Hanri Marten hazır bulun muşlardır. Ziyafet çok derin bir samimiyet havası içinde geçmiştir. Mürettiblerinin başmda bulunan Hamza Osman kısa bir nu * tuk söylemiştir. Profesör Pittard bu nutka cevab vererek ziyafeti tertib edenlere teşekkür etmiştir. Toplantı başladığı gibi samimî bir hava içinde nihayet bulmuştur. Bizans kaynakları ve Türk tarihi Tezini türkçe olarak irad eden Macar profesörü Moravesik ezcümle dedi ki: « Türk tarihinin bazı devirleri için kıymetli kaynaklar vazifesini görebilecek olan Bizans kaynakları hakkında faydah ve kıymetli izahat veren profesör, Türk kavimlerile Bizans münasebetinin harb veya sulh halınde bin yılı mütecaviz bir zaman devam ettiğini söyledikten sonra, Türk kavimlerinin eski tarihlerine aid yazılı vesikaların harab olarak ortadan kaybolmasma, ve Bizans kaynaklarında ise mütemadiyen Türklerden bahsedil mesine göre, bu kaynakların Türk tarihi ve lisaniyatı için kıymetli bir tetkik vasıtası teşkil edebileceğini söylemiştir. Macar profesörü tezinin iradından sonra uzun uzun alkışlandı. «Bu icmali hulâsa edecek olursak Anadolu beyliklerindeki toprak halk ida resi Osmanhlann aynidir. V e bu bey liklerin tatbik ettikleri usul Selçuk dev letinin arazi usulüdür ve şarktan gelmiştir; beyliklerdeki toprağı idare şeklile köylünün hukukî vaziyeti muasırı olan Avrupa halkma nisbetle çok âdilânedir.» Profesör İsmail Hakkı Uzunçarşılı dan sonra celse 15 dakika tatil edildi. İkinci celsede Kurultay, Asbaşkanlardan Hasan Cemilin riyasetinde toplandı. İlk söz alan profesör Alföldi idi ve Nomadbarda çifte krallık mevzuundaki tezini, mütemadi bir alâka içinde izah etti. Prof. Moravesik ve Avar Türklerine yurdluk ettikten sonra Bulgar Türkler ve müteakıben Ma carlar tarafmdan işgal olunduğunu söy ledi. Profesör, Macarların bir Türk parçası olan Sekellerin bu eyalet tarihinde en ehemmiyetli rolü oynadıklarını, Peçeneklerle Kumanların da izleri görüldü ğünü söyledi. Bundan sonra Comte Ziçi söz alarak Macar kavminin men'şeine dair olan tezını anlattı. Her iki profesör de hararetle alkışlandılar. Bugünkü toplantı... Kurultay bugün saat 14 te son toplantısını yapacaktır. Bugünkü toplantıda Profesör Afet, Türk Osmanlı tarihinin Karakteristik noktalanna bir bakış mevzulu mühim bir konferans verecek; pro fesör Hartmann da Yeni Türkiye isimîi bir tez irad eyliyecektir. Son olarak Kurultay Başkanı bir nutuk söyliyecektir. Denizaltı gemileri Boğazdan geçemez! Bir Ingiliz muharriri, bu kadar mükemmel tertibat görmedim, diyor Ekber Gurkan Bundan sonra söz alan profesör Hikmet Bayur Eğirgürkan, XVI nci asırda dinî ve sosyal bir inkılâb teşebbüsü mevzulu tebliğini yaptı ve çok alkışlandı. Profesör bu tezinde başhca şunlan söy ledi: « 1 Ekber Gurkan 1556 da 13 yaşmda tahta çıkar. 2 1560 a kadar atalığı Bayram Han Türkmen devleti idare eder. 3 1560 da Ekber idareyi bizzat ele almak için onu azleder. 4 O devirde müslüman Türklerin elinde bulunan Hindistanm en büyük kısmmda vaziyet şudur: A Ulema mütehakkimdir ve hiç bir yolsuzluktan çekinmezler. B Rical daima isyana hazırdır. Hizmet mukabili kendilerine verilen toprakları istedikleri gibi tasarruf daiyesin Madam Pittard'ın Halkevindeki konferansı Profesör İsmail Hakkımn tezi 14 ve 15 inci asırlarda Anadolu beyıklerinde toprak ve halk idaresi mevzulu ezini izah eden profesör, tebliğinde şunarı söyledi: « Yapılan tetkikat neticesinde A ıadolu beyliklerindeki arazi ve halk i daresinin Osmanlılardakine benzediğini gördüm: Buna nazaran Osmanlılar, toprağı idare usulünü kendilerinden yarım asır evvel meydana çıkmış olan bazı Anadolu beyliklerinden almışlardır. Hu dudlarının bitişik olması dolayısile bu nun Germiyan beyliğinden alınmış ol ması çok muhtemeldir. «Anadolu beylikleri bütün idare tarzlarında Anadolu Selçukilerini ve onlar da Hiyük Selçukileri örnek yapmışlardır. Prof. Alföldi Daily Express bildiriyor: <Türkiye, denizaltı gemilerinin Ka radenize geçmesine mâni olmak için Profesör Pittard'ın refikası Madam Pittard, dün Eminönü Halkevinde bir Çanakkale boğazmı tayyarelerle, harb gemileri, sahil gözetleme ve muhafaza konferans vermiştir. istasyonları ile abloka altına almıştır. Dün gece ve bu sabah, Achaia gemisinin güvertesinden karakol tertibatım hali faaliyette iken gördüm. Akdeniz de bunun kadar mükemmel ve tamam karakol tertibatına raslamadım. Marmara denizinin her iki mahreci de öyle iyi muhafaza edilmektedir ki bir gemi veya denizaltı gemisinin görün meden girebilmesi için asgarî yarım düzine gözcü ve karakolu atlatması lâzımdır ki tabiî bu da imkânsızdır. Sahilde, her birkaç mil mesafede faaliyete geçmiye hazır toplar sıralanmıştır. Karakol gemileri günün yirmi dört saatinde durmadan Boğazı tarassud etmektedirler. Çanakkale civarında 500 mil murabbalık bir sahada limanlara gemiler girmesi menedilmistir.> Hikmet Bayur