23 Eylul 1937 CUMHURİYET Çin meselesinde Japon ya, Ingiltere ve Rusya Japonlar, medenî dünyanın sempati sini, hatta takdirini kaybetmektedirler. Anlaşmazlık, PetSjLi civanndaki eyaletlere münhasır kaldığı müddetçe, Av rupa ve Amerika, bunun ehemmiyetini ve akıbetini idrak etmekle beraber, Mikado hükumetinin vereceği izahatla iktifa ve filen mevcud harb halinin, hukukan harb halini intac etmemesi mümkün oldugunu muvakkaten kabul edebilirlerdi. Fakat, Japon İmparatorluğu, bütün cihanın Çinle yaptığı ticaretin merkezi, beynelmilel bir şehrin ve ecnebi garnizonlannın makarrı, her memlekete mensub harb ve ticaret gemilerinin limanı olan Şanghay gibi muazzam bir beldeye taarruz etmek suretile, ihtilâtlara kendisi sebebiyet vermiş ve süratle, kat'î bir darba vurmak bahanesile kendi davasını kendisi bozmuştur. İngilterenin Çindeki sefiri, ağustosun yirmi altıncı günü, yanında ataşemiliteri ve maiyeti erkânından birkaç kişi bulunduğu halde, otomobille, Nankm'den Şajıghaya giderken iki Japon tayyaresinin hücumuna maruz kalmıştır. Tayya relerden biri, otomobile mitralyözle ateş ederken, öteki de ayrıca bir bomba fırlatmıştır. Elçi ağır yaralanmıştır. Otomobillerde, ufak Ingiliz bayraklan bu lunuyordu. Tayyare taarruzu, Çin kıtaatının bulunduğu noktaya ve harb sahası mıntakasına uzak bir mevkide vuku bulmustur. Sir Hughe Knatchbull Hugessen'in, uğradığı kaza biraz fazlaca korku ge çirmekten ibaret kalsaydı, bu hâdisenin vukuundan memnun olmak icab ederdi. Zira, Bu hâdise, bugün adeta pek tabiî telâkki edilen ve arzettikleri zalimane mahiyet itibarile, medeniyet ve hukuk mefhumlannı inkâr demek olan bazı harb usulleri üzerine, hükumetlerin nazan dikkatlerini celbetmiştir. Gayrimudıarib halka ve bilhassa, haricez memleket imtiyazı gibi en kutsî bir imtiyaza mazhar diplcmatlara hürmet, münakaşaya hiç tahammülü olmıyan, en kadim, en zarurî hu kuk mütearifelerinden birisidir. Şarkı medenileştirmek daiyesinde bulunan Ja • ponlann, istemiyerek de olsa, vukua gelen bu suikasdin son derece vahim akı betini derhal idrak etmemiş olmalan hayrete sezadır. Dıktatörlük rejimleri, hukuk mefhu munu bile değiştirmişler ve en ileri vahşeti nasyonalizm tamamiyetinin icablarından biri haline getirmişlerdir. General v n Bernhardi'nin, daha 1914 harbinder vel, pervasız bir su topyekun harb na rette müdafaa e en her tarafta kabul zariyesi, bugün ' edilmiş gibi görunüyor. Almanlar, bunu, hiç değilse bir dereceye kadar, ötedenberi takib edegelmişlerdir. 3 ağustosta, Jules Cambon gibi bir elçiye reva gör dükleri muamele, hukuku beşer kavaidine karşı yapılan bazı tecavüzlerin men şeini ve mes'uliyetini onlarda aramak icab ettiğini göstermektedir. Japonlar, Uzakşarkın Prusyalılan olduklarını söyler ve bununla iftihar ederler. 