25 Eylul 1937 CUMHURİYET «Dünyanın en betbaht adamı» « Çelik ciğerli» adam hatıratını yazıyor Iki defa ölüp dirilen zavallı Fred Snide, bir külçeden ibaret vücudüne, enkaz seyreder gibi bakıyor Amerikalı bir milyarderin oğlu olan Fred Snide'in, Pekin'de bulunduğu esnada felce uğradığını ve hastalığın ci ğerlerine kadar sirayet etmesi üzerine kendisinin «çelik ciğer» denilen sun'î teneffüs makinesi içine konulduğu malumdur. Bütün ömrünü bu çelik ciğer içinde geçirmeğe mahkum olan Fred Snide'in hayatı hakkında, hastabakıcısı Mis Gadoh, bir takım hatırat neşretmiştir. Bu hatıratta. Snide'in hayatına dair çok şayani dikkat tafsilât vardır. Mis Gadoh, «çelik ciğerin> ölümden ilk kurtardığı bu hasta hakkında ezcümle şunları söylüyor: « Uzun zamandanberi hastabakı cılık ediyorum. Meslekî hayatımda ilk defa şiddetle müteheyyiç oldum. Birincisi M. Fred Snide'in öldüğünü gördü ğüm zaman. İkincisi, M. Fred Snide'in ikjnci defa öldüğünü gördüğüm zaman. Evet, kat'iyetle söyliyebilirim ki, M. Snide iki defa ölmüştür. İlk vefatı, Pekin'de vuku buldu. Geçirdiği tayyare kazası neticesinde, kendisine felc geldi. Nefesi durdu, kendi Bini hayata avdet ettirmek için, sun'î bir teneffüs cihazına müracaate mec bur kaldık. İkinci ölümü Şanghayda dır. Son defa, kendisini Amerikaya getirirken, vapura bindireceğimiz sırada. M. Snide'i, gemiye bindirebilmek için makineden dışarı çıkarmak icab etmişti. Çıkarıldıktan birkaç saniye sonra öldü. Ciğerleri artık teneffüs etmiyor, kalbi çarpmıyordu. Üç dakika sonra, onu, gemide bulunanlar diğer bir ma kinenin içine yerleştirdiğimiz zaman tekrar teneffüse başladı, yani, üçüncü hayatına adım attı. Fred Snide'in hayatı inamlmıyacak bir garibedir. 27 yaşında olan bu genc, hastalığının bütün dehşetini bildiği halde, kendi mevcudiyetine, meselâ Pom peyi harabelerini, yahut büyük bir feiâketin bıraktığı enkazı seyreden bir Beyyah gözile bakmaktadır. İktısadî harehetler Yunanistanla ticaretimizde yeni bir safha Türk Yunan ticaret münasebatı bu sene geçen seneye nazaran daha büyük bir inkişaf göstermektedir. Yunan ga zeteleri bundan memnuniyetle bahsediyorlar. Komşumuz kadar buna biz de seviniriz. îki memleket arasmda ticarî münasebatm çok. amma pek çok genişlemesi arzu edilen bir şeydir. Yunanistana giren Türk malları bu memleketin Türkiyeye gönderdiği mallardan daha fazladır. Geçen sene Yu nanistana 2,026.000 liralık ihracat yapmış ve ancak 574,000 liralık Yunan malı almıştık. Arada tabiatile 1,452.000 liralık bir fark hasıl olmustur. 1935 sene sinde de gene 1,487,000 liralık ihracat fazlamız vardı. Şu vaziyet iki tarafın da elinde olmadan husule gelmektedir. Çünkü, Yunanistanla memleketimizin ihrac malları hemen de birbirinin avni olmakla beraber memleketimizden Yunanistana ihrac edilecek bazı mamulât ve masnuat bulunmaktadır. Öyle bir kanaat var ki, eğer Yunanistan mem leketimize satacak daha çok seylere malik bulunsa ve Türkiyeye Yunan malı ihracatı artsa, o nisbette Yunanistana bizim de ihracatımız artabilecektir. Fakat iki memleket ricalinin müteaddid defalar yaptıkları temaslar ve ortaya koydukları çareler ancak bugünkü neticeyi verebilmiştir. Mekteblerde askerî ders Maarif Vekâleti orta mekteb, lise ve yüksek