1918 mağlubiyetinden sonra, bu isimle övünmek hususunda biraz imsakli davranmağa başlamışlardı; fakat, Almanyanın, kendisini sıkan laahhüdlerden sıynlış şekli, Japonlarda gene hayranlık hisleri uyandırdı ve bir müddet evvel, Berlinle Tokyo arasında bir dostluk muahedesi imzalandı. BÜYÜK DAVALAR İktısadî hareketleı Yeni zeytinvağı rekoltesi Zeytin ve zeytinyağı, geliri en kestirme yoldan köylünün eline geçen birbirine bağlı iki maddedir. Bunun için. zeytinyağı rekoltesi hakkında son ya pılan tahminin verdiği neticeden do layı (kövlünün yüzünü güldürücü) tabirini kullanacağız. Yapılan son tahmine göre, bu seneki zeytinyağı rekoltesi 32,000 ton kadar olacaktır. Bu miktarm hakikî manası ancak geçen sene mahsulünün 18,000 tonu geçmediği hatırlanırsa tebarüz edebilir. 932 senesindenberi mütemadi düsen zeytinyağı istihsalâtımızın bu sene ilk defa olarak 932 rekoltesine yakın bir miktar arzetmesi hakikaten yüzgüldürücüdür. Filhakika 932 senesinde 35,000 ton olan zeytinyağı mahsulünün seneden seneye azalarak 18.000 tona kadar düşmesi gerek müstahsil. gerek mutavassıt ve gerekse müstehlik üzerinde çok büyük tesirler yapmıştı. Bu arada ticaret muvazenemizde mühim bir ihracat unsurunun gittikce küçülmesi de ayrıca, ehemmiyetle kaydedilecek bir me«ele olmuştur. Vâkıa geçen sene rakibimiz olan îs panya. îtalva ve Yunanistanda da zeytinyağı rekoltesi noksan olmuştur. Fakat bunlardan İspanyada, dahilî harb ve İtalyada bir sene evvelki Habeş is tilâsı sebebile zeytinliklere bakılama mak gibi iki mühim âmil vardı. Yunanistanla ayni iklim üzerinde bulunuşumuz esasen mahsul vaziyetini her sene birbirine mutabık kılmaktadır. Bu sene, rekoltenin yüksek olmasile daha fazla ihracat imkânlarının bulu nacağı ve gavritabiî olarak* yükselmiş bulunan dahilî piyasanın da normal bir hadde düşeceği muhakkaktır. ı Dünkü ve bugünkü maliyenin mukayesesi «• ~ Tiirk Tarih kurumu sergîsinde I » İki miniminiye dua üzerine Japon hükumetine verdiği nota metinde kullanılan lisanın nezaketi ve itidali nisbetinde ve bilhassa o nezaket ve itidal dolayısile şiddetlidir. Britanya hükumeti, meseleyi, kendi sefirinin hususî vaziyetinden daha ileri götürmek sure tile, bu hâdisenin bir kazadan ibaret olmadığını göstermektedir. Ingiltere, Japon tayyarelerinin, Ingiliz mümessilini, bile bile öldürmek teşebbüsünde bulunmadıklarını kabul etmekle beraber harb sahasına uzak mevkilerde bulunan gayrimuharib unsurlara kasden taarruz ettikle rini söylemektedir. Şayed, bu otomobillerden birinde ÇangKayŞek'in bulunduğunu zannederek taarruz ettilerse, bir devlet reisinin katli, meşru harblerde ne zamandanberi usul olmuştur? Hele bu günkü gibi harb halinin mevcudi yeti mütemadiyen inkâr edilip durur ken, bu tarzda bir hareket cinayetten başka birşey değildir. Ingiliz notası, şiddetli bir lisanla diyor ki: «Bu gibi hâdiseler, harb harekâtmın sevk ve idaresi esnasında, muhariblerle gayri muharibler arasında vâzıh bir tefrik yapılmaması demek olan, kanuna ve insaniyete aykın hareketlerdir. Gerek