mekteblerde yeni ihdas olunan askerî derslerin tam programını neşrediyorr Kültür Bakanhğı, yurd müdafaasına hazırlanmalarını temin maksadüe, ortamekteb yedinci sınıftan itibaren, lise, yüksek mekteb ve Üniversitede kız talebelere askerlik dersleri verilmesini kararlaştırmış ve dün teşkilâtma bildirmiştir. Emir, bu ders yıh başı olan 1 ilkteşrinden itibaren tatbik edilecek ve bu mekteblerin muadili olan meslek, san'at ve hususî mekteblere de şamil olacaktır. Devam, sınıf geçme ve mektebden mezun olma hususlarında erkek talebelere tahmil edilmiş olan mecburiyetler kızlar için de tatbik edilecektir. Ancak, askerlik dersleri yalnız, Türkiye Cunıhuriyeti vatandaşı olanlara verilecektir. Ders saatleri, yalnız bu seneye mahsus olmak üzere tekmil sınıflarda, kız talebe için bir saattir. Bu ders yılında, kız talebe için tertib edilen ve orta ehliyetname tedrisatmı ihtiva eden hususî bir program tatbik edilecektir. Birinci program yalnız yedinci sınıfta, 1 ve 2 nci programlar sekizinci sınıftan itibaren yukarıya doğru bütün sınıflarda, Üniversite ve yüksek tahsilin her sınıfında okutulacaktır. Bu sene için bu programlann hassaten geri hizmetlere aid olan kısımlan Üniversite ve yüksek mekteblerle liselerin son sınıflannda geniş bir surette okutulacaktır. Bu suretle yalnız bir sene içinde birinci ve ikinci programlan bir arada okuyan bütün sınıflar talebesine orta ehliyetname verilecektir. Bu dersler için ihtiyac görülecek muallim subaylar, erkekler için olduğu gibi mahallî komutanlık tarafından seçilecek ve usulü dairesinde tayin edilecektir. Üniversite ve yüksek mekteblerin kız talebeye aid tedrisatı bu seneye mahsus olmak üzere talim taburlannda yapılmayıp bunlar için de mekteblerde tedrisat yapmak üzere okutulan derslerde flıtisash subaylar tayin edilecektir. A) Mahallî havadan korunma işleri (Aktif passif). B) Sıhhiye hizmetleri. C) Muhaberecilik ve istihbarat. D) Levazım. Bu hizmetlere aid umumî bilgiler. Harb tarihi; îstiklâl Harbi, Kosva, Nikbolu (millî duyguyu takviye edecek şekilde). Yaya hareketler: Esas vaziyeti, se lâmlar, münferid yürüyüş, dönüşler, manganın teşkili ve yanaşık düzen hareketleri. (Bu program, bu yıl diğer sınıflar da da okutulacaktır.) II Auguste'ün iki bininci yıldönümü eşhur Cesar'ın yeğeni ve varisi olup eski Roma cumhuriyetini imparatorluk şeklinde, fakat bir cumhur reisi gibi tam elli yıl idare etmiş olan Auguste'ün iki bininci yıldönümü münasebetile Romada şeniikler yapıldığı gazetelerde okundu. Asıl adı Octave iken diktatörlüğünü kurduktan sonra «saygıdeğer» manasına gelen ve her müstebid Roma hükümdan» nm unvanlan arasına katılan Auguste lâkabı kendisinde bir ad gibi yerleşen bu tarihî şahsiyetin ismi bütün milletler gibi bizim de dilimizde dolaşır durur, fakat bu dolaşma ne bize, ne de Italyanlardan. başka bir millete Auguste'ü hatırlatmaz. Auguste bizim ve Italyalı olmıyan her medenî millet için (ağustos) tan ibarettir, sade bir ay adıdır. Evet, temmuzdan sonra gelen, Fransızlar ağzmda aout şeklini alan ayın adı, milâddan 63 yıl evvel Romada doğmuş ve gene Romada yarım asır diktatörlük yapmış olan Auguste'ten, daha doğrusu lâtince augustustan geliyor. Şu halde son günlerde yapılan şenliklerle Roma, yalnız bir diktatörün iki bininci yıldönümü* nü değil, ağustos ayının da tarihe doğumunu kutlamış oluvor!..