beynelmilel kanunlar, gerek beşer vicdanı, bu tefrikın yapılmasını, daima âmir bulunmuştur. Harb ha linin ne ilân, ne de muhasım taraflarca tanınmış olmaması keyfiyeti, mevzuubahs hâdiseye, daha az mazur görülecek bir mahiyet vermektedir.» Hulâsa, Japon matbuatı tarafından, vhametinin günlerce idrak edilmemesi Alâkaları kesilmiş hayli manidar olan hususî hâdise müna Sağır ve Dilsizler cemiyetinde istifasebetile Britanya hükumeti, son derece ar vaki olduğu yazılmıştı. Mezkur cemühim, umymî mahiyette bir meseleyi miyet reisliğinden aldığımız tezkerede öne sürmüş bulunuyor. şikâyetçiler istifa değil, nizamname Hiçbir millet, topyekun harb baha mizin 14 ve 19 uncu maddeleri muci nesile, Londranın, Berlinin, Pragın, Pa bince cemivetle alâkaları kesilmiştir> •risin, Milânonun, Varşovanın tayyare denilmektedir. bombalarile tahrib edilmesi ihtimalini kabul edemez ve böyle bir ihtimalden bombalara ve mermilere kurban gitmekte dehşet duyar. Topyekun harbin resmen e ayni bombalar ve mermiler, Avrupa ilân edilmiş veya edilmemiş olması da ılara ve Amerikalılara da isabet etmekmeselenin mahiyetini pek fazla değiş edir. Japon tayyareleri Kantonu bom tirmez. Ordu mıntakalannda, bir takım bardıman etmekle ikinci bir hata irtikâb gayrimuhariblere tesadüfen, mermi, kur etmişlerdir. Çünkü Kanton da, tıpkı şun veya bomba jsabet etmesi gayet ta Şanghay gibi, Çinin, Avrupa ile yap 1 biidir. Kadın, çolukçocuk milyonlarca 'tıg ! ticarete ve bilhassa, başlıcâ' aritre'po*gayrimuharib insanm ölümünü, bile su HongKong olan tngiltere ticaretine rek hazırlamak ve önceden hesablamak, mahsus en büyük ticarî merkezdir. Çi medeniyette korkunc bir geri hareke nin, haricle yaptığı ticaretin yüzde 26 sını, yani, Japonyanın Ingiltere ile olan titidir, vahşete doğru bir dönüştür; o vahcareti, umumî ticaret yekununun yüzde şet ki hiç olmazsa, âlimlerin, insanlan im18,5 u olduğuna göre, Japon ticaretin ha maksadile vücude getirdiği akıllara den de fazla bir nisbetini Ingiltere ile hayret veren ihtiralara sahib değildi. yaptığını, Tokyo unutmamalıydı. BirleBeşeriyet, elindeki vasıtaların tekâ şik Amerika ikinci derecede gelir ve Çinmül ettiği nisbette ahlâk ve hukuk kaile olan tkareti yüzde 23 tür. Çindeki ecdelerinin dizginine muhtacdır. Fennin nebi sermayelerinin yarısına yakın bir vahşeti, beşer ruhunun en zalimane icamiktan, yani yüzde 45,8 i Ingiliz sermadıdır. Bunun tevlid ettiği felâketlerin öyesidir. nüne geçmek için ne yapmak lâzımdır? Bütün bu menafii, Londra kolay koÖnce, bir fikir mücadelesi, sonra, müesselay bırakamaz. Muhasamat, Pekin ci seler, kanunlar ve bu kanunlann hükümvarına münhasır kaldığı müddetçe, devlerine riayeti temin etmek için bir kuvletler, icabında, mahallî güçlükleri, Çinin vet! 1932 taahhüdlerine herhangi bir riayetFakat, mevzuumuzdan, yani 5 a ng * sizliği dolayısile Japonyanın cebre ve haydan ve Sir Hugessen'in uğ tazyika müracaat mecburiyetinde kaldı radığı taarruzdan çok uzaklaştık. Gele ğını kabul edebilirlerdi. Bilhassa Japonlim Japonlara. Simalde muvaffakiyet ka yanın tesis ettiği asayiş, şimalî Çindeki zanan ve tekmil Pekin Kalgan hattını, sekavet salgının da önüne geçmiş bulunyani, Çine sevkedilmesi muhtemel Rus duktan sonra. Halbuki, Şanghay ve mühimmatmın geçebilecegi yol olan Mo HongKong, ticaretin ve bankalann, ınğolistan yolunu ellerinde tutan Japonlar, giliz, Amerikan ve Fransız, ilh. mena buna mukabil, merkezî Çinde, manen ve fiinin merkezidir. (Revue des deux Mondes) İngiltere Hariciye Nezaretinin, Çin maddeten fena bir yol tutmuşlardır. HerRene Pinon deki İngiliz elcisine karsı vapılan tecavüz gün, Cinli gavrimuhariblerden yüzlercesi F.G. izim köyün rıhtımına çömelmis; lerdi, ilk yüzme sınaması yapaı balık yavrularını seyrediyorlar dı. Ben de yanlarına çömeldim, kendile rini temaşaya daldım. Pek şeker şeyler di, ikize benziyorlardı, fakat biri sarışın. öbürü kumraldı. Yanlarına oturduğunu sezmeden balık yavrulan üzerinde masum tahliller yapıyorlardı: Bak başıanna, toplu iğnesi kadar. Tarih Kurultayı münasebetile açılan bet eden vergi, vasıtasız vergilerin yüzBu minik başın içinde beyin var mı derTarih sergisi dün de birçok kimseler ta de seksen beşine ve 1910 da yüzde sin? rafından ziyaret edilmiştir. Sergiye, 88 ine baliğ olmakta idi. Bugünkü va Beyinsiz baş olur mu hiç, elbet yerli ve ecnebi herkes büyük bir alâka sıtasız vergilerde köylüye düşen hisse vardır. göstermektedir. eski devirlerde ödenen bütün vergi Muhtelif vekâ]etlere tahsis edilmiş lerde mukayesede nazan dikkate alın Bunlann kanadlan da görünmü • eski ve yeni devirlerin iş faaliyeti hak mak suretile vasıtasız vergilerin ancak yor. kmdaki kısımlar Cumhuriyet devrin yüzde 31 ini bulmaktadır. Daha bebek yavrucuklar, yenî de başardığımız işlerin ehemmiyetini lstikrazlar doğmuşlar, kanadları nereden olsun? göstermektedir. Osmanlı hükumeti ilk istikrazı Balık doğar mı Gülçin. YumurBunlardan sırasile bahsedeceğiz. 1854 te Kırım harbi sırasmda yapmış, tadan çıkar. Mutlâkiyet devrinde maliye 1854 ten 1874 tarihine kadar geçen yir Hayır, annesinin karnından çıkar. Mutlâkivet devrinde bugünkü mana mi sene içinde 14 istikraz akdetmek suOnlar birbirlerini ilzam etmeğe çalışır» sile bir bütçenin mevcud olduğu görül retile borc almağı bütçe açığmı kapatmemektedir. Zaman zaman muvazene mak için zarurî bir vasıta haline koy ken yarının birer lâtif ve zarif bayanı odefteri namile bir bütçe taslağı vücude muştu. Nihayet 1875 te bu vaziyetten lacak bu yavruların ben de balıklarla getirilmek istenilmişse de zaten bütçe dolavı borc tediyesini tatile mecbur ol münasebetlerini düşünüyordum. îşte buıı denilemiyecek olan bu defterlerde de muştu. Bu akibet ecnebi kontrolu olan lar da, tıpkı seyrine daldıklan minimini devletin masariı ve varidatı tamamen Düyunu Umumiye