* SJC îjî JJC Sekizinci sınıf askerlik dersi programı Ordu teşkilâtı; birlikler ne suretle teşkil edilir? Muhtelif birliklerin sıra ve isimleri. Ordudaki rütbeler hangi leridir? (Erbaşlar dahil). Rütbe alâmetleri. Orduya er nasıl alınır? Orduya su bay nasıl yetiştirilir? Muvazzaf ve ye dek. Askerlik kanunu: Muhtelif sınıfla rın askerlik müddetleri. Muvazzaflık ve ihtiyatlık nedir? Askerî terbiye: (Dahilî hizmetten) namus, şeref, doğruluk, cesaret, soğukkanlılık, mahrumiyete katlanma. Silâh bilgisi: Ağır makinelitüfek hakkında bilgi. Bombalar hakkında bilgi ve bombalardan korunma. Atış bilgisi: Birinci programın tek rarı. Nişan vaziyetleri. Üç köşe nisan, nişan almak ve tetik düşürmek, tüfe ğe yapılacak muamele. Topoğrafya: Topoğrafya hartalann daki işaretler, arazideki sun'î ve tabiî arızalar hartada nasıl gösterilir? Hartayı cihetine koymak. Muharebe bilgisi: Yığınak, bunun çabuk olmasının ehemmiyeti, sefer, harb, muharebe, mütareke nedir? Yürüyüş, mola, muharebe hakkında kısa bilgi, taarruz, müdafaa, çekilme hak kında kısa bilgi. Seferberlik: Sulh zamanında seferberlik hazırlığı. Yurddaşların seferberlik ödevlerini yapmamalarımn zarar lan. Yurd müdafaasmda kadınlara düşecek ödevlerden: A) Mahallî havadan korunma işleri. (Aktif passif). B) Sıhhiye hizmetleri. C) Muhaberecilik ve istihbarat. D) Levazım. Bu hizmetlerin teşkilât ve vazifeleri daha teferrüatlı olarak okutulacaktır. Harb tarihi: Timurun Ankara mu harebesi, tstanbulun zaptı. (Millî duyguyu takviye edecek şekilde). Yaya hareketler; Birinci programın tekrarı ve çeviklik talimleri. (Bu program. bu yıl birinci ile beraber bütün sınıflarda okutulacaktır.) i Hastanın vücudü tamamen silindir îçerisine yerleştirilmekte ve yalnız kafası haricde bırakılmaktadır Bu iş de bittikten sonra, Fred Snide, kâtibine yazı yazdırmağa başlar. Bu yazı, hastanm hatıratıdır. Snide, «Dünyanın en bedbaht adamu ismile bir kitab halinde neşretmek istediği bu hatıratmda, hayattan istifade edemiyen bir insan için, hayatm ölüm demek, hatta ölümden de beter bir şey demek olduğunu, hastalığının, başka hasta lıklarla kafiyyen kabili kıyas olmadı ğını, ölümle hayat arasmda bir hat mevcud olduğunu, kendisinin de o çizginin tam üzerinde yaşıyan, sadece görmeğe, temaşa etmeğe, korkmağa ve atlamağa mahsus bir çift gözden ve iradesine itaat etmiyen, külçe halinde bir uzviyetten ibaret olduğunu anlatacaktır. Snide, kendisini, bir uçuruma yuvarlanmış, fakat dibe giderken bir kayaya tutunmuş dağ seyyahına benzet mekte, bu kayayı da ha koptu, ha kopacak şekilde sarsan bir kaya diye tarif etmektedir. Hasta, bir camekâna yerleştirilen kitabı yattığı yerde okıımak suretile vakit geçiriyor Her sabah, uykudan uyandıktan sonra, benden gazeteleri ister ve ben, bellibaşlı gazetelerin sütunlarını, bir ayna tertibatı sayesinde, onun gözünün ötıünden geçiririm. Bir saat kadar bu tnütalea ile vakit geçirir. Sonra, bir miktar su ve alkolle yüzünü, sade al kolle de, makinenin içinde kalan vücudünü temizleriz. Bundan sonra, kahvaltısını eder. Aynanın önüne konulan döner masa üzerindeki yemelkerin arasından beğendiğini