idaresinin teessüsübalıklar gibi, nerede yaşadıklannın farve doğru olarak toplanmamıştır. Bütün ne sebeb olmuştur. kında değillerdi. Başları küçük, beyinlerî mutlâkiyet devri maliyesinin hesabsız Bundan sonra da istikraz ve Mesruküçük, idrakleri küçüktü. Yann büyüyelığı, düzensizliği Meşrutiyete kadar tivet devrinde de 8 istikraz akdedil cekler, fakat gene o balıklar gibi hadisat sürmüştür. miştir. Büvük Harb sonunda kalan borc mik denizinde akıntıya mağlub, ağa meclub Meşrutiyet devrinde Meşrutiyet devrine gelince: Bu de tarı 1,492,060,427 liradır [1]. Lozan mu kalacaklardı. Balıklardan farklan olmıvirde bütçe tanzimine başlanmış, fakat ahedenamesile Cumhuriyete 994 mil yacak değildi. Giyinip kuşanacaklar, bobütçe her sene mühim açıklarla tanzim von 638,255 [2] lira borc bırakılmıştır. yanıp donanacaklar, gülüp koşacaklar, edilmiş ve bu açıklann istikrazlarla ka Son müzakerelerle bu borc 47 milyon şakrayıp konuşacaklardı. Lâkin hayat patılması yolu takib edilmiştir. Hüku 372.802 [3] liraya inmiftir. denilen deniz, tıpkı balıklar gibi bu yavmet, kendi kararlarile bütçeye munzam Meşrutiyet devrinde, altın faiz te rucuklan da ömürlerinin her merhalesinve fevkalâde tahsisatlar ilâve ederek diyesi vadile 18 milyon liralık dahilî bütçenin hüviyetini değiştirmiştir. Bu istikraz çıkarılmış ve ilk taksitten son de hâdiselerin akıntısına sürükliyecek, istikrazlar siyasî hâkimiveti takyid ve ra kıymeti tamamile düşmüştür. Hal ağdan ağa atacak ve nihayet adem girmillî iktısadî ve sanayii kurutmuştur. buki, Cumhuriyet devrinde Ergani ve dabına sürüp bırakacakh. Sıvas Erzurum tahvillerinin kıymetYalnız umumî hayat kanunlan bakıCumhuriyet devrinde Cumhuriyet devrine gelince; istikraz lerini tamamen muhafaza etmesi malî mmdan değil, başka cihetlerden de balık sız denk bütçe usulü ancak Cumhuriyet politikanın neticesidir. ve kadm arasında benzerlik var. Sevimli devrinde tatbik edilmiştir. Mesrutiyet devrinde, Büyük Harbde, küçükleri seyrederken bu benzerlikleri Meşrutiyet bütçelerinde kültür, sıh 158 küsur milyon lira miktannda kâ de hatırladım. Meselâ «cümlei asabiye» hat, ziraat, nafıa işleri ihmal edilmiştir. ğıd para ihrac edilmiştir. Bunlann künehaferi noktasmdan balıkla kadm ayni Hazinei Hassa denilen saray bütçesine çük bir kısmı için altın, diğer kısımlan verilen tahsisat kültür bütçesine veri için Alman hazine tahvili olarak karşı aziyettedir. Balık, hiç acı duymaz. Ölıklar tesis edüdiği ilân olunmuştur. teleri berileri yırtılarak voltadan kurtulen tahsisattan daha fazladır. Cumhuriyet devrinde ise, bu Vekâ umhuriyet, bu evrakı nakdiyeyi ta lan balıklann bir saniye sonra oltaya saletler bütçesine azamî itüıa gösteril mamile karşılıksız bulmuş ve vatandaş dırdıkları, yaralarından kan sıza sıza miştir. lann zarardan muhafazası için bu ev ikinci defa tutulduklan çok görülmüştür. Cumhuriyet devrinde memleketin rakı nakdiyenin