intihab eder; elleri makinenin içinde mahpus bulunduğu için, yemeğini ağzma ben veririm. İşaret etmek istediğimiz nokta, bunda yeni bir vaziyet dolayısile husule gelen tahavvüldür. Son zamanlarda, hükumetimizin tavassutile, ihrac mallarımız Yunan şi leplerile alıcı memleket limanlarına gönderiliyor. Bu suretle dost bir memleketle teşriki mesai etmek hazzını Yunanistanla yeni bir döviz mübadelesi yolu bulunmasmın verdiği memnuni yet tamamlıyor. Filhakika, bu şekille, bu sene sonunda ticarî mübadeledeki açık farkınm şileplerin alacağı olan dö vizle karşılanmış olacağı görülecektir. Bunun ne miktara kadar yükseleceği kestirilemese bile her halde iki taraf için de beğenilecek mahiyette olacaktır. Bu suretle. iki dost ve müttefik memSnide'in makinesi, boşluk esası üze leketin ticarî iş birliği de siyasî sahadarine imal edilmiştir. Makine işledikçe, ki ilerleyişle hemahenk olabilecek bir içerisinde hasıl olan boşluk, hastanm tezahür gösterecektir. göğsünü şişirmek suretile, ağzından ciF. G. ğerlerine hava dolmasım temin edivor ve dakikada yirmi teneffüs hareketile havatım kurtanyor. îlk zamanda, hasta Amerikada ecnebi sermayeçok zor teneffüs etmiştir. Altı ay, bu leri 8 milyar dolar sun'î teneffüse alışamamış, makinenin her hareketinde dilini yutacak gibî sı , Vaşington 24 (A.A.) Hazine Na kıntılar geçirmiş ve buna mâni olmak zırı M. Morgenthau Amerikamn ecnebi içinde, dilini dışanda tutmak icab et paralarından rüsum ve vergiler istifası için mütekabiliyet esasına müstenid miştir. itilâfnameler hazırlamakta olduğunu Fred, mükemmel surette çince öğ beyan etmiştir. rendiği için, çinceden Konfoçius'un haEcnebiler tarafından Amerikada ya yatına dair bir eser tercüme etmekle tırılmış olan sermayeler, sekiz milyar meşguldür. Fakat bunu, babasmdan gizdolar tahmin edilmektedir. li yapıyor. Çünkü, oğlunun, günün birinde bu sun'î teneffüsten de mahrum ÖLÜM kalacağım, mütemadiyen zayıflıyan keTrabzonun sayın tüccarlarından Ramiklerinin, bir gün gelip makinenin tazyikına tahammül edemiyeceğini bi sim Oğuzlunun eşi Trabzonda Bürhan len babası, onun çalışıp yorulmasını is Oğuzlu ve Trakyada müteahhid Kenan Oğuzlu ve Erzincanda tüccardan Os temiyor. Oğuzlunun anneleri Bayan İrfan Fred'in hayâhndan ümidi kesmiyen man Oğuzlu perşembe günü saat 19 da sektei tek klşi Çinli doktor King'dir. Doktor King, hastanın kaburgalannı çekip ite kalbden rahmeti rahmana kavuşmuş ve rek ciğerlerde tabiî teneffüs hareketin cenazesi dünkü cuma günü Taksim Taden farksız bir şehik ve zifir tevlid et limhane meydanmdaki apartımanmdan mek suretile işliyen, altm kargılarla kaldınlarak namazı Ağacimisinde eda mücehhez bir alet icad etmiştir. Fred'i edildikten sonra Edirnekapıdaki Şehidbu sayedef kurtaracağına kafiyyen ka liğe defnedilmiştir. Kederli aüesine beyani taziyet eyleriz. nidir. Maamafih, Fred'in babası, Çinli doktorlara asla itimad göstermiyor. Çünkü, ınenin, yüzlerce hasta Çinliyi ölüm hastanın teneffüsü için lüzum görülen den kurtarmak ihtimalini selbetmek «çelik ciğer> Peiping şehrinden almıp demek olduğunu bir Amerikan milyo götürüldüğü zaman, bir Çinli doktor nerinin hatırı için de böyle bir şey yapbuna itiraz etmiş, hatta, Peiping'in ye manm doğru olmadığını