kıymetini korumak ü Cadm da öyledir. Yakalandığı aşk millî ve iktısadî inkişafmın temini için zere karşılıklar tesis etmek tedbirini al ğından binbir yara ile kurtulur, fakat bu hizmetlere az bir müddet zarfında mıştır. aralan kapanmadan gene başka bir aşve bütçe çerçevesi dahilinde 435,785,788 Topraksız köylüve, 1.276,739 dekar a km dişleri arasma atılır. ira gibi mühim tahsisat ayrılmıştır. razi tevzi etmiştir. Bunun kıymeti Balıklar, hislerinin feveranı deminde Bütün memleketlerin iktısadî ve si milyar 454 milyon liraya baliğ ol tüyük bir değişiklik gösterirler. O dereyasî âmiller tesirile bütçelerini acıkla maktadır. tanzim eyledikleri bir sırada çok ha cede ki hissin renkte yaptığı tahavvüle [1, 2 ve 3] Bir altın 9 lira 25 kuruş e en parlak misal balıkhr. Düşündüğünün yatî işleri basarmak mecburiyetinde oan Cumhuriyet idaresi, bütçeleri tam sası üzerinden evrakı nakdiyeye tahvil daima zıddını söylemekte, kalbile dilini bir muvazene ve ahenk içinde tatbik et edilmiştir. jyrı ayn konuşturmakta, ruhunu maskemektedir. lemekte kadm da müstesna bir meharet Mutlâkiyet ve Mesrutivet devirlerin Tehlikeli bir otomobil kazasi ahibi değil midir?.. de bugünkü para ile 40 50 milyon lira Tarabyada karakol karşısında oturan Balık ve kadm arasındaki benzerliği arasında dolaşan bir açık görüldüğü müteahhid Salâhaddin, dün sabah kenhalde Cumhuriyet bütçesinde tam mu di kullanmakta olduğu 281 numaralı o iekemmül ettiren son nokta her iki mahvazene vardır. tomobille Hacıosman bayırından sür lukun kaçmakta ve kendilerini kovalatatle geçerken otomobilin direksiyonu makta gerçekten mahir olmalandır. BüHarb borçları bozulmuştur. tün bunlara balığın sudan, kadınm da Cumhuriyet Maliyesi verği tahsilâ Bu anî bozukluk yüzünden otomo gönül havuzlanndan aynlır aynlmaz hatında gösterdiği tam ciddiyet ve dik bil olanca süratile kenarda bulunan a ata veda etmiş olacağını ilâve edebiliriz. katini 'borclarını ödemek hususunda dağaclara çarparak hurdehaş olmuştur. hi göstermiştir. Büyük Harbde ve Millî Düşüncelerim bu şekilde sürüp giderSalâhaddin tehlikeli surette yaralan Mücadelede vatandaşlann hükumete ken miniminiler, balık yavrusu seyretmiştir. Yaralı Alman hastanesine kal verdikleri malların bedelini teşkil eden mekten usandılar, güle güle uzaklaştılar. dırılmıştır. tekâlifi milliyenin ehemmiyetli bir Ben de arkalanndan yüreğimi göke açakısmı nakden, cüz'î kısmı da faize bağlı Geyve Akhisarmîn ismi rak dua ettim: tahvillerle ödenmiştir. değiştirildi Yollanna ağ çıkmıyan mes'ud biKöylünvn vergisi Geyvenin Akhisar nahiyesinin ismi rer balık hayatı nasibiniz olsun. Daima Mutlâkiyet ve Meşrutiyet devirlerinde köylünün omuzundaki vergi yükü Dahiliye Vekâleti kararile Pamukova koşun, fakat tutulmayın! cok ağırdı. 