söyliyecek kagâne teneffüs cihazım yabancılara ver dar ileri gitmiştir. Evet. Çok gördünüz, tanırsınız. Yalnız, yukan kattan pek aynlamaz. Çok iyi kalbli, çok kibar bir kadındır. Melike, hemşire Sabahatin ellerini tutmuştu: Çok teşekkür ederim, dedi. Size de, Safiye Hanıma da... Mademki sizin arkadaşınızdır, hemşire Safiyenin çok iyi bir insan olacağına hiç şüphe etmiyorum. Tekrar teşekkür ederim. Genc hemşire, başını önüne egmişti, Melikenin yüzüne bakamıyordu: Ne demek efendim, rica ederim, vazifemiz... Beynine binbir acı hatıranın zehirli tırnaklan batıveren Melike, ıstırabla başını salladı: Beni, kendi kendiliğinizden, sessizce, içinizden gelen bir sevgi ile düşün müşsünüz. Kendisinden başkalannı böyle düşünen insanlar, çok az, demeğe bile korkuyorum, hemen hemen yok gibi... Sonra, böyle düşünülmüş olmanın saadetini size anlatabileceğimi de pek um muyorum. Çünkü bu saadeti duyabilmek için de, benim gibi, çekmiş, çok çekmiş olmak lâzım gelir... Onlar, merdivenbaşırtda konuşuyor lardı; orta ara kapıya bitişik odanın kapısı açıldı; genc, tombul bir kız gö riindü, etrafına bakmdı. Hemşire Sabahat, Melikeye: Yedinci sınıf askerlik derri programı Ordu teşkilâtı: Harb nedir? Harb neden zaruridir? Hazarî ordunun lü zuma. Harbin icablarma göre cins ve askere ve smıflara ihtiyac vardır? Muharib ve yardımcı sınıflar hangileridir? Genel surette ödevleri. Askerlik kanunu; askerlik kanunu nedir? Orduya asker toplamak usulleri. Türk ordusunun esası ne zaman kurulmuş ve ne gibi değişiklikler geçirmiş tir? Askerlik kanunundan istisnalar var mı? Bedeli nakdî nedir? Askerî terbiye: (Dahiliî hizmetten) ttaat, disiplin, arkadaşlık, üste karşı saygı ve selâmlama, bayrak ve sancak. Silâh bilgisi: Silâhların taksimatı, kesici ve ateşli silâhlar, silâhların değişik olmasının sebebleri, ağır ve hafif silâhlar, hafif makinelitüfekler hakkında malumat. Atış bilgileri: Atış için ilk bilgiler, beden azaları, tüfeğin tarifi ve parçaları, piyade mermileri, cinsleri, hedefler ve cinsleri, nişan almanın tarifi ve dikkat edilecek hususlar, attığım vur mak için bilinecek hususlar. Topoğrafya: Harîta neye derler? Coğrafya ve topoğrafya haritaları; mikyas nedir, nasıl kullanılır? Cihet tayi ni (muhtelif vasıtalarla). Seferberlik: Ordu seferberliği ve millî seferberliğin ehemmiyeti. Yurddaşların seferberlik ödevleri. Yurd müdafaasmda kadınlara düşe cek ödevlerden: Affedersiniz, dedi, bir dakika müsaade edin. Matmazel, bugün gidiyor; ne isriyor, sorayım. Melike, tombul genc kızı tanımıştı; o, Samiyenin odasına bitişik odada yatan Nemidenin arkadaşıydı. Tombul genc kızın duruşunda, söz söyleyişinde, gülüşünde garib bir kekeleyiş vardı; gülmeğe, sevinmeğe çekiniyor, korkuyor gibiydi; fakat sesi, bir kahkaha kadar neş'eliydi. Hemşire Sabahatle konuşurken ağır ağır yürüyorlardı; Melikenin yanma ge lince durdular. Tombul genc kız, Melikeyi aşina bir gülümseyişle selâmladı: Inanır mısınız hammefendi, bugün buradan aynlacağıma adeta üzülüyorum. însan evine giderken canı sıkılır, üzülür mü? Başını sağa sola döndürerek; uzun, dar koridora, merdiven sahanlığına, merdıven pencerelerinden görünen bahçeye, köşke bakıyordu: Buraya çok alıştım. Bu ay biterse, buraya geleli tam bir sene olacak. Az mı? Alışsam da ayıb değil. Tombul genc kız, aylardanberi, gece ve gündüz, görmeğe alıştığı, biraz sonra kendisi için artık bir hayal olacak olan yerlere, dalgın bir uyanıklıkla bakarken, gözlerini bir an kapadı, hatırlıyan bir sil DENİZ tŞLERl Akayın sonbahar tarifeleri Akay idaresi sonbahar tarifesini önümüzdeki perşembe gününden itibaren tatbika başlıyacaktır. Yeni tarife ile Yalova postaları günde üçten ikiye indirilmektedir. Şirketihayriyenin sonbahar tarifesi de ay başından itibaren tatbik olunacaktır. Auguste veya Augustus derin tahlillere mütehammil bir şahsiyettir. Birinci konsül sıfatile bütün orduların, tribun olmalc haysiyetile bütün idarî teşekküllerin başrahibi bulunduğu için dinî müesseselerin âmiri olduğu halde basit bir hayat geçirirdi. Palatinos'taki evinden başka oturacak yeri yoktu, tuğadan başka birşey giymezdi, onu da ailesine ördürürdü. Sofrası herkese açıktı, fakat bu sofrada üç kabdan fazla yemek bulunmazdı, evine teklifsiz gidilirdi. Bir dileği olup da kapısına gelenleri memnuniyetle kabul ederdi. Bir gün bir vatandaşın korka korka arzuhal sunduğunu görünce sıkılmış, «Romahlar birbirlerinden çekinmeli midir?» diyerek herifi utandırmıştı. Lâkin diktatördü. Senatoyu süs diye muhafaza etmiş ve Roma devletini Inıparator kelimesine sonradan verilen müstebid manaya uygun bir şekilde idare eylemişti. Bütçeyi kendi yapar, kanun kuvvetinde emirnameler çıkarır, devlet makinesini elinde bulundumrdu. Konsüllerin her sene yeniden seçilmesi lâzım iken kendisi o vazifeyi ölünciye kadar yapmış ve cumhuriyetin yegâne hâkimi sıfatile yaşamıştı. Auguste'ün ölümü de dikkate değer bir hâdise mahiyetindedir. Son demlerinin yaklaşhğını sezince bir ayna getirterek saçlarını düzeltmiş, yüzünü dostlarına çevirip: «Oyun bitti, rolümü iyi yaptıra mı» diye sormuş ve sonra: «Memnun olduysanız alkışlaymız» demişti! Onun ölüm döşeği önünde toplananlar kendisini alkışladılar mı, bilmem. Fakat Roma, iki bininci yıldönümü münasebetile işte şenlik yapıyor ve hatırasını harıl harıl alkışjıyor. H: Düzeltme: Dünkü fıkramın 19 uncu satıradan son« ra birkaç satır dizilmemiş, atlanmıştır, (O gün) kellmesini [Yapraklar kımıldamadı, bir hasta nefesi kadar bile riizgâr esme« di. Ayın beşinci günü kopacağı takvimlerde okunan bıldırcın geçimi fırtması da çıkmadı] cümJeleri takib edecekti. Okuyucularımın müsamahasını diliyerek ve hergün böyle oluyor dememelerini rica ederek düzeltiyorum. M.T.T. Biraz evvel tombul genc kızın çıkbğİ oda kapısı tekrar açılmış, iri kara gözlü, ince yapılı güzel bir genc kız görünmüştü, elile çağınr gibi işaret ediyordu: Eliz, seni, komşu arkadaşın çağınyor. Tombul genc kız, durduğu yerde sıçradı, Melikeye doğru, acele: Kızkardeşim, dedi. Beni almağa geldiler de... Ve ince yapılı genc kıza doğru koştuî Nemide mi? Evet. Melike, tombul genc kızın koşuşundan, ağır hasta arkadasına karşı olan bağlıhğını anlamıştı. Bunu anladığmı genc kadmın bakışlarından sezen hemşire Sabahat, başını salladı: Matmazel Eliz, çok iyi kalbli kızdır. Belli... Görünüyor. Yalnız, çok titizdir. Hele mikrobu kalmadığındanberi, kendisinde müthiş bir sinir başladı. Kraşuvarcıyı odasına sokmaz. Eli bir yere dokundu mu, iki, üç sabun