1903 senesinde köylüye isa olmuştur. M. TURHAN TAN Büyük Harb sonunda bize bırakılan borc 1 milyar 492 milyon Hra idi Cumhuriyet devrinde, istikraz yapılmadan millî inkişaf için, 435,785,000 lira tahsisat verilmiştir Edebî tefrika : 76 Yazan : Mahımıd Yesari Zevcinizin hastalığı tamamile geçmis mi? Gene kadın, tereddüdle bakıyordu: Bilmem... Yazdıklarına bakıhrsa, şiddetli devresi geçmiş. Evde, başka hasta yok mu? Kayınvalide de hastaymış. Doktor, düşünmeğe başlamıştı, ağır ağır: Ben, dedi, sizin hizmetçinizin de öksürmesini pek beğenemedim. Melike, gülmekten kendini alamadı: ' Onu bırakın. Benden de sabıkahdır. Doktor da gülüyordu: Kendinizi onunla bir tutmayın. Mehke, iyice ümidlenmişti: İzin veriyor musunuz, doktorcu ğum? Eve gidecek miyim? Doktor, elile çenesini tuttu, bir müddet önüne baktıktan sonra başmı kaldırdı: Hayır... Gripe yakalanmak, sizin için, bu sırada çok vahim olur. Fakat kocama yazdım. Bana danışmadan yazdığınıza hiç •I iyi etmemişsiniz. Gene kadm, sesini çıkarmadı; doktor, yavaşça: Zevciniz mademki iyileşmiş, birkaç güne kadar sokağa çıkarlar, buraya da gelebilirler, dedi. Melike, doktoru haklı buluyordu. Fakat bunu, kocasına nasıl yazacaktı? «Doktor izin vermiyor. Onun için gelemiyeceğim» demek kâfi miydi? Bütün gece, yazacağı mektubun şeklini düşündü; geceyarısından sonra, yorgun, bitik bir halde uyumuştu. Rüyasında, hep kocasını, evini ve kaynanasile hizmetçi Huriye kızı, çehreleri birbirine kanşan komşuları gördü. Uyandığı zaman, gözlerinin önünde yeni bir hayal perdesi açılıvermişti. Melike, eve gidince kaynanası ne yapacaktı? Kendi ve oğlu gripten yatıyorlardı. Gene kadın, topuklarında, ve üstünde, başında hastaneden mikrob taşıyıp getirmiyecek miydi? Evde hasta varken, «cenaze temizliği» nasıl yanıhrdı? Eve giderse, kocasını görecek, bağrına bastıracak, sevecek; gözü, gönlü açıla cak, içi ferahlıyacaktı? Fakat kaynanasmın tekerlek bayku§ gözlerinin meş'um bakışlanna nasıl ta hammül edecekti? »* * «Sevgili kancığım, «Mektubunu alınca, nekadar sevindiğimi bilemezsin. Ben iyiyim, fakat Me likeceğim, her mektubda söylediğim gibi, halsizim. Daha yataktan tamamile kalkamadım. Arasıra dolaşıyor, gene dönüp yatıyorum. Yirmi günlük hastalık, beni epeyce sarstı. «Mektubun kısa oluşuna rağmen, beni çocuk gibi sevindirdi. Tekrar tekrar okudum. Hemen cevab yazıyorum. «Ben, mektub yazmağı bilmiyorum, diyorsun. Buna inanayım mı? Peki, mademki bilmiyorsun, sana öğreteyim. Kalemini başıboş, içinden gelen sözlerin akışına bırakacaksın. Cümlelerin bozuk, yahud mükemmel oluşuna aldırmıyacak, olduğu, geldiği, aktığı gibi yazacaksm. İşte mektub yazmak san'ah. dim, diyebilir miyim? Fakat sakm fena bir havada çıkıp gelme. Seni hem özliyerek bekliyorum, hem de belki üşürsün, hastalanırsın, diye korkuyorum. Doktora danışmağı unutma. «Gözlerinden, yanaklanndan hasretle öperim sevgili Melikeciğim. §ekib» Melike, iki gün sonra, kendi yazdığı son kısa mektubun cevabını almıştı: «Sevgilim, «Mektubunu alınca birdenbire üzül düm. Çünkü, keşke gelmese, belki grip mikrobu ona da geçer, diye, içimde bir kuruntu olmasına rağmen ekşidim. Bütün bu düşüncelerle beraber, seni beklemek hissine alışmıştım. Derhal hislerimin ce reyanını, seni bir müddet görmemeğe katlanmak tarafına çevirdim. Boynumu bükerek: Eh, ne yapalım, dedim. Sabır cennetin anahtarlannı verirmiş. «Melikeciğim, mektubunda, beni özlediğini yazmıyorsun! Yoksa, hiç özle medin mi? Kıiçücük kelimelerin gönül üzerinde nekadar büyük tesir yaptığını bil«Seni tembel seni, kocacığma, hiç ol miyor musun? Yoksa kelimeleri benden mazsa iki günde bir mektub yazmamak kıskanıyor musun? için, mektub yazmağı bilmiyorum, diyor«Sen yazmadığın halde, ben hatırla sun. drnı. Sana, yann berberi göndereceğim. «Melikeciğim, sahi benî, benim seni Ben, ancak önümüzdeki cumaya gelebiliözlediğim gibi özlemedin mi? Merak e rim. Öyle bir miskinlik, uyuşukluk, ve diyorum. yorgunluk vücudümü sardı ki sorma. «Beni görmeğe geleceğine, sevinme «Hasretle gözlerinden öperim, gene hasretle seni kucaklar operun sevgı Bugün oda temizleniyor... Yann lim. Şekib» akşam, dedi. Melike, cevab yazmadı. Cumaya dört {jenc kadm, merakını yenemiyordu: gün vardı; gene sevgilisinin yolunu bek O odada kim yatıyordu. liyecekti. Doktor, Melikenin gözlerine baktı, 17 hafifçe gülümsedi: Doktor, sabah vizitesinde, ellerini u Kürden sonra çıkıyor, görürsünüz. ğuşrurarak gülümsüyordu: Doktor, bütün hastaların, birbirlerini Yukan kata çıkmağı istiyordunuz, merak ettiklerini bildiği için, böyle sordeğil mi? gulara aldınş ermiyordu. Hemen her hasMelike, birden anlıyamamıştı: ta, yattığı odada kendisinden önce ki Niçin doktorcuğum; hemen hatır min, hatta kimlerin yattığmı ve çıktığı clıyamadım. dada kendisinden sonra kimin yatacağını Doktor, elile tavanı işaret ediyordu: bilmek, öğrenmek istiyordu. Bunda yal Yukan kata... Sırası düştükçe, o nız ölüm, ıstırab hatıralarının, hayalleri ranm manzarasmın daha açık oldugunu nin korkusu, ürpertisi yoktu; girdiği yerin söylüyordunuz da, yukanda, iyi bir oda havasını almak, ve çıktığı yerdeki kendi boşalıyor, eğer isterseniz, oraya geçer havasını kime terkettiğini anlamak merasiniz. kı vardı. Melike, bunu, n« zamandanberi isti Gene kadın, doktorun ne demek isteyordu; fakat odalan gözlerinin önüne diğinin farkına varmıştı, garib bir utangetirerek sordu: garlıkla gülümsüyordu. Hartgi oda? Doktor, odadan çıkarken: Arkadaşı Samiyenin yattığı oda ise, Buraya da bir ana kız gelecek, deistemiyecekti. Doktor, tarif «diyordu: di. Merdivenden çıkınca sağ taraftaki Melike, şaşalamıştı: orta ara kapıya bitişik oda. Ikisi de mi hasta? Melike, hatırlamrçtı: Hayır... Kız hasta; annesi de ba Mükemmel, doktorcuğum. Ne va sında duracak! kit taşmacağım. Doktor odadan çıkmıştı; Melike, içini Doktor, başhemşîreye dönerek alman cekerek karyolanın kenanna çöküverdi. ca konuştu, biraz sonra Melikeye: Ana sevgisi! Bu en imrendiği şeydi!