yıkar, ondan sonra da kolonyalarla da silinir. Bütün bu korkusuna, çekin mesine rağmen, ağır hasta arkadasmın hatırını kırmamak için, mikrobu düşünmez, onun odasına girer. (Arkası var) M. TURHAN TAN Trabzon limamnın idaresi Trabzon limamnın idaresi gelecek cuma gününden itibaren İstanbul Liman idaresi tarafından yapılacaktır. Trab zon limanında ileride bir proje yapılıncıya kadar şimdilik ihtiyac nisbe tinde vasıtalar bulundurulacak ve te sisat yapılacaktır. kinişle Melikeye sordu: Benim odaya, siz geliyorsunuz, değil mi? Melike, başını eğerek: . Evet, dedi. Tombul genc kız, hararetle anlatmağa başlamıştı: Ah, geliniz, benim odaya geliniz... Çoğ uğurlu odadır. Bu hastahane açıhr açılmaz, ilk ben geldim. On bir buçuk aydır, buradayım. Ben, çok istifade ettim, doğrusu... Buraya geldiğim zaman, nasıldım, biliyor musunuz? Bir deri, bir kemiktim. Kırk dört, kırk beş kilo var yoktırm. O da esvabla. Şimdi yetmiş dört kiloyum. Kilo almamak rstiyorum, inadına alıyorum. Buraya geldiğim zaman, öyle sıkılmış, öyle sıkılmıştım ki... Gözlerini kapıyor, ellerini göğsüne bashnyordu: Hergün eve mektub yazıyordum; enişteme telefon ediyordum, hırsımdan saatlerce ağhyordum. Birden yüzünü Melikeye yaklaştırmıştı: Doktor yok mu; o, sihirbaz gibi bir adam... Gün oldu, güler yüz gösterdi; ıgün oldu, kaşlannı çattı. Hem korkuyor, •hem seviyordum. Bana karşı, ailem kadar yakınhk gösterdi. Gün geçtikçe yabancılığı unuttum, alışmağa başladım. Şimdi, buradan ayrılmak istemiyorum. Edebf tefrika : 77 Yazan : Mahmud Yesari Göz pınarları dolu dolu olmuştu. Melike, müteessir oluşuna şaşırmıştı. Sana toryoma girmezden evvel, hastayken, sinirleri bozukken, herşeye müteessir olu yor, gözleri yaşanyordu. Herşeyden alınışı, gözlerinin dolu dolu oluverişi, içinin üzülüşünden, dolgunluğundan ziyade, sinirlerinin bozukluğundandı. Sanatoryo ma girip de, uzviyetile birlikte ruhu da dincleşınce, bu ahnışlar, göz sulanışlan kalmamıştı. Şimdi, neden ana sevgisini özleyivermişti? Demek ki hastayken anasının ve ana sevgisinin yokluğunu umursamıyacak kadar sinirleri bozukmuş! Normal bir insan olunca, bütün normal insanların normal sevgi ihtiyaclarını ruhunda duymağa başlıyordu. Melike, buna da sevindi; çünkü bu yeni sevgi ihtiyacını da, kocasının sevgisile tatmin edecekti; ve kocasını eskisinden daha çok sevecekti! Melike, odasında yemeğini çarçabuk yedi; hem yeni odasmı bir kere görmek, hem de odanın eski misafirini görmek istedi, vukarı kata cıktı, hemşire Sabahati aradı. Hemşire Sabahat, Melikeyi yukarı katın sofasında görünce şaşırmıştı, yüzü birden kızardı: Nasıl oldu efendim, siz burada? Melike, acele anlatmıştı; hemşire Sabahat, önüne bakarak her zamanki asil, sessiz nezaketile gülümsüyordu: Biliyorum... Sizin yukarı çıkma nızı biz de istiyorduk. Hemşire Safiye Hanımla ben, bu sabah doktor beye hatırlattık. Melike, eğilerek, hemşire Sabahate dikkatle bakıyordu: Demek, beni siz hatırladınız, öyle mi? Genc hemşire, bir suç üstünde yaka lanmış gibi kıpkırmızı olmuştu: Elbette efendim. Biz, sizi daima hatırlarız. Buraya gelmek istediğinizi biliyorduk; bizim kata çıkmanızı da isti yorduk. Genc kadın, kendini toplıyamamıştı, kekeledi: Pardon, hemşire Safiye Hanım mı, dediniz ?